Mısır ve Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesini neler bekliyor?

Kahire-Ankara ilişkilerinin yeniden başlamasından sonra yeni hesaplar kendilerini açık edecek ve sahneye çıkar oyunu hâkim olacaktır

Kolaj: Şarku'l Avsat
Kolaj: Şarku'l Avsat
TT

Mısır ve Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesini neler bekliyor?

Kolaj: Şarku'l Avsat
Kolaj: Şarku'l Avsat

Tarık Fehmi
Mısır-Türkiye yakınlaşması, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri'nin Ankara ziyareti ve Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kahire ziyaretinin ardından seyrini sürdürüyor.
Bu çerçevede bir yanda Kıbrıs ve Yunanistan başta olmak üzere Doğu Akdeniz ülkelerinden, diğer yanda Filistin Yönetimi, Suriye ve Lübnan'dan gelişmeler ve beklentilerle ilgili sorular gündeme geliyor.
İlişkilerdeki gelişmeler, önemli ve merkezidir ve Mısır-Türkiye ilişkilerinin seyrini etkileyebilir.
Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemden ve durağan dönemden farklı birçok sahne ve senaryolara kapı aralıyor.
Bölgedeki tüm tarafların dört gözle beklediği değişim, en azından daha gerçekçi veya radikal pozisyonlar için güçlü bir aday.

Erken çekinceler
Türkiye ile Yunanistan arasındaki gergin ilişkiler çerçevesinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile Doha'da el sıkışmasından daha önce Mısır'ın Türkiye'ye açılımının ilk dönemlerinde, Mısır ve Yunanistan arasında dile getirilen çekinceler var. Bu durum, Yunanistan'ın siyasi ve diplomatik mesajlarıyla, özellikle iki ülkenin NATO üyeliğine rağmen çözüme ulaşamadığı için Doğu Akdeniz'deki genel pozisyonunu gözden geçirmeye devam ettiğini gösteriyor.
Bu tavırsa kısmi de olsa, bölgedeki tarihsel çatışma çerçevesinde ve her bir tarafın koşullarına ve gereksinimlerine göre değişen geçici güvenlik çözümlerine odaklanma çerçevesinde geliyor. Bu da çatışmanın mevcut çerçeve içinde devam edeceği anlamına geliyor. 
Yunanistan'ın, özellikle "Mısır ile deniz sınırlarını çizdiği, Kıbrıs ile ilişkileri istikrara kavuştuğu ve üçlü ittifak çerçevesinde çıkar temelli bir yaklaşım ve yoğun görüşmelerle mesele derinleştiği" için Akdeniz ülkelerinden ciddi pozisyonlara ihtiyacı olacak.
Aynı durum, Mısır'ın o zamanki geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur döneminde Mısır'la sınırlarını çizen Kıbrıs tarafı için de geçerli.
Üç ülke arasındaki ilişkiler, Akdeniz Gazı Bölgesel Örgütü olarak bilinen ve faaliyetleri belirginleşen Doğu Akdeniz Gaz Forumu bağlamında gelişti.
Öyle ki Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün de Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nu bölgesel bir örgüt haline getirdi. 
Bu, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs arasında üçlü işbirliğinin gelişmesi anlamına geliyor. Yunanistan ve Kıbrıs, özellikle de Ankara'nın Kıbrıs'ı hala tanımaması nedeniyle Mısır-Türkiye ilişkilerinin gidişatı hakkında bazı gizli çekincelerini dile getirdiler.
Ayrıca Türkiye, bölgede iş birliği kanallarının etkinleştirilmesi çağrısı çerçevesinde hareket ediyor ve atmosferin değişmesinin ardından ilerleyen dönemde yeniden ülkenin önceliklerine odaklanacak.
Bu durum ise en azından orta ve uzun vadede diğer ilgili ülkeler açısından gerçek bir rahatsızlık oluşturacak.

