BM Yemen Temsilcisi Grundberg Sana ve Aden temaslarını sürdürüyor

Grundberg, Husilerle yapıcı görüşmelerin ardından Aden'de Alimi ile bir araya geldi

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün Aden’de Grundberg’i ağırladı (SABA)
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün Aden’de Grundberg’i ağırladı (SABA)
TT

BM Yemen Temsilcisi Grundberg Sana ve Aden temaslarını sürdürüyor

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün Aden’de Grundberg’i ağırladı (SABA)
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün Aden’de Grundberg’i ağırladı (SABA)

Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg, Sana'da Husilerle yaptığı, ‘açık, yapıcı ve ayrıntılı’ olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından, sonuçlandırmaya çalıştığı Yemen anlaşmasının ana hatlarını belirledi. Ardından ise Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi ile görüşmek üzere Aden’e geçti. Husileri barışa hazır olmamakla suçlayan Alimi ise uluslararası ve bölgesel çabalara desteğini teyit etti.
BM Özel Temsilcisi Grundberg, Yemen'de kalıcı bir barışa ulaşmak için Suudi ve Umman arabuluculuğunu destekleyen uluslararası çabalar bağlamında Pazartesi günü Sana’a gelmişti. ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ise Riyad ve Maskat’a döndü.
Sana'dan ayrılmadan önce yaptığı medya açıklamasında, nasıl ilerleneceğine dair açık sözlü, ayrıntılı ve yapıcı tartışmalar yürütüldüğüne dikkat çeken Grundberg, Husilerden duyduklarının ve bu kritik dönemde tüm tarafların yapıcı katılımının kendisini cesaretlendirdiğini belirtti. Varmak istediği anlaşmanın ana hatlarını ortaya koyan Grundberg, şöyle ekledi:
“İlerlemek için, herhangi bir anlaşma tüm Yemenliler için somut faydalar sağlamalı. Şiddet, ateşkes anlaşması yoluyla sürdürülebilir bir şekilde sona erdirilmeli. Yemen halkının emniyet ve güvenliği garanti altına alınmalıdır. Anlaşma kapsamında Sana Uluslararası Havalimanı’ndan ve buraya yönelik uçuşların sayısı artırılmalı. Ayrıca Hudeyde limanlarının sorunsuz ve engelsiz bir şekilde açılması, ülkenin petrol ihracatının yeniden başlatılması sağlanmalıdır. Taiz ve diğer illerde ana yollar açılmalı. Kamu sektörü maaşları ülke genelinde düzenli, şeffaf ve sürdürülebilir bir şekilde ödenmelidir. Anlaşmanın kapsayıcı bir siyasi sürecin hazırlanması ve tamamlanması için önlemler içermesi elzem. Yemenliler Birleşmiş Milletler'in himayesi altında dizginleri ele almalı. Yemenliler ancak bu süreçte sürdürülebilir ve adil bir barışın şartlarını tartışabilir, yeni kararlar alabilir.”
Yakın gelecekte görüşmelere devam etmeyi dört gözle beklediğine değinen Grundberg, Yemen hükümetiyle görüşmek, hükümetin ilerleme kaydetme yolları konusundaki görüşlerini dinlemek için Aden'e gitti. Suudi ve Ummanlı yetkililerle de bu hususları konuşacağını dile getiren Grundberg, Yemen'de bir yıl süren sakinliğin ardından tarafların çatışmayı sona erdirmek için cesur adımlar atması gerektiğine dikkat çekti. Bölgesel düzeyde işbirliğinin mevcut uygun ortamın yaratılmasına katkıda bulunacağını da ekledi.
Bu yöndeki fırsatların değerli olduğuna, ancak tehlikelerle çevrili olduğuna değinen Grundberg, artık barışı sağlamak için diyalog, fikir birliği, siyasi iradenin ciddi bir liderliğin elzem olduğuna işaret etti. BM’nin attıkları her adımda Yemenlilere eşlik edip onları destekleyeceğini de ekledi.
Yemen hükümetinin resmi medyasının aktardığına göre, Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi dün Aden’deki Maaşık Sarayı’nda Grundberg’i ve yardımcısı Muin Şerim’i ağırladı. Görüşmede Yemen dosyasındaki gelişmeler, ülkedeki barış sürecinin yeniden hayata geçirilmesi yönünde koordineli uluslararası çabalar ele alındı.
