Etiyopya bölgeye uzlaşı modeli sunuyor: Tigray ve Oromo barışı

Hükümet ve Oromo isyancıları arasındaki müzakereler, Tigray’a benziyor

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni ile görüştü (DPA)
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni ile görüştü (DPA)
TT

Etiyopya bölgeye uzlaşı modeli sunuyor: Tigray ve Oromo barışı

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni ile görüştü (DPA)
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni ile görüştü (DPA)

Etiyopya hükümeti, Etiyopya’nın kuzeyindeki ‘Tigray’ bölgesinde bulunan isyancılarla bir ‘barış anlaşması’ imzaladıktan sonra elde ettiği ‘göreceli başarıyı’ geliştirme peşinde. Hükümet, geçen Kasım ayı sonunda imzalanan bu anlaşmayı Etiyopya’nın Addis Ababa'daki merkezi hükümete boyun eğmeyi reddeden etnik cephelerle dolu tüm bölgelerinde yaymayı umuyor.
Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) ile Etiyopya ordusu arasında iki yıldır devam eden kanlı çatışmaları sona erdiren Tigray anlaşmasının imzalanmasından yaklaşık 5 ay sonra, Tanzanya’da 25 Nisan 2023 tarihinde Addis Ababa yetkilileri ile (Oromo halkının yoğunlaştığı) ‘Oromia’ bölgesindeki isyancılar arasında, benzeri görülmemiş barış görüşmeleri başladı. Söz konusu isyancılar, onlarca yıldır aralıklı olarak yetkililerle savaş halinde. Ancak 2019’da Nobel Barış Ödülü kazanan Başbakan Abiy Ahmed liderliğindeki hükümet, şu anda toprakları ülkenin orta bölgelerinin çoğunu işgal eden ve Oromo halkına bağlı silahlı grupları içeren Oromo isyancılarıyla kalıcı bir barış anlaşması imzalamayı umuyor. Çünkü hükümet, ülkenin yeni bir iç savaşa sürüklenmesinden korkuyor. Ancak Oromo görüşmelerini çevreleyen büyük zorluklar mevcut. Aynı şekilde Şarku’l Avsat’a konuşan gözlemciler, Oromo cephesinin gücü ve zenginliği kontrol etme konusundaki büyük arzularının yanı sıra Oromo ve birbirini izleyen Etiyopya hükümetleri arasındaki büyük düşmanlık ve güvensizlik mirasının var olduğunu dile getirdi. Cephe, Etiyopya’daki en büyük etnik grup olarak, uzun süredir marjinalleştirilmekten şikâyet ediyor.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Oromo ile barış müzakerelerinin başladığını duyurdu. Bir hafta önce düzenlediği törenle bazı devletlerin oluşturduğu güçleri tasfiye etme sözü vererek, barış sürecine katılanları ve garantörleri Tigray bölgesinde bir araya getirdi. Ahmed, törende “Tanzanya’da barış müzakereleri başlayacak. Herkesi üzerine düşeni yapmaya davet ettiğim bu müzakerelere Etiyopya hükümeti ve halkının çok ihtiyacı var” dedi.
Başbakan, Oromo Kurtuluş Ordusu’yla (OLA) müzakerelerin süresi hakkında herhangi bir ayrıntıdan bahsetmezken, Etiyopya medya kaynakları ise komşu Kenta ve IGAD örgütü de dahil olmak üzere uluslararası arabulucuların varlığına işaret etti. Etiyopyalı uluslararası ilişkiler uzmanı ve Etiyopya Popüler Diplomasi Enstitüsü üyesi Dr. Abdurrahman Ahmed Muhammed, Başbakan Abiy Ahmed ile görüşmesi sırasında “Cephe, bölgedeki isyancıların hükümetin taahhütlerini yerine getireceğine güvenmemesi dolayısıyla Güney Afrika’da imzalanan Tigray Barış Anlaşması’nda olduğu gibi daha önce müzakereler için üçüncü bir tarafın (arabulucu) sponsorluğunu şart koşmuştu” dedi.
Tigray müzakereleri, BM ve ABD temsilcilerinin gözlemci olarak katılımına ek olarak aralarında eski Nijerya Cumhurbaşkanı Olusegun Obasanjo, Kenya eski Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, Güney Afrika eski Devlet Başkanı Yardımcısı Phumzile Mlambo-Ngcuka’nın bulunduğu Afrika Birliği Komisyonu’ndan bir arabulucu ekibi tarafından yönetildi. Abdurrahman Muhammed, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Tigray’da yaşananların ardından Etiyopya’da etnik çatışmaları çözmek için bir coşku var. Özellikle ülkeyi daha fazla istikrara doğru itmek için Afrika Boynuzu üzerinde olumlu etkileri olan çok sayıda uluslararası baskının varlığı ışığında önümüzdeki dönem bu müzakerelerin aşamaları, özellikleri ve bunları destekleyen taraflar netleşecektir” dedi. OLA Sözcüsü Oda Tarabi ise Tanzanya görüşmelerinin çok yakın gelecekte daha kapsamlı müzakerelerin temellerini atmayı amaçladığını söyledi.
Addis Ababa yetkilileri ile Oromo isyancıları arasında 1973 yılında Oromo Kurtuluş Cephesi (OLF) ve onun silahlı kanadı OLA’nın kurulması sonrasında silahlı çatışmalar çıktı. Oromo’nun Etiyopya’daki en büyük halk olduğu biliniyor. 2007 nüfus sayımına göre Oromo, tek başına ülkenin toplam nüfusunun yüzde 34 ila 40’ını oluşturuyor. OLA, hükümete karşı savaşında Tigray Halk Kurtuluş Cephesi güçleriyle ittifak kurdu. Ancak Addis Ababa’nın geçen Kasım ayında Tigray ile vardığı uzlaşma, Oromo’larla müzakerelere olanak tanımış görünüyor.

