Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Nehirler, verimli topraklar ve altın madenleri ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
TT

Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)

Halid el-Kassar
Sudan'daki kanlı askeri çatışmanın ilk haftası, Birleşmiş Milletler (BM), uluslararası kuruluşlar ve Paris Kulübü’nün yaklaşık dört yıldır düzeltmeye çalıştığı ekonomik göstergelerin iyileşeceğine dair umutlara ve iyimserliklere ölümcül bir darbe indirmeye yetti. Ama en önemli ve en ciddi rakamlar kanla yazılan rakamlardır. Bu makale kaleme alındığı sırada Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre Sudan ‘da ölü sayısı 459’a, yaralı sayısı ise 4 bin 75’e ulaştı. Tüm bunların yanı sıra yine WHO’nun aktardığı verilere göre binlerce sivil yerinden edilirken 10 bin kişi Güney Sudan'a kaçtı.
Bu, uluslararası toplumla uzlaşan ve Sudan'ın 56 milyar dolar olan borcunun 50 milyar dolarından (yaklaşık yüzde 90'ı) muaf tutulduğu 2021 haziranında yapılan anlaşmaya yanıt vermesini sağlayan uzman bir ekonomist olan Abdullah Hamduk liderliğindeki sivil hükümete karşı 25 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen darbenin üzerinden geçen 18 ay içinde birçok aksiliğin, maddi ve manevi olumsuzlukların ardından yeni acı bir darbe oldu. Oysa borçların yüzde 90’ının silinmesi, dört milyar dolarlık hibe ve yeni krediler almaya hazırlanan ülkenin umutlarını yeniden yeşertmişti. Her şey yeniden felç olana ve ülke başladığı noktaya geri dönene kadar bu hibe ve kredilerin küçük bir kısmı harcandı.
Ne var ki iyimserliklerin ülkesi yeniden ekranların ve gazetelerin ön sıralarına geri dönmüş, ilk uğursuz haberleri Arap dünyası ve Afrika ülkelerinin gündemini işgal etmişti. Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dakalu (Hamideti) insani, askeri ve ‘altın’ imkanları ve dünün iki müttefiki olan Burhan ve Hamideti arasında ortaya çıkan gerilim çerçevesinde kısa sürede çözülecek gibi görünmeyen bu durumun iç savaşa dönüşme ihtimali artıyor!
“18 milyon insan, yani Sudan nüfusunun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor„

Zorlu insani durum
Ama nehirlerin, verimli toprakların, Mavi Nil ile Beyaz Nil’in, altın ve gümüşün ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?
Sudan, 1,8 milyon kilometrekareden fazla bir alanda yaklaşık 48 milyon nüfusuyla dünyanın en fakir ekonomilerinden biri olarak sınıflandırılıyor. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 2022 yılında yayınladığı rakamlara göre ülkede kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) bin doları geçmiyor. Dünya Bankası'na göre işsizlik oranı ise 2021 yılında yüzde 19'un üzerine çıktı.
Sudan'ın çoğu bölgesindeki insani durum son çatışmalardan önce dahi felaket seviyelerine ulaşmıştı. Sudan'ın borçlarının büyük çoğunluğunun silinmesine ve yaklaşık 2,5 milyar dolarlık fondan fon sağlanmasına rağmen, ülkede art arda yaşanan huzursuzluklar, geçmiş yıllarda yoksulluk oranlarının toplam nüfusun yüzde 56'sından fazlasına yükselmesine katkıda bulundu.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 18 milyon insan, yani nüfusun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle sürekli bir açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Başında gıda, sağlık ve eğitimin geldiği hayati öneme sahip insani yardımlara şiddetle ihtiyaçları var. Bu tahminler, 2023 yılı Sudan'daki İnsani İhtiyaçlara Genel Bakış Raporu'nda belirtilenlerle örtüşüyor. Sudan'daki insani yardıma muhtaç kişi sayısı 15,8 milyon kişiye ulaşırken bu, 2011 yılından beri Sudan’ın en yüksek rakamını kaydettiği 2022 yılına kıyasla 1,5 milyonluk bir artış anlamına geliyor. Rapora göre 2023 yılında yardıma muhtaç olan insanların dörtte biri beş yaşın altındaki yaklaşık 4 milyon çocuk, hamile ve emziren kadınlar, hayatlarını tehdit eden yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya kalacaklar.

“Ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'ı bankacılık sisteminin dışında kalıyor, Sudan Merkez Bankası döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oluyor ve büyüme bir daralmadan toparlanıp, askeri darbeler nedeniyle başka bir daralmaya dönüşüyor"

Ekonomi: Çekimser büyümede daralma
IMF, Burhan ile Hamideti arasındaki çatışmanın başlamasından önce Sudan'ın savaşlar ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri nedeniyle 2023 yılında yüzde 1,2'lik zayıf bir ekonomik büyüme kaydetmesini bekliyordu. Ekonomi, Sudan’ın borçlarının kısmen affedilmesinin ardından 2021 yılında yüzde 0,5'lik büyümeye tanık oldu. Aynı yıl ekim ayında gerçekleşen askeri darbe ve ordunun iktidarı ele geçirmesinin ardından 2022 yılında yaklaşık yüzde 2,5 oranında küçüldü. Bu yüzdeler, Arap bölgesi ve Afrika kıtasının bütünü içindeki en zayıf oranlar arasındadır.
Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi tarafından 2023 yılının nisan ayında açıklanan bir rapora göre ülkedeki petrol rezervlerinin dörtte üçünü elinde tutan Güney Sudan'ın 2011 yılında ayrılması, rejimin mali gelirlerinin yarısını ve uluslararası yükümlülüklerini ödeme gücünün yaklaşık üçte ikisini kaybetmesine yol açtı ve bunun sonucunda ekonomi yüzde 10 küçüldü.
Uzmanlar, ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'nı bankacılık sisteminin dışında olduğundan, Sudan’ın finans ve bankacılık sistemindeki zayıflıktan mustarip olduğuna dikkat çektiler. Sudan Merkez Bankası ise darbe sonrasında geçiş dönemi hükümeti için özellikle ABD’den yapılması planlanan milyarlarca dolarlık uluslararası yardımın kesilmesinin ardından döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oldu.
“Enflasyon ve fiyat artışlarının yüzde 359’u 2021 yılında olmak üzere yıllardır dünyanın en yüksek oranlarına ulaşmasının ardından, IMF’nin ülkedeki enflasyonun 2023 yılında yaklaşık yüzde 71,6'ya düşeceğine dair iyimser beklentileri çatışmaların ortasında kaldı„

Enflasyon ve para birimi
Sudan para birimi liradaki bozulma, Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana daha da kötüleşti. 2011 yılından önce bir Sudan lirası 40 ABD dolarının altındaydı. 2021 yılındaki geçiş dönemi hükümeti döneminde dolar 450 liraya kadar çıkmış, birkaç aylığına istikrar kazanmıştı. Para birimi askeri darbeden sonra da düşmeye devam etti. Darbeden beş ay sonra değerinin yaklaşık yüzde 40'ını kaybetti.
Ordu liderliğindeki yetkililerin, başta 2022 yılının mart ayında ekonomik acil durum komitesinin kurulması ve para birimindeki dalgalanma ve ticari bankalardaki döviz kurunun günlük olarak belirlenmesi ve karaborsadaki döviz simsarlarını tutuklama yetkisi verme kararı olmak üzere aldığı önlemlere rağmen bu adımlar, şu ana kadar dolar doların yaklaşık 570 liradan işlem gördüğü Sudan para birimindeki bozulmayı frenleyemedi.
Öte yandan IMF’ye göre 2021 yılında fiyatların yüzde 359'un üzerinde artmasıyla ülkedeki enflasyon rekor seviyelere ulaştı. Bu, IMF’nin, enflasyonun 2022 yılında yüzde 139'a, 2023 yılında yüzde 71,6'ya düşeceğine dair çatışmaların ortasında kalan iyimser beklentilerinin aksine, dünyadaki en yüksek oranlardan biri.

Boşa harcanan servet
Sudan’ın altın madenleri, dünyanın en iyileri arasındaki kalitesi ve konsantrasyonuyla ön plana çıkıyor. Sudan Madenler Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre Sudan, yılda 90 ila 120 tonla kara kıtadaki sarı metalin en önemli üreticilerinden biri. Sudan, 2022 yılında dünyanın ilk on beş altın üreten ülkesi arasında yer aldı. Sudan, Afrika ülkelerinden Gana ve Güney Afrika’nın ardından üçüncü sırada yer alırken, onu Mali ve Burkina Faso takip ediyor. Neredeyse eşit oranda üretim yapan Güney Sudan ayrılmasaydı Sudan bu listenin başında yer alacaktı. Sudan'ın altın rezervleri 1550 tona ulaşıyor. Sudan Merkez Bankası'na göre 2022 yılında 4,36 milyar dolarlık toplam ihracatın yüzde 46'sını iki milyar dolar değerinde 34,5 ton altın oluşturuyordu.
Şarku’l Avsat’ın  Reuters'tan aktardığı habere göre art arda patlak veren çatışmaların ve krizlerin altında ezilen Sudan, altın üretiminin yüzde 80 gibi yüksek bir kısmını kontrol eden organize kaçakçılık faaliyetleri nedeniyle bu servetten yararlanamadı. Bu yüzden devletin genel bütçesi ağır kayıplar verdi. İngiliz The Telegraph gazetesi, Moskova'nın son yıllarda Sudan'dan yasadışı yollarla yüzlerce ton altın kaçırmayı başardığına işaret ederek Kremlin'i ülkenin devasa madencilik sektöründeki en büyük yabancı oyuncu olarak tanımlıyor.

