Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Ferhan: Önceliğimiz Gazze’deki yangını ve gerilimi durdurmak

Eski Filistin Başbakan Yardımcısı Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Çözüm siyasidir. Netanyahu hükümeti barış istemiyor” dedi.

Bin Farhan Davos’ta konuşuyor (AFP)
Bin Farhan Davos’ta konuşuyor (AFP)
TT

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Ferhan: Önceliğimiz Gazze’deki yangını ve gerilimi durdurmak

Bin Farhan Davos’ta konuşuyor (AFP)
Bin Farhan Davos’ta konuşuyor (AFP)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, ülkesinin Gazze’de derhal ateşkes sağlanması, Filistinlilerin acılarının sona ermesi ve Kızıldeniz ile bölgedeki gerilimin azaltılması yönündeki çağrısını yineledi.

Dünya Ekonomik Forumu’ndaki diyalog oturumunda konuşan Bin Farhan, “Bugünkü önceliğimiz Gazze'de ateşkes yoluyla gerilimi azaltmanın bir yolunu bulmaktır. Mevcut yaklaşımın sürdürülmesi ve Gazze’deki acıların devam etmesi, tırmanma döngüsünün daha da kötüleşmesine yol açacaktır” ifadelerini kullandı.

Açık öncelikler

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Davos’ta Alman mevkidaşı Annalena Baerbock, Nijeryalı mevkidaşı Yusuf Tuggar, ABD Senatörü Chris Coons ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in katıldığı diyalog oturumunda Gazze’de savaşın devam etme tehlikesi konusunda uyardı.

Kızıldeniz’deki gerginlikle ilgili bir soruya ise genel olarak bölgesel güvenlik konusunda çok endişeli olduğunu ifade eden Bakan farhan, “Elbette Kızıldeniz’de seyrüsefer özgürlüğü hepimizi etkileyen bir konu. Önceliğin Kızıldeniz’de ve bir bütün olarak bölgede gerilimin azaltılması olduğuna inanıyorum. Kızıldeniz’deki gerilim nedeniyle değil, öncelikle Filistinliler üzerindeki, genel olarak bölgesel güvenlik üzerindeki yansımaları ve daha geniş bir alana yayılması tehdidi nedeniyle Gazze’deki savaşa odaklanmalıyız. Bugün Gazze’de 30 bine yakın sivilin öldürülmesine tanık olduk. Her gün sivillerin öldürülmesine, insani yardımların girişine engel olunmasına tanık olmaya devam ediyoruz. Açıkçası İsrail’in, açıkladığı stratejik hedeflere ulaşmaya yakın olduğuna dair herhangi bir belirti göremiyoruz” dedi.

Felaket

Öte yandan Annalena Baerbock, Gazze’deki mevcut durumu hem İsrail hem de Filistinli siviller için bir felaket olarak nitelendirdi. Baerbock, “Aslında çözümü biliyoruz, ancak ateşkes planı ve iki devletli çözüm için birlikte çalışabiliriz. Ancak şu anda bir kısır döngünün içinde sıkışıp kalmış durumdayız” dedi.

Hamas’ın tüm rehineleri koşulsuz serbest bırakması ve Gazze’deki Filistinlilerin acılarını hafifletecek önlemler alması gerektiğini vurgulayan Baerbock, “İsrail’in artık Gazze tarafından tehdit edilmemesi için tüm uluslararası toplumun, Hamas’a silahlarını bırakması yönünde bir çağrı yapması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Katılımcılar Gazze’de gerilimi ve ateşkesi azaltmanın yolları konusunda fikir ayrılığına düşerken, Filistinliler için barış sağlanmadığı sürece İsraillilerin barışa kavuşamayacağı konusunda da uzlaşı sağladılar.

FOTO: Suudi Dışişleri Bakanı, Davos’ta Alman mevkidaşını dinliyor (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı, Davos’ta Alman mevkidaşını dinliyor (AFP)

Prens Faysal bin Farhan, bölgesel barışın İsrail için barışı da içerdiğini, ancak bunun bir Filistin devletinin kurulması yoluyla Filistinliler için barışa bağlı olduğunu dile getirdi. “İsrail’in bugün Gazze’de yaptıkları, bölgesel barış ve güvenlik umutlarını tehlikeye atıyor” diyen Suudi Bakan, “Hala bölge, Filistinliler ve İsrailliler için çok daha iyi bir geleceğe giden bir yol var; barış. Bu konuda tamamen kararlıyız” açıklamasında bulundu. Bin Farhan, “Ancak bunu başarmanın ilk adımı elbette tüm tarafların ateşkes yapmasıdır. Bu, ancak Filistinliler için adaletin sağlanmasıyla sağlanabilecek sürdürülebilir bir barışa doğru bir başlangıç ​​noktasıdır” ifadelerini kullandı.

Krallığın İsrail’i daha geniş bir siyasi anlaşma çerçevesinde tanıyıp tanıyamayacağına ilişkin bir soruya ise “Elbette” yanıtını verdi.

