Yalnızlık üzerine uzmanlaşan psikolog: Akıl sağlığına iyi geliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Yalnızlık üzerine uzmanlaşan psikolog: Akıl sağlığına iyi geliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşik Krallık'taki Durham Üniversitesi'nden bir bilim insanı, yalnız vakit geçirmenin akıl sağlığına yönelik faydalarına dikkat çekti.
Psikoloji Bölümü'nde özellikle bu konu üzerine araştırmalar yürüten akademisyen Thuy-vy Nguyen, yalnızlığı "Diğer insanlarla etkileşime girmeden geçirdiğimiz zaman" diye tanımlıyor.
Akademisyen, üniversitede yürüttüğü araştırmalardan yola çıkarak, "Kendinize biraz zaman ayırmanızın, günlük ruh haliniz üzerinde olumlu bir etkisi var" diyor.

Hangi yalnızlık?
Nguyen'e göre iki tür yalnızlık var ve bunlar sıklıkla birbirine karıştırılıyor.
İlki, akademisyenin sözünü ettiği, bireylerin kendileriyle başbaşa vakit geçirmesi anlamına gelen yalnızlık. Diğeri ise aha uzun erimli olan ve kimsesiz kalma anlamına gelen olumsuz bir yalnızlık.
Akademisyen bu ikisi arasında ayrım olmaması nedeniyle yalnızlığın olumlu etkilerinin göz ardı edildiğini söylüyor.
The Conversation'da yazdığı yazıda konuyla ilgili araştırmalarını anlatan akademisyen, "Birçoğumuzun iş yerinde sıkıntılar yaşadığı, işlerin umduğu gibi gitmediği veya kendine çok fazla yüklenip bunaldığı günler olmuştur" diyor:
"Araştırmalarım sonucunda anladığım şey şu: Kendinize biraz zaman ayırmayı öğrenmek, bir anlık yalnızlık, bu duygularla başa çıkmanıza yardımcı olabilir."
Nguyen, meslektaşlarıyla yürüttüğü bir dizi deneyde lisans öğrencilerini kendi kendilerine sessizce oturmaları için bir odaya getirdi.
Bazı deneylerde öğrencilerin sırt çantaları veya akıllı cihazları ellerinden alındı ve düşünceleriyle başbaşa kalmaları istendi. Bazı deneylerde ise öğrenciler kitapları veya telefonlarıyla odalara kapandı.
Akademisyen, "Sadece 15 dakika yalnız kaldıktan sonra, katılımcıların hissetmiş olabilecekleri endişe veya heyecan gibi güçlü duyguların azaldığını gördüm" ifadelerini kullandı.
Ona göre araştırmacılar, bu deneylerle yalnızlığın, insanların duygusal uyarılma düzeylerini düşürebildiği sonucuna vardı.
Bu da aslında bireylerin, hayal kırıklığına uğradığı, çok üzgün veya kızgın hissettiği zamanlarda yalnız kalmasının yararlı olabileceği anlamına geliyor.
"Pek çok insan, yalnızca içe dönük kişilerin yalnızlıktan hoşlanacağını varsayabilir" diyen Nguyen, yalnızlığın faydalarını görecek tek kesimin aslında onlar olmadığını söylüyor.
Dünya çapında 18 bin yetişkinle yapılan bir anketin sonuçlarını aktaran akademisyen, "Katılımcıların yarısından fazlası dinlenmek için yalnızlığı seçti" ifadelerini kullanıyor:
"Yani dışa dönük biriyseniz, bunun sakinleşmek için yalnızlığınıza zaman ayırmanıza engel olmasına izin vermeyin."
Independent Türkçe, The Conversation, Science Alert



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature