Sosyal medya, Sudan'daki çatışmayı vahşileştiriyor

Troller, Kahire ile Hartum'un arasını bozmak üzere fitne yaymak ve çatışmaların bulanık sularında avlanmak için çaba harcadı

Hartum semaları, yaşanan şiddetli çatışmalar nedeniyle dumanla kaplandı. (Reuters)
Hartum semaları, yaşanan şiddetli çatışmalar nedeniyle dumanla kaplandı. (Reuters)
TT

Sosyal medya, Sudan'daki çatışmayı vahşileştiriyor

Hartum semaları, yaşanan şiddetli çatışmalar nedeniyle dumanla kaplandı. (Reuters)
Hartum semaları, yaşanan şiddetli çatışmalar nedeniyle dumanla kaplandı. (Reuters)

Emine Hayri
Geriye sağduyulu medya platformları ile geleneksel haber kaynaklarının daimi bir kapı ve sabit bir zümre tahsis etmesi kalıyor.
Bu zümre özel olarak, uluslararası ilişkileri yıkmaya adanmış, bölgesel bölücülüğü hedef edinmiş, ne zaman bir kriz patlak verse ya da ufukta bir savaş hayaleti belirse fitili ateşleyip hızlı bir şekilde alevlendirmek ve patladığından emin olup parçalarını örümcek ağının sınırlarının ötesinde olabildiğince geniş alana yaymak üzere hızlı müdahalede uzmanlaşmış sosyal medya baltasına karşı faaliyet yürütecek. 

Çatışmanın bulanık suları
Sudan'daki hadiseler istisnai değil. "Arap Baharı" ufkunda beliren her bir iç savaşın ayrılmaz bir parçası haline gelen klasik "vatandaş bloglarının etkisi, yoldan geçenlerin videoları, yurttaş gazetecilerin sahada olup bitenler hakkındaki ifadeleri" uzakta kaldı.
Artık sosyal medya platformları, daha doğrusu bu tür uygulamalarda ve yangını körüklemek hedefiyle birkaç sene önce başlatılan diğer televizyon platformlarında faaliyet yürüten kişiler, birlikler ve milisler daha ilk anlardan çalışmaya başlayarak kanlı olayları patlatmak üzere hedef istikametinde ilerliyor.
Bu kez gerçekleşmesi için çalışılan hedefse Mısır ile Sudan arasında bir ayrılık meydana getirmek için ayrılık tohumları ekmek, fitne yaymak ve çatışmanın bulanık sularında avlanmaktı.
Söz konusu iki ülke tarihin, coğrafyanın, toplumsal ilişkilerin ve demografik yapının uzun aşamaları boyunca "iki kardeş" olarak kayıtlara geçmiştir.
Bu iki kardeş, hayatın doğasına uygun olarak görüş birliğine vardığı gibi görüş ayrılığına da düşmüştür. Siyaset gereği yakınlaştığı gibi uzaklaştığı da olmuştur.
Zaman zaman da adımlarını sükûnet ve ahenkle atmışlardır. Bir tarafta uluslararası müdahaleler, öbür tarafta bölgesel hadsizlikler nedeniyle sapmalar yaşansa da çok geçmeden rayına oturup asıl uyumuna geri döner. 
Sosyal medya bu çağa, kamuoyunu yönlendirme yetenekleri sayesinde ülkeler arasındaki ilişkilerin ve bileşenlerin bir parçası olması umularak dahil oldu.
Ancak sosyal medya platformlarının "şer" odağı, her bir musibette ortaya çıkıyor ve krizden faydalanıp felaketten nemalanarak ayrılık dumanını üflüyor. 

Ağın gölgeleri
Sudan'daki olayların felaketi, sahada yaşananlarla sınırlı kalmayıp gölgelerini örümcek ağının üzerine kadar uzatıyor.
Fitneyi tutuşturan amatörler, profesyoneller ve paralı askerler, bu gölgelerden faydalanıyor.  
Videolar, Facebook gönderileri, tweetler ve diğer sosyal medya platformlarındaki görüntüler, adeta doğru anı ve uygun koşulları gözleyen organize operasyonlar gibi bu ağda yayımlanıyor. 
Aniden patlak veren çatışmanın ardından Sudan'da alıkonan Mısırlı askerlerin yer aldığı ve bir virüs gibi yayılan videolar, Mısır ile Sudan arasında arzu edilmeyen gerilimi artırma çabalarının tek bileşeni değil.
Ancak belirli bir zamanda ortaya çıkmaları, çeşitli çevrimiçi platformlardaki trollerin çalışma biçimidir. Her zamanlamanın bir hedefi var ve her bir hedefte de bir fitne ateşlemek için şiddetli bir arzu. 

Askerler üzerinden gerilim
Mısırlı askerler "videosu" üzerine kurgulanan fitne; sokaklardaki cesetleri, hizmet dışı kalan hastaneleri ve yiyecek eksikliğine dair sivil endişeyi gözler önüne seren korkunç sahnelerin eşliğinde ve Sudan ufkunda güçlü bir şekilde beliren iç savaş hayaletinin temsil ettiği asıl olayın satır aralarında bir gerilime sebep oldu.
Tüm ihtimallere açık belirsiz bir yarın da cabası. Tüm bunlar sosyal medyanın, siyasi krizlerin alevlenmesi ve örümcek fitnelerinin körüklenmesindeki etkisine yeniden ışık tuttu. 
İnsanları rahatsız etme mesleği ya da hobisi ve nefret, kin ve ayrılık yayma gibi misyonlar, tekrar baş gösterdi.
Meslek veya hobi becerileri, fitne dolu ve saldırgan içeriğin bir "trol", "aktivist" ve hatta nefret yayma gönüllüsünün buluşuymuş gibi sunulmasını beraberinde getiriyor.
Mısırlı askerler krizi, özellikle Sudan'daki durumun şiddetlenmesine ve askerlerin videosunun ardından Mısır'daki öfke duygularının kabarmasına bakılırsa misyon için elverişli bir zemin sağladı. 

Hızlı tutuşan içerik
"Sosyal Medyadaki Siyasi Trollerin Rolünün Değerlendirilmesi" başlıklı bir akademik çalışma (2019) internet trollerini, görevleri çevrimiçi bir toplulukta kavga çıkarmak ve diğer kullanıcıları rahatsız ederek endişe uyandırmak olan kullanıcılar şeklinde tanımlıyor.
Amaç ise hızlı tutuşan içerik yayınlamak suretiyle fitne tohumları ekmektir. Son yıllarda siyasi kamuoyunu manipüle etmede uzmanlaşmış "örgütlü trol çiftliklerinin" rolü belirginleşti. 
Sosyal medya platformlarının hâkim olduğu bir zamanda siyasi kamuoyuna yönelik manipülasyon, yerel kamuoyunun etkilenmesi sınırlarında kalmayarak sınırlar ötesi kamuoyunun etkilenmesine kadar uzanıyor. Dünya, ağın birleştirdiği küçük bir köy değil mi zaten?!.
İnsanlığın, sosyal medya platformlarını mutlak iyilik, sınırsız fayda ve övgüye değer demokratikleşme olarak gördüğü kısa bir balayından sonra diğer yüz, kötülüğüyle her zaman kendini gösteriyor.
Bununla birlikte kriz, musibet ve felaket zamanlarında onun bu vücut gösterisi yoğunlaşıp tehlikesini artırıyor.
Ateşli duygulara oynayıp tırmanan korkuları kullanmak fitne, nefret ve ayrılık düzeyinde çifte meyve veriyor. 
Söz konusu araştırmaya göre sosyal medya, içeriği demokratikleştirmeyi ve sıradan kullanıcıya içerik üretimine katılma imkânı sağlamayı vadediyor.
Ancak bu vaade duygu yüklü olmak ve kullanıcıların duygularını gıdıklayabilmek için özel olarak yanlış bilgi ve özel görüşleri yayma şeklinde pek çok şeytani girişim ve çaba da eşlik ediyor.
Hedef kitle özellikle de bir krizin ya da deprem ve sel gibi büyük doğal afetler veya savaş ve çatışma gibi insani afetlerin pençesine düşmüş kullanıcılardır. 
Sudan'da birkaç gün önce patlak veren çatışmaya da birçok ağ patlaması ve ertelenmiş, doğmadan öldürülmüş ya da dondurulmuş ve bu olaylarla canlanma ümidi tazelenmiş olan hedefleri gerçekleştirmeye çalışan farklı taraflardan birçok girişim eşlik etti. 

Tekrar sıçramak için bir fırsat
İhvan-ı Müslimin'e (Müslüman Kardeşler) bağlı örümcek platformlar ve diğer medya kurumları, Sudan'daki kanlı olaylarda yeniden sıçramak ve bazılarının tarifiyle "siyasi İslam zehri saçmak" ve "Cemaatin hükümetinden kurtulmanın cezası olarak Mısır rejimi ve halkını baltalamak" için yeni bir fırsat ele geçirdi.
Sudan'daki Mısırlı askerlerin videosunun yayılmaya başlamasından sadece birkaç saniye sonra bu platformlar ve kurumlar faaliyete geçti.
Çoğu da aniden ve hiçbir uyarıda bulunmadan Mısır milliyetçiliği ve "ordunun şerefi" kisvesine büründü.
Bunlar, Cemaatin "manifestosu" önünde reddedilen ve her zaman önemsiz kalan iki kisvedir.
Zira bu Cemaatin önceliği, kendi programının uygulanması ve mürşidi ile üyelerine imkân tanınmasıdır. 
Cemaate bağlı platformlar ve kişisel hesaplar aracılığıyla ortaya çıkan tweetler, bloglar, görüntüler ve videoların büyük bir kısmının yem (trol) olduğu düşünülüyor.
Bu hesaplar, dehşete düşürücü Mısırlı askerler krizinin bulanık sularında avlanmayı kendine görev bildi.
İçeriğin müdahale edilmeden aynen tekrar edilmesi de bu içeriğin kaynaklarının, kendi bakış açılarını ortaya koyan gerçek kişiler ya da vazifelerini yerine getiren belirli kişiler olduğu gerçeğine ışık tutuyor. 

Nefretin yayılması
Bazıları nefreti ve fitneyi yayma işini kendi bağlamında anlamaya başladı. Siber cehaletin ortadan kaldırılması ve genel olarak internet ve özel olarak sosyal medya platformlarının içeriğinin doğruyu veya yanlışı kabul eden, yönlendirmeye tâbi ya da kişisel tutumlara ve çıkarlara boyun eğen bir şey olduğu konusundaki farkındalığın yaygınlaştırılması henüz emekleme aşamasında.
Nitekim sıradan kullanıcıların büyük bir oranı, kişisel hesaplar ya da bireye ait gibi görünen hesaplar ağında okuyup izlediklerinin esiri oluyor.

Peki ya medya platformları ağı? 
Son 25 yıl boyunca tartışma ve ayrılıklara yol açan birçok medya platformuna "Arap Baharı" olaylarının patlak vermesinin ardından bir grup daha katıldı.
Bu platformlardaki "basın mensuplarının" hesapları, musibetlerde aktif olan, felaketlerde büyüyen ve krizlerde ilerleme gösteren bir örümcek manzumesi teşkil etmeye başladı.
Sudan'daki kriz istisna olmayıp, bu manzumenin mahiyetini gösteren büyük bir örnektir. 

