Somali Başbakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: İstikrarı yeniden tesis etmek için çabalıyoruz

Somali Başbakanı Hamza Berri, Şarku’l Avsat’a ülkesini kıtlık ve kuraklıktan kurtarmak için borç krizinin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti

Başbakanı Hamza Berri, bir grup özel kuvvetin askeri üsteki mezuniyet törenine katıldı (Şarku’l Avsat)
Başbakanı Hamza Berri, bir grup özel kuvvetin askeri üsteki mezuniyet törenine katıldı (Şarku’l Avsat)
TT

Somali Başbakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: İstikrarı yeniden tesis etmek için çabalıyoruz

Başbakanı Hamza Berri, bir grup özel kuvvetin askeri üsteki mezuniyet törenine katıldı (Şarku’l Avsat)
Başbakanı Hamza Berri, bir grup özel kuvvetin askeri üsteki mezuniyet törenine katıldı (Şarku’l Avsat)

Acımasız ‘terörizm’, kısır bir kuraklık ve birikmiş borçlar ile mücadele etme çerçevesinde Somali Başbakanı Hamza Berri, hükümetinin vatandaşlarını kıtlık ve kuraklık tehlikelerinden kurtarmak için Arap dünyasının ve uluslararası toplumun desteğe dayanarak, borç ve terör krizlerini bu yılın sonuna kadar bitirmeye çalıştığını açıkladı.
Şarku’l Avsat, umre yaptıktan sonra Kutsal Topraklar’dan dönüş yolunda Kahire'de üst düzey Somalili yetkili ile bir araya gelerek, Somali’nin şu anda karşı karşıya olduğu zorlukları ve geleceğe yönelik büyük umutları görüştü.
İşte röportajın tamamı;

-Eş Şebab Hareketi ile çatışmanız hususunda sahada durum nedir?
Bu terör grubuna karşı yürüttüğümüz mücadelede bugüne kadar büyük başarılar elde ettik. Hükümet üç eksen üzerinde çalıştı: Birincisi askeri çatışma. Ve Somali topraklarının yüzde 80’i kurtarıldı. Ordu, 2023’ün sonuna kadar tüm Somali topraklarını özgüdrleştirme çabasının bir parçası olarak kalan küçük yüzdeyi özgürleştirme hareketine karşı halkın desteğiyle operasyonlarını yoğunlaştırmaya devam ediyor. Ekonomik çatışmaya ilişkin ikinci eksen ise hükümetin, yaklaşık 300 banka hesabını ve 250 telefon hattını kapatarak ve harekete ait bir dizi mali bakiyeyi dondurarak terörist grubu kontrol etme kararlarını içeriyordu. Hükümet ayrıca, Somalili iş insanlarıyla iletişim kurarak onların bu terör hareketine desteğini kesmeyi başardı ve onlar da hükümetle iş birliği yapmaya başladı. Böylece harekete ağır bir ekonomik darbe indirildi.
Üçüncü eksen ise fikri mücadeleyi içeriyor. Hükümet, dini söylemi yenilemek ve bu terörist grup hakkındaki gerçeği ve onların İslam’la hiçbir ilgisi olmadığını açıklamak için Somalili alimlerden yardım istedi.

-Ancak paranın ülkenizdeki teröristlere geri akmamasını nasıl sağlayacaksınız?
Somali'nin ‘terörizm’ ile mücadele ve ülkeye güvenlik ve istikrarı geri getirme taahhüdünü kesinlikle yineliyoruz. Paranın hareketini ve eş-Şebab’ın yararına kaçırılma şeklini ortaya çıkarmak için mali akışı takip eden devlet kurumlarının kurulması da dahil olmak üzere, mali politikaları gözden geçirerek terörizmin finansman kaynaklarını kurutmak için çalışıyoruz. Ayrıca kara para kaçakçılığına karışanların kontrol edilmesine katkıda bulunan yasalar hazırlamaya çalışıyoruz.