Taktiksel hamleler
Lübnan ve Suriye gibi ülkeler, İsrail-Lübnan sınırlarının çizilmesinden ve ABD'nin gözetim ve takibinde anlaşmanın istikrara kavuşturulmasından sonra eylem yollarını belirlemek için harekete geçecekler.
Bu noktada ortaya şu soru çıkıyor;
Suudi Arabistan'da yapılacak bir sonraki Arap zirvesinde Suriye'yi Arap bölgesel alanına ve Arap Birliği'ndeki konumuna geri döndürme çalışmaları da dahil, kendisini empoze edecek yeni değişiklikler durumunda Suriye açısından ne olacak?
Suriye-Türkiye ilişkilerinin şu ana kadar normalleşmemiş olması ve Rus tarafının Suriye mevzilerine verdiği sürekli destek çerçevesinde hareket etmesiyle temasların sürmesi ortasında Suriye'nin tavrı nasıl olacak?
Rusya, Suriye'deki varlığı, güvenliği ve stratejik varlığı ile ilgili mülahazalar nedeniyle yaşananlar konusunda önemli bir taraf olacaktır.
Bu, Rusya'ya Doğu Akdeniz bölgesi konusuna dahil olma hatta Türkiye, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs'ın Rusya ile birlikte gireceği büyük takas oyunu bağlamında önemli politikalar inşa etme rolü verecektir.
Yani Ankara'nın da devam eden anlaşma ve temaslara yetişmeye çalıştığı Akdeniz Gaz Forumu'nu oluşturan ülkelerin hükümleri, geçtiğimiz dönemde derinleşti ve bunlar siyasi, güvenlik ve ekonomik bağlamda gündeme getirilebilir.
İsrail ile Avrupa arasında enerji transferine yönelik bir projenin ilk aşamasının uygulanması çerçevesinde Kıbrıs ve İsrail tarafından birbirine bağlanan yüksek voltajlı bir elektrik hattı kurulmasına yönelik bir anlaşmanın imzalanmasının da gösterdiği gibi durum, mevcut tüm tarafların tanık olacağı bir şeydir.
Asya- Avrupa Bağlantısı olarak adlandırılan proje, İsrail ve Kıbrıs'ın acil durumlarda elektrik enerjisi alışverişinde bulunmasına olanak tanıyarak, doğalgazdan üretilen enerjiyi Yunanistan ve Avrupa Birliği'ne (AB) ihraç etme olanağı sağlayacak.
Öyle ki Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail, yaklaşık 900 milyon dolar tutacak ve Akdeniz deniz tabanını geçerek elektrik şebekelerini birbirine bağlayacak olan dünyanın en uzun ve en derin su altı enerji nakil hattını inşa etmek için anlaşma imzaladı.
Proje, İsrail ile Kıbrıs arasında yaklaşık 310 kilometre, Kıbrıs ile Girit arasında yaklaşık 900 kilometre ve Girit ile anakara Yunanistan arasında ek 310 kilometre olmak üzere Akdeniz'in üç sektörünü kapsıyor. 
İsrail merkezli 'Delek Drilling' şirketi ile ABD'li ortağı Noble Energy şirketi arasında Mısır'a doğal gaz taşınması için imzalanan anlaşma kapsamında Mısır ile iş birliği devam ederken, Doğu Akdeniz'deki son keşifler ve Mısır'ın Libya ile sınırlarını tek taraflı olarak çizmesi, özellikle İsrail'in, Kahire'nin gerçek bir enerji merkezi haline geldiğini kabul etmesiyle iki ülke arasında daha fazla işbirliğine kapı aralayacak.

