Mısır güçleri neden Sudan'da?

Kahire, iki ülke arasında ortak tatbikatlar düzenlemek için orada bulunduğunu söylerken Hamidti, Mısırlı askerlerin Merve'den dönüşünü kolaylaştırmak için yapılan iş birliğini doğruladı

Sudanlılar, Port Sudan şehrinde Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan'a bağlı ordunun askerlerini selamlarken / Fotoğraf: AFP
Sudanlılar, Port Sudan şehrinde Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan'a bağlı ordunun askerlerini selamlarken / Fotoğraf: AFP
TT

Mısır güçleri neden Sudan'da?

Sudanlılar, Port Sudan şehrinde Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan'a bağlı ordunun askerlerini selamlarken / Fotoğraf: AFP
Sudanlılar, Port Sudan şehrinde Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan'a bağlı ordunun askerlerini selamlarken / Fotoğraf: AFP

Ahmed Abdulhakim 
Sudan ordusu ile paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar yoğunlaşırken, Sudan'ın Merve Havalimanı'nda Mısır bayrağı taşıyan savaş uçaklarının yanı sıra bir grup Mısırlı askerin gözaltına alınışını gösteren fotoğraf ve video kesitlerinin yayımlanması dikkat çekti.
Bu, her zaman karşılıklı hassasiyet ve korkularla dolu duraklardan geçmiş olan Mısır-Sudan ilişkilerinin karmaşıklığını yansıtan bir tartışma konusu. 
Sudan'daki Mısır askerî varlığının sebeplerine dair farklı okumalar yapıldı. Mısır Silahlı Kuvvetleri, bu konuya, "Sudan'daki benzerleriyle eğitimler yapmak için" ifadesiyle açıklık getirirken Sudanlı taraflar, "Mısır'ın, taraflardan birini desteklemek için askerî müdahalede bulunduğunu" iddia etti. 
Öyle ya da böyle gerek siyaset gerek güvenlik düzeyinde Kahire'nin Sudan'daki gelişmelere tepki hızı dikkat çekiciydi.
Mısır Arap Ligi Temsilcisi Büyükelçi Muhammed Mustafa Örfi, Mısır'ın güney komşusunda sahada yaşanan gelişmelerin "Mısır'ın ulusal çıkarları açısından endişelendirici" bir izlenim verdiğini söyleyerek Sudan'daki çatışmanın taraflarını "Mısır'ın oradaki tüm çıkarlarının güvenliğini temin etmeye" çağırdı. 
Independent Arabia'ya konuşan kaynaklara göre "Kahire, Abdülfettah el-Burhan'ın liderliğindeki ordu güçleri ile Hamidti adıyla meşhur Muhammed Hamdan Dagalo liderliğindeki HDK arasındaki askerî çekişmenin genişlemesiyle olayların kontrol çıkıp Sudan'ın geniş çaplı bir çatışmaya sürüklenmesinden korkuyor. Zira böyle bir çatışma, Sudan topraklarının güvenliğini, istikrarını ve birliğini yele verir."
Hele de ülkenin, ekonominin çökmesi, siyasi durumun krize girmesi ve kabile şiddetinin patlak vermesiyle mücadele ettiği bir zamanda. 