-Son zamanlarda Somali hükümetini, eş-Şebab’a karşı bu şekilde savaş ilan etmek için daha fazla çaba sarf etmeye iten değişkenler nelerdir?
Eş-Şebab terör hareketinin savunmasız vatandaşları topluca katletmesinin yanı sıra insani yardımın yoksullara ve yerinden edilmiş Somali halkına ulaşmasını engellemesi de dahil olmak üzere çeşitli nedenler var. Hareket, faaliyetlerini Somali’nin komşu ülkelerini tehdit edecek şekilde genişletmenin yanı sıra, Somali’nin kalkınma planlarını ve yeniden inşa operasyonlarını da engelledi ve kategorik olarak reddetti. Dolayısıyla Somali’nin güvenlik ve istikrarına yönelik büyük tehdit oluşturması ve Doğu Afrika’da El Kaide’ye bağlı en güçlü grup olması nedeniyle bu harekete karşı topyekûn bir savaş başlatmak gerekiyordu.
-Tahmininize göre eş-Şebab yurt dışından finansal veya askeri destek alıyor mu?
El Kaide ve DEAŞ terör örgütlerinin başını çektiği, herkes için açık olan bir ‘uluslararası terör hareketi’ var ortada. Hareket, bu sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Herkes biliyor ki bu hareketi Somali’nin güvenlik ve istikrarını bozma ve zenginliklerine el koyma amaçlarına ulaşmak için destekleyen gizli taraflar var. Ancak şu an Somali devletinin yeniden inşasına ve tüm topraklarının terörden kurtarılmasına olanak tanıyan bu vahşi teröre karşı tek elden çabalıyoruz.

-Terörizme karşı savaşı ışığında, uluslararası düzeyde dayatılan, Somali ordusuna yönelik silahlanma yasağının devam etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Garip bir durum olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu menfur terörizmle mücadele etmek için ambargonun kaldırılmasını talep ettik ve etmeye devam ediyoruz. Somali Cumhurbaşkanının Birleşmiş Milletler’e (BM) yönelik terörün kökünü kazıma ve Somali’ye yönelik silah ambargosunu kaldırma çabalarımızı destekleme çağrısını destekliyoruz. Aynı şekilde Somali hükümeti, Afrika Birliği’ne de Somali’nin istikrarını yeniden tesis edebilmesi için ulusal güçlerin güvenlik sorumluluğunu üstlenmesinin önünde bir engel olan ambargonun kaldırılmasına yardım etmesi çağrısında bulundu.

-Eş-Şebab ile karşı karşıya gelmeniz çerçevesinde bazı taraflar, kabilelerin savaşa katılımını mı eleştiriyor?
‘Teröre karşı savaş’, terörist hareketin kontrolü altındaki bölgeleri eski haline getirmek ve özgürleştirmek amacıyla Somali halkının tüm kesimlerine yönelik bir savaştır. Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud’un eş-Şebab’a karşı koymada önemli bir faktör oluşturan Somalili kabile liderleriyle iletişim de dahil olmak üzere, farklı temellere dayanan net bir mücadele planı var. Son dönemde, hükümet ve kabileler arasındaki ilişkiler büyük bir gelişmeye tanık oldu.

-Eş-Şebab’a karşı savaşta katılımcıların rolünün geleceğine ilişkin vizyonunuz nedir?
Somali’nin tamamı, hükümetin çabalarını destekliyor ve kabilelerin rolü, hükümetin çabalarını desteklemek ve bağımsız siyasi partiler açmakla son bulacak. Hükümet ayrıca, programı kapsamında, kurtarılmış tüm bölgelerde tüm temel hizmetleri sağlamanın yanı sıra, terörist hareket tarafından aldatılan gençleri rehabilite edecek, onları Somali silahlı kuvvetlerine entegre edecek ve onlara uygun olanaklar sağlayacaktır.

