Al Pacino, seride Michael Corleone'yi canlandırıyordu (Paramount Pictures)
Al Pacino, son verdiği söyleşisinde Baba (The Godfather) serisindeki favori filmini açıkladı.
82 yaşındaki oyuncu, kültür ve magazin sitesi Hollywood Reporter'a verdiği söyleşide, Baba serisinin kendisi için her zaman çok ayrı bir yeri olduğunu belirtti.
Pacino, ünlü yönetmen Francis Ford Coppola'nın 1972'de yayımladığı serinin ilk filmi Baba'yla 1974'te çıkan devam filmi Baba II (The Godfather II) arasındaki seçimine dair şunları söyledi:
"Baba daha eğlenceli. Baba II ise Coppola için kişisel bir çalışma niteliğinde. Baba I'i geçenlerde izledim, bir sahnede her zaman iki ya da üç şey aynı anda gerçekleşiyor. Her zaman hikayenin içindesiniz, ilerliyorsunuz. Bir sonraki sahnede ne olacağını bilmiyorsunuz, bu tam bir hikaye anlatıcılığı. Bu konuda üstüne yok."
Sinemanın efsane isimlerinden Pacino, serinin ikinci filmi içinse "Baba II'de anlatım daha çizgisel hale geliyor. Daha farklı, kasvetli ve ağır ilerliyor. Fakat harika bir film olduğunu söylemeliyim" dedi.
Pacino, Mario Puzo'nun aynı adı taşıyan 1969 tarihli romanından uyarlanan Baba serisinin ilk filminde başrolü Marlon Brando'yla paylaşmıştı.
New York'ta yaşayan güçlü bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini anlatan serinin ikinci filminde de Pacino'ya Robert de Niro eşlik etmişti.
Gişe rekortmeni serinin son filmi Baba III de 1990'da yayımlanmıştı.
Independent Türkçe, Screenrant, Hollywood Reporter
Breaking Bad'in yaratıcısı Vince Gilligan, televizyonda daha ilham verici ve kahraman karakterlerin canlandırılması çağrısında bulundu:
Gerçek hayattaki türden kötü adamların kol gezdiği bir çağda yaşıyoruz.
Breaking Bad'in yan dizisi Better Call Saul'u da yaratan 58 yaşındaki senarist, geçen gece Yazarlar Birliği Ödülleri'ndeki en büyük ödül olan Paddy Chayefsky Laurel Televizyon Yazarlığı Başarı Ödülü'nü kabul ettikten sonra konuştu.
Variety'nin haberine göre Gilligan konuşmasının başında "politik olmaya" karar verdiğini açıkladı.
Konuşmasına şöyle devam etti:
Açıkçası Breaking Bad ve Walter White sayesinde buradayım. O karakterle ve o diziyle gurur duyuyorum. Walter White [...] tüm zamanların en iyi kötü adamlarından biri. Ancak sorun değilse sanırım biraz daha ilham verici birini yarattığım için kutlanmayı tercih ederim. 2025'te bunu yüksek sesle söylemenin zamanı geldi çünkü gerçek hayattaki türden kötü adamların kol gezdiği bir çağda yaşıyoruz. Kendi kurallarını koyan kötü adamlar, size ne söylerlerse söylesinler aslında kendi çıkarlarını düşünen kötü adamlar. Kimden bahsediyorum? Burası Hollywood, tahmin edin.
Bryan Cranston, Breaking Bad'de Walter White rolünde (AMC)
Ama burada tuhaf bir ironi var. Son derece bölünmüş olan ülkemizde herkes bir konuda hemfikir görünüyor. Gerçek hayatta çok fazla kötü adam var. Sadece farklı gerçekliklerde yaşıyoruz. Bunu nasıl değiştirebileceğimize dair basit bir cevap yok. Gerçi öyle olsaydı, bahse girerim sosyal medyanın lağım çukurundan çıkıp birbirimizi gerçekten dinlemekle ilgili bir şey olurdu.
Gilligan diğer senaristlere "daha fazla iyi adam yazma" çağrısında bulundu.
Çeşitli film ve televizyon anti-kahraman örneklerine atıfta bulunan Gilligan şunları söyledi:
Onlarca yıl kötü adamları çok seksi yaptık. Gerçekten böyle düşünüyorum. Michael Corleone ya da Hannibal Lecter ya da Darth Vader ya da Tony Soprano gibi unutulmaz karakterler yarattığımızda, dünyanın her yerindeki izleyiciler buna dikkat kesiliyor. 'Bu adamlar ne kadar da havalı. Ben de o kadar havalı olmak istiyorum' diyor. Bu durumda kurgusal kötü adamlar, olmaları için yaratıldıkları uyarıcı oyuncu halinden çıkıyor. Tanrı yardımcımız olsun, özendirici oluyorlar. Belki de bugün dünyanın ihtiyacı olan şey, Efsane Neslin (İngilizcede "Greatest Generation" diye bilinen, II. Dünya Savaşı nesli -ed.n.) aldığından daha fazlasını veren, iyi, eski moda tipleridir. Nezaket, hoşgörü ve fedakarlığın sadece enayiler için olmadığını düşünenler.
Gilligan, saygı duyulmaya değer iyi adamlar olarak son zamanlarda Los Angeles'ta meydana gelen yıkıcı yangınlarla mücadele eden itfaiyecileri örnek gösterdi.
Güney Kaliforniya'daki son yangınları söndürmek için hayatlarını riske atan kadın ve erkeklere bakıyorum. Ya da o yangınların mağdurlarını beslemek ve barındırmak için kendilerinden çok şey verenlere. Değişiklik olsun diye gerçek kahramanlar hakkında bir şeyler duymak güzel değil mi?