Çoklu etki
Mısır-Türkiye yakınlaşması, Akdeniz bölgesinde sahnenin daha fazla hareketlenmesine yol açacak ve İsrail gibi bazı ülkeleri, ortak bir çerçevede çalışmak da dahil olmak üzere çoklu strateji yoluyla müdahale etmeye sevk edecektir.
İsrail, Doğu Akdeniz'in tüm bölgesel toplantılarına katıldı, ancak Kıbrıs ve ardından Yunanistan ile ikili bir çerçevede ve ardından üçlü bir toplantı çerçevesinde birlikte hareket etti.
Üç ülke arasında gaz ve petrol dosyaları, yatırımların dolaşımı ve ticaretin etkinleştirilmesini içeren reformlar çerçevesinde bir dizi anlaşma imzalandı.
Mısır-Türkiye yakınlaşması ve farklı yollara girmesi, çalışma alanları geliştirmek isteyen Filistin Yönetimi'nin yeni alanlarını ve hatta Filistin'in Türkiye ile deniz sınırlarının çizilmesi çağrısını belirleyecektir. Bu, Filistinliler tarafından ileri sürülen ve ertelenen bir taleptir.
Dolayısıyla Akdeniz'deki ilişkiler sisteminin yeniden inşası, örneğin Mısır ile İsrail arasındaki deniz sınırlarının şu ana kadar çizilmemesi gibi ister istemez bölge ülkelerini de içine alan ve bir kısmına daha ilk başta karar verilmemiş değişkenlere yol açacaktır. 
Ayrıca İsrail'in Gazze Şeridi ile çatışması, Mısır- Filistin sınırına yakın kuyularda yaşanaları,  ve buradaki çalışmaları aksattığını, Filistin Yönetimi ve Mısır için önemli bir eksen olan Mısır'ın bölgedeki varlığını kolay kolay çözmeyecektir.
Öte yandan Mısır Doğal Gaz Holding Şirketi (EGAS) ile Filistin Yönetimi arasında 'Gazze Denizcilik' sahasının geliştirilmesine ilişkin nihai anlaşmalar imzalandı. Filistin ekonomik suları içinde Gazze açıklarında bulunan bu sahayı geliştirmek için EGAS çatısı altında uzmanlaşmış şirketlerden oluşan bir ittifak da kuruldu.

