Suudi Arabistan Veliaht Prensi Expo 2030 zaferinin ardından konuştu: Eşi benzeri görülmemiş bir Expo sunacağız

Riyad, ilk tur oylamada 119 oyla büyük başarı elde etti

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Sekreteri ile birlikte Riyad'ın Expo 2030-zaferinin duyurulmasının ardından bir basın toplantısı düzenledi (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Sekreteri ile birlikte Riyad'ın Expo 2030-zaferinin duyurulmasının ardından bir basın toplantısı düzenledi (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Expo 2030 zaferinin ardından konuştu: Eşi benzeri görülmemiş bir Expo sunacağız

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Sekreteri ile birlikte Riyad'ın Expo 2030-zaferinin duyurulmasının ardından bir basın toplantısı düzenledi (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Sekreteri ile birlikte Riyad'ın Expo 2030-zaferinin duyurulmasının ardından bir basın toplantısı düzenledi (Şarku’l Avsat)

Uluslararası Sergiler Bürosu, (The Bureau International des Expositions/BIE) Suudi Arabistan’ın Expo 2030'a ilk turda 119 oy alarak ev sahipliği yapmaya hak kazandığı büyük zaferini duyurdu. Duyurudan sonra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ülkesinin ‘Expo tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir Expo versiyonu sunacaklarını’ söyledi. Veliaht Prens, Riyad’ın Expo’ya ev sahipliği yaparak elde ettiği zaferin, aynı zamanda ülkesinin öncü rolünü pekiştirdiğini vurguladı.

Riyad, Fransa'nın başkenti Paris'in batısındaki Issy-les-Moulineaux’de yapılan ilk tur oylamada İtalya'nın Roma şehrini ve Güney Kore'nin Busan şehrini büyük bir farkla geride bıraktı.

Riyad, BIE üyesi 180 ülkenin ‘her ülkeye bir oy’ ilkesi çerçevesinde yaptığı gizli e-oylamada 119 oy alarak büyük bir zafer elde etti. Suudi Arabistan, İtalya ve Güney Kore, salı günü öğleden sonra yapılan 173'üncü BİE Genel Kurulu toplantısında dosyalarını son kez sundu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman, Riyad’ın zaferinin ardından Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz Al Suud'u tebrik etti. Ülkesine oy veren ülkelerin yanı sıra rakip iki ülkeye de teşekkür etti.

Veliaht Prens, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Suudi Arabistan’ın Expo 2030'a ev sahipliği yapma hakkını kazanması, öncü ve önemli rolünün yanında sahip olduğu uluslararası güveni de pekiştiriyor. Bu güven, Suudi Arabistan’ı Expo'nun da aralarında bulunduğu önde gelen uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmak için ideal bir destinasyon haline getiriyor.

Veliaht Prens, ülkesinin bu uluslararası fuarı en yüksek düzeyde yenilikle düzenleyerek, tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir versiyonunu sunacağını kaydetti. Ayrıca, fırsatlara en iyi şekilde yatırım yapmak ve gezegenimizin bugün karşı karşıya olduğu zorluklara çözümler sunmak amacıyla en son teknolojileri kullanacağının altını çizdi. Expo 2030’un en parlak beyinleri bir araya getiren uluslararası bir fuar olmasını sağlayacaklarını aktaran Veliaht Prens, insanlığın parlak yarınları için aktif ve olumlu bir rol oynamaya katkıda bulunmakta kararlı olduklarını bir kez daha vurguladı.

Veliaht Prens, sözlerini şöyle sürdürdü:

Expo 2030'a ev sahipliği yapmamız, Suudi Arabistan 2030 Vizyonu hedeflerinin ve planlarının doruğa ulaştığı yılla aynı zamana denk gelecek. Bu sebeple fuar, bu eşi ve benzeri görülmemiş dönüşüm yolculuğundan çıkarılan dersleri dünyayla paylaşmak için harika bir fırsat olacak.

Veliaht Prens, fuarın ‘Değişim Çağı: Birlikte Geleceğe Bakıyoruz’ üst başlığı ve ‘daha iyi bir yarın, iklim eylemi, herkes için refah ve tüm imkanlardan yararlanmak’ alt başlıklarına ulaşmak için aracı olacağını kaydetti. Ayrıca, katılımcı ülkelerin dosyasında yer alan taahhütlerini yerine getirmek amacıyla Riyad'ın Expo 2030'da dünyayı kucaklamaya hazır olduğunu belirtti.

Suudi Arabistan Expo 2030’un Riyad'da gerçekleştirilmesi için adaylığını açıkladığında çalışma, Veliaht Prens'ten büyük ve doğrudan bir destek aldı. Suudi Arabistan, 29 Ekim 2021 tarihinde bu konuyla ilgili BIE’ye resmi talepte bulunduğunu duyurdu.

Paris’teki uzun günün detayları

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'ın Expo 2030'a ev sahipliği yapma teklifini sunduğu konuşmasında, Riyad’ın İtalya’nın başkenti Roma ve Güney Kore’nin Busan şehri ile rekabet ettiği yarışın kazananı olacağını söylediğinde yanılmıyordu. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, 7 yıl sonra gerçekleşecek Expo 2030’a ev sahipliği yapma hakkını kazandı. Prens Faysal bin Ferhan, dün öğleden sonra BIE Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 130 ülkenin Riyad'ın adaylığını desteklediğini açıkladı.

