Haredi Yahudileri Mescid-i Aksa'ya baskın yapan fanatikleri eleştirdi

Haredi Yahudileri Mescid-i Aksa'ya baskın yapan fanatiklerin ‘bu haramdan’ uzaklaştırılmalarını istediler

Mescid-i Aksa'nın avlularına baskın yapan fanatik Yahudilere ait arşivlerden bir kare (WAFA)
Mescid-i Aksa'nın avlularına baskın yapan fanatik Yahudilere ait arşivlerden bir kare (WAFA)
TT

Haredi Yahudileri Mescid-i Aksa'ya baskın yapan fanatikleri eleştirdi

Mescid-i Aksa'nın avlularına baskın yapan fanatik Yahudilere ait arşivlerden bir kare (WAFA)
Mescid-i Aksa'nın avlularına baskın yapan fanatik Yahudilere ait arşivlerden bir kare (WAFA)

Mescid-i Aksa'nın avlusunda kurban kesmeyi ve ibadet etmeyi planlayan fanatik bir Yahudinin tutuklanmasıyla, Ultra-Ortodoks Yahudiler (Harediler), Mizrahi (Doğu) Yahudileri (Mizrahiler) ve Aşkenaz (Batı) Yahudileri (Aşkenaziler) liderleri, ‘dini kan dökmekle tehdit eden demagojik siyasi amaçlar için kullanan fanatiklere’ karşı eşi ve benzeri görülmemiş bir eleştiri kampanyası başlattı. İsrail hükümetini fanatik Yahudilere karşı sağlam bir tutum sergilemeye çağıran bahsi geçen Yahudi cemaatlerin liderleri, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya saldırmalarının engellenmesini ve Müslümanların Ramazan ayına denk gelen Yahudilerin Fısıh (Pesah/Hamursuz) Bayramı vesilesiyle Mescid-i Aksa’da adak kesme taleplerinin reddedilmesini istediler.
Bu liderler, (İsrail parlamentosu Knesset'te Birleşik Tevrat Yahudiliği partisini temsil eden) Degel HaTorah Partisi’ne bağlı Yated Ne'eman gazetesinde Haham Yaakov Friedman tarafından kaleme alınan başyazısıyla Haredilerin ruhani lideri Haham Şah liderliğindeki dönemin önde gelen Yahudi din adamlarının, yıllar önce Mescid-i Aksa’da ibadet eden Yahudilerin Yahudiler için kutsal bir toprağı kirlettiğine ve günah işlediğine dair bir fetva verdiklerini vurguladılar. Ancak Yahudiler arasında aşırılık yanlısı bir azınlığı oluşturan, din adamlarına ve Yahudiliğin hükümlerine başkaldıran, dini siyasi amaçlara hizmet etmek için utanç verici şekillerde kullanan bir kesim olduğuna işaret eden liderler, söz konusu radikal azınlığın dine zarar verdiğini, Yahudilerin hayatlarını tehlikeye attıklarını ve güvenliği kan dökülmesine yol açacak şekilde bozmakla tehdit ettiklerini belirttiler.
İsrail, 1967 savaşında Doğu Kudüs'ü işgalinden bu yana, gayrimüslimlerin Mescid-i Aksa’da dini ayinlerini yapmalarını engellemek için birtakım düzenlemeler yürürlüğe koydu. Ancak kendilerine Temple Mount (Tapınak Tepesi) Yönetimi adını veren küçük bir Yahudi dini grup, Mescid-i Aksa'ya günlük olarak ziyaretler düzenlemeye çalışıyor ve hükümete orada ibadet etmelerine izin vermesi çağrısında bulunuyor. Mescid-i Aksa'daki mekanlardan bazılarının ve bazı saatlerin kendilerine ayrılmasını isteyen bu grubun bazı üyeleri, her yıl Paskalya arifesinde kesilecek kuzuları Mescid-i Aksa'ya getirmeye çalışıyor. Grubun üyeleri, fanatik Yahudi Raphael Morris'in Mescid-i Aksa’da kurban kesmeyi planlarken polis tarafından gözaltına alındığı anlara ait cep telefonuyla çekilmiş görüntüleri yayınladılar.
Morris, kendisinin ve yoldaşlarının bu hedefi gerçekleştirmesini engelleyen siyasi baskının zayıflamaya başladığını söyledi. Fanatik Yahudiler, daha önceleri Tapınak Dağı'na (Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya verdikleri ad) birkaç kilometre uzağında kurban kesmekle yetinirken, bu kez 200 metre mesafeden ayinleri gerçekleştirmeyi başarırken aşırı sağcı hükümetin buna izin vereceği umuduyla doğrudan Mescid-i Aksa alanına girmeye çalışmaları bekleniyor.
İsrail'in Sefarad Baş Hahamı ve Mizrahi Yahudilerinin ruhani lideri Haham Yitzhak Yosef, radikal Yahudileri eleştirdi. Haham, bu kişilerin Mescid-i Aksa’ya girmelerinin haram ve büyük bir günah olduğunu söyledi.
Aşkenaz Yahudilerinin hahamları ise Yated Ne'eman gazetesinin başyazısında şu ifadelere yer verdiler:
 “Bu aşırılık yanlıları, bu kutsal yeri, Filistinlilere ve buranın yalnızca Müslümanlar için kutsal olduğuna karar veren Birleşmiş Milletler Bilim, Eğitim ve Kültür Teşkilatı’na (UNESCO) karşı siyasi bir savaşta kullanmaya çalışıyorlar. Bu yüzden Arap Müslümanlara karşı provokasyonlarla meydan okumaya başladılar. Böylelikle sadece bu baskınları takip eden ve adım adım belgeleyen Yahudi kanına susamış Arap aşırılık yanlılarını değil, Arap barış yanlılarını ve İsrail ile ilişkileri olan ya da olmasını isteyen Arap ve Müslüman ülkelerini de harekete geçirdiler. Böylece kan dökülen bir din savaşına kapı aralamış oldular. Bu nedenle davranışları tehlikeli ve kabul edilemez. Tapınak Dağı’na girmelerini tamamen yasaklayarak bu sorunu kökten çözmenin zamanı geldi. İsrail hükümeti bu aşırılık yanlılarına Tapınak Dağı’nı binlerce kilit ve çitle kapatmalı ki kutsal yere saygısızlıkları kalıcı bir geleneğe dönüşmesin ve hem anne-babalarımızın hem de çocuklarımızın hayatları için tehlike yaratmasın. Erdem sahibi din adamları, büyük bir şeytana dönüşmeden önce bu isyankarları saflarımızdan kovmalı. Halklarına zarar vermelerini ve onları rezil etmelerini önlemek bizim hakkımız ve görevimiz.”



Husiler, silah deposu patlamasının feci sonuçlarını örtbas ediyor

Bani Haşiş Bölgesi'ndeki mahalle sakinleri patlamaların neden olduğu hasarı inceliyor. (X)
Bani Haşiş Bölgesi'ndeki mahalle sakinleri patlamaların neden olduğu hasarı inceliyor. (X)
TT

Husiler, silah deposu patlamasının feci sonuçlarını örtbas ediyor

Bani Haşiş Bölgesi'ndeki mahalle sakinleri patlamaların neden olduğu hasarı inceliyor. (X)
Bani Haşiş Bölgesi'ndeki mahalle sakinleri patlamaların neden olduğu hasarı inceliyor. (X)

Husilere ait silah depolarında meydana gelen patlamalarda başkent Sana'nın kuzeydoğusundaki Beni Haşiş bölgesinde yaşayan onlarca kişi öldü ve yaralandı. Ayrıca söz konusu patlama sebebiyle birkaç ev yıkıldı ve bölge sakinleri arasında panik oluştu. Bu arada Husiler, olayla ilgili haber ya da fotoğrafların yayılmasını engellemek amacıyla baskınlar ve adam kaçırma eylemleri başlattı.

Perşembe sabahı Beni Haşiş bölgesindeki Haşim el-Bekre ve Sarif bölgeleri arasındaki bir yerleşim yeri, nedeni bilinmeyen üç şiddetli patlamaya tanık oldu. Daha sonra bu patlamaların Husilerin bölgedeki konutlar arasında oluşturduğu bir mühimmat deposundan kaynaklandığı tespit edildi. Son patlamanın akabinde çıkan yangının ardından depoda devam eden mühimmat patlamaları sonucu bölge sakinlerinden onlarca kişi hayatını kaybetti ve yaralandı, onlarcası da yakınlardaki hastanelere sevk edildi.

Yerel kaynaklar ölü sayısının 50'den fazla olduğunu kaydetti. Kaynaklar, özellikle şarapnel parçalarının komşu bölgelere ve köylere ulaşması nedeniyle yaralıların sayısını tahmin etmenin zor olduğunu ifade etti. Kaynaklar ayrıca, yaralıların durumunun ağır olması nedeniyle önümüzdeki günlerde başka ölümlerin de olabileceği tahmininde bulundu. Bir görgü tanığı olay yeri yakınlarında yıkılan ya da hasar gören yaklaşık 30 ev ve bina saydı.

