Suudi Arabistan, Osmanlılara karşı bir isyan olarak mı ortaya çıktı?

Toplumun ihtiyaçlarına cevap veren özgün bir iç proje

Riyad'daki gökdelenler ve binalar, Suudi Arabistan (AFP)
Riyad'daki gökdelenler ve binalar, Suudi Arabistan (AFP)
TT

Suudi Arabistan, Osmanlılara karşı bir isyan olarak mı ortaya çıktı?

Riyad'daki gökdelenler ve binalar, Suudi Arabistan (AFP)
Riyad'daki gökdelenler ve binalar, Suudi Arabistan (AFP)

Halid el-Gannemi

Bazı yazarlar ve Suudi Arabistan devletinin muhalifler arasında, Suudi Arabistan devletinin ilk dönemlerinde Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir devrimden başka bir şey olmadığı ve doğduğu andan itibaren İstanbul'daki Halifeliğe karşı bir isyan projesi taşıdığı yaygın bir inanıştır. Bu imge, siyasi ve fikri rekabet bağlamında bazılarına çekici gelse de 18. yüzyılın başındaki gerçekçi bağlamına yerleştirildiğinde tarihsel gerçeklikten uzaktır. Zira o dönemde Arap Yarımadası, doğrudan Osmanlı nüfuzunun hakim olduğu arena değil, yaygın bir siyasi boşlukta yaşayan geniş bir alandı. Osmanlı’nın Necid'in kalbinde gerçek bir varlığı yoktu; atanmış valisi, şehir ve köylerinde konuşlanmış ordusu ve halkının işlerini yönetecek bir idari aygıtı yoktu. Kontrolü, bölgenin çevresi ile sınırlıydı. Hicaz bölgesi, Mekke Şerifi aracılığıyla onun nüfuzuna tabiydi. El-Ahsa, Basra valilerine bağlıydı. Yemen’de iktidarları sallantıda olan valiler vardı. Irak ise Bağdat valilerinin kontrolündeydi. Necid'in iç kesimlerine gelince, güç dengesi değiştikçe iktidarı ele geçiren yerel liderler ve küçük emirlikler arasında bölünmüş bir şekilde halkının elindeydi.

 

Nesnel gerçekler

Bu gerçeklik, her belde veya köyün, bir şeyh veya emir tarafından yönetilen, sahip olduğu adam ve silah sayısının ve kurduğu kabile ittifaklarının gücünü belirlediği bir tür küçük, bağımsız emirlik haline geldiği anlamına geliyor. Ne var ki kurulan ittifaklar kırılgan ve kısa ömürlüydü. Bugün insanları birleştiren husus, yarın onları ayırabilir ve meclislerde alınan kararlar kılıçla bozulabilirdi. Bu nedenle, Necid toplumu sürekli bir parçalanma ve kargaşa içinde yaşadı. Bu parçalanma yalnızca üst düzey bir siyaset meselesi değildi; aynı zamanda insanların günlük yaşamlarının ayrıntılarına da yansıyordu. Güvenlik neredeyse yoktu ve ticaret kervanlarının kullandığı yollar güvenli değildi. Kabileler arasındaki savaş ve baskınlar, tarlalarında çiftçileri ve çöllerinde Bedevileri tehdit ediyordu. Şehir sakinleri bile bu huzursuzluk ve kargaşaya karşı korunaklı değildi. Savaş veya çatışma tehdidi her zaman mevcut olduğundan, insanlar hiçbir zaman tam bir huzur içinde yaşamadılar. Böylece güvenlik, halkın gözünde birincil sermaye, her şeyden önce aradıkları bir talep haline geldi.