Suudi Arabistanlı üst düzey bir yetkili, fuarın organizasyonunu ülkesinin kazanacağını doğrudan duyurdu. Prens Faysal bin Ferhan'ın açıklamaları ise üç heyetin konuşmalarının hemen ardından yapılan oylamanın sonucuyla teyit edilmiş oldu. Oylamada Suudi Arabistan 119 oy aldı. Onu, 29 oyla Güney Kore ve 17 oyla İtalya takip etti. Çıkan sonuçlar, Suudi Arabistan’ın açık ara farkla oylamayı kazandığını gösterdi.

BIE Genel Sekreteri, Suudi Arabistan'ın ilk turda oyların üçte ikisini aldığını ve ilk turda aday bir ülkenin oylamayı kazanmasının ender görülen bir durum olduğunu açıkladı.

Dün BIE Genel Kurulu toplantısı öncesinde ilk söz Güney Kore heyetine verildi. Resmi konuşmayı yapan Başbakan, Güney Kore'nin ‘herkesle çalışmak istediğini ve birlikte dünyayı değiştirebileceğimizi’ ifade etti. Son konuşmacı ise Suudi Arabistan heyeti oldu. Güney Kore’nin sözcüleri, Busan'ın adaylığının taşıdığı avantajları, çocukların ve yeni nesillerin hayalini gerçekleştirme arzusunu ve Seul'ün Expo 2030'u organize etme konusundaki ilgisinden herkesin faydalanmasını istediğini vurguladı. Güney Kore heyeti, doğayı ve çevreyi korumaya, temiz enerji, yapay zeka, deniz suyunun tuzdan arındırılması, sağlık ve iletişim alanlarında somutlaştırdığı teknolojik ilerleme çerçevesinde Busan'ın temsil ettiklerine dikkat çekti. Güney Kore heyetine göre, Expo 2030 ‘insanlığın birlikte çalışma, yaratıcılık, yenilikçilik ve özgürlük rüyasının’ somutlaşmış hali olmalı. Katılımcılara seslenen Güney Kore heyeti, “Sürdürülebilirlik ve barış dolu bir dünya için çalışalım. Bunun için tek seçeneğiniz: Busan” ifadelerini kullandı.

Başkent Roma'nın Expo 2023 adaylığını tanıtan İtalya heyetinin sunumunda, ilk çağların en ünlü başkentinin önemine vurgu yapıldı. Hem tarihte hem de günümüzde temsil ettiklerinin fazlasıyla vurgulanması dikkati çekti. İtalya heyeti, Roma’nın geçmişin olduğu gibi bugünün ve geleceğin de öne çıkan yüzü olması gerektiğini vurguladı. Heyet, İtalya'nın çeşitliliği ve zenginliğinin yanı sıra Roma'nın ‘yaşayan, misafirperver, sanata ve yaratıcılığa kollarını açan, esaslı sakinlere sahip, medeniyetin ve dinler arası diyaloğun başkenti bir şehir olduğunu ve geçmişle geleceği birleştirmenin ideal formülü olan Roma'da her şeyi başarılabileceğini’ vurgulamak için bir aktris ve uluslararası şampiyon tenisçi Jannik Sinner’ın yüzünü kullandı.

Suudi Arabistan’ın sunumu

Dışişleri Bakanı Bin Ferhan başkanlığındaki Suudi Arabistan heyeti ise Suudi Arabistan'ın ‘Dünyadan Dünyaya’ başlığı altında, Suudi Arabistan ile dünya ülkeleri arasında en büyük iş birliği ilişkileri ağını kurmaya odaklanacak bir fuar düzenlemek için çalışacağını teyit ettiği bir sunum yaptı. Suudi Arabistan’ın, ‘Tek dünya, tek koridor’ başlığı altında Riyad Expo 2030'a katılmalarını sağlamak için yardıma ihtiyacı olan 100 ülkeye yardım etmek üzere 384 milyon dolar tahsis etmek istemesi, bu iş birliğinin bir tezahürü niteliğindeydi.

Bakan Ferhan, ülkesinin kalkınma hedeflerine odaklanma, tüm düzeylerdeki ilerlemeleri hızlandırma ve başta iklim sorunları, sürdürülebilir kalkınma ve uluslararası iş birliği olmak üzere günümüz dünyasının zorluklarıyla mücadele ettiğini belirtti. Prens Faysal bin Ferhan, ülkesinin 2030 sergisinin ‘farklı bir versiyonu’ için çalışma taahhüdünü iletti.

Suudi Arabistan'ın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) temsilcisi Prenses Hayfa el-Mukrin ise Suudi Arabistan'ın 2030 yılına kadar atacağı ve herkes için eğitim, sağlık, çevre ve refah fırsatları sağlamaya, akıllı şehir projesi ve çevrenin korunması için çalışmaya yönelik her adımda tüm ülkelerle el ele çalışacağını söyledi. Prenses Mukrin, Roma ve Busan’ın aday sunumlarına kıyasla tüm alanlarda yatırım projeleri başlatmak için ‘2025 yılı itibariyle tüm yaratıcılar, hayalperestler ve girişimciler için platformlar başlatılmasının’ önemini vurguladı. Riyad'ın ‘çözümler sağlamak ve 2030 sonrası bir gündem geliştirmek’ için çalışmak istediğini de ifade eden Prenses Mukrin, “Gençlik ve canlılıkla dolu bir ülkenin kalbi olan Riyad, sizi ağırlamak için daha fazla beklemek istemiyor” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Misafir ağırlamanın yolu: Expo

Expo 2030'a ev sahipliği yapmak için adaylığını açıklayan 5 şehirden ikisi başlarda yarıştan çekildi. Bu şehirlerden biri Rusya’nın başkenti Moskova, diğeri ise Ukrayna'nın Karadeniz'e bakan şehri Odessa’ydı. Odessa, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle adaylıktan geri çekildi. Moskova’nın adaylığı, BIE tarafından bu kadar önemli bir etkinliğin düzenlenmesi için gerekli koşulları karşılamadığı gerekçesiyle değerlendirilmedi. Böylece Riyad, Roma ve Busan, bu küresel etkinliğe ev sahipliği yapma umuduyla iddialı bir plan ortaya koyan yarışmacılar arasında kaldı.