Beklenen senaryolar
Mısır-Türkiye yakınlaşmasının ardından Doğu Akdeniz bölgesinde yaşanan mevcut ve potansiyel tabloya ilişkin gelişmeler ve beklentiler çerçevesinde iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yakın zamanda yeniden başlamasıyla birlikte birkaç senaryo mevcut.
Birincisi; Türk tarafının yokluğunda bölgede yaşanan ekonomik rasyonalite ve terminoloji modelini benimsemek. Üyelerin, Türkiye'nin katılımını resmen kabul etmesi durumunda bir dizi gerginlik sürerken, kapsamlı kolektif çerçeve içinde ilişki geliştirme modelinin uygulanması hızlanacaktır.
Aynı şekilde deniz sınırlarının çizilmesine rağmen Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Kıbrıs, Suriye-Türkiye ve Lübnan-İsrail'i içine alan yapısal krizlerin çözümü anlamında siyasi ve ekonomik tabloyu değiştirmemek.
Bölge ülkeleri arasındaki siyasi ve stratejik nitelikteki diğer meselelere ek olarak, Gazze Şeridi ve İsrail ile ilgili olan konular da dahil, Filistinlilerin tavrının devam etmesinin yanı sıra, ek kara sınırlarının çizilmesiyle ilgili bir sorun daha var.
Bu sorun, daha fazla ikili ve hatta çok taraflı anlaşmazlıklara yol açabilir. Ankara, Kıbrıs Rum kesiminin petrol ve doğalgaz arama hakkını sorgulamaya devam ediyor.
AB üyesi olan Kıbrıs, Türk tutumlarını reddederek 2004 yılında münhasır ekonomik bölgesini tanımlamış, Mısır ve İsrail ile deniz sınırlarını çizmiştir.
İkincisi; Sadece üyelik düzeyinde değil, Türkiye'nin yaşananlara dahil olması durumunda bölge ülkelerinin hareket edeceği yeni ilişkiler temelinde de genel kabul koşullarını yerine getirmedikçe bölge ülkelerini Türkiye'deki foruma kabul etmemek.
Bu, ilişkiler için yeni alanlar çizecek. Mevcut ve beklenen ilişkilerin yolu için beklenen temelleri ve hayal edilen sahneleri tanımlayacak ve hatta olacakların yollarını şekillendirecektir.
Bu noktada şu soru sorulabilir; Ankara hükümetinin, Kıbrıs'ın Mısır, Lübnan ve İsrail ile imzaladığı münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına yönelik anlaşmaların meşruiyetini, Kıbrıs hâlâ bölünmüş bir ada olduğu için tanımaması  durumunda sorunun diğişip değişmeyeceğidir. Türkiye'nin Batı Kıbrıs'tan Türkiye ile Mısır arasındaki orta hatta ve Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesinin bir kısmıyla kısmen örtüşen kıta sahanlığına dair de iddiaları var.
Dolayısıyla mesele, olacakların kabulü veya bunlara dair yaşanan çekincelerle ilgili değildir.
Doğu Akdeniz bölgesinde yaşananların onaylanması ve ulaşılması uzun yıllar aldığı için bu, taraflardan her birinin siyasi veya stratejik davranışı ne olursa olsun, dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken bir şeydir.
Kesin olan şu ki Mısır, Türkiye ile ilişkilerinin düzelmesinin ve ilişkilerin resmi olarak yeniden başlamasının Kıbrıs veya Yunanistan pahasına olmasını kabul etmeyecektir.
Bununla birlikte gelecekle ilgili hala dile getirilen gerçek çekinceler var ve bu, önümüzdeki dönemde önerilen herhangi bir senaryo için bir başlık olacak ve bununla ilgili çalışmalar yapılacak. Dolayısıyla Doğu Akdeniz bölgesindeki mevcut ve beklenen manzarada meydana gelen gerçek değişiklikler, her bir tarafın çıkarları, yönelimleri ve hedefleriyle bağlantılı olacaktır.
Bu değişiklikler, Mısır ve Türkiye ile de sınırlı kalmayacak, bölgede faaliyet gösteren büyük şirketlerin yanı sıra Gaz Forumu'nun gözlemci üyesi Rusya, Fransa ve ABD gibi bölge dışındaki ülkelere de yayılacaktır. Ayrıca bu değişiklikler çok ulusludur. Bölgede faaliyet gösteren büyük çok uluslu şirketler, gerçekleşen düzenlemelerde veya önemli prosedürlerde ve gerçekleşebilecek herhangi bir bağlamda önemli bir role sahiptir.
Genel olarak, Doğu Akdeniz bölgesi ülkelerinin meydana gelen önemli ve beklenen dönüşümleri izlemeye, tartışmaya ve takip etmeye devam edeceği açıktır.
Bununla birlikte en önemli şey, her ülke düzeyinde ayrı ayrı olarak ana çıkarlara yansıyacak etkilerdir. 



Türkiye Dışişleri Bakanı: Suriye'deki durum “kırılgan ve tehlikeli”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Türkiye Dışişleri Bakanı: Suriye'deki durum “kırılgan ve tehlikeli”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'deki durumu "kırılgan ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, ülkesinin güney komşusunun birliğinden yana olduğunu ve Şam'daki yeni yönetimi uluslararası topluma açılmaya teşvik ettiğini söyledi.

Fidan, Türkiye'nin Suriye'ye yaklaşımının, Suriye'ye ilişkin temel kararların Suriyeliler tarafından alınması ilkesine dayandığını belirtti. Hem Suriye hem de Irak'ta "kaygan zemin" ve "kırılgan ve tehlikeli" bir durum olduğunu, Türkiye'nin genel olarak bu durumu ele alma ve iyileştirme kapsayıcılığına dayanan son derece yapıcı bir dış politika izlediğini vurguladı.

Suriye tarafının Türkiye'nin kendileri için neyi temsil ettiğini iyi fark ettiğini vurgulayarak, "Oradaki kardeşlerimizle (yeni Suriye yönetimi) bazı istişarelerde bulunuyoruz ve Suriye bölgesinin birliğine önem veriyoruz" ifadelerini kullandı.

