4 günde bir gazeteci suikasta kurban gidiyor

Meksika Devlet Başkanı Manuel Lopez Obrador. (Getty Images)
Meksika Devlet Başkanı Manuel Lopez Obrador. (Getty Images)
TT

4 günde bir gazeteci suikasta kurban gidiyor

Meksika Devlet Başkanı Manuel Lopez Obrador. (Getty Images)
Meksika Devlet Başkanı Manuel Lopez Obrador. (Getty Images)

Meksika polisi, geçtiğimiz 24 Şubat’ta şafak vakti, Aşağı Kaliforniya Eyaleti’ndeki (ABD'nin Kaliforniya eyaletine komşu) Ensenada kentinde foto muhabiri Jose Ramiro Araujo Ochoa'nın evinin önünde cansız bedenini buldu. Yapılan otopsinin ardından Ochoa'nın yüzünü ve vücudunu parçalayan düzinelerce bıçak darbesi sonucu yaşamını yitirdiği anlaşıldı.
Yolsuzluk ve organize suç davalarına yönelik soruşturmalara yer verilen bir dijital dergi yayınlayan Araujo'ya suikast düzenlemekle suçlanan iki genç, cesedin bulunmasından saatler sonra tutuklandı. Bu, gazetecilik açısından dünyanın en tehlikeli ülkeleri listesinin başında yer alan Meksika'da 2023’te bir gazeteciye düzenlenen üçüncü suikast oldu.
Latin Amerika ve Karayipler, gazetecilere yönelik şiddete tanık olan bölgelerin başında geliyor. Meksika'nın dünyada şiddetin en yaygın ülkelerden biri olduğu biliniyor.
Ülkede çeşitli şiddet eylemleri sonucu günde 100’ün üzerinde ölüm meydana geliyor. Bu eylemler adeta normalleşerek kamuoyunda uzun süre gündem olmuyor ve çoğu suç cezasız kalıyor. Gazetecilere yönelik şiddet olaylarını takip etme konusunda uzman olan ‘Madde 19’ örgütü gibi kuruluşlar bu yüzyılın başından bu yana Meksika'da 147 gazetecinin suikastlara kurban gittiğini, bu sayının savaşların veya silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerde daha fazla olduğunu açıkladı.
Bu gerçeklik, yolsuzluk vakalarını araştırarak hayatlarını riske atan Meksikalı gazeteciler arasında sık sık tekrarlanıyor. Söz konusu gazeteciler siyasi ve idari yetkilileri ekonomik çıkarlarla birleştiren derin bağları ve aralarındaki gizli anlaşmayı ortaya koyuyorlar. Bu gazeteciler özellikle, uyuşturucu ticareti yapan ve genellikle güvenlik servislerinin kisvesi veya göz yumması altında ülkenin çeşitli bölgelerinde neredeyse mutlak etkiye sahip olan suç örgütlerinin faaliyetlerini takip ediyorlar.


Juan Vazquez (Twitter)

Son meydana gelen bir başka olayda da bir diğer gazeteci, araştırmalarının son aylarını, ocak ayı sonlarında garajının girişinde vurularak öldürülen meslektaşı Margarito Martinez gibi bölgesinde uygulanmakta olan bir dizi büyük usulsüzlükleri ortaya çıkarmaya adamıştı. 
Martinez, bir dizi suikastı örtbas etmekle suçlanan bir suç örgütü hakkında yürütülen soruşturmaları engellemek amacıyla komplo kuran bir grup siyasi ve güvenlik görevlisine yönelik soruşturma yayınlamıştı.

Martinez şu soruyu sormuştu: Bir kurban, failin suç ortağından bile bile nasıl koruma talep edebilir?
Martinez ayrıca gazetecilerin ve insan haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteren bazı kişilerin maruz kaldığı suç ve şiddet eylemlerinin uluslararası denetime sahip bağımsız bir kurum tarafından takip edilmesini talep etti.
 