Kızıldeniz’de gerilim

Ayrı bir oturumda ise Reuters’in aktardığına göre Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, askeri saldırıların Husilerin Kızıldeniz’deki ticari nakliye yollarına yönelik saldırılarını engellemeyeceğini, ancak bunun yolunun Gazze’deki savaşı sonlandırmak olduğunu söyledi.

Mevcut bölgesel durumu ‘her yerde gerginliğin tırmanması için bir durum’ olarak nitelendirerek, Katar’ın ‘Gazze’deki çatışmayı ortadan kaldırmanın, diğer cephelerde gerginliğin tırmanmasının önüne geçeceğine’ inandığını söyledi. Katar Başbakanı, “Asıl krizi, yani Gazze meselesini çözmeliyiz ki, bundan kaynaklanan diğer krizler dursun. Sadece semptomlara odaklanıp gerçek sorunları tedavi etmeyi ihmal edersek çözümler geçici olacaktır” ifadelerini kullandı.

Gazze'nin yeniden inşasına ilişkin olarak ise Şeyh Muhammed bin Abdurrahman, “İsrail ve Filistin’de sürdürülebilir bir iki devletli çözümün yokluğunda uluslararası toplum, bunu finanse etmeye hazır olmayacak” diyerek, büyük resmin göz ardı edilemez olduğunu vurguladı. Ayrıca uluslararası topluma, İsrail’den ‘iki devletli çözüme yönelik zamana bağlı ve geri dönülemez bir yolu kabul etmesini’ talep etme çağrısında bulundu. Katar Başbakanı ayrıca, “Bu konuyu yalnızca İsraillilerin eline bırakamayız” dedi.

Netanyahu hükümeti barış istemiyor

Filistin Yatırım Fonu Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Başbakan Yardımcısı Muhammed Mustafa, “Davos Forumu, dünyanın doğrudan bizden duyabilmesini sağlamak için siyasi veya ekonomik sorunlarımızı sunduğumuz önemli bir küresel platformdur” dedi.

Mustafa, Davos’un oturum aralarında Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Filistinliler olarak 75 yıldır İsrail tarafının çarpık, eksik ve açıkça ön yargılı imajından büyük zarar gördük” dedi. Son zamanlarda Gazze’de yaşananların Filistin halkının mağdur olduğunu ve barışsever bir halk olduğunu dünyaya açıkça gösterdiğini sözlerine ekleyen Mustafa, “Filistinliler, Oslo'da gerçekleşen barış anlaşmasını ve tüm Arapların üzerinde mutabakata vardığı Arap girişiminin yanı sıra en azından Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) 1988’de, yani otuz beş yıl önce Cezayir’de iki devletli çözümü kabul etmesinden bu yana her zaman barışa el uzatmışlardır. Şu ana kadar bu konuyla uğraşmayan tek taraf İsrail tarafıdır” dedi.

Eski Filistinli yetkili, “Biz Araplar ve Filistinliler olarak barış istiyoruz ve uzlaşmacı bir çözümü kabul ettik. Bu, ideal ya da adil bir çözüm değil ama kabul edilebilir bir çözümdür” diyerek, bir kez daha 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete ve mültecilerin geri dönüşüne bağlı olduklarını vurguladı.

Mustafa, uluslararası toplumun büyük çoğunluğunun Filistinlilerin siyasi haklarına destek verdiğine dikkat çekerek, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki oylama kayıtlarına atıfta bulundu ve bir avuç ülkenin genel fikir birliğinden saptığını belirtti. Yetkili, bu sorunun çözülmesi ve savaşların tekrarlanmaması için geri kalan ülkelerin Filistinlilerin haklarını tanımasının zamanının geldiğini vurguladı.

2014’teki Gazze savaşı sırasında Başbakan Yardımcısı olan Muhammed Mustafa, “O dönemde yeniden inşa çabalarına rağmen savaş yeniden patlak verdi. Çünkü daha önceki savaşlara neden olan temel sorunlar çözülmedi. Dolayısıyla çözüm öncelikle siyasidir. Umarım dünya bu dersten ders almıştır. Davos’taki varlığımız sırasında mümkün olan en fazla sayıda insana iletmeye çalıştığımız mesaj budur” ifadelerini kullandı.

Mustafa, siyasi bir çözüm bulunmadığı takdirde bugün Gazze’de yeniden imar ve yatırım hakkında konuşmak için henüz çok erken olduğunu ifade etti. Muhammed Mustafa, “Siyasi bir çözüme ulaşmak; kendimizi restorasyona, bölgesel işbirliğine ve ortak çıkar ve çıkarları paylaşan komşular olarak tek bir bölgede bir arada yaşamaya adamamıza olanak tanıyacaktır” ifadelerini kullandı.

Filistinli yetkili ayrıca, Filistinlilerin ve uluslararası toplumun ‘Gazze’de ateşkes sonrasında Binyamin Netanyahu hükümetine el uzatma’ becerisine ilişkin forum koridorlarında sıkça sorulan bir soruya da yanıt verdi. Mustafa, “Bu hükümet sorumsuz olduğunu, faşist olduğunu, barış istemediğini kanıtladı. Dolayısıyla bu hükümetle konuşmanın bir faydası olduğunu düşünmüyorum” şeklinde konuştu.