-Terörist grupları ortadan kaldırmak ve devleti yeniden inşa etmek için şu an Somali’nin neye ihtiyacı var?
2023 yılında önemli meseleleri tamamlamayı hedefliyoruz. Bu meseleler, Somali’nin Doğu Afrika Grubu ticaret pazarına katılımına ek olarak ülkeyi teröristlerden kurtarmak, geçici anayasayı tamamlamak, ulusal uzlaşmayı sağlamak, sosyal hizmetler sağlamak ve borç affı sürecini tamamlamaktır. Aynı şekilde hükümet, çalışmalarını üç ana başlık üzerinde yoğunlaştırıyor.
Birincisi terörle mücadele yoluyla toprağı özgürleştirmek.
İkincisi, önümüzdeki Eylül ayında Somali’nin birikmiş borçlarına son vermek. Üçüncüsü, Somali anayasasının bu yıl sonuna kadar tamamlanması. Geçiş anayasasının yeniden yazılması ve nihai hale getirilmesi konusunda önemli ilerleme kaydedildi.

-Somali'nin borç sorunu nereden çıktı?
Onu ortadan kaldırmak için uzun bir yol kat ettik. Kardeş ve dost ülkelerin teröre karşı savaşında ve devletin yeniden inşasında Somali’ye sağladığı büyük Arap desteğini takdir ediyoruz. Arap ülkelerini, ‘istikrarı, kalkınmayı ve devleti yeniden inşa etmeyi amaçlayan Somali çabalarını desteklemek için ortak Arap sorumluluğuna dayalı olarak’, Arap devletlerine ve fonlarına borçlu olunan Somali dış borçlarının affedilmesine katkıda bulunmaya çağırıyoruz. 2023 yılı sonuna kadar Somali’nin birikmiş borç sorununun biteceğini söyleyebilirim.

-Somali’deki hükümet sistemine yönelik iç meydan okumalardan bahsedersek, önceki yıllarda yaşanan bir gerginlik döneminden sonra başbakan ile cumhurbaşkanı arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz?
Somali’de anlaşmazlıklar dönemi sona erdi. Şimdi terörizmi ortadan kaldırmak, devlet kurumlarını yeniden inşa etmek ve savaşın yok ettiği şeyleri yeniden inşa etmek için tüm devlet kurumları arasında dayanışma ve uyumun sağlandığı yeni bir döneme başlıyoruz.

-‘Ulusal uzlaşı’ çabalarınız hangi noktaya ulaştı?
Tüm hızıyla devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve hükümet, savaş bölgelerinde Somali halkının acı çekmesini önlemek, terörün pençesinden kurtarılan bölgelere sosyal hizmetler ulaştırmak amacıyla güvenlik ve istikrarın sağlanması çerçevesinde savaş bölgelerindeki sivillerin istikrara kavuşturulması ve korunması için özel bir başkanlık elçisi atanması da dahil olmak üzere uzlaşma sağlama konusunda çok istekli.

-Yerel yönetimlerle ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Somali’de hüküm süren federal sistem çerçevesinde iyi bir ilişki mevcut. Terörizmi ortadan kaldırmak ve Somali'nin her yerinde kapsamlı bir kalkınma sağlamak olan tek bir amaç üzerinde koordinasyon vardır. Federal hükümet ile Somali eyaletlerinin yöneticileri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin, terörle mücadele sürecini ve Mogadişu ile Somali eyaletleri arasında güvenlik ve istihbarat alışverişinde iş birliğini artıracağına inanıyorum. Bu da terörle mücadele için Somali Cumhurbaşkanının planının desteklenmesine yansıyacaktır.

