Geçmişten günümüze Suudi Arabistan: Nereden nereye?

Riyad'ın en önemli tarihi ve modern simgeleri

TT

Geçmişten günümüze Suudi Arabistan: Nereden nereye?

Geçmişten günümüze Suudi Arabistan: Nereden nereye?

Yassin Abou Ghoneim

Turizm Bakanlığı, 2023 yılının ilk 7 ayında gelen turist sayısında 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 58'lik bir büyüme kaydederek Suudi Arabistan'ın dünya sıralamasında ikinci sıraya yükseldiğini duyurdu.

Bu veriler geçen eylül ayında Dünya Turizm Örgüatü (UNWTO) tarafından yayımlanan 'Turizm Barometresi' raporunda yer aldı.

Suudi Arabistan'ın turizm sektöründe elde ettiği olağanüstü başarılar ve bu önemli sektörde liderlik rolünü sürdürdüğü gerçeğinin göstergesi niteliğindedir.

Turizm Bakanı Ahmed bin Akil el-Hatib, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'in turizm sektörüne verdiği benzeri görülmemiş destek ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın yakın takip ve ilgisi olmadan bu başarıların mümkün olmayacağını vurguladı.

Bu başarılar, Suudi Arabistan'ın dünyanın önde gelen turizm destinasyonlarından biri olarak konumunu güçlendiriyor.

Artan turist sayısı, ülkenin cazip turistik seçeneklerine ve çeşitliliğine olan güveni yansıtıyor.

Suudi Arabistan Turizm Otoritesi'nin "Suudi Arabistan Ruhu" ekibinin daveti üzerine, Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek en önemli tarihi yerleri tanımak ve ülkenin turistlere hizmet etmek için yaptığı en son projeleri yerinde görmek üzere bir gezi gerçekleştirdik.

Turizm sektörü, Suudi Arabistan'ın 2030 Vizyonu'nu gerçekleştirmek için önemli bir faktör.

Bu sektör, ulusal ekonominin tabanını çeşitlendirmeye ve petrole olan bağımlılığı azaltmaya katkıda bulunuyor.

Turizm sistemi, Suudi Arabistan Turizm Bakanlığı, Turizm Kalkınma Fonu ve Suudi Arabistan Turizm Otoritesi'nden oluşuyor.

Bu kuruluşlar, dünya standartlarına göre kuruldu ve bu önemli sektörün hedeflerine ulaşmasına, büyümesine ve gelişmesine yardımcı olmak için koordineli olarak rollerini tamamlıyor.

Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki entegrasyon çerçevesinde, Suudi Arabistan, Türk vatandaşlarının e-vizelerini konsolosluğa gitmeden web sitesi aracılığıyla almalarını kolaylaştırdı.

Türk vatandaşları, bir yıl boyunca geçerli, toplam olarak 90 gün kalabilecekleri çok girişli vizelerini konsolosluğa gitmeden alabilirler. Turist olarak gidebilir, umre yapabilir, Suudi Arabistan'ın her yerine seyahat edebilir, tarihi ve turistik yerlerini kolaylıkla tanıyabilir.

dfbgrn

Ziyaret, başkent Riyad'ın en önemli tarihi ve modern simgelerinden bazılarını içeriyordu:

1. Masmak Sarayı

El-Masmak Kalesi, aynı zamanda Masmak Sarayı olarak da bilinir. Riyad'ın Diriye bölgesinde bulunan kerpiç ve toprak bir kaledir.

sdcfr
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

1865 yılında Prens Abdurrahman için inşa edilmiştir. Kale 1995'te Suudi mirasının en önemli simgelerinden birini sergileyen müzeye dönüştürülmüştür.
 

rgthyj
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Suudi Arabistan Krallığı'nın kuruluş tarihinde Cessam'da yaşanan olaylara sessiz tanık olduktan sonra turistik bir destinasyona dönüştü.
 

hy6u
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Saray, 14'üncü yüzyılda, İmam Abdullah bin Faysal'ın hükümdarlığı döneminde inşa edildi.

İmam'ın ikametgahı, yönetim merkezi ve ekonomik merkez olarak kullanıldı.

sdfegr
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Saray, düşmanlardan korunmak için sağlam bir kale olarak inşa edilmiştir. Bu nedenle duvarlarının sağlamlığı ve yüksekliği ile öne çıkar.

Pencereleri yoktur, sadece iki giriş ve savaş zamanında top namlularının sığabileceği küçük delikler vardır.

cdh5yj67
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Günümüzde saray, hükümdarlığı ve ülkeyi yeniden kazanan tarihi bir dönemi anlatan görsel bir anıt olarak karşımıza çıkıyor.

1416/1995 yılında müzeye dönüştürüldükten sonra, sergi salonlarında o dönemin önemli anıları ve liderlerinin tanıtımları yer alıyor.

rhyjefrr

Masmak veya el-Mesmek kelimesi kalın ve müstahkem bina anlamına gelir.

Bu kalenin bir önemi de mühimmat ve silahlar için bir depo olarak kullanılmış olmasıdır.

vfrgth
Masmak Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Daha sonra tarihi bir simge haline getirilerek müzeye dönüştürülmesine karar verilmiştir.
 

sxd

2. Diriye Kenti

Yeşil bir vaha kalbinde, bahçeler, çiftlikler ve verimli palmiye ağaçları ile dolu, Arap çölünün ortasında ve Vadi Hanife Nehri kıyısında, Riyad'ın kuzeybatısında 20 kilometre uzaklıkta tarihi Diriye yer alıyor.

grthy
Vadi Hanife / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Burada, İmam Muhammed bin Suud, Birinci Suudi Devleti hükümdarlığının temellerini attı. Bu, bölgedeki benzeri görülmemiş bir insani uygarlığın gelişmesine yol açtı ve etkisi yüzyıllar boyunca sürdü.

werg
Diriye Kenti / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Diriye tarihi, 1446 yılında Mansur bin Rabia el-Meridi'nin, el-Katif yakınlarındaki küçük bir köyden, Vahde Nehri kıyısındaki verimli araziye gelmesiyle başladı.

