Suudi Arabistan’ın üç aşamalı tarihi İlk Suudi Devleti’nin inşa ettiği zemine dayanıyor

Çeşitli kıyafetleriyle Suudi toplumunun üyeleri (Şarku'l-Avsat)
Çeşitli kıyafetleriyle Suudi toplumunun üyeleri (Şarku'l-Avsat)
TT

Suudi Arabistan’ın üç aşamalı tarihi İlk Suudi Devleti’nin inşa ettiği zemine dayanıyor

Çeşitli kıyafetleriyle Suudi toplumunun üyeleri (Şarku'l-Avsat)
Çeşitli kıyafetleriyle Suudi toplumunun üyeleri (Şarku'l-Avsat)

Suudi Arabistan’ın kuruluş ve birleşme süreci, inşa ve gelişim öyküleri, uzun süreli bir devlet tarihinde aydınlık sayfalar ve ilham verici hikayelerle dolu. Tarihin derinliklerinde kaybolan, belgeleri araştıran, durumlarını anlamaya çalışan ve tarihi bağlamı, zaman ve mekan koşullarını dikkate alarak okuyan kişi, siyasi eğilimlerin boyutlarını, toplumsal dönüşümleri, entelektüel yenilenmeleri ve kalkınma destanlarını kavrar. Bu, bir devletin tarihi ve bir milletin hikayesidir.

Rolü çalınmış bir millet, çöküşünden sonra yeniden ayağa kalkarak ihtişamını yeniden kazanmak için harekete geçti; bir devlet Arap Yarımadası'na itibarını geri kazandırdı ve Arap tarihinde kopan bağları yeniden kurdu. Nadir bir durumda hatta eşsiz bir şekilde güneşi doğdu ve battı ve tekrar doğdu. Bu iki kez yaşandı.

Günümüz tarihçileri, Suudi devleti için 'Birinci, İkinci ve Üçüncü' dönemler veya çağlar terimlerini kullandılar ve bunlar resmi adlar olmamalarına rağmen tarihî dönemler olarak anıldılar. Bu ayrımın ne zaman kullanılmaya başlandığı izlenmeye çalışıldığında nispeten yeni bir dönem olduğu (Kral Faysal döneminde) ve bunu ilk kullanan kişinin hukukçu ve tarihçi Dr. Munir el-Aclani (Münir el-Eclani) olduğu görülür. Bunun daha fazla inceleme ve araştırmayı gerektirdiği doğrudur, ancak 'Birinci Dönem' ve 'İkinci Dönem' terimleri daha önce Kral Abdulaziz döneminde Emin er-Rihani (Ameen Rihani) ve Fuad Hamza gibi tarihçiler tarafından kullanılmıştı.

Peki ya devletin zayıflığı ya da yokluğu yılları? Çünkü her ne kadar ben bunu rollerin birbirine bağlandığı yıllar olarak görsem de tarihsel açıdan bakıldığında bu mantıksal bölünmenin nedeni budur. Bundan önce, (birinci) devletin kurduğu, ikinci ve üçüncü devletlerin yararlandığı ve üzerine inşa ettiği tarihi varlığın boyutunun farkına varmak gerekiyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan'ın tüm evrelerini ve dönüşümlerini hatırlamanın, köklü mirasını ve büyük etkisini, kuruluş günü anısında derin köklerini daha fazla vurgulamanın önemi buradan gelmektedir. Ayrıca, bu zengin tarihten alınması gereken derslerin tamamını açığa çıkarmak için daha fazla ışık tutmak önemlidir.

Suudi devletinin ilk rolünün ilkeleri

Yazar ve siyasi araştırmacı Cibran Şamiye, ilk dönemdeki devletin yenileşme projesinin göz ardı edilemeyecek prensipleri içerdiğini düşünüyor. Bu prensipler arasında ‘bilime ve bilgiye dini ve dünyevi anlamda ilgi gösterme, adaletin sağlanması ve güvenliğin temini, gelenekleri kırma ve metinlerin anlaşılmasında akıl hakkının ilanı, kararların ve siyasi yönetimin anayasal ilkelerle sınırlanması, eğitim ve toplumsal reform, birlik veya federasyon için mücadele ve bölgesel sınırları aşma ve uluslararası ilişkilerin genişletilmesi’ gibi ilkeler bulunuyor.

Şamiye, ‘İlk Suudi Devleti’nden bahsederken konuşmasını şu noktalara değindi:

“İlk Suudi Devleti, Türk halkı ve diğer halklar düzeyinde güçlü bir Arap İslam devleti ve Arap dayanışması temelinde bir Arap İslam devleti ortaya çıktı. İkinci olarak, bu, son derece karmaşık küresel, Arap ve yerel koşullarda ortaya çıkmış ve baskı ve yıldırma kampanyalarına karşı direnmiştir. Üçüncü olarak, bu, geçmiş İslam yönetimi formlarına kıyasla yeni bir imaj sunmuş ve Arap Yarımadası'ndaki Suudi yönetimine daha gelişmiş bir model sunmuştur. Dördüncü olarak, bu, Arap Yarımadası'nda sonraki zihinsel ve toplumsal gelişmelere derin izler bırakmıştır, aynı zamanda yakın çevresinde (Arap Körfezi), çevrede (Arap dünyası) ve geniş kapsamda (İslam dünyası) derin etkiler bıraktı.”

Siyasi müşavir olarak Bağdat'ta bulunan Harvard Jones Bridges, (1798-1806) “Suudi devletinin benimsediği sistem, kelimenin tam anlamıyla özgürlükçü bir sistemdi. Adalet, güvenlik ve disiplin, çöl Araplarının hayatına getirdiği en önemli değişim unsurlarıydı” derken bunu destekler. Tarih profesörü Dr. Abdulkerim el-Garaybe de benzer bir yaklaşımı paylaşır ve “Suudiler, Arap Yarımadası'nı medeniyete taşımayı başardılar, tarihte hiçbir yönetim sistemi başaramadı; güvenlik, düzen ve birlik, bu toprakların daha önce tanımadığı kavramlar haline geldi” der.

Bu giriş, devletin dirençli kalma sebeplerini anlamak açısından önemlidir; zira devlet, sona erdirme ve başkentinin yıkılması, mirasının silinmesi ve insanlarının işkence görmesi gibi girişimlere rağmen devam ediyor. Büyük bir paradoks olarak, Suudi devletinin varlığının ve yokluğunun nadir bir tarihî durumu olduğunu görüyoruz. İmam Muhammed bin Suud'un Diriye Emirliği'ni ele geçirmesinden bu yana devletin yaşam süresi 297 yılı bulurken, zayıflık veya yokluk yıllarının toplamı en fazla 17 yıl olmuştu, yani devletin toplam ömrünün yüzde 6'sından azdı. Bu yıllar, yeryüzünde hükümetin yokluğu olsa da hükümetin geri dönüşünü ve devlet sembolizminin, hükümdarlarının meşruiyetine bakılmaksızın, geri gelme hazırlıklarını temsil etmiştir. Tarihçi Abdurrahman er-Ruveyşid şöyle diyor:

"Al Suud, yokluklarında Suudi bayrağını taşıyor ve ondan vazgeçmiyorlardı," diyor. Bununla ilgili, İngiliz Yüzbaşı I. R. Pierce hakkında anlattıklarının da aralarında bulunduğu birçok hikayeden bahsetti. 1901'de Kuveyt yakınlarındaki Al Suud bayrağını şöyle tarif ediyordu: "Al Suud bayrağı yeşil renkteydi ve üzerinde Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resûlullah (Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın elçisidir) yazıyordu."

Yıllar süren zayıflık

Devletin zayıf olduğu yıllarda (ve burada 'zayıflık' kelimesini vurgulamak istiyorum çünkü ben de meşruiyetin düşmediğini düşünüyorum), Suud Hanedanı'nın yokluğu zorunluydu ancak rolleri mevcuttu ve iktidarı yeniden tesis etme çabaları sona ermedi. Tarih profesörü Dr. Abdulfettah Ebu Aliya'nın "(Suudilerin) rolünün geçici kavramı, devletin zamansal kavramından daha geniş ve daha geneldir" sözleriyle kastettiği şey bu olabilir.

Devletin yokluğunun nedenleri anlaşılırsa sorulması gereken soru şudur: Devlet neden geri döndü?

Dr. Ebu Aliya şöyle yanıtlıyor: "İlk Suudi devleti politik ve kavramsal olarak çökmüş olabilir, ancak Necd bölgesindeki şartlar, ikinci Suudi devletinin temellerini oluşturdu. İlk devletin ideolojisi halkın zihninde hala canlı kalmıştı ve Necd toplumu hala Al Suud ailesine sadakat gösteriyordu." Dr. el-Garaybe de aynı fikirde, "Diriye onurlu intiharla zafer kazandı, ordularıyla değil. Fedakarlıkları boşa gitmedi... Al Suud’un vatanlarını savunmak için gösterdiği kahramanlıklar olmasaydı ve onların çağırdığı yüce fikir olmasaydı, Abdulaziz Al Suud yirminci yüzyılda krallığını kuramazdı” dedi.

Zayıf ve yokluğu zamanlarında, devlet sadece liderlerinin değil, insanların da bilincinde yoktu. Bu konuda güzel bir örnek, Suudi tarih profesörü Dr. Abdullatif el-Hamid'den duyduğum şudur: 'Bazı Necdli tüccarlar ve zenginleri, İmam Abdurrahman'ın Kuveyt'te olduğu dönemde zekatlarını ona teslim ediyorlardı, onu resmi hakim olarak kabul ediyorlardı.' Belki de bu, Fransız tarihçi Felix Manjan'ın, Diriye'nin yıkılmasından sonra şunları söylemesine yol açtı:"

"Suud ailesi dağılmış olabilir ve liderler arasında kaos hüküm sürüyor olabilir, ancak hala topraklarda verimli bir tohum bulunuyor ki, zaman ve olaylar onu yeniden filizlendirebilir." Manjan, meşru yöneticilerin dönüşünü öngörürken şöyle devam etti: "Eğer bugün Mehmet Ali'nin ordularının yaydığı korku, mağlup olanların boyun eğmesini sağlıyorsa, o prensin ölümünden sonra, yeni nesillerin doğal bir özelliği olan savaşçı tutkuyu geri kazanmak için uzun süre savunabilecekleri krallığı yeniden ele geçirmek için faydalanacaklarından şüphe yoktur."

Manjan'ın tahminleri boşa çıkmadı, çünkü İmam Türki bin Abdullah bin Muhammed bin Suud, büyük dedesi İmam Muhammed bin Suud'un kurduğu yönetimi kısa bir süre sonra geri kazandı, ardından Abdullah bin Abdurrahman bin Faysal bin Türki tarafından da geri alındı, böylece Manjan'ın işaret ettiği verimli tohum tekrar yeşerdi. Ancak, Abdulaziz Krallığı, emirlik ve sultanlık aşamasını aşarak farklı bir yönetim biçimi getirdi. Sadece atalarının mirasına ve tarihî bilgisine değil, aynı zamanda tarih okuyarak, geçmişin derslerini anlayarak ve atalarının deneyimlerinden faydalanarak, zamanının gerekliliklerine uygun olarak devletin yapılarını geliştirdi ve uygulamalarını modernleştirdi, ancak köklerini ve kimliğini korudu. En önemlisi, eşi benzeri olmayan bir hükümet ve siyaset okulu kurdu, nesiller boyunca kraliyet çocuklarına yönetim becerileri ve siyaset sanatı öğretildi, aynı zamanda köklü bir krallık olan Arabistan Yarımadası'nın değerlerini ve ihtiyaçlarını benimseyen ve bilen bir aile uzantısı oldular. Her biri, Abdulaziz'in felsefesini anlattı, ki bu felsefe, el-Mütevekkil el-Leysi'nin dizelerini düzelten aynı zamanda:

“Hesaplarımız bir gün ödüllendirilse de, hesaba dayanarak güvenmekten vazgeçmeyiz.

