Süper Mario: Bir video oyunundan küresel bir kültür ikonuna

Mario ve Luigi filminden bir kare (AP)
Mario ve Luigi filminden bir kare (AP)
TT

Süper Mario: Bir video oyunundan küresel bir kültür ikonuna

Mario ve Luigi filminden bir kare (AP)
Mario ve Luigi filminden bir kare (AP)

Nintendo tarafından üretilen ve küresel popüler kültürde bir ikon haline gelen video oyunu Süper Mario için bu hafta gösterime girecek bir animasyon filmi çekildi.
Shigeru Miyamoto tarafından yaratılan, bıyıklı, kırmızı şapkalı, genç, hiperaktif bir tesisatçı olan Mario, Nintendo'nun küresel başarısında önemli bir figür haline geldi ve 400 milyondan fazla sattı.

Süper Mario filminde Mario ve Prenses Peach (AP)
Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre Süper Mario oyun karakteri ilk olarak 1981 yılında “Danky Kong” oyununda “Jumpman” adıyla ortaya çıktı, daha sonra “Mario” olarak yeniden adlandırıldı. 1985 yılına gelindiğinde ise dünyanın ilk oyunlarından biri olan ve oyuncuların değişen bir manzarada yatay olarak hareket etmelerini sağlayan “Süper Mario Bros” oyununda görüldü.
“Mario Kart”tan “Mario Golf”e, “Mario Tennis” ve “Mario Strikers”a kadar karakter, kardeşi “Luigi” ve düşmanları “Bowser” ile birlikte son kırk yılda birçok farklı macera ve uyarlamada yer aldı. Oyun formatı da iki boyutludan (2D) üç boyutluya (3D) geçti.
Akıllı telefonların yükselişi karşısında, karakterlerini geleneksel konsollar dışında kullanıma sunma konusunda uzun süredir isteksiz olan Nintendo, Süper Mario Run (2016) ve Mario Kart Tour (2019) da dahil olmak üzere mobil cihazlar için birçok uygulama üretti.
Video oyunları alanında yazar ve gazeteci Morihiro Shigihara, Mario karakteri hakkında “her yaştan çocuğun ve yetişkinin bildiği popüler kültür ikonlarından biri haline geldi, video oyunları dünyasında belki de ondan daha ünlü olan tek karakter Pikaçu olabilir.” dedi.
1993'te mütevazı bir Hollywood filmine ilk kez konu olan Tesisatçı Mario, bu hafta “Minyonlar” animasyon filminin yapım şirketi “Illumination” ile şansını beyaz perdede yeniden deniyor.



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research