Kral Selman döneminde Suudi Arabistan'ın tanık olduğu etkileyici başarılar

Kral Selman döneminde Suudi Arabistan'ın tanık olduğu etkileyici başarılar
TT

Kral Selman döneminde Suudi Arabistan'ın tanık olduğu etkileyici başarılar

Kral Selman döneminde Suudi Arabistan'ın tanık olduğu etkileyici başarılar

Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra / Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi

Kalkınma, ilerleme ve gelişme... yükselme ve refah... güvenlik ve istikrar... büyüme ve rahatlama... bölge ve dünya ülkeleri arasında elde edilmiş yüksek bir konum, bu parlak ve müreffeh çağın en önemli başlıklarını temsil ediyor. Kral Selman döneminde Suudi Arabistan bilge ve akılcı bir liderlik gördü. Suudi Arabistan Kralı olarak Hicri 3 Rebiulahir 1436, Miladi 23 Ocak 2015'te kendisine biat edildiğinden beri olağanüstü ve benzeri görülmemiş başarılar gösterdi. Kendisinden öncekilerin ayak izlerini takip ederek, gururlu ulusumuzun süslediği büyük dönüşümlere ve kalkınma adımlarına imza attı. Babası, kurucu Kral Abdulaziz bin Abdurrahman ve kardeşleri, kralların yolunu takip etti. Böylece sadık Suudi toplumunun güvenlik ve istikrarı sağlandı. Kral Selman, bilge liderliğiyle Suudi Arabistan'ı çeşitli siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda farklı ufuklara götürdü. Sadık Suudi Arabistan halkı, bu sevgili ülkenin her yerine yayılan büyüme, gelişme ve yükselişin tadını çıkarsın diye uğraştı. Dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında sivrilmek, halklar ve uluslar arasında seçkin bir konuma sahip olmak, uluslararası toplumda önemli roller oynamak, Arap ve İslam uluslarının meselelerinin savunulmasında öncülük etmek gibi birçok başarıya imza attı.

Kral Selman, bilgeliği ve ferasetli vizyonuyla sevgili ülkemizin siyasi güç, sürdürülebilir kalkınma, bilimsel ilerleme, kültürel gelişme ve sosyal istikrar gibi Suudi Arabistan’ı yakından takip eden herkesin saymakta zorlanacağı önemli aşamalar katetmesini sağladı. Suudi halkı ve tüm dünya halkları bu büyük başarılar ışığında gurur, iftihar ve minnettarlıkla ayağa kalktı. Belki de onun döneminde elde edilen en önemli başarılardan biri ülkenin altyapısının güçlendirilmesi ve birçok sektörün geliştirilmesiydi. Vizyon 2030 kapsamında NEOM ve Kızıldeniz Projesi gibi devasa projelerin yanı sıra ulaşım, enerji, eğitim ve sağlık gibi alanlarda hayati projeler geliştirdi. Yeşil Riyad, Yeşil Suudi Arabistan Girişimi, Yeşil Ortadoğu Girişimi, Riyad Art, Qiddiya, The Line, Roshan, Diriye, Suudi Genom Programı, Kral Selman Enerji Şehri (SPARK), Oxagon, AMAALA, Spor Bulvarı Projesi ve diğerleri gibi birçok projeyi hayata geçirdi. Böylece ekonomik çeşitliliği artırmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamayı amaçladı. Kral Selman, İki Kutsal Cami’nin işleriyle ilgilenmenin yanı sıra İki Kutsal Cami’ye ve İslam'a hizmet ederek, İslam’ın yüce mesajını dünyanın her yerine ulaştırarak sevgili vatanımızı onurlandırdı. Ayrıca İki Kutsal Cami’nin altyapısını da geliştirerek Suudi Arabistan'ın üçüncü genişleme projesi kapsamında beş büyük proje başlattı. Hac ve Umre ibadetlerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak, hacılar ve umreciler de dahil olmak üzere Allah'ın misafirlerine en iyi hizmetleri sunmak için sürekli direktifler verdi. Suudi Arabistan’da kültür, sanat ve sporu destekleyerek gençleri yeteneklerini geliştirmeye ve hedeflerine ulaşmaya teşvik etti.

Bu inanılmaz başarıların arasında bir de Vizyon 2030 bulunuyor. Kral Selman’ın gözetiminde, Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman tarafından geliştirilen bu iddialı vizyon, Kral Selman'ın sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirme ve Suudi vatandaşları için daha iyi bir gelecek yaratma konusundaki kararlılığını yansıtıyor. Bu vizyon, Kral Selman’ın liderliği altında elde edilen en önemli başarılardan biri olarak kabul edilecek daha parlak bir geleceğe doğru yolculuğa çıkmak adına üç ana eksene dayanıyor: ‘Canlı bir toplum, müreffeh bir ekonomi ve iddialı bir ulus’. Bu üç eksen, Suudi Arabistan’ın hedeflerine ulaşması için birbirleriyle entegre ve tutarlı bir şekilde ilerleyecek. Kral Selman, ekonomiyi çeşitlendirmenin sürdürülebilirliğinin, ekonominin en önemli bileşenlerinden biri olduğu gerçeğine dayanarak Suudi ekonomisini petrole bağımlılıktan uzaklaştırmayı ve dönüştürmeyi amaçladı. Vizyon 2030’un en önemli hedeflerinden biri, Suudi Arabistan’ın petrol dışı gayrisafi yurtiçi hasılasını (GSYİH) yüzde 18,7'den yüzde 50'ye çıkarmaktır. Petrol ve gaz, Suudi ekonomisinin temel dayanak noktasını oluştursa da Suudi Arabistan, turizm, eğlence, teknoloji ve yenilenebilir enerji gibi diğer sektörleri de geliştirerek ek sektörlere yatırım yapmaya başladı.