Fikirlere benzeyen başlıklar
"Mısır'ın güney sınırlarında neler olduğunu izleyin!", "Etiyopya'da bir darbe, Sudan'da bir iç savaş ve müdahil olan Mısır ordusu", "Mısırlı askerlerin aileleri hakkında detaylar" ve bunlar gibi her saat oluşturulup yüklenen binlerce dikkat çekici başlığa sahip bu videolar oldukça şaşırtıcı.
Elbette bunları izleyen, takip eden, doğrulayan ve belki şüpheyle karşılayan, paylaşıp yorum yapan ve yayılma tabanının genişlemesine katkı sağlayan insanlar da var. 
Çoğu, cep telefonu teknolojileriyle üretilen bu videolar kendilerini Sudan'da olup bitenleri yeteri kadar açıklayan malzemeler olarak sunuyor.
Fitne zehri ve bölücülük takozu içine genellikle ustaca ve kurnazlıkla sokuluyor. Bunun neticesinde "bu halkın şu halka kötü davranması", "şunun bundan nefret etmesi", "onların kibri", "şunların üstünlüğü", "komşunun komşusundan farklı kimliği", iki tarafın uyuşmazlığı, unutulmuş sınır çekişmeleri, o tarafın şu bölgesel güçlerle bu taraf aleyhine ilişki kurması gibi söylemler ve sıradan alıcıya sirayet eden imalar; bir bilgi ya da sağduyulu bir analiz kılığında kamufle olmuş bir anlatı gibi görünüyor. 

Sudan'da neler oluyor?
"Sudan'da neler oluyor?" Bu sadece, her yerdeki geleneksel medya platformlarının Sudan'da olup bitenleri Sudan'da faaliyet gösteren platform ve devletin bulunduğu noktaya göre açıklamak üzere hazırladığı haberler bütününün başlığı değil.
Aynı zamanda sıradan vatandaşların, Sudan'daki çatışmayı analiz ettiği binlerce videonun da adı.
Bu analizlerin bir kısmı, bilgi ve tecrübe iddiası bir yana görüş bulanıklığı ve belirsizliği bakımından "Allah'ın hakkında ayet indirmediği şey" başlığı altına toplanıyor.
Diğer bir kısmı da ister rezilce bir cehalete ister aşırı bir temenniye dayalı olsun uydurma ve yalan olarak tanımlanabilir.
Üçüncü bir kısım ise orada haber olarak aktarılan ve burada analiz olarak yayınlanan şeylerin geri dönüştürülüp karıştırılması ameliyesinin bir ürünüdür; orijinal bir malzeme gibi görünür, asılları ise dürüsttür. 
Yukarıdakilerin tümü, bilgi ya da yarı bilgi kaynaklarının büyük bir kısmını oluşturur.
Başka bir deyişle ister Sudan'ın kendi içinde bir tıkanıklık oluşturmak ister Sudan ile diğer ülkeler, özellikle de Mısır arasında ara bozuculuk yapmak amacıyla kullanılan temel araçlardan biridir. 
Kamuoyunu etkilemeyi hedefleyen siyasi sosyal medya savaşları, halihazırda sistematik bir hal aldı.
Ancak tıkanıklık oluşturup bunu büyütme konusundaki zehirli etkileri ve yeteneklerine rağmen bunlar hâlâ oyuncuların, savaşı üretenlerin kurallarına tâbi olduğu sistematik savaşlardır.
Cihazlarının tuşlarına basan ve sadece kendilerini temsil eden sosyal medya kullanıcıları ise Allah rızası için veya bir görüş kimlik, öfke, endişe ve umut ifade etmek ya da sadece fikir beyan etme, yani doğuştan sahip olduğu bir hakkı kullanma zevkini tatmak adına tweet atıyor, blog yazıyor ve tuşlara basıyor.
Ancak bazı kişilerin yanlış zamanlama, tehlikeyi değerlendirmede hassasiyet eksikliği, kamu yararını tam anlayamama ve devletlerin akıbeti, halkların ilişkileri ve tüm bölgenin kaderi pahasına da olsa görüş bildirme hâkimiyeti konusunda sıkıntı yaşadığı görülüyor. 