-Şu anda Somali’nin acil sorunları nelerdir?
Terörle mücadelenin yanı sıra, kırk yılın en kötüsü olan kuraklığın ülkede şiddetlenmesi nedeniyle halen Somali’de ağır bir insani krizle karşı karşıyayız. Arap ülkelerindeki kardeşlerimize, besi hayvanlarının telef olması ve tarımsal mahsullerin yok edilmesinin ardından yaklaşık 7,8 milyon Somaliliyi kıtlık hayaletinden kurtarmak için acil insani yardım sağlamaları için çağrıda bulunuyoruz. Ayrıca 1 milyon kişi, geçim kaynaklarını ve günlük gıda ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerini kaybettikten sonra insani ihtiyaçlarını karşılamak için kırsal alanlardan mülteci kamplarına ve büyük şehirlere göç etti. Durum böyle devam ederse maliyet, felaket olabilir. Çocuklar ve kadınlar da dahil olmak üzere Somali nüfusunun yaklaşık yarısı, kuraklığın ülkenin her yerini vurmasının ardından kötüleşen insani durum nedeniyle risk altında. Etkilenenleri desteklemek ve Somali’nin daha önce tanık olduğu krizin tekrarını önlemek için acil önlemler ve insani yardım alınmadığı takdirde, ciddi gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalan insan sayısının artması bekleniyor.



Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
TT

Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)

Dünya Gıda Programı (WFP) Genel Müdür Yardımcısı Carl Skau bugün yaptığı açıklamada, Sudan'ın el Faşir kentinde yaşananlara benzer felaketlerin önlenmesi için acil eylem çağrısında bulundu.

WFP baş operasyon görevlisi olan Skau, yakın zamanda Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el Faşir'de işlenen "vahşet" nedeniyle "X" platformu üzerinden öfkesini dile getirdi.

BM yetkilisi, Sudan'daki kıtlığın giderilebilmesi için ablukanın derhal sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler, dün İnsan Hakları Konseyi'nin el Faşir ve çevresinde HDK, bağlı ve müttefik güçler tarafından işlenen artan şiddeti ve bildirilen vahşeti şiddetle kınadığını duyurdu.

Kararda ayrıca araştırma heyetinden, el Faşir ve çevresinde uluslararası insan hakları hukukunun ihlal ve suistimallerinden sorumlu olduklarına dair makul gerekçeler bulunan tüm yetkilileri tespit etmesi talep edildi.

İlgili bir gelişmede, Sudanlı Doktorlar Ağı bugün ülkenin batısındaki El-Daein Hastanesi'nde bir doktorun gizemli koşullar altında öldüğünü duyurdu.

Sudan Doktorlar Ağı bugün yaptığı basın açıklamasında, "El-Daein Hastanesi'nde genel cerrah olan Yusuf İbrahim Zekeriya, güvenlik zaaflarının yaşandığı bölgelerde sağlık çalışanlarının karşı karşıya olduğu risklerin boyutunu yansıtan bir olayda, kentte gizemli koşullar altında hayatını kaybetti" denildi. Açıklamada, "Merhum, bir yıl önce HDK tarafından tutuklanıp dövülmesine rağmen insani görevini yerine getirmeye devam etti ve buna rağmen El-Daein halkına hizmet etmek üzere El-Daein Hastanesi'ndeki görevine geri döndü" ifadelerine yer verildi.

Ağ, "Dr. Yusuf Zekeriya'nın ölümü sağlık sistemine yıkıcı bir darbe vuruyor ve en temel koruma standartlarının bile olmadığı ortamda, doktorların ve personelin güvenliği konusunda meşru sorular ortaya çıkarıyor" vurgusunda bulundu. Şarku’l Avsat’ın açıklamadan aktardığına göre ağ ayrıca, "bu olayın, HDK'nin kontrolündeki bölgelerde sağlık çalışanlarının maruz kaldığı bir dizi ihlalden ayrı tutulamayacağını ve oradaki tıbbi çalışmaları acil müdahale gerektiren tehlikeli bir girişim haline getirdiğini" belirtti.

