Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki askeri denge

Sudan ordusu 100, Hızlı Destek Kuvvetleri ise 10 yaşında

Hartum'un kuzeybatısındaki Abrak köyündeki HDK’ya ait askeri araçlar, Haziran 2019 (Getty Images)
Hartum'un kuzeybatısındaki Abrak köyündeki HDK’ya ait askeri araçlar, Haziran 2019 (Getty Images)
TT

Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki askeri denge

Hartum'un kuzeybatısındaki Abrak köyündeki HDK’ya ait askeri araçlar, Haziran 2019 (Getty Images)
Hartum'un kuzeybatısındaki Abrak köyündeki HDK’ya ait askeri araçlar, Haziran 2019 (Getty Images)

Sudan ordusu yaklaşık 100 yaşında. Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ise 2013 yılında Sudan’ın eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in yönetimi sırasında ortaya çıktı. Ancak geçici Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) tarafından yönetilen HDK, birkaç yıl içinde o kadar hızlı büyüdü ki, bazıları tarafından Sudan Silahlı Kuvvetleri için paralel bir ordu olarak görülmeye başladı. Ne Sudan ordusunun ne de HDK’nın asker sayısı ve teçhizat kimse tarafından tam olarak bilmiyor. Buna karşın HDK'nın hava kuvvetlerinin olmadığı biliniyor. Yani mevcut çatışmadaki ilk hamlesiydi. Ordu, HDK ile arasında silahlı bir çatışma çıkması durumunda HDK’nın Sudan Hava Kuvvetleri üslerini vurmasını önlemek için Sudan'ın kuzeyindeki Meroe kentindeki hava üssünü kuşatma altına aldı.
Bazı askeri uzmanlar, ordu ile HDK arasında dün başkent Hartum ve bazı şehirlerde çıkan çatışmada, çatışma şehirlerin içinde yaşandığından kara gücü dengesinin belirleyici olacağını düşünüyorlar. Ayrıca silah ve teçhizat açısından ordunun daha güçlü bir konumda olabileceğine işaret ediyorlar. Her ne kadar eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in destekçisi olan siyasal İslamcıların ordu içindeki hakimiyetinden bahsedilse de ordu içindeki farklı akımlar ve bağlılıkların aksine HDK, komutanı Hamideti'ye güçlü bir şekilde ve doğrudan bağlı bir yapı ve bu özelliğiyle ön plana çıkıyor.

Askeri Sanayileşme Teşkilatı
Ordu, çeşitli büyüklükteki mühimmat, zırhlı araç ve füze rampaları ve hatta uçaklar da dahil olmak üzere askeri ihtiyaçlarının çoğunu Askeri Sanayileşme Teşkilatı aracılığıyla üretiyor. Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin artık savaş ve casus uçağı ürettiği açıkladı. Sudan ordusu envanterinde çoğunlukla T54'ten 72T modellerine kadar roketatarlar, Rus yapımı tanklar, BTR 50 ve BTR 60 zırhlı araçlar, diğer zırhlı araçlar, Rus yapımı havadan havaya füzeler, binlerce ağır topçu parçası ve füze rampasının yanı sıra MiG ve Suhoy savaş uçakları ile çok sayıda helikopter yer alıyor. Sudan ordusunun 100 ila 150 bin personeli olduğu düşünülüyor. Buna karşın Sudan ordusu, 2023 yılı Küresel Ateş Gücü raporuna göre dünya orduları arasında 73. sıradan 75. sıraya, Afrika orduları arasında ise 10. sıraya geriledi.
Ordu ile HDK arasındaki ilişkiler, dün (cumartesi) Hartum’da patlak veren yoğun silahlı şiddetli çatışmalar, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir gerilim düzeyine ulaşırken, iki taraf arasındaki güç karşılaştırmalarına dikkati çekti. Uluslararası kuruluşların yayınladığı raporlara göre Sudan'daki askeri personel sayısı 205 bin civarında. Bunlardan 100 bini aktif, 50 bini yedek kuvvetken 55 bini ise paramiliter güç olarak görev yapıyor. Sudan Hava Kuvvetleri, dünyanın en büyük hava kuvvetleri arasında 47. sırada yer alıyor. Al-Arabiya haber sitesine göre Sudan Hava Kuvvetleri, 45'i savaş uçağı, 37'si taarruz uçağı, 25'i sabit kanatlı askeri kargo uçağı, 12'si eğitim uçağı olmak üzere toplam 191 uçağa sahipken Sudan Kara Kuvvetleri, 170 tanklar dünyada 69. sırada, 6 bin 967 askeri araçla dünyada 77. Sırada, 20 motorlu topçudan oluşan bir kuvvetle de dünyada 63. Sırada, 389 obüsle 29. Sırada ve 40 roketatarla 54. sırada yer alıyor.