Sahnedeki "Mısırlı askerler"
HDK, cumartesi günü sosyal medya hesabında bir video klip yayınlayarak Mısır güçlerinin, Sudan'ın kuzeyinde Nil'in doğu kıyısında bulunan başkent Hartum'un 350 kilometre kuzeyindeki Merve üssünde kendilerine "teslim olduklarını" söyledi. Gerekçe olaraksa Sudan ordusu güçleri ile HDK arasındaki çatışmalar öne sürüldü. 
Yoğun bir şekilde yayılan videoda askerî kıyafetler içinde, yere oturup HDK mensuplarıyla Mısır lehçesinde konuşan birkaç adam görülüyor.
Ayrıca kendini, üsteki Mısırlı askerlerin sorumlusu olarak tanıtan Mısırlı bir subay da dikkat çekiyor. 
Yayılan başka bir videoda ise Mısırlı askerlerin tutuklandığı ve kendilerinden oturup ellerini başlarının üzerine koymalarının istendiği an görülüyor.
HDK'nin, Mısır Hava Kuvvetleri'ne ait olduğunu söyleyerek birkaç savaş uçağına el koyduğunu gösteren başka videolar da yayınlandı ve bu videolarda uçakların üzerindeki Mısır bayrağının yanı sıra Sudan askerî araçlarıyla silahları da görülüyordu. 
Bunun üzerine Mısır Silahlı Kuvvetleri bir açıklama yayınlayarak "Sudan topraklarında yaşanan hadiseleri yakından takip ettiğini" belirtti.
Mısır Ordusu Sözcüsü Albay Garib Abdülhafız ise "Sudan'daki muadilleriyle eğitim yapmak üzere" orada bulunan güçlerinin güvenlik ve selametinin korunması çağrısında bulundu. 
HDK de dün yaptığı açıklamada, "Mısır ordusu ve güçlerinden bir bölüğün Merve'deki HDK'ye teslim olduğunu" söyledi.
Daha sonra Hamidti, bir televizyon konuşmasında güçlerinin, teslim olan Mısırlı askerlerin dönüşünü kolaylaştırmak için Mısır ile iş birliğine hazır olduğunu ifade ederek "Mısırlı askerlerin güvende olduğunu, HDK'nin onlara gıda ve su temin ettiğini" vurguladı. 
Bu arada yerel Mısır basını askerî kaynaklardan, Kahire'deki yetkililerin Sudan'da bulunan Mısır birliği komutanıyla iletişim kurmayı başardığını ve temaslar sonucunda birlik komutanıyla ona bağlı askerlerin güvenliğinden emin olunduğunu aktardı. 
Cumartesi günü el-Burhan'a bağlı ordu birlikleri ile Hamidti liderliğindeki HDK arasında patlak veren çatışmalar, 2019 yılında Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in devrilmesinde ortak hareket eden iki taraf arasında yaşanan ilk çatışma olarak kabul ediliyor.  
ABD, Çin, Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, BM, Avrupa Birliği ve Afrika Birliği bu askerî çatışmalara derhal son verilmesi çağrısı yaptı.
Komşu ülkeler ve bölgesel kuruluşlar da şiddetin sona ermesi için çabalarını yoğunlaştırdı.
Mısır Cumhurbaşkanlığından yapılan bir açıklamaya göre bu çabalara, Mısır ile Güney Sudan'ın çatışmanın tarafları arasında arabuluculuk yapması teklifi de dahil. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Sudanlı tarafları "kendilerine olabildiğince hâkim olmaya" davet etti.
Ancak bu çağrı, Sudan ordusu güçleri ile HDK arasındaki çatışmalara ilişkin cumartesi sabahı Hartum'dan gelen ifadelerin zeminine uymuyor. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı, Kahire'nin "orada yaşanan çatışmaların ardından Sudan'daki gelişmeleri oldukça endişeli bir şekilde izlediğini ve Sudanlı tüm taraflardan, kardeş Sudan halkının canları ve imkânları ile vatanın yüksek çıkarlarını muhafaza etmek adına kendilerine olabildiğince hâkim olmalarını talep ettiğini" doğruladı. 