Sudanlı Doktorlar Ağı, ölümünün ardındaki gizemli koşullar göz önüne alındığında, ölümünün koşullarını ortaya çıkarmak için bağımsız ve şeffaf bir soruşturma çağrısında bulundu. Ayrıca, uluslararası ve insan hakları örgütlerini bu bölgelerdeki sağlık durumunu izlemeye ve sağlık çalışanlarına yönelik her türlü sindirme veya hedef alma girişimini önlemek için baskı uygulamaya çağırdı.

Ağ, doktorları ve sağlık çalışanlarını korumak ve insani görevlerini yerine getirirken tutuklama, şiddet veya gasp gibi durumlara maruz kalmamalarını sağlamak için etkili mekanizmalar oluşturulması yönündeki acil çağrısını yineledi.

El Daein, Doğu Darfur Eyaleti'nin başkentidir ve Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletleri ile başkent Hartum ve Sudan'ın merkezindeki Kordofan eyaletleri arasındaki kavşak noktasında yer almaktadır.


Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
TT

Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)

Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO), Çad ile askeri ilişkilerini güçlendirerek güney sınırlarını korumak üzere bir ‘ortak güç’ kurdu. Böylece, yaklaşık bin 50 kilometre uzunluğundaki sınır hattı üzerindeki kontrolünü pekiştirmiş oldu.

Bu gelişme, Çad'da iktidar mücadelelerinin ve muhalefetin merkezi haline gelen güney Libya'daki çatışmaların arka planında gerçekleşti. Bazı komşu Afrika ülkelerinde güvenliğin bozulmasının ardından geçen yıllarda, bu durum ‘isyancılar’ olarak tanımlanan grupların sınır ihlallerinin artmasına yol açtı.

LUO, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2024 yılı ağustos ayı başında başlattığı, ‘güney sınırlarının güvenliğini sağlama ve ulusal güvenliği güçlendirme’ amacı taşıyan kapsamlı bir plan çerçevesinde, Çad sınırında şiddetli bir çatışmaya girdi.

Bu çatışmalardan biri, LUO’ya bağlı Tümgeneral Hasan ez-Zadama komutasındaki 128. Takviye Tugayı’nın sınırdaki Kalenga Dağları bölgesinde yürüttüğü operasyonda yaşandı. Askeri kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre birlikler, bu operasyon sırasında bir altın madeninin kontrolünü ele geçirdi; söz konusu madenin yıllardır Çadlı çetelerin elinde olduğu belirtildi.

LUO Medya Birimi, LUO Genel Komutanlığı ile Çad Ordusu arasında, ortak sınırın ‘kanun tanımaz çeteler, haydutlar ve kaçakçılardan’ korunması amacıyla bir ortak güç oluşturulduğunu açıkladı.

Medya Birimi ayrıca, LUO Başkomutan Yardımcısı Korgeneral Saddam Hafter’in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, ortak güç kapsamındaki saha görevlerini yerine getirmek üzere Sebil es-Selam Taburu’na bağlı çöl devriyelerinin görevlendirilmesi talimatını verdiğini belirtti.

 Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Altın madenciliği nedeniyle kanlı çatışma

Askeri kaynaklara göre, Libya-Çad sınırında yasadışı altın madenciliği nedeniyle kanlı bir çatışma yaşanıyor. LUO, ‘terörist grupları’ ve sınır ötesi çeteleri ortadan kaldırmak ve yasadışı göçle mücadele etmek amacıyla bu ülkelerle sınırları güvenli hale getirmek için bir plan başlattı.

Saddam Hafter, babasının özel temsilcisi sıfatıyla başkent Encemine’ye gerçekleştirdiği çeşitli ziyaretlerde, Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi ile iş birliği kanalları açmayı başardı. Görüşmelerde, ‘Çadlı isyancıların Libya sınırına akını’ sorunu ele alındı; ayrıca güvenlik iş birliği ve iki ülke arasındaki sınır kapılarının açılması konuları da gündeme geldi.