Ailesiyle birlikte buraya yerleşti ve zamanla nüfuzları ve çiftlikleri genişledi. Sonunda, o bölgenin ve çevresinin emirlerine dönüştüler.

sdef
Diriye Kenti / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Bina ve yapılar medeniyetin şahididir

Birinci Suudi Devleti'nin güvenliğinin yayılması, topraklarının genişlemesi ve şehirleşmenin gelişmesiyle birlikte Diriye'de mimarlık da gelişti, mahalle ve cami sayısı arttı. Emirler, kabile reisleri ve elçiler meclislerine akın ettiler.

Diriye'nin istikrar, güvenlik ve refahın hüküm sürdüğü bir başkent olarak ünü yayıldı.

rgthy
Diriye Kenti / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Diriye'nin en önemli mahallelerinden bazıları şunlardır:

Tarif Mahallesi

Tarif Mahallesi, Diriye'nin en önemli mahallesidir ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan beş Suudi sitesinden biridir. Tarif Mahallesi, Birinci Suudi Devleti'nin yönetiminin yer aldığı Selva Sarayı'nı içerir. Komşu bölgelerin elçileri tarafından ziyaret edilirdi.

Buceyri Mahallesi 

Buceyri (Bujairi) Mahallesi, Vadi Hanife Nehri'nin doğu tarafında yer alır ve Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab Camii'ni ve okulunu içermektedir.

rgthy
Buceyri Mahallesi / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Siriha Mahallesi

Siriha Mahallesi, Buceyri Mahallesi'nin kuzeyinde yer alır ve birkaç ev ve çiftliğe ev sahipliği yapar.

Ayrıca, Diriye'nin en eski camilerinden biri olan Seriha Camii de bu mahallede bulunuyor.

Gasibe Mahallesi

Gasıbe Mahallesi, bölgenin ilk başkentidir ve Tarif Mahallesi'nden 2 kilometre uzaklıkta yer alır.

Mahalle, kayalardan inşa edilmiş surlarla çevrilidir ve ana kapı, mahallenin doğu surunun ortasında yer alır.

3. Murabba Sarayı

Riyad'ın kadim hatıralarından bir görüntü, Riyad'ın geçmişine bir pencere niteliği taşıyan, bin 680 metrekarelik bir alana yayılan Tarihi Murabba Sarayı'nın duvarlarında somutlaşıyor.

Bu duvarlar, mekânın hafızasıyla, içinde yaşadığı tarihi olaylarla ve bu topraklarda yaratılan ihtişamla doludur.

erhtyt
Murabba Sarayı / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Murabba Sarayı Kral Abdulaziz bin Suud'un emriyle eski Riyad şehrinden iki kilometre uzaklıkta, şehrin o dönemdeki gelişimi ve genişlemesi ile uyumlu olarak inşa edildi. Saray ve çevresinde birkaç bina içeren küçük bir şehir olarak kuruldu.

Kral, 1939'da ailesiyle birlikte yaşamak için saraya taşındı. Saray, kralın ikametgahı, devlet yönetiminin merkezi ve dünyanın önde gelen liderlerini kabul ettiği bir saray olarak hizmet etti.

4. Burc el-Faysaliye

Burc el-Faysaliye (Al Faisaliah Tower), Riyad şehrinin en önemli binalarından biridir.

267 metre yüksekliğindeki 30 katlı bir ofis kulesi vardır ve dünyanın en uzun 40. binasıdır.

asev
Burc el-Faysaliye / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Kule, kenarları kavisli bir piramit şeklinde yükselir ve tepesinde cam bir küre bulunur.

srgt
Burc el-Faysaliye / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Burc el-Faysaliye'nin tepesinde, şehrin en güzel manzaralarından birinin keyfini çıkarabileceğiniz restoranlar bulunuyor.

srgt
Burc el-Faysaliye / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Burc el-Faysaliye, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın ilk gökdelenidir. Oteli ve tüm olanakları en son teknolojiyle donatılmıştır.

ergtrh
Burc el-Faysaliye / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

5. Burc el-Memleke

Burc el-Memleke (Kingdom Centre), 2002 yılında tamamlandı ve Riyad'ın merkezinde, Prens el-Velid bin Talal'ın 1990 yılında satın aldığı bir arazi üzerinde yer alıyor.

Burc el-Memleke, Suudi Arabistan'ın en önemli ve en ünlü kültürel simgelerinden biridir.
 

cdht
Burc el-Memleke / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Merkez, 94 bin 230 metrekarelik bir arazi üzerinde inşa edildi ve toplam alanı 300 bin metrekaredir.

Kullanım alanları, lüks bir alışveriş merkezi, bir kutlama salonu, ofis katları, ofis suitleri ve lüks daireler arasında değişiyor. Ayrıca, Four Seasons oteli ve çok sayıda dünya mutfağı restoranı da bulunuyor.

ascdfergt
Burc el-Memleke / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Riyad'ın büyüsünü ortaya çıkaran bir manzara

300 metre yükseklikte, gözleriniz, şehrin güzelliğini yüksek güvenlikli cam paneller aracılığıyla ortaya çıkaran panoramik bir manzara tarafından büyülenir.

Bu manzara, ışıltılı yıldızlarla süslenmiş karanlık gökyüzünü görmenizi ve Riyad'ın yollarına ve Kingdom Tower asma köprüsüne uzanan altın ışıkların tadını çıkarmanızı sağlar.

