İç savaş endişeleri Sudan’ı ‘7. Bölüm’ ile tehdit ediyor

Savaşın şiddetleneceğine dair uyarılar, BM’yi kararlı adımlar atmaya yöneltiyor.

Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor.  (AFP)
Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor. (AFP)
TT

İç savaş endişeleri Sudan’ı ‘7. Bölüm’ ile tehdit ediyor

Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor.  (AFP)
Ülkenin her köşesine yayıldığı için mevcut çatışma Çad, Orta Afrika, Güney Sudan ve Etiyopya sınırlarına kadar uzanıyor. (AFP)

Cemal Abdülkadir el-Bedevi
Uluslararası taraflarla BM’nin çabaları, Sudan savaşının bu aşamasında insani bir ateşkes ve bunu daha sonra kalıcı bir ateşkese dönüştürme kararına odaklanmış durumda. Bu, ilan edilen bölgesel ve uluslararası arabuluculuk ekipleriyle mekanizmaların bölgeye gelişini hazırlayabilecek ilk ve temel adım. Bu esnada ülkelerinin talebiyle temsilciliklerin tahliye sürecinin de önümüzdeki saatlerde başlaması bekleniyor. Silahlı Kuvvetler Resmi Sözcüsü’nün açıklamasında tahliye operasyonlarının Hartum’dan silahlı kuvvetlere bağlı askerî nakliye uçaklarıyla hava yolu üzerinden yapılmasının plannlandığ belirtildi.

Uyarılarla başlayan tahliye
Yapılan açıklamaya göre tahliye ABD, Britanya, Fransa ve Çin vatandaşlarıyla temsilciliklerini kapsıyor. Daha önce Suudi temsilciler kara yoluyla Port Sudan’a, oradan da hava yoluyla Suudi Arabistan’a gitmişti. Ürdünlü temsilcilerin de daha sonra aynı şekilde ayrılması sağlanacak.
Siyasi analistler ve uzmanlar, Sudan’daki savaşın kabile çatışmasına evrilmesi konusunda uyarıyor. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde BM Sözleşmesi’ne göre durum tekrar ‘7. Madde’ kapsamına alınabilir. Özellikle de BM misyonunun Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporlar göz önüne alındığında... Söz konusu rapor, Sudan’daki kritik vaziyete, kapsamlı bir güvenlik kargaşası endişelerine, Sudan’ın birliğini, güvenliğini ve istikrarını, dolayısıyla da bölgesel ve uluslararası güvenliği tehdit eden bir iç savaş yönelimine işaret ediyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Abdüllatif Muhammed Ahmed’e göre alevlenen ve kötüleşen durum şu an, gerek çerçeve anlaşmayı imzalayan güçler gerek çoğunluğunu Demokratik Blok’un oluşturduğu Ulusal Güçler Grubu tarafından ortaya konan tüm yerel dostane çözümlerin donukluğu ve başarısızlığıyla çatışıyor. Bu donukluk, bölgesel ve uluslararası taraflarla BM’nin diplomatik arabuluculuğuna daha fazla alan açtı. Ancak ülke hava sahasının yurt dışından herhangi bir elçi, misyon ve heyetin gelişine kapatılması nedeniyle de bu arabuluculuklar doğrudan ilerleme gösteremedi.