LUO birlikleri, 10 Temmuz’da Libya’nın güneyindeki Çad sınır bölgesinde yer alan Tibesti Dağları’nda bir yayılma ve konuşlanma operasyonu gerçekleştirdi. Bu bölge iki ülke arasındaki tansiyon noktalarından biri sayılıyor. Operasyon sırasında iki taraftan da ölümlerin yaşandığı bir çatışma meydana geldi. O dönem, LUO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 676. Piyade Taburu, unsurlarının ‘sınır aşan suç çetelerinin konuşlandığı ve toplandığı bir dizi bölgeyi kontrol altına aldığını’ açıkladı.

Bu arada Çad muhalefeti, LUO ile yaşanan çatışmalarda herhangi bir rolü olduğunu reddetti. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı Nova’dan aktardığına göre, Çad’daki Değişim ve Uyum Cephesi’nin (FACT) Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Şerif Jako, FACT’ın ‘hiçbir Libya mevzisine saldırmadığını ve unsurlarının Libya sınırları içinde faaliyet göstermediğini’ söyledi.

Libya ile Çad arasındaki sınır, Çad içinde operasyonlar düzenleyen isyancıların arka üssü ve hareket noktası olarak tanımlanıyor. Nitekim Çad Cumhurbaşkanı İdris Debi, 20 Nisan 2021’de Libya sınırında konuşlanmış isyancılar tarafından öldürülmüştü.

Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)

Emsaad şehri

Saddam Hafter’in Libya içindeki askeri turlarına ilişkin başka bir gelişmede, LUO Genel Komutanlığı, Hafter’in perşembe akşamı Emsaad şehrini ziyaret ettiğini açıkladı. Açıklamada, bu ziyaretin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın, çeşitli şehir ve bölgelerdeki vatandaşların durumunu yakından takip etme konusundaki hassasiyetini teyit ettiği’ belirtildi.

Şehrin yaşlıları, ileri gelenleri ve sakinleri tarafından karşılanan Saddam Hafter, Başkomutan tarafından ‘yaşam koşullarını değerlendirmek ve vatandaşların ihtiyaçlarını takip etmek’ üzere bu ziyareti gerçekleştirmekle görevlendirildiğini söyledi.

Saddam, LUO Genel Komutanlığı tarafından yayınlanan konuşmasında, ‘mevcut aşamada herkesin olağanüstü bir çaba sarf etmesi ve vatandaşları yoran sorunların üstesinden gelmek için çabalarını iki katına çıkarması gerektiğini’ ifade etti. Ayrıca, ‘herhangi bir başarının, sonuçları vatandaşın günlük yaşamına yansımadığı sürece bir değeri olmadığını’ söyledi. Bunun yanında, Genel Komutanlığın yürüttüğü inşa ve imar projelerinin tek bir şehirle sınırlı olmayacağını, tüm Libya şehir ve köylerini kapsayacağını, çünkü ‘herkesin kalkınma ve imar hakkına sahip olduğuna inandıklarını’ vurguladı.

Saddam Hafter'in Emsaad ziyareti, son haftalarda Kufra'dan başlayıp Katrun, Ubari ve Turaghan'a uzanan güney sınırına yaptığı benzer ziyaretlerin ardından gerçekleşti.


Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
TT

Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Orta Afrika Cumhuriyeti son günlerde, Rus yetkililer ile paramiliter grup Wagner arasında bir çekişme sahnesine dönüştü. Wagner grubu, geri çekilmeyi ve görevlerini Rusya Savunma Bakanlığı'nın komutası altında faaliyet gösteren Afrika Kolordusu'na devretmeyi reddediyor.