1989'dan sonra ordu
ABD merkezli askeri güç verilerini toplayan internet sitesi Global Firepower’a göre Sudan ordusunun ayrıca bir askeri filosu var. Ancak bu filonun şu anki şehir savaşlarını etkilemesi beklenmiyor. Filo, 18 deniz birliğiyle dünyada 66. sırada yer alırken savunma bütçesinin 287 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 2021 yılındaki verilere göre Sudan ordusu, Afrika Boynuzu'ndaki en güçlü ve en büyük ordulardan biri.
Modern Sudan ordusunun kuruluşu, İngiliz işgal ordusunun komutasındaki ‘Sudan Savunma Kuvvetleri’ olarak bilinen askeri birliğe kadar uzanıyor. Ülkenin 1956'da bağımsızlığını kazanmasından sonra ‘Sudan Ordusu’ adı altında bir piyade tümeni, bir deniz tümeni ve bir hava tümeninden oluşan ulusal ordu kuruldu. Sudan ordusu, Sudan’ın güneyinde, Mavi Nil ve Güney Kordofan bölgelerinde isyancı güçlere karşı uzun savaşlar verdi. Çetelerle savaşlarda deneyim kazandı. Ancak 1989 yılında siyasal İslamcıların iktidara gelişiyle ‘orduyu İslamcılaştırma’ ve savaşları siyasi savaşlardan cihat savaşlarına dönüştürme girişimlerinin ardından ordu büyük sarsıntılara uğradı. Sonuç olarak ordu, büyük uzmanlığa ve zengin deneyime sahip çok sayıda komutanını mahkemeler, idamlar ve kamu hizmetine sevkler sonrasında kaybetti ve yerlerine siyasal İslamcılar geldi.

HDK güçlü modern bir askeri yapıdır
Sudan ordusundan daha genç olan HDK’ya gelince analistler, HDK’daki unsur sayısının yaklaşık 100 bin olduğunu tahmin ediyor. Ülke geneline yayılmış çok sayıda üssü olan HDK’nın Hartum ve diğer şehirlerde askeri karargâhları ve kışlaları bulunuyor. Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı karargahını ve Ömer el-Beşir'in başkanlık ettiği feshedilmiş Ulusal Kongre Parti Genel Merkez binasını ele geçiren HDK, Darfur bölgesinde ve Sudan'ın çoğu eyaletinin yanı sıra komşu Afrika ülkeleriyle olan sınır bölgelerinde de konuşlu durumda.
HDK’nın sahip olduğu silah ve teçhizat türü tam olarak bilinmemekle birlikte, zaman zaman düzenledikleri askeri operasyonlarda hafif zırhlı araçlara ve çok sayıda silahla donatılmış Land Cruiser kamyonetlerin yanı sıra farklı türde ağır ve hafif silahlara sahip olduğu görülüyor. HDK daha önce hakkında çıkan casusluk sistemlerine ve gelişmiş insansız hava araçlarına (İHA) sahip olduğu yönündeki iddiaları yalanlayarak isim vermeden bazı tarafları ‘imajını bozmaya çalışmakla’ suçladı.
HDK, bağımsız hareket etse de Sudan ordusunun bir parçası. Ancak bu durum ordu ile arasındaki mevcut çatışmaya katkıda bulundu. 2019 yılının temmuz ayında HDK yasasında bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikle HDK’nın Silahlı Kuvvetler Kanunu hükümlerine bağlılığını ortadan kaldıran bir madde çıkarıldı. Böylece HDK’nın ordudan bağımsızlığı güçlendi. HDK, 2017 yılında Ulusal Meclis tarafından onaylanan bir yasa kapsamında faaliyet gösterdiğine dikkati çekerek kendisini, ‘ulusal bir askeri güç’ olarak tanımlıyor.

Bağımsız mali kaynaklar
HDK'nın bağımsızlığını güçlendiren bir diğer faktör ise kendi maddi kaynaklarına sahip olması. Carnegie Endowment Uluslararası Barış Vakfı'na göre HDK’nın rolünün ve etkisinin artmasıyla birlikte, birkaç altın madenini kontrol ettiğine ve Hamideti'ye bağlı el-Junaid şirketi tarafından yönetildiğine dair raporlar vardır. Buna bir de Darfur ve Kordofan'daki mayınlı bölgelerin korunması ekleniyor.
HDK, güney Kordofan bölgesindeki diğer madenlerin yanı sıra 2017 yılından beri Sudan'ın kuzeyinde Darfur Vilayeti Cebel Amir bölgesinde bir altın madenini de kontrol ediyor. Carnegie Endowment Uluslararası Barış Vakfı'nın analizine göre tüm bunlar HDK için önemli birer finansman kaynağı ve bu kaynaklar sayesinde Sudan’da geniş kapsamlı bir nüfuza sahip maddi ve askeri bir güç haline geldi. Reuters’ın bir araştırma haberine göre eski Devlet Başkanı Beşir, 2018 yılında HDK’ya madencilik hakları verdi.
HDK, çatışmanın merkezinde, Meroe’deki askeri hava üssü yakınlarında ‘Fitne’ adlı bir bölgede kamp kurdu. Sudan ordusu ise bunu unsurlarına karşı doğrudan bir tehdit olarak görüyor. Kökleri ülkede devam eden siyasi süreçle ilgili anlaşmazlığa kadar uzanan ordu ile HDK arasındaki gerilimi körükleyen de HDK’nın bu adımı oldu.
HDK, ihanet ihtimaliyle mevzilerinin ve unsurlarının ordu tarafından hedef alınabileceğini ön gördüğü savaş uçaklarının bulunduğu hava üssü yakınlarındaki Fitne bölgesine askeri yığınak yaptı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.