6. Boulevard Riyad

Riyad'ın en büyük eğlence bölgesinde, 900 bin metrekarelik bir alan üzerinde yer alan Bulvar Riyad, dünyanın en büyük kış eğlence etkinliklerinden biridir.

xsc
Boulevard Riyad / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Dördüncü yılında bize eğlence, lunapark, spor, sanat, kültür ve daha fazla alanda yeni ve yenilikçi her şeyi sunuyor.

Bu yılki büyük buluşma, milyonlarca yerli ve yabancı turistin olağanüstü deneyimler yaşayacağı 12 bölgeyi içeriyor.

scdf
Boulevard Riyad / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

7. Kral Abdullah Finans Merkezi (KAFD)

Merkez, Riyad şehrinde yer alan ve devam eden en büyük projelerinden biridir. Ortadoğu'da türünün tek örneğidir ve Riyad'ın Ortadoğu'nun ekonomi başkenti olmasına yardımcı olacaktır.

rgthyj
Kral Abdullah Finans Merkezi / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

Merkezde birkaç sektör var ve aralarında kolayca hareket etmek için birbirine köprülerle bağlanmış 56'dan fazla gökdelen bulunuyor.

Merkez 1,6 milyon metrekarelik bir alana sahip ve Riyad'ın kuzeyinde yer alıyor. Dünyanın en ünlü şirketlerinden bazılarına ev sahipliği yapıyor.

ghnjy
KAFD / Fotoğraf: Yassin Abou Ghoneim-Independent Türkçe

8. Ez-Zel Çarşısı 

Riyad'ın merkezindeki Diriye semtinde, tarihi Meydan Sarayı'ndan yaklaşık 5,4 km uzaklıkta, 38 bin metrekarelik bir alana yayılmış, Riyad'ın en eski ve en köklü halk pazarlarından biri olan Zel Halk Pazarı yer almaktadır.

Zel Halk Pazarı, 100 yılı aşkın bir süredir şehrin kültürünü ve tarihini hafızasında taşımaktadır.

Çarşıdaki gezinize başladığınız anda, satıcıların sesleriyle kendinizi şehrin geçmişinde ve eski tarihindeymiş gibi hissedersiniz; antik eserler, nadir paralar, antika kaplar, burada bir müzik aleti keşfedebilir, bir pikap bulabilirsiniz.

Zel Halk Pazarı'ndaki yüzlerce sergi size Riyad halkının eski geleneklerini yansıtan bir müzede olduğunuzu hissettirir.

yjuykjuyk

Bu yerler, ziyaretimiz sırasında, Turizm Bakanlığı tarafından bir turist rehberi eşliğinde, konaklama, ulaşım ve Türkçe tercüman gibi tüm rahatlık koşulları sağlanarak, bu simge yapılar hakkında kolayca bilgi almak ve merak ettiğimiz konuları cevaplamak için bize eşlik etti.

Ziyaret edilen her yerde rahatlık ve misafirperverlik sağlamak için çaba sarf ettiler.

Suudi Arabistan, yıllık turist sayısıyla belirlenen hedeflere beklenenden daha hızlı ulaştığı için2030 vizyonunun hedeflerini düzenli olarak yükseltmeye devam ediyor.

Turizm Bakanı Ahmed Hatib, Suudi Arabistan'ın yıllık hedeflenen turist sayısını 100 milyondan 150 milyona çıkarıldığını söyledi.

Independent Türkçe



Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
TT

Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)

2015 yılının eylül ayında Beyaz Saray'da İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ile eski ABD Başkanı Barack Obama arasında düzenlenen Suudi Arabistan-ABD zirvesinde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 21. yüzyılda iki ülke arasındaki stratejik ilişkiye dair Suudi Arabistan'ın vizyonunu içeren bir brifing sundu.

O dönemde genç prens, 80 yılı aşkın bir süredir birçok aşama ve gelişmeden geçen Suudi Arabistan-ABD ilişkileri için yeni bir vizyona sahip gibi görünüyordu ve bu ilişkilerin gelecekteki seyrini yeniden şekillendirme konusunda kararlıydı.

Görsel kaldırıldı.
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz, Eylül 2015’te Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama ile görüşürken (SPA)

Amerikan başkanlığı sonraki on yıl boyunca Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında değişti. En önemli dönüm noktası, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mart 2017’de Beyaz Saray’da Başkan Donald Trump ile yaptığı ilk görüşme oldu. Bu görüşme, Trump’ın görevdeki ilk dönemi sırasında Riyad’ı ilk yurt dışı durağı olarak seçmesine yol açtı.

Trump, Mayıs 2017’deki tarihi Riyad ziyaretinde Arap ve İslam dünyasının liderlerine hitap eden bir konuşma yaptı; konuşmasında Ortadoğu’daki terör ve çatışmalar gibi meseleleri vurguladı. Bu ziyaret sırasında Kral Selman bin Abdulaziz, Trump ile iki ülkenin ortak stratejik vizyon bildirisini imzaladı.

Ocak 2020’de Joe Biden başkan olarak göreve başladı ve en yakın ortağıyla ilişkiyi sınırlayacağına dair söz verdi.

Ancak bu söz tutulmadı. Zira Rusya-Ukrayna krizi ve küresel sahnedeki diğer gelişmeler ışığında Suudi Arabistan-ABD ortaklığının önemi fark edildi. Biden, Temmuz 2022’de Cidde’ye gelerek Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü.

Görsel kaldırıldı.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Temmuz 2022'de Riyad'da dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü. (Reuters)

Suudi yetkililer, ABD ile ilişkilerin istikrarlı olduğunu ve Beyaz Saray'daki yönetim değişikliklerinden etkilenmediğini her zaman vurguladı.

