Doğu dinlerinde sabrın sembolü: Hz. Eyüp

Hz. Eyüp adına inşa edilen türbeler Irak'tan Umman'a kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Lübnan'da onun için yapılan ritüeller, yüksek dağların zirvelerinden deniz kıyılarına kadar her yerde yapılır

Lübnan'ın Niha beldesindeki Hz. Eyüp Türbesi ve Dürzilerin kutsal simgesi "beş köşeli yıldız" / Fotoğraf: Independent Arabia
Lübnan'ın Niha beldesindeki Hz. Eyüp Türbesi ve Dürzilerin kutsal simgesi "beş köşeli yıldız" / Fotoğraf: Independent Arabia
TT

Doğu dinlerinde sabrın sembolü: Hz. Eyüp

Lübnan'ın Niha beldesindeki Hz. Eyüp Türbesi ve Dürzilerin kutsal simgesi "beş köşeli yıldız" / Fotoğraf: Independent Arabia
Lübnan'ın Niha beldesindeki Hz. Eyüp Türbesi ve Dürzilerin kutsal simgesi "beş köşeli yıldız" / Fotoğraf: Independent Arabia

Fidel Sbeity 
Hz. Eyüp'ün Arap ülkelerinde birçok türbesi bulunur ve hepsi farklı dinlerden insanlar tarafından sabır, şifa, yardım ve ferahlık aramak için ziyaret edilir.
Bunlar, Hz. Eyüp'ün yeryüzü topraklarında çıktığı uzun yolculuğunda 'tevhit' inancının gereği olarak bir olan Allah'a imana çağrıda bulunduğu ve aynı zamanda büyük acılara katlandığı düşünülen yerlerde inşa edilmiş türbeler.
Hz. Eyüp'ün Selale eyaletindeki türbesinin bulunduğu Umman Sultanlığı'nda veya Filistin'de, Ürdün'de, Irak'ta, Lübnan'da, Mısır'da veya diğer ülkelerde mezarın bulunduğu yere dair tarihsel veya dini bir kanıt yok.
Bu nedenle söyleyebiliriz ki, Hz. Eyüp'ten şefaat talep etmek için farklı yerlere türbeler inşa edilmiştir. Türbelerde mezara benzeyen şey türbenin ortasındadır ve orası aslında içinde herhangi bir kalıntı içermeyen temsili bir mezar.
Hz. Eyüp'ün mezarının gerçek konumuna dair tarihsel bir kanıt yoktur. Ancak onun için sembolik türbeler inşa edilmiştir.jpg
Hz. Eyüp'ün mezarının gerçek konumuna dair tarihsel bir kanıt yok. Ancak onun için sembolik türbeler inşa edildi / Fotoğraf: Independent Arabia
 
Niha Türbesi
Niha eş-Şûf beldesi, Lübnan'ın güneyindeki Jezzine şehrinin yakınında bulunuyor.
Bu beldede yer alan Hz. Eyüp'ün türbesi, tüm çevreyi gören yüksek bir dağın üzerinde yer alıyor. Türbenin bulunduğu yerden Lübnan sahili dahi görünüyor.
Her tarafı çam ormanlarıyla çevrili türbenin etrafından doğan pınarlar dağın tepesinden aşağıya doğru akarak Akdeniz'e ulaşan küçük nehirlere dökülüyor.
Bu bölge Dürzi topluluğunun yoğunlukta yaşadığı bir yer olduğu için türbenin kendisi Dürzi Evkaf Dairesi'nin idaresi altında bulunuyor.
Oradaki medya işlerinden sorumlu yetkiliye Hz. Eyüp'ün Dürzilere özgü olup olmadığını sorduğumuzda, gülümseyerek, onun hayatı boyunca yaşadıkları bölgeden geçmesinin hoş bir tesadüf ve şans olduğunu söyledi.
O zamanlar, Hz. İsa'nın doğumundan önce ne Dürzilik ne de mevcut mezheplerin hiçbiri yoktu.
Bu nedenle Hz. Eyüp'ün türbesi, Lübnan'a ve Arap dünyasına yayılmış her din ve mezhepten insanın burayı ziyaret ettiği bir türbe haline gelmiştir.
Ancak türbenin yönetimi Dürzi Evkaf Dairesi'nin idaresi altında bulunuyor. Çünkü buraya ilk türbeyi yapanlar bölge halkı olduğu gibi, onu halka açık ve müreffeh bir dini merkeze dönüştürmek için koruyan, muhafaza eden, yapıya ilaveler yapan, katkıda bulunanlar da yine kendileridir.
Yetkili ayrıca, türbenin Hz. Eyüp'ün insanları inanmaya çağırdığı tanrı gibi tüm insanlar için olduğunu ifade etti.
Hz. Eyüp hastalığının uzun bir dönemini Niha beldesinde geçirmiştir. Bunun üzerine belde halkı onun için deniz seviyesinden 1,500 metre yükseklikte küçük bir odadan oluşan bir yer inşa etti.
Bugün, dağın kireçtaşı kayalıklarından oyulmuş, beyazlığından ötürü güneşte parlaklığı artan, mekâna huşu ve heybet katan yirmi kadar beyaz kaya taşından oluşuyor.
Binanın tepesinde, Dürziler arasında 'beş köşeli yıldız' olarak bilinen parlak renkli beş köşeli yıldızla taçlandırılmış beyaz bir kubbe var.
Niha beldesinin büyükleri, türbenin Niha beldesini pek çok musibetten koruduğu, toprağını ve halkını bereketlendirdiği için özel bir öneme sahip olduğunu söylüyorlar.
 Niha'daki türbenin girişinde bulunan levha.jpg
Niha'daki türbenin girişinde bulunan levha / Fotoğraf: Independent Arabia
 
