Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri nüfuz mücadelesi mi yoksa beka mücadelesi mi veriyor?

Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Burhan ve HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Aralık 2022’de, siyasi krizi sona erdirecek anlaşmanın imza törenine katıldılar.
Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Burhan ve HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Aralık 2022’de, siyasi krizi sona erdirecek anlaşmanın imza törenine katıldılar.
TT

Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri nüfuz mücadelesi mi yoksa beka mücadelesi mi veriyor?

Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Burhan ve HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Aralık 2022’de, siyasi krizi sona erdirecek anlaşmanın imza törenine katıldılar.
Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Burhan ve HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Aralık 2022’de, siyasi krizi sona erdirecek anlaşmanın imza törenine katıldılar.

Şevki Abdulazim
Sudan’da askerler ile siviller arasındaki siyasi sürecin çöküşünün ayak seslerinin duyulmasının ardından halkın büyük çoğunluğu korku, endişe ve gerginlik içinde olacakları bekliyor. Sudanlılar, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında, HDK’nın orduya entegrasyonuyla ilgili görüş ayrılıklarından kaynaklanan ve felakete neden olabilecek sonuçlardan korkuyor.
Orduyu temsil eden heyetin, HDK’nın orduya entegrasyonuna ilişkin takvim ve prosedürler konusunda HDK’nın görüşünü değiştirmemesini protesto ederek 29 Mart çarşamba günü güvenlik ve askeri reform çalıştayının kapanış oturumundan çekilmesiyle iki taraf arasındaki anlaşmazlık doruk noktasına ulaştı. HDK’nın, ordunun yalnızca entegrasyon çalışmalarının yönetmesini ve ordudan dört, HDK’dan iki subayın katılımıyla oluşturulacak ortak güce komuta etmesini istemesi de anlaşmazlığı körükleyen faktörlerden biri oldu.
Çalıştay yönetimi, uzlaşıya dayalı önerilerde bulunmak istediğinde, ordu, oturumun sonlarına doğru geri çekildi. Ordunun bu hamlesi, 1 Nisan'da nihai bir siyasi anlaşmanın imzalanmasıyla başlayacak ve 11 Nisan’da yeni sivil hükümetin kurulması çalışmalarının başlamasıyla sona erecek olan iktidarı sivillere devretmeye yönelik duyurulan siyasi süreci karmaşık hale getirdi.
Mevcut kriz sadece askeri teknik konularla ilgili gibi görünse de aslında bu krizin, nihai anlaşmanın imzalanmasından sonraki siyasi ve ekonomik alanda nüfuz ve rol arayışında olan ordu ile HDK arasında perde arkasında kalan başka bir siyasi yönü daha var. 
İki rakip gücün her birinin nüfuzu diğerini etkileyeceğinden ordu, özellikle nihai anlaşma, sivillere iktidar üzerinde büyük bir hakimiyet verilmesini ve askeri güçlerin en azından kurumlar adına siyasi ve ekonomik faaliyetlerden uzaklaştırılmasını öngördüğünden ülkenin siyasi ve ekonomik geleceğinin yalnızca ordunun elinde olmasını sağlamak amacıyla Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki HDK'yı dizginlemek için en uygun zamanın anlaşmanın imzalanması öncesi olduğuna inanıyor.
GettyImages
Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti).
Ordu, bu yarışta büyük kazanımlar elde etmek için özellikle sivillerin ve uluslararası toplumun, sivil bir hükümetin kurulması ve ordunun 25 Ekim 2021 tarihinde iktidarı ele geçirmesiyle duran demokratik geçiş sürecinin yeniden tesis edilmesini öngören bir anlaşmaya varılması talebiyle HDK’nın komuta kademesine baskı yapabileceğine emin olduğundan bu sürece odaklanabilir.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ordu komutanları, siyasetten uzaklaşmayı ve iktidarı sivillere devretmeyi istediklerini açıklasalar da bu adımı fazla idealist buluyorlar. Bu sebeple siyasi sürecin bu kritik aşamasında, özellikle dış ilişkiler konusunda, çerçeve anlaşmayı imzalayan sivil güçlerle aralarında bazı gündemleri dayatmak ve geleneksel yahut ilan edilmemiş anlaşmalara varmak istediler.
Buradan ordunun bir sonraki geçiş döneminde üstleneceği görevleri ve dosyalarını gizli tutmaya çalıştığı anlaşılıyor. Bu dosyalar arasında 2020 yılında Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Uganda'nın başkenti Entebbe'daki ünlü tokalaşmayla başlayan İsrail ile ilişkiler dosyasının yanı sıra Rusya, ABD ve Çin'in rekabet halinde olduğu ve her birinin tamamen kontrol etmeye çalıştığı Kızıldeniz kıyıları dosyası da yer alıyor.
Ömer el-Beşir rejimi daha önce Rusya ile Sudan kıyılarında deniz üssü kurmasının önünü açan bir anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşma çerçevesinde Rusya Donanması’nın gemileri fiilen Port Sudan limanına yanaşıyordu. Ancak ABD ve Kızıldeniz'e kıyısı olan bazı Körfez ülkeleri, buna itiraz ettiler. Fakat bu dosya, ordunun kabul etmesinin beklenmediği mükemmel bir güvenlik dosyası olduğundan Ordu Komutanı Orgeneral Burhan, Sudan kıyılarından ve limanlarından sorumlu bir general atadı.
Dış ilişkilerle kesişen diğer bir güvenlik dosyası ise Sudan'ın batı sınırları olarak ön plana çıkıyor. Bunlar, güvenliği kırılgan olan ülkelere komşu olan ve Rus paralı asker grubu Wagner üyelerinin, bu ülkelerdeki huzursuzluktan yararlanarak büyük bir rahatlıkla hareket ettiği sınırlar. Başta Fransa olmak üzere geçmişte Afrika'da varlığı olan Avrupa ülkeleri ile nüfuz alanında rekabet edebiliyorlar. Bu yüzden özellikle Avrupalılar, ordunun bu dosyayla ilgilenmesini zorunlu kılıyor.
Tüm bu dosyaların, geçiş döneminde ordunun güvenlik ve savunma alanında üzerinde mutabık kaldığı görevlerin yanı sıra diğer dosyalarda da etkisini artırması için uygun bir bahane olacağına şüphe yok. Bu yüzden ordu komutanları, sivillere baskı yapmak ve onları sivil hükümetteki gizli varlıklarını kabul etmeye, ordunun 2021 yılının ekim ayında iktidarı ele geçirmesinden sonra kurulan dış ilişkileri sürdürmelerini sağlayan dosyalardan ve rollerden feragat etmeye önceden hazırlamak zorundalar.

