Suudi Arabistan Arap-İsrail barışına ilişkin tutumunu koruyor

Analistler: Suudi Arabistan’ın açıklaması, ABD’nin İsrail’e ‘Filistinlilere taviz vermesi’ yönünde baskı yapma konusunda tutumunun değişmesine yardımcı olacak

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad geçtiğimiz Kasım ayında Arap ve Müslüman liderlerin neredeyse tamamının katıldığı Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesine ev sahipliği yaptı (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad geçtiğimiz Kasım ayında Arap ve Müslüman liderlerin neredeyse tamamının katıldığı Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesine ev sahipliği yaptı (SPA)
TT

Suudi Arabistan Arap-İsrail barışına ilişkin tutumunu koruyor

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad geçtiğimiz Kasım ayında Arap ve Müslüman liderlerin neredeyse tamamının katıldığı Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesine ev sahipliği yaptı (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad geçtiğimiz Kasım ayında Arap ve Müslüman liderlerin neredeyse tamamının katıldığı Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesine ev sahipliği yaptı (SPA)

Suudi Dışişleri Bakanlığı, Riyad ile Washington arasında Arap-İsrail barışına giden yola ilişkin devam eden görüşmeler hakkında açıklama yaptı.

Bakanlık yaptığı açıklamada, Ortadoğu’da barış meselesi ve 7 Ekim’de Gazze Şeridi’nde olayların ilk patlak vermesinden bu yana açıkça görülen Suudi tutumunun altını bir kez daha çizdi.

Söz konusu açıklamada şu ifadelere yer verildi;

Suudi Arabistan, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti tanınmadığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarının durdurulmadığı ve İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmediği sürece İsrail’le hiçbir diplomatik ilişkinin kurulmayacağına dair sabit tutumunu ABD yönetimine iletti.

Bakanlığın açıklamasıyla, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin normalleşme sürecine ilişkin sözlerine yanıt verildi.

Kirby yaptığı açıklamada Riyad ve Tel Aviv’in normalleşme görüşmelerine devam etmek istediğine dair ‘olumlu geri bildirimler’ aldıklarını savunmuştu.

RTBHYN6UM
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesi sırasında (SPA)

Açıklama Blinken’in ziyaretinden bir gün sonra yapıldı

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, 120 günden kısa bir süre içinde Suudi Arabistan’ı üçüncü kez ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Pazartesi) ile Riyad’da görüşmesinden bir gün sonra yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

Dışişleri Bakanlığı, Filistin meselesine ve kardeş Filistin halkının meşru haklarını elde etmesi gerekliliğine dair Suudi Arabistan’ın tutumunun daima sabit olduğunu ve bununla ilgili kararlılığını sürdürdüğünü teyit etmektedir.

Neden şimdi?

Şarku’l Avsat’a görüş bildiren siyasi analist Munif el-Harbi, Riyad’ın tarihsel tutumunun son açıklamada da görüldüğüne dikkat çekerek, şunları ekledi;

Suudi Arabistan, barışa ulaşmanın yolunun öncelikle Gazze’ye yönelik saldırıların durdurulmasından geçtiğini vurgulamak istedi.

Bu adım, geçtiğimiz aylarda Riyad’da düzenlenen Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesi ve bu zirvede Bakanlar Komitesi oluşturulmasından bu yana Suudilerin yürüttüğü çabaların bir uzantısı.

Söz konusu zirvede, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını öngören önemli yol haritası geliştirilmişti.

H6IK[
Arap Birliği-İslam İşbirliği ortak zirvesinde oluşturulan Bakanlar Komitesi üyeleri Çin Başkan Yardımcısı ile görüşmeleri öncesinde (SPA)

Özerk bir bölge değil, gerçek bir devlet

Şarku’l Avsat’a konuşan gazeteci ve siyasi yazar İbrahim Reyhan, Harbi ile aynı fikirde olduğunu ifade ederek konuya ilişkin şunları söyledi;

Suudi Arabistan’ın tutumunun, özerk bir bölge değil, gerçek bir devletin tüm özelliklerine sahip bağımsız bir devlet inşa etme yönündeki meşru haklarını elde etmek için Filistin halkının yanında durma yönündeki tarihsel kararlılığından kaynaklandığı unutulmamalıdır.

Riyad’ın bu tutumunun, ABD’nin İsrail’e Filistinlilere taviz vermesi yönünde baskı yapma konusunda tutumunun değişmesine yardımcı olacağını söyleyerek, açıklamasını şöyle sürdürdü;

Bunlardan ilki, Gazze’ye yönelik saldırının durdurulması. Ardından Filistinlilerin 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma hakkının tanınmasıdır. İsrail’in pozisyonunu etkileyen ve baskı yapan ana taraf olan ‘Paris Toplantısı’nın’ taraflarından biri olarak ABD’nin varlığı göz önüne alındığında, bu sonuçta Riyad için bir güçtür. Washington, Riyad’la varmak istediği stratejik anlaşmaya son derece önem veriyor. Bu, Suudi Arabistan’a hem ABD, hem de İsrail’in Filistinlilerin haklarını tanıması için önemli bir güç kartı veriyor.

Filistin devletinin tanınması

Suudi Arabistan, uluslararası topluma, özellikle de henüz Filistin devletini tanımayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerine bir kez daha çağrıda bulunarak, Filistin halkının meşru haklarına ulaşabilmesi ve herkes için kapsamlı ve adil bir barışa ulaşabilmesi için, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin hızla tanınmasının önemini vurguladı.

Siyasi analist Harbi, Suudi Arabistan’ın BMGK daimi üyelerine Filistin devletinin tanınmasını hızlandırma çağrısını destekleyerek şu ifadeleri kullandı;

Çünkü bu artık önemli bir aşama. Zira Suudi Arabistan’ın İngiltere ile yürüttüğü çabalar, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’un, Gazze’ye yönelik saldırı durduktan sonra ülkesinin Filistin devletini tanıyacağını açıklamasına yol açtı.

Fransa gibi aktif taraflardan da tepki geldiğini ekleyen Harbi, değerlendirmesine şöyle devam etti;

ABD ayrıca bir Filistin devletini tanımayı ciddi olarak düşünmeye başladı. Ayrıca Çin ve Rusya da Filistin devletini tanımaya tamamen hazır. Dolayısıyla bu, Filistin devletinin sadece gözlemci üye değil, BM’nin tam üye olmasına yardımcı olacaktır.

YHTN4N
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, 29 Kasım’da BMGK’nın Gazze konulu oturumunda konuşuyor (AFP)

Seçim yılı ve normalleşme

Harbi ve Reyhan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın yanıtladığı, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin açıklamasının arkasında seçim konusunun olduğu konusunda hemfikir.

Harbi, “ABD’de seçim yılında olduğumuzu unutmuyoruz ve Biden yönetimi bu yolu bir seçim kartı olarak kullanmak istiyor. İsrail tarafı da, bu aşamada sağlanacak bir barışın yaklaştığını söylemek istiyor” dedi.

Suudi Arabistan ile İsrail arasında olası diplomatik ilişkilerin kurulmasına ilişkin ABD ve İsrail ile diğer ülkeler tarafından son dönemde verilen sinyallerde dikkat çekici bir artış yaşandığı konusunda sorulan bir soruya ise Harbi şu yanıtı verdi;

Suudi Arabistan’ın açıklaması, şu aşamada ABD ve İsrail tarafından sızan bilgilerdeki yanılgılar ve yanlışlıklara son vermek için yapıldı.

Reyhan ise, ABD yönetiminin, Suudi Arabistan ile bir an önce anlaşmaya varmak istediğini vurgulayarak şunları söyledi;

Bu, birkaç ay içinde başkanlık seçimlerinin eşiğinde olduğu göz önüne alındığında, Suudi Arabistan’a Filistin halkının haklarını elde etme yönündeki müzakerelerde güç ve ivme kazandırıyor.

Reyhan konuya dair görüşlerini şu ifadelerle sürdürdü;

ABD yönetimi, seçimlerden önce normalleşmeyi sağlamaya çalışıyor, çünkü bu iki düzeyde büyük önem taşıyor. Bunlardan ilki, Başkan Biden yönetimi dış politika düzeyinde önemli başarılar kaydedemedi. İkincisi ise, Başkan Biden’ın Demokrat yönetiminin, Yahudi kökenli ABD’li seçmenleri ve İsrail yanlısı baskı gruplarını kazanmaya çalışması. Söz konusu normalleşme, Riyad’ın Arap ve İslami statüsü göz önüne alındığında, Arap-İsrail ve hatta İslam-İsrail barışına giden yolda stratejik bir başarıdır.

