Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Nehirler, verimli topraklar ve altın madenleri ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
TT

Sudan ve korkunç ekonomik rakamlar

Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum yakınlarında çatışma ve bombardımanın verdiği zarar, 25 Nisan 2023 (Reuters)

Halid el-Kassar
Sudan'daki kanlı askeri çatışmanın ilk haftası, Birleşmiş Milletler (BM), uluslararası kuruluşlar ve Paris Kulübü’nün yaklaşık dört yıldır düzeltmeye çalıştığı ekonomik göstergelerin iyileşeceğine dair umutlara ve iyimserliklere ölümcül bir darbe indirmeye yetti. Ama en önemli ve en ciddi rakamlar kanla yazılan rakamlardır. Bu makale kaleme alındığı sırada Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre Sudan ‘da ölü sayısı 459’a, yaralı sayısı ise 4 bin 75’e ulaştı. Tüm bunların yanı sıra yine WHO’nun aktardığı verilere göre binlerce sivil yerinden edilirken 10 bin kişi Güney Sudan'a kaçtı.
Bu, uluslararası toplumla uzlaşan ve Sudan'ın 56 milyar dolar olan borcunun 50 milyar dolarından (yaklaşık yüzde 90'ı) muaf tutulduğu 2021 haziranında yapılan anlaşmaya yanıt vermesini sağlayan uzman bir ekonomist olan Abdullah Hamduk liderliğindeki sivil hükümete karşı 25 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen darbenin üzerinden geçen 18 ay içinde birçok aksiliğin, maddi ve manevi olumsuzlukların ardından yeni acı bir darbe oldu. Oysa borçların yüzde 90’ının silinmesi, dört milyar dolarlık hibe ve yeni krediler almaya hazırlanan ülkenin umutlarını yeniden yeşertmişti. Her şey yeniden felç olana ve ülke başladığı noktaya geri dönene kadar bu hibe ve kredilerin küçük bir kısmı harcandı.
Ne var ki iyimserliklerin ülkesi yeniden ekranların ve gazetelerin ön sıralarına geri dönmüş, ilk uğursuz haberleri Arap dünyası ve Afrika ülkelerinin gündemini işgal etmişti. Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dakalu (Hamideti) insani, askeri ve ‘altın’ imkanları ve dünün iki müttefiki olan Burhan ve Hamideti arasında ortaya çıkan gerilim çerçevesinde kısa sürede çözülecek gibi görünmeyen bu durumun iç savaşa dönüşme ihtimali artıyor!
“18 milyon insan, yani Sudan nüfusunun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor„

Zorlu insani durum
Ama nehirlerin, verimli toprakların, Mavi Nil ile Beyaz Nil’in, altın ve gümüşün ülkesi Sudan'ın ekonomisi hakkında ne biliyoruz?
Sudan, 1,8 milyon kilometrekareden fazla bir alanda yaklaşık 48 milyon nüfusuyla dünyanın en fakir ekonomilerinden biri olarak sınıflandırılıyor. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 2022 yılında yayınladığı rakamlara göre ülkede kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) bin doları geçmiyor. Dünya Bankası'na göre işsizlik oranı ise 2021 yılında yüzde 19'un üzerine çıktı.
Sudan'ın çoğu bölgesindeki insani durum son çatışmalardan önce dahi felaket seviyelerine ulaşmıştı. Sudan'ın borçlarının büyük çoğunluğunun silinmesine ve yaklaşık 2,5 milyar dolarlık fondan fon sağlanmasına rağmen, ülkede art arda yaşanan huzursuzluklar, geçmiş yıllarda yoksulluk oranlarının toplam nüfusun yüzde 56'sından fazlasına yükselmesine katkıda bulundu.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 18 milyon insan, yani nüfusun üçte birinden fazlası, kuraklık, savaşlar ve yerel çatışmalar nedeniyle sürekli bir açlık ve aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Başında gıda, sağlık ve eğitimin geldiği hayati öneme sahip insani yardımlara şiddetle ihtiyaçları var. Bu tahminler, 2023 yılı Sudan'daki İnsani İhtiyaçlara Genel Bakış Raporu'nda belirtilenlerle örtüşüyor. Sudan'daki insani yardıma muhtaç kişi sayısı 15,8 milyon kişiye ulaşırken bu, 2011 yılından beri Sudan’ın en yüksek rakamını kaydettiği 2022 yılına kıyasla 1,5 milyonluk bir artış anlamına geliyor. Rapora göre 2023 yılında yardıma muhtaç olan insanların dörtte biri beş yaşın altındaki yaklaşık 4 milyon çocuk, hamile ve emziren kadınlar, hayatlarını tehdit eden yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya kalacaklar.

“Ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'ı bankacılık sisteminin dışında kalıyor, Sudan Merkez Bankası döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oluyor ve büyüme bir daralmadan toparlanıp, askeri darbeler nedeniyle başka bir daralmaya dönüşüyor"

Ekonomi: Çekimser büyümede daralma
IMF, Burhan ile Hamideti arasındaki çatışmanın başlamasından önce Sudan'ın savaşlar ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri nedeniyle 2023 yılında yüzde 1,2'lik zayıf bir ekonomik büyüme kaydetmesini bekliyordu. Ekonomi, Sudan’ın borçlarının kısmen affedilmesinin ardından 2021 yılında yüzde 0,5'lik büyümeye tanık oldu. Aynı yıl ekim ayında gerçekleşen askeri darbe ve ordunun iktidarı ele geçirmesinin ardından 2022 yılında yaklaşık yüzde 2,5 oranında küçüldü. Bu yüzdeler, Arap bölgesi ve Afrika kıtasının bütünü içindeki en zayıf oranlar arasındadır.
Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi tarafından 2023 yılının nisan ayında açıklanan bir rapora göre ülkedeki petrol rezervlerinin dörtte üçünü elinde tutan Güney Sudan'ın 2011 yılında ayrılması, rejimin mali gelirlerinin yarısını ve uluslararası yükümlülüklerini ödeme gücünün yaklaşık üçte ikisini kaybetmesine yol açtı ve bunun sonucunda ekonomi yüzde 10 küçüldü.
Uzmanlar, ülkedeki parasal akışın yaklaşık yüzde 90'nı bankacılık sisteminin dışında olduğundan, Sudan’ın finans ve bankacılık sistemindeki zayıflıktan mustarip olduğuna dikkat çektiler. Sudan Merkez Bankası ise darbe sonrasında geçiş dönemi hükümeti için özellikle ABD’den yapılması planlanan milyarlarca dolarlık uluslararası yardımın kesilmesinin ardından döviz rezervlerinde önemli bir düşüşe tanık oldu.
“Enflasyon ve fiyat artışlarının yüzde 359’u 2021 yılında olmak üzere yıllardır dünyanın en yüksek oranlarına ulaşmasının ardından, IMF’nin ülkedeki enflasyonun 2023 yılında yaklaşık yüzde 71,6'ya düşeceğine dair iyimser beklentileri çatışmaların ortasında kaldı„

Enflasyon ve para birimi
Sudan para birimi liradaki bozulma, Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana daha da kötüleşti. 2011 yılından önce bir Sudan lirası 40 ABD dolarının altındaydı. 2021 yılındaki geçiş dönemi hükümeti döneminde dolar 450 liraya kadar çıkmış, birkaç aylığına istikrar kazanmıştı. Para birimi askeri darbeden sonra da düşmeye devam etti. Darbeden beş ay sonra değerinin yaklaşık yüzde 40'ını kaybetti.
Ordu liderliğindeki yetkililerin, başta 2022 yılının mart ayında ekonomik acil durum komitesinin kurulması ve para birimindeki dalgalanma ve ticari bankalardaki döviz kurunun günlük olarak belirlenmesi ve karaborsadaki döviz simsarlarını tutuklama yetkisi verme kararı olmak üzere aldığı önlemlere rağmen bu adımlar, şu ana kadar dolar doların yaklaşık 570 liradan işlem gördüğü Sudan para birimindeki bozulmayı frenleyemedi.
Öte yandan IMF’ye göre 2021 yılında fiyatların yüzde 359'un üzerinde artmasıyla ülkedeki enflasyon rekor seviyelere ulaştı. Bu, IMF’nin, enflasyonun 2022 yılında yüzde 139'a, 2023 yılında yüzde 71,6'ya düşeceğine dair çatışmaların ortasında kalan iyimser beklentilerinin aksine, dünyadaki en yüksek oranlardan biri.

Boşa harcanan servet
Sudan’ın altın madenleri, dünyanın en iyileri arasındaki kalitesi ve konsantrasyonuyla ön plana çıkıyor. Sudan Madenler Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiklere göre Sudan, yılda 90 ila 120 tonla kara kıtadaki sarı metalin en önemli üreticilerinden biri. Sudan, 2022 yılında dünyanın ilk on beş altın üreten ülkesi arasında yer aldı. Sudan, Afrika ülkelerinden Gana ve Güney Afrika’nın ardından üçüncü sırada yer alırken, onu Mali ve Burkina Faso takip ediyor. Neredeyse eşit oranda üretim yapan Güney Sudan ayrılmasaydı Sudan bu listenin başında yer alacaktı. Sudan'ın altın rezervleri 1550 tona ulaşıyor. Sudan Merkez Bankası'na göre 2022 yılında 4,36 milyar dolarlık toplam ihracatın yüzde 46'sını iki milyar dolar değerinde 34,5 ton altın oluşturuyordu.
Şarku’l Avsat’ın  Reuters'tan aktardığı habere göre art arda patlak veren çatışmaların ve krizlerin altında ezilen Sudan, altın üretiminin yüzde 80 gibi yüksek bir kısmını kontrol eden organize kaçakçılık faaliyetleri nedeniyle bu servetten yararlanamadı. Bu yüzden devletin genel bütçesi ağır kayıplar verdi. İngiliz The Telegraph gazetesi, Moskova'nın son yıllarda Sudan'dan yasadışı yollarla yüzlerce ton altın kaçırmayı başardığına işaret ederek Kremlin'i ülkenin devasa madencilik sektöründeki en büyük yabancı oyuncu olarak tanımlıyor.

“Sudan'ın 1550 ton civarında altın rezervine sahip olmasına rağmen Burhan-Hamideti gerilimi ve art arda gelen krizlerin altında ezilen Sudan, altın kaçakçılığı yüzünden bu servetten yararlanamadı!"

Güney Sudan’ın ayrılmasının yol açtığı aksilikler ve petrol rezervindeki kayıp
ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre Güney Sudan'ın ayrılması birkaç ekonomik gerilemeye yol açtı. Bunlardan ilki, Sudan'ın petrol rezervlerinin yüzde 75'inin Güney Sudan'a geçmesiydi. Sudan hükümetinin gelirlerinin yarısından fazlası ve ülke ihracatının yüzde 95'ini oluşturan petrol gelirlerindeki kaybın kaynağı bu olsa da sektör hayati bir rol oynuyor ve bu rol petrol üretim sahalarının çoğu ortak sınırları aşan iki ülkeyle yakından ilişkilidir.
ABD Uluslararası Ticaret İdaresi'nin tahminlerine göre Güney Sudan’ın ayrılmasından bu yana Sudan'ın ham petrol ihracatı 2020 yılında 317 milyon doları geçmezken. iki ülkede siyasi istikrarın olmaması nedeniyle Sudan ve Güney Sudan'da petrol üretimi azaldı. Sudan Petrol Rafinerisi günde 90 ila 95 bin varil üretim kapasitesine sahipken üretim günlük 59 bin varille sınırlı. Sudan hükümeti ayrıca, Port Sudan'a geçen petrol boru hattından petrol taşınması karşılığında Güney Sudan hükümetinden günlük 14 bin varillik bir pay alıyor. Sudan, ülkedeki arama ve üretim gelişimini teşvik etmek amacıyla son ruhsatlandırma turunda sekiz petrol sahasını önermişti. Ruhsatların bu yıl içerisinde verilmeye başlanması bekleniyordu ama tüm bunlar, devam eden çatışmaların gölgesinde ertelenmek zorunda.

Doğanın boşa harcanan nimetleri
Allah, Sudan’a 11 nehir ve yaklaşık 180 milyon dönüm tarım için çok verimli topraklardan oluşan doğal bir zenginlik bahşetmiştir. Sudan, gelişmiş bir tarımsal konuma sahiptir. Arap dünyasının hatta tüm dünyanın gıda sepeti olarak görülse de bu zenginlik tarım ve su kaynaklarının yanlış kullanılmasının yanı sıra, kuraklık ve iklim faktörlerinin tehdidi altında. Çiftçiler, eğer onlarca yıldır ülkedeki güvenlik ve siyasi krizler olmasaydı, ülkenin bu verimli doğasının yanı sıra doğal ve beşeri kaynakları çerçevesinde yüz milyarlarca doları çekebilecek aktif nüfusun yüzde 38'ini oluşturuyorlar.
Şu an Suudi Arabistan, Arap yatırımlarını çeken en önemli sektörlerden biri olan tarım sektörü başta olmak üzere birçok sektöre dağılmış yaklaşık 36 milyar dolarlık yatırımla Sudan'daki yatırımcıların başında geliyor. Suudi Arabistan’ı 7 milyar dolarlık yatırımla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve 7 milyar dolarlık yatırımla Kuveyt takip ediyor. Mısır da ülkeye yatırım yapan başlıca ülkelerden biri.

Can ve mal kaybı
Siyasi istikrarsızlık, birbirini izleyen ve sürekli askeri darbeler, Darfur'daki savaş, yıllardır süregelen Güney Kordofan-Mavi Nil çatışması ve çeşitli iç savaşlarla Sudan’ın doğal, hayvansal ve mineral kaynakları, ülkeye hiçbir fayda sağlayamadan yıllardır boşa harcandı. Tüm bunların ekonomik gelişime verdiği zararın yaklaşık 500 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Roman yazarı Tayyib Sâlih ve şair Muhammed el-Fituri'nin, altın kaynaklarının ve verimli toprakların ülkesini iflasa sürükleyen can kayıplarına değinmedik bile. İşte ülkenin askeri güçleri savaşlar ve büyük insani ve ekonomik kayıplar için yeni bir sayfa açarken, ülke israfa ve beyhudeliğe doğru sürükleniyor.
Bu makale Şarku’l Avsat tarafından majalla.com’dan çevrilmiştir.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.