Önce düzelt sonra birleş
HDK Komutanlığı, Sudan ordusuna entegrasyondan önce, orduda reform yapılması ve 30 yıllık siyasal İslamcı rejim sırasında orduyu etkileyen yanlışların düzeltilmesini istiyor.
HDK Komutanı Hamideti, komuta ettiği güçlerin ‘İslamcıların ordusuna’ entegre edilmesine karşı olduğunu defalarca kez dile getirdi. Ordu, birçok kişi tarafından Ömer el-Beşir rejiminin son kalesi olarak görülüyor. Beşir’in iktidarı sırasında siyasal İslamcılar orduda söz sahibiydiler ve o dönemde Harp Okulu'na kabul şartlarının başında siyasal İslamcılara bağlılık geliyordu.
Siyasal İslamcılar ise Beşir rejiminin düşmesinden bu yana Korgeneral Hamideti'yi bir hain olarak görüyorlar. Siyasal İslamcılara göre Hamideti, devrimcileri destekledi ya da en azından rejimi korumayı başaramadı.
HDK’nın paralel bir güç olarak ortaya çıkması, ordunun etkisini azalttı. Bu yüzden siyasal İslamcılar için HDK’nın orduya entegre edilmesi, siyasi süreç ister başarılı olsun ister çöksün, geri adım atmayacakları stratejik bir hedef haline geldi.