Expo, ilk kez 1851 yılında İngiltere’nin başkenti Londra'nın ev sahipliğinde düzenlendi. Ardından Fransa’da, sonrasında Avrupa ülkelerinin başkentlerinde, ABD’de, Japonya, Çin ve diğer ülkelerde yapıldı. Riyad, Roma ve Busan, birbirini takip eden kilometre taşlarını aştı ve dün öğleden sonra 180 üye ülkenin katılımıyla e-oylamanın yapıldığı o belirleyici an geldi çattı. Merkezi Paris'te bulunan BIE, rakiplere sunumlarını yapmaları ve ‘kazanacaklarına’ inandıkları başlıca noktalara değinmeleri için son bir fırsat daha verdi. BIE Genel Sekreteri, her iki tarafa da verilen ve 20 dakikayı aşmayan süreye uyulması gerektiğini vurgulamıştı. Bu yüzden verilen bu ‘son şans’, geçtiğimiz haziran ayında rakiplere verilenden tamamen farklıydı.

Oylama sonuçlarının X platformunda (eski adıyla Twitter) açıklanmasının ardından düzenlenen kısa basın toplantısında konuşan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ülkesinin zaferinin küresel konumu ve uluslararası toplumun ona olan güveni açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Ülkesinin uluslararası fuarlarda dengeleri değiştirecek yeni bir Expo versiyonu sunacağının altını çizen Prens Bin Ferhan, Suudi Arabistan’ın ‘elde ettiği olağanüstü başarıdan ve BIE Genel Kurulu’nun ülkesine olan güveninden gurur duyduğunu’ da sözlerine ekledi. Güney Kore ve İtalya'nın yaptığı sunumlara dikkati çekerek, Riyad’a oy veren ülkelere teşekkür iletmeyi ihmal etmeyen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, fuarın ‘sadece Suudi Arabistan için değil, tüm dünya için’ olduğunu vurguladı. Riyad’ın tüm ülkelerin Expo’nun konsepti, planlaması ve uygulamasına katılması için bazı çalışmalar yapacağını ve bu ülkelere Expo’ya katılmaları için bir fırsat vereceğini söyleyen Prens Faysal Bin Ferhan, “Tüm ülkelere hoş geldiniz diyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’a konuşan BIE Genel Sekreteri Dimitri Kerkentzes, “Bugün gördüğümüz nihai sonuçlar çerçevesinde Suudi Arabistan'ın gerçekleştirdiği olağanüstü kampanya nedeniyle Suudileri tebrik ediyorum. Suudi Arabistan'daki hiç kimse, dünyanın Expo 2030'u görmek istediğinden şüphe etmesin. Veliaht Prens'in Vizyon 2030 projesiyle 2030 yılına kadar Riyad'da muhteşem işler yapıldığına tanık olacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Başkent Paris'in güneyinde kalan Issy-les-Moulineaux şehrinin merkezinde yer alan Konferans Sarayı, sabahın erken saatlerinden itibaren yoğun güvenlik önlemleri, basının ve halkın olağanüstü ilgisi altında, heyetleri taşıyan resmi siyah araçların gittiği müstahkem bir kaleye dönüştü.

BIE, basın çalışanlarının Konferans Sarayı’nın bodrum katında bulunan basın merkezine erişimini belirli bir gazeteci ve fotoğrafçı listesiyle sınırlandırdı. Bu sayede her heyetin yerini alması için erken gelmesini sağlayarak izdiham oluşmasını engelledi. Toplanan coşkulu kalabalık, bir yandan şarkılar söylüyor, bir yandan tezahürat yapıyordu. Suudi Arabistan ile büyük bir basın heyeti gönderen ve yoğun bir halkla ilişkiler kampanyası başlatan Güney Kore arasındaki yoğun rekabet öne çıktı. Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk-yeol, Busan'ın adaylığını desteklemek ve bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmek için geçtiğimiz hafta Paris'i ziyaret etmişti. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de Avrupa ülkelerine baskı uygulayarak İtalya’yı desteklemeleri çağrısında bulunmuştu. Fransız bir kaynağa göre, kampanyada en etkili olan yöntem, ilgi odağından uzakta gerçekleşen temaslardı. Kazanan ülkenin belirlenmesinde en büyük rolü Afrika Birliği (AfB), Avrupa Birliği (AB), Arap Ligi (AL) ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) gibi coğrafi gruplar oynadı.



Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Amerika'ya yaptığı tarihi ziyareti tamamladı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Amerika'ya yaptığı tarihi ziyareti tamamladı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, başta savunma ve teknoloji olmak üzere birçok alanda eşi benzeri görülmemiş bir dizi anlaşma ve mutabakat imzalanmasının yanı sıra, sıcak karşılama ve derin ortaklıklarla nitelenen görüşmelerin gerçekleştirildiği iki günlük tarihi ABD ziyaretini tamamladı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Washington'dan ayrılırken ABD Başkanı Donald Trump'a bir teşekkür telgrafı göndererek, "Dost ülkenizden ayrılırken, bana ve beraberimdeki heyete gösterilen sıcak karşılama ve cömert misafirperverlik için minnettarlığımı ve takdirimi ifade etmekten memnuniyet duyuyorum" dedi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi, resmi görüşmelerin "iki ülke arasındaki köklü tarihi ve stratejik ilişkilerin gücünü bir kez daha teyit ettiğini" de ifade etti.