Yıkanma alışkanlığı
20'nci yüzyılın ortalarına kadar Lübnan'ın başkentinde yıkanmak için denize girme adeti devam etmekteydi.
Beyrut'taki el-Evzaî ve er-Remletu'l-Beydâ sahillerinde bu tür törenler yapılırdı. İnananlar günlerini orada deniz suyuyla yıkanarak ve bu vesileyle 'el-Müfettekah' adını verdikleri özel yiyecekler yiyerek geçirirlerdi.
El-Müfettekah, içi pirinç, şeker, çam fıstığı, susam ezmesi ve zerdeçalla doldurulmuş bir tatlı türü.
Beyrut halkı, Hz. Eyüp'ün Filistin'den kendi şehirlerine geldiğine, şimdi İmam Evzai'nin türbesinin bulunduğu sahilde kaldığına ve hastalığından burada kurtulduğuna inanıyor.
Ayrıca Hz. Eyüp'ün Beyrut'ta 'Eyüp otu' olarak bilinen bitkiyi bulduğu ve onunla er-Remletu'l-Beydâ sahilinde yedi kez yıkandığı anlatılır.
Hz. Eyüp daha sonra Lübnan Dağı'ndaki Niha eş-Şûf beldesine çıkmış, orada bir süre kalarak rahatsızlıklarından tamamen kurtuluncaya kadar o bölgenin sularında yıkanmış ve sonra Filistin'e dönmüş.

Gazze, Mısır ve Irak'ta
Kudüs ve Nablus gibi iç şehirlerde de törenler yapılırdı. Ancak Gazze'nin deniz kıyısında yer almasından dolayı Gazzeliler sabahın erken saatlerinden itibaren yiyecek ve içeceklerini yanlarında getirerek denize girerlerdi.
Mısır'da ise 'Eyüp Çarşambası' olarak isimlendirilen gün, Kıpti Kilisesi'nin Kutsal Hafta kutlamalarının dördüncü günüdür.
Bugünün Hz. Eyüp'ün arınmak ve iyileşmek için vücudunu deniz suyuna batırdığı güne denk geldiğine dair kesin bir inanış mevcut.
Hz. Eyüp'ün türbesinin yeri hakkındaki rivayetler farklılık gösterir. Irak'ta el-Kifl bölgesindeki türbesi de dahil olmak üzere birden fazla türbesi var.
Ancak Irak'taki Yahudiler, el-Kifl'deki türbenin Hezekiel Peygamber'in mezarı olduğunu söylerler.
Burada türbenin yanı sıra hastaların yıkanmak ve suyuyla tedavi olmak için geldikleri büyük bir kuyu var.
El-Hille halkı arasında meşhur olan bir türbe daha bulunur ve bu türbede suyuyla şifa bulunduğuna inanılan bir kuyu mevcuttur.

Suriye ve Umman
Suriye'nin Dera kenti yakınlarındaki Şeyh Saad köyünde bir tepede bulunan Hz. Eyüp türbesi bazalt taşlardan inşa edilmiş bir yapı.
Bir diğer türbe, es-Suveyda vilayetindeki Salkhad şehri yakınlarında bulunur. Üçüncüsüyse, Umman Sultanlığı'nın güneyinde, Selale'nin kuzeybatısında.
Yer sahiplerinin İmran adlı bir peygambere ait olduğunu söylediği türbenin içinde başka bir türbe daha bulunur. Filistin Batı Şeria'da da Hz. Eyüp'e nispet edilen bir başka türbe var.
Suriye'nin Lazkiye şehrinde uzun süredir 'Eyüp Çarşambası' kutlama geleneği devam ediyor ve sahil, deniz suyunda yıkanmak için Hıristiyan ve Müslüman ziyaretçilerle dolu.
Ziyaretçiler burada Hz. Eyüp gibi kendilerini arındırırlar ve bazıları denize bozuk para atıp daha iyi bir hayat için dua ederler. 
 Her mezhepten mümin Eyüp Peygamber'den şefaat ister.jpg
Her mezhepten mümin Eyüp Peygamber'den şefaat ister / Fotoğraf: Independent Arabia
İslam dinine göre Hz. Eyüp, Allah'ın peygamberlerinden biri ve İshak bin İbrahim'in soyundan.
Doğudaki Hıristiyan mezheplerine gelince, kitabın Septuagint tercümesinde Eyüp'ün Edom'un ikinci kralı 'Jobab' olduğu ve Yaratılış Kitabı'nda adı geçen kişi olduğu belirtiliyor.
Eyüp'ü çivi yazısı öncesine ve bilinen tek tanrılı dinlerin ötesine götürenler de var. 
Eyüp Kitabı'nın kendisinde demir kalemle kaya oyarak yazılan ilkel yazıyla ilgili işaretler yer alır.
Tanah'taki Ketuvim'de bulunan kitaplardan biri olan Eyüp Kitabı'nda Eyüp der ki, “Keşke sözlerim şimdi yazılsaydı.
Keşke bir kitaba yazılsalardı. Ve demir kalem ve kurşunla sonsuza dek kayaya kazınsaydı.” Söz konusu yazma yöntemi çivi yazısından daha eski.
 