Askeri kriz
Siyasal İslamcıların ne istedikleri, basın kuruluşlarında ve sosyal medya hesaplarında açıkça görülüyor. Ordu ile HDK arasındaki uçurumu kapatmamaya özel önem veren bu kuruluşlar ve hesaplar, HDK’yı kendi koruması olarak tanımlayan Ömer el-Beşir’in iktidarı sırasında sahip oldukları özel statüyü korumak için ordu subaylarının HDK’ya olan olumsuz bakış açılarından yararlanıyorlar. HDK üyeleri, Harp Okulu'ndan mezun olmazken askeri rütbelere de sahip değiller. Ordu personelinin aldığı gibi profesyonel askeri eğitimden de yararlanmadılar. Bu nedenle gerek aktif görevde gerek emekli olsun askeri personel HDK’nın lağvedilmesine büyük çapta destek veriyor.
Sudan Ekim 2022’de, demokratik sürecin engellenmesinin protesto edildiği gösterilere sahne oldu.
Ortak gücün komutasını üstlenme konusundaki kriz, taraflardan her birinin diğerinden sakladığını ortaya çıkarırken bunun da ötesinde ordu ve HDK’nın meselelerinde sivillerin varlığını, adeta ‘cam keserken araya camın kırılmasını önlemek için konulan sünger’ olarak kullandıkları anlaşıldı. HDK Komutanı Hamideti’nin bir sivilin HDK’nın orduya entegrasyonunu yönetmekten sorumlu ortak güce başkanlık etmesi çağrısının hatırlatılması buna verilecek en iyi örnek oldu. Ordu ise bu süreci başkomutan ya da yüksek rütbeli bir subayın yönetmesinde ısrarcı davranıyor. Bu, aynı zamanda iktidar ve devlet yönetimi ile ilgili sivil meselelerin çözüme kavuşturulmasına ve demokratik geçişin geri dönüşünün bir işareti olarak kabul ediliyor.
Son dönemde siyasi sürecin önüne çıkan zorluklar, Sudan'da demokratik geçişin geleceği ve yaklaşan geçiş dönemi açısından nüfuzlu tarafların önemli ölçüde tasnif edilmesine neden oldu. Başlangıçta mesele, darbeyi sona erdirmeye çalışan sivil bir bloğa karşın askerlerin ve sivillerin dahil olduğu darbeci blok ile sınırlıydı.
Tökezleyen ve zorluklardan geçen siyasi sürecin belki de parlak yanı çatışmanın iki askeri yapı arasında sınırlı kalmasıdır. Birbirilerine fazla güvenmedikleri ortadaydı. Her birinin anlatmaya can attığı bir hikayesi vardı. Mükemmel bir uyum içinde çalıştıkları ve siyam ikizi gibi oldukları dönem sona erdi.
Siyasi sürecin başlamasıyla darbeci blok, askeri bir blok ve kendisini Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) olarak adlandıran sivil bir blok olarak ikiye ayrıldı. Ardından ÖDBG-Demokratik Blok çerçeve anlaşmanın taraflarından biri oldu. Komünist Parti liderliğindeki çerçeve anlaşmayı imzalamayı reddeden başka bir blok da siyaset sahnesinde bir güç olmayı başardı.
Siyasi sürecin sonunda, mevcut siyasi süreç ve hatta belki de tüm siyasi süreçlerinin geleceği üzerinde en büyük etkiye sahip olan üç blok ortaya çıktı. Bunlardan birincisi çerçeve anlaşmayı imzalayan sivil blok, ikincisi HDK’nın, üçüncüsü ise Sudan ordusunun temsil ettiği askeri bloklardı.
Siyasi sürecin her şeye rağmen, sona ulaşma ve yeni bir geçiş hükümeti kurma şansının halen yüksek olduğu söylenebilir. Bu şanslar, en başta darbeci komutanların siyasi sürece katılmarını gerektiren faktörlere dayanıyor. Çünkü darbeden çıkışları artık kolay değil. Artık daha fazla bedel ödenmesi gereken bir karar haline geldiğinden silahlı çatışmaya yol açabilir. Buna darbeden sonra devleti yöneteme ve katı uluslararası kısıtlamalar nedeniyle vatandaşların ihtiyaçlarını karşılama konusundaki başarısızlıkları eşlik ediyor.



