Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Suriye'ye destek konusunda varılan mutabakat yaptırımların kaldırılmasının ötesine geçiyor

Körfez-ABD Zirvesi’nde ABD ile ortaklığın derinleştirilmesi taahhüdü yinelendi ve tüm alanlarda iş birliği güçlendirildi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı: Suriye'ye destek konusunda varılan mutabakat yaptırımların kaldırılmasının ötesine geçiyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (telefonla katıldı) arasında gerçekleşen görüşmeyi ‘iyi bir toplantı’ olarak nitelendirdi. Görüşmenin, tüm tarafların tam egemenliğini yeniden kazanan ve bölgenin gelişimine katkıda bulunan istikrarlı ve güvenli bir Suriye'ye yönelik arzularını yansıttığını kaydetti.

Riyad'da düzenlenen Suudi Arabistan-ABD ve Körfez-ABD zirvelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Suriye'de sadece yaptırımların kaldırılması değil, geçiş sürecinin desteklenmesi konusunda da görüş birliğine varıldığını açıkladı ve ABD'nin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararını ‘cesur ve önemli bir adım’ olarak nitelendirdi. Prens Faysal bin Ferhan, liderlerin bu kararın daha geniş bir süreç için bir sıçrama tahtası olduğunu ve güçlü ve istikrarlı bir ekonomi inşa etmek için bu fırsattan yararlanma sorumluluğunun şimdi Suriye hükümetinde olduğunu vurguladıklarını açıkladı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın Suriye'deki ekonomik rönesansı destekleme çabalarına öncülük etmeye hazır olduğunu ve katılımcı liderlerin Suriye halkının isteklerini karşılamaya devam etmesini sağlamak için bu geçiş aşamasını destekleme konusundaki ortak taahhüdünü vurgulayarak, ABD yaptırımlarının kaldırılmasının ardından Suriye içinde birçok yatırım fırsatı olduğunu belirtti.

Bu eğilimin Avrupa Birliği'ni (AB) de yaptırımların kaldırılması konusunda benzer adımlar atmaya motive edebileceğini kaydeden Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, “Suriye büyük bir ekonomik rönesansa tanıklık etmek için pek çok fırsata sahip. Suriye yalnız olmayacak, Suudi Arabistan ve müttefikleri kalkınmayı desteklemede ön saflarda yer alacak” ifadelerini kullandı.

Bölgesel sorunlar

Diğer bölgesel konularla ilgili olarak Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan ile ABD arasında İran'ın nükleer meselesi konusunda büyük bir mutabakat olduğunu belirterek, Suudi Arabistan'ın Washington ile Tahran arasında devam eden görüşmelere tam destek verdiğini ve bu görüşmelerin bölgenin istikrarını sağlayacak ve nükleer programın barışçıl olmayan veya askeri amaçlarla kullanılmasını önleyecek olumlu sonuçlara ulaşmasını umduğunu vurguladı. Faysal bin Ferhan, ABD tarafının Suudi Arabistan'ı müzakerelerin gidişatına ilişkin ayrıntılar konusunda bilgilendirdiğini açıkladı.

Faysal bin Ferhan, Hindistan ile Pakistan arasındaki ateşkesle ilgili olarak, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Washington ve diğer ülkelerle koordinasyon halinde yürüttüğü diplomatik çabaların ateşkes anlaşmasıyla sonuçlandığını belirterek, ateşkesi memnuniyetle karşıladı ve gelecekte herhangi bir gerilimin önlenmesi için iki taraf arasında doğrudan diyalog başlatılması çağrısında bulundu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, bu müzakerelerin başarılı olmasının bölgeyi tehdit eden tehlikeleri büyük ölçüde azaltacağını ve çeşitli zorluklara rağmen daha fazla bölgesel iş birliği ve entegrasyona kapı açacağını söyledi.

Filistin konusunda ise Prens Faysal bin Ferhan, Gazze Şeridi'nde ateşkesin acil bir öncelik olduğunu vurgulayarak ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının kapsamlı bir ateşkesin temelini oluşturması gerektiğini belirtti. Askeri operasyonların devam etmesinin Filistin halkının acılarını arttırdığını ve insani yardımların ulaştırılmasını engellediğini ifade eden Faysal bin Ferhan, Gazze Şeridi'ne yardım akışındaki herhangi bir aksaklıktan İsrail'i sorumlu tuttu.