Suudi Arabistan ve ABD tarafından yayınlanan ortak bildiride, iki ülkenin "tarihi dostluk ve stratejik ortaklık bağlarına" olan bağlılığı teyit edildi.

Bu arada, çeşitli Sudan siyasi güçleri ve grupları, ABD başkanının, Suudi Veliaht Prensi’nin Sudan'daki savaşı sona erdirmek için başkanlık nüfuzunu kullanma talebine yanıt verdiğini duyurduğu açıklamalarını memnuniyetle karşıladı. Bu karşılama, Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, Sudan hükümeti (şu anda Port Sudan'da bulunuyor), Hızlı Destek Kuvvetleri liderliği, Nyala merkezli hükümet yanlısı "kuruluş" hükümeti ve daha önce savaşın devamını savunanlar da dahil olmak üzere, çeşitli Sudanlı gruplardan geldi.


Washington'dan bir kare ve Suudi Arabistan-ABD ortaklığının kurumsallaşması

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Beyaz Saray’da, 18 Kasım 2025 (SPA)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Beyaz Saray’da, 18 Kasım 2025 (SPA)
TT

Washington'dan bir kare ve Suudi Arabistan-ABD ortaklığının kurumsallaşması

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Beyaz Saray’da, 18 Kasım 2025 (SPA)
ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Beyaz Saray’da, 18 Kasım 2025 (SPA)

Abdullah Faysal er-Ribah

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz, yedi yıllık bir aradan sonra 18 Kasım 2025 tarihinde Washington'a geldiğinde, ABD-Suudi Arabistan ilişkileri tarihinin en önemli anlarından birine tanık oldu. Bu ziyaret, uluslararası gündem çerçevesinde gerçekleştirilen diplomatik bir toplantıdan öte, Veliaht Prens'in de belirttiği üzere resmi bir etkinlik ve ABD Başkanı Donald Trump'ın ‘geleceğin ortaklığı’ olarak adlandırdığı girişimin başlatılması için olağanüstü bir fırsattı.

Beyaz Saray'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman onuruna verilen görkemli resepsiyon, ABD yönetiminin Riyad ile Washington arasında geçmişte yaşanan bazı gerginlikleri geride bırakma ve içerideki parti temelli bazı anlaşmazlıklar nedeniyle Riyad ile ilişkileri eleştiren iç sesleri görmezden gelerek, karşılıklı ulusal çıkarlar temelinde ilişkileri yeniden teyit etme arzusunu yansıttığı şeklinde yorumlanabilir. Her partiye yakın medya kuruluşlarının, iktidardaki diğer partinin başarılarını küçümsemek amacıyla ona yönelik eleştirilerini rasyonel veya ahlaki gerekçelerle örtbas ettiği bilinen bir gerçektir. Demokrat Parti'ye yakın medya kuruluşları Trump yönetimine karşı tam da bunu yapıyor. Belki de Trump'ın bazı açıklamaları, ABD’nin önceliklerinin strateji ve büyük anlaşmalara odaklanacak şekilde yeniden düzenlenmesini amaçlayan siyasi bir açıklamaydı.

ABD’nin şirketlerine ve projelerine yaklaşık bir trilyon dolarlık yatırım yapmak, bu yatırımlardan fayda sağlayan bölgeleri temsil eden önemli eyaletler ve Kongre üyeleri de dahil olmak üzere, ABD içinde karmaşık bir çıkar ağı oluşturuyor.

Birkaç ay süren taslak müzakereler üzerine inşa edilen bu ziyaretin temelinde, Riyad'ın Washington ile ilişkisini Trump'ın ilk dönemini karakterize eden ‘geçici şahsi anlaşma’ düzeyinden, Kongre onayı gerektiren ‘bağlayıcı kurumsal anlaşma’ düzeyine taşımaya çalışması yatıyor. Bu değişim, siyasi veya müzakereye yönelik bir lüks değil, Krallık için kapsamlı bir dönüşüm sürecini temsil eden ve önümüzdeki on yıllar boyunca istikrarlı ve öngörülebilir bir güvenlik ortamı gerektiren Vizyon 2030 için stratejik bir gereklilik. Yakın tarih, bir başkanın yürütme emriyle imzaladığı yasayı, başka bir başkanın bir kalem darbesiyle iptal edebileceğini göstermiştir. İran nükleer anlaşması deneyimi, bölgede stratejik bir boşluk yaratan bu dramatik değişkenliğin en belirgin örneğidir. Bu yüzden Suudi Arabistan, Beyaz Saray’dan sadece bir söz değil, Kongre'den açık bir garanti talep etti.

Al Majalla tarafından yayınlanan bir önceki makalemizde, bu tarihi ittifakın ‘güvenlik karşılığında petrol’ denklemine dayandığını belirtmiştik. Ancak, Washington'ın enerji konusunda neredeyse bağımsız hale gelmesi ve 2019 yılında Abkayk ve Hureys petrol tesislerine düzenlenen saldırılarla ‘üstü kapalı güvenlik korumasının’ artık yeterince garanti edilemediği ortaya çıktıktan sonra bu denklem kırılgan hale geldi. Bu istikrarsızlık, ‘Vizyon 2030’ gibi büyük bir projeyi üstlenen ülke için artık kabul edilemez.

sdfv
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump Beyaz Saray'da yaptıkları görüşme sırasında (SPA)

Bu yüzden Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ABD ziyaretinin başlıca zorluğu, Riyad'ın ekonomik, askeri ve siyasi nüfuzunu kullanarak kalıcı bir kurumsal anlaşmaya varmayı başarması mı, yoksa geçici mega anlaşmalarla yetinmesi mi olacaktı? Bu makale, ‘başkanlık kararnamesi’ ile ‘kurumsal anlaşma’ arasındaki kavramsal çatışma çerçevesinde ziyaretin sonuçlarını analiz etmeyi amaçlıyor.