İsyan, isyan edilebilecek ve devrilebilecek meşru bir otoritenin varlığını gerektirirken, birleşme parçalanmadan birliğe geçiş anlamına gelir

Bu sorunlu gerçeklikten, dış bir güce karşı devrim ve isyan olarak değil, toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren gerçek bir iç proje olarak, 1727'de Birinci Suudi Arabistan devleti doğdu. Sınırları içinde güvenliğin hakim olacağına dair basit ama kesin bir vaat sundu. Bu vaat, Necid'deki yaşam dengesini değiştirmeye yetti, çünkü çatışmalardan ve savaşlardan bitkin düşmüş insanların en büyük sorunlarını çözüyordu. İşte bu yüzden kuruluşunda birlik ve istikrar için yeni bir umut görenler etrafında kenetlendi.

fvg
Ahsa, Krallığın 95. Ulusal Gün kutlamaları kapsamında yeşile büründü, “gururumuz doğamızdadır (SPA)

Dolayısıyla kuruluş döneminde Osmanlılarla herhangi bir çatışma yaşanmadı, çünkü Necid'in kalbinde mevcut değillerdi ki, halk onlara isyan etsin. Yeni doğan devlet, başlangıçta yerel kaldı ve iç temellerini sağlamlaştırmak ve nüfuzunu kademeli olarak genişletmekle meşgul oldu. Osmanlılarla çatışma ancak on yıllar sonra, devletin 18. yüzyılın sonlarında Hicaz, Ahsa ve Yemen'e doğru ilerlemesiyle ortaya çıktı. Osmanlı, yükselen bir gücün kendi nüfuz alanının bir parçası olarak gördüğü bölgeleri tehdit ettiğini ancak o zaman fark etti. Yani çatışma, öncesinde devletin kuruluşu sebebiyle değil, genişlemesi sebebiyle yaşandı. Varoluşunun değil, genişlemesinin doğal bir sonucuydu.

İsyan ve birleşme arasında

Bu gerçeği kabul etmek, iki kavram arasında ayrım yapmamızı gerektiriyor; isyan ve birleşme. İsyan, isyan edilebilecek ve devrilebilecek meşru bir otoritenin varlığını gerektirirken, birleşme ise parçalanmadan birliğe, dar bağlılıklardan kabile ve beldeyi aşan daha geniş bir bağlılığa ve kapsamlı bir siyasi varlığa geçiş anlamına gelir. İlk Suudi Arabistan devleti bir isyan değil, birleşme projesiydi. Kabile ve yerel bağlılıkları farklı bir çerçevede yeniden şekillendirmeyi başardı ve halka, kendisine meşruiyet ve hayatta kalma yeteneği kazandıran bir güvenlik ve reform vaadi sundu.

fgth
Ahsa, Krallığın 95. Ulusal Gün kutlamaları kapsamında yeşille süslendi “gururumuz doğamızdadır” (SPA)

Bu anlamda, ilk Suudi Arabistan deneyiminin dışsal bir çatışmaya değil, içsel bir talebe yanıt olduğu söylenebilir. İnsanların günlük yaşamlarında hissettikleri acil bir ihtiyaçtan, yani güvenlik ve ilişkileri düzenleyip kaosu sınırlayacak bir otorite ihtiyacından doğdu. Gücünü ve meşruiyetini buradan alıyordu. Sonrasında çevre bölgelerdeki Osmanlı nüfuzuyla yaşadığı çatışmanın nedeni, varlığı veya en başından itibaren bir isyan olarak görülmesi değildi, Necid bölgesinin ötesine doğal bir şekilde yayılmasının bir sonucuydu. Hicaz, Ahsa ve Yemen'de Osmanlılar olmasaydı, devlet doğal yolunda devam edecekti, çünkü başlangıçta isyan fikri üzerine değil, birleşme ve güvenliği sağlama mantığı üzerine kurulmuştu.

