Suudi Arabistan’ın son açıklaması, ‘İsrail ile normalleşmenin’ seçim amaçlı kullanılmasını önledi

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı’nın son Riyad ziyaretinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesinin ardından yapıldı (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı’nın son Riyad ziyaretinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesinin ardından yapıldı (SPA)
TT

Suudi Arabistan’ın son açıklaması, ‘İsrail ile normalleşmenin’ seçim amaçlı kullanılmasını önledi

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı’nın son Riyad ziyaretinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesinin ardından yapıldı (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı’nın son Riyad ziyaretinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşmesinin ardından yapıldı (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın, bölgeye barışın getirilmesinin temel şartı olarak, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olacak bir Filistin devleti kurulmasının önemine ilişkin Çarşamba günü yaptığı açıklama, Riyad’ın tutarlı ve sabit tarihi konumuna ilişkin her türlü iddianın önünü tıkadı.

Açıklamada, masadaki tek siyasi girişim olan ve normalleşme karşılığında 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin tanınmasını içeren Arap Barış Girişimi’nin altı çizildi.

Bakanlığın söz konusu açıklamasında şu ifadelere yer verildi;

Suudi Arabistan, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti tanınmadığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarının durdurulmadığı ve İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmediği sürece İsrail’le hiçbir diplomatik ilişkinin kurulmayacağına dair sabit tutumunu ABD yönetimine iletti.

Gazze’de 7 Ekim’deki kanlı olayların patlak vermesinden tam 4 ay sonra, tüm görüşmelerde İsrail’in Gazze Şeridi ve Filistin topraklarına karşı yürüttüğü savaşla ilgili birçok konu ele alındı.

İsrail askeri operasyonunun geleceği, savaşın sona ermesinden sonra Gazze’deki hükümetin akıbeti, İsrailli rehineler ve Filistinli tutuklulara odaklanıldı.

Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki barış konusunu da içeren Suudi Arabistan-ABD müzakereleri, olayların ilk gününden itibaren bu konuları içerdi.

İddiaların kesilmesi

Pek çok web sitesi ve sosyal medya hesabında, söz konusu görüşmelere ilişkin çoğu resmi ABD veya İsrail kaynaklarından gelen sızıntılara yer verildi.

Bunlardan en sonuncusu, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby tarafından ifade edildi.

Kirby yaptığı açıklamada, Riyad ve Tel Aviv’in normalleşme görüşmelerine devam etmek istediğine dair ‘olumlu geri bildirimler’ aldıklarını savunmuştu.

dfvebtn45
Medyada yer alan sızıntılar, Suudi Arabistan’ın acil ateşkes sağlama çabalarıyla aynı zamana denk geldi (SPA)

Gazze’ye yönelik saldırılar devam ederken, ABD ve İsrail medyasında, Suudi Arabistan’ın ‘İsrail ile ilişkileri normalleştirme fikrine açık olduğu’ konusunda kamuoyunu yanıltmaya çalışan sızıntılar son zamanlarda arttı.

Benzer olaylar karşısında sakin ve kararlı olmaya alışkın olan Riyad açısından bu pek de şaşırtıcı bir gelişme olmasa da, medyada yer alan sızıntıların Suudi Arabistan’ın acil ateşkes sağlama çabalarıyla aynı zamana denk gelmesi dikkatlerden kaçmadı.

Hem ABD’deki başkanlık seçimi, hem de İsrail’deki savaşla bağlantılı iç durumlar göz önüne alındığında, bu sızıntıların Suudi Arabistan’ın çabalarını etkileme amacı taşıdığı düşünüldü.

Suudi Arabistan’ın özellikle Filistin meselesindeki çabalarından bahsettiği bu açıklamayla Washington ve Tel Aviv’in öne sürdüğü tüm iddialar yalanlandı.

Veliaht Prens teyit etti

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdulaziz, ABD merkezli Fox News kanalına Eylül ayında verdiği televizyon röportajında​, Filistin meselesinin, İsrail ile normalleşme açısından önemli olduğunu bir kez daha vurguladı.

Veliaht Prens, Suudi Arabistan’ın ‘Filistinlilerin daha iyi bir hayata kavuşmasıyla’ ilgilendiğini ve Filistinlilerin acılarını hafifletmek için ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle müzakerelere devam ettiğini de sözlerine ekledi.

Son olaylar, Suudi Arabistan’ın 20’den fazla resmi açıklamayla ‘İsrail’in sürekli provokasyonları’ sonucunda ‘durumun patlayacağı’ yönündeki uyarılarını öne çıkardı.

7 Ekim olaylarından 24 saat önce bile, Şarku’l Avsat’ta yer alan Riyad’ın açıklamasında, siviller için gerekli korumanın sağlanmasını talep edilirken, uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) işgalin sona erdirilmesi yönünde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme çağrısında bulunuldu.

