Süleymaniye’de Mazlum Abdi’ye suikast girişimi iddiası

Mazlum Abdi (Şarku’l Avsat)
Mazlum Abdi (Şarku’l Avsat)
TT

Süleymaniye’de Mazlum Abdi’ye suikast girişimi iddiası

Mazlum Abdi (Şarku’l Avsat)
Mazlum Abdi (Şarku’l Avsat)

Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de önde gelen Kürt asıllı Suriyeli bir yetkiliyi öldürme girişiminde bulunulduğuna dair haberler basına yansıdı. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen Sabirin News sitesi Kürt kaynaklara dayandırdığı haberinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi'ye ‘bir drone ile başarısız bir suikast girişiminde’ bulunulduğunu bildirdi.
Rudaw’ın haberine göre Süleymaniye Havalimanı Güvenlik Güçleri (Asayiş) Müdürlüğü, havalimanı civarında tel örgülerin olduğu bölgede bir patlama yaşandığını ve olayla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu. Patlamada herhangi bir can kaybı veya maddi zarar olmadığı belirtilirken, ufak çaplı bir yangının çıktığı ancak hızla söndürüldüğü bildirildi. Öte yandan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanlığı'ndan ihraç edilen Lahur Şeyh Cengi’ye yakın olan bir komutan, Mazlum Abdi'ye suikast girişiminde bulunulduğunu doğruladı. Komutan Sertib Twitter'da yaptığı paylaşımda, “Süleymaniye'de, SDG güçlerinin Başkomutanı Mazlum Abdi kendisini hedef alan başarısız bir suikast girişiminden kurtuldu” ifadelerini kullandı.
Şehrin üst düzey bir güvenlik yetkilisi Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, SDG lideri ile ilgili haberlere yorum yapmaktan kaçınarak, şu anda patlamayla ilgili herhangi bir bilgi vermenin zor olduğunu söyledi. Geçen ay resmî açıklamalara göre ‘DEAŞ’a yönelik ortak eylem programı kapsamında’ Kürdistan Bölgesi'ndeki Süleymaniye’ye gitmekte olan iki helikopterin düşmesi sonucu SDG’den Terörle Mücadele Güçleri (YAT) Genel Komutanı Şervan Kobani'nin de aralarında bulunduğu dokuz kişi yaşamını yitirmişti.

SOHR: DMO Deyrizor’un bazı bölgelerinden çekilerek yeniden mevzilendi
Öte yandan, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) dün yayınladığı bir raporda, İran yanlısı grupların Suriye’nin doğusundaki Deyrizor ilinin El-Erbain Caddesi'nde bulunan DMO güvenlik ofisi karargahını boşalttıklarını ve iletişim ekipmanları ile güvenlik kameralarını söktüklerini bildirdi. Bu sırada İran'a bağlı rejim güçleri ve milisler, Deyrizor kırsalındaki Ed-Devin bölgesinde bulunan bazı noktaları da boşaltarak buraları El-Badiye’ye (Suriye çölü) doğru kaydırdı. SOHR ayrıca, bu milislerin El-Badiye’ye giden ana yol üzerinde bulunan birkaç askeri karargâhı da geri çektiğini belirtti. SOHR raporunda, Deyrizor'daki milislerin maruz kaldıkları son saldırılardan sonra planlı bir şekilde yeniden mevzilendiği, askeri karargahlarını değiştirdiği ve tekrar hedef alınacakları endişesiyle kamufle oldukları belirtildi.
21 Şubat'ta DMO’ya bağlı bir milis gücü, Deyrizor’un eteklerinde Huveyce Sakr’ın nehir kıyılarındaki noktalardan çekilerek, buraları rejime bağlı Cumhuriyet Muhafızları’na teslim etti. Rejim de 250 mensubunu SDG’nin kontrol ettiği bölgelerden birkaç kilometre uzaklıktaki bu noktalara konuşlandırdı.
Bundan önce İranlı milisler, 14 Şubat'ta Deyrizor'un doğusundaki El-Meyadin kentindeki askeri karargâhlarının yanı sıra El-Meyadin eteklerindeki Ayn Ali bölgesinde bulunan karargâhlarını da boşaltmışlardı.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.