‘Krizi sıfırlama’
Öte yandan Afrika meseleleri konusunda Çadlı bir uzman olan Dr. Muhammed Şifa, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Abiy Ahmed hükümetinin Oromo halkını memnun etmek için ortaya attığı ‘krizleri sıfırlama’ sloganının yeterli olmadığına dikkati çekti. Dr. Şifa, “Oromolar, Başbakan Abiy Ahmed’in kendilerine mensup olmasına rağmen hala büyük bir dışlanmışlık hissediyorlar. Yaklaşık 5 yıldır iktidarda olmasının sorunları çözmediğini düşünüyorlar. Aksine bölgeleri hala zayıf bir gelişmeden mustarip ve ülkenin zenginliğini paylaşmaktan çok uzaklar” diyerek, planlanan diyalog karşısında da birçok zorluk bulunduğunu söyledi. Uzmana göre bu zorlukların başında ‘Oromo’nun ülkenin sahibi olduklarına inanmaları’ ve ‘diğer etnik grupların baskısından mustarip oldukları için Tigrayanlardan daha büyük özlemlerinin olması’ geliyor. Çadlı uzman, “Federasyon veya konfederasyon peşinde değiller. Etiyopya’ya sahip çıkmaktan ve Amharca yerine kendi dillerini ülkenin resmi dili olarak görmekten bahsediyorlar. Tigray ile müzakerelerin öncekilerden daha zor olduğu yer burasıdır. Ancak uluslararası toplumun mesafeleri kapatma baskına dair bir umut vardır” dedi.
Bu çerçevede gözlemciler, Oromo’nun Etiyopya ordusunun yaşadığı yorgunluğu, ‘Tigray ile imzalanan anlaşmaya benzer bir anlaşmaya vararak kazanım elde etmek için’ istismar etmeye çalıştığına dikkati çekti. Uzman bir araştırma merkezi tarafından hazırlanan bir araştırmaya göre bu durum, ‘Addis Ababa hükümetinin Tigray ile mücadeledeki deneyiminden faydalanması gerektiğini’ ima eden bazı Oromo aktivistlerinin yaptığı açıklamalarla destekleniyor. Öyle ki askeri çözüm, Etiyopya’daki çatışmaların çözümünde etkisiz kalıyor. Ve Addis Ababa, nüfusu yaklaşık 5 milyon olduğu tahmin edilen Tigrayanlar ve 40 milyonu aşan Oromolar ile iki çatışma arasındaki temel farkı hesaba katmak zorunda.