Alimi, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile bir araya geldiği Kahire’den Salı günü Aden’e dönmüştü. Resmi medya, Alimi’nin Mısır ziyaretini ‘özel bir tatil’ şeklinde adlandırdı. SABA’nın haberine göre Alimi, Meclis Başkan Yardımcısı Muhammed Ali eş-Şeddad’ın huzurunda, yerel ve bölgesel düzeylerde yaptığı son toplantıların sonuçları hakkında Grundberg’den bilgi aldı.
Suudi Arabistan'ın 2021'de erken barış girişimlerini pekiştirme çabalarına övgüde bulunan Alimi, terörist Husi milisleri bölgesel ve uluslararası çabalarla ciddi şekilde başa çıkmaya zorlamak için bu çabaların üzerine inşa etmenin, BM öncülüğünde kapsayıcı bir siyasi süreç başlatmanın önemine değindi.
Aynı zamanda, BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) barış çabalarına iyi niyetle katılma çağrısında bulunan açıklamasını memnuniyetle karşıladı. BMGK, söz konusu açıklamasında, herhangi bir müzakere sürecinin ilgili BMGK kararları dahil olmak üzere üzerinde anlaşılan hususlara dayalı olması gerektiğini vurgulamıştı.
Resmi medyanın aktardığına göre, Alimi Başkanlık Konseyi’nin ve hükümetin Grundberg’in, bölgesel ve uluslararası arabulucuların çabalarını destekleme yönündeki taahhüdünü teyit etti. Ancak Husi milisleri barış seçeneğine hazır olmamakla suçlayan Alimi, “Husiler, Sana’daki izdiham katliamından da anlaşıldığı üzere giderek kötüleşen acılara kayıtsızlar. Bu izdiham, hayatta kalabilmek için herhangi bir insani yardım arayan yüzlerce yoksul insanın hayatına mal oldu” vurgusunda bulundu. Ramazan Bayramı öncesinde insanların başkent Sana’da nakdi yardım almak amacıyla toplandıkları olayda ölen ve yaralananların sayısı 200’ü aşmıştı. 
Alimi, uluslararası toplumu Stockholm Anlaşması kapsamındaki tutukluların dosyasıyla ilgili yükümlülüklerini, varılan son anlaşmaları yerine getirmeleri, kaçırılan ve kaybolan onlarca kişinin başına ne geldiğini açıklamaları için Husi milisler üzerindeki baskıyı artırmaya çağırdı. Kayıp kişiler arasında Yemenli siyasetçi Muhammed Kahtan da yer alıyor.
SABA’nın haberine göre Alimi, uluslararası toplum milislerin tek taraflı eylemlerine ve ağır insan hakları ihlallerine göz yummaya devam ettiği taktirde tehlikenin patlak verebileceği uyarısında bulundu. Husilerin böylece 1 milyondan fazla çocuğu silahlandırmaya, barış, ılımlılık ve bir arada yaşama yönündeki değer ve ilkelerine karşı kışkırtmaya cesaret bulduğunu da ekledi.
Grundberg ve Lenderking, Yemen'e barış getirilmesi için Suudi Arabistan ve Umman Sultanlığı öncülüğünde sürdürülen çabalara verdikleri destek kapsamında bölge turları düzenliyor.
Yemenliler, bölgesel ve uluslararası çabaların, Husilerin 2015'te Yemen meşruiyetine yaptığı darbeden bu yana devam eden çatışmayı geride bırakacak bir yol haritasıyla taçlandırılacağını umuyor. Daha fazla siyasi ve ekonomik kazanım elde etmek isteyen Husiler ise ABD ve İngiltere'nin barış yolunu baltaladığını iddia ediyor.



Biz kafir değiliz: Suriyeliler sokaklarda Hisba araçlarının görünmesine itiraz ediyor

Biz kafir değiliz: Suriyeliler sokaklarda Hisba araçlarının görünmesine itiraz ediyor
TT

Biz kafir değiliz: Suriyeliler sokaklarda Hisba araçlarının görünmesine itiraz ediyor

Biz kafir değiliz: Suriyeliler sokaklarda Hisba araçlarının görünmesine itiraz ediyor

Tarık Ali

Suriye şehirlerinin sokaklarında yakın zamanda İslam’a davet (Hisba- iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma araçları) yayılmaya başladı. İnsanları hoparlörlerle hidayete, şeriatı uygulamaya, İslami farzlara uymaya davet ediyorlar ve özellikle azınlık ve Hristiyan mahallelerine ve genel olarak diğer mahallelere odaklanıyorlar.

Yeni bir hadise

Suriyelilerin hayatında sıra dışı bir olay olan yeni gelişme çeşitli hadiselere neden oldu. Son olarak Şam'ın Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı mahallelerinden el-Duveyle'de araçların kiliselerin önündeki vatandaşları provoke etmeleri nedeniyle durum gerginleşti. Mahalledeki Müslümanlar Hristiyanlardan önce araçlara karşı durarak, davetçilerin sokaklarda ve mahallelerdeki bu faaliyetlerinin durdurulmasını talep ettiler.

Tartışmanın yumruklu kavgaya dönüşmesi üzerine Emniyet Müdürlüğü ekipleri olaya müdahale ederek, davetçilerin yakalanması için çalışma başlattıklarını açıkladılar. Ancak aynı kişilerin aynı gün başkent Şam'ın göbeğinde birlikte çektirdikleri fotoğrafı yayınlayıp, yakalanıp tutuklandıkları açıklamasını yalanlamaları ile provokasyon tamamlandı.

Fikri ve kurucu rahim

Selefi davet, her ikisi de aynı fikri ve kurucu rahimden doğmuş olmalarına rağmen “cihatçı” davetten farklıdır. Birincisi, misyonunu vaazda bulunmak ve insanları şiddet içermeyen bir şekilde İslam'a yönlendirmek olarak görüyor. Bu konuda kuruluşu, mekanizması ve uygulama alanı hakkında çok şey söylenebilir. Aynı durum ve farklılık, Selefi vaizlerin işgal etmeye başladığı cami minberleri için de geçerli. Burada da bazı minberleri barışçıl davet ve vaaz akımı kontrol ederken, bazılarını da şiddet yanlısı “cihatçı” akımlar kontrol ediyor. Bunun etkilerinden biri de kıyı bölgesindeki katliamların kışkırtılmasıydı.

sacdfrgthyj
Kusayr'daki St. Paul Kilisesi'nin önü (sosyal medya)

Genel olarak bu olgu Suriye toplumu için yabancı, nitekim toplum, farklı zamanlara pozisyonlara, davranışlara dayanan olayların temsil ettiği bu olguyu reddettiğini vurguladı. Öte yandan Humus kırsalındaki el-Kusayr'dan Humus şehir merkezi, Şam ve kırsalındaki Bludan'a kadar bazı yerlerde bazı kiliseler sabotaj girişimlerine sahne oldu ve olmaya devam ediyor. Bunlar, işler kontrolden çıkmadan ve Suriye makamları bilhassa Hristiyan bileşen ile hiçbir şekilde istemedikleri derin bir çukura sürüklenmeden önce, kendisinden hızlı ve etkili bir yanıt vermesinin beklendiği girişimlerdir.

Akıl değil nas

Yaşanan her şeyin kökeni, geçen yılın sonlarında Beşşar Esed rejiminin devrilmesine kadar uzanan geçmişte yatıyor. Rejimin devrilmesi zorluklara, boşluklara, sorunlara, güvenlikte ve devlet kurumlarında yapısal boşluğun oluşmasına yol açtı. Böylece dini hareketlerin her türlü şekil ve ad altında gelişip yayılması için elverişli ve verimli bir ortam oluşmuş oldu. Bu bağlamda ilk olarak, tarihte ilk kez görülen Suriye ve Yurtdışı Yüksek Alevi İslam Konseyi açıklandı. Ardından Suriye'nin güneyindeki Dürzi dini liderliğinin siyasi meselelere kesin dini müdahalesi geldi. Sonunda fikirlerini her türlü yolla yayma çabasında diğer mezhepsel oluşumların ötesine geçen davetçi hareket ortaya çıktı ve buradan yola çıkarak, siyasal rolün ötesine geçip davet ve vaaz ile toplumların içine sızdı.

