Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu ırkçılıkla mücadele yollarını tartışıyor

Nura er-Raşud: İsrail’in Gazze’deki apaçık ihlalleri bizi dehşete düşürdü

BDİHK’nin 22. olağan oturumunun açılışı sırasında Büyükelçi Yusuf  ed-Dubaey (İİT)
BDİHK’nin 22. olağan oturumunun açılışı sırasında Büyükelçi Yusuf  ed-Dubaey (İİT)
TT

Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu ırkçılıkla mücadele yollarını tartışıyor

BDİHK’nin 22. olağan oturumunun açılışı sırasında Büyükelçi Yusuf  ed-Dubaey (İİT)
BDİHK’nin 22. olağan oturumunun açılışı sırasında Büyükelçi Yusuf  ed-Dubaey (İİT)

Merkezi Cidde’de (Suudi Arabistan’ın batısında kalıyor) bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu (BDİHK), her türlü ayrımcılıkla mücadele etmeye yönelik aktif çabaların bir parçası olarak, ırk ayrımcılığı ve günümüzdeki farklı tezahürleri de dahil olmak üzere, artan ayrımcılık sorununu engellemek için gerekli yolları ve araçları araştırarak bu sorunları kapsamlı bir şekilde çözecek tavsiyeler ortaya koymayı amaçlıyor.

Cidde’de beş günlük çalışmalarına başlayan BDİHK’nin 22. olağan oturum toplantılarının önümüzdeki perşembe günü oturum sonunda nihai bir bildirge sunması planlanıyor. Söz konusu bildirgede, her türlü ırk ayrımcılığını ortadan kaldırmak için normatif boşlukları doldurmaya ve uluslararası insan hakları belgeleriyle uyumu sağlamaya yönelik birçok tavsiyenin yer alması bekleniyor.

Dört kıtaya yayılmış 57 ülkeyi kapsayan İİT, olağan oturumunun açılışında ırk ayrımcılığının tehlikeleri konusunda uyarıda bulunarak, bunun ortadan kaldırılmasının ortak bir sorumluluk olduğunu vurguladı. İlk günkü oturumlarda “Irk ayrımcılığının ortadan kaldırılması: İslami perspektif ve insan hakları perspektifi” başlıklı bir tartışma yapıldı.

Olağan oturum çalışmalarını İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha adına İİT Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi Yusuf ed-Dubaey açtı. Oturuma ilgili uluslararası kuruluşlardan uzmanlar, üye devletlerin ve İİT’de gözlemci statüsünde olan devletlerin temsilcileri ve ulusal kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Taha, Suudi Arabistan’ın İİT’ye verdiği cömert desteği, tüm faaliyetlerine gösterdiği özel ilgiyi ve BDİHK’nin genel merkezine Cidde’de ev sahipliği yapılmasını takdir etti. BDİHK’nin gösterdiği somut çabalara dikkat çeken Taha, BDİHK’nin evrensel insan hakları ve temel özgürlüklerin İslami değerlerle uyumlu olmasını sağlama amacı kapsamında çeşitli konularda üye devletlere tutarlı tavsiyeler sunmak üzere önemli çalışmalar üstlendiğine işaret etti.

Genel Sekreter’in açıklaması Büyükelçi Dubaey tarafından okundu. Genel Sekreter açıklamasında, ırk ayrımcılığının bundan zarar gören bireyler ve topluluklar üzerindeki korkunç sonuçlarına dikkat çekti. İİT’nin ve üye devletlerin ırkçılıkla mücadelenin öncüleri olduğunu ve ırk ayrımcılığını ortadan kaldırmanın bireyleri, toplumları ve hükümetleri kapsayan ortak bir sorumluluk olduğunu vurguladı.

cs
BDİHK Sekreteryası İcra Direktörü Dr. Nura er-Raşud (Şarku’l Avsat)

BDİHK Sekreteryası İcra Direktörü Dr. Nura er-Raşud, oturumun çalışmaları sırasında, BDİHK’nin olağanüstü ortak Arap-İslam Zirvesi’nin nihai bildirgesini desteklediğini belirtti.