Kapsamlı bir ulusal diyalog
Ulusal Diyalog Komitesi Başkanı Profesör Mesfin Araya’ya göre Oromo ve öncesinde Tigray anlaşmasıyla gerçekleşen çözüm hakkındaki konuşmalar, gelecek Mayıs ayında yapılacak olan Etiyopya ulusal diyaloğu hazırlıklarının ortasında geliyor. Temsilciler Meclisi Sözcüsü Tajse Chafu’ya göre ise ulusal diyalog, temel konularda ulusal bir fikir birliği oluşturarak Etiyopya’nın karşı karşıya olduğu zorlukları çözmenin tek yolu olarak hükümetin önceliğidir.
Belki de meseleleri iyimserlik için daha cesaret verici kılan şey, geçtiğimiz aylarda Etiyopya hükümeti ve Tigray isyancılarının barış anlaşmasını uygulamada ciddiyet göstermiş olmaları olabilir. Öyle ki isyancılar, (bölgenin silahsızlandırılması ve savaşçılarının ulusal orduya entegre edilmesi faaliyeti çerçevesinde) ‘isyancılara daha fazla silah teslim edilmesi karşılığında iki yıldır dış dünyayla bağlantısı kesilen Tigray bölgesine insani yardım ve temel hizmetlerin ulaştırılması’ başta olmak üzere anlaşmanın bir dizi şartını uygulamıştı.
Geçtiğimiz aylarda uzun süredir ciddi gıda, yakıt, likidite ve ilaç kıtlığı çeken bölgeye yardım sevkiyatı yeniden başladı. İsyancıların silahsızlandırılması süreci ve federal yetkililerin görevlerine dönüş süreci başladı ve cephenin adı, hükümetin ‘terör listesinden’ çıkarıldı. ‘Ulusal Rehabilitasyon’ Komiser Yardımcısı Tuğgeneral Diribe Mikuria’ya göre Nisan ortasında TPLF, daha önce bölgedeki Dingolat bölgesi çevresinde toplanan ve çeşitli hafif ve orta boy silahlardan oluşan ilk kısmı teslim etti. Barış anlaşması, TPLF’nin silahsızlandırılmasına, federal yetkililerin isyancı kuzey bölgesine geri dönmesine ve bölgenin dışarıyla bağlantısının sağlanmasına olanak tanıyor.
Geçen Ocak ayında TPLF, Afrika Birliği liderliğindeki barış sürecinin bir parçası olarak ağır silahlarını Etiyopya güçlerine teslim etti. Agulai kentinde gerçekleşen silah teslimi faaliyeti, her iki taraftan bir grup gözlemci ve İGAD heyetleri tarafından denetlendi. Etiyopya’nın Ulusal Rehabilitasyon Komiseri Teshome Toga’ya göre TPLF’ye bağlı eski savaşçıların kayıtlarının gelecek Haziran ayında başlaması planlanıyor.
Öte yandan Tigray bölgesi Geçici İdaresi Başkanı Getachew Reda, iki tarafın ‘silahsızlanma, terhis ve savaşçıların entegrasyonu sürecinde şimdiye kadar ilerleme kaydettiğini’ söyledi. Reda, “Tam yeniden entegrasyon için ağır silahların toplanması görevini tamamlamak ve daha iyi geliştirme faaliyetleri üzerinde çalışmak için çalışmalar devam etmektedir” dedi. Addis Ababa hükümeti de isyancıların ‘tamamen silahsızlandırılması’ ve ‘Tigray’daki eski savaşçıları ulusal orduya entegre etme’ sürecine bel bağlamış durumda.
Getachew Reda’ya göre Addis Ababa yetkilileri ile TPLF arasındaki güven, önemli ölçüde arttı. Her iki taraf da barıştan başka bir alternatif olmayacağını kabul ederek yakın bir ortaklık içinde çalışmayı seçti. “Tigray halkı, keyifle sürdürdüğü barış sürecinin sekteye uğramasına izin vermiyor” diyen Reda, gelişimi hızlandırmak amacıyla devam eden barış inşası çabalarının sürdürülmesi gerektiğini vurgulayarak, “Çünkü bu bizim tek ortak kaderimiz” dedi. Getachew Reda, “Tüm siyasileri, iş birliği içinde çalışmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

Uluslararası destek ve izleme
Daha geniş bir düzeyde Tigray barış anlaşmasının uygulanması ve temel hizmetlerin sağlanması için atılan ardışık adımlar, uluslararası toplumun Addis Ababa hükümetine olan güveninin dikkate değer bir şekilde yeniden sağlanmasına katkıda bulundu. Etiyopyalı yetkililere göre bu durum, ABD’li ve Avrupalı ​​yetkililerin iki yıllık bir aradan sonra yaptığı son ziyaretlerde açıkça görüldü. Öte yandan gözlemciler, uluslararası güçler tarafından Abiy Ahmed hükümeti için hala ‘sınanmakta olan’ temel taleplere dikkati çekti. Bu taleplerin başında ise ‘geçiş dönemi adaleti ve savaş suçlarından sorumlu olanların hesap vermesi’ geliyor.
Aslında Etiyopya hükümeti, ‘altyapıya yönelik yatırımlar ve ekonomik yardım yoluyla yeniden yapılanmaya geniş uluslararası katılım umuduyla’ uluslararası toplumun siyasi ve güvenlik istikrarını sağlama çabalarına olan güvenini yeniden tesis etmeye çalışıyor.
Şarku’l Avsat’ın Etiyopya Haber Ajansı’dan aktardığı habere göre Nisan ayı başlarında Addis Ababa yetkilileri, ‘Etiyopya’da Çatışmalardan Etkilenen Bölgelerde Gıda Güvenliği ve Tarımsal Rehabilitasyon Tedbirleri Projesi’ üzerinde çalışmayı amaçlayan bir finansman anlaşması yoluyla Avrupa Birliği (AB) ve Fransız Kalkınma Ajansı’ndan (AFD) 32 milyon euro tutarında mali destek aldı. Proje, AFD tarafından 18 milyon euro ve AB’den 14 milyon Euro ile finanse edildi.
Anlaşmaya göre en acil ihtiyaçlar, bu bölgelerde tarımsal üretimin canlandırılması ve Etiyopya’da gıdanın kendi kendine yeterliliğinin artırılmasıyla karşılanacak.
Bu noktada İsveç’in başkenti Stockholm’deki ‘Etiyopya Popüler Diplomasi Enstitüsü’ Başkanı Yasin Ahmed, “Etiyopya hükümetinin Afrikalı ortaklarıyla birlikte gösterdiği somut çabalar, büyük güçlerle ilişkilerin kademeli olarak güçlenmesine ve Abiy Ahmed hükümeti üzerindeki baskının hafiflemesine katkıda bulundu” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Ahmed, Washington ve özellikle AB’nin ‘bir bütün olarak Afrika Boynuzu’nun güvenliğini etkileyen bir gerileme korkusuyla’ Tigray’deki barış anlaşmasının güçlendirilmesi için baskı yaptığını vurguladı.
Etiyopyalı uzman, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçen Mart ayında ve kendisinden önce Almanya ve Fransa dışişleri bakanlarının Ocak ayında Addis Ababa’ya yaptığı ziyareti, ‘bu eğilimin vücut bulmuş hali’ olarak nitelendirdi. Blinken’in ziyareti, ABD’li bir yetkilinin iki yıldır Etiyopya’ya yönelik ilk ziyareti sayılıyor.
Birkaç gün önce AB, ‘Etiyopya’da çatışmaya barışçıl bir çözüm, uzlaşma ve makroekonomik istikrarı teşvik etmede daha fazla ilerlemeye ayak uydurmak için’ çok yıllı gösterge programını yeniden başlatmaya istekli olduğunu ifade etti. Federasyon Konseyi’nden yapılan açıklamada, federasyonun, uluslararası finans kuruluşlarını ‘Etiyopya Hükümeti’ne ülkedeki kritik ekonomik durumu ele almada yardımcı olmaya’ güçlü bir şekilde teşvik ettiği belirtildi. Bu teşvikin ise ‘ekonomik reform gündemi’ ve ‘kreditör ülkeler aracılığıyla ortak çerçevede borçları yeniden yapılandırma sürecinin hızla tamamlanması yönünde çalışmak’ yoluyla olduğunu dile getirdi. AB Konseyi, silahsızlanma, terhis ve yeniden bütünleşmeyi ele almak amacıyla özellikle silahların susturulması, insani yardım erişiminin kolaylaştırılması ve Ulusal Rehabilitasyon Komitesi'nin kurulmasıyla ilgili olarak düşmanlıkların sona erdirilmesi anlaşmasının uygulanmasındaki önemli ilerlemeyi de memnuniyetle karşıladı.

