Tunuslu gazetecilerden adli soruşturmalara tepki

Tunus Parlamentosu, medyanın katılımıyla iç yönetmelik maddelerini tartışmaya başlıyor.

Tunus Parlamentosu, medyanın katılımıyla iç yönetmelik maddelerini tartışmaya başlıyor.
Tunus Parlamentosu, medyanın katılımıyla iç yönetmelik maddelerini tartışmaya başlıyor.
TT

Tunuslu gazetecilerden adli soruşturmalara tepki

Tunus Parlamentosu, medyanın katılımıyla iç yönetmelik maddelerini tartışmaya başlıyor.
Tunus Parlamentosu, medyanın katılımıyla iç yönetmelik maddelerini tartışmaya başlıyor.

Tunus Gazeteciler Sendikası dün, güvenlik servisleri tarafından sorgulamaya alınan gazeteci Monia Arfaoui ve Muhammed Boughalleb’e destek vermek amacıyla başkentin merkezinde bir protesto düzenledi. Medya alnının önde gelen isimleri, sivil toplum örgütleri, gazeteciler, aktivistler ve muhaliflere karşı kışkırtma ve karalama kampanyalarının ve adli işlemlerin artışını kınadı.
Arfaoui ve Boughalleb şu an Diyanet İşleri Başkanlığı’nın haklarındaki şikayetler nedeniyle yargılanıyor. Gazeteci Arfaoui yazılarındaki ve blogundaki paylaşımlarda, Diyanet İşleri’nin davranış biçimini eleştirmesinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan iki şikayet sebebiyle daha önce 24 ve 31 Mart tarihlerinde iki kez duruşmaya katıldı.
Boughalleb de Diyanet İşleri Bakanlığı’nın hukuki kovuşturmaya tabi bir otomobili kendi menfaati için kullandığına dair yaptığı bir yorum sebebiyle 7 Nisan’da mahkeme önüne çıktı. Şarku’l Avsat’ın edindği bilgilere göre Boughalleb’in yorumları Tunus kamuoyunda büyük bir tartışma başlattı.
Gazeteci hakaret ve yalan haber yaymakla suçlandı. Ancak basında çıkan haberlerde, Diyanet İşleri Bakanlığı’nın gerçekten de Tunus gümrüğü tarafından el konulan özel bir aracı yasa dışı şekilde kullandığı belirtildi. Bakanlık söz konusu otomobilin Gümrük Müdürlüğü’ne iade edildiğini doğruladı. Gözlemcilere göre bu açıklama, kendisine yöneltilen suçlamalara karşı Boughalleb için bir masumiyet belgesi olarak kabul edildi.
Diğer taraftan yeni Tunus Parlamentosu dün, parlamento çalışmalarını düzenleyen iç yönetmelik taslağının bölümlerini tartışmaya başladı. Bunun öncesinde parlamenterler arasında, özellikle parlamentonun çalışma sistemiyle konular olmak üzere, medyanın parlamento oturumlarına katılıp katılmaması da dahil olmak üzere kapsamlı tartışmaları ve anlaşmazlıkları ele alındı. Meclis Başkanı İbrahim Buderbala, parlamento binası önünde düzenlenen gösterilerin ardından, çarşamba günü itibariyle basın mensuplarının katılımına izin verdi. Buderbala açıklamasında şunları söyledi:
“14 Ocak 2011’den sonra medya önemli bir kazanım elde etti. Herkes basın özgürlüğüne sahip ama koordinasyon sağlanmazsa birçok sorun çıkar. Bu nedenle alınması gereken düzenleyici tedbirler var.”
Buderbala ayrıca bazı medya kuruluşlarının Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi başkanlığındaki feshedilmiş parlamentonun çalışmalarında karışıklık yarattığını, Gannuşi’nin içinde bulunduğu durumun ve Tunus halkının buna karşı çıkmasının nedeninin de bu olduğunu sözlerine ekledi. Bu bağlamda, medyanın feshedilen parlamentonun çalışmalarını aşağılamasına dikkat çekti.
Temsilciler Meclisi önceki gün, oturumların düzenlenmesi ve 146 evet oy ile iç yönetmelik taslağına ilişkin geçici hükümlerin belirlenmesine yönelik bir karar taslağını onayladı. Tunus Parlamentosu, birbirini izleyen oturumlarda iç yönetmeliğin 13 bölüme dağılan 171 faslını tartışacak ve bunları oylama yoluyla onaylayacak. Yeni parlamentonun iç yönetmelik taslağı, önceki prosedür kurallarına kıyasla bir dizi değişiklik taşıyor. Zira parlamentonun işleyişini denetleyen ayrıca milletvekili dokunulmazlığı ile parlamento oturumlarında temsilcilerin bulunması konusu başta olmak üzere üyeler arasındaki ilişkiyi tanımlayan bölümler bulunuyor.
İç Yönetmelik Komitesi üyeleri parlamenter blokların oluşumu ile ilgili olarak, parlamento bloğunun 15 milletvekilinden oluşmasını ve üye sayısı 10 milletvekilinin altına düşmedikçe feshedilmemesini, ayrıca bir parlamenter bloktan diğerine geçmek anlamına gelen ‘parlamento turizmi’ denen durumun yasaklanmasını önerdi. Yeni iç yönetmelik taslağı, 11 daimi komitenin kurulmasını ele alırken, daha önceki yönetmelik kurallarında yer alan 9 komiteden oluşan özel komitelerin kurulmasına dair bir madde içermiyordu.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.