Suudi Arabistan’dan Netanyahu'nun Filistinlilerin yerlerinden edilmesine ilişkin açıklamalarına ret

Savaş sırasında güneye göç etmek zorunda kalan ve Gazze'nin kuzeyindeki evlerine doğru dönüşe geçen Filistinliler (Reuters)
Savaş sırasında güneye göç etmek zorunda kalan ve Gazze'nin kuzeyindeki evlerine doğru dönüşe geçen Filistinliler (Reuters)
TT

Suudi Arabistan’dan Netanyahu'nun Filistinlilerin yerlerinden edilmesine ilişkin açıklamalarına ret

Savaş sırasında güneye göç etmek zorunda kalan ve Gazze'nin kuzeyindeki evlerine doğru dönüşe geçen Filistinliler (Reuters)
Savaş sırasında güneye göç etmek zorunda kalan ve Gazze'nin kuzeyindeki evlerine doğru dönüşe geçen Filistinliler (Reuters)

Suudi Arabistan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Filistinlilerin topraklarından sürülmesine ilişkin açıklamalarını ‘kategorik olarak reddettiğini’ vurguladı. Netanyahu'nun Filistin halkının topraklarından sürülmesine ilişkin açıklamalarını kınayan Suudi Arabistan, bu açıklamaların ihbar edilmesini ve tamamen reddedilmesini takdirle karşıladı. Suudi Arabistan ayrıca bu aşırılık yanlısı işgalci zihniyetin, Filistin topraklarının kardeş Filistin halkı için ne anlama geldiğini ve bu topraklarla olan duygusal, tarihi ve hukuki bağlarını anlamadığının altını çizdi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Netanyahu'nun Filistin halkının topraklarından sürülmesine ilişkin açıklamalarının kınanması, ihbar edilmesi ve tamamen reddedilmesinin takdirle karşılandığını ifade edildi. Suudi Arabistan ayrıca Filistin davasının Arap ve İslam ülkeleri için merkezi önemini vurgulayan bu tutumlara takdirlerini ifade etti.

Bakanlığın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Suudi Arabistan, işgalci İsrail’in Gazze'deki Filistinli kardeşlerimize karşı işlediği, etnik temizlik de dahil olmak üzere, art arda işlenen suçlardan dikkatleri başka yöne çekmeyi amaçlayan bu tür açıklamaları kategorik olarak reddettiğini vurgulamıştı.”

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, ‘bu aşırılık yanlısı ve işgalci zihniyetin, Filistin topraklarının kardeş Filistin halkı için ne anlama geldiğini ve bu topraklarla olan duygusal, tarihi ve hukuki bağlarını anlamadığını, Filistin halkının yaşamayı hak ettiğini düşünmediğini, Gazze Şeridi'ni tamamen yok ettiğini, en ufak bir insanlık ve ahlaki sorumluluk duygusu taşımadan çoğu çocuk ve kadın 160 binden fazla insanı öldürdüğünü ve yaraladığını’ belirtti.

Kardeş Filistin halkının kendi toprakları üzerinde hak sahibi olduğunu ve acımasız işgalci İsrail tarafından istenildiği zaman kovulabilecek yabancılar ya da mülteciler olmadığını vurgulayan açıklamada, “Barış içinde bir arada yaşamayı ve Arap ülkelerinin kabul ettiği barış girişimlerini reddederek, 75 yılı aşkın bir süredir Filistin halkına karşı hak, adalet, hukuk ve kendi topraklarında onurlu bir şekilde yaşama hakkı da dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler (BM) Şartında yer alan değerleri gözetmeksizin sistematik olarak adaletsizlik uygulayarak İsrail'in barışı kabul etmesini engelleyenler bu aşırılık yanlısı fikirlerin sahipleridir” denildi.

Açıklamada ayrıca, kardeş Filistin halkının haklarının sağlam bir şekilde tesis edilmeye devam edeceği ve ne kadar uzun sürerse sürsün kimsenin bu hakları ellerinden alamayacağı, kalıcı barışın ancak akl-ı selim bir tutum ile ve iki devletli çözüm yoluyla barış içinde bir arada yaşama ilkesini kabul ederek sağlanabileceği vurgulandı.

