Darfur’da çatışmaların yeniden başlamasından endişe ediliyor

Darfur’da 90 kişinin ölümüne neden olan kabile çatışmalarının ardından uluslararası toplum, çatışmada yeni bir cephe açılacağından korkuyor

Batı Darfur’daki eski çatışmalardan bir görüntü (Getty)
Batı Darfur’daki eski çatışmalardan bir görüntü (Getty)
TT

Darfur’da çatışmaların yeniden başlamasından endişe ediliyor

Batı Darfur’daki eski çatışmalardan bir görüntü (Getty)
Batı Darfur’daki eski çatışmalardan bir görüntü (Getty)

Gözlemcilere göre Sudan’ın Darfur bölgesinde başlayan çatışmalar Sudan’ı derinden etkileyebilir.
Sudan Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, Hartum’un içindeki ve dışındaki askeri durumun ‘yerel makamlar tarafından takip edilen bir kabile çatışmasına tanık olan Batı Darfur Eyaleti dışında istikrarlı olduğu’ açıklandı.
Geçen çarşamba günü Sudan basınında çıkan haberlere göre Batı Darfur Eyaleti’nde geçen pazartesi gününden bu yana yaşanan kabile çatışmalarında en az 90 kişi öldü.
Şarku’l Avsat’ın Sudan Tribune gazetesinden aktardığı habere göre ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında, daha sonra Afrika’daki Masalit kabilesi ile Arap kabileler arasında ağır silahların kullanıldığı şiddetli bir savaşa dönüşen çatışmalar yaşandı. Görgü tanıkları ve yerel yetkililer, gazeteye, yollara çok sayıda cesedin atıldığını ve zorlu güvenlik durumu ve kabile unsurlarının El-Cuneyna şehrinin büyük bir kısmına yayılması nedeniyle söz konusu cesetlerin kaldırılamadığını söyledi. Yetkililer ayrıca, çok sayıda vatandaşın, hükümetin sınırları kapatmasına rağmen Çad topraklarına kaçtığına dikkati çekti.
Öte yandan Sudan’daki Birleşmiş Milletler Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) Başkanı ve BM Sudan Temsilcisi Volker Peretz, Batı Darfur’daki El-Cuneyna’da yaşanan şiddet olaylarıyla ilgili ‘derin endişesini’ dile getirdi. “Sivillere yönelik saldırılar, yerel topluluklar arasında yağma ve silah dağıtımı ortasında kabile boyutları alıyor gibi görünüyor” dedi. Peretz, El-Cuneyna’daki olayların BM binaları da dahil olmak üzere geniş çapta yağmayla sonuçlandığını dile getirdi.
Son birkaç gündür Darfur bölgesi halkı arasında, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında devam eden çatışmaların, yaklaşık olarak Fransa büyüklüğündeki çöl bölgesinde çatışmaları yeniden başlatacağına korkular arttı. Uluslararası insani yardım kuruluşlarının raporlarına göre yerinden edilmiş yaklaşık 1,5 milyon insan, zorlu insani koşullardan mustarip kamplarda yaşıyor. Uluslararası Af Örgütü, geçen salı günü Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki şiddetin Sudan genelinde artmasıyla birlikte “Darfur’daki siviller, ülke yetkililerinin güvenliği sağlamadaki başarısızlığı ve Darfur’daki çatışmanın başlamasından 20 yıl sonra savaş suçları ve diğer ihlaller için adalet ve hesap verme konusundaki yetersizlikleri nedeniyle acı çekmeye devam ediyor” dedi.  
2003 yılında bölgede bir grup isyancı ile şu anda Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ana gücünü temsil eden Cancavid milislerinin desteklediği hükümet güçleri arasında çatışma çıktı. Uluslararası raporlara göre bu çatışmalarda yaklaşık 300 bin kişi öldü ve milyonlarca insan yerinden edildi.
Çadlı Siyasi Analist Dr. Muhammed Yusuf el-Hasan, Darfur bölgesinde şiddet eylemlerinin patlak vermesinin beklendiğini vurguladı. Bölgenin ‘karmaşık bir güvenlik ve kabile durumundan mustarip’ olduğuna dikkat çeken Hasan, “Hartum’da yaşanan çatışmaların hızla Darfur’daki duruma yansıması doğaldı” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan analist, Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hamideti) Darfur’da halk desteğine sahip olduğunu iddia ederken, “Tüm beklentiler, silahlı kuvvetlerin liderliği ile çatışmayı çözmek için bölgedeki müttefiklerini kullanacağına veya işler kötüye giderse ‘kuvvetlerinin saflarını yeniden düzenlemek ve daha fazla takviye elde etmek amacıyla’ bölgeye başvuracağına işaret ediyor” dedi.
Çadlı analist, Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan olmak üzere 4 ülkeyle sınır komşusu olan Darfur bölgesinin coğrafi konumunun, bölgede çok önemli bir durumu empoze ettiğini söyledi ve “Bölgedeki komşu ülkelerin, oradaki güvenlik ve insani koşulların kötüleşmesine ilişkin korkularını artırıyor” dedi. Dr. Muhammed Yusuf el-Hasan ayrıca, geçen yirmi yılda uluslararası girişimlerin bölge halkının yararına sahada herhangi bir başarı sağlayamadığına dikkati çekti.
Siyasi analist, Sudan’ın Darfur bölgesi tarafında yer alan bu komşu ülkelerin, bölgenin nüfus bileşenleri ile derin kabile ilişkileri ile bağlantılı olduğunu söylerken, ayrıca “Güvenlik ve insani durumdaki herhangi bir bozulma daha fazla yerinden edilmiş insanı başta (Darfur’daki çatışma yıllarından bu yana yerinden edilmiş binlerce Sudanlının yaşadığı) Çad olmak üzere bu ülkelerin sınırlarına doğru itecektir. Bu da derin ekonomik ve siyasi krizler yaşayan ülkeler üzerindeki baskıyı artıracaktır” dedi.
Dr. Muhammed Yusuf el-Hasan, son yıllarda bölgesel ve uluslararası himayelerde imzalanan çok sayıda barış anlaşmasının, son iki yıldır şiddet olaylarının zaman zaman patlak verdiği ve sıklığının her geçen gün arttığı bölgedeki çatışmaları sona erdirmeyi başaramadığına dikkati çekti.
Öte yandan Mısır’ın Afrika işlerinden sorumlu eski dışişleri bakan yardımcısı Büyükelçi Ali el-Hafni, çatışmanın Darfur bölgesi de dahil olmak üzere yeni cephelere yayılmasının, Sudan’ın komşu ülkelerinin yanı sıra Sudan’daki duruma karanlık bir gölge düşürdüğünü vurguladı.
Hafni, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Darfur bölgesi ve diğer geniş Sudan bölgelerinde ve hatta Sahel ve Sahra bölgesinin birçok ülkesinde durumun ciddiyeti, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yapan organize suç çetelerinin yanı sıra birçok milis ile terörizm ve radikalizm yanlısı örgütler için bölgesel ve uluslararası endişe yaratan bir gerçekliktir” diyerek, bu grupların, Sudan’daki mevcut çatışmanın olumsuz etkilerini katlayacak olan istikrarsızlık durumundan faydalandığına dikkati çekti.
“Güvenliğin kırılgan olduğu bölgedeki eski çatışmaları yeniden alevlendirmek hiçbir tarafın çıkarına değil” diyen Ali el-Hafni, bu çatışmaların yeniden canlanmasının bölgedeki tüm toplumsal dokuyu etkileyeceğini, bölünme ve parçalanma projelerini canlandıracağını vurguladı. Ayrıca “Bu durum, Sudan, bölge ve tüm Afrika kıtası için gerçek bir tehlikedir” şeklinde konuştu.
Mısır’ın Afrika işlerinden sorumlu eski dışişleri bakan yardımcısı, “Uluslararası güçlerin büyük bir rol oynayacağına güvenmek mümkün değil” diyerek, özellikle dış müdahalelerin Sudan’da ve genel olarak Afrika’da krizleri ateşleyen faktörlerin başında geldiğini vurguladı. Hafni ayrıca, “Sudan’da istikrar istemeyen, sürekli çatışma ve kaos ortamı oluşturmaya çalışan taraflar var” ifadelerini kullandı.



