Ata İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Oğan'dan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ziyaret: "Gündemimiz, seçim güvenliği"

AA
AA
TT

Ata İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Oğan'dan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ziyaret: "Gündemimiz, seçim güvenliği"

AA
AA

Ata İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etti.
Oğan ve beraberindeki heyeti, CHP Genel Merkezi'ne gelişlerinde, Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı karşıladı.
Kılıçdaroğlu ile yaklaşık yarım saat süren görüşmelerinin ardından açıklamalarda bulunan Oğan, "Bugün seçim güvenliğiyle ilgili endişelerimizi paylaşmak için kendisini ziyaret ettik. Millet İttifakı'nın ve Cumhuriyet Halk Partisinin çalışmalarından bahsettiler. Bununla ilgili karşılıklı olarak veri alışverişinde bulunmak için arkadaşları görevlendirdik ve bu seçimin selameti için bundan sonra da diyalog kapılarını açık tutacağımızı ifade ettik." dedi.
Sinan Oğan, şunları kaydetti:
"Bizim başlıca endişelerimiz, geçmiş dönem verilerine baktığımızda yaklaşık bir milyon civarında normal nüfus artışının dışında bir seçmen fazlası olduğunu görüyoruz. İkinci olarak yabancı seçmenlerin ağırlıkta olduğu yönünde endişelerimiz var. Geçtiğimiz günlerde sadece bir binada yayımlanan seçmen listesinde, oldukça fazla sayıda Suriyeli, Iraklı, başka bölgelerden, Afganistanlı, Pakistanlı seçmenlerin olduğunu tespit ettik. Üçüncü endişe kaynağımız deprem dolayısıyla bölgeyi terk eden 2 milyonun üzerinde seçmenin sadece 450 bininin kayıt altına alınması, yani oy kullanacak bir noktaya getirilmesi, ama 1 milyon 626 bin seçmenin ise kayıt yaptırmamış olmasıdır."

"Gündemimiz, seçim güvenliği"
Kahramanmaraş merkezli depremlere de değinen Oğan, "Açıklanan depremdeki kayıp sayılarının daha üzerinde bir kayıp olduğunu düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili deprem brifingi aldığımda Sayın Naci Görür'ün de kayıp sayısının çok daha fazla olduğu yönünde ifadeleri vardı." diye konuştu.
Mühürsüz oylarla ilgili de Oğan, "Mühürsüz oy meselesi konusunda son yayımlanan yönetmelikte yine açıkların olduğunu görüyoruz. Deniyor ki 'eğer sandık görevlileri iyi niyetle unutmuşsa mühür basmayı, o zaman onlar geçerli sayılacak'. YSK, sandık görevlilerinin iyi niyetini nasıl test edecek? Doğrusunu isterseniz merak ediyoruz. Biz, Türkiye'nin demokratik bir ortamda, seçim güvenliğinin sağlanmış olduğu ve vatandaşların aslında herhangi bir soru işaretinin olmadığı bir seçime gitmek istiyoruz." ifadesini kullandı.
Ata İttifakı'nın gündeminde seçim güvenliğinin olduğunu dile getiren Oğan, "Bizim tespitlerimiz, öngörülerimiz, ülkemizin bu en önemli seçiminde hala karanlık noktaların, gri alanların olduğu yönündedir." değerlendirmesinde bulundu.
Konuyla ilgili, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'yi de ziyaret ederek değerlendirmede bulunmak istediklerini belirten Oğan, "Gündemimiz tek bir başlıktadır. Seçim güvenliğiyle ilgilidir. Onun dışında herhangi bir konuda ne Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer sayın adaylarla görüşmemiz olmadı." sözlerini sarf etti.

"Hepimizi birden davet edin"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oğan, "Cumhurbaşkanı adaylarını, televizyonda tartışmak üzere davet edecek misiniz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Maalesef bunu burada söylemek istemezdim, ama bize yönelik bir medya ambargosu var. Bu medya ambargosunun, artık kaldırılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde RTÜK önünde bir itiraz toplantısı yaptık. RTÜK'e çağrıda bulunduk. Anayasal olarak bizim de diğer bütün adaylar kadar televizyonlarda gösterilme hakkımız var. Ancak Türkiye'de maalesef ki bu sağlanmıyor. Biz parmak boyasını da defalarca Yüksek Seçim Kurulu'na önerdik ama parmak boyası da kabul edilmedi. Onu da belirteyim. Şunu söylüyoruz, artık başka bir çaremiz kalmadı. Diyoruz ki bütün medyanın seçilmiş kişileri önünde, 4 cumhurbaşkanı adayı olarak çıkalım, konuşalım. Madem bizi göstermiyorsunuz, o zaman hepimizi birden davet edin. Memleketin meselelerini biz konuşalım, vatandaşın kalbi, gönlü, aklı, terazidir. Doğrusunu da onlar değerlendirecektir diye düşünüyorum."
Oğan, seçimin ikinci tura kalması durumunda Ata İttifakı'nın nasıl bir yol izleyeceği sorusuna, "İkinci tura seçimler kaldığı takdirde ki, biz kalacağını düşünüyoruz. İkinci turda kazanmayı düşünüyoruz." yanıtını verdi.
"HDP ve Saadet Partisinin doğrudan milletvekili aday listesi vermedikleri için sandık kurulu temsilcilerinin de görevlendirilmemesi yönünde YSK'ya bir başvuru yapıldı. Buna yönelik ekstra nasıl önlem alınabilir?" sorusunu ise Oğan, "Ata İttifakı'nı oluşturan siyasi partilerin de temsiliyeti maalesef sandık kurulunda yok. Müşahit kartı vererek, bunu gidermeye çalışacağız." diye yanıtladı.
Sinan Oğan, seçmen sayısındaki aşırı artışın araştırılmasıyla ilgili Zafer Partisinin YSK'ye bir dilekçe verdiğinin hatırlatılması üzerine de "Biz hiçbir müracaatımızda olumlu veya olumsuz geri dönüş alamıyoruz. YSK'dan bu konuda bize anlık geri dönüşler verilmesini bekliyoruz." görüşünü paylaştı.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.