Öte yandan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun açıklamalarını en sert ifadelerle kınadı. Budeyvi, ‘tehlikeli ve sorumsuzca’ dediği açıklamaların, işgalci İsrail güçlerinin uluslararası hukuka, BM ilkelerine, anlaşmalarına ve devletlerin egemenliğine yönelik saygısız yaklaşımının bir göstergesi olduğunu söyledi.

Suudi Arabistan ve KİK üyesi ülkelerin Filistin halkının meşru haklarını geri kazanmasını destekleyen kararlı ve tutarlı tutumunun altını çizen KİK Genel Sekreteri Budeyvi, söz konusu ülkelerin bölgesel ve uluslararası forumlarda Filistin davasını, yani iki devletli çözümün gerekliliğini, Haziran 1967'den bu yana işgal altındaki tüm Filistin toprakları üzerinde Filistin halkının egemenliğinin desteklenmesini, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını ve Arap Barış Girişimi ve uluslararası meşru kararlar uyarınca mültecilerin geri dönüşünün sağlanmasını desteklemek için gösterdikleri büyük ve değerli çabalara dikkati çekti.

Budeyvi, uluslararası topluma, bölgenin ve tüm dünyanın güvenliğine ve istikrarına yönelik tehdit ve tehlike oluşturan İsrail'in bu saldırgan açıklamalarına karşı ciddi ve kararlı bir duruş sergileme çağrısını bir kez daha yineledi.



Suudi Arabistan, Filistin davasının tasfiyesini doğrudan reddetti

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
TT

Suudi Arabistan, Filistin davasının tasfiyesini doğrudan reddetti

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından bugün şafak vakti yapılan açıklamada, Suudilerin Filistin konusundaki tutumunun tutarlılığı vurgulanarak, ‘Suudi Arabistan’ın bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin tutumunun kesin ve değişmez olduğu’ belirtildi. Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman'ın bu tutumu ‘yoruma yer bırakmayacak açık ve net bir şekilde’ teyit ettiği hatırlatıldı. “Suudi Arabistan, bir Filistin devleti kurulmadan İsrail ile ilişki kurmayacaktır” denilen açıklamada, Riyad'ın bu konudaki tutumunun ‘değişmez olduğu ve müzakere ya da teklife tabi olmadığı’ vurgulandı.

Açıklamada Suudi Arabistan'ın, ‘İsrail'in yerleşim politikaları, Filistin topraklarının ilhakı ya da Filistin halkını topraklarından sürme çabaları yoluyla Filistin halkının meşru haklarından taviz verilmesini kategorik olarak reddettiği’ yinelendi. Açıklamanın devamında, “Bugün uluslararası topluma düşen görev, topraklarına sahip çıkmaya devam edecek ve ondan asla vazgeçmeyecek olan Filistin halkının çektiği acımasız insani ıstırabı hafifletmek için çalışmaktır. Bu kesin tutum, müzakereye ya da teklife tabi değildir. Filistin halkı uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak meşru haklarını elde etmeden kalıcı ve adil barışa ulaşılamayacaktır. Bu, önceki ABD yönetimine ve mevcut yönetime zaten açık bir şekilde ifade edildi” ifadeleri yer aldı.

Filistinlilerin takdiri

ABD Başkanı Donald Trump'ın dün Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı dikkat çekici açıklamalardan yaklaşık 60 dakika sonra gelen Suudi açıklaması Filistin Yönetimi tarafından takdirle karşılandı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas yaptığı açıklamada, yerleşim, ilhak ve yerinden edilmeyi reddeden, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını savunan kardeş Suudi Arabistan yönetiminin art arda yayınladığı samimi ve kardeşçe tutumları memnuniyetle karşıladı. Abbas, Suudilerin cesur ve onurlu tutumlarını takdir etti. Abbas ayrıca, Suudi Arabistan'ın Filistin halkına verdiği büyük desteğin yanı sıra uluslararası forumlarda Filistin davasına verilen destekten, Filistin devletinin tanınması için uluslararası koalisyonun kurulmasından ve önümüzdeki haziran ayında uluslararası barış konferansı düzenlenmesi çabalarından övgüyle bahsetti.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh ise “Suudi Arabistan'ın Filistin halkının hakları ve uluslararası hukuka uygun iki devletli çözümün bölgede güvenlik, istikrar ve barışın teminatı olduğu konusundaki sağlam, kararlı ve tarihi tutumunu takdirle karşılıyoruz” dedi.

