Muhammed bin Selman'ın yedi mesajı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ülkesinin iç politikalarının dış politika yönelimlerinin merkezinde olduğunu vurgulamak için mesajlarını Kızıldeniz'deki güzel Sindala Adası'ndan yayınlamayı seçti.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. (Reuters)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. (Reuters)
TT

Muhammed bin Selman'ın yedi mesajı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. (Reuters)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. (Reuters)

Hişam el-Gannam

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ABD'li Fox News kanalına verdiği röportajı Çin'in Yanzhou şehrinde, eski İpek Yolu'nun kalıntılarının bulunduğu ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinin en önemli duraklarından birinde, Sarı Deniz'in muhteşem kıyısında izledim.

Bu görüşmenin, birçok bölgesel ve uluslararası taraf tarafından beklendiğine şüphe yok. Bu, birkaç aydır ABD ve Suudi Arabistan arasında devam eden müzakerelerin içeriği hakkında birbiri ardına medyaya sızan bilgilerden sonra geldi. Bu müzakereler, birçok dosyaya temas ediyor. Bunların en önemlileri arasında, İsrail ile Suudi Arabistan'ın normalleşmesinin şekli, Çin, Rusya ve İran ile ilişkiler, Yemen krizi, Suudi Arabistan'ın rolü ve geleceği ve sosyal ve ekonomik dönüşüm sürecini tamamlamak için gerçekleştirmesi gereken iç reformlar yer alıyor.

Görüşme hem iç hem de dış siyaseti ilgilendiren en önemli dosyaları ele alan açık sözlü bir görüşmeydi. Ancak aynı zamanda, Veliaht Prens'in halkına, komşu ülkelere ve başlıca süper güçlere iletmek istediği mesajlar açısından da dikkatli bir şekilde hazırlanmış bir görüşmeydi.

Belki de Prens Muhammed bin Selman'ın göndermek istediği ilk mesaj halkınaydı ve bu mesaj üç unsurdan oluşuyordu:

İlki, Suudi Arabistan'ın dış politikalarının ana itici gücü, ekonomik ve sosyal dönüşüm için Vizyon 2030’u gerçekleştirme çıkarıdır. Bu, ekonomik büyüme ve refahın devamını sağlamak için ekonomik çeşitlendirme ile başlar. Bunun sağlanması, bölgesel sorunların sıfırlanması ile organik olarak bağlantılı. Bu, bölgedeki çatışmalara çözümler bulmak ve ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı temelinde herkesle dengeli uluslararası ilişkiler kurmak gerektirir.

İkincisi, Suudi Arabistan'daki ekonomik ve sosyal dönüşüm, ciddi ve kaçınılmaz bir projedir. İç veya dış medya tüketimi için değil, sürekli ve gerekli bir süreçtir. Krallık, bilgi ekonomisine dayalı, modern teknolojiye sahip ve geleceğine güvenen bir devlete dönüştürülmeden sona ermeyecek.

Üçüncüsü, Suudi Arabistan, hukukun üstünlüğünü güçlendirmek ve çağın ruhuna uygun olmak için yasalarını ve devlet kurumlarını büyük bir şekilde güncellemeye ve reform etmeye hazırlanıyor. Bu, Veliaht Prens’in ‘istemediği yasaların varlığından utanç duyduğunu’ söylemesinden çıkarılabilir.

Bu, hem iç hem de dış siyaseti ilgilendiren en önemli dosyaları ele alan açık sözlü bir görüşmeydi. Ancak aynı zamanda, Veliaht Prens'in halkına, komşu ülkelere ve başlıca süper güçlere iletmek istediği mesajlar açısından da dikkatli bir şekilde hazırlanmıştı.

İkinci mesaj, İsrail'e yönelikti ve şunu içeriyordu: Suudi Arabistan, İsrail ile bir barış süreci için açıktır ve bu bağlamda ABD'nin çabalarını destekliyor. Suudi Arabistan, İsrail ile barışa ulaşılmasının Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en önemli uluslararası olay olacağını düşünüyor.

Ancak Veliaht Prens ayrıca, Filistin meselesinin Suudi Arabistan için özel bir öneme sahip olduğunu ve İsrail ile barış için bir ön koşul olarak ABD tarafından sağlanacak bir anlaşmanın ‘Filistinlilere istediklerini vermesi, hayatlarını kolaylaştırması ve bölgeyi daha huzurlu ve güvenli hale getirmesi’ gerektiğini açıkça belirtti. Veliaht Prens, "Bu yolda ilerleme var. Ama sona ulaştığımızı görmek için beklememiz gerekecek" dedi.