Tartışma ve Mısır'ın öfkesi
Sudan'daki Mısırlı askerleri ve HDK'nin onlara yönelik muamelesini gösteren videoların yayılması, Mısır çevreleriyle sosyal medya fenomenlerini öfkelendirdi.
Kimileri "Sudan'daki askerlerin başına gelenlerin, Sisi rejimine karşı tutumu ne olursa olsun her Mısırlı için üzücü bir tablo" olduğunu düşünürken kimileri de "Mısırlı askerlerden bu şekilde görüntü kaydı alınmasının bir aşağılama olduğunu ve bilindiği üzere bu pozisyonda elleri başın arkasına koymanın ‘teslim olma' anlamına geldiğini" söyledi. 
Ayrıca, birçok kişi Mısır'ın Sudan'daki askerî varlığının sebebini sorgularken bazıları da "Mısır güçlerinin, oradaki mensuplarını himaye etmek için hızlıca harekete geçmesini" talep etti. 
Sudan düzleminde ise Merve askerî üssündeki Mısırlı askerler tablosu farklı şekillerde okundu.
Bazıları, iki ülke arasındaki çok yönlü ilişkiler çerçevesinde bu durumu normal karşılarken diğerlerine göre bu, "Mısır'ın Sudan'ın iç işlerine müdahalesini" yansıtıyor. 
Nasır Askerî Akademi Danışmanı ve Eski Keşif Servisi Başkanı Tümgeneral Nasr Selam, şu ifadelere yer verdi: 
"İki ülkenin silahlı kuvvetleriyle personellerini bir araya getiren ortak eğitim planlarını göz önünde bulundurunca askerî güçlerin Sudan'daki varlığı normal bir şey. İki ülke birbirine, belirli zamanlarda ortak eğitimler ve tatbikatlar yapılmasını gerektiren yakın askerî, güvenlik ve siyasi ilişkilerle bağlı. Mısır güçleri, Sudan'da misafirdir ve çatışmada bir taraf veya taraflardan herhangi birinin destekçisi değildir. Dolayısıyla da taraflardan herhangi birinin, saldırmak ya da düşmanlık yapmak üzere hedefi olamaz."

Ömer el-Beşir sonrası dönemde askerî ilişkilerin güçlendirilmesi
2019'da el-Beşir rejiminin düşürülmesinin ardından Kahire ile Hartum arasındaki askerî ilişkilerde yeni bir aşamanın başladığına işaret ediliyor.
Bu aşama, 2019 yılının temmuz ayında düzenlenen ortak askerî komitenin altıncı toplantısında başlatıldı.
Bu toplantıda iki ülke arasındaki askerî ilişkileri geliştirecek temellerin atılması üzerine anlaşma sağlandı. 
Kasım 2020'de iki taraf, "Nil'in Kartalları – 1" adı altında tarihlerinde ilk kez ortak bir askerî hava tatbikatı yaptı.
Bu tatbikatın bölümleri, Sudan topraklarında Mısır Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Ferid'in huzurunda gerçekleşti. 
Bu tatbikatın haricinde, iki taraf her düzeyde askerî alışveriş temelinde de anlaştı.
Ayrıca terör unsurlarının sızması ve yasadışı göç operasyonlarını engellemek için iki ülke arasındaki sınır bölgelerinde ortak askerî ve güvenlik devriyelerinin yeniden yürütülmesi konusunda da anlaşıldı. 
Mart 2021'de Mısır ve Sudan'ın, iki ülkenin ortak tehditlerle karşı karşıya olduğunu teyit eden iki ordunun komutanlarının da varlığıyla Hartum'da askerî bir anlaşma imzalaması, iki ülke arasındaki askerî ilişkiler düzeyinde dikkat çekici bir gelişme olarak kaydedildi. 
O dönemde Mısır tarafından yapılan askerî bir açıklamaya göre Kahire ile Hartum arasında özellikle ortak eğitimler, rehabilitasyon, sınır güvenliği, askerî ve güvenlik tecrübelerinin aktarımı alanlarında askerî ve güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. 
Mayıs 2021'de Mısır Silahlı Kuvvetleri ve Sudanlı muadili, "Nil'in Muhafızları" adını taşıyan ortak bir askerî eğitim gerçekleştirdi ve bu eğitime iki ülkenin kara, deniz, hava kuvvetleri ile hava savunma ve özel kuvvetler unsurları katıldı. 
Sudan'dan gelen resmî açıklamalara göre Mısır'ın, Merve askerî havalimanında iki ülkenin silahlı kuvvetlerinin yürüttüğü ortak hava eğitimi kapsamında yaklaşık iki yıldır askerî varlık gösterdiği düşünülüyor.
Bununla birlikte geçtiğimiz aralık ayında direniş komiteleri de dahil olmak üzere bazı Sudanlı taraflar, Sudan'ın stratejik üssü Merve'deki Mısır askerî varlığına son verilmesini talep etti. 