Finansman kaynakları tükenen Hamas, gençleri silah altına almaya yöneldi

Hamas, savaşın uzamasıyla birlikte ağır krizlerle karşı karşıya kaldı (AFP)
Hamas, savaşın uzamasıyla birlikte ağır krizlerle karşı karşıya kaldı (AFP)
TT

Finansman kaynakları tükenen Hamas, gençleri silah altına almaya yöneldi

Hamas, savaşın uzamasıyla birlikte ağır krizlerle karşı karşıya kaldı (AFP)
Hamas, savaşın uzamasıyla birlikte ağır krizlerle karşı karşıya kaldı (AFP)

Hamas Hareketi, Gazze Şeridi’nde 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana aralıksız devam eden savaşın uzamasıyla birlikte İsrail'e karşı savaşı finanse etmek için kaynaklarının tükenmesi sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu durum, Hamas’ın 40 yıllık tarihinde en büyük zorlukları yaşayarak savaşmaya devam etmek ve Gazze'nin işlerini yönetmek zorunda kalmasına neden oluyor.

İsrailli eski ve mevcut yetkililer, Hamas'ın askeri kanadının zayıflaması ve mali kaynaklarının tükenmesi nedeniyle savaşçılarına yeterli maaş ödeyemez hale gelmesi üzerine gözetleme ve İsrail askerlerinin kullandığı yollara patlayıcı yerleştirme gibi görevler için gençleri silah altına almaya çalıştığını öne sürdüler.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli Washington Post gazetesinden aktardığı ha bere göre, Hamas'ın tarihindeki en kötü mali ve idari krizi yaşadığını ve İsrail'e karşı savaşmaya devam etmek ve Gazze Şeridi'ni yönetmek için gerekli kaynakları sağlamakta büyük zorluk çekiyor. Gazeteye göre Hamas, İsrail güçleri tarafından tahrip edilen tünelleri ve yeraltı komuta merkezlerini de telafi edemedi. İsrailli eski bir üst düzey istihbarat subayı olan Oded Ailam gazeteye verdiği demeçte, Hamas'ın tünellerini yeniden inşa edemediğini ve yüksek eğitimli savaşçılarına maaş ödemediğini, sadece hayatta kalmaya çalıştıklarını söyledi.

Ailam, Filistin polisi ve Gazze'den iki kaynak, Hamas yönetiminin 2007 yılından beri iktidarda olduğu Gazze'de polis ve bakanlık çalışanlarının maaşlarını ve öldürülen üyelerinin ailelerine ölüm tazminatı ödemelerini sürdüremez hale geldiğini vurguladı.

Filistinli yazar İbrahim el-Medhun, Washington Post’a yaptığı açıklamada, Hamas’ın bir yıldan fazla sürecek bir savaşa hazırlıklı olmadığını belirterek bazı temel hizmetleri sürdürmeye çalışırken ve iktidarının imajını korumak amacıyla, çöp toplama ve jeneratör yakıt yönetimi gibi temel yerel hizmetleri sunan acil durum komiteleri kurarken, idari harcamaları ve maaşları düşürmek gibi kemer sıkma önlemleri almak zorunda kaldığını belirtti.

Hamas, 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırarak Gazze'de yıkıcı bir savaş başlattı. Bu saldırı sonucunda yaklaşık bin 200 kişi öldü ve 250 kişi esir alınarak Gazze'ye rehin olarak götürüldü. O tarihten beri İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaş çoğu kadın ve çocuk olmak üzere58 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açtı.

İsrailli askeri yetkililer, Hamas'ın çatışmalar sırasında liderlerinin ve silah stoklarının yüzde 90'ını kaybettiğini söylüyor. Savaşın ilk aşamasında Hamas, para ve malzemeleri yeraltında depolamak gibi bir önlem alsa da bu kaynaklar tükenmeye başladı. İsrail ordusunun WhatsApp grubunda geçtiğimiz yılın mart ayında yayınlanan bir açıklamaya göre İsrail askerleri Gazze'nin kuzeyindeki Şifa Hastanesi'nin altındaki tünellerden 3 milyon dolardan fazla para ele geçirdi.

Arabulucular, Hamas Hareketi ve İsrail arasında 60 günlük ateşkesin sağlanması için müzakereleri sürdürürken bir yandan İsrail, Hamas üzerindeki baskısını korumak garantilemek istiyor, diğer yandan Hamas bir çıkış yolu arıyor. Tüm taraflar müzakerelerde ilerleme kaydedildiğini vurgulasa da anlaşmaya varılması halen uzak bir ihtimal olarak görünüyor.