Batı medyasında yer alan haberlere göre Rusya, Bangui'ye Wagner'in hizmetlerinden vazgeçmesi ve Afrika Kolordusu'na aylık milyonlarca dolar ödeme karşılığında bu hizmetleri Afrika Kolordusu ile sürdürmesi için baskı yapıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti yetkilileri ise bu ödemeyi karşılayamayacaklarını belirtiyor. Bu durum, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunda önemli değişiklik olduğu izlenimini veren bir gelişme yaşandı.

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan Africa Defense Forum (Afrika Savunma Forumu) dergisi, Orta Afrikalı bir yetkilinin “Hükümet, Wagner’in hizmetlerini Afrika Kolordusu'nun hizmetlerine tercih ediyor, çünkü Wagner iyi performans gösteriyor ve ülkemizin coğrafyasını ve kendilerinden ne beklendiğini daha iyi anlıyorlar” dediğini aktardı.

Şahsi çekişmenin bir uzantısı

Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 yılının ağustos ayında Wagner'in komutanı ve kurucusu Yevgeny Prigojin'in öldürülmesinin ardından, ülkesinin Afrika kıtasındaki nüfuzunu yeniden düzenlemek ve bunu devletle sınırlamak amacıyla Rusya Savunma Bakanlığı'na Afrika Kolordusu'nu kurması için yeşil ışık yaktı.

Ancak Wagner, üyeleri Orta Afrika Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra'nın korumaları olarak görev yaptığı ülkede varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor. Wagner üyeleri ülkeye geldiklerinden bu yana, gerginliklerin yatışmasına ve yaklaşık iki yıl önce yapılan referandumla anayasanın değiştirilmesine yardımcı oldular.

df
Wagner, madencilik ve koruma sözleşmeleriyle sahadaki varlığını sürdürüyor (AFP)

Afrika işleri uzmanı Fransız siyasi analist Pierre-Louis Raymond, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki hızlı gelişmeler, Prigojin ile Putin arasında var olan şahsi çekişmenin boyutunu ortaya koyuyor, ancak elbette bu çatışmanın ötesine geçerek Wagner’in genel olarak Putin rejiminin devam etme kabiliyetine artık inanmadığını söyleyebiliriz.”

Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşında bir çıkmaza girdiğini düşünen Raymond, “Bu savaşta kazanan yok, Putin rejiminin Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurma arzularıyla uyumlu hale geleceğine dair öngörülebilir bir ihtimal de yok. Bu yüzden Wagner şimdi ayrılmayı seçti. İki taraf arasında bir güç mücadelesi var ve Wagner'in geleneksel nüfuz alanlarında Rusya Savunma Bakanlığı'na hizmet vermeyi bırakma eğilimi giderek güçleniyor.”

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iki taraf arasında nüfuz mücadelesi olduğunu vurgulayan Raymond, ancak sorunun çok daha derin olduğunu ve Wagner'in mevcut liderliğinin Putin'in görevden ayrılacağına ve halefinin Wagner'in kaybettiği nüfuzu geri kazanabileceğine inandığına işaret etti. Bununla birlikte Raymond’a göre Rusya'nın Afrika'daki nüfuzu devam ediyor.

Bangui'deki endişeler

Bu gelişmeler, Kremlin'in Afrika'da nüfuz kazanma çabalarına engel teşkil eden faktörleri ortaya koyuyor. Bu çabalar, yoğun diplomatik faaliyetler ve kıtanın yeni liderleriyle yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermiyor.

Bu sorun, Wagner'in pozisyonlarını ve görevlerini devretmeyi reddetmesinden daha derin bir boyuta sahip gibi görünüyor, zira Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kendisi de buna hazır görünmüyor. Robert Lansing Küresel Tehditler ve Demokrasiler Araştırma Enstitüsü'nün bir raporuna göre siyasi açıdan, Cumhurbaşkanı Touadéra'nın çevresi, Orta Afrika Cumhuriyeti subaylarıyla bağlantıları olan ve sahada korku salan Wagner'in adamlarına güveniyor. Onları resmi bir Rus birliğiyle değiştirmek, rejimi iktidarda tutan hassas dengeyi bozabileceği konusunda ciddi endişeler söz konusu.

df
Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personel ile eski Wagner üyelerinden oluşuyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personelin yanı sıra eski Wagner üyelerinden oluşuyor. Kolordu şu anda Mali ve Nijer gibi birkaç Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor, ancak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kontrolü ele geçirme çabaları büyük zorluklarla karşı karşıya.

