Sudan’da Burhan ve Hamideti savaşının jeopolitik atmosferi

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (sağda) ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti).
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (sağda) ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti).
TT

Sudan’da Burhan ve Hamideti savaşının jeopolitik atmosferi

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (sağda) ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti).
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (sağda) ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti).

Dünyanın birçok yerinde dünyanın en güzel giysileriyle kendini yenilediği bahar mevsiminin gelişi, bazı insanların hayatını cehenneme çeviren bir baharla aynı zamana denk geliyor. Bu insanlar ya kendi ülkesinde yerinden edildi ya da yakın veya uzak demeden başka ülkelere mülteci olarak gitmek zorunda kaldı.
Bu durum çöken Arap ülkeleri için şu modellerin şekillenmesine yol açtı:
* De Jure (yasal olarak), bu ülkeler uluslararası topluluğun bir parçasıdır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Şartı'nda belirtildiği gibi tam egemenliğe ve meşru müdafaa hakkına sahiptir.
* Fakat De Facto (De Jure’nin tam tersi) bambaşka bir gerçeği yansıtıyor. De Facto ülkelerde bölgesel ve küresel çatışmalar yaşanıyor. Merkezi hükümetleri var ama ülkeyi onlar yönetmiyor. Meşru devlet çerçevesi dışından birçok oyuncuları ve dış mihrakların emrinde faaliyet gösteren milisleri var.
Özetle ‘Arap Baharı’ bitti. Tıpkı Avrupa'da 1848 yılında ‘Milletler Baharı’, 1968 yılında ‘Prag Baharı’ sona erdiği gibi.

İç savaş
Bir ülkede iç savaş, küresel sistemin bileşimine ve içindeki güç dağılımına göre başlar ve biter. Soğuk Savaş'ta iç savaşlar vekaleten yürütülürdü ve bir tarafın diğerini yenmesi ve ardından iki güçlü taraftan birinin safına geçmesi gerekiyordu.
Dünya düzeninin tek taraflı olduğu dönemde, yani Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, iç savaşları yönetme ve bitirme görevini ABD üstlendi. Çoğu uzlaşılara arabuluculuk yaptı. Ancak 11 Eylül 2001 olayları ve ABD'nin teröre karşı savaş açmasından sonra, ABD'nin özellikle Ortadoğu'ya müdahalesi, bazı iç savaşların ana faktörü oldu.
Bugün, Ukrayna savaşı gibi süper güçler arasındaki çatışmanın yeniden başlamasıyla dünya, en çok da krizlerin çözümü için görevlendirilen ya da bu konuda istekli olan bir tarafın olmadığı tam bir dengesizlik dönemine girmiş durumda. Şu an Sudan’daki savaşta da bu durum söz konusu.
İç savaşların nasıl sona erdiğine dair araştırmalarda şu maddeler sıralanıyor:
* İç savaşın süresi yaklaşık 10 yıldır.
* İç çatışmanın tarafları ne kadar çoksa, çözüm o kadar zor olur.
* İç savaşa dış müdahale ne kadar büyük olursa, savaş o kadar uzun sürer ve çözümler bir o kadar karmaşıklaşır.
* Lübnan örneğindeki gibi bir ülkedeki iç savaş sayısı ne kadar çoksa, tekrarlanma olasılığı da o kadar fazladır.
* Bir ülkede iç savaşın yeniden çıkma olasılığı, daha önceki iç savaşın nasıl sona erdiği ile doğrudan ilgilidir.
* Bir galip ve bir mağlup olmadıkça iç savaş tamamen sona ermez.
Sri Lanka'daki iç savaş, hükümet güçlerinin 2009 yılında Tamil isyancılarını yenmesiyle sona erse de insani boyutu çok fazlaydı. Buna karşın savaşın yeniden başlaması olasılığı sıfıra yakındır.

Yukarıdaki maddelere göre Sudan iç savaşı
Sudan, kesintisiz bir istikrarı hiç görmedi. Bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana 5 başarılı, yaklaşık 32 başarısız askeri darbe girişiminin yanı sıra, ayrılmalarından önce Güney Sudan’daki ve Darfur bölgesindeki iç savaşlara tanık oldu. Dolayısıyla ordu, Sudan'daki siyasi ve sosyal yaşamda kalıcı bir varlığa sahip. Bunun yanında Sudan'da iç savaşlar tekrar etti.
Sudan'ın sorunu, etnik çeşitliliğinin yanı sıra geniş coğrafi alana (Ukrayna'nın 3 katı büyüklüğünde) sahip olmasından kaynaklanıyor. Ülkede farklı dil ve kültüre sahip 57 etnik kökene bölünmüş 570 kabile yaşıyor. Sudan'da 114 yazılı ve sözlü dil kullanılıyor. Sudan'ın bir diğer sorunu ise çevresinin çatışma bölgeleriyle sarılı olmasıdır.

