Husiler Yemenli çiftçi ve tüccarı hedef alıyor

Husilerin topladığı ödemeler sonucu Yemen’de Ramazan sofralarındaki yiyecekler azaldı

Sana’daki bir süpermarketten sebze ve meyve ihtiyaçlarını alan Yemenliler (Reuters)
Sana’daki bir süpermarketten sebze ve meyve ihtiyaçlarını alan Yemenliler (Reuters)
TT

Husiler Yemenli çiftçi ve tüccarı hedef alıyor

Sana’daki bir süpermarketten sebze ve meyve ihtiyaçlarını alan Yemenliler (Reuters)
Sana’daki bir süpermarketten sebze ve meyve ihtiyaçlarını alan Yemenliler (Reuters)

Ramazan ayı artık Yemenliler için özel ve istisnai bir ay değil, zira önceden bu mübarek ayda sofraları çeşitli yemek ve yiyeceklerle dolarken, son yıllarda tüketimleri iyice azaldı. Husi darbecilerin çiftçiler ile sebze ve tüketim malzemeleri tüccarlarına yeni ödeme zorunlulukları getirmesi ve fiyatları kontrol etme ve belirleme kampanyalarının duyurulması nedeniyle bu yıl sebze fiyatları iyice yükseldi.
Başkent Sana’daki tüccarlardan biri, “Piyasaları gözetmek ve fiyatları kontrol etmek için bir saha ziyareti yapılacağını duyduğumuzda, telif ücreti ödemeye hazırlanıyoruz. Bunları ödememek ya da hafifletmek için bahaneler ve hileler düşünmeye başlıyoruz” dedi. Bu kampanyaların nedeninin toptancılara, perakendecilere ve ticari şirketlere şantaj yapmak ve çeşitli isimler altında ödeme zorunlulukları getirmek olduğunu vurguladı.
Adını vermek istemeyen bir tüccar Şarku’l Avsat’a “Eskiden Ramazan ayının gelişiyle sevinirdik zira Ramazan ayı satışlarımızın iki katına çıktığı ve ürünlerimize yoğun bir talep olduğu bir aydı. Şimdi, tüccarlar olarak teliflerden korkmak ve malların birikmesinden endişe ederek, bu ayın gelişiyle ilgili endişeli ve endişeliyiz” dedi.
Sözde Sanayi ve Ticaret Bakanı Husi lideri Şerif el-Mutahhar, piyasaları kontrol etmek, fiyatları kontrol etmek ve çeşitli şehirlerde indirimli fiyat listesinin ne ölçüde uygulandığını kontrol etmek için bir saha ziyareti yapılacağını duyurduğu gün, şehirlerin ve pazarların girişlerindeki Husi darbe kontrol noktaları, sebze ve meyve yüklü kamyonlara yeni telif ücretleri uygulamaya başladı.
Ticari kaynaklar Şarku’l Avsat’a, Husi darbecilerin sulama kontrolü ve tarım ürünlerinin özelliklerini ve miktarlarını kontrol etme adı altında yeni bir para toplama kampanyası başlatmayı planladığını ve bu kampanyanın ağırlıklı olarak çiftçileri hedef alacağını söyledi.
Başkent Sana’daki ticari kaynaklara göre, sebzelere getirilen yeni ödemeler sadece kamyonlarla sınırlı olmadı ve Husi denetçilerin kendi bölgelerinde her ürün için belirlediği miktarları ödemek zorunda kalan çiftçileri de kapsıyordu. Kamyonlardan alınan ücretlere ek olarak, pazarlarda tacir ve satıcılardan da benzer ücretler alındı.
Sebze ve meyvelerde yeni ödeme kampanyası bu ay başında başladı. Bu kampanyanın, yazılı makbuz olmaksızın uygulanması dışında aylardır devam eden diğer ödeme toplama kampanyalarından hiçbir farkı yoktu. Ticari kaynaklara göre, bu ödemeleri toplamakla görevli Husi milisleri, bu ödemelerin hayır işleri ve kalkınma çalışmaları için olduğu ve makbuzların hala basılmakta olduğu da dahil olmak üzere çeşitli bahaneler öne sürüyor.
Mevcut ödeme toplama kampanyası, Ramazan ayının gelişinden birkaç hafta önce başlayan ve biri yolların iyileştirilmesi iddiasıyla, diğeri ise satıcıların dükkanlarında kullandıkları kantarlara lisans verilmesi iddiasıyla başlayan kampanyalarıyla eş zamanlı olarak geliyor.
Yemenliler sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda, yeşil biber yüklü bir kamyondan alınan 165 bin riyal (bir dolar 560 riyale denk geliyor) tutarında, yeni oluşturulan bir Husi oluşumu olan Zekat Genel Otoritesi’nden bir makbuz belgesinin fotoğrafına yer verdi.
Bu arada kamyona yüklenen eşyanın sahipleri zorunlu olan ödemeleri yerine getirmezse kamyonlara el konuluyor. Ticari kaynaklar, bu yeni ödemelerin, Husi liderleri arasındaki yeni kaynaklar toplama rekabetinin yanı sıra sebze tüketimi azalan Yemenliler ve ürünleri biriken tüccarlar ve çiftçilerin kötü duruma düşmesi pahasına kendilerini daha da zenginleştirme çabalarıyla bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Yemenliler, milislerin kampanyaları yürütmek üzere öne sürdüğü fiyatları kontrol etmek, belirlemek ve fiyat listelerini kontrol etmek bahaneleriyle iddiaları ile alay ediyor ve bu kampanyaların, yeni fiyat artışlarının doğrudan habercisi olduğunu belirtiyor.
Milislerin kontrolündeki Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda çalışanlardan biri, ne zaman bakanlık koridorlarında fiyatları kontrol etmeye yönelik yeni bir kampanyanın yapılmasına yönelik niyetleri duysa, borçlanarak da olsa fiyatları yükselmeden evinin en önemli ihtiyaç ve gereksinimlerini en çok miktarda satın almaya çalıştığını belirtti.
Çalışan alaycı bir ifadeyle, sözde fiyat kontrol kampanyası nedeniyle fiyatları yükselmeden ihtiyaçlarını satın alabildiğinde, bilinmeyen bir telefon numarasından milislerin fiyat ihlallerini bildirmek için ayarladıklarını iddia ettikleri telefon numarasını arayarak, ihtiyacı olanı aldığını ve tüccarları gasp etmek için kampanyalarına başlayabileceklerini söylemek için aradığını belirtti.
İsminin açıklanmasını istemeyen çalışan, Husi milislerinin sanayi, ticaret, çalışma ve vergi gibi çeşitli sektörlerde dayattığı ödemelerin birçok tüccarı işçilerini işten çıkarmaya zorladığını, bazıları dükkanlarını kapattığını bununla birlikte milislerin iki katı para cezası vererek onları takip ettiğinde durumlarının daha da kötü olduğunu belirtti.
Söz konusu çalışan, milislerin dükkanını kapatması veya taşıması nedeniyle zorunlu yaptığı ödemeleri yerine getirmeyen herkese para cezası verdiğini ve bu cezaların zamanla katlanarak arttığını belirtti. Ayrıca dükkan sahibinin, bazı işlemleri tamamlamak veya ruhsat ve kayıt yenilemek için Bakanlığa ve dairelerine geldiği zaman bunu ödemekle yükümlü olduğunu da söyledi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.