"Sorumsuz" kullanım
Mevcut Sudan krizinde bazıları tarafından "sorumsuz" sosyal medya kullanımı, sosyal medya platformlarına dair yeni bir bölümü gündemimize taşıyor.
Sosyal medya artık sadece "bahar" gösterilerinin ve devrimlerinin motoru değil.
Ayrıca ilan edilmemiş, kamuoyunu bir tarafı diğeri aleyhine desteklemeye yönlendirmek için gizli bir motor rolüyle yetinmedi.
Herkes için ifade özgürlüğü aracı ve bir bilgi sağlayıcı olduğu şeklinde ilan edilen yüce amacına da ihanet etti.
Bir barış veya savaş aracı olma yeteneğine de keza. Kendini daha ziyade devletler arasındaki ilişkileri yıkmak için bir balta ve ulusal lavlar ile sınır ötesi gerilim sellerini şiddetlendirecek bir unsur olarak takdim ediyor.
Mevcut gerçek bahis ise felaketzede halkların sağduyusuna ve komşu ülkeler için zamanlama ve koşulların iyi seçimine kalıyor.
Kimileri, "platform diplomasisinin" olayları alevlendirmek yerine yatıştırmada bir rol oynaması için çağrıda bulunuyor.
Özellikle de Sudan ve tarihin bir araya getirip coğrafyanın birleştirdiği komşu ülkelerin ölçüsüz bir yazı, yersiz bir tweet ya da Allah'ın hakkında ayet indirmediği bir video tufanıyla ayrışmaları hiç akıl kârı değil. 

Independent Arabia



Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
TT

Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)

 

Trablus'ta gece saatlerinde rakip silahlı gruplar arasında çıkan şiddetli çatışmalarda en az altı kişi ve güçlü bir silahlı grubun lideri öldürüldü. Çatışmalar dün salı günü şafak vakti “istikrarın yeniden sağlandığının” duyurulmasıyla sona erdi.

Acil Durum ve Tıp Merkezi salı günü yaptığı açıklamada, “Güney Trablus'taki yoğun nüfuslu Ebu Selim bölgesi civarındaki çatışmaların yaşandığı yerden altı kişinin cesedinin çıkarıldığını” söyledi.

Pazartesi günü başlayan ve saatlerce süren, makineli tüfekler ve roketatarlar da dahil olmak üzere ağır silahların kullanıldığı çatışmalarda başka olası can kayıpları ve yaralanmalar bildirilmedi.

Yerel medya araçları Ganiva lakaplı Abdulgani el-Kikli’nin öldürüldüğünü bildirdi. İstikrarı Destekleme Birimi Başkanı olan Kikli, 2011'den bu yana Trablus'un önemli bölgelerini kontrol eden en önemli silahlı grupların kilit liderlerinden biri.

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi'ne bağlı gibi görünen İstikrarı Destekleme Birimi, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları tarafından güvenliğinin sağlanması gereken devlet kurumları ve hayati öneme sahip tesisler üzerinde kontrolünü zorla dayatan en önemli silahlı gruplardan biri.

AFP'nin doğruluğundan emin olamadığı görüntüler, Kikli'nin yerde yattığını ve yakın mesafeden vurulduğu gösteriyor.

Analist Celal Harşavi, Ganiva'nın yeğeninin, “Trablus'taki silahlı grupların en güçlü ve etkili liderlerinden biri” olan adamın pusuya düşürüldüğünü söylediğini aktardı.

Harşavi, “Kikli’nin bankalar, telekomünikasyon, idareler ve hatta üst düzey diplomatik görevler gibi kilit pozisyonlara kendisine sadık kişileri atayabildiğini” açıkladı.

Salı günü okullar ve Trablus Üniversitesi güvenlik önlemleri kapsamında ikinci bir duyuruya kadar eğitime ara verdiler. Daha sonra Üniversite çarşamba gününden itibaren eğitime yeniden başladığını duyurdu. İçişleri Bakanlığı, “Vatandaşlar ile memurlara işlerine dönme” çağrısı yaparak, durumun “güvenli ve istikrarlı” olduğunu vurguladı.

Pazartesi akşamı uçaklar Trablus Havalimanı'ndan başkentin 200 kilometre doğusunda bulunan Misrata'daki güvenli bir yere nakledildi ve çok sayıda uçuş bu şehre yönlendirildi. Daha sonra havalimanına uçuşlar yeniden başlatıldı ve Mitiga Uluslararası Havalimanı hava sahası da açıldı.