Birinci boyut: Ekonomik sıçrama

Ziyaretin en etkileyici yönü ekonomik boyutu oldu. Bu boyut, hem Trump’ın ‘anlaşma yapma’ zihniyetine hem de Suudi Arabistan'ın ‘ekonomik kurumsallaşma’ stratejisine mükemmel bir şekilde hizmet ediyor. 19 Kasım'da Washington'da düzenlenen devasa ortak yatırım forumuna tek bir paket olarak sunulan çeşitli yatırım alanlarına yönelik anlaşmanın duyurulması eşlik etti.

İşte bazı detaylar:

Bir trilyon dolarlık yatırım şoku ve taahhütlerin sağlamlaştırılması

Ziyaretin en önemli haberi, Suudi Arabistan tarafından daha önce açıklanan ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım planının dört yıl içinde 1 trilyon dolara çıkarılmasının açıklanmasıydı. Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) aracılığıyla aktarılacak bu muazzam likidite, ABD'deki hayati öneme sahip stratejik sektörleri kapsıyor ve Suudi Arabistan'ın küresel ekonomideki rolünü sadece bir ‘petrol ihracatçısı’ olmaktan çıkarak ‘üretim ve inovasyon ortağı’ olarak yeniden tanımlıyor.

Ekonomik ve yasal etki ağı oluşturulması

ABD’nin şirketlerine ve projelerine yaklaşık bir trilyon dolarlık yatırım yapmak, bu yatırımlardan fayda sağlayan bölgeleri temsil eden önemli eyaletler ve Kongre üyeleri de dahil olmak üzere, ABD içinde karmaşık bir çıkar ağı oluşturuyor. Coğrafi olarak dağınık olan bu ekonomik baskı, Riyad'ın Washington'daki yasama alanında konumunu güçlendirmek için ideal bir araç. Buradaki ekonomik güç sadece finansal büyüklükte değil, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın çıkarlarının ‘ABD’nin kalbinde’ yer almasında yatıyor. Bu da ortaklığın korunmasını ABD Kongre üyeleri için en önemli öncelik haline getiriyor.

48 adet F-35A uçağının satışının onaylanmasıyla Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Arap dünyasında bu ileri teknolojiye sahip ilk hava gücü oldu.

Karşı garanti olarak Vizyon 2030’un gereklilikleri

Suudi Arabistan'ın mega projeler içeren Vizyon 2030, en az çeyrek asır boyunca istikrarlı ve öngörülebilir bir güvenlik ortamında başarılı olabilir. Bu miktarı ABD’ye yatırmak, anlaşmayı güvence altına almak için dolaylı bir baskı, çünkü Suudi Arabistan bu yatırımla aldığı riske karşılık güvenlik ortamının istikrarı konusunda en üst düzeyde kesinlik talep ediyor. Bu bir nevi ‘Sizin geleceğiniz üzerine bahis oynuyorsak, siz de bizim güvenliğimizi garanti etmelisiniz” demek oluyor. Bu tabir, Suudi Arabistan metodolojisinde radikal bir değişimi yansıtıyor. Geleneksel diplomasiye güvenmek yerine, Amerikan siyasetinin istikrarsızlığı karşısında sermayenin gücü ve modern devletin vizyonu müzakere araçları olarak kullanılıyor.

Nesil değişiminin temeli olarak yapay zeka ve nükleer alanda iş birliği

Anlaşmalar, ilişkilerin petrol bağımlılığından teknolojik ittifaka doğru kayışını teyit eden önemli ayrıntılar içeriyordu. Gelişmiş yapay zeka çiplerinin ihracatını kolaylaştırma ve ABD'nin yapay zeka altyapısına ortak yatırım yapma anlaşması, bu konuda atılmış önemli bir adımdı. Bu adım özellikle ABD ve Çin arasında bu sektördeki liderlik için yaşanan yoğun rekabet ışığında Suudi Arabistan’ı gelecekteki dijital ekonominin merkezine yerleştiriyor. Bu teknolojik anlaşmalar, Suudi Arabistan'ın artık sadece bir pazar değil, aynı zamanda gelecekteki teknolojilerde stratejik bir ortak olduğunu ve Asya'nın artan etkisine karşı ABD tedarik zincirlerini korumaya katkıda bulunduğunu dolaylı olarak kabul ediyor.

Öte yandan ivil nükleer alanında iş birliği konusunda yapılan ön anlaşma, ABD'nin Suudi Arabistan'ın belirli koşullara tabi olarak nükleer enerjiyi kullanma hakkını tanıdığını gösteriyor ve enerji karışımını çeşitlendirme ve emisyonları azaltma stratejisine hizmet ediyor. Bu teknolojik ve sivil başarı Vizyon 2030'un hedeflerine doğrudan hizmet ederken, Riyad'ın nihai güvenlik garantileri karşılığında masaya koyduğu bir dosya. Burada sadece teknik bir konu olarak nükleer enerji değil, aynı zamanda yeni Ortadoğu’nun talep ettiği gücün ve hakların kabulünün bir sembolü olarak da nükleer enerji üzerine bahis oynanıyor.