Independent Türkçe



Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
TT

Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)

Refik Huri

Suriye, uluslararası mercek altında hâlâ zorlu ve hassas bir sınavdan geçiyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni duruma özellikle Körfez ülkelerinden gelen Arap desteği, Suriye ve bölgenin önemli istikrarı, Selefi cihatçılığın yükünün fiilen hafifletilmesi çerçevesinde, Şam'ı Arap dünyasındaki konumuna geri döndürecek role oynanan bahis kapsamında koruyucu bir kalkan teşkil ediyor. Gerçek, Suriyeliler için dar Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) otoritesi aracılığıyla ulusal güvenliği ve ülkeyi kontrol etmenin zorluğunu teyit ediyor. HTŞ de kendisi ile müttefik, hatta entegre “cihatçı” grupları kontrol edemiyor, onların mezhepsel temelde katliamlar yapmasını engelleyemiyor gibi görünüyor. “Özgürleştiren karar sahibi olur” sloganı bu durum için geçerli değil, çünkü uluslararası koşullar, Türkiye'nin HTŞ’nin İdlib'den lideri ve üst düzey yetkilileri kaçan Şam'a hızla ilerlemesini sağlamasına izin vermeden önce, Suriye'yi Esed rejiminden kurtarmak, tüm yönelimlerden Suriyelilerin yıllar boyunca fedakarlıklar yaptığı uzun ve maliyetli bir süreçti.

Sahil bölgesinde yaşanan katliamların ardından Ceramana, Sahnaya, Humus ve Halep’te “cihat” ve azınlık mensuplarını tekfir etme çağrıları kapsamında yaşananlar, “zorla ve zor kullanarak yönetme” zihniyetinin bir uygulamasından ibaret, ancak rejime karşı kazanılan zafer, Suriye halkına karşı kazanılan bir zafer değil. Suriyeli bileşenlere karşı “cihat” ilan etmek, ülkeyi içeride vatandaşlığa, dışarıda dünya ile açık ilişkiye değil, Kandahar’a yöneltme çabasıdır. Bu durum Arap desteğiyle çelişmektedir ve BM’nin endişelerini dile getirdiği uluslararası toplumun sınavlarında başarısız olma çağrısıdır.