Ateşkes ve arabuluculuklar
Abdüllatif, şu an savaşan iki tarafla yürütülen temasların, daha uzun vadeli bir ateşkesin onaylanması ve bu ateşkesin arabulucuların Hartum’a gelişiyle doğrudan arabuluculuklar ve girişimlere daha fazla imkân tanıyacak kadar olgunlaşmasını sağlaması halinde diplomatik hamlelerin etkinleşeceğini öngörüyor. Ancak durumun karmaşıklığı, daha fazla beklemeyebilir. Nitekim zaman faktörü ve çatışmanın ilerleme ihtimali söz konusu. Bu çatışmayla mevcut halinde mücadele, gelecekte muhtemel yeni karışıklıkların ortaya çıkması halinde olacağından daha iyi. Abdüllatif bu durumu şu sözlerle yorumluyor:
“Uluslararası Kriz Grubu’nun raporu açıkça ordunun, Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) muhtemelen baskın geleceğine işaret etti. Bununla birlikte çatışmanın iç savaşa dönüşme ihtimalinin çok yüksek olduğunu, hatta özellikle Korgeneral Hamidti güçlerinin Hartum’dan Darfur’a çekilmesinin ardından oranın öngörülen uzun vadeli iç çekişmenin yuvası olacağının neredeyse kesinleştiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etti.”
Abdüllatif, BM Güvenlik Konseyi’nin mevcut aşamada Sudan’a askerî müdahale için doğrudan acil bir karar çıkarmasını pek olası görmüyor. Zira güvenliği sağlama güçlerinin gönderilmesi çetrefilli bir mesele. Çünkü Güvenlik Konseyi’ndeki karar alıcı ülkelerin değerlendirmeleri, görüşleri ve tutumlarını ilgilendirmekle birlikte, aynı zamanda lojistik ve diplomatik zorlukları beraberinde getiren uluslararası düzenlemeleri ve bir güvenlik önlemini de gerektiriyor.

Seçenekler tükendi
Uluslararası hukuk uzmanı Muhsin Abdurrafi’ye göre kriz, çözüme dönük tüm seçenek ve senaryoları tüketti. Uluslararası toplum için tek bir seçenek kaldı, o da BM Sözleşmesi’nin 7. Bölüm maddelerine başvurmak.
Abdurrafi, 7. Bölüm’ün, barışın tehdit altına girip bozulması ve saldırganlığın meydana gelmesi halinde alınan önlemlerle ilgili olduğunu belirtti. 7. Bölüm ise anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesine ilişkin uygulamaları ele alıyor. Bu, barışın tehdit edilmesi durumunda zorlayıcı önlemler alınması demek. Bu önlemler, ekonomik veya başka yaptırımlar uygulamaktan güç kullanımı ve uluslararası askerî müdahaleye başvurmaya kadar değişebilir. Abdurrafi’nin ifadesiyle “7. Bölüm önlemleri, ilgili ülkeyi Güvenlik Konseyi’nin belirlediği yükümlülüklere ve hedeflere uymaya zorlamak için baskı uygulanmasına izin veriyor. Daha sonra zorlayıcı önlemler fiili olarak uygulanıyor. Bu uygulamalar, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit halinde de geçerli.” Abdurrafi’ye göre ayrıca uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan en büyük uyarılardan biri, çatışmanın uzayarak bir çekişmeye ve kıvılcımları, çoğu zaten çekişmeler ve ekonomik krizlerin tehdidi altında kırılgan bir vaziyette yaşayan bölgesel komşulara sıçrayacak bir iç savaşa dönüşmesi.

Meşruiyet sorunu
Abdurrafi açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Mevcut çalkantılı bölgesel gerçeklik ışığında Hartum savaşı uzadığı takdirde önce bölgesel, daha sonra uluslararası güvenlik ve barış için bir tehdit haline gelebilir. Bu ihtimal Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni, BM Demokratik Geçişi Destekleme Misyonu (UNITAMS) aracılığıyla şu an uygulanan 7. Bölüm şartlarının ötesine geçip bu meseleyi artık Sudan ve bölgedeki güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla 7. Bölüm şartlarına göre ele almayı ciddi olarak düşünmeye sevk edebilir.”
Abdurrafi, uluslararası toplumun taraflardan hangisini asıl muhatap olarak kabul edeceği meselesiyle de yüzleşebileceğine dikkat çekti. Evet, Sudan Silahlı Kuvvetleri ülkedeki ulusal meşruiyeti temsil eden resmi ulusal kurum, ama savaşın diğer tarafı olan HDK de yabancı bir ordu değil. Bu gerçeklik, ABD’li ve Avrupalı yetkililerin yanı sıra BM Genel Sekreteri’nin temsil ettiği dış dünyanın, HDK’nin çatışmayı şu ana kadar bir iç mesele olarak değerlendirdiğine işaret ederek HDK Komutanı General Muhammed Hamdan Dagolo Hamidti ile iletişime geçmesini açıklıyor.
Abdurrafi’nin yorumuna göre dünya, Sudan savaşının taraflarıyla olan ilişkilerinde denge kurulması gerektiğinin farkında. Nitekim HDK; BM üyesi olup bu uluslararası örgütte ve Güvenlik Konseyi’nde temsilcisi bulunan resmi devleti temsil etmese de her halükârda devletin bir parçası.