Atalarımızın yaptığı gibi yaparız ve onların yaptıklarının ötesine geçeriz.”

Sürgündeki yazar Emin er-Rihani, Abdulaziz'in öncülerinden farkını özetleyerek "Biz de seleflerimizin yaptığı gibi inşa ediyoruz Sayın Hocam, ama onların yaptıklarından daha fazlasını yapıyoruz" diyor.

“Gerçek şu ki, Sultan Abdulaziz Al Suud, ilk döneminde atalarının fetih rolünü geri kazandı ve bu krallığı adalet ve güvenlikle güçlendirdi, ki bu da din, Necd'de her ikisinin de kaynağıdır. Bu nedenle, 'Öncülerimizin yaptığı gibi inşa ediyoruz, ancak onların yaptıklarının ötesinde iş yapıyoruz' diyebilir, çünkü o Bedevi hazırlığında, yeni şehirlerin ve köylerin kurulmasında ve 'el-Hasa' bölgesine yabancı bir şirketin ayrıcalık verilmesinde, Necd'den gençlerin Mısır'a modern bilimleri öğrenmeye gönderilmesinde, Riyad'a arabaların ve bazı doktorların ve mühendislerin getirilmesinde ilerici adımlar attı. Bu, dedelerinden daha fazlasını yapmakta olduğunu kanıtlar ve alimler ve bilginlerin bu planı her zaman onaylamamasından aldırmaz. Çünkü iç ve dış politikasında dinle ilgisi olmayan politikaları nedeniyle onu eleştiremezler. Ve dini mezhebine aşırı bağlı olduğu söylense de esnekliği korur, zarar vermeyen konularda dikkate almaz, ülkesi için yararlı olanları hoş görür. Bazı alimler arada sırada, 'Atalarınızın zamanında, dünya tüm bu yeni sorunlardan arınmıştı,' diyebilir, Abdulaziz gülümser ve hedeflerine doğru devam eder. Düşmanlarının yaydığı söylentilere ve bazı yazarların bilmediği modern Necd hakkındaki yanlış izlenimlere pek aldırış etmez. Bu yüzden, onun ve ülkesiyle ilgili birçok konuda farklı görüşler dile getirilmiştir."

Rihani’nin bu ifadeleri 1924 yılında, yani tam 100 yıl önce kaleme almıştı ve söylediklerinin birçoğu bugünün gerçekliğine hala uygun. Kral Abdulaziz'in başarılarının vurgulanması gereken iki temel noktası vardır ki bunlar, çalışma ve vurgulamada hak ettikleri ölçüde ele alınmadı: Birincisi, devlet içinde iktidarın devredilmesi için anayasal bir yolun kurulmasını sağlaması. İkincisi, gerçekleştirdiği toplumsal değişimin, döneminin standartlarına göre oldukça büyük olduğu ve bu, birinci dönemde gerçekleşen toplumsal değişimlerle karşılaştırıldığında daha da belirgindir.

Gelişmiş normlar

Abdulaziz'in oğulları, onun mükemmeliyetçilik felsefesini izleyerek hareket ettiler. Bu nedenle, Suudi Arabistan'ın her kralı, görevini yerine getirdi ve emaneti tam ve önceki durumundan daha iyi bir şekilde teslim etti. Bu, birçok ülkede görmediğimiz bir paradoks. Dolayısıyla, Suudi Arabistan'ın köklü ancak katı olmayan, yenileyici ve devamlı bir ülke olduğunu unutmamalıyız. Tarih boyunca ve modern devletinin yüzyıllar boyunca geliştiği ve geliştiği ulusal gelenekler ve kraliyet adetleriyle birlikte, sağlam köklere sahip sistemlerle özdeşleşen ülkelerin aksine, Suudi Arabistan her şeyden yeni ve yararlı olanı benimseyerek ve öğrenerek gelişti. Büyük mirası ve zengin tarihi birikimi üzerinde dayanarak, şimdi yenilikçi ve yaratıcı bir vizyonla hareket ediyor ve kraliyet geleneğini güçlendiriyor veya çağın gereksinimlerine uygun olarak yeniden sunuyor.

Bunun bugün Kral Selman bin Abdulaziz'in önderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın gözetim ve takibinde yaşadığı büyük rönesanstan başka bir kanıtı yoktur.  Ayrıca, Suudi toplumunun şu anda geçtiği sosyal dönüşümler herhangi bir önceki dönüşümü aşıyor. Üç asırdır birbiriyle bağlantılı olan bu kadim kraliyet eylemlerinin doğasının ve Suudilerin eşsiz başarılarından ve görkemli günlerinden biri olan Kuruluş Günü'nü kutladığı altı asırlık tarihin ötesine geçiyor.