Veliaht Prens’in 7 Ekim’den bu yana gerçekleştirdiği tüm üst düzey temaslar ve Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan’ın dünya çapındaki mevkidaşlarıyla 100’den fazla görüşmesiyle oynadığı aktif role ek olarak, tarihte ilk kez düzenlenen Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı ortak zirvesinde alınan kararlar ve Riyad’ın ev sahipliği yaptığı toplantılar bu tutumu pekiştirdi.

Karar almada egemenlik

Siyasi gözlemcilere göre, Suudi hükümetinin 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasının gerektiğine vurgu yapması, Suudi Arabistan’ın kararının egemenliğini teyit etmek ve hiçbir ülkeye bağlı olmamak anlamına geldiği çok açık.

Bu, Suudi Arabistan’ın tarihi açıklamasında yer alan en önemli doğrudan mesajlardan biriydi.

cdewvrbt
Açıklamada Suudi Arabistan’ın kararının egemenliği teyit edildi (AFP)

Şarku’l Avsat’a konuşan siyasi analist Nidal es-Saba, “Suudi Arabistan’ın şu anda oynadığı siyasi rol, bölgeyi tedirgin eden büyük krizlerin olduğu bir dönemde, ülkenin önemini açıkça gösteriyor” dedi.

Saba konuya ilişkin görüşlerine şu ifadelerle devam etti;

Riyad’ın Gazze’deki güncel olaylardaki rolü, özellikle krizin ilk gününden itibaren Batı’nın İsrail’e benzersiz desteği ve Arap ülkelerinin Filistinlilerle dayanışmasında görülen uluslararası kutuplaşma ışığında, şu ana kadar diğer büyük ülkelerle uluslararası dengenin kurulmasına katkıda bulundu. Suudi Arabistan’ın çabaları, Gazze Şeridi’nde bir insani felaketin önlenmesini amaçlıyor. Özellikle Suudi Arabistan’ın prensipte Filistin meselesine ilişkin tutumuna bağlı kalan ve bunu masada bir kart olarak kullanmayan neredeyse tek ülke olması nedeniyle, Riyad’ın bunu başaracağına inanılabilir.

Durumu etkileyen faktörler

Dışişleri Bakanlığı’nın, öncelikle Filistin sorununun çözülmesi ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmasının gerekliliğine ilişkin açıklamasında ifade edilen Suudi tutumu, zaman ve koşullar açısından mükemmel bir tarihsel duruş olarak kabul ediliyor.

Şarku’l Avsat’a görüş bildiren Suudi Arabistan-ABD ilişkileri uzmanı Ahmed El İbrahim, bu durumu etkileyen birçok faktör olduğuna dikkat çekti.

swevrbt
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu katıldığı çok sayıdaki toplantılardan birinde (AFP)

İbrahim, Suudi Arabistan’ın Filistin davasını ve halkını desteklemede kilit bir aktör olduğunun altını çizerek, “Tarihsel olarak Suudi Arabistan, İsrail’in Filistin topraklarına yönelik güvenlik ve askeri anlamda eylemlerini reddetti” dedi.

Riyad’ın Arap Barış Girişimi aracılığıyla yürüttüğü barış projesine ek dikkat çeken İbrahim, “Bundan sonra bölgede barışa yönelik gerçek bir proje ortaya çıkmadı” diye ekledi.

Çağrıdan hızlandırma talebine

Olayların başından itibaren Riyad, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerine görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri yönünde çağrı yaptı.

Suudi Arabistan’ın son açıklamasında da, uluslararası topluma, özellikle de henüz Filistin devletini tanımayan BMGK daimi üyelerine bir kez daha çağrıda bulunarak, Filistin halkının meşru haklarına ulaşabilmesi ve herkes için kapsamlı ve adil bir barışa ulaşabilmesi için, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin ‘hızla tanınmasının’ önemi vurgulandı.

Bu da, Suudi Arabistan’ın son 70 yılda aldığı cesur tarihi kararların büyüklüğünü gösteriyor.

Aynı zamanda ülkenin Arap hakları konusunda sağlam ve kararlı duruşunu, 1948’de İsrail’e karşı savaş çabalarına verdiği desteği, ordusunun 1948 Arap-İsrail Savaşı’na katılmasını, üçlü saldırıyı püskürtmesini ve petrolü kesmesi gibi önemli ve tarihi kararlarını hatırlatıyor.