xcd
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Beyaz Saray'da onuruna düzenlenen akşam yemeğine katılırken, ABD Başkanı Trump ve eşi First Lady Melania tarafından karşılandı (SPA)

Ziyaret, en üst düzeyde ‘anlaşma’ sağlanmasında başarılı olurken Trump için büyük bir ‘teşvik’ oluşturdu. Ama bu sadece anlaşma için itici bir güç olmakla sınırlı ve anlaşmanın tamamının sonuçlandırılması anlamına gelmiyor. Trump trilyon dolarlık anlaşmayı şahsi bir başarı olarak görürken, Riyad bunu stratejik istikrarı sağlamak için kurumsal bir ivme olarak görüyor. İki taraf ayrıca, Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını önemli ölçüde artırma taahhüdünü teyit etti ve toplam yatırımları 600 milyar dolardan 1 trilyon dolara çıkarma sözü verdi. Bu hamle, stratejik ve ekonomik iş birliğine vurgu yapan iki ülke arasındaki ilişkilerde ‘yeni bir aşamanın’ başlangıcı olarak nitelendirildi.

İkinci boyut: F-35'ler ve caydırıcılığın güçlendirilmesi

Savunma dosyası, özellikle 142 milyar dolarlık silah paketi çerçevesinde Suudi Arabistan'a F-35 savaş uçaklarının satışı için nihai onayın açıklanmasından sonra, ziyaretin en öne çıkan ve tartışmalı konusu oldu. Bu anlaşma, 2017'de başlayan Suudi Arabistan'ın uzun süredir devam eden taleplerinin bir sonucu ve Washington'ın İran'a güçlü bir caydırıcılık mesajı verme arzusunu yansıtıyor. Lockheed Martin F-35 Lightning, beşinci nesil bir savaş uçağıdır ve Suudi askeri kapasitesinde büyük bir sıçrama anlamına geliyor. 48 adet F-35A uçağının satışının onaylanmasıyla Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri, Arap dünyasında bu ileri teknolojiye sahip ilk hava gücü oldu.

Trump her ne kadar F-35’lerin satışını kolaylaştırma gücüne sahip olsa da anlaşmanın hassas güvenlik yönleri, kurumsal ve yasal standartlara tabi olmalıdır.

Bilgi üstünlüğü ve caydırıcılık

F-35 savaş uçağı, Suudi Arabistan'a sadece hava üstünlüğü sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bilgi üstünlüğü ve önleyici caydırıcılık yeteneği de kazandırıyor. Gelişmiş sensör ve radar sistemleri (AN/APG-81) ile donatılan uçak, hedefleri tespit edebilen ve güvenli mesafelerden operasyonları yönlendirebilen bir ‘uçan komuta merkezi’ görevi görüyor ve balistik füzeler ve insansız hava araçları (İHA) gibi geleneksel ve geleneksel olmayan tehditlerin etkinliğini önemli ölçüde azaltıyor. Bu da Suudi Arabistan'ın caydırıcılık doktrinini, ABD’nin ‘koruma kalkanına güvenmekten, saldırganlara bedel ödetme konusunda kendi kendine yeterliliğe sahip olmaya’ doğru yeniden tanımlıyor.

Anlaşmanın bölgesel silahlanma yarışına etkisi

Bu anlaşma Körfez bölgesinde istikrarın sağlanması açısından önemli olsa da bölgedeki diğer ülkeler de benzer teknolojileri edinmeye veya eski hava savunma sistemlerini yenilemeye çalışacağından, kaçınılmaz olarak bölgesel bir silahlanma yarışını tetikleyecek. Beşinci nesil savaş uçaklarına geçiş, tüm bölgesel aktörlerin savunma ve saldırı stratejilerini gözden geçirmelerini gerektiriyor.

İsrail'in niteliksel üstünlüğü ve Çin ikilemi

Güvenlik tartışması, ABD’yi İsrail’in bölgedeki diğer ülkelere karşı askeri üstünlüğünü sağlamaya mecbur kılan 2008 Niteliksel Askeri Üstünlük Yasası'nda yatıyor. Burada Washington'ın karşı karşıya olduğu iki sorun ortaya çıkıyor. Bunlar İsrail'in konumu ve silahlarını yeni teknolojilere güncellemesi. İsrail, ABD-Suudi Arabistan arasındaki ittifakı memnuniyetle karşılasa da niteliksel üstünlüğünü sağlamak için F-35I filosunun güncellenmesi veya diğer gelişmiş silahların tedarik edilmesi gibi ek garantiler talep ediyor. Bu durum, iki önemli müttefikinin çıkarları arasında denge kurmak zorunda olan Beyaz Saray'a artı bir yük getiriyor. Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmanın onaylanması, yasal gereklilikleri yerine getirmek için ABD'nin İsrail'in askeri kapasitesini artırma taahhüdünü yerine getirmesini gerektiriyor.

xsd
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman onuruna Beyaz Saray'da düzenlenen akşam yemeğinden (SPA)

Çin engeli ve teknoloji güvenliği: Güvenlik koşulları, teknolojinin Çin veya Rusya'ya aktarılmayacağına dair Suudi Arabistan'ın sıkı garantilerini içeriyordu ve ihlal durumunda uçağı devre dışı bırakmak için ‘kill switch’ (acil durdurma butonu) takılması olasılığı da vardı. Bu endişeler teorik değildir; bir ABD istihbarat raporu (13 Kasım 2025), özellikle Suudi Arabistan'ın BRICS grubuna katılması ve Çin para birimi (yuan) cinsinden işlemlerini artırmasının ardından Çin'in F-35 teknolojisini çalma riskine karşı uyarıda bulunmuştur.