Görüşmeler sırasında yardımların ulaştırılması konusunun da gündeme geldiğini belirten Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan'ın uluslararası ortaklarıyla iş birliği içinde ateşkes sağlanması ve Gazze Şeridi'ndeki insani acıların hafifletilmesi konusundaki rolünü sürdürdüğünü vurguladı.

Körfez-ABD Zirvesi’ne de değinen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, zirvenin ‘Körfez-ABD ortaklığını derinleştirme taahhüdünü yinelediğini ve her alanda iş birliğini geliştirme yönündeki ortak kararlılığı yansıttığını’ söyledi.

Washington-Riyad ortaklığı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Riyad ile Washington arasındaki savunma ve güvenlik ortaklığının ‘uzun soluklu’ bir ortaklık olduğunu vurguladı. Bu iş birliğinin her iki tarafa da fayda sağladığını ve Suudi Arabistan'ın teknoloji transferi ve sanayinin yerelleştirilmesi yoluyla savunma kabiliyetlerini desteklemek ve teknoloji, uzay ve geleceğin endüstrileri sektörlerindeki yatırımlarını arttırmak için güçlendirilmeye devam edeceğini belirten Bakan, Suudi Arabistan'ın ABD'deki yatırımlarını bir trilyon dolara çıkarmayı hedeflediğini kaydetti.

Prens Faysal bin Ferhan, “Suudi yatırımları, öncelikle Suudi Arabistan'ın çıkarlarını dikkate alan stratejik kararlara dayanıyor ve ABD pazarı dünyanın en büyük ekonomisi olduğu ve büyük ülkeler ve şirketler buraya yatırım yapmak istediği için ABD ekonomisinin sahip olduğu cazip yatırım ortamını göz önünde bulunduruyor” dedi.

ABD Başkanı'nın Riyad'da yaptığı konuşmayla ilgili olarak Prens Faysal bin Ferhan, konuşmanın bölgenin istikrarını destekleme konusunda ‘çok önemli’ mesajlar taşıdığını ve bölgesel ortaklığın değerinin ve herkese hizmet edecek şekilde nasıl geliştirileceğinin derinlemesine anlaşıldığını vurgulayarak, Körfez deneyiminin diğerlerine ilham verebileceğini belirtti.

Bakan, iki ülkenin uzay keşif fırsatlarını keşfetme, ortak görevleri ve uzun uçuşlar için astronot eğitim programını arttırma ve insanlığa hizmet etmek için uzay ve uydular alanındaki fırsatları değerlendirme konusunda yakın iş birliği içinde olduğuna dikkat çekti.



ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
TT

ABD'nin Suriye ile ilgili kararlı tutumu İran'ın bölgesel yenilgisini sağlamlaştırıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera Riyad'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (SPA)

James Jeffrey

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Mayıs’ta Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırıldığını açıkladı ve ertesi gün Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi. Trump, açıklamasında ayrıntılara yer vermezken Suriye’ye yükselmesi ve gelişmesi için yeni bir şans verme konusundaki kararlılığını vurguladı.

Ancak stratejik ağırlığına rağmen aynı ölçüde dikkat çekmeyen bir husus daha var. O da bu hamlenin ABD yönetimi içindeki derin bir anlaşmazlığı çözerken, bir tarafta ABD ve İsrail, diğer tarafta ABD’nin Arap, Türk ve Avrupalı müttefikleri arasındaki çatlağı kapatması. Daha da önemlisi, İran'ın zayıf ve bölünmüş bir Suriye'yi ‘Şii hilalini’ yeniden kurmak için kullanma hevesinin kursağında bıraktı.

Bu karar, İran ve vekilleri için bazı gerilemelerin doruk noktası olması ve uluslararası toplumun Ortadoğu meseleleri etrafında birleşmesine katkıda bulunması nedeniyle tarihi bir etkiye sahip.

İsrail, Suriye’nin ‘şeriatçı’ hükümetine ve onun müttefiki Türkiye'ye yönelik saldırgan tutumu nedeniyle tecrit edilmiş gibi görünse de aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın son zamanlarda yaptığı daha olumlu açıklamaların yanında özellikle Azerbaycan'da yapılan ve Suriye dosyası üzerinden Ankara ile gerilimi azaltmayı amaçlayan görüşmelerde somutlaşan tutumunda değişiklik belirtileri göstermeye başladı. Ancak en önemli değişim, Trump'ın Suriye'deki İran etkisine yönelik ilmiği sıkılaştırma ve İsrail ordusunun bir cephedeki askeri varlığını azaltmasına izin verme hamlesiydi. Bu hamle, İsrail'deki güvenlik hissini arttırdı ve daha geniş bölgesel istikrara katkıda bulundu.