Son durak
Güvenlik analisti Emin İsmail Meczub’a göre ise daha az karanlık siyasi çözümlere dair tüm senaryoların başarısız olmasının yanında silahlı çatışmanın yoğunlaşması, yaralanma ile cinayet eylemlerinin artması ve durumun kapsamlı bir iç savaşa dönüşme ihtimaline büyük ölçüde kapı aralaması halinde uluslararası toplumun son çare olarak 7. Bölüm üzerinden müdahale ilkesini onaylamaktan başka çıkış yolu olmayacak. Olay, daha önceki tecrübelere benzer şekilde Sudan meselesine özel bir konferans düzenleme noktasına gelerek bu konferansta tüm taraflar, uluslararası güçlerin hazırladığı bir belgeye imza atabilir. Bu da öyle ya da böyle bildiğimiz Sudan’ın kaybedildiği anlamına gelir.

Uluslararası Kriz Grubu’nun çağrısı
Şarku’l Avsat’ın Independent’tan aktardığına göre Uluslararası Kriz Grubu, ordu ile HDK arasındaki çatışma derhal durmazsa Sudan’ın yıkıcı bir savaşa doğru gittiğini belirtti. Grup; BM, Afrika Birliği ve IGAD’a çabalarının çelişkili hedeflerle sonuçlanmaması için iki taraf arasında arabuluculuk yapmak üzere ortaklığı koordine etmeleri çağrısında bulundu. Ayrıca, çatışmanın iki tarafıyla ilişkileri olan dış odaklarla Sudanlı iç taraflara da savaşın taraflarından ateşkes talep etmek üzere ilişkilerini kullanmalarını tavsiye etti.
Sudan savaşına dair hazırladığı bir raporda Grup, ordunun başkentin güvenliğini sağlaması ve Hamidti’nin Darfur’a çekilmesi halinde bu gelişmeyi bir iç savaşın izleyebileceğine işaret etti. Rapora göre bu durumun Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Libya ve Güney Sudan gibi komşu ülkelerde istikrarı etkileyen başka yansımaları olacaktır.
Savaşan iki tarafın çatışmayı bitirme tartışmalarına hazır olmadığına değinen Grup, Sudan içindeki ve dışındaki diğer tüm taraflara savaşa karşı çıkma konusundaki birliği muhafaza etmeleri çağrısında bulundu.

6. ve 7. maddeler arasında
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Haziran 2020 başlarında ve eski Başbakan Abdullah Hamduk’un talebi üzerine 2020 tarihli 2524 sayılı karara göre 6. Bölüm kapsamında Sudan’da yeni bir bütünleşmiş BM misyonu kurulmasını onayladı. Misyon, ilk aşama olarak 1 Ocak 2021’de 12 aylık faaliyetlerine başladı.
O dönemde Sudan hükümeti bu taleple, geçiş döneminin gerekliliklerinin desteklenmesine yardım etmeyi, ulusal kurumların kapasitelerini geliştirip barış müzakerelerine destek sunmayı, bağışçılar konferansı yoluyla ekonomik ve kalkınma hedefli yardımları seferber ederek insani yardımları koordineli yürütmeye yardımcı olmayı, yetenekleri geliştirip kamu hizmetini iyileştirme çabalarına katkı sağlamayı hedefliyordu. Misyonun amacı da teknik ve maddi destek sunmak, silahsızlanma operasyonlarını ve ordunun dağıtılarak eski savaşçıların topluma kazandırılmasını kolaylaştırmak, yerinden edilmiş kişiler ve mültecilerin geri dönüşüyle entegrasyonuna yardımcı olmak, yerel topluluklar arasında uzlaşma sağlayarak geçiş dönemi adalet programını desteklemekti. Misyonun görevleri arasında ayrıca, geçiş dönemine insani yardımdan başlayıp Sudan’ın sürdürülebilir kalkınma programlarını desteklemeye kadar katkıda bulunmak da yer alıyordu. 