Filistin: Değişmez tarihsel tutumlar

Filistin Devlet Başkanlığı, Filistinlilerin meşru ve devredilemez haklarını destekleyen Suudi Arabistan’ın güçlü ve net tutumuna karşı büyük şükran ve takdirlerini ifade etti.

Devlet Başkanlığı, bölge ve dünyanın içinden geçtiği bu tehlikeli koşullarda, uluslararası meşruiyet ve Arap Barış Girişimi kararlarıyla tutarlı olan, Suudi Arabistan’ın bu sağlam desteğine olan güveni de vurguladı.

Dünya İslam Birliği (Rabıta) da, Suudi Arabistan’ın Arap-İsrail barışı yolunda, Filistin meselesine ve Filistin halkının meşru haklarını elde etmesi gerekliliğine yönelik kararlı tutumunu destekledi.

Rabıta akademileri, organları ve küresel konseyleri adına konuşan Genel Sekreter Şeyh Muhammed el-İsa şunları söyledi;

Rabıta, Suudi Arabistan’ın, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti tanınmadığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarının durdurulmadığı ve İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmediği sürece İsrail ile diplomatik ilişkilerin kurulmayacağı konusunda ABD yönetimine ilettiği tutumunu destekliyor.

Şeyh İsa’nın açıklamasına göre Rabıta ayrıca, Suudi Arabistan’ın, uluslararası toplum ve BMGK daimi üyelerine yaptığı, Filistin halkının meşru haklarına kavuşabilmesi ve böylece bölge ve tüm dünyada kapsamlı ve adil bir güvenlik sağlanabilmesi için 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin hızla tanınması yönündeki çağrısına övgüde bulundu.



Suudi Arabistan ile Fas arasında çok alanlı iş birliği anlaşması

Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşma sırasında (SPA)
Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşma sırasında (SPA)
TT

Suudi Arabistan ile Fas arasında çok alanlı iş birliği anlaşması

Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşma sırasında (SPA)
Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşma sırasında (SPA)

Suudi Arabistan İçişleri Bakanı Prens Abdulaziz bin Suud ve Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi'nin dün (Çarşamba) Riyad'da iki bakanlık arasındaki iş birliği yollarını geliştirme ve ortak ilgi alanlarına giren bir dizi konuyu ele alma amacıyla gerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından Suudi Arabistan ve Fas, Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı ile Fas Adalet Bakanlığı arasında bir dizi alanda iş birliği anlaşması imzaladı.

Şarku’l Avsat’ın Fas resmi haber ajansı MAP’tan aktardığına göre, Fas Adalet Bakanı imza töreninin ardından yaptığı açıklamada, “Bu anlaşmalar iki ülke arasındaki hukuki ve adli iş birliği programını tamamlamakta olup Fas ve Suudi Arabistan arasındaki tarihi ortaklığın büyük bir takdiridir. Söz konusu anlaşmalar ayrıca, adaletin pekiştirilmesine ve sınır ötesi suçlarda cezasızlıkla mücadeleye katkıda bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

scdf
Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet törenine katıldı. (SPA)

Vehbi, anlaşmaların ‘iki ülkenin güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarını destekleyeceğini ve aralarındaki adli ve hukuki iş birliği olanaklarını arttıracağını’ söyledi.

Mezuniyet töreni

Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi Yüksek Konseyi'ne başkanlık eden Prens Abdulaziz bin Suud dün yaptığı açıklamada, bölgenin karşı karşıya olduğu güvenlik sorunlarının, Arap ülkelerine refah ve huzur getirmek, umut ve özlemlerini gerçekleştirmek amacıyla güvenliği sağlamaya yönelik ortak çabaların sürdürülmesini engellemeyeceğini vurguladı.