Bu, Riyad için büyük bir zorluk teşkil ediyor, çünkü Riyad, Pekin ile büyüyen ekonomik ortaklığı ile teknoloji güvenliği konusunda müttefiki Washington ile stratejik dengeyi sürdürme ihtiyacı arasında bir denge kurmak zorunda.

Bu tartışma, başkanlık kararnamesinin sınırlarını ortaya koyuyor. Trump her ne kadar F-35’lerin satışını kolaylaştırma gücüne sahip olsa da anlaşmanın hassas güvenlik yönlerinin olmasından ötürü kolayca atlanamayacak kurumsal ve yasama denetiminden (QME ve Kongre incelemesi) geçmesi gerekiyor. F-35'lerin satışı, iki ülke arasındaki ‘ittifak’ ilişkisinde büyük bir sıçrama anlamına gelse de Riyad'ın aradığı bağlayıcı güvenlik garantisi değil.

Gazze’deki savaş ABD-Suudi Arabistan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırırken Suudi Arabistan, Abraham Anlaşmalarına katılmak için Hamas'ın silahsızlandırılması, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası ve istikrarın sağlanması için kendisinin desteğinin gerekli olduğunu açıkça vurguladı.

Üçüncü boyut: Stratejik bedel ve 67 oy ikilemi

Stratejik düzeyde, ziyaretin en hararetli anı, Riyad'ın Trump'ın istediği büyük ödülü (Riyad'ın İsrail ile diplomatik bir anlaşma imzalaması) Suudi Arabistan'ın istediği büyük garantiyle (savunma anlaşması) ilişkilendirdiği andı.

Tel Aviv ile ilişkiler ‘iki devletli çözüm’ şartına bağlı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman kesin bir dille “Biz bunun bir parçası olmak istiyoruz, ancak iki devletli bir çözüme giden net bir yol ve Gazze'de Hamas'ın silahsızlandırılması şartıyla” ifadelerini kullandı. Bu tutum, yalnızca tarihi bir ilke veya ulusal ve ahlaki bir taahhüt değil, daha çok önceki analizimizin özünü oluşturan ABD Kongresi'nin işleyişine dair derin bir anlayışın sonucu. Anlaşmanın gerçek karşılığı, ekonomik veya askeri bir anlaşma değil, Trump'ın anlaşmayı geçirmek için Kongre'ye ödemesi gereken siyasi bedeldir.

Karşılıklı savunma anlaşmasının onaylanması için ABD Kongresi’nin üçte ikisinin oyu (67 oy) gerekiyor. Bunun için hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların, özellikle de oy dengesi sağlayan ‘ılımlı Demokratların’ oyunun alınmasını gerektiriyor.

scdf
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki görüşmeleri sırasında. İki ülke arasında stratejik bir savunma anlaşması imzalamaları bekle niyor (SPA)

Demokratik anahtar ve siyasi koruma: Merkez Demokratlar, Filistin konusunda gerçek ve geri dönüşü olmayan bir ilerleme olmadan bu büyüklükteki tarihi bir savunma anlaşmasına oy vermezler. Trump ve geleneksel muhaliflerine verdikleri oyu haklı çıkarmak için siyasi korumaya ihtiyaçları var. Bu koruma, iki devletli çözümün yeniden canlandırılması ve işgalin sona ereceğinin garanti edilmesinden geçiyor.

Böylece Filistin meselesi, Suudi Arabistan'ın yerel ve bölgesel kamuoyunu yatıştırmak için öne sürdüğü bir şart olmaktan çıkıp, Trump'ın ABD Kongresi’ni ikna etmek ve gerekli çoğunluğu sağlamak için ihtiyaç duyduğu ideal anahtar ve en iyi siyasi bahane haline geliyor. Suudi Arabistan'ın tutumu, tarihsel ilkeleri (Arap Barış Girişimi) soğuk siyasi gerçekçilikle (Senato'daki oylama mekanizmaları) birleştirerek Filistin meselesini, ABD’nin Ortadoğu'daki projesinin başarısı için ‘stratejik bir gereklilik’ düzeyine yükseltiyor.

Bölgesel bir pazarlık kozu olarak Gazze ve yeniden inşası

Gazze’deki savaş ABD-Suudi Arabistan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırırken Suudi Arabistan, Abraham Anlaşmalarına katılmak için, Hamas'ın silahsızlandırılması, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası ve istikrarın sağlanması için kendisinin desteğinin gerekli olduğunu açıkça vurguladı. Bu da Suudi Arabistan'ı istikrar araçlarına (para, siyasi destek) sahip ve barışın sağlanması için kendi koşullarını belirleyen bölgesel bir lider konumuna getirerek, elindeki ‘anlaşma’ kartını daha da güçlendirdi.

Anlaşmaya giden yol uzun. Bu yüzden Riyad'ın Washington ile sürdürdüğü diyalog kartını elinde tutması gerekiyor. Washington ise bağlayıcı bir tarihsel garanti sağlamak için benzeri görülmemiş bir siyasi irade göstermeli.

Suudi Arabistan’ın Gazze'nin yeniden inşası için finansman kaynağı olacağı açıkça görünüyor. Savaş sonrası dönemde öncü bir rol oynamaya hazır, ancak karşılığında, bu adımın bölgede sadece geçici bir ateşkes değil, sürdürülebilir bir barışa yol açacağına dair bir garanti olmadan İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmanın bedelini ödemeyi reddediyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu tutum Washington'ı zor durumda bırakırken, İsrail'e sürdürülebilir bir çözümün şartlarını kabul etmesi için baskı yapmakla Suudi Arabistan ile anlaşma imzalamak gibi ‘büyük ödülü’ feda etmek arasında seçim yapmaya zorluyor.