Tarihin dönemlerine uyum sağlamak için yapıldığına inandığım eyalet tarihinin bölümlerini gözden geçirmeye gelince, bu, daha sonraki bazı tarihçilerin bunu üç ülkenin tarihi yapmasına yol açtı; oysa bu, birçok rol ve dönemden geçen ve yaşadığı her şeye rağmen üzerine kurulduğu ilkelerle tutarlı kalan tek bir ülkenin sürekli bir tarihidir.



Veliaht Prens El-Huber'de BAE Devlet Başkanı ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman Şeyh Muhammed bin Zayed ile El-Huber’deki Aziziye Sarayı'nda bir araya geldi
Prens Muhammed bin Salman Şeyh Muhammed bin Zayed ile El-Huber’deki Aziziye Sarayı'nda bir araya geldi
TT

Veliaht Prens El-Huber'de BAE Devlet Başkanı ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman Şeyh Muhammed bin Zayed ile El-Huber’deki Aziziye Sarayı'nda bir araya geldi
Prens Muhammed bin Salman Şeyh Muhammed bin Zayed ile El-Huber’deki Aziziye Sarayı'nda bir araya geldi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman bin Abdülaziz dün (Cuma) BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed ile bir araya geldi.

Veliaht Prens'in özel ofis müdürü Bader el-Asaker, X hesabında El-Huber’deki el-Aziziye Sarayı'nda yapılan görüşmenin fotoğrafını paylaştı.

Prens Muhammed bin Salman, dün erken saatlerde Doğu Bölgesi ziyareti kapsamında kendisini Dammam'daki Körfez Sarayı'nda karşılamaya gelen prensleri, akademisyenleri, bakanları ve bir grup vatandaşı kabul etti.


Bahreyn Zirvesi: İki devletli çözümün sağlanmasına yönelik uluslararası bir zirve

Arap Birliği ülkeleri liderlerinin Manama Zirvesi'ndeki hatıra fotoğrafı (BNA)
Arap Birliği ülkeleri liderlerinin Manama Zirvesi'ndeki hatıra fotoğrafı (BNA)
TT

Bahreyn Zirvesi: İki devletli çözümün sağlanmasına yönelik uluslararası bir zirve

Arap Birliği ülkeleri liderlerinin Manama Zirvesi'ndeki hatıra fotoğrafı (BNA)
Arap Birliği ülkeleri liderlerinin Manama Zirvesi'ndeki hatıra fotoğrafı (BNA)

Arap Birliği Konseyi'nin dün (perşembe) Manama'da düzenlenen zirve düzeyindeki 33. olağan oturumuna katılan Arap liderler, Filistin meselesinin çözümü için Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde uluslararası bir konferans düzenlenmesi yönünde ortak bir çağrı yaparak iki devletli çözüm yolunda ilerleme kaydetmeye çalıştılar.

Bahreyn Zirvesi’nin sonuç bildirisinde, Arap liderlerin ‘siyasi süreç ve müzakereler için bir zaman sınırı belirlenmesi’ ve bu konuda net tedbirler alınması gerektiğini vurguladıkları aktarıldı. Liderler ayrıca, çözümün ‘Arap topraklarındaki İsrail işgalinin sona ermesi ve adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmanın yolu olarak İsrail ile birlikte güvenlik ve barış içinde yaşamak üzere uluslararası meşruiyet kararlarına uygun bağımsız, egemen ve yaşayabilir bir Filistin devleti kurulmasıyla’ mümkün olduğunu ifade ettiler.

Zirve, ülkesi Arap Birliği Konseyi'nin bir önceki oturumuna başkanlık eden Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın bir Filistin devletinin kurulmasına ve uluslararası alanda tanınmasına verdiği desteği yinelediği ve uluslararası toplumu Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme çabalarını desteklemeye çağırdığı konuşmasıyla başladı. Suudi Arabistan’ın zirve delegasyonuna başkanlık eden Veliaht Prens konuşmasına İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz Al Suud'un zirve katılımcılarına selamlarını ve ‘başarı ve muvaffakiyet’ dileklerini ileterek başladı.

Katılımcılara hitap eden Muhammed bin Selman, “32. oturuma başkanlık ettiği süre boyunca Suudi Arabistan, Arap meselelerine ve ortak Arap eyleminin geliştirilmesine büyük önem verdi. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlığını görüşmek üzere olağanüstü ortak Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesine ev sahipliği yaptığı için başta Filistin meselesi olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda ortak tutum belirleme konusunda istekli oldu” ifadelerini kullandı. Muhammed bin Selman ayrıca, “Filistin'deki kardeşlerimize yönelik acımasız saldırganlığa karşı ortak eylemin sürdürülmesi gerektiğini” vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise “uluslararası meşruiyeti hiçe sayarak yedi aydan fazla bir süredir ABD'nin desteğiyle devam eden İsrail savaş suçları ve soykırımı sonucunda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 120 binden fazla Filistinlinin şehit olduğunu ve yaralandığını” söyledi.

Zirvede ayrıca liderler tarafından sonuç bildirisinde ifade edilen ve Arap su güvenliği konusunu ele alan çeşitli hususlara da değinildi. Katılımcılar bunun özellikle Mısır ve Sudan için Arap ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu yineledi. Katılımcılar, Mısır ve Sudan’ın Nil suları üzerindeki haklarını etkileyecek herhangi bir eylem ya da tedbiri reddetti. Katılımcılar ayrıca, Dicle ve Fırat nehirleri konusunda Suriye ve Irak ile dayanışma içinde olduklarını ve güvenliklerini ve su çıkarlarını korumak için gerekli gördükleri her türlü tedbiri alma konusunda hepsiyle dayanışma içinde olduklarını bir kez daha yinelediler.