Görsel kaldırıldı.
Fidan, dün gece televizyon röportajında ​​konuşuyor (TC Dışişleri Bakanlığı)

Fidan, dün gece 24TV'ye verdiği röportajda, yeni Suriye hükümetinin diğer ülkelerle çıkarlarını ilerletmek için atacağı adımların önemli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, Suriye hükümetinin üçüncü ülkelerle görüşmeler yapmasını, uluslararası topluma yeni Suriye'nin mahiyetini anlatma çabalarının doğal bir adımı olarak gördüğünü ve bunu önemli bulduğu için açıkça teşvik ettiğini ifade etti. Fidan, hedeflediği üçüncü ülkelerin hangileri olduğunu belirtmezken, Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara son günlerde ülkesindeki durumu yatıştırmak için İsrail ile dolaylı temaslarda bulunduğunu söyledi. Şara yönetimi, İbrani devletiyle dolaylı temasların yanı sıra Batı ve Arap ülkeleriyle de temaslarını sürdürüyor.

Eski rejim döneminde Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurgulayan Fidan, Avrupa Birliği ve ABD tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılması için çaba sarf edilmesi gerektiğini, bölgedeki bazı ülkelerin tutumlarındaki ayrışmanın diyalog ve ikna yoluyla çözülmesi gerektiğini kaydetti.

PKK'nin Suriye'deki varlığına, örneğin Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) öncülüğündeki Kürt Halk Koruma Birlikleri (YPG) üzerinden ve Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Türkiye'de devam eden PKK'yi tasfiye sürecine yönelik izleyeceği yola ilişkin soruya Fidan, "Bizim için önemli olan, Türkiye'yi başından beri etkileyen silahlı terörist unsurların artık bölgede olmamasıdır" dedi.

"PKK kendini feshedip silah bırakmaya karar verirse, bunun Suriye ve Irak'taki varlığını nasıl etkileyeceğini zamanla hep birlikte göreceğiz."

Fidan, "Suriye ve Irak'taki durum istikrarsız ve Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) Türkiye içindeki varlığı neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak bu iki ülkenin toprakları hala işgal altında. Onlara adım atmaları gerektiğini söylüyoruz ve topraklarının işgalinden de rahatsız olduklarını kaydediyoruz" diye devam etti.

Görsel kaldırıldı. Amerikan güçleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı'da (AFP)

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında Suriye'deki durum ve ABD'nin çekilme planlarını ele alan telefon görüşmesiyle ilgili olarak Fidan, "ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı mutlak gereklilik değildir" ifadelerini kullandı.

ABD'nin, terör örgütü DEAŞ'a karşı mücadelede müttefik olarak Kürt birliklerine verdiği destek, Ankara ile Washington arasındaki tartışmalı konulardan biri. Türkiye, DEAŞ'a karşı mücadelede Suriye hükümetine destek vermeyi ve binlerce DEAŞ üyesi ve ailelerinin tutulduğu cezaevlerinin güvenliğini SDG yerine sağlamayı teklif etti. Türkiye ayrıca Suriye'de örgütle mücadele etmek için Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan'ın da aralarında yer aldığı beşli bir mekanizma oluşturmak için çalışıyor. 

Fidan, Türk-Amerikan ilişkilerinin mükemmel olması gerektiğini belirterek, Erdoğan ve Trump'ın, eğer sorunlar varsa bunların çözülmesi gerektiği konusunda mutabakata vardıklarını söyledi. Trump yönetiminin, ABD'de yıllardır görülmemiş, klasik Cumhuriyetçi yaklaşımdan daha devrimci, radikal değişimi hedefleyen bir dış politika yaklaşımı benimsediğini kaydetti.

Trump'ın politikalarının Türkiye üzerindeki olası etkilerinin Türkiye tarafından yakından takip edildiğini ve birçok alanda yankılarının neler olabileceğinin görüşüldüğünü belirtti.