frthy
Fotoğraf: AA

Kral Selman liderliğinde sosyal reformlar da bir yandan gerçekleştirilmeye devam ediyor. Bu kayda değer başarıların başında, Kral Selman'ın Suudi kadınların statülerinin iyileştirilmesi ve kendilerine uygun işlerde çalışabilmelerine yönelik direktifleri geliyor. Kral Selman sayesinde Suudi Arabistan’da bir dizi cesur sosyal reform hayata geçirildi. Kadınların Şura Meclisi salonlarına girmesi, belediye seçimlerine aday ve seçmen olabilmeleri, en önemli karar olarak araba kullanmalarına izin verilmesi, kendilerine uygun spor faaliyetlerine katılabilmeleri ve devlette üst düzey pozisyonlara atanabilmeleri sağlandı. İşçi hakları da iyileştirilerek toplumda eşitlik ve adalet teşvik edildi.

Kral Selman, ‘çevrenin korunması ve çevresel sürdürülebilirlik’ konularına büyük ilgi gösterdi. Böylece su koruma projelerinin uygulanması ve yenilenebilir enerjiye geçiş gibi çevresel zorlukların üstesinden gelmek için güçlü önlemler alındı. Ayrıca sürdürülebilir tarım teşvik edildi. Deniz çevresini korumak için birçok girişim başlatıldı.

Kral Selman, eğitim sektörüne de birçok düzenleme getirdi. Onun sayesinde Suudi Arabistan'ın şu anda hem erkek hem de kız binlerce öğrenciyi mezun eden onlarca devlet ve özel üniversitesi var. Kral Selman, Suudi ulusunun oğullarının ve kızlarının bazı gelişmiş ülkelerde eğitim almasına da imkân sağladı.

Sosyal düzeyde ve vatandaşlara yönelik konularda Kral Selman, yönetiminin temellerini adalet ve eşitlik üzerine kurdu. Devlette yolsuzlukla mücadele etti. İhmalkâr olan herkesi sorumlu tuttu. Vatandaşların refahına ve toplumun zayıf kesimlerinin desteklenmesine büyük önem verdi. İyi konut sağlamak, konut kredilerini desteklemek ve konut ürünlerini vatandaşların tüm kesimlerine uyacak şekilde çeşitlendirmek, sağlık, eğitim olanakları sağlamak ve vatandaşlara istihdam fırsatları sunmak için birçok iddialı program ve girişim hayata geçirildi. Bu sayede yaşam standardının yükseltilmesi ve sosyal dayanışmanın arttırılması hedeflendi.

Kral Selman, dış ilişkilerde diyaloğun teşvik edilerek, bölgesel-küresel barış ve istikrarın teyit edilmesinde önemli roller üstlendi. Suudi Arabistan'ı bölgesel ve uluslararası düzeyde güçlü ve etkili bir ülke haline getirdi. Güvenlik, ekonomi ve kültür dahil olmak üzere çeşitli alanlarda uluslararası ilişkileri ve uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Ayrıca Arap ve İslami meselelerin desteklenmesinde, İslam ve Arap iş birliğinin teşvik edilmesinde hayati bir rol oynadı. İhtiyaç sahibi ülkelere, doğal afetlerden ve çatışmalardan etkilenenlere çok sayıda insani yardım sağladı. Terörle mücadeleye yönelik uluslararası çabaları desteklemek için kayda değer çabalar sarf etti.

Böylece devletin kurumlarında yani iç düzeyde ve dış politikalarda büyük niteliksel değişimlere tanıklık edildi. Krallığın saltanatı boyunca her geçen gün parlak ve hayırlı oldu. Suudi Arabistan’ın küresel liderliği ve yüksek konumu birçok alanda teyit edildi. Suudi Arabistan’ın dünyanın çeşitli ülkelerinin hayranlığını kazanması için Kral Selman döneminde de çalışmaların devam ettiği görüldü.

Sonuç olarak Allah, kralımız, liderimiz, öncümüz, önderimiz, İki Kutsal Cami’nin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz’i korusun. Allah ona, sağlık, sıhhat, uzun ömür ve güç versin. Allah, bu aziz ve sevgili milletin şanını, şerefini, birliğini, güvenlik, istikrar, refah ve yücelme nimetlerini muhafaza etsin ve hasetçilerin kötülüklerinden, açgözlülerin hırslarından korusun. Allah, Kral Selman’ı İslam ve Müslümanlar için bir değer kılsın.