Bahreyn Zirvesi'nin nihai bildiri taslağında ayrıca, devletlerin egemenliği dışında faaliyet gösteren ve Arap devletlerinin yüce çıkarlarıyla çelişen yabancı gündemleri takip eden veya uygulayan silahlı gruplara veya milislere verilen her türlü destek tamamen reddedilirken, egemenliklerini ve toprak bütünlüklerini savunan tüm Arap devletleriyle dayanışma içinde olunduğu vurgulandı.


Arap Birliği Genel Sekreteri: Filistin devletinin kurulması ‘an meselesi’

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyani, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile ortak bir konferansta (Reuters)
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyani, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile ortak bir konferansta (Reuters)
TT

Arap Birliği Genel Sekreteri: Filistin devletinin kurulması ‘an meselesi’

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyani, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile ortak bir konferansta (Reuters)
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyani, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile ortak bir konferansta (Reuters)

Bahreyn’in başkenti Manama'da dün (Perşembe) düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nin sonunda yayımlanan sonuç bildirisinde, iki devletli çözüm hayata geçirilene kadar Filistin topraklarında uluslararası Birleşmiş Milletler (BM) koruma ve barış gücü konuşlandırılması çağrısında bulunuldu.

Bildiride ayrıca BM Güvenlik Konseyi'nden, 4 Haziran 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulması için BM Anlaşması’nın 7. Bölümü kapsamında bir karar çıkarması talep edildi.

Bildiride, Filistin meselesinin iki devletli çözüm temelinde çözüme kavuşturulması amacıyla BM himayesinde uluslararası bir konferans düzenlenmesi için ortak bir çağrıda bulunuldu.

Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyani, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile düzenlediği ortak konferansta, Filistin meselesinin çözümü için çağrıda bulunulan uluslararası konferansın bir dizi oturumu olacağını, zira “durumu tek bir toplantıda ya da iki veya üç günde çözmenin mümkün olmadığını” söyledi.

Zeyani, “Bu tamamen Arapların barış istediğine dair bir çağrıdır” ifadesini kullandı.

Ebu Gayt ise Filistin devletinin kurulmasını ‘an meselesi’ (yakında) olarak nitelendirdi. İsrail'in ‘kendisini, destekçilerinin saldırganlığını ortaya çıkaran bir çıkmaza soktuğunu’ belirten Ebu Gayt, bunun ‘muazzam bir gelişme’ olduğunu ifade etti.

Bir gazetecinin Gazze Şeridi'ne Arap ya da uluslararası bir güç gönderilmesi önerilerine ilişkin sorusuna Ebu Gayt, “Neler olup bittiğini çok dikkatli bir şekilde takip ediyoruz. Ancak hiçbir taraf bizimle masada ne olduğu ve bu konuda yapılan varsayımlar hakkında konuşmuyor” cevabını verdi.

Ebu Gayt, “Bu önerileri kim yaparsa yapsın, Hamas'ın yok edileceğini ve Gazze Şeridi'ndeki otoriteyi yönetme kabiliyetinin elinden alınacağını düşünüyor. Bunun Gazze Şeridi’ni güvence altına almak için kendi askeri ve güvenlik kabiliyetlerine sahip yeni bir otorite yaratacağını ve bir geçiş aşaması olarak Arap veya uluslararası barış güçlerinin bölgeye gireceğini varsayıyor. Tüm bu konuşmalar (varsayımlar) ve askeri operasyonlar halen devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Gazze Şeridi'nin istikrara kavuşturulmasını ‘çok gerekli’ olarak nitelendiren Ebu Gayt, “savaş ve yıkımdan sonra, Gazze Şeridi'nde kaotik bir durumun hüküm sürmesi halinde, sadece İsrail saldırganlığına karşı değil, yağma ve talana karşı da bölge halkını güvence altına alacak bir otoritenin olması gerektiğini” belirtti.

‘Saldırganlığı’ durdurmak

Manama Zirvesi’nin nihai bildirisinde, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik ‘saldırganlığının’ derhal durdurulması ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinden çekilmesi gerektiği vurgulandı.

Bildiride “Gazze'ye yeterli insani yardımın girebilmesi ve başta Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) olmak üzere BM kuruluşlarının faaliyet gösterebilmesi için tüm geçiş kapıları açılmalıdır” denildi.

Sonuç bildirisinde Arap liderler ‘Filistin halkını Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere Gazze Şeridi ve Batı Şeria'daki topraklarından zorla çıkarmaya yönelik her türlü girişimi’ kategorik olarak reddetti.

Bildiride, ‘acil ve kalıcı bir ateşkes, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların sona erdirilmesi, sivillerin korunması ve esirlerin serbest bırakılması’ için acil tedbirler alınması çağrısında bulunuldu.

Bahreyn Zirvesi’nin nihai bildirisinde, ‘İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ateşkes çabalarını engellemesi, askeri tırmanışını sürdürmesi ve Refah'taki saldırganlığını genişletmesi’ şiddetle kınanarak, yardımların ulaştırılmasını sağlamak amacıyla İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından çekilmesi çağrısında bulunuldu.

Zirvenin sonunda Arap liderler tarafından yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'ne giden insani yardım konvoylarına İsrailli aşırılık yanlıları tarafından düzenlenen saldırılara ilişkin uluslararası bir soruşturma başlatılması talep edildi. Açıklamada ayrıca, ‘bağımsız ve tarafsız soruşturmalar yürütülmesi ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başlamasından bu yana Filistinlilere karşı işlenen suçların sorumlularının hesap vermesi’ çağrısında bulunuldu.

Bildiride “İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'ndeki insani yardım ve BM kuruluşlarını hedef alması ve çalışmalarını engellemesi” en sert ifadelerle kınandı.