İslami gruplar konusunda uzman olan Mutez Muhammed, Suriye'de bundan aylar önce Selefi irşad ve davetin çok bilinmediğini, halkın günlük yaşamıyla doğrudan ilişkili olmadığını, “ortaya çıkışının”, ülkeyi saran kaos ortamından kaynaklandığını düşündüğünü söyledi. Şam'daki geçiş yönetimi yetkilileri tarafından kabul edilmediğini veya desteklenmediğini vurguladı ve ekledi: “Davetçi Selefilik, Muhammedî anlayışı ve selefi salihin sahabelerin faziletlerini benimseyerek, erken dönem İslam ile uyumlu doğru yaklaşıma geri dönmeye açıkça davet etmek anlamına geliyor. Ayrıca bidat ve yanlış inançlardan uzak durma, sadece Kuran ve Sünnet yoluyla Allah'ın hükmüne, iki Sahih hadis kitabında zikredilenlere ve kendi dönemlerinde tanınmış âlimlerin ittifak ettiği hususlara tabi olma esasına dayanıyor. Bunları, yoruma veya akla yer vermeden, nassı öne çıkararak, kelimenin tam anlamıyla uygulanmasını istiyorlar. Yani İslam'ı kuru, direkt ve zaman zaman sert bir üslupla sunuyorlar ki, bu da bu hareketin tarihsel olarak ve şimdi özellikle Şam’da karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir. Zira böyle olduğu için birçok kelamcı grubu göz ardı ediyor ve Biladü’ş-Şam Müslümanlarının büyük çoğunluğunu oluşturan Eş'arilerin, Sufilerin ve ılımlıların hususiyetini hesaba katmıyor. Üstelik bu durum azınlıklara yönelik kışkırtıcı bir ihlal teşkil ediyor.”

Fitne çıkmasın diye Müslümanlar Müslümanlara karşı durdular

Şeyh Memun el-Rıfai ise “Selefi davet hareketinin, şiddeti reddetmesi bakımından cihatçı Selefilikten temelde farklı olduğunu” açıkladı ve ekledi, “O, vaaz, eğitim ve fikirleri yaymayı destekleme yoluyla barışçıl davete dayanır. Bu gruplar nihayet güvenlik, siyasal, toplumsal ve dinsel boşluktan yararlanarak davet faaliyetlerini yürütecek geniş bir alan buldular. Davet araçlarını ve bazı camilerin minberlerini, dini fikirlerini ve salih selefe ilişkin tasavvurlarını yaymak için birer mekân olarak kullandılar. Onlar bu şekilde fesat, kaos ve dalalet batağına saplanmış bir toplumu düzeltmeyi amaçladıklarına inanıyorlar.”

Şam'ın çoğunluğu Hristiyanlardan oluşan Duveyle mahallesinde yaşanan olaya tanık olan genç Müslümanlardan biri olan Bilal Yahya, vaaz ve davet araçlarının nasıl tekrar tekrar kiliselerin önünden geçmeye ve önünde durup hoparlörlerden vaazlarını yayınlamaya başladıklarını açıkladı. Bu durumun önce Müslüman gençlerin tepkisine yol açarak, onları mahalleden kovmaya çalıştıklarını söyledi. Ona göre gençler kiliselere yönelik saldırıların ardından kaynamaya başlayan mezhepçi fitneye karşı mahalleyi korumak için bu müdahalede bulundular. Ancak işlerin bağrışmalara ve yumruklu kavgaya vardığını belirtti ve ekledi, “Herkes istediği yerde ibadetini yapsın. Şam'ın nüfusunun çoğunluğu Sünni'dir, bu araçlar da onların bulundukları yerlerde dolaşsın. Biz Müslümanız, muvahhidiz, bu araçlar bizi rahatsız etmez ama Hristiyanların duygularını rencide etti, onları provoke etti. Bu yüzden olaylar büyümeden akıllıca müdahale etmemiz gerekiyordu. Mezhep fitnelerini önlemek için Müslümanların buna karşı durmaları daha iyidir. Emniyet güçlerinin, daha sonra bu olgunun kontrol altına alınması ve sorumluların hesap vermesi konusunda gösterdiği ciddiyetsizliğe rağmen, bizim yanımızda durması da iyi oldu.