Üçüncü mesaj, İran'a yönelikti. Suudi Arabistan, İran'ın Çin'in himayesinde imzalanan anlaşma kapsamındaki taahhütlerini yerine getirme konusundaki ciddiyetine saygı duyuyor ve iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde ilişkileri geliştirmek istiyor. Ancak, Suudi Arabistan, ulusal güvenliğini garanti etmek için İran'ın nükleer bombaya sahip olmasına izin vermeyecek ve bunun gerçekleşmesi, Suudi Arabistan'ın güvenliğini ve güç dengesini sağlamak için nükleer silah edinmeye çalışacağı anlamına geliyor.

Suudi Arabistan'daki ekonomik ve sosyal dönüşüm, ciddi ve kaçınılmaz bir projedir. İç veya dış medya tüketimi için değil, Suudi Arabistan'ı bilgi ekonomisine dayalı, modern teknolojiye sahip ve geleceği için güven veren bir ülke haline getirmeye yönelik sürekli ve gerekli bir süreçtir.

Dördüncü mesaj ABD’ye gönderilmişti ve bir dizi konuya değiniyordu; bunlardan en önemlileri şunlardır:

Suudi Arabistan, 80 yıldır devam eden güçlü askeri ve siyasi ilişkilerini ABD ile korumak istiyor. Suudi Arabistan'ın ABD ile imzalamak istediği savunma antlaşması, ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan’ın da çıkarına. Çünkü bu, ABD'nin bölgedeki bölgesel rolünü güçlendirecek ve özellikle ABD'nin askeri sanayisini güçlendirmeye katkıda bulunacak. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Suudi Arabistan'ın ABD'den yaptığı askeri satın almalar, ABD'den silah satın alan en önemli beş ülkenin toplam satın almalarından daha büyüktür.

Veliaht Prens, ABD'nin savunma anlaşmasını reddetmesi halinde Suudi Arabistan'ın silahlarını alternatif kaynaklardan satın alacağı konusunda açık ve doğrudan bir mesaj göndermek konusunda da ısrarcıydı. Suudi Arabistan, bu seçeneği tercih etmese de alternatif tedarikçi ile satın alma, eğitim ve bakım müzakerelerini içeren ek çabalara yol açacağı için bunu yapmak zorunda kalacaktı. Veliaht Prens, ‘ihtiyacımız olmayan bir baş ağrısı’ ifadesiyle muhtemelen bunu kastetti.

Diğer yandan Veliaht Prens, ABD'ye, Suudi Arabistan'ın BRICS ekonomik grubuna katılımının Çin ve Rusya ile siyasi bir saflaşma anlamına gelmediğini temin etmeye çalıştı. Çünkü bu grubun siyasi bir projesi yok. Suudi Arabistan, tüm bu ülkeler BRICS grubunda yer almasına rağmen ABD ile Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi diğer ülkelerle güçlü ilişkiler paylaşıyor.

Reuters
Reuters

Veliaht Prens, ABD'deki Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerden uzak durmaya da dikkat etti. Bir yandan Başkan Biden'ı överek, onu ‘zeki, odaklanmış ve toplantılarına iyi hazırlanmış bir adam’ olarak nitelendirdi. Yönetimiyle çalışma gündeminin güvenlik, politika, teknoloji, uzay ve ekonomik projeler gibi ortak ilgi alanlarıyla dolu olduğunu söyledi. Diğer yandan, birçok Cumhuriyetçinin favori televizyon kanalından Amerikan halkına hitap etmeye özen gösterdi.

Beşinci mesaj, Çin'e yönelikti. Suudi Arabistan, Çin ile ilişkilerini sınırlandırmaya veya azaltmaya çalışmadığını, bu ilişkilerin gelecekte de devam edeceğini ve güçleneceğini belirtti. ABD'nin bunu kabul etmesi gerektiğini söyledi. Çünkü ABD'nin de Çin'i ticari ortak olarak kaybetmeyi kaldıramayacağını, Çin'in ekonomik çöküşünün küresel ekonomi için bir felaket olacağını belirtti. Veliaht Prens ayrıca Çin'e, Suudi Arabistan'ın Tayvan konusunda farklı bir pozisyon almadığını ve Çin'in resmi ‘tek Çin’ politikasını benimsediği konusunda güvence verdi.

Suudi Arabistan, 80 yıldır devam eden güçlü askeri ve siyasi ilişkilerini ABD ile korumak istiyor. Suudi Arabistan'ın ABD ile imzalamak istediği savunma antlaşması, ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan’ın da çıkarına.

Altıncı mesaj Rusya'ya yönelikti. Suudi Arabistan, OPEC+ çerçevesinde petrol fiyatları konusundaki koordinasyonun devam edeceğini ve Suudi Arabistan'ın ABD'nin baskıları nedeniyle onunla olan ilişkilerini değiştirmeyeceğini belirtti. Veliaht Prens, "Dünya piyasasındaki petrol fiyatlarını belirleyen şey arz ve taleptir" dedi ve bunun için petrol üreten ülkelerle, Rusya da dahil olmak üzere, koordinasyon yapılması gerektiğini belirtti.