Yeni doğan devlet, başlangıçta yerel kaldı ve iç temellerini sağlamlaştırmak ve nüfuzunu kademeli olarak genişletmekle meşgul oldu

İlk Suudi Arabistan deneyimi, Arap Yarımadası'nın kalbinde devletlerin ortaya çıkışının diğer bölgelerde devletlerin ortaya çıkışına benzemediğini ortaya koydu. Burada, insanların isyan edebileceği yüksek bir otorite yoktu; doldurulması gereken ölümcül bir siyasi boşluk vardı.

rr
Suudi Arabistan’ın kalkınması (Lina Jaradat)

Devletin ortaya çıkışı bir komplonun veya isyankâr bir hareketin ürünü değil, daha ziyade ortaya çıkışını zorunlu kılan toplumsal ve siyasal bir sürecin içsel sonucuydu. Güvenlik talebi ile toplumsal ve siyasal reform çerçevesinin bu birleşiminden, varlığını sürdürebilecek ve etkisi günümüze kadar devam eden bir devlet doğdu.

Halkın ihtiyaçlarına yanıt vermek

Böylece, Suudi Arabistan deneyimini “Osmanlılara karşı bir isyan”a indirgemenin, onun gerçek doğasını ve tarihsel bağlamını çarpıttığı açıkça ortaya çıkıyor. Zira bu deneyim, Necid'de uzun süredir uzakta olan bir sultanı devirme arzusundan değil, halkın acil bir ihtiyacına yanıt olarak ortaya çıktı. Temel motivasyonu, parçalanmış bir toplumu birleştirmek ve onu koruyabilecek bir yapı inşa etmekti. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre deneyim kısa ve öz bir şekilde özetlenecek olsaydı, şunu söylemek daha uygun olurdu; bir isyan değil, birleşmeydi; yıkım değil, inşaydı; dış bir güçle mücadele değil, halkın ihtiyaçlarına bir yanıttı. Arap Yarımadası tarihindeki önemi bu noktada öne çıkıyor. O, birlik ve istikrar döneminin gerçek başlangıcını temsil etti ve gölgesi sonraki aşamalara da uzandı, yerel bir topluluğun boşluğun derinliklerinden yükselerek nesiller boyu devam eden bir devlet yaratma gücünün bir örneğine dönüştü.

fgbh
Hava akrobasi ekibi Suudi Kartalları, Riyad'ın kuzeyinde düzenlenen World Defense Show-2024’te bir gösteri uçuşu gerçekleştiriyor (Fayez Nureldine, AFP)

İslam kültüründe “Harici” terimi, İslam'ın ilk dönemlerinden bu yana, özellikle biat etmeyi reddedenler ve Müslüman toplumunda anlaşmazlık çıkaranlar, birliğe isyan ve itaatsizlik edenler için kullanılan aşağılayıcı bir terim oldu. Tarihsel olarak bu terim, Ali bin Ebu Talib'e (r.a) isyan edenler, yani Haricilerle ilişkilendirildi. Adları, devlete isyan eden veya ümmetin birliğini bozan herkes için bir etikete dönüştü. O zamandan beri, “Harici” terimi, ihanet ve istikrara tehdit çağrışımları nedeniyle, muhalifleri suçlu ilan etmek ve sosyal olarak izole etmek için kullanılan dilsel ve politik bir silah haline geldi.

Ancak bu terim bazen kendisine uymayanlar için de kullanıldı; bunun dikkate değer bir örneği, Suudi Arabistan devletinin erken oluşum aşamasını tanımlamak için kullanılmasıdır. Muhaliflerinden bazıları, Diriye halkını ve onların etrafında toplanan Arap kabilelerini Hariciler olarak tanımladılar. Osmanlı Halifeliğine isyan ettiklerini, fitne çıkardıklarını ve itaatsizlik ettiklerini iddia ettiler.

Suudi Arabistan devleti, başlangıçta Necid'de zaten mevcut bir sultana karşı organize bir isyan ile kurulmadı. Bu, Osmanlılara karşı bir isyan değildi. Kaldı ki Necid'de gerçek bir Osmanlı varlığı da yoktu

Ancak bu tanımlama yanlış ve Suudi Arabistan devletinin ortaya çıkış gerçeğine uygun değil, çünkü Necid'de zaten mevcut sultana karşı organize bir isyan ile kurulmadı. Bu, Osmanlılara karşı bir isyan değildi. Kaldı ki Necid'de ne geçmişte ne de o dönemde gerçek bir Osmanlı varlığı yoktu.