Başarıyı veren Allah’tır…


Suudi-Yemen toplantısında ikili ilişkilerin geliştirilmesi görüşüldü

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Yemenli mevkidaşı Dr. Shayea Al-Zindani'yi kabul etti (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Yemenli mevkidaşı Dr. Shayea Al-Zindani'yi kabul etti (SPA)
TT

Suudi-Yemen toplantısında ikili ilişkilerin geliştirilmesi görüşüldü

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Yemenli mevkidaşı Dr. Shayea Al-Zindani'yi kabul etti (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Yemenli mevkidaşı Dr. Shayea Al-Zindani'yi kabul etti (SPA)

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah, dün (Perşembe), Yemenli mevkidaşı Dr. Shayea Al-Zindani ile ikili ilişkileri ve ilişkileri çeşitli alanlarda güçlendirme ve geliştirmenin yollarını görüştü.

Prens Faysal bin Ferhan, Dr. Al-Zindani'yi Riyad'da kabul etti. Görüşmede Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir de bulundu.

xrgth5
Suudi Dışişleri Bakanı ile Yemenli mevkidaşının Riyad'daki görüşmesinden (SPA)

 


Bahreyn ve Kuveyt Dışişleri Bakanları Arap Zirvesi hazırlıklarını görüştü

Kuveyt Dışişleri Bakanı Abdullah el-Yahya, Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdullatif Al-Zayani'yi kabul etti (KUNA)
Kuveyt Dışişleri Bakanı Abdullah el-Yahya, Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdullatif Al-Zayani'yi kabul etti (KUNA)
TT

Bahreyn ve Kuveyt Dışişleri Bakanları Arap Zirvesi hazırlıklarını görüştü

Kuveyt Dışişleri Bakanı Abdullah el-Yahya, Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdullatif Al-Zayani'yi kabul etti (KUNA)
Kuveyt Dışişleri Bakanı Abdullah el-Yahya, Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdullatif Al-Zayani'yi kabul etti (KUNA)

Kuveyt Dışişleri Bakanı Abdullah Al-Yahya, Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdul Latif Al-Zayani ile dün (Perşembe), gelecek ay yapılması planlanan ev sahipliğini Bahreyn'in yapacağı Arap Zirvesi'ne yönelik hazırlıklar görüştü.

İki bakan, Al-Zayani'nin Doha'dan geldiği Kuveyt'te, iki ülke ve halkları arasındaki yakın tarihi kardeşlik ilişkilerinin yanı sıra ikili iş birliğinin çeşitli yönlerini ve ortak çıkarlar doğrultusunda ilerletme imkanlarını ele aldı.

Bahreyn Haber Ajansı'na (BNA) göre görüşmelerde, Gazze’de süren savaşta ve bölgesel durumdaki gelişmeler ile bunların bölgesel güvenlik ve istikrar üzerindeki yansımaları ele alındı.

Taraflar ayrıca, Bahreyn'in 16 Mayıs'ta ev sahipliği yapacağı 33. Arap Zirvesi'nin düzenlenmesine yönelik hazırlıklar gözden geçirerek, ortak Arap eyleminin güçlendirilmesi için koordinasyon ve gündeme alınacak konulara ilişkin istişarelerde bulundu.

 


Suudi Arabistan Kraliyet Divanı: İki Kutsal Caminin Hizmetkârı rutin muayeneler için İhtisas Hastanesi’ne yatırıldı

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz (Şarku’l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Kraliyet Divanı: İki Kutsal Caminin Hizmetkârı rutin muayeneler için İhtisas Hastanesi’ne yatırıldı

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz (Şarku’l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz (Şarku’l Avsat)

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz birkaç saatlik rutin kontroller için Cidde'deki Kral Faysal İhtisas Hastanesi’ne yatırıldı.

Suudi Arabistan Kraliyet Divanı tarafından bugün (çarşamba) yapılan açıklamada, “İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz, birkaç saatlik rutin muayeneler için bugün (24 Nisan 2024) Cidde'deki Kral Faysal İhtisas Hastanesi'ne giriş yaptı” ifadesi yer aldı.


Suudi-Bahreyn toplantısında Gazze'deki gelişmeler görüşüldü

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'da Bahreynli mevkidaşı Abdul Latif Al-Zayani ile görüştü (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'da Bahreynli mevkidaşı Abdul Latif Al-Zayani ile görüştü (SPA)
TT

Suudi-Bahreyn toplantısında Gazze'deki gelişmeler görüşüldü

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'da Bahreynli mevkidaşı Abdul Latif Al-Zayani ile görüştü (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'da Bahreynli mevkidaşı Abdul Latif Al-Zayani ile görüştü (SPA)

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah dün (Salı), Bahreynli mevkidaşı Dr. Abdul Latif Al-Zayani ile iki ülke arasındaki yakın ilişkileri ve bunları güçlendirmenin yollarını gözden geçirdi.