Nüfuz haritasındaki değişim

Pazartesi akşamı Libya'nın başkentinde güçlü bir silahlı grubun liderinin öldürülmesi, saatlerce süren şiddetli çatışmalara ve grubunun kalesinden çıkarılmasına yol açtı. Bu durum, Trablus hükümetiyle ittifak halindeki silahlı grupların nüfuzunun güçlenmesiyle sonuçlanabilir.

Yıllardır Trablus'un geniş bir bölümünü kontrol eden Kikli'nin öldürülmesi, bundan daha geniş bir bölgenin istikrarı açısından da sonuçlar doğurabilir.

Libya önemli bir enerji ihracatçısı olup uzun süredir rakip doğulu ve batılı silahlı gruplar arasında bölünmüş durumda. Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşmak isteyen göçmenler için bir hareket noktası ve bölgedeki rakip güçlerin mücadele alanı konumunda. Libya çatışması Rusya, Türkiye, Mısır ve BAE'yi de kendine çekti.

Kikli'nin öldürülmesinin ardından Ulusal Birlik Hükümeti, Başbakan Abdulhamid Dibeybe'nin düzensiz silahlı gruplar olarak adlandırdığı gruplara karşı güvenlik operasyonunun tamamlandığını duyurdu. Kikli'ye bağlı militanlar cezaevlerini yönettiler ve bakanlıklarda, devletin mali kuruluşlarında görevler üstlendiler.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Tarık Megerisi, “Ganiva, Trablus'un fiilen kralıydı. Takipçilerinin bir kısmı İç Güvenliği kontrol ederken, diğer bir kısmı da Merkez Bankası'ndan yapılan nakit transferlerinin dağıtımını kontrol ediyorlardı. Ayrıca birçok kamu şirketi ve bakanlık da kontrolleri altındaydı” dedi.

Trablus'ta otoritenin güçlenmesi, son yıllardaki kendisini zorla görevden alma girişimlerinin ardından Türkiye'nin müttefiki ve Ulusal Birlik Hükümeti'nin Başkanı Dibeybe’yi de güçlendirecek. Aynı zamanda Doğu Libya'daki silahlı gruplarla kapsamlı çatışmadaki pozisyonunu destekleyecek.

Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti'ne bağlı silahlı gruplar, Kikli başkanlığındaki İstikrarı Destekleme Birimi'nin uzun süredir elinde tuttuğu bölgeleri ve üsleri hızla ele geçirdi. Ele geçirilen bölgeler arasında örgütün kalesi olan Ebu Selim bölgesi de yer alıyordu.

Kikli'nin devrilmesiyle birlikte Savunma Bakanlığı'na bağlı ve Dibeybe ile müttefik grupların, özellikle de Mahmud Hamza komutasındaki 444. Tugay ile 111. Tugay ve Misrata'dan gelen Ortak Harekât Gücü’nün daha büyük bir rol üstlenmesi mümkün.

Dibeybe'nin müttefiklerinin birleşmesi, Batı Libya'nın, komutan Halife Hafter'in on yıl önce rakiplerini tasfiye ederek ve diğer grupları kendi kontrolüne girmeye zorlayarak iktidarı ele geçirdiği Doğu Libya’ya benzemesine yol açabilir.

Atlantik Konseyi araştırmacılarından İmadeddin Badi, “Bu, Trablus'ta daha önce görülmemiş düzeyde bir saha kontrolünün önünü açıyor ve silahlı grupların sayısının azaltılmasını sağlıyor” dedi.

Libya, Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden bu yana bölünmelerle boğuşuyor. Ülke iki hükümet tarafından yönetiliyor: Biri uluslararası toplum tarafından tanınan ve Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Trablus'taki hükümet, diğeri ise doğuda Usame Hamad’ın başkanlık ettiği ve Meclis ile Mareşal Halife Hafter tarafından desteklenen hükümet.