Raşud konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

Uluslararası insan hakları topluluğu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yıldönümünü kutlarken, tüm dünya, İsrail işgal güçlerinin Gazze’deki masum Filistinlilere karşı işlediği apaçık insan hakları ihlalleri karşısında dehşete kapılmış durumda. 11 Kasım 2023’te Riyad’da olağanüstü ortak Arap-İslam Zirvesi’ne ev sahipliği yapma yönündeki iyi zamanlanmış girişim, övgüye değer bir girişimden başka bir şey değildir. Bu zirvenin sonuçlarının Gazze’deki insani krize derhal son verilmesi konusunda teşvik edici olması ümit ediliyor.

Raşud, Suudi Arabistan hükümetinin BDİHK’nin genel merkezine ev sahipliği yapma ve etkili ve bağımsız çalışma için manevi ve lojistik destek sağlama konusunda sağladığı büyük hizmetlerden dolayı içten teşekkürlerini dile getirdi. Aynı zamanda BDİHK’ye verdikleri sürekli destek için İİT Genel Sekreteri’ne, tüm üye devletlere, gözlemci devletlere ve bu ülkelerin ulusal insan hakları kuruluşlarına teşekkür etmeyi de ihmal etmedi.

Raşud, açılış töreninin ve kapsamlı tartışmanın Suudi Arabistan ve BDİHK ile iş birliği içinde gerçekleştiğini ve bu adımın iki taraf arasında 2022’de imzalanan mutabakat zaptının etkinleştirilmesi açısından mükemmel ve başarılı bir adım olduğunu belirtti.

sxcdfr
Katılımcıların bir kısmı (Şarku’l Avsat)

Raşud, BDİHK’nin en önemli katkısının, üye devletlerdeki yönetişim ve kalkınma işlerinde insan haklarını tesis etmek ve İslami ve evrensel açıdan insan haklarına ilişkin kural ve ilkeler arasındaki boşluğu kapatmak olduğunu açıkladı. BDİHK’nin, İİT İnsan Hakları Kahire Bildirgesi’nin kabul edilmesine yaptığı katkıdan duyduğu gururu ifade etti. Aynı zamanda BDİHK’nin şu anda İİT’nin çocuk haklarına ilişkin revize edilmiş Cidde Sözleşmesi’ne son şeklini vermekte olduğunu kaydetti. Üye devletlerin bunun çalışmalarını yakın zamanda tamamlayacağından emin olduğunu belirtti.

Raşud, İİT İnsan Hakları Kahire Bildirgesi’nin kabul edilmesinin yanı sıra, İİT Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından, dünya çapında Müslümanlara karşı işlenen insan hakları ihlalleri hakkında bilgi toplama ziyaretleri yapılmasına ve raporlar yazılmasına ilişkin tavsiyelerin uygulanması noktasında BDİHK’nin katkılarını ele aldı.

BDİHK’nin, İİT’nin evrensel insan hakları ilkelerini teşvik etme çabalarını ilerletmek için izlediği yola dikkat çeken Raşud, “bölgesel insan hakları mekanizmasının” etkinliği çerçevesinde bölgesel kapsamlılık, bağımsızlık, soruşturma imkanı ve birçok alanı kapsayacak takip mekanizmaları da dahil olmak üzere “temel” standartların ele alındığını kaydetti.

Kapsamlı tartışma toplantısı, ırk ayrımcılığının modern tezahürlerinin kapsamlı bir analizinin yapılmasını, İslamofobi ile ilişkili ırkçılık ve bunun modern toplumlarda sürmesi de dahil olmak üzere ırk kimliğindeki karmaşıklıklar, çıkmazlar ve paradokslarla ilgili kritik soruların tartışılmasını ve nefret söylemiyle etkili bir şekilde mücadele edebilecek araçların ve yolların üzerinde düşünülmesini içeriyordu.

Toplantıda, aynı zamanda, Müslüman topluluklara karşı ayrımcı davranışlar ve politikaların kaynağının izini sürmenin yanı sıra, dünya çapında ırk ayrımcılığının farklı tezahürleriyle mücadele etmeye yönelik en ideal uygulamalar ve ırk ayrımcılığından etkilenen toplumlardaki azınlık ve Müslüman topluluklara gerekli korumayı sağlayacak şekilde, küresel düzeyde ve çeşitli düzeylerde rehberlik ve uygulama alanında bunların güçlendirilmesi tartışıldı.



