Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Nehirler, verimli topraklar ve altın madenleri ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
TT

Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)

Halid el-Kassar
Sudan'daki kanlı askeri çatışmanın ilk haftası, Birleşmiş Milletler (BM), uluslararası kuruluşlar ve Paris Kulübü’nün yaklaşık dört yıldır düzeltmeye çalıştığı ekonomik göstergelerin iyileşeceğine dair umutlara ve iyimserliklere ölümcül bir darbe indirmeye yetti. Ama en önemli ve en ciddi rakamlar kanla yazılan rakamlardır. Bu makale kaleme alındığı sırada Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre Sudan ‘da ölü sayısı 459’a, yaralı sayısı ise 4 bin 75’e ulaştı. Tüm bunların yanı sıra yine WHO’nun aktardığı verilere göre binlerce sivil yerinden edilirken 10 bin kişi Güney Sudan'a kaçtı.
Bu, uluslararası toplumla uzlaşan ve Sudan'ın 56 milyar dolar olan borcunun 50 milyar dolarından (yaklaşık yüzde 90'ı) muaf tutulduğu 2021 haziranında yapılan anlaşmaya yanıt vermesini sağlayan uzman bir ekonomist olan Abdullah Hamduk liderliğindeki sivil hükümete karşı 25 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen darbenin üzerinden geçen 18 ay içinde birçok aksiliğin, maddi ve manevi olumsuzlukların ardından yeni acı bir darbe oldu. Oysa borçların yüzde 90’ının silinmesi, dört milyar dolarlık hibe ve yeni krediler almaya hazırlanan ülkenin umutlarını yeniden yeşertmişti. Her şey yeniden felç olana ve ülke başladığı noktaya geri dönene kadar bu hibe ve kredilerin küçük bir kısmı harcandı.
Ne var ki iyimserliklerin ülkesi yeniden ekranların ve gazetelerin ön sıralarına geri dönmüş, ilk uğursuz haberleri Arap dünyası ve Afrika ülkelerinin gündemini işgal etmişti. Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dakalu (Hamideti) insani, askeri ve ‘altın’ imkanları ve dünün iki müttefiki olan Burhan ve Hamideti arasında ortaya çıkan gerilim çerçevesinde kısa sürede çözülecek gibi görünmeyen bu durumun iç savaşa dönüşme ihtimali artıyor!
“18 milyon insan, yani Sudan nüfusunun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor„

Zorlu insani durum
Ama nehirlerin, verimli toprakların, Mavi Nil ile Beyaz Nil’in, altın ve gümüşün ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?
Sudan, 1,8 milyon kilometrekareden fazla bir alanda yaklaşık 48 milyon nüfusuyla dünyanın en fakir ekonomilerinden biri olarak sınıflandırılıyor. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 2022 yılında yayınladığı rakamlara göre ülkede kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) bin doları geçmiyor. Dünya Bankası'na göre işsizlik oranı ise 2021 yılında yüzde 19'un üzerine çıktı.
Sudan'ın çoğu bölgesindeki insani durum son çatışmalardan önce dahi felaket seviyelerine ulaşmıştı. Sudan'ın borçlarının büyük çoğunluğunun silinmesine ve yaklaşık 2,5 milyar dolarlık fondan fon sağlanmasına rağmen, ülkede art arda yaşanan huzursuzluklar, geçmiş yıllarda yoksulluk oranlarının toplam nüfusun yüzde 56'sından fazlasına yükselmesine katkıda bulundu.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 18 milyon insan, yani nüfusun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle sürekli bir açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Başında gıda, sağlık ve eğitimin geldiği hayati öneme sahip insani yardımlara şiddetle ihtiyaçları var. Bu tahminler, 2023 yılı Sudan'daki İnsani İhtiyaçlara Genel Bakış Raporu'nda belirtilenlerle örtüşüyor. Sudan'daki insani yardıma muhtaç kişi sayısı 15,8 milyon kişiye ulaşırken bu, 2011 yılından beri Sudan’ın en yüksek rakamını kaydettiği 2022 yılına kıyasla 1,5 milyonluk bir artış anlamına geliyor. Rapora göre 2023 yılında yardıma muhtaç olan insanların dörtte biri beş yaşın altındaki yaklaşık 4 milyon çocuk, hamile ve emziren kadınlar, hayatlarını tehdit eden yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya kalacaklar.

“Ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'ı bankacılık sisteminin dışında kalıyor, Sudan Merkez Bankası döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oluyor ve büyüme bir daralmadan toparlanıp, askeri darbeler nedeniyle başka bir daralmaya dönüşüyor"

Ekonomi: Çekimser büyümede daralma
IMF, Burhan ile Hamideti arasındaki çatışmanın başlamasından önce Sudan'ın savaşlar ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri nedeniyle 2023 yılında yüzde 1,2'lik zayıf bir ekonomik büyüme kaydetmesini bekliyordu. Ekonomi, Sudan’ın borçlarının kısmen affedilmesinin ardından 2021 yılında yüzde 0,5'lik büyümeye tanık oldu. Aynı yıl ekim ayında gerçekleşen askeri darbe ve ordunun iktidarı ele geçirmesinin ardından 2022 yılında yaklaşık yüzde 2,5 oranında küçüldü. Bu yüzdeler, Arap bölgesi ve Afrika kıtasının bütünü içindeki en zayıf oranlar arasındadır.
Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi tarafından 2023 yılının nisan ayında açıklanan bir rapora göre ülkedeki petrol rezervlerinin dörtte üçünü elinde tutan Güney Sudan'ın 2011 yılında ayrılması, rejimin mali gelirlerinin yarısını ve uluslararası yükümlülüklerini ödeme gücünün yaklaşık üçte ikisini kaybetmesine yol açtı ve bunun sonucunda ekonomi yüzde 10 küçüldü.
Uzmanlar, ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'nı bankacılık sisteminin dışında olduğundan, Sudan’ın finans ve bankacılık sistemindeki zayıflıktan mustarip olduğuna dikkat çektiler. Sudan Merkez Bankası ise darbe sonrasında geçiş dönemi hükümeti için özellikle ABD’den yapılması planlanan milyarlarca dolarlık uluslararası yardımın kesilmesinin ardından döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oldu.
“Enflasyon ve fiyat artışlarının yüzde 359’u 2021 yılında olmak üzere yıllardır dünyanın en yüksek oranlarına ulaşmasının ardından, IMF’nin ülkedeki enflasyonun 2023 yılında yaklaşık yüzde 71,6'ya düşeceğine dair iyimser beklentileri çatışmaların ortasında kaldı„

Enflasyon ve para birimi
Sudan para birimi liradaki bozulma, Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana daha da kötüleşti. 2011 yılından önce bir Sudan lirası 40 ABD dolarının altındaydı. 2021 yılındaki geçiş dönemi hükümeti döneminde dolar 450 liraya kadar çıkmış, birkaç aylığına istikrar kazanmıştı. Para birimi askeri darbeden sonra da düşmeye devam etti. Darbeden beş ay sonra değerinin yaklaşık yüzde 40'ını kaybetti.
Ordu liderliğindeki yetkililerin, başta 2022 yılının mart ayında ekonomik acil durum komitesinin kurulması ve para birimindeki dalgalanma ve ticari bankalardaki döviz kurunun günlük olarak belirlenmesi ve karaborsadaki döviz simsarlarını tutuklama yetkisi verme kararı olmak üzere aldığı önlemlere rağmen bu adımlar, şu ana kadar dolar doların yaklaşık 570 liradan işlem gördüğü Sudan para birimindeki bozulmayı frenleyemedi.
Öte yandan IMF’ye göre 2021 yılında fiyatların yüzde 359'un üzerinde artmasıyla ülkedeki enflasyon rekor seviyelere ulaştı. Bu, IMF’nin, enflasyonun 2022 yılında yüzde 139'a, 2023 yılında yüzde 71,6'ya düşeceğine dair çatışmaların ortasında kalan iyimser beklentilerinin aksine, dünyadaki en yüksek oranlardan biri.

Boşa harcanan servet
Sudan’ın altın madenleri, dünyanın en iyileri arasındaki kalitesi ve konsantrasyonuyla ön plana çıkıyor. Sudan Madenler Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre Sudan, yılda 90 ila 120 tonla kara kıtadaki sarı metalin en önemli üreticilerinden biri. Sudan, 2022 yılında dünyanın ilk on beş altın üreten ülkesi arasında yer aldı. Sudan, Afrika ülkelerinden Gana ve Güney Afrika’nın ardından üçüncü sırada yer alırken, onu Mali ve Burkina Faso takip ediyor. Neredeyse eşit oranda üretim yapan Güney Sudan ayrılmasaydı Sudan bu listenin başında yer alacaktı. Sudan'ın altın rezervleri 1550 tona ulaşıyor. Sudan Merkez Bankası'na göre 2022 yılında 4,36 milyar dolarlık toplam ihracatın yüzde 46'sını iki milyar dolar değerinde 34,5 ton altın oluşturuyordu.
Şarku’l Avsat’ın  Reuters'tan aktardığı habere göre art arda patlak veren çatışmaların ve krizlerin altında ezilen Sudan, altın üretiminin yüzde 80 gibi yüksek bir kısmını kontrol eden organize kaçakçılık faaliyetleri nedeniyle bu servetten yararlanamadı. Bu yüzden devletin genel bütçesi ağır kayıplar verdi. İngiliz The Telegraph gazetesi, Moskova'nın son yıllarda Sudan'dan yasadışı yollarla yüzlerce ton altın kaçırmayı başardığına işaret ederek Kremlin'i ülkenin devasa madencilik sektöründeki en büyük yabancı oyuncu olarak tanımlıyor.

“Sudan'ın 1550 ton civarında altın rezervine sahip olmasına rağmen Burhan-Hamideti gerilimi ve art arda gelen krizlerin altında ezilen Sudan, altın kaçakçılığı yüzünden bu servetten yararlanamadı!"

Güney Sudan’ın ayrılmasının yol açtığı aksilikler ve petrol rezervindeki kayıp
ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre Güney Sudan'ın ayrılması birkaç ekonomik gerilemeye yol açtı. Bunlardan ilki, Sudan'ın petrol rezervlerinin yüzde 75'inin Güney Sudan'a geçmesiydi. Sudan hükümetinin gelirlerinin yarısından fazlası ve ülke ihracatının yüzde 95'ini oluşturan petrol gelirlerindeki kaybın kaynağı bu olsa da sektör hayati bir rol oynuyor ve bu rol petrol üretim sahalarının çoğu ortak sınırları aşan iki ülkeyle yakından ilişkilidir.
ABD Uluslararası Ticaret İdaresi'nin tahminlerine göre Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana Sudan'ın ham petrol ihracatı 2020 yılında 317 milyon doları geçmezken. iki ülkede siyasi istikrarın olmaması nedeniyle Sudan ve Güney Sudan'da petrol üretimi azaldı. Sudan Petrol Rafinerisi günde 90 ila 95 bin varil üretim kapasitesine sahipken üretim günlük 59 bin varille sınırlı. Sudan hükümeti ayrıca, Port Sudan'a geçen petrol boru hattından petrol taşınması karşılığında Güney Sudan hükümetinden günlük 14 bin varillik bir pay alıyor. Sudan, ülkedeki arama ve üretim gelişimini teşvik etmek amacıyla son ruhsatlandırma turunda sekiz petrol sahasını önermişti. Ruhsatların bu yıl içerisinde verilmeye başlanması bekleniyordu ama tüm bunlar, devam eden çatışmaların gölgesinde ertelenmek zorunda.

Doğanın boşa harcanan nimetleri
Allah, Sudan’a 11 nehir ve yaklaşık 180 milyon dönüm tarım için çok verimli topraklardan oluşan doğal bir zenginlik bahşetmiştir. Sudan, gelişmiş bir tarımsal konuma sahiptir. Arap dünyasının hatta tüm dünyanın gıda sepeti olarak görülse de bu zenginlik tarım ve su kaynaklarının yanlış kullanılmasının yanı sıra, kuraklık ve iklim faktörlerinin tehdidi altında. Çiftçiler, eğer onlarca yıldır ülkedeki güvenlik ve siyasi krizler olmasaydı, ülkenin bu verimli doğasının yanı sıra doğal ve beşeri kaynakları çerçevesinde yüz milyarlarca doları çekebilecek aktif nüfusun yüzde 38'ini oluşturuyorlar.
Şu an Suudi Arabistan, Arap yatırımlarını çeken en önemli sektörlerden biri olan tarım sektörü başta olmak üzere birçok sektöre dağılmış yaklaşık 36 milyar dolarlık yatırımla Sudan'daki yatırımcıların başında geliyor. Suudi Arabistan’ı 7 milyar dolarlık yatırımla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve 7 milyar dolarlık yatırımla Kuveyt takip ediyor. Mısır da ülkeye yatırım yapan başlıca ülkelerden biri.

Can ve mal kaybı
Siyasi istikrarsızlık, birbirini izleyen ve sürekli askeri darbeler, Darfur'daki savaş, yıllardır süregelen Güney Kordofan-Mavi Nil çatışması ve çeşitli iç savaşlarla Sudan’ın doğal, hayvansal ve mineral kaynakları, ülkeye hiçbir fayda sağlayamadan yıllardır boşa harcandı. Tüm bunların ekonomik gelişime verdiği zararın yaklaşık 500 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Roman yazarı Tayyib Sâlih ve şair Muhammed el-Fituri'nin, altın kaynaklarının ve verimli toprakların ülkesini iflasa sürükleyen can kayıplarına değinmedik bile. İşte ülkenin askeri güçleri savaşlar ve büyük insani ve ekonomik kayıplar için yeni bir sayfa açarken, ülke israfa ve beyhudeliğe doğru sürükleniyor.
Bu makale Şarku’l Avsat tarafından majalla.com’dan çevrilmiştir.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.