Yerel makamların sorumluluğu
Madde 19 Örgütü, gazetecilere yönelik suikastların yüzde 40'ının yerel resmi kurumlardaki yetkililerin sorumluluğunda olduğunu belirtiyor. Örgüt bu yüzden geçen yıl yerel kurum ve makamların, gazetecilere yönelik şiddet uygulayanları kovuşturma ve sorumlu tutma görevlerini yerine getirmemesinden şikayette bulunulabilecek bir federal yapı oluşturdu. Ancak buna rağmen Meksika medyası, gazetecilerin baskı ve tehditlerden uzak bir şekilde görevlerini yerine getirebilmeleri için gereken asgari düzeyde korumadan yararlanmadıklarını savunuyor. Bu bağlamda, son dönemde Meksika kamuoyunu meşgul eden olaylardan biri de ünlü gazeteci Lourdes Maldonado'nun öldürülmesiydi. Maldonado, Tijuana şehrinde (ABD'nin Kaliforniya eyaletine sınır) Margarito Martinez'in öldürülmesine karşı düzenlenen bir protesto gösterisine meslektaşlarıyla birlikte katıldıktan sonra evine geldi. Evinin önünde arabasının içinde kafasına kurşun sıkılarak öldürüldü. Bu suikast, Meksika genelinde gazeteciler tarafından düzenlenen bir protesto dalgasını ateşledi. Meksika Devlet Başkanı Manuel Lopez Obrador bu dosyaya özel ilgi göstermiş ve özel bir müfettiş ekibine olayı takip etmesi talimatını vermişti. Maldonado suikasttan günler önce yaptığı bir açıklamada “Maruz kaldığım tehditler nedeniyle hayatım için endişe ediyorum” demişti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre güvenlik güçleri Maldonado’yu öldürmekle suçlananlardan ikisini tutuklamayı başardı. Ancak insan hakları örgütleri failleri tutuklamanın zor olmadığını ancak suikastı planlayanların ve tehditlerin arkasında olanların tutuklanması gerektiğini ifade ederek bunun çok nadir yaşandığını bildirdi. Bu kuruluşlar, Meksika'daki cinayetlerin yüzde 90'ının cezasız kaldığını vurguluyor. Mağdurun gazeteci olduğu durumlarda ise bu oran yüzde 99,1'e çıkıyor. Birçok dosya nüfuzlu tarafların baskısıyla savcılığın çekmecelerinde kilitli kalıyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) ‘İfade Özgürlüğünde Küresel Eğilimler’ başlıklı son raporuna göre 2022 yılı gazetecilerin görevlerini yaparken maruz kaldıkları suikast sayılarında önemli bir artışa sahne olurken önceki birkaç yılda ardı ardına  düşüş yaşandı.  Dünyada son bir yılda öldürülen gazeteci sayısı 68'e ulaştı. Yapılan açıklamalar ise ortalama her dört günde bir gazetecinin suikasta kurban gittiği yönünde.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Direktörü Audrey Azoulay şu açıklamada bulundu:
"Bu mesele, dünyanın birçok ülkesinde cefa mesleğini (gazetecilik) icra etmenin ciddiyetini ortaya koyuyor. Hükümetler gazetecileri korumakla görevli resmi kurumları güçlendirmeli ve onlara saldıranları veya tehdit edenleri yargılamalı.”


Audrey Azoulay. (UNESCO)