tt5h
Kızıldeniz kıyısındaki geleceğin şehri NEOM’da “The Line” projesinin tasarım planını gösteren bir görsel (NEOM)

Bu nedenle, Harici suçlaması, nesnel tarihsel gerçeklikten ziyade, ideolojik bir çatışmanın yansımasıdır. Bunu yerleşik bir gerçek olarak kabul etsek de medyada bazıları, bazı yazar ve muhaliflere atıfta bulunarak, Suudi Arabistan devletinin ilk dönemlerinde Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir devrimden başka bir şey olmadığını ve doğduğu andan itibaren İstanbul'daki Halifeliğe karşı bir isyan projesi taşıdığı fikrini yaymaktadır. Bu imge, siyasi ve fikri rekabet bağlamında bazılarına çekici gelse de 18. yüzyılın başlarındaki gerçekçi bağlamına yerleştirildiğinde tarihsel gerçeklikten uzaktır.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafında Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Suudi Arabistan, bölgede ve dünyada güvenliğin sağlanması çabalarına desteğini yineledi

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (SPA)
TT

Suudi Arabistan, bölgede ve dünyada güvenliğin sağlanması çabalarına desteğini yineledi

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (SPA)

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu bugün gerçekleşen toplantıda, ülkenin bölge ve dünyada güvenlik ile istikrarın sağlanmasına yönelik çabalara verdiği sürekli desteği bir kez daha teyit etti. Başkent Riyad’da, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman başkanlığında gerçekleştirilen oturumda, güncel gelişmeler ile bölgesel ve uluslararası alandaki son durum görüşüldü.

Toplantının başında Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Bakanlar Kurulu’na, Malezya Kralı Sultan İbrahim İskender ile gerçekleştirdiği görüşmenin sonuçları hakkında bilgi verdi. Görüşmede, iki ülke arasındaki iş birliğinin farklı alanlarda geliştirilmesi ve derinleştirilmesi konuları ele alındı.

Suudi Arabistan Devlet Bakanı Dr. İsam bin Saad, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, devletin ilgili tüm kurumlarıyla hac, umre ve ziyaret hizmetlerine gösterdiği özen ve ilgiyi değerlendirdiklerini belirtti. Saad, Kral Selman bin Abdulaziz’in 1447 Hac Konferansı ve Fuarı’nda yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan’ın iki kutsal caminin hizmetinde çabalarını sürdürme, hacı ve umre ziyaretçilerine en iyi hizmeti sunma, bu hizmetleri sürekli geliştirme ve iyileştirme kararlılığını vurguladığını hatırlattı.

Bakanlar Kurulu, Kral Abdulaziz Vakfı tarafından ilk kez düzenlenen Hac ve Haremeyn Tarihi Forumu’nu da takdirle karşıladı. Etkinliğin, kurucu lider Kral Abdulaziz Al Suud döneminden bu yana Krallığın ve liderliğinin Haremeyn’e hizmet konusundaki çabalarını gözler önüne serdiği belirtildi. Ayrıca Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan’ın Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından onaylanan 16 sağlıklı şehirle Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgesinde ilk sırada yer almasını, insan sağlığını kalkınmanın merkezine koyma ve önleyici sağlık anlayışını yerleştirme taahhüdünün bir göstergesi olarak değerlendirdi. Bu başarının, Vizyon 2030 hedeflerini desteklediği vurgulandı.

Toplantıda ayrıca, Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen ve 57 ülkeden 3 bin sporcunun katıldığı 6. İslami Dayanışma Oyunları’na da değinildi. Etkinliğin, sporu İslam kardeşliğini güçlendiren, barış, sevgi ve centilmenlik ruhunu pekiştiren bir araç olarak öne çıkardığı ifade edildi.

rgt
Bakanlar Kurulu, Suudi Arabistan’ın Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından onaylanan 16 sağlıklı şehirle Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgesinde ilk sırada yer almasını, insan sağlığını kalkınmanın merkezine koyma ve önleyici sağlık anlayışını yerleştirme taahhüdünün bir göstergesi olarak değerlendirdi. (SPA)

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Riyad’da düzenlenen Biban 2025 Forumu’nda, girişimciliği desteklemek ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyümesini teşvik etmek amacıyla 38 milyar riyali aşan anlaşma ve girişimlerin imzalanmasını memnuniyetle karşıladı.