Patlamaların, Husilerin son haftalarda ABD ya da İsrail askeri uçakları tarafından hedef alınmalarını önlemek için mühimmatları taşımakta acele etmesi ve kötü koşullarda mühimmat depolanmasından kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Bölge sakinleri Şarku’l Avsat'a, Husi güvenlik güçlerinin bölgenin etrafında bir güvenlik duvarı oluşturduğunu, birkaç kontrol noktası kurduğunu ve bölge sakinlerinin hareketlerinin nedenleri araştırılıp sorgulanana kadar bölgeye girip çıkmalarını engellediğini söyledi. Bu durum, bölge sakinlerinin çoğunun patlamalardan kaçmaya ya da yakınlarını kontrol etmeye çalışmasına rağmen bu şekilde gerçekleşti.

Bir bölge sakini patlamaların bir buçuk saatten fazla sürdüğünü, sanki tek ve sürekli bir patlamaymış gibi gerçekleştiğini söyledi. Gökyüzüne duman bulutları yükselirken, patlayan mühimmatlardan çıkan şarapnel parçaları bölgenin her tarafına yayıldı.

Güvenlik takibi

Husilerin eylemleri, patlamalardan kaçmak için bölgeden uzaklaşmaya çalışan bölge sakinleri arasındaki paniği arttırdı. Bölge sakinleri, patlamalardan ve şarapnel parçalarından kaçmaya çalışırken kontrol noktaları yüzünden saatlerce beklemek zorunda kaldı.

Görgü tanıkları, patlamalardan etkilenen depoların yakınındaki bazı evlerin patlamalar başladığında hızla çöktüğünü ve bina sakinlerinin kaçamadıklarını doğruladı. Yaşanan panik nedeniyle birçoğunun akıbeti bilinmiyor.

Binaları ve yolları kaplayan yoğun duman görüşü engellediği için evlerinden kaçan sakinlerin birbirlerini kontrol etmeleri imkânsız hale geldi.

frgty65
Yerinden edilen bölge sakinleri, patlama ve duman bulutu manzaralarını gözlemliyor. (Facebook)

Şarapnel parçaları ve yangınlar binalara zarar verdikten sonra birçok dükkân sahibi kayıplarını en aza indirmek için mallarını taşımaya çalıştı. Bu durum yollardaki karışıklığı ve sıkışıklığı daha da arttırırken, çoğu kişi güvenli bir yer aramak zorunda kaldı.

Husi güvenlik güçleri bölgedeki sosyal medya kullanıcılarını takip ederek onları olayla ilgili bilgi, fotoğraf ve video paylaşmakla suçladı.

Yerel kaynaklara göre Husiler takip yaparken görüntülerin konumlarına ve açılarına odaklanıyor. Fotoğraf ve videoların çekildiği ev ve binalara baskın düzenleyen Husiler, bazı sosyal medya kullanıcılarını kaçırarak paylaştıkları bilgi, fotoğraf ve videoları silmeye zorladı. Ayrıca örgüt, birçoğunun telefonuna da el koydu.

Soruşturma çağrıları

Husi güvenlik güçleri yaralıların nakledildiği hastanelere baskın düzenleyerek, fotoğraflarının çekilmesini ya da tanıklıklarını sosyal medyada paylaşmalarını engelledi.

fgrthy
Geçtiğimiz perşembe günü başkent Sana'nın doğusundaki bir yerleşim bölgesinde Husilere ait silah depolarında meydana gelen patlamaların ardından (X)

Sağlık kaynakları, bölgeye yakın hastanelerin acil servislerinin çoğu kadın ve çocuk olan ceset ve yaralılarla dolup taştığını açıkladı.

Kaynaklara göre örgütün güvenlik güçleri, yaralılarla iletişimi engellemek için çalıştı, doktorları, hemşireleri ve hastane personelini hiçbir tarafa bilgi aktarmamaları konusunda uyardı, yaralıların ve sağlık görevlilerinin telefonlarına el koydu.

Husilerin yayılmasını engellemeye çalıştığı fotoğraf ve videolarda paniğe kapılan bölge sakinlerinin bölgeden kaçışının yanı sıra patlamalar, yangınlar ve duman bulutları görülüyor.

Yemen Hak ve Özgürlükler Ağı, Husileri yerleşim bölgelerini askerileştirmeye devam etmekle ve buraları silah depolarına, füze ve insansız hava araçları (İHA) için fırlatma alanlarına dönüştürmekle, sivilleri riske atmakla ve canlı kalkan olarak kullanılmalarını yasaklayan uluslararası yasaları ihlal etmekle suçladı.

Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi, olayı insani bir felaket ve uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlali olarak nitelendirdi.

Bu tür uygulamalara karışan tüm Husi liderlerinin yargılanması çağrısında bulunan merkez, olayın koşullarının belirlenmesi, sorumluların hesap vermesi ve meskûn mahallelerin silah depolarından arındırılması için acil ve bağımsız bir uluslararası soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.