İki bakan, Riyad'da gerçekleşen görüşmede, bölgesel ve uluslararası olaylardaki son gelişmeler ile Gazze'deki durumu, acil ateşkes, sivillerin korunması, insani yardım ulaştırılması, bölgesel barış, güvenlik ve istikrarın desteklenmesine yönelik çabaları ele aldı.

sderg
Suudi Dışişleri Bakanı'nın Bahreynli mevkidaşı ile Riyad'daki görüşmesinden (SPA)

Bahreyn Haber Ajansı'na göre iki taraf, Bahreyn'in 16 Mayıs'ta ev sahipliği yapacağı 33. Arap Zirvesi için devam eden hazırlıkları ve ortak Arap eylemi hedeflerini gerçekleştirecek ve ulusların çıkarlarına hizmet edecek liderler toplantısı gündemine alınması planlanan konuları ele aldı.

Bahreyn Haber Ajansı (BNA), iki bakanın mevcut bölgesel durumdaki gelişmeler, Gazze Şeridi'ndeki savaş ve acil ateşkes, sivillerin korunması, sivil halka insani yardım ulaştırılması yönündeki bölgesel ve uluslararası çabalar ile bölgesel barış, güvenlik ve istikrarın tesis edilmesine yönelik çabaların desteklenmesi hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu bildirdi.


Dubai Havalimanı yoğun yağışların ardından yeniden faaliyete başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Dubai Havalimanı yoğun yağışların ardından yeniden faaliyete başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Dubai Uluslararası Havalimanı (DXB), olumsuz hava koşulları nedeniyle ara verilen uçuşların yeniden başlatıldığını açıkladı.

DXB, Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) yaşanan ve son 75 yılın en şiddetlisi olduğu belirtilen yağışlara ilişkin açıklama yaptı.

DXB CEO'su Paul Griffiths'in ifadelerine yer verilen açıklamada, havalimanı ve çevresindeki bölgelerin su birikintilerinden tamamen arındırıldığı, tüm tesislerin, iş gücü ve lojistik hizmetlerin tekrar normal ve tam kapasiteyle çalışmaya başladığı belirtildi.

Uçuş programının daha önce belirlenenden daha hızlı şekilde normal seyrine döndüğü ve günde 1400 uçuş yapıldığı kaydedildi.

BAE, 16 Nisan'da nadir görülen fırtına nedeniyle 75 yılın en büyük yağış miktarının kaydedildiğini duyurmuştu. Bu durum, ülkenin birçok şehrinde havalimanlarının kapanmasına, uçuşların askıya alınmasına neden olmuştu.


BAE, Sudan'ı ‘istikrarsızlaştırma’ iddialarını reddetti

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
TT

BAE, Sudan'ı ‘istikrarsızlaştırma’ iddialarını reddetti

Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)
Hartum'daki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (arşiv - Reuters)

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta, Sudan’ın BM Daimî Temsilcisi tarafından yapılan açıklamaları kategorik olarak reddettiğini ve bunların ‘temelsiz iddialar’ olduğunu ifade etti. Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Lana Zeki Nuseybe, BAE'nin, ‘Sudan’ın BM Daimî Temsilcisi tarafından yapılan yanlış iddiaları kategorik olarak reddettiğini’ vurgulayarak bunların ‘temelsiz iddialar’ olduğunu kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın BAE resmi haber ajansı WAM’dan aktardığı habere göre Nuseybe dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, “BAE, 21 Nisan'da BM Güvenlik Konseyi'ne bir mektup göndererek, çatışmadan bir yıl sonra yanıltıcı bilgiler ve yanlış anlatılar yaymanın sorumluluktan kaçmayı ve Sudan'daki insani krizi ele almaya yönelik uluslararası çabaları baltalamayı amaçladığını vurguladı” ifadelerini kullandı.

Sudan Tribune gazetesine göre Sudan, BM Güvenlik Konseyi'ni BAE'yi resmen kınamaya ve Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) savaş malzemesi ve finansman sağlamayı durdurmaya çağırdı. Sudan 29 Mart'ta BM Güvenlik Konseyi'ne BAE aleyhinde bir şikâyette bulunarak, BAE'yi savaşı ateşlemeyi planlamak ve Çad'ın yardımıyla HDK'yi desteklemekle suçladı. BAE, BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektupta “Sudan'daki çatışmaya barışçıl bir çözümü desteklemeye kararlı olduğunu, tüm paydaşlarla birlikte çalışmaya devam edeceğini belirtti. Sudan'ı kalıcı çözüme ulaşmak ve sivil bir hükümet kurmak için ulusal mutabakat sağlamak üzere siyasi yola sokmayı amaçlayan her türlü süreci destekleyeceğini” vurguladı.


KİK-AB Bakanlar Konseyi görüşmeleri bugün Lüksemburg'da

7 Ekim olaylarından bu yana Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell arasında üç görüşme gerçekleşti. (SPA)
7 Ekim olaylarından bu yana Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell arasında üç görüşme gerçekleşti. (SPA)
TT

KİK-AB Bakanlar Konseyi görüşmeleri bugün Lüksemburg'da

7 Ekim olaylarından bu yana Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell arasında üç görüşme gerçekleşti. (SPA)
7 Ekim olaylarından bu yana Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell arasında üç görüşme gerçekleşti. (SPA)

Lüksemburg bugün (pazartesi), Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in başkanlık edeceği, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Güvenlik ve Bölgesel İşbirliği Forumu’na ev sahipliği yapacak.