Zira Cumhurbaşkanı Şara'nın rejimi devirmeye ve İran'ı ülkeden çıkarmaya dayanan iç ve dış kredisi, yeni rejimin geçmişten farklı temeller üzerine inşasında ilerleme sağlanmadığı sürece sağlam ve kalıcı olmayacaktır. Açıklanan hedef ve sloganlarla sahadaki gerçekler arasındaki çelişkiyi sona erdirme fırsatı sınırsız bir şekilde açık değil. Resmi söyleme göre amaç, bir hukuk ve vatandaş devleti inşa etmek. Gerçekler ise Suriye, Çeçenistan, Afganistan, Uygur ve diğer ülkelerden unsurların da aralarında bulunduğu silahlı “cihatçı” örgütlerin gerçekleştirdiği katliamlarda hayatını kaybeden masum kurbanların görüntüleriyle dolu. Siyaset ve özgürlük anlayışına aykırı olan partileri feshetme dışında, nispeten açık siyasal özgürlüklere karşılık toplumsal özgürlükler daraltılıyor. Yabancı “cihatçı” savaşçıların sınır dışı edilmesine, vatandaşlık verildikten sonra onlara Savunma Bakanlığı ve güvenlik birimlerinde kadro verilmemesine ilişkin Amerikan ve Avrupa koşulları ile Arap talepleri göz önüne alındığında, yeni durumun sıkıntılı olduğu anlaşılıyor. Yazılı olan denklem, Suriye'nin ulusal toprakları üzerindeki birliğini ve egemenliğini korumaya gayret etmek ama zengin toplumsal çeşitlilik ve iktidara katılım kabul edilmeden birleşik bir Suriye olmayacaktır. Ülkenin birliği sağlanmadığı takdirde de toplumsal çeşitliliğini kaostan, iç savaştan ve dış müdahalelerden korumak mümkün olmayacaktır. Bugünkü tablo endişe verici; Fırat'ın doğusunun durumuna ilişkin siyasi düzenleme konusunda anlaşmaya varan iki taraf arasında bir tartışma yaşanıyor. Sahil kesimlerinde, Suveyda, Humus, Halep ve Dera'da çatışma ve yeni katliamlardan endişe ediliyor. Konuşmalarda verilen tüm güvenceler kararlı pratik adımlar gerektiriyor. Rejimin yıkılmasından sonra ortaya çıkan yeni fırsatın başarısızlığa uğramasından daha tehlikeli olan, yeni rejimin, son derece merkezi bir başkanlık sistemi içinde, başka türlü bir tek adam yönetimine dönüşmesidir.

Alternatif ise tüm vatandaşlar için ulusal güvenliği ve emniyeti koruyabilen bir devlet inşa etmeyi başarmaktır. Zira İsrail işgali, şu anda genişliyor ve kendisine karşı koyacak bir güç yok. ABD, Netanyahu hükümetine ve aşırı dinci ve milliyetçi sağcı ortaklarına mutlak bir destek veriyor. İran, zayıf noktaları ve korkunç mezhepçi iklimi kullanarak Suriye “arenasına” geri dönme çabalarını saklamıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz göre hükümet kabuğundan çıkıp toplumda ve hükümette milli birliğe saygıyı yeniden tesis etme yönünde geniş ve hızlı adımlar atmazsa, eski rejimin mirası olan mezhepçiliğin iç savaşa veya özel idare ve federalizm taleplerine dönüşmesi muhtemel. Kalıcı bir anayasa hazırlanıp, seçimler yapılmadan önce yeni yayımlanan Anayasa Bildirgesi’nin değiştirilmesi gerekiyor. Açılım hükümeti olarak tanımlanan hükümet ise tüm ana güç merkezlerini Şara'nın İdlib Emirliği’ndeki yoldaşlarına verirken, Suriye'nin birliği açısından önemli tarafların yanı sıra, çevrelerini temsil etmeyen bakanlara sözde görevler verdi.

Tarihçi Albert Horani, Patrick Seale'in “Suriye Üzerine Mücadele” (1987) adlı kitabının ikinci baskısına yazdığı önsözde, “zayıf tarafın güçlü tarafı çıkarlarını gerçekleştirmeye zorladığını” kaydeder. “Suriye'deki siyasi yapının zayıflığı ve istikrarsızlık, güçleri müdahale etmeye yöneltiyor. Ama Suriye'yi kimse kontrol edemedi, üstünde hegemonya kuramadı. Çünkü Suriye'yi kim kontrol ederse, Arap dünyasının doğusunda üstünlük onundur” der. Bugün, Başkan Eisenhower'ın deklare ettiği “Tarafsızlık Doktrini” ve buna bağlı olarak Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan Suriye'nin “düşman” ilan edilmesi, Başkan Donald Trump'ı Batı saflarına katılması için Şam'a baskı yapmaya teşvik edebilir. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın Suriye'deki “zayıf siyasi yapı"” tehlikesinden kurtulmak için Suriye'nin çeşitliliğine güvenmekten başka çaresi yok ve bu yol da açık.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.