Independent Arabia



Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)

PKK’nın feshedildiğini ve silah bıraktığını açıklayan kurucu lider Abdullah Öcalan, Türkiye tarihine ‘barış elçisi’ olarak adını yazdırdı.

27 Şubat'ta yüz binlerce Kürt Türkiye'nin güney ve doğusundaki şehirlerde, Suriye'nin kuzeydoğusunda binlerce Kürt  sokaklara dökülerek Öcalan'ın PKK'ya yaptığı dağılma ve silah bırakma çağrısına destek verdi.

76 yaşındaki Öcalan, 26 yıldır Türkiye'nin batısındaki Marmara Denizi'nin güneyinde, İstanbul'a 51 kilometre uzaklıkta Bursa iline bağlı İmralı Adası’ndaki izole bir cezaevinde tek başına tutulmasına rağmen, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümü konusunda halen ‘anahtar’ ve ‘gerekli adam’ olarak görülüyor.

hyuı
Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve dağılma çağrısını duyururken çekilen son fotoğrafı (EPA)

4 Nisan 1949'da Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Öcalan’ın fikirleri, 1970'lerde solcular ve sağcılar arasında yaşanan şiddetli sokak çatışmalarıyla şekillendi.

Kürtlerin ‘kahraman’ olarak gördüğü Öcalan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ayrıldıktan sonra bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için mücadele etmeye yemin ederek Türk solundan ayrıldı ve 28 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde PKK’yı kurdu.

1984'ten bu yana Suriye'de on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyana liderlik etti (kurbanların sayısına ilişkin tahminler 15 bin ila 40 bin arasında değişmekte). Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor.

zxcdfgt
Öcalan'ın 1999'da Kenya'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilişi sırasında çekilmiş fotoğrafı (Arşiv - Türk medyası)

Türkiye'nin 1998'de Öcalan yüzünden Suriye'yi savaşla tehdit etmesinin ardından Şam, savaşın patlak vermesini önlemek için Mısır ve İran'ın araya girmesiyle Öcalan'ı sınır dışı etmek zorunda kaldı ve bunun sonucunda Türkiye'ye, güvenliğine yönelik bir tehdit oluşması halinde PKK üyelerini kovalamak için Suriye topraklarına 5 kilometre mesafeye kadar girme hakkı veren Adana Anlaşması imzalandı.

Öcalan, 15 Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp Türk özel kuvvetlerinin koruması altında Ankara'ya getirilmeden önce Rusya'ya, ardından İtalya ve Yunanistan'a sığınmıştı. 29 Haziran 1999'da terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan idama mahkûm edildi.

Türkiye'nin 2004 yılında AB'ye katılım müzakereleri çerçevesinde idam cezasını kaldırması üzerine cezası infaz edilmedi ve İmralı Cezaevi’ndeki bir hücrede tek başına tutulmak üzere şartlı tahliye imkânı olmaksızın müebbet hapis cezasına çevrildi.

xsdfgrt
Öcalan, 1992 (AFP)

Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısı, 2000'li yılların başında ve 2013'te başarısızlıkla sonuçlanan iki girişimin ardından üçüncü ateşkes çağrısıydı. Müzakerelerde varılan mutabakatın reddedilmesi ve Türkiye'de Kürt sorunu olmadığı iddia edilmesiyle çatışmaların tetiklemesiyle ikinci çağrı da çöktü. Ancak Erdoğan'ın AK Parti'nin büyük gerilemeler yaşadığı bir seçim dönemine denk gelen önceki tutumuna rağmen, bizzat Öcalan, Kürtler ve Türkler arasında kardeşliği sağlamak ve topluma barış getirmek umuduyla yeni bir barış çağrısıyla, PKK'nın feshedilmesi ve silahsızlandırılması arzusuyla geri döndü... Ancak bu yeni çağrının Türkiye'de ve bölgede Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirip getirmeyeceğini ya da siyaset koridorlarında ve seçim taktiklerinde kaybolup gitmeyeceğini kimse bilmiyor.