Sonuç bildirisi, Arap dışişleri bakanlarını ‘derhal harekete geçmeye ve dünya dışişleri bakanlarıyla iletişim kurarak Filistin Devletini hızla tanımaya teşvik etmeye’ yönlendirdi.

Arap dışişleri bakanlarının eylemi, Filistin Devleti'nin BM'de bağımsız ve tam egemen bir devlet olarak tam üyeliğini elde etme çabalarını destekleyecek ve bu tanımayı elde etmek için BM Güvenlik Konseyi'nin tüm üyeleriyle birlikte Arap çabalarını yoğunlaştıracak. Bu çalışmalar Arap Birliği Genel Sekreterliği ile koordinasyon içinde yürütülecek.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi: Filistin devletinin kurulmasını ve uluslararası alanda tanınmasını destekliyoruz

TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi: Filistin devletinin kurulmasını ve uluslararası alanda tanınmasını destekliyoruz

Suudi Arabistan Veliaht Prensi: Filistin devletinin kurulmasını ve uluslararası alanda tanınmasını destekliyoruz

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, ülkesinin, Filistin devletinin kurulmasını ve uluslararası alanda tanınmasını desteklediğini yineleyerek, uluslararası toplumu Gazze Şeridi'ndeki ateşkes çabalarını desteklemeye çağırdı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Bahreyn'de düzenlenen Arap Birliği Konseyi'nin 33. olağan oturumunda yaptığı konuşmada, ülkesinin Arap meselelerine büyük önem verdiğini belirtti. Veliaht Prens, Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz bölgesinin güvenliğinin korunmasının önemini vurguladığını ve deniz seyrüseferinin güvenliğini etkileyen her türlü faaliyetin durdurulması çağrısında bulunduğunu ifade etti.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısını kınayan bir toplantıya ev sahipliği yaptığına işaret ederek, Riyad'ın Gazze Şeridi'ndeki insani durumun ele alınmasına yönelik çabaları desteklediğini vurguladı. Muhammed bin Selman ayrıca, uluslararası toplumu Gazze Şeridi'nde ateşkes çabalarını desteklemeye çağırdı.

Muhammed bin Selman konuşmasının sonunda Suudi Arabistan’ın anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi çağrısında bulunduğunu vurguladı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in talimatıyla, bugün (perşembe) Bahreyn’de düzenlenen Arap Birliği Konseyi'nin 33. olağan oturumunun zirve düzeyindeki toplantısına katılacak Suudi heyetine başkanlık etmek üzere Bahreyn’e geldi.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bahreyn'deki Arap Birliği Zirvesi'nde Suudi heyetine liderlik ediyor

Bahreyn'in başkenti Manama’ya gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamed Âl Halife tarafından karşılandı. (SPA)
Bahreyn'in başkenti Manama’ya gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamed Âl Halife tarafından karşılandı. (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bahreyn'deki Arap Birliği Zirvesi'nde Suudi heyetine liderlik ediyor

Bahreyn'in başkenti Manama’ya gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamed Âl Halife tarafından karşılandı. (SPA)
Bahreyn'in başkenti Manama’ya gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamed Âl Halife tarafından karşılandı. (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in talimatıyla, bugün (perşembe) Bahreyn’de düzenlenecek olan Arap Birliği Konseyi'nin 33. olağan oturumunun zirve düzeyindeki toplantısına katılacak Suudi heyetine başkanlık etmek üzere ülkeden ayrıldı.

Dggdg

Bahreyn'in başkenti Manama’ya gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Bahreyn Veliaht Prensi ve Başbakanı Selman bin Hamed Âl Halife'nin yanı sıra İsa bin Selman Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Emek Fonu Başkanı Şeyh İsa bin Selman bin Hamed Âl Halife, Şeyh Muhammed bin Selman bin Hamed Âl Halife, Dışişleri Bakanı Dr. Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani, Maliye ve Ulusal Ekonomi Bakanı Şeyh Selman bin Halife Âl Halife, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ve diğer üst düzey yetkililer tarafından karşılandı.

Ddff


Kuveyt, Suudi Arabistan'da ‘terör’ eylemleri planlayan bir gruba katılmakla suçlanan vatandaşını tutukladı

Kuveyt Savcılığı (Kuveyt Savcılığı)
Kuveyt Savcılığı (Kuveyt Savcılığı)
TT

Kuveyt, Suudi Arabistan'da ‘terör’ eylemleri planlayan bir gruba katılmakla suçlanan vatandaşını tutukladı

Kuveyt Savcılığı (Kuveyt Savcılığı)
Kuveyt Savcılığı (Kuveyt Savcılığı)

Kuveyt Savcılığı bugün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'da ‘terör’ eylemleri planlayan yasaklı bir gruba katılmakla suçlanan bir vatandaşın tutuklandığını duyurdu.

Savcılık yaptığı açıklamada vatandaşın ‘yasaklı bir gruba katılmak ve bu grubu savunmak, internette bu grupla ilgili bilgiler yayınlamak ve bir sosyal paylaşım sitesinde bu grubun fikirlerini destekleyen bilgi ve kayıtlar yayınlayarak ülkenin ulusal çıkarlarına zarar veren faaliyetlerde bulunmak’ suçlamalarıyla tutuklanmasına karar verdiğini belirtti.

Şarku'l Avsat'ın Kuveyt resmi haber ajansı KUNA'dan aktardığı habere göre açıklamanın devamında, sanığın ‘Suudi Arabistan'da askeri gücü ve Şii toplumunu hedef alan terör eylemleri planlayan grubun takipçileriyle buluştuğu’ da belirtildi.