Filistinlilerin haklarının güvence altına alınması

Yazar ve siyasi analist Munif el-Harbi, “Araplar, Müslümanlar ve vicdan sahibi herkes, Kral Abdulaziz'in 80 yıl önce ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ile görüşmesinden bu yana Suudi Arabistan'ın Filistin davasına yönelik tutarlı tutum ve ilkelerini kaydedecektir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Şura Konseyi önünde ve Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ortak zirvesine başkanlık ettiği sırada yaptığı konuşmalarda, Filistin hakkından herhangi bir şekilde taviz vermeye yönelik girişimlere yanıt vermekte gecikmediğini ve gecikmeyeceğini vurguladı” ifadelerini kullandı.

Filistin devletini tanıma fırsatı

El-Harbi, “Bugün dünyanın tüm barışsever ülkeleri, Filistin devletini tanımak için Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın doğrudan gözetiminde Suudi Arabistan tarafından yürütülen yorulmak bilmeyen çabalara katılma fırsatına sahiptir” dedi. El-Harbi, ‘Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun Filistin'i BM'ye tam üye olarak kabul eden kararlarında da ifade edildiği üzere, uluslararası toplumu Filistin halkının haklarını desteklemek üzere harekete geçirmenin önemini’ vurguladı. Egemen ve bağımsız bir karara sahip olan Suudi Arabistan'ın ‘Filistinlilerin haklarını en önemli önceliği haline getirdiğini’ ve Riyad ile Tel Aviv arasında barış için uluslararası ya da bölgesel güçler tarafından sarf edilen her türlü çabanın Filistin devletinin kurulmasına açılan kapıdan geçmesi gerektiğini belirten el-Harbi, bunun dışındaki her türlü çabayı ‘ikili barışa ve ardından bölge için adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmaya yol açmayacak boşa harcanmış bir çaba’ olarak nitelendirdi.

El-Harbi, askeri güç kullanımı, suikastlar, toprakların zorla ilhakı, zorla yerinden etme ve devletlerin egemenliğinin ihlalinin kendileri için güvenlik ve istikrar sağlamayacağı; ancak 1967 sınırlarını gözeterek başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasına dayanan Suudi barış denklemiyle sükûnetin sağlanacağını söyledi.

Hızlı reaksiyon

Siyasi analist Nidal es-Seb ise Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, ‘Suudilerin ilkesel tutumunun ahlaki ve tarihi bir tutum olduğunu, aynı zamanda Arap Birliği-İİT ortak toplantısı aracılığıyla ortak tutum çağrısında bulunulduğunu ve Suudi Arabistan'ın ABD’nin tutumuna karşı duran tek ülke olmaması gerektiğini’ belirtti. Es-Seb, Suudilerin Filistin davasının tasfiyesini reddeden açıklamasıyla verdiği yanıtın hızının, Suudi kararının egemenliğini ve bağımsızlığını teyit eden kesin bir mesaj ortaya koyduğunu ifade etti. “Filistin halkı uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak meşru haklarını elde etmeden kalıcı ve adil bir barışa ulaşılamayacaktır” diyen es-Seb, bu dosyanın müzakereye, tavize veya ihaleye tabi olmadığını doğruladı. Es-Seb, Suudilerin bu hakkı tasfiye etmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik her türlü girişim karşısında Filistin halkının yanında yer aldığı yönünde doğrudan bir mesaj daha gönderdiğini kaydetti.

Es-Seb, Riyad'ın sarsılmaz bir kararlılıkla sergilediği tutumun, İsrail'in yerleşim politikaları, Filistin topraklarının ilhakı ya da Filistin halkını topraklarından sürme çabaları yoluyla Filistin halkının meşru haklarını zayıflatmaya yönelik her türlü girişimi engelleyeceğine dair Filistinlilerin inancını kuvvetlendirdiğini vurguladı.