Veliaht Prens ayrıca, Suudi Arabistan'ın Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin tutumunun, tüm tarafların uluslararası hukuka saygı duyması gerektiği gerekliliğine dayandığını açıkladı. Bu, Rusya'ya yönelik bir mesajdı ve Suudi Arabistan'ın Ukrayna konusundaki tutumunu paylaşmadığını gösteriyordu.

Reuters
Reuters

Yedinci mesaj, Yemen halkınadır. Bu mesajda, Suudi Arabistan'ın Yemen'in en büyük destekçisi olduğu ve olmaya devam edeceği belirtiliyor. Ayrıca, siyasi çözüm yolunun Yemen'in yeniden inşasına açılan kapı olduğu vurgulanıyor. Suudi Arabistan, Husiler sınır güvenliğini sağlamaya ve siyasi bir süreç başlatmaya açık olursa, Yemen'in istikrarlı ve gelişen bir ülke olması için Yemenli tüm aktörlerin siyasi iktidarda yer almasına yardımcı olmak için belirleyici bir rol oynayacaktır.

Yemen halkına verilen yedinci mesaj, Krallığın onların en büyük destekçisi olduğu ve olmaya devam edeceği ve siyasi çözüm yolunun Yemen'in yeniden inşasının kapısını açacağı yönündeydi.

Suudi Arabistan'ın iç politikalarının, dış politika yönelimlerinin merkezinde olduğunu vurgulamak için Veliaht Prens, mesajlarını Kızıldeniz'deki güzel Sindala Adası'ndan yayınlamayı seçti. Bu ada, dev NEOM projesi kapsamında turistleri ağırlamak için hazırlanmakta olan 32 adadan biri ve önümüzdeki yıl resmi olarak açılacak beş adadan biri.

Bu açık mesajlarla, Suudi Arabistan Veliaht Prensi, ABD ile devam eden müzakerelerin niteliği ve koşulları hakkındaki birçok medya spekülasyonunu sona erdirdi. Bu mesajlarda, ABD ile savunma anlaşmasının ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan için de bir çıkar olduğunu, İsrail ile herhangi bir barış anlaşmasının, Başkan Biden yönetiminin Filistinliler için tatmin edici sonuçlar elde edebilmesiyle bağlantılı olduğunu ve Suudi Arabistan'ın Çin ve diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye ve geliştirmeye devam edeceğini açıkladı.

ABD Başkanı Kennedy’nin meşhur bir sözü vardır:

"İyileşmenin sıcaklığını yaşamak keyifli olsa da çatı tamiratı için doğru zaman güneşin parladığı zamandır."

Muhammed bin Selman'ın temel mesajı açık ve netti: Suudi Arabistan, bu büyük ve zor dönüşümleri gerçekleştirmek, güneş ışığının altında çatıları tamir etmek için büyük bir ivmeyle yola çıkıyor ve kimseyi beklemeyecek.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi
TT

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, resmi temaslarda bulunmak üzere bugün (Salı) Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’a geldi. Veliaht Prens, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump tarafından karşılandı.

Ziyaret kapsamında iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın derinleştirilmesi ve mevcut iş birliği mekanizmalarının güçlendirilmesine yönelik kapsamlı görüşmeler yapılması öngörülüyor. Tarafların savunma, ekonomi, enerji, teknoloji ve yatırım alanlarında devam eden ortak projeleri ele almasının yanı sıra, ilişkilerin geleceğine dair yeni iş birliği fırsatlarının da değerlendirilmesi bekleniyor.


Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
TT

Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)

2015 yılının eylül ayında Beyaz Saray'da İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ile eski ABD Başkanı Barack Obama arasında düzenlenen Suudi Arabistan-ABD zirvesinde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 21. yüzyılda iki ülke arasındaki stratejik ilişkiye dair Suudi Arabistan'ın vizyonunu içeren bir brifing sundu.

O dönemde genç prens, 80 yılı aşkın bir süredir birçok aşama ve gelişmeden geçen Suudi Arabistan-ABD ilişkileri için yeni bir vizyona sahip gibi görünüyordu ve bu ilişkilerin gelecekteki seyrini yeniden şekillendirme konusunda kararlıydı.

Görsel kaldırıldı.
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz, Eylül 2015’te Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama ile görüşürken (SPA)

Amerikan başkanlığı sonraki on yıl boyunca Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında değişti. En önemli dönüm noktası, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mart 2017’de Beyaz Saray’da Başkan Donald Trump ile yaptığı ilk görüşme oldu. Bu görüşme, Trump’ın görevdeki ilk dönemi sırasında Riyad’ı ilk yurt dışı durağı olarak seçmesine yol açtı.

