Muhammed bin Selman: İran nükleer silah elde ederse bizim de edinmemiz gerekiyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, “Herhangi bir ülkenin nükleer silah elde etmesinden endişe duyuyoruz" dedi

TT

Muhammed bin Selman: İran nükleer silah elde ederse bizim de edinmemiz gerekiyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,  Fox News kanalına röportaj verdi (Twitter)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Fox News kanalına röportaj verdi (Twitter)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD merkezli Fox News kanalında Bret Baier'in konuğu oldu.

Riyad yönetiminin Kızıldeniz kıyısında inşa ettiği proje kent NEOM'da gerçekleştirilen röportaja Veliaht Prens'in İran ve İsrail hakkındaki sözleri damga vurdu.

İran'ın nükleer silah elde etme çabaları hakkında konuşan Muhammed bin Selman, "Bu kötü bir hamle. Eğer nükleer silah kullanırsanız, dünyanın geri kalanıyla büyük bir savaşa girersiniz. Nükleer silah bulundurmanın bir anlamı yok çünkü kullanılamazlar" diye konuştu.

Suudi Arabistan'ın dünyadaki herhangi bir ülkenin nükleer silah bulundurmasından kaygı duyduğunu vurgulayan Veliaht Prens, "Dünya bir başka Hiroşima'ya katlanamaz" dedi.

İran'ın nükleer silaha sahip olması durumunda ne olacağı sorusunu yanıtlayan Veliaht Prens, "Eğer onlar nükleer silah elde ederse, güvenlik sebepleri ve Ortadoğu'da güç dengesi için biz de nükleer silah edinmek zorunda kalırız. Ancak bunu görmek istemiyoruz" ifadelerini kullandı.

Tahran'la ilişkilerinin iyi yönde ilerlediğine dikkat çeken Muhammed bin Selman, bölgenin istikrarı ve güvenliği için bunun bu şekilde sürmesini umduklarını belirtti.

ABD Başkanı Joe Biden'la iyi ilişkileri olduğunu belirten Muhammed bin Selman şunları söyledi:

ABD'yle çok güçlü askeri bağlarımız var. Bu bağlar Suudi Arabistan ve Ortadoğu'yu güçlendirirken, Amerika'nın da küresel pozisyonunu güçlendiriyor. Bugün Suudi Arabistan'la Amerika arasındaki ilişkilerin gündemi gerçekten dikkat çekici ve Başkan Biden'la harika bir ilişkimiz var. O gerçekten çok zeki, çok odaklı ve iyi hazırlanmış. Benim gördüğüm bu.

Suudi Arabistan-İsrail anlaşması

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Fox News'e verdiği röportajda önemli gündem maddelerinden biri de İsrail'le ABD öncülüğünde yürütülen normalleşme görüşmeleriydi.

Veliaht Prens, İsrail'le normalleşme adımlarına ilişkin, "Her gün biraz daha yaklaşıyoruz" diye konuştu.

Normalleşme anlaşmasının tamamlanması için neyin gerekli olduğu sorusuna yanıt veren Veliaht Prens, "Bizim için, Filistin sorunu çok önemli. O bölümü çözmemiz gerekiyor. Sonrasında nereye gittiğimizi görmeliyiz. Filistinlilerin hayatını kolaylaştıracak, İsrail'i de Ortadoğu'da bir aktör haline getirecek bir noktaya ulaşmayı umuyoruz" ifadelerini kullandı.

İsrail'le görüşmelerin son dönemde askıya alındığı iddialarını yalanlayan Muhammed bin Selman, Biden yönetiminin iki ülke arasında bir anlaşma sağlaması durumunda bunun Soğuk Savaş'ın sonundan bu yana görülen en büyük anlaşma olacağını sözlerine ekledi.

Suudi Arabistan'ın ekonomik değişimi

Suudi Arabistan'ın petrole bağımlı ekonomisini çeşitlendirmek adına adımlar atan Muhammed bin Selman, "Suudi Arabistan'ı 10-20-30 yıl önce nerede görüyorsunuz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

Size bir örnek vereyim. 70'lerin sonuna baktığınız zaman Suudi Arabistan, Güney Kore'den büyük bir ülkeydi. Ancak 2016'da Güney Kore 10. veya 11. sıradayken, biz 20. sıradaydık. Bu bir utançtır. Suudi Arabistan'ı yeniden doğru yola oturtmaya çalışıyorum.

Krallık'ı küresel turizm merkezlerinden biri haline getirme çabaları hakkında konuşan Veliaht Prens, bu alanda yapılan yatırımların turizm sektörünün gayrı safi milli hasılaya katkısını yüzde 3'ten yüzde 7 seviyesine taşıdığına dikkat çekti.