Suudi Arabistan İçişleri Bakanı, dün üniversitenin Riyad'daki kampüsünde düzenlenen yedi Arap ülkesinden 259 kız ve erkek öğrencinin 42. dönem mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, insana yapılan yatırımın geleceğe yapılan en büyük yatırım olduğunu söyledi. Prens Abdulaziz bin Suud, “Çabaları ve vizyonuyla Arap ülkelerinin takdirini kazanan bu üniversitenin kurucusu Prens Naif bin Abdulaziz'in vefatına kadar bu üniversite için istediği de buydu” dedi.

sdcf
Prens Abdulaziz bin Suud, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin 42. dönem mezunlarıyla hatıra fotoğrafı çekildi. (SPA)

Arap İçişleri Bakanları Konseyi'nin kuruluşundan bu yana güvenlik alanında Arap iş birliğini teşvik etmek için büyük çaba sarf ettiğini belirten Suudi Bakan, Konsey'in iki organı olan Genel Sekreterlik ve Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'ni, Konsey tarafından onaylanan plan ve stratejilerin başarısı ve kırk yılı aşkın bir süredir uygulanması temelinde başarılı Arap örgütleri için bir model olarak gördüğünü ifade etti. Arap güvenlik kurumları arasındaki koordinasyonu güçlendirmenin yanı sıra Konsey, Arap halkının güvenliğini korumak ve Arap bölgesinde suç oranını azaltmak amacıyla güvenlik işleriyle ilgilenen uluslararası örgütlerle ilişkilerini pekiştirmek için büyük çaba sarf ediyor.

Prens Abdulaziz bin Suud, Suudi Arabistan'ın Arap İçişleri Bakanları Konseyi'nin çalışmalarına gösterdiği yoğun ilginin Konsey'in hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunduğuna işaret etti. Ayrıca, Suudi Arabistan'ın, ortak Arap eyleminin önemine olan inancı ve Arap dayanışmasını güçlendirme ve Arap bölgesinde güvenlik ve barışı sağlama konusundaki kararlı yaklaşımının bir uzantısı olarak, Genel Sekreterliğin çalışmalarına verdiği desteğe ve bilimsel organı olan Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi’ne ev sahipliği yapmasına ve her türlü kolaylığı sağlamasına dikkat çekti.

dfrg
Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi, Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde yaptığı konuşma sırasında (SPA)

Fas Adalet Bakanı Abdullatif Vehbi ise Naif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesi'nin merkezi olarak Suudi Arabistan'ın bu üniversitenin gelişiminde çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Vehbi, “Suudi Arabistan, üniversitenin kendisine verilen görevleri kaliteli ve mükemmel bir şekilde yerine getirmesi için sağladığı mali ve lojistik destekle, üniversitenin bugün gördüğümüz haline gelmesinde, birçok yüksekokul ve bilim merkezini kucaklamasında önemli bir rol oynamıştır” şeklinde konuştu.

Vehbi, 42. mezuniyet töreninin, kolluk kuvvetlerinin yeteneklerinin geliştirilmesine ve hızlı gelişim ve zorluklar doğrultusunda çoklu güvenlik alanlarında uzmanlaşmış liderler ve uzmanlar yetiştirilmesine katkıda bulunan bu üniversitenin personeli tarafından yürütülen ciddi ve büyük çalışmaların bir örneği olduğuna dikkat çekti.

Üniversite Rektörü Dr. Abdulmecid el-Bunyan ise üniversitenin 1978'deki kuruluşundan bu yana uzun bir yürüyüşe dayandığını belirttiği yeni stratejik planını hayata geçirmek üzere hazırlıkların sürdüğünü ifade etti. El-Bunyan, geçtiğimiz yıllarda üniversitenin Arap İçişleri Bakanları Konseyi tarafından onaylanan Arap güvenlik stratejileri ve planlarının çıktılarını uyguladığını, birçok Arap lider ve kadro yetiştirdiğini, geniş bir çalışma yelpazesi sunduğunu ve küresel güvenlik eğitimi veren sınırlı sayıdaki elit kurum arasından kendi alanındaki en önemli uluslararası gruplara seçilerek çabalarını doruğa ulaştırdığını belirtti.

Üniversite bu yıl, Suudi Arabistan'daki Eğitim ve Öğretim Değerlendirme Komisyonu'ndan tam kurumsal akreditasyon aldı.