Ancak ABD ve Suriye dışişleri bakanları arasında bu hafta Türkiye'de yapılması planlanan görüşme ile başlayacak olan çözüme giden yol halen uzun ve meşakkatli. Şimdiye kadar yaptırımların ABD Kongresi tarafından resmi olarak ne zaman kaldırılacağına dair net bir işaret verilmedi. Çünkü bu Trump'ın hızlı bir şekilde onaylayabildiği başkanlık kararından farklı bir durum. ABD Kongresi’nin alacağı karar daha uzun bir yasama süreci gerektiriyor. ABD Kongresi'nden gelen ilk tepkiler olumlu olsa da ayrıntılar önemini koruyor.

Bu arada Washington, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ya bağlı Heyet Tahriru’ş-Şam’ı halen terör örgütü olarak listelerken Suriye'yi halen terörizmin devlet sponsoru olarak görüyor ve Şera’nın liderliğindeki yeni hükümeti resmi olarak tanımıyor. Ayrıca, Brüksel'deki görüşmesi sırasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’ye iletilen ABD'nin talepler listesi halen görüşülmeye ve takip edilmeye devam ediyor. Şeybani'nin ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yapacağı görüşmede bu temel talepler üzerinde durulması bekleniyor.

İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.

ABD’nin taleplerini sıraladığı liste, çok çeşitli güvenlik konularını içeriyor. Şam'a kayıp ABD vatandaşlarının bulunması ve Beşşar Esed rejiminin elindeki kimyasal silahlar ve diğer kitle imha silahlarıyla ilgili çözüm bekleyen meselelerin çözüme kavuşturulması için iş birliği çağrısında bulunarak başlayan listedeki talepler arasında DEAŞ’a karşı hem operasyonel olarak hem de el-Hol Mülteci Kampı’nda ve Suriye’nin kuzeydoğusundaki diğer kamplarda tutulan tutuklularla ilgili olarak koordinasyon sağlanması da yer alıyor. Washington ayrıca ABD güçlerine Suriye genelinde terörle mücadele operasyonları yürütme ve İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Hizbullah'tan on yıllardır Suriye'de bulunan Filistinli gruplara kadar geniş bir yelpazede terörist olarak sınıflandırılan örgütlerle mücadele etme özgürlüğü verilmesini talep ediyor.

juık
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Riyad'da bir araya geldiler, 14 Mayıs 2025 (SPA)

ABD ayrıca azınlıklara karşı baskıcı uygulamalardan kaçınılması, kapsayıcı ve çeşitliliğin olduğu bir hükümet kurulması ve önemli makamlardaki yabancı uyruklu cihatçı unsurların temizlenmesi için güvenlik birimlerinin yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Başkan Trump ayrıca Cumhurbaşkanı Şera’yı ‘Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’na katılmaya ve İsrail'i tanımaya çağırdı. Suriye’nin Abraham Anlaşması'na katılması şu an için ulaşılamaz gibi görünse de Cumhurbaşkanı Şera'nın Suriye ve İsrail arasındaki 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması ile ilgilendiği de ortada.

Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı çözülmeyi bekliyor. Trump yönetiminin Cumhurbaşkanı eş-Şera ve HTŞ hakkındaki kuşkuları henüz dağılmış değil. Bu da herhangi bir siyasi zafer ilan etmeden önce bir dereceye kadar ihtiyatlı olmayı gerektiriyor. Başkanlık kararının cesurluğuna rağmen, birçok önemli ayrıntı açıklanmayı bekliyor. Trump’ın açıklamasının yarattığı toz ve duman dağıldıkça analistler yeni Suriye hükümeti üzerinde en önde gelen müttefiki Türkiye’nin mi, Suudi Arabistan’ın mı, yoksa ABD’nin mi daha etkili olacağını merak etmeye başlayacaklar.

csdfvghy
Lübnan'daki Hizbullah tarafından yönetilen İmam Mehdi İzcileri'nden kız öğrenciler, Lübnan'ın güneyinde, eski Suriye rejimi saflarında savaşırken öldürülen Hizbullah komutanı Ali Feyyad'ın fotoğraflarını tutarken, 6 Mart 2016 (Reuters)

Öte yandan İsrail, Dürziler üzerinden Suriye’nin güneyindeki nüfuzu veya belki de Şera’nın kendisiyle yeni ortaya çıkan iletişim kanalları aracılığıyla rakibi Türkiye'ye karşı halen etkili olan bir kozu elinde tutuyor.

