ABD'li Yahudiler, ırkçılıkla suçlanan bir bakanın New York'ta diplomatik bir göreve atanmaması çağrısında bulundu

Netanyahu, Bakan May Golan ile (Facebook)
Netanyahu, Bakan May Golan ile (Facebook)
TT

ABD'li Yahudiler, ırkçılıkla suçlanan bir bakanın New York'ta diplomatik bir göreve atanmaması çağrısında bulundu

Netanyahu, Bakan May Golan ile (Facebook)
Netanyahu, Bakan May Golan ile (Facebook)

ABD'deki Yahudi örgütleri liderlerinden bilgi sahibi siyasi kaynaklar, New York'taki İsrail Başkonsolosluğuna Bakan May Golan'ın atanması ihtimaline karşı ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel’in yaptığı açıklamanın, ABD’li Yahudilerin çoğunun görüşünü yansıttığını bildirdi. Kaynaklar aynı zamanda, “Size tavsiyede bulunabilirsek, siz de tavsiyeyi dinlemeye istekli iseniz, size şöyle söylüyoruz: Golan'ı bu yüksek diplomatik konuma atamayın” açıklamasında bulundu.
Golan, sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada, ‘siyahiler aleyhinde ırkçı olmaktan gurur duyduğunu’ söylemişti. Kanal 2’ye konuşan Golan, “AIDS korkum dolayısıyla, Afrika’dan İsrail'e gelen siyasi mültecilerle birlikte yemek yemeye hazır değilim” ifadelerini kullanmıştı. Kendisine, “Bu tutumunuzdan dolayı ırkçı olduğunuzun söylenmesinden çekinmiyor musunuz?” şeklinde bir soru yöneltildiğinde ise “Hayır, aksine gururla ırkçı bir Yahudi olurum” demişti.
Golan, Netanyahu’nun bakanlığa atadığı son kişi. Netanyahu Golan’ı Kadınların Statüsünün Yükseltilmesi Bakanlığına atamıştı. Ancak bu kararından geri adım atarak kendisini New York'ta Başkonsolos olarak atamaya karar verdi. Bu, ABD’de yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin bulunması dolayısıyla oldukça önemli bir pozisyon. Bu rakamın üçte biri New York’ta yaşıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel ise “Bu ırkçı açıklamaları kınıyoruz. Liderlik pozisyonundaki kişilerin bu tür bir dil kullanmasının özellikle zararlı olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Netanyahu iki gün önce, görevinden istifa eden Asaf Zamir'in yerine Golan'ı New York Başkonsolosluğuna atamayı teklif ettiğini duyurmuştu. Likud Partisi tarafından yapılan açıklamada, bu teklifin Golan’ın İngilizce iletişim becerileri nedeniyle yapıldığına dikkat çekildi. Teklifi memnuniyetle karşılayan Golan ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Böyle yüksek bir pozisyonun teklif edilmesinden gurur duyuyorum. Atandığım taktirde Başbakan Netanyahu'nun ve mensubu olduğum Likud Partisinin siyasetini temsil edeceğime dair herkesi temin ederim. Yahudi halkının birliğine tamamen bağlıyım. İzleyeceğim politika tam olarak bu. İsrail ile Amerikan Yahudi toplulukları arasındaki daha büyük ortaklığı pekiştirme çabaları kapsamında tüm Yahudi örgütleri liderleriyle birlikte çalışacağım” açıklamalarında bulundu.
ABD'deki Yahudi örgütleri liderleri ise Golan’ın siyahilere, hacker ve solculara yönelik aşırılık yanlısı tutum ve açıklamaları dolayısıyla bu gelişmeye dair endişelerini ve korkularını dile getirdi. Golan ise söz konusu tweeti ile Yahudi toplumundaki bu öfkeyi yatıştırmayı amaçladı.
ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi ve eski Ortadoğu Barış Elçisi Martin Indyk, ABD’nin ırkçılığa karşı amansız bir savaş verdiğini, dolayısıyla böyle bir atamanın anlaşılmaz olduğunu vurguladı.
Union for Reform Judaism (URJ) Başkanı Rabbi Rick Jacobs, “New York'taki İsrail konsolosu, seçkin ahlaki özelliklere sahip olmalı, diplomatik, dürüst, samimi ve üst düzey bir Siyonist olmalıdır. Ancak Golan'da tüm bu özellikler yok, aksine Yahudilerle ilişkileri zedeleyecek zıt özellikleri mevcut” dedi.
İsrail’de ise daha önce ABD'de görev yapmış 14 üst düzey diplomat, Başbakan Netanyahu'ya yazdıkları dilekçede Golan'ın atanmasıyla ilgili çekincelerini dile getirerek bu gelişmenin sonuçları konusunda uyarıda bulundu. Diplomatik kaynaklara göre konsolosluk personeli de ABD Dışişleri Bakanı’ndan bu atamayı reddetmesini istedi.



Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

TT

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suveyda'da varılan ateşkes anlaşmasının, kendisi ve Şeyh Hamud el-Hanavi tarafından temsil edilen Dürziler ile Suveyda Vilayeti İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati ve diğer yetkililer tarafından temsil edilen Suriye hükümeti arasında imzalandığını duyurdu.

Suriye hükümeti, son günlerde şehirde devam eden ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan çatışmalara son vermek için dün Suveyda halkıyla ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku'l Avsat'ın incelediği anlaşma, tüm askeri operasyonların derhal durdurulmasını ve tüm tarafların güvenlik güçlerine ve kontrol noktalarına yönelik her türlü saldırıyı durdurma taahhüdünde bulunmasını öngörüyor.

Anlaşmaya göre, ateşkesin uygulanmasını denetlemek ve uyulmasını sağlamak için Suriye devleti ve Dürzi şeyhlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulması planlanıyor.

hyujı8o9
Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Suveyda'da kendisini destekleyen ‘Askeri Konsey’ üyeleri ile birlikte (Arşiv)

Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhi, yani Şeyh Yusuf Carbu, Şeyh Hamud el-Hanavi ve Şeyh Hikmet el-Hicri'yi bünyesinde barındırdığını belirterek, Hikmet el-Hicri'nin ‘farklı bir yönelime sahip olduğu’ için ‘anlaşmanın tarafı olmadığını’ söyledi.

Anlaşmanın tüm taraflarca imzalanmadığını, çünkü Suveyda'daki güvenlik durumunun seyahat ve toplantılara izin vermediğini belirten Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmanın ‘yazışmalar yoluyla’ kabul edildiğini belirtti. Anlaşmanın ardından iyimser olsa da, Şeyh Yusuf Carbu “Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor” ifadesini kullandı.

Şeyh Hikmet el-Hicri, çok geçmeden, ‘kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma, müzakere veya yetki devri olmadığını’ teyit eden bir açıklama yayınladı. Bu ortak tutumdan sapan, tek taraflı iletişim veya anlaşma yapan herhangi bir kişi veya kuruluşun ‘istisnasız ve müsamahasız bir şekilde yasal ve toplumsal hesap verebilirliğe tabi tutulacağı’ uyarısında bulundu.