Mısır’dan Türkiye ile ilişkileri normalleştirme yolunda hamle

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (sağda) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’de (AP)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (sağda) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’de (AP)
TT

Mısır’dan Türkiye ile ilişkileri normalleştirme yolunda hamle

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (sağda) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’de (AP)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri (sağda) ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kahire’de (AP)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Mısır’ın Türkiye ile ilişkileri normalleştirme hamlesine işaret eden resmi açıklamalar ışığında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun davetine icabetle bugün Türkiye’ye resmi ziyaret gerçekleştirecek.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd dün yaptığı açıklamada, ziyaretin ortak ilgi alanına giren bir dizi bölgesel ve uluslararası konu hakkında istişarelere ek olarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin çeşitli alanlarda güçlendirilmesini sağlamak amacıyla, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi konusundaki görüşmeleri sürdürme amacı taşıdığını söyledi.
Ebu Zeyd ayrıca, Şukri’nin ziyaretinin, Çavuşoğlu’nun Mart ayında Kahire’ye yaptığı ziyaret sırasında iki taraf arasında gerçekleştirilen görüşmelerin devamı niteliğinde olduğunu vurguladı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Şükrü ve Çavuşoğlu’nun kapalı ikili görüşmeler, ardından iki ülke heyetleri için genişletilmiş tartışma oturumu ve ardından Ankara’da ortak basın toplantısı düzenleyeceğini belirtti.
Şukri, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Şubat ayında depremin kurbanlarına yardım etmek ve dayanışma göstermek amacıyla Ankara’yı ziyaret etmişti.
Çavuşoğlu ise, 11 yıl aradan sonra Mısır’ı ziyaret eden ilk Türkiye Dışişleri Bakanı olmuştu.
Çavuşoğlu ve Şukri, Kahire’de düzenledikleri ortak basın toplantısında, Ankara ve Kahire’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında yaklaşan toplantı için koordineli çalıştığını, ancak bunun için kesin bir tarih belirlenmediğini bildirdi.
Öte yandan, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli dün İtalya merkezli Journal gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi;
“Türkiye’nin bölgedeki gücünü anlıyoruz ve Kahire ile Ankara’nın tarihi bağları var, ancak geçmiş dönemin sorunları Türkiye’nin Mısır’ın ortadan kaldırmaya çalıştığı Müslüman Kardeşler’e verdiği destekle ilgili.”
Müslüman Kardeşler veya herhangi bir radikal hareketin, toplumu bölme fikrine dayandığını ve aynı zamanda Avrupa için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ileri süren Medbuli şu ifadelerle açıklamasını sürdürdü;
“Dini manipüle etme ve onu siyasi bir ideoloji veya başka bir hedefi empoze etmek için kullanma fikri, ülkeleri etkileyebilecek en tehlikeli virüstür ve onunla mücadele etmek için harekete geçmeyi gerektirir. İkinci Dünya Savaşı bize bir ders vermeli. Dünyadaki tüm felaketler her zaman farklı bir konum ve üstünlük talep eden ve bu ideolojiyi dayatmaya başlayan bir gruptan gelir.”
Şarku’l Avsat’a konuşan, Türkiye meselelerinde uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Kerem Said, konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı;
“Son açıklamalar ve hamleler, iki taraf arasındaki ortak pragmatik çıkarları koruma, tartışmalı sorunları çözmeye çalışma ve iki ülkenin bölgesel varlığını güçlendirme bağlamında ilerlemeyi geliştirme bağlamında geliyor.”
Said ayrıca, “Şukri’nin Ankara ziyareti, Rusya-Ukrayna savaşı, Çin’in bölgedeki müdahalesi ve Kahire ile Ankara arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirme arzusu dahil olmak üzere yenilenen bölgesel ve uluslararası bağlamlarda gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.
Mısır Kamu Seferberliği ve İstatistik Merkezi Ajansı (CAPMAS) verilerine göre, Mısır’ın Türkiye’ye yaptığı ihracatın değeri 2022’de 2021’e kıyasla yüzde 32,3 artarak 4 milyar dolara yükseldi.
Mısır’ın Türkiye’den yaptığı ithalatın değeri ise, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 0,7 düşüşle 3,72 milyar dolar oldu.
Verilere göre, Mısır ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2021’de 6,7 milyar dolar iken, 2022’de yüzde 14 artarak 7,7 milyar dolara ulaştı.
Türkiye geçtiğimiz günlerde Mısır'a iki ülke arasında yerel para birimi cinsinden ticaret yapmayı teklif etme niyetini açıkladı.
İki ülke arasındaki yakınlaşmayı destekleyen resmi açıklamalara rağmen, Kerem Said şu yorumu yaptı;
“Kahire, Ankara ile ilişkileri normalleştirme adımlarını aceleye getirmiyor. Tam normalleşme için de Türkiye’nin bölgedeki sorunlarına odaklanması gerekiyor, bunların başında Libya konusundaki ihtilaflar geliyor. Geçtiğimiz dönemlerde, Libya konusunda Mısır-Türkiye yakınlaşmasını güçlendirmeye yönelik mevcut adımlarla sonuçlanan bir Türk hareketine tanık olundu.”
Mısır-Türkiye ilişkileri, Sisi ve Erdoğan’ın 20 Kasım’da Katar’da düzenlenen Dünya Kupası’nın açılışında el sıkışmasının ardından hız kazandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönemde yaptığı açıklamada, Sisi ile yaklaşık 30 ila 45 dakika görüştüğünü söyledi.
Türkiye’de meydana gelen ve Suriye’yi de etkileyen depremler, özellikle Mısır Dışişleri Bakanı’nın Suriye ve Türkiye’de depremden etkilenen bölgelere yaptığı ziyaretin ardından ilişkilere bir ivme kazandırdı.
Sisi ile Erdoğan arasında da, deprem dayanışması kapsamında bir telefon görüşmesi gerçekleşti.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe