Mısır’dan depremlerin erken uyarılmasında yapay zeka adımı

Riskleri azaltmak için otomatik olarak devreye giren ihtiyati tedbirler hayata geçirildi.

Depremlerin erken uyarılmasında yapay zekadan yararlanılabileceği belirtiliyor. (Journal “Geoscience Frontiers”)
Depremlerin erken uyarılmasında yapay zekadan yararlanılabileceği belirtiliyor. (Journal “Geoscience Frontiers”)
TT

Mısır’dan depremlerin erken uyarılmasında yapay zeka adımı

Depremlerin erken uyarılmasında yapay zekadan yararlanılabileceği belirtiliyor. (Journal “Geoscience Frontiers”)
Depremlerin erken uyarılmasında yapay zekadan yararlanılabileceği belirtiliyor. (Journal “Geoscience Frontiers”)

Mısır, ‘riskleri azaltmak için otomatik ihtiyati tedbirleri etkinleştirerek’ depremleri erken uyaran bir yapay zekâ kullanmayı amaçlıyor. Mısır Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Câd el-Kâdî, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mısır, depremlerin erken uyarısında yapay zekâdan yararlanma yönünde pratik adımlar atıyor. Şu an Mısır Ulusal Sismik Ağı'nda yapay zeka sisteminin (algoritmaların) depremlerin erken uyarısını etkinleştirmek için kullanılması çalışmalar devam ediyor. Bu uygulama sayesinde depremin şiddetini büyük ölçüde azaltan ve insan hayatını kurtaran bazı acil önlemler otomatik olarak harekete geçirilebiliyor.”
Kâdî açıklamasının devamında bu yaklaşımın, Mısır'ın 2030 vizyonuna ve sürdürülebilir kalkınma stratejisine, özellikle de çevresel sürdürülebilirlik, risklerle ve doğal afetlerle yüzleşebilme hedefine hizmet ettiğini ve ulusal güvenliğin korunmasını sağladığını vurguladı.
Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırmaları Enstitüsü Depremler Bölümü'nde yapay zekâ konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Ömer es-Saîd de “Depremlerin erken uyarılmasında yapay zekânın kullanılmasına yönelik ilk adımlar, ulusal deprem ağındaki istasyon sayısının artırılmasıyla başladı” dedi. Saîd, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ulusal Sismik Ağa bağlı istasyon sayısı 100'e çıkarıldı ve bu istasyonlar yapay zeka algoritmalarında kullanılacak günlük verileri sağlıyor. Depremlerin ilk dalgasını tespit etmek için yapay zekanın eğitimi devam ediyor.”
Depremlerin algılanamayan ilk dalgası, insanların hissettiği yıkıcı dalgadan birkaç saniye önce geliyor ve büyük miktarda veri ile desteklenen algoritmalar bu dalgayı tespit edebiliyor. Örnek olarak, Japonya'da yürürlükte olan bir sistem, depremin yerini ve gücünü belirleyebiliyor.
Saîd konuya dair şunları söyledi:
“Japonya'daki erken uyarı sistemleri elektrik, su, gaz ve yol şebekelerine bağlı, böylece ilk deprem dalgası algılandığında otomatik olarak kapatılıyor. Depremden etkilenmesi muhtemel bölgelerdeki vatandaşlara cep telefonlarından mesajlar da gönderiliyor.”
Mısır her ne kadar deprem kuşağında olmasa da Saîd, bilimin tüm sorunlara çözüm üretmeye hazır olması gerektiğini vurguladı. Japonya'da olduğu gibi bu bilimin uygulama sorumluluğunun enstitünün yetki alanına girmediğini kaydetti.
Saîd ve enstitüden bir araştırma ekibi son olarak Çin'de düzenlenen ‘Yapay Zeka ile Deprem Tahmin Organizasyonu’ yarışmasında birincilik kazanmayı başarmıştı. Bu yarışmada yapay zekâ algoritmaları depremleri tahmin etmek gibi başka bir amaç için kullanılıyordu ve bir algoritma, deprem istasyonları tarafından sağlanan verileri okuyacak şekilde geliştiriliyordu. Bunun ardından depremlerin önerilen zamanlaması, yerleri ve şiddetleri hakkında bir tahminde bulunuyordu.
Saîd, Çin’deki yarışmaya dair şunları söyledi:
“Çin'deki bu yarışma her yıl düzenleniyor. Çin'deki (Yunnan) ve (Sichuan) bölgelerinde kurulan 120 deprem istasyonundan sağlanan verilerin kullanıldığı 2022 yarışmasının sonuçları geçtiğimiz mart ayında açıklandı. Makine öğrenimine dayalı bir algoritmayı eğiterek haftalık olarak depremlerin meydana gelip gelmeyeceğinin tahmin edilmesi amaçlanıyor. Algoritma, depremler meydana gelmeden önce proaktif sinyalleri belirleyebildiğinden ve beklenen bir deprem olması durumunda, meydana geldiği yerini tahmin edebiliyor. Meydana gelen depremin konum ve gücü ile ilgili tahmin ne kadar yakınsa yarışan ekiplerin kazanma ihtimali de o kadar büyük oluyor. Yarışmayı bu sene kazanan Mısırlı ekip yüzde 70'lik bir doğruluk elde etmeyi başardı.”
Ulusal Astronomi ve Jeofizik Araştırmaları Enstitüsü Deprem Bölümü Başkanı Şerif el-Hadi de konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Yapay zekanın yönettiği ulusal sismik ağ, şu anda maden ve taş ocaklarındaki patlamalar gibi bazı endüstriyel sarsıntıları izleyen algoritmalar uyguluyor. Yapay zekâ kullanılarak, kazı çalışmalarından kaynaklanan çatlak ve kırıkların yerleri de belirleniyor. Bu endüstriyel depremlerin izlenmesi ve yerlerinin ve güçlerinin belirlenmesi, bireyleri ve toplumu depremden büyük ölçüde koruyacaktır. Çünkü bu endüstriyel bir iş.”



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news