AB tarafından yapılan açıklamaya göre forum, ‘AB ile KİK ve üye devletleri arasındaki iş birliğini genişletmek ve derinleştirmek amacıyla’ Mayıs 2022'de AB-KİK stratejik ortaklığının kabul edilmesinden bu yana ilk kez toplanıyor.

İki blok arasındaki ‘stratejik ortaklık’; enerji, yeşil dönüşüm, iklim değişikliği, ticaret, ekonomi, bölgesel istikrar ve küresel güvenlik, insani ve kalkınma sorunları ile daha yakın insani ilişkiler alanlarında geliştirilmiş iş birliğini içeriyor.

KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, iki bloğun dışişleri bakanlarının katılacağı forumun bölgesel ve küresel istikrar ile güvenlikle ilgili konularda diyalog ve koordinasyonun arttırılması için bir fırsat olacağını söyledi.

El-Budeyvi, 18 Mart'ta AB’nin Körfez Bölgesi Özel Temsilcisi Luigi Di Maio ile bir araya gelerek forum hazırlıklarını ve özellikle başta ‘Gazze Şeridi'ndeki vahim durum’ olmak üzere toplantı sırasında ele alınacak konuları görüştü. KİK tarafından yapılan açıklamaya göre iki taraf ayrıca, KİK-AB ikili ilişkileri ve KİK vatandaşlarının Schengen vizesi süreciyle  ilgili konuları da ele aldı.


Katar arabuluculuğunun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini belirtiyor

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
TT

Katar arabuluculuğunun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini belirtiyor

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es-Sani

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdul Rahman Al Sani dün (Çarşamba), ülkesinin İsrail ile "Hamas" hareketi arasında yürüttüğü arabuluculuğun "dar siyasi çıkarlar için" istismar edildiğini söyledi. Al Sani, Katar'a, arabuluculuğun rolü konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapması çağrısında bulundu.

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) haberine göre Katar Başbakanı, mevcut arabuluculuğu değerlendirme aşamasının, "kabul edilemez sömürü ve istismar söz konusu olduğu için" tarafların arabuluculuğa nasıl dahil olacaklarının değerlendirilmesini içerdiğini belirtti.

Al Sani, "Bazı siyasetçilerin seçim kampanyaları uğruna Katar'ın rolüne hakaret ederek siyasi tekliflerde bulunmaları var." ifadelerini kullandı.

Şeyh Muhammed bin Abdul Rahman Al Sani, Katar'ın rolüne olan bağlılığını teyit ederken, "Bu rolün ve müzakerelere yapıcı bir şekilde katkıda bulunabilme yeteneğimizin sınırları var" şeklinde konuştu.


Rapor: İngiliz BAE Systems, darbe ya da insan hakları ihlalleri yapılan ülkelere silah satıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Rapor: İngiliz BAE Systems, darbe ya da insan hakları ihlalleri yapılan ülkelere silah satıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere merkezli Silahlı Şiddete Karşı Eylem (Action on Armed Violence-AOAV) adlı kuruluşun Direktörü Iain Overton, İngiliz savunma şirketi BAE Systems'in silah sattığı ülkelerin 9'unda darbe yapıldığını, 13'ünde insan hakları ihlallerinin bulunduğunu, 29'unda ise silahların sivillere karşı kullanıldığını ifade etti.

Overton, BAE Systems'in ürettiği askeri ürün ve parçaların insan hakları ihlalleri tespit edilen ülkeler ile darbe yapılan ülkelere satışına ilişkin detayların yer aldığı "BAE Systems dünyanın neredeyse yarısının silahlanmasına nasıl yardımcı oldu?" raporunu AA muhabirine değerlendirdi.

BAE Systems ürünlerine ilişkin kesinleşmiş resmi satışlar ve basına yansıyan "rapor edilmiş" satışlar bulunduğunu kaydeden Overton, 29 ülkede BAE Systems ürünlerinin sivillere yönelik saldırılarda kullanıldığını kaydetti.

Suudi Arabistan'ın kullandığı BAE Systems ürünlerinin Yemen'de çok sayıda sivil ölümüne sebep olduğunu, Gazze'de ise İsrail tarafından kullanıldığını anlatan Overton, "BAE Systems'in, son 10 yılda darbe yapılan 17 ülkenin 9'una satış yaptığı kesin ya da rapor edilmiş. Burada soru, insan hakları endişelerimizin bu satışlarda göz önünde bulundurulup bulundurulmadığı. BAE Systems bulundurulduğunu iddia ediyor." dedi.

Sivil ölümlerinin yaşandığı birçok olayda da BAE Systems ürünlerinin kullanıldığı yönünde kanıtlar bulunduğunun altını çizen Overton, İngiltere hükümetinin insan hakları ihlalleri endişelerini rapor ettiği birçok ülkeye de satış yapıldığını kaydetti.