Latin Amerika ve Karayip bölgeleri gazetecilere yönelik suikast olaylarında başı çekiyor
BM raporu, Latin Amerika ve Karayipler’de gazetecilere yönelik şiddet ve suikast vakalarının küresel vakaların yarısından fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Bu olayların çoğu, gazeteciler iş dışındayken ya da evde veya halka açık yerlerdeyken oluyor.
Bu eylemlerin temel nedeni ise organize suç ve siyasi iktidarlar arasındaki ilişkilerin soruşturulması, mali yolsuzluk davaları, aşırılık yanlısı hareketlerin faaliyetlerinin takibi, çevreye karşı işlenen suçlar ve gücün kötüye kullanılmasının deşifre edilmesi olarak ön plana çıkıyor. Gazetecilere yönelik diğer şiddet türleri arasında adam kaçırma, bazı ülkelerde keyfi tutuklamalar ve sosyal medya aracılığıyla yapılan tehditler yer alıyor. Bunların yüzde 19 arttığı 2022'de bu alanda önceki tüm rekorlar kırıldı.
Diğer yandan Meksika'daki bazı bağımsız medya kuruluşları ‘haçlı seferi’ olarak tanımladıkları, ‘Başkan Lopez Obrador tarafından basına karşı yürütülen operasyonların’ sonuçlarından şikayet ediyorlar.  Zira Obrador’un medyaya her çıktığında siyasi projesine muhalif olduğunu düşündüğü bazı gazetecilere sert eleştiriler yöneltirken kendisine destek verenleri övdüğü belirtiliyor.
Madde 19 Örgütü’nden Juan Vazquez, hüküm süren şiddet ikliminin, genellikle kötü koşullarda çalışan bağımsız gazetecileri korumaya yardımcı olmadığını belirtiyor. Vazquez’e göre gazeteciler yeterli gelir elde etmek için genellikle başka bir faaliyette bulunmak zorunda kalıyorlar.
Vazquez açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Devlet kendisini giderek artan bu şiddetin sorumlusu konumunda değil, mağdur olarak konumlandırıyor. Bu eylemleri gerçekleştiren, kışkırtan ve planlayanlara karşı adli tedbirler ile ağır cezalar uygulanmalıdır. Medya, ülkede yaşanan şiddet olaylarının karşısında pasif kalamaz ve özgürlükleri kısıtlanamaz. Ülkede her gün 10 kadın öldürülüyor. Polisler ve gençler, siyasi iktidar merkezleriyle bağlantıları herkesçe bilinen suç örgütlerinin kurşunlarına kurban gidiyor.”



ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
TT

ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’deki savaşa karşı tavrı konusunda kamuoyunun genel olarak bölünmüş olduğu bir dönemde, Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket, genç ABD’lilerin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşa diğer vatandaşlardan daha eleştirel yaklaştığını gösterdi.

Savaşla ilgili gündem ve savaşın Biden’ın yeniden seçilme şansını nasıl etkileyeceğine dair Washington’daki yoğun tartışmalara rağmen, anket ayrıca birçok ABD’linin konuyu yakından takip etmediğini veya fazla önem vermediğini ortaya çıkardı.

Anket katılanların yüzde 40’ı, Biden’ın doğru dengeyi kurup kurmadığından emin olmadıklarını söyledi.

18 ila 29 yaş arasındaki ABD’liler arasında, ankete katılanların yüzde 46’sı İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği tepkinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Yüzde 21’i bunun kabul edilebilir olduğunu söylerken, geri kalanı emin olmadıklarını belirtti.

Yaşlı ABD’lilerin görüşleri gençlerden oldukça farklıydı.

65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 53’ü İsrail’in tepkisini desteklerken, yüzde 29’u bunu kabul edilemez olarak nitelendirdi.

Kendisini İsrail’in sadık bir destekçisi olarak olarak gören Biden (81), Hamas tarafından düzenlenen saldırıya karşı İsrail’in karşılık verme hakkını güçlü bir şekilde savundu.

Biden, İsrail’e verdiği askeri ve diplomatik desteğe rağmen, İsrail liderlerini, Hamas’ın yönettiği Gazze Şeridi’nde sivilleri korumak için yeterli çaba göstermemekle de eleştirdi.

ABD seçimleri yaklaşırken, tüm dikkatler Biden’ın, Kasım ayında eski başkan Donald Trump’la yarışacağı seçimde zafer kazanması gereken Michigan eyaletine odaklanıyor.

Michigan’daki Müslümanlar ve Arap asıllı ABD’lilerin büyük bir kesimi bu rekabette belirleyici bir rol oynayabilir.

Anket, Demokratlar arasında Biden’ın Gazze’deki savaşı nasıl ele aldığına ilişkin görüşlerin karışık olduğunu da gösterdi.

Demokratların yüzde 34’ü Biden’ın İsrail’i kayırdığını, yüzde 29’u ise doğru dengeyi yakaladığını söyledi.

12 bin 693 kişinin katıldığı anket, ABD’li Müslümanların İsrail’e yönelik keskin eleştirel görüşlerini de ortaya koydu.

Müslümanların yüzde 21’i Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kabul edilebilir buldu.

Ankete göre ABD’li Yahudilerin yüzde 62’si, İsrail’in Gazze’deki savaşı yürütme şeklinin kabul edilebilir olduğunu söyledi.

Her ne kadar Yahudi cemaati, İsrail’i Evanjelik Protestanlardan daha fazla eleştirse de, bu oran ulusal ortalamanın üzerinde.