Trump, Mayıs 2017’deki tarihi Riyad ziyaretinde Arap ve İslam dünyasının liderlerine hitap eden bir konuşma yaptı; konuşmasında Ortadoğu’daki terör ve çatışmalar gibi meseleleri vurguladı. Bu ziyaret sırasında Kral Selman bin Abdulaziz, Trump ile iki ülkenin ortak stratejik vizyon bildirisini imzaladı.

Ocak 2020’de Joe Biden başkan olarak göreve başladı ve en yakın ortağıyla ilişkiyi sınırlayacağına dair söz verdi.

Ancak bu söz tutulmadı. Zira Rusya-Ukrayna krizi ve küresel sahnedeki diğer gelişmeler ışığında Suudi Arabistan-ABD ortaklığının önemi fark edildi. Biden, Temmuz 2022’de Cidde’ye gelerek Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü.

Görsel kaldırıldı.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Temmuz 2022'de Riyad'da dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü. (Reuters)

Suudi yetkililer, ABD ile ilişkilerin istikrarlı olduğunu ve Beyaz Saray'daki yönetim değişikliklerinden etkilenmediğini her zaman vurguladı.

Aynı on yıl boyunca Suudiler, kapasitelerini geliştirmeye, potansiyellerini artırmaya, vizyon hedeflerine ulaşmaya ve küresel konumlarını güçlendirmeye devam ettiler.

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki değişimler, Çin'in Washington'un stratejik rakibi olarak yükselişi ve ekonomik ağırlık merkezinin Asya'ya kayması gibi dünyanın tanık olduğu köklü değişikliklerden bağımsız değil. Ukrayna'daki savaş, enerji güvenliğinin ve pazarlarını istikrara kavuşturabilen ülkelerin önemini daha da artırdı.

ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesi de diğer öncelikler lehine azaldı; bu da Riyad'ın siyasi yumuşamadan ekonomik ortaklıklara ve bölgesel güvenliğe yönelik yeni yaklaşımların formülasyonuna kadar etkili bölgesel girişimlere öncülük etmesinin önünü açtı.

Aynı zamanda, teknoloji ve yapay zekâ küresel ekonominin temel itici güçleri olarak ortaya çıktı ve yatırım ve teknoloji ortaklıklarını Washington'un hesaplamalarında daha merkezi bir konuma getirdi.

Bu değişiklikler, Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi, durumsal ihtiyaçlara dayalı bir ilişkiden, eşitlik, ortak çıkarlar ve geleceği şekillendirme üzerine kurulu bir ilişkiye dönüştürdü.

Amerikan başkanlığını ikinci kez devraldıktan sonra, Başkan Donald Trump Mayıs 2025’te tekrar Riyad’ı ziyaret etti ve uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmada terör ve savaşlardan söz etmedi; aksine bölgenin parlak geleceği ve Kral Selman ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde gerçekleşen büyük ve olağanüstü dönüşüm üzerinde durdu. Riyad’da Suriye yetkilileri de hazır bulundu, Suudi Arabistan’ın talebiyle yaptırımlar konusu kapatıldı ve Başkan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’yla görüştü.

Konuşması sırasında Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a “Geceleri uyuyabiliyor musun?” diye sordu ve ardından Muhammed bin Selman’ın ‘işleri nasıl daha iyi hale getirebileceğini düşünerek bütün gece uykusuz kaldığını’ söyledi. “Suudi Arabistan’ın başarıları dışarıdan gelmedi, aksine liderleri ve halkının devletlerini geliştirme, vizyonlarını ilerletme ve kendi yollarıyla geleceklerini inşa etme kararlılığı sayesinde elde edildi” diyen Trump, bunu ‘Arap tarzında modern bir mucize’ olarak tanımladı.

Görsel kaldırıldı.
2025 yılının mayıs ayında Riyad'da düzenlenen Suudi Arabistan – ABD – Suriye üçlü toplantısından (SPA)

Bu konuşma bizi, Amerikan Life dergisinin 1943 yılının mart ayında Kral Abdulaziz ile yaptığı röportaja geri götürüyor. Röportajda Kral, ‘asla uyumayan gözlerle krallığının dizginlerini elinde tutan’ bir adam olarak tanımlanıyor. Dünün birleştirici büyükbaba hakkındaki konuşmaları, bugünün başarılı torun hakkındaki konuşmalarına benziyor.

Tüm bu bağlamlar ve bölgenin tanık olduğu dönüşümler ışığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti, Başkan Trump ile görüşmesi ve bu görüşmeden çıkması beklenen anlaşmalar devreye giriyor. Ziyaretle ilgili manşetleri siyasi ve güvenlik konuları domine etse de, ekonomi ve yatırım konuları da gündemde olacak. Belki de en anlamlı tanım, Başkan Trump'ın bunun sadece bir toplantı değil, Suudi Arabistan ve genç prense bir övgü olduğunu belirten yorumudur.