Yaptırımlar tarihi
Sudan, 2008’den bu yana ve 15 yıldan fazla bir süredir VII. Bölüm’e tâbi. Bu bölüm uyarınca BM, Nisan 2019’da bir halk devrimiyle devrilen ve savaş suçlarıyla soykırım gibi suçlamalardan ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan Ömer el-Beşir rejiminin tutumlarına karşılık olarak yaklaşık sekiz bin kişilik bir askerî misyon göndermişti.
Mart 2023’ten önce Güvenlik Konseyi hem Rusya hem de Çin’in çekimser kalmasıyla Sudan’a uygulanan uluslararası yaptırımların yanı sıra bu yaptırımların uygulanmasını ve silahsızlanmayı denetmekle görevli uzmanlar komitesine verdiği yetkinin süresini bir yıl daha uzatarak, tarihi 12 Mart 2024 olarak güncelledi. Darfur çekişmesi esnasında Sudan’a uygulanan bu yaptırımlar, 2005’ten bu yana yürürlükte.



Gazze ateşkesi: Anlaşmanın imzalanacağına dair sinyaller artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: Anlaşmanın imzalanacağına dair sinyaller artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes müzakereleri, arabulucu ABD'nin Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes için sunduğu yeni öneriyle yeni bir aşamaya girdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın yaptığı açıklamada, ilk kez Hamas'ın talep ettiği savaşın sona erdirilmesi konusunun tartışılacağı vurgulanırken Hamas’ın öneriyi kabul etmesi gerektiği, aksi takdirde durumun daha da kötüye gideceği belirtildi. Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas liderlerinden biri, bu sözlerin müzakerelere ivme kazandırdığını ve ABD tarafından İsrail üzerinde gerçek bir baskısı oluşturulması durumunda bir ateşkes anlaşması imzalanabileceğine dair yeni bir işaret taşıdığını söyledi.

Hamas Hareketi tarafından dün yazılı olarak yapılan basın açıklamasında, arabulucu kardeş ülkelerin, savaşan taraflar arasındaki uçurumun kapatılması, bir çerçeve anlaşmaya varılması ve ciddi müzakerelerin başlatılması için yoğun çaba sarf ettikleri belirtildi. Açıklamada Hamas’ın yüksek sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini ve arabulucuların önerilerini tartışmak üzere ulusal istişareler yürüttüğünü, saldırıların sona erdirilmesi, geri çekilmenin sağlanması ve Gazze Şeridi'ndeki halkımızın acil olarak yardım alması için bir anlaşmaya varılması için çalıştığını vurguladı.

gthy
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda ölen Filistinlilerin cenaze töreninde yakınlarını kaybedenlerin gözyaşları ve feryatları (AFP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, müzakere masasında, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un daha önce önerdiği çerçeve anlaşmasını içeren ve Katar'ın arabuluculuğunda üzerinde değişiklikler yapılan bir öneri olduğunu ve bu önerinin 60 günlük bir ateşkes ve bu süre içinde savaşı tamamen sona erdirecek bir anlaşma sağlanmasını öngördüğünü söyledi.