Microsoft yetkilisi: Suudi Arabistan petrol ihracatından yapay zekâ ihracatına geçiş yapıyor

Suudi Arabistan, Vizyon 2030 ve net siyasi irade sayesinde bölgeyi yapay zekâ çağına taşıyan tarihi bir dönüşüm yaşıyor. (Shutterstock)
Suudi Arabistan, Vizyon 2030 ve net siyasi irade sayesinde bölgeyi yapay zekâ çağına taşıyan tarihi bir dönüşüm yaşıyor. (Shutterstock)
TT

Microsoft yetkilisi: Suudi Arabistan petrol ihracatından yapay zekâ ihracatına geçiş yapıyor

Suudi Arabistan, Vizyon 2030 ve net siyasi irade sayesinde bölgeyi yapay zekâ çağına taşıyan tarihi bir dönüşüm yaşıyor. (Shutterstock)
Suudi Arabistan, Vizyon 2030 ve net siyasi irade sayesinde bölgeyi yapay zekâ çağına taşıyan tarihi bir dönüşüm yaşıyor. (Shutterstock)

Suudi Arabistan, Vizyon 2030 çatısı altında ulusal dönüşümünü hızlandırırken, bölgesel teknoloji sahnesi de önemli bir kırılma noktasına tanıklık ediyor. Microsoft’un Ortadoğu ve Afrika Başkanı Naim Yazbeck, Şarku’l Avsat ile yaptığı özel röportajda, “Bölge artık sadece küresel dönüşüme katılmakla kalmıyor, aynı zamanda onu açık bir şekilde yönlendiriyor” dedi.

Yazbeck, Suudi Arabistan’ın bugün teknoloji sahnesinde öncü bir konumda olduğunu belirterek, bunun ‘son yüz yılda benzeri görülmemiş tarihi bir dönüşüm anı’ olduğunu ifade etti. Bu an, ulusal bulut altyapıları, yapay zekâ ve yerli inovasyon kapasiteleriyle şekilleniyor.

Suudi Arabistan Ulusal Dönüşüm Programı

Yazbeck, Suudi Arabistan’daki bu hızlı ilerlemenin arkasında net bir siyasi iradenin yattığını vurguladı. Ülke, altyapısını modernize etmekle yetinmiyor; yapay zekayı tarihsel olarak petrolün oynadığı role eşdeğer stratejik bir sütun olarak görüyor. Petrol on yıllar boyunca ekonominin temelini oluşturmuşken, yapay zekâ artık Suudi Arabistan’ın ekonomik geleceğine dair en önemli yeni kaynak olarak öne çıkıyor.

sdfg
Microsoft’un Ortadoğu ve Afrika Başkanı Naim Yazbeck (Microsoft)

Yazbeck, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın yakın zamanda ABD’ye gerçekleştirdiği ziyaretin önemli bir mesaj taşıdığını belirtti. Bu ziyaret sırasında yapay zekâ ve ileri teknolojiler gündemin en ön sırasındaydı; bu da Suudi Arabistan’ın küresel etkisi olan bilgi temelli bir ekonomi kurma konusundaki kararlılığını yansıtıyor.

Bu yaklaşım, Suudi Arabistan’ın sadece dışarıdan yapay zekâ teknolojisi tüketmesiyle yetinmediği, aynı zamanda yerli kapasitesini geliştirdiği ve bilgi üretim ekosistemi kurarak bunu ihraç edebileceği yeni bir dönemin kapılarını açıyor. Bu adımlar, teknik bağımsızlık ilkesini güçlendirirken, inovasyona dayalı bir ekonominin temelini atıyor.

Suudi teknoloji pazarının özellikleri

Yazbeck, bölgesel teknoloji sahnesinin tamamen benzersiz bir dönüşüm yaşadığını vurguladı. Artık Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan, yalnızca yapay zekayı benimsemekle kalmıyor; bu teknolojiyi geliştirme ve küresel piyasalara yeniden ihraç etme aşamasına geçmiş durumdalar. Krallık, büyük modelleri çalıştırabilecek ve yüksek düzeyde hesaplama kapasitesi sağlayabilecek ileri altyapılar inşa ediyor; bu da Suudi Arabistan’ı modern tarihinde ilk kez yalnızca teknoloji ithal eden değil, küresel inovasyon denklemine doğrudan dahil bir aktör hâline getiriyor.

Yazbeck, Riyad’da son dönemde gerçekleştirdiği çok sayıda görüşmede, bakanlıklar, düzenleyici kurumlar, ulusal kuruluşlar ve uluslararası şirketlerle yaptığı toplantılarda ortak bir izlenim edindiğini aktardı: “Herkes yapay zekanın ön saflarında olmak istiyor, gerisinde değil.” Ona göre bu hedefler artık sadece slogan olmaktan çıktı; bütçelerin yeniden düzenlenmesi, beklentilerin yükseltilmesi ve proje takvimlerinin hızlandırılması gibi somut icraatlarla desteklenen net kararlar haline geldi.

xascdfg
Suudi Arabistan, gelişmiş bulut ve egemen altyapı kuran ilk ülkelerden biri ve bu sayede yeni teknolojileri sadece tüketmekle kalmayıp, geliştirebilmekte ve yenilikler yapabilmekte. (Getty Images)

Ayrıca Yazbeck, Suudi kurumlarının teknoloji şirketlerinden özellikle veri egemenliği konusunda en yüksek güvenlik standartlarını sağlamalarını talep ettiğini belirtiyor; bu talep finans, sağlık ve eğitim gibi hassas sektörlerde daha da önemli. Aynı zamanda yasal çerçeve hızla bu dönüşümü destekleyecek şekilde gelişiyor. Suudi Arabistan, siber güvenlik, veri yönetimi, bulut bilişim ve yapay zekâ sistemlerini birçok ülkeye kıyasla daha hızlı güncelleyerek, mevzuatı esnek şekilde adapte edebilme kapasitesini önemli bir rekabet avantajı haline getirdi. Yazbeck’e göre, kurumların başarısı yalnızca yürüttükleri yapay zekâ projelerinin sayısıyla ölçülmüyor; bu projelerin ulusal önceliklerle ne kadar bağlantılı olduğu kritik. Yapay zekanın üretkenlik, sağlık hizmetleri, eğitim ve siber güvenlik gibi temel alanların merkezinde yer alması gerekiyor; sadece medya görünürlüğü hedefleyen küçük girişimlerle değil.

Yatırım getirisi denklemi

Yazbeck, yapay zekaya dayalı bir ekonomi inşa etmenin yalnızca ileri veri merkezleri kurmakla sınırlı olmadığını vurguladı. Bu sürecin, önümüzdeki on yıllar için enerji üretimi planlaması ve iletişim ağlarının genişletilmesiyle başladığını belirtti. Büyük yapay zekâ modellerinin fiilen çalıştırılabilmesi, yüksek elektrik kapasitesi ve uzun vadeli istikrar gerektiriyor; Suudi Arabistan da bunu, yenilenebilir enerji ve iletişim altyapısına yaptığı stratejik yatırımlarla sağlıyor. Bu adımlar, Suudi Arabistan’ı önümüzdeki yıllarda küresel çapta ileri düzey hesaplama faaliyetlerine ev sahipliği yapabilecek bir ülke konumuna getiriyor.

xdfg
Microsoft, 2026 yılında Dammam'da yeni bir bulut bölgesi başlatarak sağlık, finans ve kamu sektörlerinde önemli bir dönüşüm gerçekleştirecek. (Microsoft)

Yazbeck, yatırım getirisinin artık en kritik sorulardan biri hâline geldiğini açıkladı. Ulusal düzeyde bu getiri; doğrudan ekonomik büyüme, GSYİH artışı, yeni iş imkânları yaratılması, inovasyon kapasitesinin güçlenmesi, üretkenliğin artırılması ve Suudi Arabistan’ın küresel konumunun pekiştirilmesiyle ölçülüyor. Kurumsal düzeyde ise sonuçlar şimdiden gözle görülür hâle gelmiş durumda. Microsoft Copilot gibi araçların kullanılmasıyla çalışanlar, rutin işleri azaltıp inovasyon için daha fazla zaman ayırarak görevlerini daha hızlı ve kaliteli şekilde yerine getirebiliyor. Yazbeck, önümüzdeki dönemde elde edilen kazanımların, yeni iş modellerinin geliştirilmesi, müşteri deneyiminin iyileştirilmesi, operasyonel süreçlerin basitleştirilmesi ve çeşitli sektörlerde verimliliğin artırılması gibi alanları da kapsayacak şekilde genişleyeceğini vurguluyor.

2026... Büyük dönüm noktası

Microsoft, 2026 yılının ikinci yarısında Dammam’da yeni bir bulut bölgesi açmaya hazırlanıyor. Bu bölgede Azure, Microsoft 365, Dynamics ve Power Platform, siber güvenlik ve yapay zekâ hizmetleri ile Copilot çözümleri de dahil olmak üzere tüm bulut hizmetleri sunulacak. Yazbeck, projenin bölgedeki en büyük ve en modern veri merkezlerinden biri olduğunu belirtti. İnşaatın tamamlandığını ve şu anda testlerin yapıldığını, hizmetlerin kademeli olarak sunulmaya başlandığını aktardı. Yazbeck, bu buluta olan talebin çok yüksek olduğunu, sadece ulusal kurumlardan değil, aynı zamanda hizmetlerini Suudi Arabistan içinde çalıştırmak isteyen uluslararası şirketlerden de büyük ilgi gördüğünü ifade etti; bu kapasite önceden mümkün değildi.

csdfg
Temiz ve büyük veri, başarılı yapay zekâ projelerinin temel dayanağıdır ve Krallık, gelişmiş ulusal veri sistemleri geliştirmek için çalışmaktadır. (Getty Images)

Bu bulutun, sağlık ve finans gibi düzenlemeye tabi sektörler üzerinde anında etkisi olacak. Bu sektörler, ilk kez Suudi Arabistan mevzuatına uygun yerli bulut ve yapay zekâ hizmetlerini kullanabilecek. Yazbeck, Azure ve Copilot hizmetlerinin küçük işletmelerden büyük ekonomik aktörlere kadar tüm kurumlar için geniş ölçekte erişilebilir olacağını ve insan kaynağı ile teknolojik hazırlığın, bu tür dönüşümden hızlı ve etkili şekilde yararlanmanın belirleyici unsuru olacağını vurguladı.

Altyapının ötesine geçen değer

Yazbeck, ulusal bulutun yalnızca teknik kapasite sağlamadığını, aynı zamanda Microsoft’un küresel ortak ekosisteminin Suudi Arabistan’a girişini mümkün kıldığını vurguladı. Bu durum, iş yazılımlarından güvenlik teknolojilerine ve veri analizine kadar binlerce gelişmiş çözümün Suudi kurumları tarafından doğrudan kullanılabilir hâle gelmesi anlamına geliyor. Yazbeck, bu entegre ekosistemin, altyapının kendisinden daha değerli olduğunu belirterek, inovasyonu hızlandırmada ve yeni hizmetler geliştirmede en etkili faktör olduğunu ifade etti.

Egemenlik ve güvenlik

Yazbeck, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, dijital egemenlik kavramının artık hiçbir ulusal teknolojik altyapıda göz ardı edilemeyecek bir unsur hâline geldiğini vurguladı. Suudi Arabistan, bulut hizmeti sağlayıcılarının ulusal hassas altyapıları barındırırken en yüksek güvenilirlik standartlarına uymasını şart koşuyor ve Microsoft da bunu açılış öncesinde sağlamak için çalışıyor. Dammam’daki bulut merkezlerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, bu yapılar fiilen Suudi Arabistan’ın egemen altyapısının bir parçası olacak ve en üst düzeyde koruma gerektirecek. Şirket, siber güvenlik alanına yıllık milyarlarca dolar yatırım yapıyor ve bugüne kadar benzeri görülmemiş siber saldırıları püskürtmeyi başardı; bu da ulusal altyapıların karşı karşıya olduğu tehdit düzeyini ortaya koyuyor. Microsoft ayrıca, veri yönetimi, egemen bulut çözümleri, veri sınıflandırma araçları ve kurumlara operasyonel esneklik ve ölçeklenebilirlik sağlayan hibrit seçenekler içeren geniş bir ekosistem sunuyor. Yazbeck, dijital egemenliğin tek bir kavram olmadığını, veri koruma, yasal denetim ve altyapının ulusal sınırlar içinde bulunması gibi bir dizi gereksinimden oluşan bir yelpaze olduğunu belirtti.