Overton, "İnsan hakları ihlali rapor edilmiş yaklaşık 30 ülkenin neredeyse 10'unda BAE Systems silahları bulunduğu tespit edildi." diye konuştu.

İngiltere hükümetinin insan hakları ihlalleri konusundaki endişesine rağmen şirketin silah satışlarını durdurmadığını da kaydeden Overton, "Bu ülkelere silah satışı, İngiliz hükümetinin, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütünün kanıtlarına rağmen şu an hala devam edebilir." ifadelerini kullandı.

- "İngiliz hükümeti insan hakları, darbeler ve sivil ölümlerini göz ardı ediyor"

Overton, İsrail'e silah satışlarının Uluslararası Adalet Divanında İsrail aleyhine yürütülen soykırım davası ve diğer yasal süreçlerin konusu olabileceğine de işaret ederek, "BAE Systems, doğrudan Howitzer toplarının satışını yapıyor. Ayrıca İsrail'e de satılan F-35'leri üreten konsorsiyumun da bir parçası. Bu silahlar, uluslararası insancıl hukukun doğrudan ihlali ve soykırım dahil her türlü iddianın bulunduğu durumda açıkça kullanılıyor." değerlendirmesini yaptı.

İngiltere'nin bu ticarete, çeşitli anlaşmalarla izin vermemesi gerekirken bunu sürdürmesini de değerlendiren Overton şunları söyledi:

Bu durum, yalnızca Silah Ticareti Anlaşması'nın ihlali değil, İsrail'in soykırımdan suçlu bulunması halinde başka yasal süreçlerin de kapısını aralayabilir. Bu raporda İsrail’in soykırıma karıştığını iddia etmiyoruz. Ancak İsrail'in angajman kurallarının oldukça eksik olduğunu ve Gazze'deki angajmanı sonucunda çok sayıda sivilin öldürüldüğünü kesinlikle biliyoruz.

İngiliz hükümetinin BAE Systems'e neden ihracat izinleri verdiğinin sorulması gerektiğine işaret eden Overton, "Şu anda İngiliz hükümeti İsrail veya Suudi Arabistan gibi yerlere silah ihracatını askıya almıyor. Dolayısıyla bu raporun amacı, İngiliz hükümetinin ihracat lisanslarıyla ilgili kararlarının BAE Systems örneğiyle ne kadar sorunlu olduğunu, yolsuzluk, insan hakları ihlalleri, darbeler ve sivillerin doğrudan hedef alınmasını göz ardı ederek dünyanın yarısına silah sattığını göstermek." ifadelerini kullandı.

Overton, "Uluslararası silah ticaretini kontrol eden mekanizmalar işliyor mu? İsrail'in BAE Systems gibi gruplardan silahlandırılmasını engelleyecek bir şey var mı?" diye sorarken, ABD ve İngiltere'nin İsrail'e silah ihracatının devam etmesine istekli olduğunu söyledi.

AOAV'nin 2013'ten beri çalışmalar yaptığını ve bu sürede sivil yerleşimleri ve sivilleri doğrudan hedef alan 29 ülkeye BAE Systems'in silah satışı yaptığını kaydeden Overton, F-35'lerin de uluslararası insancıl hukukun ihlalinde kullanılabileceği endişesini dile getirdi.

Overton, bu konuyu araştıracak ve denetleyecek bir mekanizma bulunmadığına da işaret etti.

- 7 Ekim'den sonra hisseler yüzde 12 değer kazandı

AOAV'nin 6 aylık çalışması sonucu hazırlanan rapora göre BAE Systems dünyanın yüzde 48'ine tekabül eden 93 ülkeye silah ve savunma sanayisi ürünleri satıyor.

Bu ülkelerin 81'iyle kesinleşmiş ilişkisi bulunan şirketin 12 ülkeyle yaptığı ticaret ise basın ya da çeşitli ticari anlaşmalar yoluyla "rapor edilmiş" satış olarak geçiyor.

Şirket, dünyanın en büyük ordularına satış yaparken, BAE Systems müşterilerinin yüzde 55'i Uluslararası Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algılama Endeksi'nde 100 üzerinden 50'nin altında puan aldı.

Son 10 yılda darbe ya da darbe girişimi gerçekleşen 17 ülkenin 9'una silah sattığı kesinleşen ya da rapor edilen BAE Systems, İngiliz Dışişleri'nin insan hakları konusunda izlemeye aldığı 32 ülkeden 13'üne de satış yaptı.

Şirketin satış yaptığı resmi olarak bilinen 81 ülkeden 29'u ise son 10 yılda silahlarını sivillere karşı kullandı. Bu kullanımlardan 44 bin 103 kişi etkilenirken 24 bin 19 kişi öldü.

Savunma sanayisi ürünlerinin toplamda 6 bin 292 kere sivillere yönelik kullanıldığı kaydedilen raporda, BAE Systems ürünlerinin ne ölçüde kullanıldığına ilişkin ise bilgi bulunmadığı bilgisi yer aldı.

İsrail'in Gazze saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023'ten sonra BAE Systems hisselerinde yüzde 12'lik artış kaydedildi.