Mevcut savaşın rutini
Sudan’da Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) arasındaki savaş normal rutine girdi. Çatışmalar, ateşkes, ardından ateşkesin ihlali ve karşılıklı suçlamalar… Savaşın devam etmesi, artık içeride çözülemeyeceği, Burhan ve Hamideti’nin güçlü yanlarını diğerine karşı kullanmaya çalışacağı ve diğerinin zayıf yönlerine odaklanacağı anlamına geliyor. Çatışmalar, şu an başkentin belli başlı noktalarında yoğunlaşmış durumda. Diğer bölgelere henüz sıçramadı. Orgeneral Burhan komutasındaki Sudan ordusu tarafından temas hatlarının kurulduğunu ve piyadelerin sahaya indirildiğini görüyoruz. Piyadeler, mekanize piyade, motorlu piyade, komando, hudut, tanksavar, havan ve hava indirme birlikleri olarak görev yaparlar. Piyadelerin sahaya çıkması ise savaştaki en tehlikeli gelişmedir.
Sudan ordusunun hava desteğini şehirlerin içinde kullanamamasının nedenlerine gelirsek; ordu, modern havacılığa ve akıllı mühimmata sahip değil. Bununla beraber şehir içinde büyük zarara yol açacağından kullanılamıyor. Zira bu durum, Sudanlıların orduya olan bakış açısına olumsuz yansıyabilir. Dolayısıyla hava kuvvetleri, başkent Hartum dışından, özellikle HDK’nın kalesi Darfur’dan gelen takviye güçleri vurmak için şehir dışında kullanılacaktır. Bu durumda Hamideti komutasındaki HDK, orduyu hava üstünlüğünden mahrum bırakmak için şehirlerin içinde savaşmaya çalışabilir.

Ciddi sinyaller
Geçtiğimiz saatlerde Sudan’daki bu savaşın bazı tehlikeli göstergeleri ortaya çıktı. Bunların en önemlileri şunlardı:
1 - Sudan'da varlıkları bulunan ülkelerin çoğu, mevcut güvenlik durumu çerçevesinde yaşanan askeri çatışmaların karmaşıklığını kabul ederek Sudan'daki diplomatik misyon çalışanlarını ve vatandaşlarını tahliye etmesi iyiye işaret değil.
2 – Burhan ile Hamideti arasındaki çatışmanın devam etmesi iç savaşa neden olabilir. Bu da savaşı daha da zorlaştıracak olan dış müdahaleye yol açabilir.
3 - Son olarak, çatışmalar şu an küresel sistem liderliğinde boşluğun olduğu bir dönemde patlak verdi. Bu boşluğun olması  krize çözüm bulunmasını zorlaştırırken, Sudan'daki krizin şu an rekabet halindeki dünya güçleri için bir öncelik olmadığını hatırlatıyor. Bu güçlerin şu anki önceliği Hint-Pasifik bölgesi ve Ukrayna'daki savaşın sonuçlarının ne olacağıdır.
Örneğin Sudan savaşı, bir çözüm bularak değil de bu savaşı ve devamını tarifelendirerek çatışan tüm büyük taraflara fayda sağlayabilecek jeopolitik bir detaydır. Batı medyasının Sudan’daki çatışmaları nasıl gördüğü, Sudan’daki çatışmaların süper güçler açısından bir detay olduğunun kanıtıdır. Batı medyası, Sudan’da yaşananları kamuoyuna günlük ve normal bir haber olarak aktarıyor.

*Bu inceleme bir askeri analist tarafından Şarku’l Avsat için kaleme alındı.



Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
TT

Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)

Hamas bugün yaptığı açıklamada ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in askeri baskısının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan temasların bir ‘meyvesi’ olduğunu bildirdi.

Hamas'tan yapılan açıklamada, “Edan Alexander'ın geri dönüşü, Siyonist saldırganlığın ya da askeri baskı yanılsamasının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan ciddi temasların ve arabulucuların çabalarının bir meyvesidir” denildi.

Hamas dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Körfez turu öncesinde Gazze Şeridi'nde tutulan Edan Alexander'ı serbest bıraktı. 21 yaşındaki Alexander, 19 aydan uzun bir süredir Gazze Şeridi'nde tutuluyordu ve ABD vatandaşlığına sahip yaşayan son esirdi.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail Başbakanı’nın söylediğinin aksine İsrail'in askeri baskısının değil, Washington'la yapılan ‘ciddi temasların’ bir sonucu olduğu belirtildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Alexander'ın dönüşünü ‘sıcak’ bir şekilde karşıladı ve ‘İsrail hükümetinin yaşayan ya da ölü tüm esirleri ve kayıp kişileri geri getirmeye kararlı olduğunu’ vurguladı. Netanyahu, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail devletinin askeri baskısı ve Trump'ın ‘siyasi baskısı’ sonucunda gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu.

İsrail ordusu, 7 Ekim saldırısı sırasında kaçırılan 251 esirden 57'sinin halen Gazze Şeridi'nde tutulduğunu, bunlardan 34'ünün öldüğünü açıkladı. Ayrıca Hamas, 2014 yılından bu yana bir İsrail askerinin cesedini elinde tutuyor.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre savaşın başlamasından bu yana Gazze Şeridi'nde çoğu sivil olmak üzere en az 52 bin 862 Filistinli hayatını kaybetti. Bunların 2 bin 749'u yaklaşık iki ay süren kırılgan bir ateşkesin ardından İsrail'in 18 Mart'ta saldırılarına yeniden başlamasından sonra yaşamını yitirdi.