“Sudan'ın 1550 ton civarında altın rezervine sahip olmasına rağmen Burhan-Hamideti gerilimi ve art arda gelen krizlerin altında ezilen Sudan, altın kaçakçılığı yüzünden bu servetten yararlanamadı!"

Güney Sudan’ın ayrılmasının yol açtığı aksilikler ve petrol rezervindeki kayıp
ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre Güney Sudan'ın ayrılması birkaç ekonomik gerilemeye yol açtı. Bunlardan ilki, Sudan'ın petrol rezervlerinin yüzde 75'inin Güney Sudan'a geçmesiydi. Sudan hükümetinin gelirlerinin yarısından fazlası ve ülke ihracatının yüzde 95'ini oluşturan petrol gelirlerindeki kaybın kaynağı bu olsa da sektör hayati bir rol oynuyor ve bu rol petrol üretim sahalarının çoğu ortak sınırları aşan iki ülkeyle yakından ilişkilidir.
ABD Uluslararası Ticaret İdaresi'nin tahminlerine göre Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana Sudan'ın ham petrol ihracatı 2020 yılında 317 milyon doları geçmezken. iki ülkede siyasi istikrarın olmaması nedeniyle Sudan ve Güney Sudan'da petrol üretimi azaldı. Sudan Petrol Rafinerisi günde 90 ila 95 bin varil üretim kapasitesine sahipken üretim günlük 59 bin varille sınırlı. Sudan hükümeti ayrıca, Port Sudan'a geçen petrol boru hattından petrol taşınması karşılığında Güney Sudan hükümetinden günlük 14 bin varillik bir pay alıyor. Sudan, ülkedeki arama ve üretim gelişimini teşvik etmek amacıyla son ruhsatlandırma turunda sekiz petrol sahasını önermişti. Ruhsatların bu yıl içerisinde verilmeye başlanması bekleniyordu ama tüm bunlar, devam eden çatışmaların gölgesinde ertelenmek zorunda.

Doğanın boşa harcanan nimetleri
Allah, Sudan’a 11 nehir ve yaklaşık 180 milyon dönüm tarım için çok verimli topraklardan oluşan doğal bir zenginlik bahşetmiştir. Sudan, gelişmiş bir tarımsal konuma sahiptir. Arap dünyasının hatta tüm dünyanın gıda sepeti olarak görülse de bu zenginlik tarım ve su kaynaklarının yanlış kullanılmasının yanı sıra, kuraklık ve iklim faktörlerinin tehdidi altında. Çiftçiler, eğer onlarca yıldır ülkedeki güvenlik ve siyasi krizler olmasaydı, ülkenin bu verimli doğasının yanı sıra doğal ve beşeri kaynakları çerçevesinde yüz milyarlarca doları çekebilecek aktif nüfusun yüzde 38'ini oluşturuyorlar.
Şu an Suudi Arabistan, Arap yatırımlarını çeken en önemli sektörlerden biri olan tarım sektörü başta olmak üzere birçok sektöre dağılmış yaklaşık 36 milyar dolarlık yatırımla Sudan'daki yatırımcıların başında geliyor. Suudi Arabistan’ı 7 milyar dolarlık yatırımla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve 7 milyar dolarlık yatırımla Kuveyt takip ediyor. Mısır da ülkeye yatırım yapan başlıca ülkelerden biri.

Can ve mal kaybı
Siyasi istikrarsızlık, birbirini izleyen ve sürekli askeri darbeler, Darfur'daki savaş, yıllardır süregelen Güney Kordofan-Mavi Nil çatışması ve çeşitli iç savaşlarla Sudan’ın doğal, hayvansal ve mineral kaynakları, ülkeye hiçbir fayda sağlayamadan yıllardır boşa harcandı. Tüm bunların ekonomik gelişime verdiği zararın yaklaşık 500 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Roman yazarı Tayyib Sâlih ve şair Muhammed el-Fituri'nin, altın kaynaklarının ve verimli toprakların ülkesini iflasa sürükleyen can kayıplarına değinmedik bile. İşte ülkenin askeri güçleri savaşlar ve büyük insani ve ekonomik kayıplar için yeni bir sayfa açarken, ülke israfa ve beyhudeliğe doğru sürükleniyor.
Bu makale Şarku’l Avsat tarafından majalla.com’dan çevrilmiştir.



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.