Savcılık, zanlıyı sorguladığını ve kendisine yöneltilen suçlamalarla yüzleştirdiğini belirterek, soruşturma prosedürlerinin tamamlandığını kaydetti.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bahreyn'deki Arap Birliği Zirvesi'nde Suudi heyetine liderlik ediyor

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bahreyn'deki Arap Birliği Zirvesi'nde Suudi heyetine liderlik ediyor

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in talimatıyla, bugün (perşembe) Bahreyn’de düzenlenecek olan Arap Birliği Konseyi'nin 33. olağan oturumunun zirve düzeyindeki toplantısına katılacak Suudi heyetine başkanlık etmek üzere ülkeden ayrıldı.


Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, hacıların yolculuğunu kolaylaştırmak için 16 dilde 15 farkındalık kılavuzu sunuyor

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, hacıların yolculuğunu kolaylaştırmak için 16 dilde 15 farkındalık kılavuzu sunuyor
TT

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, hacıların yolculuğunu kolaylaştırmak için 16 dilde 15 farkındalık kılavuzu sunuyor

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, hacıların yolculuğunu kolaylaştırmak için 16 dilde 15 farkındalık kılavuzu sunuyor

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, içinde bulunduğumuz 1445 Hicri yılı Hac sezonu için bakanlığın iletişim ve bilinçlendirme çalışmalarının bir parçası olarak, dünyanın tüm ülkelerinden gelen hacı adaylarının Hac ibadetini kolay ve basit bir şekilde yerine getirmelerini hedefleyen bir farkındalık girişiminde, Hac ibadetinin tüm aşamalarını içeren ve hacı adaylarını ilgilendiren konularda 15 ayrıntılı kılavuz hazırladı.

Bakanlık sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, farkındalık kılavuzlarının aşağıdaki link üzerinden bakanlığın internet sitesini ziyaret ederek edinilebileceğini belirtti:  https://guide.haj.gov.sa/

Bakanlık, kılavuzların hacıların sorularını, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Urduca dahil olmak üzere hacılar arasında en yaygın olarak kullanılan 16 uluslararası dil aracılığıyla yanıtladığını belirtti. Söz konusu diller şunlar: Arapça, İngilizce, Fransızca, Urduca, Bengalce, Endonezce, Hausaca, Amharca, Farsça, İspanyolca, Türkçe, Rusça, Sinhalce, Özbekçe, Rusça, Malayca.

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre bu farkındalık kılavuzları, basitleştirilmiş dilde tüm şeriat, sağlık, prosedür ve organizasyonel bilgi ve direktifleri, ayrıntılı resim ve çizimleri, bir dizi eğitici video klibi ve bunları sesli olarak dinleme imkanını içeriyor.


Dini liderler ve önde gelen isimlerin katılımıyla ‘Diyalogla Değişebiliriz’ forumu başladı

Birinci Dünya Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Forumu, çok sayıda dini lider ve önde gelen siyasi şahsiyetin katılımıyla başladı. (Şarku’l Avsat)
Birinci Dünya Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Forumu, çok sayıda dini lider ve önde gelen siyasi şahsiyetin katılımıyla başladı. (Şarku’l Avsat)
TT

Dini liderler ve önde gelen isimlerin katılımıyla ‘Diyalogla Değişebiliriz’ forumu başladı

Birinci Dünya Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Forumu, çok sayıda dini lider ve önde gelen siyasi şahsiyetin katılımıyla başladı. (Şarku’l Avsat)
Birinci Dünya Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Forumu, çok sayıda dini lider ve önde gelen siyasi şahsiyetin katılımıyla başladı. (Şarku’l Avsat)

Kral Abdullah bin Abdulaziz Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Merkezi (KAICIID) tarafından düzenlenen ‘Diyalogla Değişebiliriz’ başlıklı ilk küresel forum, çok sayıda dini lider ve önde gelen siyasi şahsiyetin katılımıyla Portekiz'in başkenti Lizbon'da başladı.

Forum öncesinde katılımcılara KAICIID'in faaliyetlerini tanıtmak amacıyla düzenlenen tanıtım gecesinde, KAICIID'in çeşitli alanlarda yürüttüğü proje ve programlar gözden geçirilirken, bir grup sosyal ve dini uzman ve araştırmacının katılacağı forum kapsamında düzenlenecek seminerlerde konuşmacılar tarafından ele alınacak konulara da değinildi.

KAICIID Genel Sekreteri Zuheyr el-Harisi, dinler ve kültürler arası diyalog çağrısındaki aktif rolüyle tanınan ve el-Harisi'nin yıllardır dünyanın başına bela olan bir dizi savaş, çatışma ve sosyal çatışmaya çözüm bulmayı amaçladığını söylediği bu konferansın ana konuşmacılarından biri olacak olan Kâbe İmamı Şeyh Salih bin Abdullah el-Humeyd'i kabul etti.

İmam ile Lizbon'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği merkezinde, bir dizi üst düzey büyükelçilik çalışanının da hazır bulunduğu görüşmede katılımcılar, KAICIID’in, İki Kutsal Caminin Merhum Hizmetkârı Kral Abdullah bin Abdulaziz ile Papa 16. Benedikt'in 2007'deki tarihi buluşmalarının ardından dinler ve kültürler arası diyalog için yeni bir inisiyatif oluşturmanın yollarını görüşmek üzere başlattıkları ortak bir girişimin meyvesi olduğunu hatırlattı.

Amaç, özellikle 11 Eylül terör saldırıları ve ardından gelen bölünme ve nefret söylemleri sonrasında hâkim olan atmosferde, yüzyıllar süren yabancılaşma ve yanlış anlaşılmaların ardından dinler arası iletişimi kolaylaştırmaktı.