Mikati: Lübnan'da İran vesayetini kabul etmiyoruz

Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati (AFP)
Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati (AFP)
TT

Mikati: Lübnan'da İran vesayetini kabul etmiyoruz

Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati (AFP)
Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati (AFP)

Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf'ın Lübnan ordusunun ülkenin güneyinde konuşlandırılmasına ilişkin 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının uygulanması konusunda Tahran'ın Fransa ile müzakereye hazır olduğu yönündeki açıklamasını şaşkınlıkla karşıladığını ifade etti.

Mikati yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İran Dışişleri Bakanı ve Şura Meclisi Başkanı'na Lübnan'a yaptıkları son ziyaretler sırasında Lübnan'ın durumunu anlamaları gerektiğini, özellikle de Lübnan'ın eşi benzeri görülmemiş bir İsrail saldırısına maruz kaldığını ve ateşkes konusunda İsrail'e baskı yapılması için Fransa da dahil olmak üzere Lübnan'ın tüm dostlarıyla birlikte çalıştığımızı bildirdiğimiz göz önünde bulundurulduğunda, Lübnan'ın içişlerine açık bir müdahale ve Lübnan üzerinde kabul edilemez bir vesayet kurma girişimi teşkil eden bu tutum karşısında şaşkınlığa uğradık.”

1701 sayılı uluslararası kararın uygulanmasının müzakere edilmesi konusunun Lübnan devleti tarafından ele alındığını ifade eden

Mikati, herkesin bu yönde destek vermesi ve tüm ulusal ve egemen mülahazalarla reddedilen yeni yetkiler dayatmaya çalışmaması gerektiğini vurguladı.

Mikati, Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib'den Beyrut'taki İran Büyükelçiliği maslahatgüzarını çağırarak Kalibaf'ın sözlerini sormasını ve maslahatgüzarı Lübnan'ın bu konudaki tutumu hakkında bilgilendirmesini istedi.