Aynı on yıl boyunca Suudiler, kapasitelerini geliştirmeye, potansiyellerini artırmaya, vizyon hedeflerine ulaşmaya ve küresel konumlarını güçlendirmeye devam ettiler.

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki değişimler, Çin'in Washington'un stratejik rakibi olarak yükselişi ve ekonomik ağırlık merkezinin Asya'ya kayması gibi dünyanın tanık olduğu köklü değişikliklerden bağımsız değil. Ukrayna'daki savaş, enerji güvenliğinin ve pazarlarını istikrara kavuşturabilen ülkelerin önemini daha da artırdı.

ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesi de diğer öncelikler lehine azaldı; bu da Riyad'ın siyasi yumuşamadan ekonomik ortaklıklara ve bölgesel güvenliğe yönelik yeni yaklaşımların formülasyonuna kadar etkili bölgesel girişimlere öncülük etmesinin önünü açtı.

Aynı zamanda, teknoloji ve yapay zekâ küresel ekonominin temel itici güçleri olarak ortaya çıktı ve yatırım ve teknoloji ortaklıklarını Washington'un hesaplamalarında daha merkezi bir konuma getirdi.

Bu değişiklikler, Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi, durumsal ihtiyaçlara dayalı bir ilişkiden, eşitlik, ortak çıkarlar ve geleceği şekillendirme üzerine kurulu bir ilişkiye dönüştürdü.

Amerikan başkanlığını ikinci kez devraldıktan sonra, Başkan Donald Trump Mayıs 2025’te tekrar Riyad’ı ziyaret etti ve uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmada terör ve savaşlardan söz etmedi; aksine bölgenin parlak geleceği ve Kral Selman ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde gerçekleşen büyük ve olağanüstü dönüşüm üzerinde durdu. Riyad’da Suriye yetkilileri de hazır bulundu, Suudi Arabistan’ın talebiyle yaptırımlar konusu kapatıldı ve Başkan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’yla görüştü.

Konuşması sırasında Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a “Geceleri uyuyabiliyor musun?” diye sordu ve ardından Muhammed bin Selman’ın ‘işleri nasıl daha iyi hale getirebileceğini düşünerek bütün gece uykusuz kaldığını’ söyledi. “Suudi Arabistan’ın başarıları dışarıdan gelmedi, aksine liderleri ve halkının devletlerini geliştirme, vizyonlarını ilerletme ve kendi yollarıyla geleceklerini inşa etme kararlılığı sayesinde elde edildi” diyen Trump, bunu ‘Arap tarzında modern bir mucize’ olarak tanımladı.

Görsel kaldırıldı.
2025 yılının mayıs ayında Riyad'da düzenlenen Suudi Arabistan – ABD – Suriye üçlü toplantısından (SPA)

Bu konuşma bizi, Amerikan Life dergisinin 1943 yılının mart ayında Kral Abdulaziz ile yaptığı röportaja geri götürüyor. Röportajda Kral, ‘asla uyumayan gözlerle krallığının dizginlerini elinde tutan’ bir adam olarak tanımlanıyor. Dünün birleştirici büyükbaba hakkındaki konuşmaları, bugünün başarılı torun hakkındaki konuşmalarına benziyor.

Tüm bu bağlamlar ve bölgenin tanık olduğu dönüşümler ışığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti, Başkan Trump ile görüşmesi ve bu görüşmeden çıkması beklenen anlaşmalar devreye giriyor. Ziyaretle ilgili manşetleri siyasi ve güvenlik konuları domine etse de, ekonomi ve yatırım konuları da gündemde olacak. Belki de en anlamlı tanım, Başkan Trump'ın bunun sadece bir toplantı değil, Suudi Arabistan ve genç prense bir övgü olduğunu belirten yorumudur.

Medya raporları ile bazı Amerikan siyasetçilere atfedilen sızıntılar ve açıklamalar hâlâ ABD himayesinde bir Suudi normalleşmesine bahis açıyor; ancak tüm baskılara ve girişimlere rağmen Suudi duruşu Filistin konusunda kararlı kalacaktır. Suudi Arabistan’ın en önemli ortağı olan ABD ile çıkarları -ki ABD’nin İsrail’i desteklemesi siyasi bir ilke olarak kabul edilir- hiçbir zaman Suudi Arabistan’ın Filistin’i destekleme konusundaki köklü siyasi ilkesi önüne geçmemiştir. Suudi dış politikası, 1967 sınırları üzerinde bağımsız bir devlet kurulmasını içeren kapsamlı bir çözüm sağlanmadan normalleşmeye gitmemek yönünde devam etmektedir.

İsrail’in katliam makineleri Gazze’de ne yaptıysa yaptı ve Filistin meselesini tasfiye etmeye çalıştı; ancak Kral Selman ve Veliaht Prens liderliğindeki Suudi çabaları, yalnızca ateşkes sağlamakla sınırlı kalmadı. İki devletli çözüm çabasında tarihi bir atılım gerçekleştirildi; ‘zorunlu çözüm’ ilan edildi ve Filistin, Balfour Vaadi’ni (Balfour Deklarasyonu) veren devlet başta olmak üzere birçok etkili ülkeden ve Birleşmiş Milletler’in (BM) bölünme kararının alındığı kürsüden tanınma hakkı kazandı. Aynı zamanda Suudi diplomatik mücadelesi, uzun yıllar boyunca Filistin hakkını savunmak yönünde devam etti.

ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Filistin devletinin kurulmasını dayatma çabaları ve nükleer cephaneliğe sahip Pakistan ile ortak savunma anlaşması imzalaması gibi girişimlerine rağmen, Başkan Trump, Suudi Arabistan’a, liderliğine ve özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a birçok kez takdirini ifade etti. Çünkü güçlü ve net ilkelere sahip bir dost, bazı konularda görüşler farklı olsa bile saygıyı zorunlu kılar. Amerikan deneyimi yalnızca güçlüleri kutlar; miras veya sloganlarla değil, elde edilen başarılarla güçlü olanları…

İki ülke arasındaki olağanüstü görüşme sırasında hangi tür anlaşmalar yapılır veya hangi sonuçlar elde edilirse edilsin, kesin olan şudur ki bu sonuçlar stratejik ortaklığı pekiştirecektir. Gözlemciler, Washington’daki toplantıların bölge için güvenlik ve refah ile stratejik ilişkilerin geleceğine dair bir vizyon oluşturacağını ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zekâsıyla, ‘brifingden başarıya’ dönüşen süreçle bu stratejik ilişkileri şekillendireceğini öngörüyor.


Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)

Tarık eş-Şami

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın yedi yıl sonra ABD'ye yaptığı ilk ziyaret, Beyaz Saray tarafından özel kutlamalarla karşılanırken medyanın bu ziyarete yoğun ilgi gösteriyor. Öte yandan Washington’ın bu ziyaretin sonuçlarından beklentileri büyük. İki ülke arasındaki savunma, güvenlik ve ekonomi alanlarında olumlu ve gelişen ilişkileri pekiştirmenin yanı sıra, Başkan Donald Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin ardından, iki taraf Ortadoğu'da yaşanan jeopolitik yeniden yapılanma çerçevesinde jeopolitik alanda neler yapılabileceğini ele alacak.

Bu yüzden belki de Ortadoğu ülkeleri ve dünyanın geri kalanı, özellikle iki taraf arasındaki güvenlik ve savunma garantilerinin güçlendirilmesi bakımından ziyaretin Suudi Arabistan'ın Suriye, Gazze ve Batı Şeria'daki artan rolü ve Abraham (İbrahim) Anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi konusu tartışılmadan önce Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nin geleceği konusunda daha iyi bir vizyon belirlemesi meselesinde doğuracağı sonucu yakından takip ediyor.

Yeni bir ortaklık düzeyi

Bunun bir çalışma ziyareti olmasına rağmen, Trump yönetimi Suudi Arabistan Veliaht Prensi için müttefik liderlerin resmi ziyaretlerine benzer şekilde eşsiz bir karşılama hazırlıyor. Ziyarette Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'ndeki resepsiyonda askeri bando performansı, Oval Ofis'te toplantı, İdari Ofis Binası'nda öğle yemeği ve savunma ve ekonomi anlaşmalarının imzalanması yer alacak. Ardından, Doğu Salonu'nda ABD yönetiminin üst düzey yetkilileri, Kongre liderleri ve eyalet valileriyle bir çalışma yemeği verilecek.

cd
Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor (AFP)

Ancak bu görkemli karşılama sırasında dikkatler, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 2018 yılından bu yana Washington'a yaptığı ilk ziyaretin ne gibi sonuçlar doğuracağına, Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin nasıl yeni bir ortaklık düzeyine yükseltilebileceğine, Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin temelleri üzerine nasıl inşa edilebileceğine ve Başkan Trump ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasındaki güçlü şahsi ilişkinin, hızlı bölgesel ve küresel jeopolitik değişiklikler ortamında aralarındaki yakın siyasi, güvenlik, ticaret ve ekonomik bağları güçlendirmek için nasıl kullanılabileceğine yöneliyor. Washington ve Riyad, birbirlerine ihtiyaçları olduğunun farkındalar ve bu önemli ziyaret, her iki tarafın da iddialı taahhütlerini somut sonuçlara dönüştürme becerisini test edecek.

Bu toplantılarda, iki lider çok fazla konuyu ele alacak. Özellikle yapay zeka (AI) ve büyüyen bölgesel veri merkezleri alanlarında yeni ekonomik ve yatırım bağları büyük ilgi çekiyor. Ancak, Suudi Arabistan'ın F-35 uçakları satın alması, nükleer enerjinin geliştirilmesi, Gazze'de nasıl ilerleme sağlanacağı ve İsrail ile ilişkiler gibi her iki taraf için de en önemli konuların yönetimi, daha geniş ve iç içe geçmiş bölgesel sorunları gündeme getirdiği için her iki taraf için de daha zor olacak.

Gazze barış planının uygulanması

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılmasında önemli bir rol oynadı. Bu yüzden Trump'ın Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile yaptığı önceki görüşme hakkında ilk elden bilgi almak isteyebilir.

Ayrıca Suriye’nin komşusu Lübnan'da Hizbullah'ın yeniden silahlanmasına dair beliren işaretler, Suriye, ABD ve Suudi Arabistan gibi bölgedeki etkili ülkeler için bu konuyu daha da acil hale getiriyor. Bunun yanında Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği de zirve sırasında ele alınacak gündem maddeleri arasında yer alıyor.

Başkan Trump'ın Gazze’de barış için önerdiği 20 maddelik plan prensipte Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından kamuoyu önünde kabul görecek olsa da Suudi Arabistan’ın Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına veya Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü’ne katılımı Hamas'ın silahsızlandırılması, İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi ve Filistin devletine giden güvenilir bir yolun ortaya çıkmasına bağlı olacak ve bu süreç henüz başlamadı.