Veri... geleceğin mükemmelliğinin kaynağı

Yazbeck, yapay zekanın başarısında verinin kritik rol oynadığını ifade etti. Bu nedenle ulusal düzeyde stratejik tartışmalar, her zaman ulusal verilerin ne kadar hazır olduğu sorusuyla başlıyor. Suudi Arabistan da bugün, İletişim Bakanlığı ve yerli şirketlerle iş birliği içinde, en yüksek standartlara uygun, büyük ve düzenli bir veri ekosistemi kuruyor. Bu ekosistem, Arapça dil modelleri geliştirmek ve küresel ölçekte rekabet edebilecek kapasiteye ulaşmak için temel bir dayanak oluşturuyor. Yazbeck’e göre en etkili yaklaşım, sıfırdan yeni modeller geliştirmek yerine, küresel modellerin yerel verilerle optimize edilmesi. Bu yöntem, süreci hem daha sürdürülebilir hem de daha doğru kılıyor. Ayrıca Yazbeck, sorumlu yapay zekâ çerçevesinin benimsenmesi gerektiğini belirtti; sadece hızın yeterli olmadığını, teknolojinin güvenli ve güvenilir kullanımının en başından itibaren inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Microsoft, ulusal kurumlarla birlikte, kötüye kullanımı önleyen, veri güvenliğini sağlayan ve adil, şeffaf modeller geliştiren politikalar üzerinde çalışıyor. Yazbeck, bu temellerin vatandaşlarla yeni teknolojiler arasındaki güvenin geleceğini belirleyeceğini ifade etti.

Beceri eğitimi... ulusal bir avantaj

Yazbeck, insan becerilerinin ulusal kapasitenin gerçek motoru olduğunu vurguladı. Suudi Arabistan’ın güçlü bir altyapıya sahip olması tek başına yeterli değil; bu altyapıyı çalıştıracak ve geliştirecek yetenekler de gerekiyor. Yazbeck, Suudi gençliğinin ülkenin en büyük rekabet avantajı olduğunu belirtti; zira yeni nesil dijital bir dünyada doğmuş ve modern teknolojilerle doğal bir esneklik ve akıcılıkla etkileşim kurabiliyor.

Son iki yılda Microsoft, İletişim Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı ile ortak programlar aracılığıyla bir milyondan fazla Suudi’ye eğitim verdi. Ayrıca ortak yapay zekâ akademisi, kırkın üzerinde üniversiteden binlerce öğrenciyi mezun etti ve öğretmenleri eğitimde yapay zekâ araçlarını kullanmaları için kapsamlı programlarla destekledi.

Evlat edinmeden liderliğe

Yazbeck, Microsoft’un ulusal bulutun faaliyet gösterdiği ülkelerde etkisini titizlikle değerlendirdiğini vurguladı. Bu değerlendirmeler; istihdam yaratma, GSYİH’ye katkı, start-up şirketlerin büyümesi, iş ortağı ekosisteminin genişlemesi ve bilgi üretiminin artması gibi alanları kapsıyor. Yönelimler, Suudi start-up’ların hızla yapay zekaya dayalı çözümler geliştirmeye yöneldiğini gösteriyor. Bu şirketler, bulut kredileri ve teknik destekten faydalanarak ürünlerini daha hızlı geliştirebiliyor. Yerel yapay zekâ kapasitesinin mevcut olması sayesinde, bu şirketler pazara daha hızlı girebilecek ve ürünlerini ulusal düzenlemelere tam uyumlu şekilde piyasaya sürebilecek.