Hamas’ın İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımını sona erdirecek tüm önerilere açık olduğunu vurgulayan kaynak, Kahire'de bir Hamas heyetinin bulunduğunu belirterek, savaşın tamamen durdurulması, yardımların ulaştırılması ve İsrail'in Gazze'den çekilmesi olmak üzere üç temel talebin yerine getirilmesinin önemine dikkati çekti.

Hamas'ın şu anki tutumunu, Trump'ın Washington'da ABD’li ve İsrailli yetkililerle yaptığı toplantının ardından sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı, “İsrail, 60 günlük ateşkesin tamamlanması için gerekli şartları kabul etti ve bu süre zarfında savaşı sona erdirmek için tüm taraflarla birlikte çalışacağız” şeklindeki açıklamasından sonra sergilemeye başladı.

frgty
İsrail'in Han Yunus'un kuzeyindeki mülteci kampına düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Barışı sağlamak için yoğun çaba sarf eden arabulucular Katar ve Mısır’ın bu nihai öneriyi sunacaklarını söyleyen Trump, “Ortadoğu'nun iyiliği için Hamas'ın bu anlaşmayı kabul etmesini umuyorum. Aksi takdirde durum düzelmeyecek, hatta daha da kötüye gidecek” ifadelerini kullandı.

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Witkoff, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı JD Vance ve İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile bir araya geldi.

İsrail gazetesi Haaretz, İsrailli bir kaynağın Dermer'in yeni öneriye insani yardım ve ateşkes süresince İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini öngören maddeyi kabul ettiğini söylediğini bildirdi. Bunu ‘İsrail'in verdiği bir taviz’ olarak değerlendiren kaynak, buna karşın önerinin savaşı sona erdirmek için açık ve net bir taahhüt içermediğinin altını çizdi.

ABD Başkanı Trump salı günü gazetecilere yaptığı açıklamada, önümüzdeki hafta rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ateşkes anlaşması sağlanmasını umduğunu söyledi. ABD merkezli haber sitesi Axios'a göre Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'da Netanyahu ile görüşecek.

“Temel sorun”

Filistinli siyasi analist ve Hamas uzmanı İbrahim el-Medhun, mevcut bilgilere göre önerinin Hamas liderlerinin sınır dışı edilmesi veya silahlarının toplatılmasına ilişkin açık bir madde içermediğini söyledi. Medhun, “Öneri, ateşkesin sağlanmasına ve aşamalı bir takas anlaşmasının uygulanmasına odaklanıyor. Anlaşma, ilk günlerde sekiz rehinenin serbest bırakılmasıyla başlayacak ve 60’ıncı güne kadar aşamalı olarak devam edecek” dedi.

Ancak Medhun, Hamas’a göre önerinin savaşın kalıcı ve kapsamlı bir şekilde durdurulması için gerçek garantiler sunmaması ve özellikle Gazze Şeridi'ndeki felaketi ele almak için etkili bir insani protokolün uygulanmasını garanti etmemesi temel bir sorun teşkil ediyor.

cdfrgth
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde yer alan ve yerinden edilmiş kişilerin sığındığı UNRWA'ya ait bir okuldaki yıkımı inceleyen Filistinliler (AFP)

Hamas'ın bu konudaki tutumuna değinen Medhun, Hamas’ın devam eden girişimlere büyük bir ciddiyet ve açıklıkla yaklaşacağını ve anlaşmanın sağlanacağına dair işaretlerin artmasıyla birlikte şartlı bir esneklik sergilediğini düşünüyor. Medhun’a göre bu tutum, iki önceliğe dayanıyor. Bunlardan biri saldırıların tamamen durdurulması, ikincisi ise herhangi bir bahaneyle soykırım ve açlık politikasına geri dönülmeyeceğine dair gerçek garantiler verilmesi ve bunun süre dolduğunda kapsamlı bir anlaşmaya varılamaması durumunda da geçerli olması.