Forumun ilk günü el-Harisi, (forumun Lizbon'a taşınmadan önce 2011 yılında kurulduğu) Avusturya'nın eski Cumhurbaşkanı, İstanbul Başpiskoposu I. Bartholomeos, eski İtalya Başbakanı Matteo Renzi, Kâbe İmamı el-Humeyd, Azerbaycan'daki Müslümanların manevi lideri, Lizbon Belediye Başkanı Carlos Moedas ve Polonya Hahambaşı Michael Schudrich’in vereceği bir dizi konferansa sahne olacak.

Forumun ilk gününde açılış konuşmaları eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Mısır Baş Müftüsü Dr. Şevki İbrahim Allam, KAICIID Başkan Yardımcısı Graça Machel ve Portekiz Parlamentosu eski Başkanı Augusto Santos da Silva tarafından yapılacak.

Öğleden sonraki oturumlar ise dönüşümlerin ortasında diyalog yoluyla insan onuru bağlamında barışın inşası ve çevresel yönetim konularına ayrılmış.

Oturumlarda ayrıca sürdürülebilir kalkınma ve bunun sosyal uyumu teşvik etmedeki rolü ile tüm bu konuların KAICIID’in temasıyla (Dönüşen Bağlamda Diyalog) etkileşimi ele alınacak. Oturumlar, Odak Alanları Başkanı Dr. Vera Ferreira Leal ve Kapasite Geliştirme Başkanı Dr. Naik Valenter tarafından yönetilecek.

Paralel diyalog oturumlarında katılımcılar, silahlı çatışmanın yol açtığı çeşitli zorlukları, farklı dini ve kültürel gruplar arasında güven tesis etmenin önemini ve dini liderlerin barış ve sosyal adalet ilkelerine toplumsal bağlılığı teşvik etmede oynayabilecekleri önemli rolü derinlemesine tartışacaklar.

Forum, uluslararası faaliyetleri kapsamında ilk kez, çeşitliliği kucaklayan şehirler ve bu şehirlerin özellikle sosyal uyumun sağlanmasında karşılaştıkları çeşitli güçlükler üzerine bir diyalog oturumu düzenliyor. Diyalog, dini grupların kentsel kapsayıcılığın teşvik edilmesinde oynayabilecekleri role odaklanacak.


Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Manama'da bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldı

 Suudi Dışişleri Bakanı Kuveytli mevkidaşı ile Manama'da görüştü (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Kuveytli mevkidaşı ile Manama'da görüştü (SPA)
TT

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Manama'da bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldı

 Suudi Dışişleri Bakanı Kuveytli mevkidaşı ile Manama'da görüştü (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı Kuveytli mevkidaşı ile Manama'da görüştü (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün (Salı), Arap Birliği Konseyi'nin zirve düzeyindeki 33. olağan oturumuna hazırlık amacıyla düzenlenen dışişleri bakanları toplantısı çerçevesinde bazı Arap ülkelerinden mevkidaşlarıyla bir araya geldi.

Suudi Bakan, Kuveytli mevkidaşı Abdullah Al-Yahya ile yaptığı görüşmede, iki ülke arasındaki yakın ilişkileri güçlendirmenin yollarını gözden geçirmenin yanı sıra, ortak çıkarları ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konulardaki gelişmeleri müzakere etti.

defrvb
Prens Faysal bin Ferhan, Dr. Eymen Safadi ile Manama'da (SPA)

Bin Ferhan, Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ayman Safadi ile Gazze Şeridi ve çevresindeki gelişmeleri, bunun güvenlik ve insani yansımaları ile bu konuda sarf edilen çabaları ele aldı. Ferhan, Safadi ile ayrıca iki ülke arasındaki yakın ilişkileri güçlendirmenin yollarını gözden geçirdi.

Prens Ferhan ayrıca, Irak Dışişleri Bakanı Fuad Huseyin ile Riyad ve Bağdat arasındaki kardeşlik ilişkilerini ve bunları geliştirme yollarını gözden geçirerek, bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili iki tarafın sarf ettiği çabaları değerlendirdi.

Prens Faysal bin Ferhan, Suriye Dışişleri Bakanı Dr. Faysal Mikdad ile ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bunları geliştirmenin yollarını ele aldı; ayrıca ortak ilgi alanlarındaki gelişme ve konuları görüştü.

fdgtrbyn
Suudi Dışişleri Bakanı, Iraklı mevkidaşını Manama'da kabul etti (SPA)

Prens Faysal bin Ferhan, Sudan Dışişleri Bakanı adayı Büyükelçi Hüseyin Awad ile Sudan'daki mevcut durumdaki son gelişmeleri, yansımalarını ve bu konuda sarf edilen çabaları ele aldı.

Prens Faysal bin Ferhan daha önce, nihai rapor ve tavsiyelerin değerlendirildiği Kararların ve Taahhütlerin Uygulanması Takip Komitesi'nin bakanlar düzeyindeki ikinci toplantısına başkanlık etti.

dfvrgb
Prens Faysal bin Ferhan ve  Faysal El Mikdad Manama'da (SPA)

Bahreyn Dışişleri Bakanı Dr. Abdul Latif Al-Zayani'nin Suudi mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan'dan (32. Zirve Başkanı) devraldığı başkanlığı altında, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'in de katılımıyla, 33. Arap Zirvesi hazırlık dışişleri bakanları toplantısı dün (Salı) Bahreyn'in başkenti Manama'da başladı.

Dışişleri Bakanları hazırlık toplantısına katılmak üzere pazartesi günü Bahreyn'in başkenti Manama'ya gelen Prens Faysal bin Ferhan, Bahreyn Uluslararası Havalimanı'nda Bahreyn Dışişleri Bakanı Dr. Abdul Latif Al-Zayani tarafından karşılandı.