Siyasi para dinin hizmetinde

İsminin açıklanmasını istemeyen Şam'daki bir cami imamı, Esed rejiminin devrilmesinden önce ve sonra dini ve cihatçı hareketlere bol miktarda siyasi fon sağlandığını söyledi. Bu fonların çatışmalardan ve zorla göçten etkilenen insanların düşünce yapısını hedef almak ve genç neslin beynini yıkamak amacıyla verildiğini belirtti. Bu paranın kullanım alanları arasında cami, din ve fıkıh okulları inşa etmenin de yer aldığını açıkladı. İran'ın da din savaşı ve maddi, manevi, fikri ve ideolojik doğrudan kutuplaşma bağlamında dini okullar ve Hüseyniyeler inşa ettiğini söyledi ve şöyle devam etti, “Savaş, nesilleri sadece muharebe, savaş, nefret ve tekfir etme cephelerinde buluşan mezhepsel bileşenler arasında bir tür nefret mirası bıraktı. Bütün bu etkenler bir araya gelerek nefretin kültürel, toplumsal ve insani yapıda derinleşmesine yol açtı. Tüm bunların birleşimi bugün tanık olduklarımıza neden oldu. Davetçilerin, akıl ve sebepleri dikkate almadan, namazı kılma şeklinden, giyim kuşam ve şeriatın bütünüyle uygulanmasına kadar her şeyi kapsayan kendilerine özgü değişimci bir bakış açıları var. Bugün Halep, Humus, Şam ve kıyı şeridinde bu açıkça görülüyor. Kadınlar arasında örtünün giderek yaygınlaştığını ve erkeklerin dine ve sünnete gerektirdiğinden daha fazla bağlılık gösterdiklerini fark etmek kolay. Bu durum, kendisini uygulayan kesimi ilgilendirse de toplumun geri kalanını da etkiliyor.”

Biz kafir değiliz

Bunlara rağmen azınlık gruplar (Suriye'de 18 dini grup ve etnik köken bulunmaktadır) yapısal olarak hedef alındıklarını hissetmeye başladılar ve bu da bıkkınlığın ve gerginliğin artmasına yol açtı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Dr. Ali Cabir, davet araçlarından duyduğu öfkeyi dile getirerek, bunların Humus'taki mahallesinden birkaç kez geçmesini provokasyon sebebi olarak nitelendirdi. Dr Cabir, “Onlara bizim kâfir olduğumuzu, vaaz ve irşada ihtiyacımız olduğunu kim söyledi? Suriye, yapısı, davranışları ve bireylerinin birbirine muamelesi bakımından her zaman ılımlı olmuştur. Çok sayıda otomobil ve motosiklet eşliğinde geçen davet araçlarının görüntüsü gerçekten ürkütücü. Bir anda mahallenizi işgal edeceklerini ve sizi öldüreceklerini hissediyorsunuz, herkes bunların barışçıl olduğunu anlamıyor. Fikirleri de her zaman barışçıl olmayabilir. Aklın yerine nassı ön plana çıkarmanın ve salih selefin yolunun takip edilmesini istemenin gizli bir cihatçılık olmadığını herkes anlayamaz” değerlendirmesinde bulundu.

6-10 Mart arasında kıyı bölgelerinde yaşanan katliamlar sırasında gerçekleşen bir diğer olayda ise üniversite öğrencisi Luna Murşid, Tartus şehrindeki mahallesinden geçen davet araçlarının sesiyle uyanmış. Luna, “cihatçıların” şehrine girdiğini ve çok geçmeden öldürüleceğini düşündüğünden neredeyse sinir krizi geçirdiğini söyledi ve şöyle devam etti, “Korkuyoruz, en basit şey bile bizi korkutuyor. Tam o sırada bu arabalar neden bizim Alevi mahallelere geldiler. Vermek istedikleri mesaj neydi? Herkes korkuyordu. Aleviler ve Hristiyanlar kâfir değildir ve onlara bu şekilde dini vesayet dayatılamaz.”

Daha önce Şam'ın el-Kassa mahallesinde Hristiyan gençler vaizlerin araçlarının önünü kesmiş, hoparlörlerini devre dışı bırakmış, durdurmuş ve emniyet güçleri sorunu çözmek için müdahale edene kadar gözaltında tutmuştu. Bu araçlar bugün bile şehirlerde dolaşmaktan geri durmuyorlar.