Koalisyon: Sayun'da gerçekleşen hain saldırıda bir Suudi subayı ile bir astsubay hayatını kaybetti

Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki (Şarku'l Avsat)
Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki (Şarku'l Avsat)
TT

Koalisyon: Sayun'da gerçekleşen hain saldırıda bir Suudi subayı ile bir astsubay hayatını kaybetti

Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki (Şarku'l Avsat)
Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki (Şarku'l Avsat)

Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu cuma günü Hadramut vilayetine bağlı Sayun'daki koalisyon güçleri kampında ‘hain ve korkakça bir saldırı sonucunda bir subay ile bir astsubayın şehit olduğunu ve bir subayın da yaralandığını’ duyurdu.

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani'nin yaptığı açıklamaya göre koalisyon, saldırının Yemen Savunma Bakanlığı'nın bir mensubu tarafından gerçekleştirildiğini ve Yemen hükümetinin failin peşine düşeceğini, bu iğrenç suçun koşullarını ve arkasında kim varsa ortaya çıkaracağını ve adil ve caydırıcı cezaları almaları için ilgili kişilerden hesap soracağını taahhüt ettiğini söyledi.

rgt
Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi (SABA)

Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu Sözcüsü Tuğgeneral Turki el-Maliki yaptığı açıklamada, saldırının meşru güçleri eğitmek ve Sayun şehrinde terörizm ve kaçakçılıkla mücadele etmek ve Yemen içinde insani ve kalkınma çalışmalarını desteklemek üzere Birinci Askeri Bölge güçlerini destekleyen koalisyon güçlerinin kampında spor antrenmanı yaptıkları sırada meydana geldiğini söyledi.

Açıklamaya göre el-Maliki, saldırının failinin ‘koalisyon güçlerinin Yemen'in meşruiyetini desteklemek ve kardeş Yemen halkının acılarını hafifletmek için insani çalışmaları desteklemek amacıyla oynadığı olumlu ve önemli rolü takdir eden Yemen Savunma Bakanlığı'nın onurlu üyelerini temsil etmediğini’ vurguladı.

Sözcü, iki şehidin naaşlarının ve yaralının Yemen'den tahliye edildikten sonra Suudi Arabistan'a ulaştığını bildirdi.

Sözcü, ortak güçlerin Yemen Savunma Bakanlığı ile koordineli bir şekilde çalışarak olayın sebep ve saiklerini ortaya çıkarmak, faili yakalamak ve adalete teslim etmek üzere soruşturma prosedürlerini takip edeceğini belirtti.

Yemen Başkanlık Konseyi: Korkakça bir terör eylemi

Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, dün (Cumartesi) akşam Yemen'in doğusundaki Hadramut vilayetinin Sayun kentinde iki Suudi subayın öldürülmesini ‘terör eylemi’ olarak nitelendirdi.

Ofisinden yapılan açıklamaya göre el-Alimi, ‘Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’na katılan Suudi güçlerinden bir subay ve bir astsubayın, Sayun kentinde koalisyon güçlerinden bir subayın da yaralanmasıyla sonuçlanan hain terör saldırısında şehit edilmesinin’ yasını tuttu.

El-Alimi açıklamasında operasyonun failinin tutuklanması ve koalisyon güçleri liderliğiyle iş birliği içinde olayla ilgili soruşturma başlatılması talimatını verdi.

Açıklamada “Cuma akşamı Birinci Askeri Bölge'ye mensup bir asker tarafından gerçekleştirilen canice saldırı, Yemen'de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'ndaki kardeşlerimizin büyük rolünü ve Yemen halkının yanında gösterdikleri fedakârlıkları takdir eden Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin onurlu mensuplarını temsil etmeyen korkakça bir terör eylemidir” denildi.

Açıklamada el-Alimi'nin devlet kurumlarını restore etme, insanların acılarını hafifletme ve İran destekli Husi milislerinin darbesini devirme arzuları dile getirildi.

Yemen'den kınama

Yemen Enformasyon Bakanı X platformundaki kişisel hesabından yaptığı paylaşımda, ülkesinin ‘terör eylemini’ en güçlü ifadelerle kınadığını ifade ederek taziyelerini iletti ve koalisyonun sergilediği asalet ve fedakârlık görüntülerini hatırlattı.

El-İryani, “Terörizm, karanlık ve geri kalmışlık güçleri tarafından desteklenen bu suç eylemi, Yemen halkını temsil etmemekte ve onların Suudi Arabistan'daki kardeşlerine yönelik dostluk ve minnet duygularını yansıtmamaktadır” dedi.

Yemen devletinin ‘sadece vatan düşmanlarına ve Suudi Arabistan'daki kardeşleri ve komşularıyla güvenlik, istikrar ve ilişkilerini baltalamak isteyenlere hizmet eden bu kötü niyetli bireysel eylem karşısında boş durmayacağını’ belirten el-İryani, failin izini sürmek, iğrenç suçun koşullarını ve arkasındaki herkesi ortaya çıkarmak ve adil ve caydırıcı cezalarını alabilmeleri için ilgili kişilerden hesap sormak için çalışacağını vurguladı.