Etiyopya’nın demografik yapısı
Etiyopya, 9 ana bileşenle ifade edilen çeşitli etnik ve dilsel farklılaşmalara sahip 11 bölgeden oluşmaktadır.
Dilsel açıdan, Etiyopya’da 4 ana ‘dil grubuna’ ayrılabilen yaklaşık 100 dil var. Bunlar; Sami dillerini (Amhara, Tigray/Tigrinya, Gurag ve Harari) içeren Afro-Asya grubu, Kuş kökenli (Oromo, Sidamo, Somali, Afar, Hadia ve Kambatta), Ummiyye ve Kunama dilini içeren Nil-Sahra grubu. Ancak bu grup, Sudan’daki Dinka ve Fur, Kenya’daki Luo ve Batı Afrika’daki Songhai dahil kendi sınırları dışında birkaç dil içeriyor.
Oromo halkı, Etiyopya’daki en büyük etnik-dilsel bileşendir. Ülkenin merkezindeki Oromia bölgesinde yoğunlaşmıştır ve tek başına 100 milyonu aşan nüfusun üçte birinden fazlasını oluşturmaktadır. Mensupları, Oromca- Kuşi dilini konuşmakta ve tarım ve hayvancılık yapmaktadır. Hükümet karşıtı Oromo protestoları, 2015 yılında çoğunluğu Oromolu olmak üzere vatandaşlar ile hükümet arasında bazı arazilerin mülkiyeti konusunda çıkan anlaşmazlık nedeniyle patlak verdi, ancak gösteriler siyasi ve insan hakları taleplerini de kapsayacak şekilde genişledi. Yüzlerce ölüme ve binlerce tutuklamaya yol açtı. Gösteriler, sonunda iktidar koalisyonunu dönemin Başbakanı Hailemariam Desalegn’i ‘Oromo’ etnik kökenine mensup Abiy Ahmed’le değiştirmeye zorladı. Ancak buna rağmen 3 yıl önce protestolar yinelendi ve Temmuz 2020’de ses sanatçısı Hashalu Hundessa’nın öldürülmesinin ardından onlarca gösterici sokaklara akın etti. Şu anda Abiy Ahmed’in, iktidardaki varlığına rağmen koşullar çok da iyi durumda değil.
Etiyopya’daki en büyük ikinci bileşen ise, mensupları Etiyopya Cumhuriyeti’nin resmi dili olan Semitik Amharca konuşan Amhara halkıdır. Amhara, nüfusun yaklaşık yüzde 27’sini oluşturuyor. Geleneksel inanışa göre Amhara’nın kökenleri, hikayesi Eski Ahit’te bahsedilen Nuh’un en büyük oğlu Sam’a kadar uzanıyor.
Etiyopya nüfusunun yaklaşık yüzde 6,1’ni oluşturan üçüncü önemli halk olan Tigrayanlar, ülkenin kuzeyinde ve sınırın ötesindeki Eritre’de yoğunlaşmış durumda. TPLF, birkaç yıldır Etiyopya’daki iktidar koalisyonunun en güçlü partisiydi, ancak mevcut Başbakan Abiy Ahmed 2018’de iktidara geldikten sonra partinin etkisini azalttı. İki taraf arasındaki ilişkiler, Abiy Ahmed’in çok sayıda bölgesel etnik partiden oluşan iktidar koalisyonunu dağıtmasının ardından yıllar önce kötüleşti. Ardından Başbakan, partilerin ‘Refah Partisi’ adını verdiği tek bir ulusal partide birleştirildiğini duyurdu. Ancak TPLF ona katılmayı kabul etmedi ve onunla siyasi ve askeri olarak savaşma kararı aldı. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği kanlı savaşların ardından Kasım 2022’de bir barış anlaşması imzalandı.
Dördüncü önemli bileşen, Etiyopya nüfusunun yaklaşık yüzde 6,1’ini oluşturan ve Ogaden bölgesinde yoğunlaşan Somalililer. Bu bileşen ayrıca, ülkenin farklı bölgelerine yayılmış durumda ve son olarak Gurag, Uliata, Afar, Hadii, Ghamu gibi daha küçük bileşenlere sahip.