Katar: Gazze halkı topraklarını terk etmek istemiyor, kimsenin onları zorlamaya hakkı yok

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cebaliye'de, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında yıkılan binaların arasında sokakta yürüyor (AP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cebaliye'de, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında yıkılan binaların arasında sokakta yürüyor (AP)
TT

Katar: Gazze halkı topraklarını terk etmek istemiyor, kimsenin onları zorlamaya hakkı yok

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cebaliye'de, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında yıkılan binaların arasında sokakta yürüyor (AP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cebaliye'de, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında yıkılan binaların arasında sokakta yürüyor (AP)

Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, ülkesinin Filistin halkına desteğinin süreceğini ancak Doha’nın “başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyeceğini” söyledi. Bakan, İsrail’in iki yılı aşkın süredir Gazze Şeridi’nde yol açtığı yıkıma işaret etti.

Doha Forumu’nda konuşan Al Sani, Gazze’de yaşayanların topraklarını terk etmek istemediğini vurgulayarak “Hiçbir tarafın onları göçe zorlamaya ya da başka bir yere taşımaya hakkı yok” dedi.

İsrail güçlerinin Gazze içinde kalmaya devam etmesinin ve ihlallerin sürmesinin çatışmayı yeniden tırmandırabileceğini belirten Katar Dışişleri Bakanı, Filistin meselesine çözüm bulunmamasının bölgesel gerginlikleri derinleştirdiğini ifade etti. “İki devletli çözüm”ün tek çıkış yolu olduğunu vurgulayan Al Sani, bölgenin “Filistinlilere yönelik etnik temizliği amaçlayan aşırılıkçı ajandalara” bırakılamayacağını söyledi.

İran’ın nükleer programına ilişkin diplomatik girişimlerin yokluğuna da dikkat çeken Al Sani, Tahran’a karşı atılacak her adımın bölge ülkeleri için sonuçlar doğuracağını belirtti.

Katar Dışişleri Bakanı ayrıca, ABD’nin Rusya-Ukrayna savaşının sona erdirilmesine yönelik çabalarının başarılı olmasını umduklarını dile getirdi.


Suudi Arabistan'ın Suriye'deki beslenme durumunu iyileştirme programı

Operasyon ve Programlar Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Mühendis Ahmed el-Baiz, dün Riyad'da programın imzalanması sırasında (SPA)
Operasyon ve Programlar Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Mühendis Ahmed el-Baiz, dün Riyad'da programın imzalanması sırasında (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın Suriye'deki beslenme durumunu iyileştirme programı

Operasyon ve Programlar Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Mühendis Ahmed el-Baiz, dün Riyad'da programın imzalanması sırasında (SPA)
Operasyon ve Programlar Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Mühendis Ahmed el-Baiz, dün Riyad'da programın imzalanması sırasında (SPA)

Kral Selman İnsani Yardım ve Destek Merkezi (KSRelief), dün Suriye genelindeki ihtiyaç bölgelerinde ve yerinden edilmiş topluluklarda beş yaş altı çocuklar, hamile kadınlar ve emziren anneler de dahil olmak üzere en savunmasız grupların beslenme durumlarını iyileştirmek için bir yönetim programı imzaladı.

Program, eğitimli ve kalifiye ekipler aracılığıyla kapsamlı koruyucu ve tedavi edici beslenme hizmetleri sunarak hayat kurtarmaya ve sürdürülebilir iyileşmeyi sağlamaya katkıda bulunacak. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre program Deyrizor, Hama, Humus ve Halep vilayetlerinde 645 bin kişiye doğrudan ve dolaylı olarak fayda sağlayacak.

Bu program, sağlık tesislerindeki beslenme kliniklerinin iyileştirilmesini, mobilya, tıbbi ekipman ve diğer ihtiyaçlarla donatılmasını, kliniklerin işletilmesini, personel kapasitesinin artırılmasını ve toplum bilinçlendirme programlarının sağlanmasını kapsamaktadır.

Program, Suudi Arabistan'ın insani yardım kolu olan KSRelief aracılığıyla sağlık sektörünü desteklemek ve Suriye halkının acılarını hafifletmek için yürüttüğü çabaların bir parçasıdır.