Medya raporları ile bazı Amerikan siyasetçilere atfedilen sızıntılar ve açıklamalar hâlâ ABD himayesinde bir Suudi normalleşmesine bahis açıyor; ancak tüm baskılara ve girişimlere rağmen Suudi duruşu Filistin konusunda kararlı kalacaktır. Suudi Arabistan’ın en önemli ortağı olan ABD ile çıkarları -ki ABD’nin İsrail’i desteklemesi siyasi bir ilke olarak kabul edilir- hiçbir zaman Suudi Arabistan’ın Filistin’i destekleme konusundaki köklü siyasi ilkesi önüne geçmemiştir. Suudi dış politikası, 1967 sınırları üzerinde bağımsız bir devlet kurulmasını içeren kapsamlı bir çözüm sağlanmadan normalleşmeye gitmemek yönünde devam etmektedir.

İsrail’in katliam makineleri Gazze’de ne yaptıysa yaptı ve Filistin meselesini tasfiye etmeye çalıştı; ancak Kral Selman ve Veliaht Prens liderliğindeki Suudi çabaları, yalnızca ateşkes sağlamakla sınırlı kalmadı. İki devletli çözüm çabasında tarihi bir atılım gerçekleştirildi; ‘zorunlu çözüm’ ilan edildi ve Filistin, Balfour Vaadi’ni (Balfour Deklarasyonu) veren devlet başta olmak üzere birçok etkili ülkeden ve Birleşmiş Milletler’in (BM) bölünme kararının alındığı kürsüden tanınma hakkı kazandı. Aynı zamanda Suudi diplomatik mücadelesi, uzun yıllar boyunca Filistin hakkını savunmak yönünde devam etti.

ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Filistin devletinin kurulmasını dayatma çabaları ve nükleer cephaneliğe sahip Pakistan ile ortak savunma anlaşması imzalaması gibi girişimlerine rağmen, Başkan Trump, Suudi Arabistan’a, liderliğine ve özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a birçok kez takdirini ifade etti. Çünkü güçlü ve net ilkelere sahip bir dost, bazı konularda görüşler farklı olsa bile saygıyı zorunlu kılar. Amerikan deneyimi yalnızca güçlüleri kutlar; miras veya sloganlarla değil, elde edilen başarılarla güçlü olanları…

İki ülke arasındaki olağanüstü görüşme sırasında hangi tür anlaşmalar yapılır veya hangi sonuçlar elde edilirse edilsin, kesin olan şudur ki bu sonuçlar stratejik ortaklığı pekiştirecektir. Gözlemciler, Washington’daki toplantıların bölge için güvenlik ve refah ile stratejik ilişkilerin geleceğine dair bir vizyon oluşturacağını ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zekâsıyla, ‘brifingden başarıya’ dönüşen süreçle bu stratejik ilişkileri şekillendireceğini öngörüyor.


Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)

Tarık eş-Şami

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın yedi yıl sonra ABD'ye yaptığı ilk ziyaret, Beyaz Saray tarafından özel kutlamalarla karşılanırken medyanın bu ziyarete yoğun ilgi gösteriyor. Öte yandan Washington’ın bu ziyaretin sonuçlarından beklentileri büyük. İki ülke arasındaki savunma, güvenlik ve ekonomi alanlarında olumlu ve gelişen ilişkileri pekiştirmenin yanı sıra, Başkan Donald Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin ardından, iki taraf Ortadoğu'da yaşanan jeopolitik yeniden yapılanma çerçevesinde jeopolitik alanda neler yapılabileceğini ele alacak.

Bu yüzden belki de Ortadoğu ülkeleri ve dünyanın geri kalanı, özellikle iki taraf arasındaki güvenlik ve savunma garantilerinin güçlendirilmesi bakımından ziyaretin Suudi Arabistan'ın Suriye, Gazze ve Batı Şeria'daki artan rolü ve Abraham (İbrahim) Anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi konusu tartışılmadan önce Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nin geleceği konusunda daha iyi bir vizyon belirlemesi meselesinde doğuracağı sonucu yakından takip ediyor.

Yeni bir ortaklık düzeyi

Bunun bir çalışma ziyareti olmasına rağmen, Trump yönetimi Suudi Arabistan Veliaht Prensi için müttefik liderlerin resmi ziyaretlerine benzer şekilde eşsiz bir karşılama hazırlıyor. Ziyarette Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'ndeki resepsiyonda askeri bando performansı, Oval Ofis'te toplantı, İdari Ofis Binası'nda öğle yemeği ve savunma ve ekonomi anlaşmalarının imzalanması yer alacak. Ardından, Doğu Salonu'nda ABD yönetiminin üst düzey yetkilileri, Kongre liderleri ve eyalet valileriyle bir çalışma yemeği verilecek.

cd
Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor (AFP)

Ancak bu görkemli karşılama sırasında dikkatler, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 2018 yılından bu yana Washington'a yaptığı ilk ziyaretin ne gibi sonuçlar doğuracağına, Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin nasıl yeni bir ortaklık düzeyine yükseltilebileceğine, Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin temelleri üzerine nasıl inşa edilebileceğine ve Başkan Trump ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasındaki güçlü şahsi ilişkinin, hızlı bölgesel ve küresel jeopolitik değişiklikler ortamında aralarındaki yakın siyasi, güvenlik, ticaret ve ekonomik bağları güçlendirmek için nasıl kullanılabileceğine yöneliyor. Washington ve Riyad, birbirlerine ihtiyaçları olduğunun farkındalar ve bu önemli ziyaret, her iki tarafın da iddialı taahhütlerini somut sonuçlara dönüştürme becerisini test edecek.