Gerilim ve derin dönüşüm

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Halid Muhammed el-Hicazi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Wagner’in Kremlin'e karşı doğrudan bir isyan başlatmasının olası olmadığını, ancak iki taraf arasındaki ilişkilerin gerginlik ve köklü bir değişim döneminden geçtiğinin kesin olduğunu söyledi. Wagner’in 2018 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girdiğinden beri, Rusya'nın Afrika kıtasındaki en önemli etki aracı haline geldiğini belirten Hicazi, “Hükümet güçlerini eğitiyor ve büyük ekonomik ayrıcalıklar karşılığında altın ve elmas zengini maden sahalarını koruyor. Zamanla Wagner, Rus ordusunun bir kolundan, ülke içinde kendi çıkarlarını korumaya çalışan yarı bağımsız bir aktöre dönüştü ve bu durum Moskova'da endişe yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Hicazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Wagner'in 2023 yılının haziran ayında Rusya'da isyan çıkarmasının ardından Moskova, Afrika'daki askeri varlığını yeniden yapılandırmak için Afrika Kolordusu adında yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun amacı, Wagner'in doğrudan nüfuzunu azaltmak ve Rusya Savunma Bakanlığı'nın kontrolünü artırmaktı. Ancak Wagner üyeleri, onları isyancı gruplara karşı istikrar sağlayan bir güç olarak gören Bangui hükümetiyle hala güçlü ilişkiler içinde ve bu da onlara merkezi Rus karar alma mekanizmasından büyük ölçüde bağımsızlık sağlıyor.”

Sadakat konusundaki bu anlaşmazlığın, Moskova ile Wagner arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nüfuz için gizli bir rekabet ortamı yarattığını söyleyen Hicazi, “Rusya, güvenlik ve ekonomi ağları üzerindeki resmi kontrolünü yeniden kazanmaya çalışırken, Wagner madencilik ve koruma sözleşmeleriyle bölgedeki varlığını sürdürerek kolayca göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldi. Moskova, kıtada Wagner ile açık bir çatışma istemese de Wagner'in devam eden nüfuzunun disiplinli, merkezi kontrol altındaki bir devlet olarak imajını tehdit ettiğini kabul ediyor” diye ekledi.

Rusya’nın varlığının zayıflaması

Rus yetkililer bu gerginlikler hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken bu durum, Moskova'daki siyasi çevrelerde, Kremlin'in Batı ile ilişkilerini koparmak isteyen Afrikalı liderlerle kurduğu ittifakların çökmesine yol açabileceği endişesini uyandırıyor.

Genel olarak Afrika kıtası düzeyinde, bazı Afrika ülkelerinin Moskova ile paralı askerleri arasındaki anlaşmazlığı şüpheyle karşıladığını belirten Hicazi, bu yüzden mevcut gerilimin Rusya'nın varlığını geçici olarak zayıflatabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Rusya'nın Afrika'daki varlığının ekonomik ve askeri bağlar sayesinde halen sağlam olduğunu söyleyen Hicazi, ancak özel askeri şirketlere daha az bağımlı olan daha kurumsal bir etki modeline doğru kaymakta olduğunu belirtti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Hicazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kısacası Wagner, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Kremlin'e karşı isyan etmedi, ancak nispeten bağımsız hareket eden bir varlık haline geldi ve Rusya'yı, araçlarının kontrolünü kaybetmeden Afrika kıtasındaki etkisini sürdürme stratejisini yeniden düşünmeye zorladı.”