Chicago Küresel İlişkiler Konseyi’nden Kıdemli Danışman Rachel Bronson'a göre Suudi Arabistan, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasında herhangi bir lider rol üstlenmeden önce, Başkan Trump'ın planını Gazze'de uygulamak istiyor, çünkü bu planın maliyetinin önemli bir kısmını üstlenmesi bekleniyor. ABD de Gazze'nin geleceğinde Hamas'ın daha güçlü bir rol oynamasını isteyen diğer ülkelerin gelecekteki rolünü anlamak isteyen Riyad'a durumu açıklamak zorunda kaldığı bir ikilemle karşı karşıya.

scdf
Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki zirvenin gündeminde yer alacak gibi görünüyor (AFP)

Trump, Gazze'de ateşkesin sağlanması için Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını, özellikle de yeniden inşanın finansmanı ve Hamas'ın hükümette rol almamasının sağlanması konusunda, ateşkesin ardından yapılacak planlamalarda Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını isteyecek gibi görünüyor. Analizler, ABD Başkanı’nın planının 19’uncu maddesine atıfta bulunacağını öngörüyor. Bu madde, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunda atılacak her adımın, Washington'un son derece önemli gördüğü Filistin Yönetimi içindeki reformların uygulanmasına bağlı olacağını belirtiyor. Temel reformlar yapılmazsa, ilerleme, siyasi ufuk ve devlet olmayabilir. Bu yüzden Trump'ın Filistin Yönetimi'nin reformu için yardım isteyeceği, Washington'un ise İsrail ile ilgili kısmı üstleneceği tahmin ediliyor.

Abraham Anlaşmaları

Trump'ın yakın gelecekte ABD'nin arabuluculuğuyla Abraham Anlaşmalarının kapsamının genişletilebileceğine dair iyimserliği, Suudi Arabistan'ın anlaşmaları yakın zamanda imzalaması olasılığının düşük olması nedeniyle, ABD'nin daha gerçekçi iç değerlendirmeleriyle dengelenmiş görünüyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde Ortadoğu danışmanı olarak görev yapan Dennis Ross’un da dediği gibi, Trump, Suudilerin mevcut koşullar altında İsrail ile siyasi normalleşmeye doğru adım atmayacağının farkında. Dolayısıyla bu adım Gazze'de bir değişiklik olana kadar beklemek zorunda kalacak. Bunun yanında ABD basınının Trump yönetiminden üç yetkiliye dayandırdığı haberlere göre yönetim Trump'ın ikinci döneminin sonuna kadar bir anlaşmaya varılabileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliğe sahip.

Trump'ın bu konudaki güvenine ve defalarca kez bununla ilgili yaptığı açıklamalara rağmen İsrail ile Hamas arasındaki savaşın korkunç görüntüleri insanların zihninde halen taze olduğu ve yıkıma uğrayan Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının yıllar alacağı için Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı en azından yakın vadede Abraham Anlaşmalarına katılmaya ikna etmekte zorluklar yaşıyor. Ayrıca, Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerinin devam etmesi, bölgede Binyamin Netanyahu hükümetine olan güvensizliği artırdı.

Washington’da bulunan İsrail yanlısı bir düşünce kuruluşu olan Demokrasileri Savunma Vakfı'nın yönetici direktörü Jonathan Schanzer'in de belirttiği gibi, Gazze'deki yıkım ve sefalet manzaraları devam ettiği sürece Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin bu yönde herhangi bir adım atması zor.

F-35 savaş uçakları

Veliaht Prens’in Washington ziyareti, geçtiğimiz mayıs ayında Başkan Trump'ın Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında açıklanan Suudi Arabistan ile ABD arasındaki 142 milyar dolarlık silah anlaşmasının ilerlemesine yardımcı olacak. Ancak, nihai pakete dünyanın en gelişmiş ve en güçlü savaş uçakları arasında yer alan F-35'ler de dahil edilirse, bu uçaklar ilk kez bir Arap ordusuna satılmış olacak. Bu da ABD savunma sanayisi için önemli bir adım. Bu gelişme, Arap ülkelerinden diğer ortakların da benzer formülasyonları daha kolay elde etmelerinin önünü açabilir.

Fakat F-35 uçaklarının Suudi Arabistan'a teslimatı, özelliklerine bakılmaksızın yıllar sürecek ve satış kısa vadede bölgesel güvenliği etkilemeyecek olsa da ABD'li yetkililer, Trump yönetiminin, özellikle Trump'ın Gazze'deki barış planının başarıya ulaşması için İsrail'in desteğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, İsrail'in komşuları üzerindeki niteliksel askeri üstünlüğünü bozmaktan kaçınmaya devam ettiğini düşünüyor.

sdfr
Veliaht Prens’in ziyareti, ABD'nin Suudi Arabistan ile silah anlaşmasını ilerletmeye yardımcı olacak (Reuters)

Bununla birlikte İsrail, Suudi Arabistan'a F-35 uçaklarının satışı için ABD'nin onayını, İsrail ile ilişkilerin tam normalleşmesi şartına bağlayarak baskı uyguladı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından hazırlanan bir istihbarat raporu, daha önce Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) benzer bir satışın önünü tıkayan başka bir endişeyi, F-35 teknolojisinin çalınabileceği veya BAE ve Suudi Arabistan ile yakın ilişkileri olan Çin'e bir şekilde aktarılabileceği iddiasını gündeme getirdi.

ABD’li yetkililer daha önce, F-35 teknolojisine koruma önlemleri getirme olasılığını tartıştılar. Ancak satış anlaşmasında nelerin korunacağı ve Pentagon'un istihbarat raporunda hangi önerilerin sunulduğu belirsiz kalmaya devam etti.

Savunma ortaklığı

F-35 anlaşmasının sonucu ne olursa olsun, Suudi Arabistan-ABD savunma ortaklığının Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti sırasında önemli gelişmeler kaydetmesinin yanında ABD'nin Suudi Arabistan'a yönelik uzun süredir devam eden güvenlik taahhütlerine dayanarak, Trump yönetiminin mevcut siyasi ortamda ve İsrail'i tam olarak tanımadan Senato tarafından onaylanan ortak bir savunma anlaşmasına varamaması nedeniyle, ortaklığı derinleştiren bir yürütme anlaşmasının açıklanması bekleniyor. Ayıca Pentagon’un eski Körfez ve Arap Yarımadası İşleri Direktörü Elizabeth Dent'e göre İsrail'in hava saldırısına uğrayan Katar'ın güvenliğini garanti altına alan Trump'ın son yürütme emrinden daha güçlü bir anlaşmanın imzalanması da bekleniyor.