Son olarak Rusya, Suriye denkleminde göz ardı edilemeyecek bir faktör. Beşşar Esed rejiminin düşmesi, özellikle de 2019 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Bakan Pompeo'nun Rusya ziyareti sırasında sunduğu, ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye’deki savaşı sona erdirecek uzlaşma önerisini reddetmesinin Moskova için acı verici bir jeostratejik darbe oldu. O tarihten bu yana Rusya, Lazkiye yakınlarındaki askeri üslerini korumak amacıyla Şam ile görüşmeler yürütüyor. Moskova ve yeni Suriye hükümeti arasında savaş sırasında gelişen düşmanlığa rağmen, her iki taraf da pragmatik davranıyor ve bu görüşmelerin pratik anlaşmalara yol açabileceğine inanıyor.

Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor.

Öte yan hem Ankara hem de Tel Aviv, Moskova'nın Suriye dosyasındaki dengelerde potansiyel bir rolü olduğunu düşündüklerinden Rusların Suriye'yi terk etmesine yönelik gerçek bir talepte bulunmuyorlar. Özellikle Türkiye'nin güvenlik, diplomasi ve ekonomiyle ilgili diğer çıkarlarının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerinin varlığı gibi küçük bir mesele için taviz vermeye istekli görünmüyor. Trump'ın ‘Yeni Suriye’ yaklaşımını benimsediği şu günlerde, Rusya'ya yönelik tutumu özel bir önem taşıyor. Bu da ABD'nin geniş desteğine sahip olan Ukrayna konusunda devam eden müzakerelerde etkili bir kart olarak kullanılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump'ın kararına ilişkin jeopolitik arka plan ne olursa olsun, yaptırımların kaldırılması Suriye halkı için büyük bir kazanım. Aynı zamanda ülkenin kaos ve yeniden iç savaşa sürüklenmekten kaçınmasının ardından karşılaştığı en büyük zorluk olan yeniden inşa çabaları için gerçek bir umut penceresi açıyor. Dünya Bankası on dört yıllık savaşın altyapı ve ekonomiye 400 milyar dolardan fazla zarar verdiğini tahmin ediyor. Çatışma, komşu ülkeler ve Avrupa'daki altı milyondan fazla mülteci de dahil olmak üzere Suriyelilerin neredeyse yarısını yerinden etti. ABD’nin Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde Suriye’ye uyguladığı katı yaptırımların devam etmesiyle birlikte, ABD’nin mevcut ya da gelecekteki yönetimleri tarafından yasal olarak soruşturmaya uğrama korkusu nedeniyle Suriye’ye yardım ulaştırma imkanları da oldukça sınırlı.

cfdvbgh
Suriye'nin başkenti Şam'ın eteklerindeki bir Captagon (uyuşturucu hap) fabrikasının içinde kimyasal madde içeren kutular, 12 Aralık 2024 (Reuters)

Başkanlık muafiyetleri, insani yardım sağlanması veya sınırlı kalkınma projelerinin finanse edilmesi için geçici kolaylıklar sağlasa da ülkenin yeniden inşası için en önemli ve etkili yol olan uluslararası iş dünyasının uzun vadeli yatırımlar yapması için ihtiyaç duyduğu istikrarlı yasal çerçeveyi oluşturmuyor. Zira iş dünyası, istikrarlı ve güvenli bir ortama ihtiyaç duyar, ancak bu geçici muafiyetlerle sağlanamaz.

Sonuç olarak İran'ın bölgesel yenilgisinden DEAŞ’ın neredeyse tamamen ortadan kaldırılmasına ve Türkiye'deki PKK terör örgütünün feshedildiğinin açıklanmasına kadar son dönemde hız kazanan dramatik bölgesel gelişmelerle birlikte Suriye'nin çevresiyle yeniden bütünleşmesi, daha müreffeh, daha istikrarlı ve daha barışçıl bir Ortadoğu'ya giden yolu açabilecek yeni bir sayfa açmak için gerçek bir fırsat gibi görünüyor.