Anlaşmanın tamamlanması ve anlaşmaya varılmasına ilişkin mücadelenin devam etmesi

Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Beyaz Saray ziyaretinin, niyetlerin değil sonuçların bir meyvesi olduğuna şüphe yok. Öyle ki F-35’ler, trilyon dolarlık yatırımlar, yapay zeka gibi alanları kapsayan en üst düzeyde askeri ve teknolojik bir anlaşmanın imzalanmasıyla, ekonomik ve savunma iş birliğine büyük bir ivme kazandırmayı başardı. ABD, Suudi Arabistan'a ‘NATO Üyesi Olmayan Önemli bir Müttefik’ statüsü vereceğini resmen açıkladı. Bu gelişme, ikili ilişkilerin güçlendirilmesinde önemli bir adım olarak değerlendirildi.

İki taraf ayrıca, Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını önemli ölçüde artırma taahhüdünü teyit etti ve özellikle yapay zeka ve savunma dahil olmak üzere altyapı, kurumsal ve teknoloji sektörlerinde toplam yatırımları 600 milyar dolardan 1 trilyon dolara çıkarma sözü verdi.

sdefr
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman onuruna Beyaz Saray'da düzenlenen akşam yemeğinden bir kare (SPA)

Ayrıca, Tel Aviv ile diplomatik ilişkilerin kurulması konusunu güvenlik garantileriyle ilişkilendirerek askıda tutmayı başardı ve Riyad'ın stratejik yaklaşımını teyit etti.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Başkan Trump arasındaki görüşmenin sonunda, stratejik savunma anlaşması imzalandı. İki taraf ayrıca Yapay zeka için stratejik ortaklık Sivil Nükleer Enerji İşbirliği Müzakerelerinin Tamamlanmasına İlişkin Ortak Bildiri, Uranyum, Mineraller, Kalıcı Mıknatıslar ve Kritik Minerallerin Tedarik Zincirlerinin Güvenliği için Ortaklık Stratejik Çerçevesi, Suudi Yatırımlarının Hızlandırılmasına İlişkin Prosedürlerin Kolaylaştırılması Anlaşması, Ekonomik Refah için Finansal ve Ekonomik Ortaklık Düzenlemeleri, Finansal piyasa otoriteleri sektöründe iş birliği düzenlemeleri, eğitim ve öğretim alanında mutabakat zaptı, araç güvenlik standartlarına ilişkin yazışmalar gibi ikili anlaşmalar imzalayıp mutabakatlara vardı.

Ancak analitik olarak temel soru şu: Washington ile kurumsal bir ‘anlaşma’ sağlanması konusunda başarı şansı ne? Buna verilebilecek en kısa cevap, anlaşma henüz imzalanmamış olsa da ziyaret sayesinde talep yürütme organından yasama organına taşınmış olmasıdır.

Ziyaret, Suudi Arabistan'ın taleplerini Washington’da basit ‘isteklerden yasama ve diplomatik süreçlere’ dönüştürdü. Düzen karşıtı (anti-establishment) bir başkan olarak Trump, kendisini, ABD Kongresi’nde ‘67 oy ikilemi’ ile karşı karşıya kalmasını gerektiren, yerleşik düzenin kurallarına uymak zorunda buldu.

Anlaşmaya giden yol uzun. Bu yüzden Riyad'ın Washington ile sürdürdüğü diyalog kartını elinde tutması gerekiyor. Washington ise bağlayıcı bir tarihsel garanti sağlamak için benzeri görülmemiş bir siyasi irade göstermeli. Nihayetinde bu stratejik ortaklığın başarısı, Kongre koridorlarında yankılanan ‘Riyad, anlaşmayı güvence altına almak için bedeli ödemeye istekli olacak mı ve Trump, Kongre'nin talep ettiği siyasi bedeli ödeyebilecek mi?’ sorusunun cevabına bağlı olacak. Gelecek nesil için Ortadoğu'yu şekillendirecek bir sonraki kurumsal mücadele de bu olacak.

Burada sadece, Riyad'ın – şimdiye kadar – Washington ile ilişkilerinin ağırlığını, tarihi müttefikinin sürdürülebilir taahhüdünün tek garantisi olarak, yürütme organı, başkan ve hükümetinden, yasama organı, Temsilciler Meclisi ve Senato'ya başarılı ve istikrarlı bir şekilde kaydırdığını söyleyebiliriz.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi ABD'den ayrılırken Başkan Trump'a teşekkür mektubu gönderdi

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte Beyaz Saray'da (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte Beyaz Saray'da (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ABD'den ayrılırken Başkan Trump'a teşekkür mektubu gönderdi

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte Beyaz Saray'da (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte Beyaz Saray'da (SPA)

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Washington'dan ayrılırken ABD Başkanı Donald Trump'a bir teşekkür mektubu gönderdi.

Mektupta, “Dost ülkenizden ayrılırken, bana ve beraberimdeki heyete gösterilen sıcak karşılama ve cömert misafirperverlik için şükran ve takdirlerimi sunmaktan memnuniyet duyarım” ifadesi yer aldı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, “Ekselansları (Trump) ile yaptığım resmi görüşmeler, iki ülke arasındaki uzun soluklu stratejik ilişkilerin gücünü ve İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ile Ekselansları'nın liderliğinde her iki ülkenin bu ilişkileri tüm alanlarda güçlendirmek için sürdürdüğü çabaları teyit etmiştir” dedi.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Başkan Trump'a sağlık ve mutluluk, dost ABD halkına ise ilerleme ve refah dileklerini iletti.