Mescid-i Aksa'daki gerginliğin ardında ne var?

Filistinlilerle olası bir savaş Netanyahu'yu kendisine karşı protestolardan kurtaracak mı? (Reuters)
Filistinlilerle olası bir savaş Netanyahu'yu kendisine karşı protestolardan kurtaracak mı? (Reuters)
TT

Mescid-i Aksa'daki gerginliğin ardında ne var?

Filistinlilerle olası bir savaş Netanyahu'yu kendisine karşı protestolardan kurtaracak mı? (Reuters)
Filistinlilerle olası bir savaş Netanyahu'yu kendisine karşı protestolardan kurtaracak mı? (Reuters)

Tüm tarafların Mescid-i Aksa'daki gerilimden endişe duyduklarını dile getirmeleri, bu gelişmelerin kimsenin çıkarına olmadığını, kapsamlı bir gerilime, kan dökülmesine ve “kimsenin istemediği” bir savaşa dönüşebilecek gerçek bir tehlikeye tanık olduklarını ifade etmeleri şaşırtıcı.
İsrail'de savaş, ordu tarafından ve diğer güvenlik servisleriyle koordinasyon içerisinde yürütülüyor. Ordu, herhangi bir savaşla ilgilenmediğini açıkça söylüyor, savaş istemediği için değil; Ordular genellikle savaşmak için kurulur. Özellikle İsrail ordusu savaşı yalnızca saldırılara yanıt vermek için değil, zaman zaman bir iç krizi ihraç etmek için de kullanıyor. Hatta bazen, yeni silahlar denemek için savaşa başvuruyor, çünkü satışa sunduğunda onlar artık "test edilmiş” silahlardır.
Ancak bu aşamada herhangi bir savaşın, Netanyahu hükümetinin 13 haftadır ülke çapında 130 farklı noktada her cumartesi düzenlenen ve çeyrek milyondan fazla insanın katıldığı, üst düzey istihbarat ve polis liderlerince desteklenen protestolardan kurtulmasına yardımcı olacağı biliniyor. Ordunun bir parçası olduğu bu protestoların başarılı olup olmayacağıyla ilgilendiği bir sır değil. İktidar, ordunun yetki ve prestijini etkileyen bir eylem programı ile ortaya çıkmış, güç sistemini değiştirmek ve yargıyı zayıflatmak için planlar yapıyor. İsrail'deki tüm derin devlet, ordu dahil bu plana karşı seferber olmuş durumda.
İsrail polisine gelince, onlar da üzerlerine binen yükler nedeniyle güçlerinin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarından yakınıyorlar. Hükümetin reform planına karşı büyük protesto gösterilerinde "Güvenlik ve düzen sağlamak" için büyük güçlerle konuşlandırıldılar. Aşırılık yanlısı Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'nın avlularında kurban sunmaya çalıştıkları Arap Kudüs'ünde çifte görevi vardır; Filistinli gençler onları püskürtmek için seferber olurken yapılan saldırılar sonucunda İsrail'deki Arap vatandaşları Mescid-i Aksa'yı desteklemek için gösteriler düzenliyor.
Radikal bir gündem yaratmaya çalışan İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise Araplara ait evleri yıktırmaya, Filistinlilere yönelik tutuklamaları artırmaya, İsraillileri Filistinlilere karşı kışkırtmaya çalışıyor.
Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen İsrail polisi, radikal yerleşimcilerden geri kalmayarak Mescid-i Aksa'nın camlarını, kapıların kilitlerini kırıyor. Mescide ve namaz kılınan diğer yerlere zorla giren İsrail polisi, aralarında çocuklar, kadınlar ve yaşlıların da olduğu ibadet eden Müslümanlara saldırdı. Bu sebeple aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu onlarca kişinin yaralandığı ve onlarca kişinin tutuklandığı kaydediliyor.
Ürdün hükümetine bağlı İslami Vakıflar Dairesi, açık bir şekilde İsrail polisiyle gerginlikten kaçınma çağrısında bulundu. Filistinli gençlerden mescitlere havai fişek ve taş ile gelmemelerini, böylece İsrail polisinin ibadet edenlere saldırmak için gerekçe verilmemesini istedi. Ancak Filistinliler bu çağrıya kulak asmadı. Nitekim Filistinli gruplar, çeşitliliklerine ve aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen savaşa girmek için yarışıyor. Gazze’de ateşkese öncülük eden Hamas’ın bulunduğu bölgeden İsrail'e yönelik herhangi bir olası saldırı, savaşa dönüşmemesi için hesaplanarak gerçekleştiriliyor. Ancak Hamas, siyasi söyleminde, genel olarak Batı Şeria'da, özel olarak da Kudüs'te bir intifadanın patlak vermesini destekliyor. Diğer yandan Ramallah’da Filistin Otoritesi’nin başını çeken Fetih Hareketi, işgale boyun eğmiş görünmemek için saha mücadelesini artırıyor. Saha direnişi, özellikle otoritenin ılımlı yaklaşımına İsrail tarafından saygı göstermemesi nedeniyle, İsrail'in gerilimi artırmasına karşı koymak için gereklidir. İtidalin yahut direnmenin işe yaramadığının farkında olan diğer gruplar ise takipçilerinden utanıyor.
En büyük sorun, İsrail'deki iç çatışmaların Filistinlilere gündemlerini dayatması ve bunun bedelini ilk ödeyenlerin Filistinliler olması. İsrail hükümeti, kendi plan ve programı dahilinde, güvenlik güçlerini güçsüzlükle itham ederek ağır suçlamalarda bulunuyor. Uygun olmadığı gerekçesiyle askerliğe alınmayan Ben-Gvir, doğrudan karşısına aldığı polisleri Filistinlilerle karşı ‘ipek eldiven’ kullanmakla suçluyor. Ben-Gvir, polis teşkilatının aciz kaldığı gerekçesiyle, kendisine bağlı olacak ve polis operasyonları yürütecek silahlı bir milis oluşturma yönünde hükümet kararı almayı başardı. Kudüs’te demir yumruk kullanan polis teşkilatı ise kendine yönelik suçlamaların yersiz olduğunu kanıtlama yarışı içinde buluyor.
Benzer suçlamalarla karşı karşıya kalan İsrail ordusu, bu sebeple Batı Şeria'da çirkin bir baskı politikası yürütüyor. Bu yönde yıl başından beri her gün kaydedilen gözaltılar kapsamında bin 600 Filistinlinin ordu tarafından tutuklandığı biliniyor. Her gözaltı süreci, onlarca, hatta belki yüzlerce askerin katılımıyla, baskı, cinayet, eziyet ve korkunç bir terör havası yaratma girişimleriyle gerçekleştiriliyor. Ordu bu girişimleri, Filistinlilerin İsrail dahilinde operasyon yürütmesini engellediği için yaptığını iddia ediyor. Genel İstihbarat Başkanı’nın, kuvvetlerinin son üç ay içinde Filistinliler tarafından planlanan 200 silahlı operasyonun gerçekleştirilmeden engellediğini iddia etmesi tesadüf değil.
Bütün bunlar gerilimi artırıyor ve daha da artırmakla tehdit ediyor. Böyle bir tehlike karşısında, İsrail'de ‘bu politikanın bir işe yaramayacağını, nefreti körüklemekten başka bir amaca hizmet etmeyeceğini, çözüm üretilememesi dolayısıyla nefret ve kinin masum insanları kurban ettiğini’ açık yüreklilikle ve cesaretle söyleyen bir lider ise bulunmuyor.



Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
TT

Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)

Hamas bugün yaptığı açıklamada ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in askeri baskısının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan temasların bir ‘meyvesi’ olduğunu bildirdi.

Hamas'tan yapılan açıklamada, “Edan Alexander'ın geri dönüşü, Siyonist saldırganlığın ya da askeri baskı yanılsamasının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan ciddi temasların ve arabulucuların çabalarının bir meyvesidir” denildi.

Hamas dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Körfez turu öncesinde Gazze Şeridi'nde tutulan Edan Alexander'ı serbest bıraktı. 21 yaşındaki Alexander, 19 aydan uzun bir süredir Gazze Şeridi'nde tutuluyordu ve ABD vatandaşlığına sahip yaşayan son esirdi.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail Başbakanı’nın söylediğinin aksine İsrail'in askeri baskısının değil, Washington'la yapılan ‘ciddi temasların’ bir sonucu olduğu belirtildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Alexander'ın dönüşünü ‘sıcak’ bir şekilde karşıladı ve ‘İsrail hükümetinin yaşayan ya da ölü tüm esirleri ve kayıp kişileri geri getirmeye kararlı olduğunu’ vurguladı. Netanyahu, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail devletinin askeri baskısı ve Trump'ın ‘siyasi baskısı’ sonucunda gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu.

İsrail ordusu, 7 Ekim saldırısı sırasında kaçırılan 251 esirden 57'sinin halen Gazze Şeridi'nde tutulduğunu, bunlardan 34'ünün öldüğünü açıkladı. Ayrıca Hamas, 2014 yılından bu yana bir İsrail askerinin cesedini elinde tutuyor.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre savaşın başlamasından bu yana Gazze Şeridi'nde çoğu sivil olmak üzere en az 52 bin 862 Filistinli hayatını kaybetti. Bunların 2 bin 749'u yaklaşık iki ay süren kırılgan bir ateşkesin ardından İsrail'in 18 Mart'ta saldırılarına yeniden başlamasından sonra yaşamını yitirdi.