Bu toplantılarda, iki lider çok fazla konuyu ele alacak. Özellikle yapay zeka (AI) ve büyüyen bölgesel veri merkezleri alanlarında yeni ekonomik ve yatırım bağları büyük ilgi çekiyor. Ancak, Suudi Arabistan'ın F-35 uçakları satın alması, nükleer enerjinin geliştirilmesi, Gazze'de nasıl ilerleme sağlanacağı ve İsrail ile ilişkiler gibi her iki taraf için de en önemli konuların yönetimi, daha geniş ve iç içe geçmiş bölgesel sorunları gündeme getirdiği için her iki taraf için de daha zor olacak.

Gazze barış planının uygulanması

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılmasında önemli bir rol oynadı. Bu yüzden Trump'ın Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile yaptığı önceki görüşme hakkında ilk elden bilgi almak isteyebilir.

Ayrıca Suriye’nin komşusu Lübnan'da Hizbullah'ın yeniden silahlanmasına dair beliren işaretler, Suriye, ABD ve Suudi Arabistan gibi bölgedeki etkili ülkeler için bu konuyu daha da acil hale getiriyor. Bunun yanında Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği de zirve sırasında ele alınacak gündem maddeleri arasında yer alıyor.

Başkan Trump'ın Gazze’de barış için önerdiği 20 maddelik plan prensipte Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından kamuoyu önünde kabul görecek olsa da Suudi Arabistan’ın Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına veya Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü’ne katılımı Hamas'ın silahsızlandırılması, İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi ve Filistin devletine giden güvenilir bir yolun ortaya çıkmasına bağlı olacak ve bu süreç henüz başlamadı.

Chicago Küresel İlişkiler Konseyi’nden Kıdemli Danışman Rachel Bronson'a göre Suudi Arabistan, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasında herhangi bir lider rol üstlenmeden önce, Başkan Trump'ın planını Gazze'de uygulamak istiyor, çünkü bu planın maliyetinin önemli bir kısmını üstlenmesi bekleniyor. ABD de Gazze'nin geleceğinde Hamas'ın daha güçlü bir rol oynamasını isteyen diğer ülkelerin gelecekteki rolünü anlamak isteyen Riyad'a durumu açıklamak zorunda kaldığı bir ikilemle karşı karşıya.

scdf
Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki zirvenin gündeminde yer alacak gibi görünüyor (AFP)

Trump, Gazze'de ateşkesin sağlanması için Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını, özellikle de yeniden inşanın finansmanı ve Hamas'ın hükümette rol almamasının sağlanması konusunda, ateşkesin ardından yapılacak planlamalarda Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını isteyecek gibi görünüyor. Analizler, ABD Başkanı’nın planının 19’uncu maddesine atıfta bulunacağını öngörüyor. Bu madde, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunda atılacak her adımın, Washington'un son derece önemli gördüğü Filistin Yönetimi içindeki reformların uygulanmasına bağlı olacağını belirtiyor. Temel reformlar yapılmazsa, ilerleme, siyasi ufuk ve devlet olmayabilir. Bu yüzden Trump'ın Filistin Yönetimi'nin reformu için yardım isteyeceği, Washington'un ise İsrail ile ilgili kısmı üstleneceği tahmin ediliyor.

Abraham Anlaşmaları

Trump'ın yakın gelecekte ABD'nin arabuluculuğuyla Abraham Anlaşmalarının kapsamının genişletilebileceğine dair iyimserliği, Suudi Arabistan'ın anlaşmaları yakın zamanda imzalaması olasılığının düşük olması nedeniyle, ABD'nin daha gerçekçi iç değerlendirmeleriyle dengelenmiş görünüyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde Ortadoğu danışmanı olarak görev yapan Dennis Ross’un da dediği gibi, Trump, Suudilerin mevcut koşullar altında İsrail ile siyasi normalleşmeye doğru adım atmayacağının farkında. Dolayısıyla bu adım Gazze'de bir değişiklik olana kadar beklemek zorunda kalacak. Bunun yanında ABD basınının Trump yönetiminden üç yetkiliye dayandırdığı haberlere göre yönetim Trump'ın ikinci döneminin sonuna kadar bir anlaşmaya varılabileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliğe sahip.