OPEC'in aldığı petrol tedarikini kısma kararının Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını desteklediği iddialarını reddeden Muhammed bin Selman, "Sadece arz ve talebi gözlemliyoruz. Arzda eksiklik olması durumunda OPEC olarak bizim rolümü bu eksikliği gidermek. Arz fazlası olması durumundaysa, piyasanının istikrarı için görevimiz buna karşı tedbir almak" diye konuştu.

Suudi Arabistan'ın spor dünyasına yaptığı yatırımlarla kötü imajını temizlemeye çalıştığı iddiaları da Veliaht Prens’e sorulan sorular arasındaydı. 

"Sporla yıkama" suçlamalarına yanıt veren Veliaht Prens, "Eğer sporla yıkama gayri safi yurtiçi hasılamızı yüzde 1 artıracaksa, sporla yıkamaya devam edeceğim. Yüzde 1,5'luk daha artış hedefliyorum. Adına ne derseniz diyin, bunu yapacağız" diye konuştu.

11 Eylül saldırıları

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Fox News'e verdiği röportajda 11 Eylül saldırılarıyla ülkesinin bağına ilişkin gelen bir soruya da yanıt verdi.

Veiaht Prens, saldırıları gerçekleştiren 19 kişiden 15'inin Suudi vatandaşı olduğunun hatırlatılması üzerine Usame bin Ladin'in 1990'larda Suudi Arabistan'da kanlı saldırılar planladığına dikkat çekti.

MbS, Usame bin Ladin için, "Hem bizim hem de Amerika'nın düşmanı" ifadelerini kullandı.

Independent Türkçe



Cidde'de Filistin'i destekleme ve İsrail'in tek taraflı adımlarını reddetme konusunda uluslararası mutabakat sağlandı

Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
TT

Cidde'de Filistin'i destekleme ve İsrail'in tek taraflı adımlarını reddetme konusunda uluslararası mutabakat sağlandı

Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)

Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde, işgal altında bulunan Filistin’deki gelişmelere ilişkin düzenlenen istişare toplantısının ardından ortak bir bildiri yayımlandı. Toplantıya, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreterliği, Arap Birliği ve Afrika Birliği (AfB) Komisyonu’ndan üst düzey heyetler katıldı. Toplantının, Filistin meselesinin seyri ile bölgesel ve uluslararası yansımaları konusunda üç kuruluş arasındaki siyasi eşgüdümün arttığını ortaya koyduğu belirtildi.

Bildiride, ABD Başkanı tarafından açıklanan ve Ekim 2025’te Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde Mısır-ABD himayesinde, Katar ve Türkiye’nin katılımıyla düzenlenen Uluslararası Barış Zirvesi’nde imzalanan barış planının, kan dökülmesinin durdurulması, insani yardımların engelsiz şekilde ulaştırılması, İsrail işgal güçlerinin çekilmesi ve normal hayata dönüş için gerekli koşulların hazırlanması açısından temel bir çıkış noktası olduğu vurgulandı. Planın, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararıyla kabul edildiği ve geri dönülmez biçimde ‘iki devletli çözüm’ yolunun açılmasını hedeflediği kaydedildi.

Bu çerçevede üç kuruluş, Gazze Şeridi’nde ya da Batı Şeria’da Filistin halkının zorla yerinden edilmesini hedefleyen her türlü girişim ve planı kesin bir dille reddettiklerini belirtti. Bildiride, bu tür adımların savaş suçu ve uluslararası insancıl hukukun açık ihlali olduğu, ayrıca bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan tehdit teşkil ettiği ifade edildi. İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nın tek yönlü açılmasına ilişkin açıklamaları da sert şekilde kınanarak, Gazze Şeridi’ni yaşanamaz bir bölge haline getirmeyi amaçlayan politikaların sonuçlarına karşı uyarıda bulunuldu.

Ortak bildiride, İsrail makamlarının Gazze Şeridi’ne uyguladığı kuşatma ve sistematik aç bırakma politikası kınandı. İsrail’in Refah Sınır Kapısı ile tüm kara ve deniz geçişlerini kalıcı ve güvenli şekilde açmaya zorlanması, insani yardımların herhangi bir kısıtlama olmaksızın ulaştırılmasına izin verilmesi çağrısı yapıldı. Ayrıca Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’da yerleşim faaliyetlerinin genişletilmesi, keyfi tutuklamalar, ilhak planları, sözde İsrail egemenliğinin dayatılması, şehir ve mülteci kamplarına baskınlar, altyapının tahrip edilmesi ve nüfusun zorla yerinden edilmesi gibi uygulamaların tehlikesine dikkat çekildi.

Bildiride, tüm İsrail yerleşimlerinin hukuka aykırı olduğu vurgulanarak, bunların dağıtılması ve boşaltılması gerektiği ifade edildi. İşgal güçlerinin koruması altında artan aşırı yerleşimci şiddetine karşı uyarıda bulunulurken, uluslararası topluma bu suçların faillerinin uluslararası ceza hukuku çerçevesinde hesap vermesini sağlama ve BM Güvenlik Konseyi’nin 904 sayılı kararı uyarınca yerleşimcilerin silahsızlandırılmasını hayata geçirme çağrısı yapıldı.

Bildiride, Kudüs’e ilişkin olarak İsrail’in işgal altındaki kentte siyasi, coğrafi ve demografik yapıyı değiştirmeyi amaçlayan tüm uygulamaları reddedildi. Açıklamada, başta Mescid-i Aksa olmak üzere İslam ve Hristiyan kutsal mekânlarının tarihî ve hukuki statüsünün korunmasının zorunlu olduğu vurgulandı.

Ortak bildiride ayrıca, işgal hapishanelerindeki Filistinli mahkûmlara yönelik zorla kaybetme, işkence, infaz ve kötü muamele dahil ağır ihlaller kınandı. Aşırı sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in, tutuklu lider Mervan Bergusi’nin hücresini basarak hayatını tehdit ettiğine dikkat çekilerek, mahkûmların akıbetinin ortaya çıkarılması, korunmalarının sağlanması ve serbest bırakılmaları için uluslararası baskı çağrısı yapıldı.

Üç kuruluş, uluslararası toplumu İsrail’i tüm ihlallerinden dolayı hesap vermeye zorlayacak somut adımlar atmaya ve cezasızlık politikasına son vermeye davet etti. Bu çerçevede, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) olmak üzere ulusal, bölgesel ve uluslararası yargı mecralarının devreye sokulması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, Filistin halkı için uluslararası korumanın sağlanmasının zorunlu olduğu ifade edildi. Bildiride ayrıca, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu teyit edilerek, Filistin hükümetinin Gazze Şeridi dahil tüm işgal altındaki Filistin topraklarında sorumluluklarını tam olarak üstlenmesinin desteklenmesi talep edildi.

Bildiride, Suudi Arabistan’ın Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nun 80’inci oturumunda açıkladığı Filistin Yönetimi’nin mali sürdürülebilirliğine yönelik acil koalisyon girişimi memnuniyetle karşılandı. Tüm ülkelere bu girişime katılma ve Filistin hükümetine mali destek sağlama çağrısı yapıldı. Ayrıca, 12 Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve Filistin meselesinin barışçıl çözümü ile iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin konferansın sonuçlarını onaylayan karar da olumlu karşılandı. Söz konusu konferansın, Suudi Arabistan ve Fransa’nın eş başkanlığında New York’ta düzenlendiği hatırlatıldı.

Açıklamada, UAD’ın İsrail’in işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki yükümlülüklerine ilişkin danışma görüşü takdir edilirken, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) görev süresinin üç yıl uzatılması kararı memnuniyetle karşılandı. Ajansa siyasi, hukuki ve mali desteğin sürdürülmesinin gerekliliği vurgulanarak, rolünü veya yetkisini zayıflatmayı hedefleyen girişimler reddedildi.

Bildirinin sonunda, Eylül 2025’te Filistin devletini tanıyan ülkelerin tutumları takdir edilirken, diğer ülkelere de Filistin devletini tanımaları ve BM’de tam üyeliğini desteklemeleri çağrısı yapıldı. Bunun, iki devletli çözümün hayata geçirilmesinin temel unsurlarından biri olduğu belirtildi. Açıklamada, bölgede adil ve kalıcı barışın ancak İsrail işgalinin sona erdirilmesi, 4 Haziran 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devletinin uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi doğrultusunda kurulmasıyla mümkün olacağı vurgulandı.


Suudi Arabistan'ın Tuwaiq projesi kapsamındaki ilk savaş gemisi denize indirildi

Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın Tuwaiq projesi kapsamındaki ilk savaş gemisi denize indirildi

Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)

ABD'nin Wisconsin eyaletinde düzenlenen özel bir törenle, Tuwaiq projesi kapsamında üretilecek dört Suudi savaş gemisinden ilki olan "Majesteleri Kral Saud" gemisi denize indirildi.

Gemi, Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Muhammed El-Garibi tarafından, Suudi Arabistan ve Amerikan tarafından çok sayıda üst düzey subay ve yetkilinin katılımıyla denize indirildi.

Korgeneral el-Garibi, genel olarak silahlı kuvvetlerin ve özellikle deniz kuvvetlerinin Suudi liderliğinden aldığı sınırsız desteğin, modernizasyon ve kalkınmada önemli ilerlemeler kaydedilmesine katkıda bulunduğunu vurguladı. Tuwaiq projesinin, Suudi Arabistan'ın en son askeri teknolojilere dayanan, modern ve profesyonel bir deniz kuvveti oluşturma taahhüdünü ve personelinin ileri eğitim ve nitelik programlarını somutlaştırdığını ifade etti.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, dün Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ve beraberindeki heyetle bir araya geldi.

Görüşmede, Sudan'daki son gelişmeler, bunların sonuçları, güvenlik ve istikrarın sağlanması için gösterilen çabalar gözden geçirildi.