Sudan'ın el-Cezire eyaletinde sağlık koşullarının kötüleşmesinden dolayı en az 73 kişi öldü

El-Cezire eyaletinden kaçan Sudanlılar doğudaki el-Gadarif eyaleti yakınlarındaki bir bölgeye giderken, 2 Kasım 2024 (AFP)
El-Cezire eyaletinden kaçan Sudanlılar doğudaki el-Gadarif eyaleti yakınlarındaki bir bölgeye giderken, 2 Kasım 2024 (AFP)
TT

Sudan'ın el-Cezire eyaletinde sağlık koşullarının kötüleşmesinden dolayı en az 73 kişi öldü

El-Cezire eyaletinden kaçan Sudanlılar doğudaki el-Gadarif eyaleti yakınlarındaki bir bölgeye giderken, 2 Kasım 2024 (AFP)
El-Cezire eyaletinden kaçan Sudanlılar doğudaki el-Gadarif eyaleti yakınlarındaki bir bölgeye giderken, 2 Kasım 2024 (AFP)

Sudan Doktorlar Merkez Komitesi (CCSD), ülkede kötüleşen sağlık durumu nedeniyle, el-Hilaliye kentinde ve el-Gadarif eyaletindeki komşu bölgelerde en az 73 kişinin öldüğünü açıkladı.

CCSD tarafından dün yapılan açıklamada, Sudan'ın doğusundaki el-Cezire eyaletinin, Hızlı Destek Kuvveleri'nin (HDK) aralıksız olarak devam eden şiddetli saldırıları sonucunda giderek kötüleşen bir insani felaketle karşı karşıya olduğu belirtildi.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Yerinden edilmiş kişilere tıbbi bakım sağlayan başlıca merkez olan es-Sabbağ Kırsal Hastanesi, kapasitesini aşan yoğun bir hasta akınına maruz kalırken ciddi bir tıbbi personel, ilaç ve temel tıbbi malzeme sıkıntısı çekiyor. Vadi Halfa şehri ve köylerindeki yerinden edilmiş kişiler, barınak ve battaniye olmadan açıkta uyuyarak ve temiz içme suyu kaynaklarına erişimden yoksun olarak, trajik koşullarda yaşıyorlar.”

CCSD, bölgesel ve uluslararası topluma ‘bu insani trajediyi durdurmak için derhal müdahale edilmesi’ çağrısında bulundu.

Şarku'l Avsat'ın aldığı bilgiye göre Sudan'ın doğusundaki el-Cezire eyaletinde son haftalarda şiddet tırmanıyor. Birleşmiş Milletler'den (BM) yapılan açıklamada, yaklaşık 135 bin kişinin başka eyaletlere göç etmek zorunda kaldığı belirtildi. 

Sudan ordusu ile HDK arasında geçtiğimiz yıl nisan ayında patlak veren savaş, ülke genelinde büyük bir açlığa ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden oldu.