Trump'ın bu konudaki güvenine ve defalarca kez bununla ilgili yaptığı açıklamalara rağmen İsrail ile Hamas arasındaki savaşın korkunç görüntüleri insanların zihninde halen taze olduğu ve yıkıma uğrayan Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının yıllar alacağı için Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı en azından yakın vadede Abraham Anlaşmalarına katılmaya ikna etmekte zorluklar yaşıyor. Ayrıca, Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerinin devam etmesi, bölgede Binyamin Netanyahu hükümetine olan güvensizliği artırdı.

Washington’da bulunan İsrail yanlısı bir düşünce kuruluşu olan Demokrasileri Savunma Vakfı'nın yönetici direktörü Jonathan Schanzer'in de belirttiği gibi, Gazze'deki yıkım ve sefalet manzaraları devam ettiği sürece Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin bu yönde herhangi bir adım atması zor.

F-35 savaş uçakları

Veliaht Prens’in Washington ziyareti, geçtiğimiz mayıs ayında Başkan Trump'ın Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında açıklanan Suudi Arabistan ile ABD arasındaki 142 milyar dolarlık silah anlaşmasının ilerlemesine yardımcı olacak. Ancak, nihai pakete dünyanın en gelişmiş ve en güçlü savaş uçakları arasında yer alan F-35'ler de dahil edilirse, bu uçaklar ilk kez bir Arap ordusuna satılmış olacak. Bu da ABD savunma sanayisi için önemli bir adım. Bu gelişme, Arap ülkelerinden diğer ortakların da benzer formülasyonları daha kolay elde etmelerinin önünü açabilir.

Fakat F-35 uçaklarının Suudi Arabistan'a teslimatı, özelliklerine bakılmaksızın yıllar sürecek ve satış kısa vadede bölgesel güvenliği etkilemeyecek olsa da ABD'li yetkililer, Trump yönetiminin, özellikle Trump'ın Gazze'deki barış planının başarıya ulaşması için İsrail'in desteğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, İsrail'in komşuları üzerindeki niteliksel askeri üstünlüğünü bozmaktan kaçınmaya devam ettiğini düşünüyor.

sdfr
Veliaht Prens’in ziyareti, ABD'nin Suudi Arabistan ile silah anlaşmasını ilerletmeye yardımcı olacak (Reuters)

Bununla birlikte İsrail, Suudi Arabistan'a F-35 uçaklarının satışı için ABD'nin onayını, İsrail ile ilişkilerin tam normalleşmesi şartına bağlayarak baskı uyguladı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından hazırlanan bir istihbarat raporu, daha önce Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) benzer bir satışın önünü tıkayan başka bir endişeyi, F-35 teknolojisinin çalınabileceği veya BAE ve Suudi Arabistan ile yakın ilişkileri olan Çin'e bir şekilde aktarılabileceği iddiasını gündeme getirdi.

ABD’li yetkililer daha önce, F-35 teknolojisine koruma önlemleri getirme olasılığını tartıştılar. Ancak satış anlaşmasında nelerin korunacağı ve Pentagon'un istihbarat raporunda hangi önerilerin sunulduğu belirsiz kalmaya devam etti.

Savunma ortaklığı

F-35 anlaşmasının sonucu ne olursa olsun, Suudi Arabistan-ABD savunma ortaklığının Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti sırasında önemli gelişmeler kaydetmesinin yanında ABD'nin Suudi Arabistan'a yönelik uzun süredir devam eden güvenlik taahhütlerine dayanarak, Trump yönetiminin mevcut siyasi ortamda ve İsrail'i tam olarak tanımadan Senato tarafından onaylanan ortak bir savunma anlaşmasına varamaması nedeniyle, ortaklığı derinleştiren bir yürütme anlaşmasının açıklanması bekleniyor. Ayıca Pentagon’un eski Körfez ve Arap Yarımadası İşleri Direktörü Elizabeth Dent'e göre İsrail'in hava saldırısına uğrayan Katar'ın güvenliğini garanti altına alan Trump'ın son yürütme emrinden daha güçlü bir anlaşmanın imzalanması da bekleniyor.

ABD-Katar ilişkileri, NATO üyesi olmayan müttefik statüsünden (Eski ABD Başkanı Jo Biden yönetimi tarafından silah ihracatını kolaylaştırmak için verilen bir statü) ABD’nin Katar topraklarına, egemenliğine veya kritik altyapısına yönelik herhangi bir silahlı saldırıyı kendi barışına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdiği bir statüye yükseltilmişse, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin derinliği ve gücü göz önüne alındığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın böyle bir başkanlık kararnamesinden daha önemlisini aradığına şüphe yok.