ABD-Katar ilişkileri, NATO üyesi olmayan müttefik statüsünden (Eski ABD Başkanı Jo Biden yönetimi tarafından silah ihracatını kolaylaştırmak için verilen bir statü) ABD’nin Katar topraklarına, egemenliğine veya kritik altyapısına yönelik herhangi bir silahlı saldırıyı kendi barışına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdiği bir statüye yükseltilmişse, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin derinliği ve gücü göz önüne alındığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın böyle bir başkanlık kararnamesinden daha önemlisini aradığına şüphe yok.

Daha güçlü ABD güvenlik garantileri, Suudi Arabistan'ın gelecekteki olası tehditlere karşı konumunu güçlendirecek. Bu tehditler arasında, sınır ötesi saldırıların yeniden başlaması ve Yemen’deki çatışmalar da yer alıyor. Suudiler bu avantajı, yeni saldırıları önlemek ve çatışmayı sona erdirmek için daha dengeli ve sürdürülebilir bir anlaşma oluşturmak için de kullanabilirler.

Sivil nükleer program

Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve yardımcıları, ABD’yi Suudi Arabistan’ın sivil nükleer programını onaylamak için görüşmeleri ilerletmeye çağırdı. Bu girişim, Riyad’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığını garanti etmesine rağmen, ABD yetkililerini Suudi Arabistan’ın bu nükleer teknolojiyi nükleer silah geliştirmeye çalışmak için kullanıp kullanamayacağını tartışmaya itti.

Trump'ın birkaç ay önce Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyareti sırasında Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Al Suud ve ABD Enerji Bakanı Chris Wright güvenlik, emniyet ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi programları, mesleki eğitim ve işgücü geliştirme, büyük reaktörler ve küçük modüler reaktörler için ileri nesil teknolojiler, uranyum arama ve madenciliği ve nükleer atıkların güvenli bertarafı gibi konuları görüştü. Ancak, önümüzdeki iki gün içinde Trump yönetiminin, Biden yönetiminin yaptığı gibi, Suudi Arabistan'ın nükleer program isteğini İsrail ile normalleşme ve nükleer silahların kontrol sistemi ile ilişkilendirmeye devam edip etmeyeceği henüz bilinmiyor.

afdrg
Suudi Arabistan’ın nükleer projesi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington'da Trump ile görüşmesindeki gündem maddelerinin başında yer alıyor (Reuters)

Ancak, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabalarında Suudi Arabistan ile ABD arasında güçlü bir iş birliği kurulmasıyla, Suudiler bir tür yerli zenginleştirme elde edebilir ve bu da diğer birçok ülkenin de nükleer enerjiyi kullanarak enerji sistemlerini çeşitlendirmeyi umduğu bir bölge için güvenli bir emsal teşkil edebilir.

Yapay zeka desteği

Washington, ABD’nin yapay zeka alanındaki hakimiyetini sürdürmeyi Trump yönetiminin en önemli önceliği olarak görüyor. Bu yarış, sadece esnek bir enerji kaynakları karışımı ve güvenli tedarik zincirleri değil, aynı zamanda küresel ortaklıklar da gerektiriyor. Suudi Arabistan da yapay zeka inovasyonunda küresel bir merkez olma konusunda benzer bir hedefe sahip olduğundan, ülkenin bol ve düşük maliyetli enerjisinin veri merkezlerine güç sağlamak ve yatırım çekmek için önemli bir kaynak olacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyaret sırasında her iki ülkenin de yetkilileri, ülkelerinin hedeflerine katkıda bulunmak amacıyla yapay zeka ile ilgili anlaşmalar imzaladı. Bu imzaların ardından her iki taraf da Suudi Arabistan pazarının Amerikan teknolojisi için önemli bir arena olmaya devam etmesini sağlamak için çabalarını iki katına çıkarma taahhüdünde bulundu.

Bu hedefleri gerçekleştirmek için Suudi Arabistan’ın enerji altyapısını genişletmesi ve sadece petrole değil, farklı kaynaklardan da yararlanması gerekecek. Ülke, doğal gaz ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapmıştır ve nükleer enerji de gündemde.

Yatırımda yakalanan ivme devam ediyor

Suudi Arabistan'da düzenlenen ve ‘Çöldeki Davos’ olarak bilinen Geleceğe Yatırım Girişimi (FII) konferansından sadece üç hafta sonra, JP Morgan, Goldman Sachs ve BlackRock'un başkanları gibi ABD'nin önde gelen yöneticileri, Washington'daki John F. Kennedy Sahne Sanatları Merkezi yetkilileri tarafından hayati öneme sahip sektörlerdeki yeni yatırım fırsatlarını keşfetmek için düzenlenen bir forumda bir araya gelecek. Bu yatırım fırsatları arasında enerji, teknoloji, finansal hizmetler, altyapı ve sağlık hizmetleri yer alıyor. Forum, şirketleri bir araya getirmek için bir yatırım konferansı kapsamında bir ‘iş eşleştirme’ platformu olacak.

Bu sonuç, ekonomik bağların güçlendirilmesinin her iki ülke ve ekonomileri için faydalı olduğunu göstermeye çalışan her iki lider için de önemli. Aynı zamanda, Suudi Arabistan'ın bu yılın başlarında ABD ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yapma taahhüdünün yerine getirildiğinin de bir göstergesi. Bu hedef Trump'ın görev süresinin geri kalanında gerçekleştirilemese bile, yatırıma yoğun bir şekilde odaklanılması, ekonomik güvenliğin ulusal güvenliğin bir parçası olduğunu teyit ediyor.