Medhun'a göre Hamas, aşamalı çözümleri kabul etmeye karşı değil, ancak bunun için ‘önce savaşın durdurulması, ardından saldırı sonrası düzenlemelere geçilmesi, şantaj veya askeri baskı yapılmaması’ gibi açık ve kesin şartlar konulması gerektiğini savunuyor.

Washington'ın müzakerelere başlamadan önce savaşın durdurulmasını şart koşarak İran meselesini ele aldığı önceki deneyiminin, bu konuda örnek alınabilecek bir model olduğunu vurgulayan Filistinli siyasi analist, “Bombardıman altında müzakere yapılamaz ve katliamlar devam ederken güven inşa edilemez” dedi.

Trump'ın savaşı sona erdireceğine dair sözleri müzakerelere ivme kazandırsa da bu sözlerin ötesine geçip somut adımlar atılması gerekiyor.

“Fırsat kaçırılmamalı”

İsrail'in tutumu da bu gelişmelerden uzak değildi. ABD Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar dün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Gazze Şeridi'nde tutulan rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla bir anlaşmaya varılması için ‘bu fırsatın kaçırılmaması’ gerektiğini söyledi. İsrailli Bakan paylaşımında “Halkın ve hükümetin büyük çoğunluğu rehinelerin serbest bırakılmasına yol açacak bir anlaşmayı destekliyor. Böyle bir fırsat kaçırılmamalı” diye yazdı.

Eski muhalefet lideri Yair Lapid, dün X platformundaki hesabından Netanyahu'ya tüm rehineleri geri getirmesini tavsiye ederek, “(Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar) Ben-Gvir ve (Maliye Bakanı Bezalel) Smotrich'in 13 milletvekiline karşı durmak için, rehine anlaşması için 23 milletvekilini güvenlik ağı olarak kullanabilirsiniz. Hepsini şimdi evlerine geri getirmeliyiz” diye seslendi.

İsrail televizyonu Kanal 12’nin aktardığına göre Lapid, Ben-Gvir ve Smotrich'in, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası anlaşmasının imzalanmasını engellemek için hükümet koalisyonu içinde ortak hareket etme niyetinde olduklarını belirtti.

İsrail'de hem iktidar hem de muhalefet tarafından ateşkesin önemi hakkında konuşulurken, medya da bu konuya büyük ilgi gösteriyor. İsrail Yayın Kurumu (IBA), İsrail'e sunulan yeni öneriye göre 60 günlük bir ateşkesin ilan edileceğini, ilk gün sekiz rehinenin serbest bırakılacağını ve 50’nci günde iki rehinenin daha serbest kalacağını aktardı.

Haaretz gazetesi ise, yeni esir takası anlaşması taslağında, 60 günlük ateşkes süresi içinde bir anlaşmaya varılamaması halinde, arabulucuların İsrail ile Hamas arasındaki müzakereleri nihai bir anlaşmaya varılana kadar sürdürmekle yükümlü olacağını belirten bir maddenin yer aldığını doğruladı.

Bu değişiklikler çerçevesinde Medhun, yakında bir anlaşmaya varılması olasılığını dışlamazken, aksine ABD'nin uluslararası bir irade ortaya koyması ve İsrail’e saldırılarını açıkça ve kesin olarak durdurması için baskı yapması halinde, ateşkes anlaşmasına varılmasının her zamankinden daha mümkün olduğunu düşünüyor.

O, topun artık arabulucuların, özellikle de ABD'nin sahasında olduğunu ve onların girişimlerinin sadece bir kriz yönetimi değil, savaşın sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması için bir kapı olduğunu kanıtlamaları gerektiğini düşünüyor.

Topun artık arabulucuların, özellikle de ABD'nin sahasında olduğunu söyleyen Medhun, arabulucuların girişimlerinin sadece bir kriz yönetimi değil, savaşın sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması için aralanacak bir kapı olduğunu kanıtlamaları gerektiğini vurguladı.