Daha güçlü ABD güvenlik garantileri, Suudi Arabistan'ın gelecekteki olası tehditlere karşı konumunu güçlendirecek. Bu tehditler arasında, sınır ötesi saldırıların yeniden başlaması ve Yemen’deki çatışmalar da yer alıyor. Suudiler bu avantajı, yeni saldırıları önlemek ve çatışmayı sona erdirmek için daha dengeli ve sürdürülebilir bir anlaşma oluşturmak için de kullanabilirler.

Sivil nükleer program

Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve yardımcıları, ABD’yi Suudi Arabistan’ın sivil nükleer programını onaylamak için görüşmeleri ilerletmeye çağırdı. Bu girişim, Riyad’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığını garanti etmesine rağmen, ABD yetkililerini Suudi Arabistan’ın bu nükleer teknolojiyi nükleer silah geliştirmeye çalışmak için kullanıp kullanamayacağını tartışmaya itti.

Trump'ın birkaç ay önce Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyareti sırasında Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Al Suud ve ABD Enerji Bakanı Chris Wright güvenlik, emniyet ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi programları, mesleki eğitim ve işgücü geliştirme, büyük reaktörler ve küçük modüler reaktörler için ileri nesil teknolojiler, uranyum arama ve madenciliği ve nükleer atıkların güvenli bertarafı gibi konuları görüştü. Ancak, önümüzdeki iki gün içinde Trump yönetiminin, Biden yönetiminin yaptığı gibi, Suudi Arabistan'ın nükleer program isteğini İsrail ile normalleşme ve nükleer silahların kontrol sistemi ile ilişkilendirmeye devam edip etmeyeceği henüz bilinmiyor.

afdrg
Suudi Arabistan’ın nükleer projesi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington'da Trump ile görüşmesindeki gündem maddelerinin başında yer alıyor (Reuters)

Ancak, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabalarında Suudi Arabistan ile ABD arasında güçlü bir iş birliği kurulmasıyla, Suudiler bir tür yerli zenginleştirme elde edebilir ve bu da diğer birçok ülkenin de nükleer enerjiyi kullanarak enerji sistemlerini çeşitlendirmeyi umduğu bir bölge için güvenli bir emsal teşkil edebilir.

Yapay zeka desteği

Washington, ABD’nin yapay zeka alanındaki hakimiyetini sürdürmeyi Trump yönetiminin en önemli önceliği olarak görüyor. Bu yarış, sadece esnek bir enerji kaynakları karışımı ve güvenli tedarik zincirleri değil, aynı zamanda küresel ortaklıklar da gerektiriyor. Suudi Arabistan da yapay zeka inovasyonunda küresel bir merkez olma konusunda benzer bir hedefe sahip olduğundan, ülkenin bol ve düşük maliyetli enerjisinin veri merkezlerine güç sağlamak ve yatırım çekmek için önemli bir kaynak olacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyaret sırasında her iki ülkenin de yetkilileri, ülkelerinin hedeflerine katkıda bulunmak amacıyla yapay zeka ile ilgili anlaşmalar imzaladı. Bu imzaların ardından her iki taraf da Suudi Arabistan pazarının Amerikan teknolojisi için önemli bir arena olmaya devam etmesini sağlamak için çabalarını iki katına çıkarma taahhüdünde bulundu.

Bu hedefleri gerçekleştirmek için Suudi Arabistan’ın enerji altyapısını genişletmesi ve sadece petrole değil, farklı kaynaklardan da yararlanması gerekecek. Ülke, doğal gaz ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapmıştır ve nükleer enerji de gündemde.

Yatırımda yakalanan ivme devam ediyor

Suudi Arabistan'da düzenlenen ve ‘Çöldeki Davos’ olarak bilinen Geleceğe Yatırım Girişimi (FII) konferansından sadece üç hafta sonra, JP Morgan, Goldman Sachs ve BlackRock'un başkanları gibi ABD'nin önde gelen yöneticileri, Washington'daki John F. Kennedy Sahne Sanatları Merkezi yetkilileri tarafından hayati öneme sahip sektörlerdeki yeni yatırım fırsatlarını keşfetmek için düzenlenen bir forumda bir araya gelecek. Bu yatırım fırsatları arasında enerji, teknoloji, finansal hizmetler, altyapı ve sağlık hizmetleri yer alıyor. Forum, şirketleri bir araya getirmek için bir yatırım konferansı kapsamında bir ‘iş eşleştirme’ platformu olacak.

Bu sonuç, ekonomik bağların güçlendirilmesinin her iki ülke ve ekonomileri için faydalı olduğunu göstermeye çalışan her iki lider için de önemli. Aynı zamanda, Suudi Arabistan'ın bu yılın başlarında ABD ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yapma taahhüdünün yerine getirildiğinin de bir göstergesi. Bu hedef Trump'ın görev süresinin geri kalanında gerçekleştirilemese bile, yatırıma yoğun bir şekilde odaklanılması, ekonomik güvenliğin ulusal güvenliğin bir parçası olduğunu teyit ediyor.