Suudi Arabistan, dünyanın en gelişmiş savaş uçağı kulübünün 21. üyesi oldu

 Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan, dünyanın en gelişmiş savaş uçağı kulübünün 21. üyesi oldu

 Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'a F-35 savaş uçakları satılmasını onayladığını açıklaması, krallığı dünyanın en gelişmiş savaş uçağına sahip 21. ülke haline getirdi.

Lockheed Martin, F-35 hayalet savaş uçağını ‘dünyanın en gelişmiş savaş uçağı’ olarak pazarlıyor ve uçağın artan kullanımını ve 21. yüzyılda modern hava savunma sistemlerinin bel kemiğini oluşturma yeteneğini gösteren rakamlar ve operasyonel veriler sunuyor.

Bin 255 uçak

Kasım 2025 itibarıyla en son istatistiklere göre, F-35 programı 20 katılımcı ülkeye genişlemiş ve bugüne kadar bin 255'ten fazla savaş uçağı teslim edilmiş.

zxcvf
F-35 savaş uçağının kokpiti (Şarku’l Avsat)

Rakamlar, Şarku’l Avsat'ın Dubai Airshow'da incelediği savaş uçağının yaygın olarak hizmete girdiğini, 50 hava ve deniz üssünün bu uçağı kabul etmek ve işletmek için faaliyete geçtiğini, 11 ülkenin ise kendi topraklarında bu uçağı fiilen kullandığını gösteriyor.

Lockheed Martin, 2035 yılına kadar Avrupa'da 700'den fazla F-35 savaş uçağının faaliyete geçeceğini tahmin ediyor. Aynı dönemde Hint ve Pasifik okyanuslarında ise 300'den fazla uçak faaliyete geçecek. Bu rakamlar, uçağın ABD müttefiklerinin askeri modernizasyon planlarında oynadığı önemli rolü yansıtıyor.

Çok rollü

Şirket, uçağını çok düşük radar izine sahip çok rollü bir savaş uçağı olarak tanıtıyor. Sunulan verilere göre, F-35'in gizlilik yetenekleri, simetrik kenarlara sahip aerodinamik tasarım, motorunun termal izinin azaltılması ve silah ve yakıtın gövde içinde ‘gizli’ bir konumda taşınmasıyla geleneksel sistemler tarafından tespit edilebilirliğini sınırlamasına dayanıyor.

gfg
F-35 savaş uçağı hakkında bilgi paneli (Şarku’l Avsat)

Teknik açıdan, savaş uçağı aktif elektronik taramalı dizi (AESA) radarı, dağıtılmış açıklık sistemi (DAS), elektro-optik hedef belirleme sistemi (EOTS) ve gelişmiş elektronik savaş yetenekleri dahil olmak üzere gelişmiş bir sensör setine sahip. ‘Veri füzyonu’ veya ‘sensör füzyonu’ özelliği, pilotun uçaktaki çeşitli sensörlerden gelen bilgileri tek bir entegre savaş alanı görüntüsünde toplamasına olanak tanıyarak karar verme hızını ve angajman etkinliğini artırıyor.

Kapsamlı savaş ağı

Lockheed Martin, F-35'in geniş bir savaş ağı içinde çalışmak üzere tasarlandığını ve diğer hava, kara ve deniz platformlarıyla eşzamanlı olarak görüntü ve veri alışverişi yapan güvenli bir iletişim ve bilgi platformu olarak işlev gördüğünü, böylece modern savaş alanlarında ‘ağ bağlantılı operasyonlar’ kavramını oluşturduğunu vurguluyor.

Uçağın güç kaynağı olan Pratt & Whitney F135 motoru, şirket tarafından ‘dünyanın en güçlü savaş uçağı motoru’ olarak tanımlanıyor ve 40 bin poundu aşan bir itiş gücü sağlıyor. Bu da uçağın ses hızını aşan bir süratte uçmasına imkân tanıyor; F-35, iç bölmelerinde tam silah ve yakıt yüküyle dahi Mach 1,6’ya yakın bir hıza ve uzun bir operasyonel menzile ulaşabiliyor.

Çeşitlendirilmiş cephanelik

Silahlandırma konusunda, F-35 hem gizlilik konfigürasyonunu korumak için iki iç bölmede hem de uygun operasyonel koşulların bulunduğu ortamlarda harici askı noktalarında çeşitli mühimmatları taşıyabiliyor. Toplamda 18 bin poundu aşan bir mühimmat kapasitesine sahip.

Veriler, uçağın artık dünya genelinde 16 hava kuvveti ve askeri hizmetin filolarının sabit bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Hizmete girişinden bu yana 691 binden fazla sorti gerçekleştirdi ve birçok büyük uluslararası tatbikata katıldı. Bu veriler ışığında Lockheed Martin, F-35 programını ‘21. yüzyıl güvenliğinin en önemli dayanaklarından biri’ olarak sunuyor; programın kullanıcı tabanı Avrupa ile Hint-Pasifik bölgesinde genişlemeye devam ediyor.

Üç model

F-35, silahlı kuvvetlerin farklı ihtiyaçlarını karşılayan üç ana modelde üretiliyor: F-35A, geleneksel kalkış ve iniş kabiliyetine sahip olup esas olarak hava kuvvetleri için tasarlanmıştır. F-35B, kısa kalkış ve dikey iniş kabiliyetine sahiptir; kısa ileri üslerden, çıkarma gemilerinden ve helikopter taşıyan gemilerden operasyon için uygundur. F-35C, deniz kuvvetleri için uçak gemilerinden operasyon yapacak şekilde tasarlanmıştır ve daha büyük bir kanada, daha uzun menzile ve mancınıkla kalkış ile iniş halatlarına uygun iniş kabiliyetine sahiptir.