Bakanlar Kurulu, Dünya Bankası’nın yayımladığı raporda yer alan ve Suudi Arabistan’da eğitim kalitesinin değerlendirme, ölçme ve ulusal programlar aracılığıyla iyileştirildiğini ortaya koyan bulguların, devletin eğitime verdiği önemin bir yansıması olduğunu vurguladı. Bakanlar Kurulu, eğitimin, insan kapasitesinin geliştirilmesi ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin desteklenmesi açısından temel bir unsur olduğunu ifade etti.

Toplantıda, Şura Meclisi’nin katkıda bulunduğu konuların yanı sıra, Ekonomik ve Kalkınma İşleri Konseyi, Siyasi ve Güvenlik İşleri Konseyi, Bakanlar Kurulu Genel Komitesi ve Uzmanlar Heyeti’nin sonuç raporları da değerlendirildi.

Bakanlar Kurulu bir dizi karar da aldı. Bu kapsamda, Kültür Bakanı’na Çatışma Bölgelerinde Kültürel Mirası Koruma İttifakı (ALIPH) ile Riyad’da bölgesel bir ofis kurulmasına ilişkin müzakerelerde bulunma ve anlaşmayı imzalama yetkisi verildi. Ayrıca, Kültür Bakanlığı ile Nijerya Sanat, Kültür, Turizm ve Yaratıcı Ekonomi Bakanlığı arasında kültürel iş birliği mutabakat zaptı hazırlanması ve imzalanması için de yetki verildi.

Eğitim Bakanı’na da Bahreyn Eğitim Bakanlığı ile bilimsel ve eğitimsel iş birliği mutabakatı imzalanmasına yönelik görüşmeleri yürütme yetkisi tanındı.

Bakanlar Kurulu ayrıca, Suudi Arabistan ile Suriye arasında enerji alanında iş birliği yapılmasını öngören mutabakat zaptını, Uluslararası Su Örgütü’nün kuruluş tüzüğünü ve Asya Olimpiyat Konseyi (OCA) ile Suudi Arabistan Olimpiyat ve Paralimpik Komitesi arasındaki anlaşmayı onayladı.

zsad
Başkent Riyad'da gerçekleşen Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu toplantısından (SPA)

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Adalet Bakanlığı ile ABD Adalet Bakanlığı arasında yargı alanında iş birliğini öngören mutabakat zaptını onayladı. Ayrıca, Suudi Arabistan Ekonomi ve Planlama Bakanlığı ile İspanya Ekonomi, Ticaret ve İş Bakanlığı arasında ekonomik iş birliğine dair mutabakat zaptı ve Suudi Arabistan Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü ile ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne bağlı Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü arasında iş birliği anlaşmasını da kabul etti.

Bakanlar Kurulu ayrıca, coğrafi işaretlerin korunmasına ilişkin yasayı ve iki deniz koruma alanının oluşturulmasını onayladı.


COP30 bugün başlıyor... Trump, Şi ve Modi'nin yokluğu zorluklar doğuruyor

Belem'deki Estaçao das Docas turistik limanında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın afişiyle fotoğraf çektiren kadınlar (AFP)
Belem'deki Estaçao das Docas turistik limanında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın afişiyle fotoğraf çektiren kadınlar (AFP)
TT

COP30 bugün başlıyor... Trump, Şi ve Modi'nin yokluğu zorluklar doğuruyor

Belem'deki Estaçao das Docas turistik limanında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın afişiyle fotoğraf çektiren kadınlar (AFP)
Belem'deki Estaçao das Docas turistik limanında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın afişiyle fotoğraf çektiren kadınlar (AFP)

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) bugün Amazon yağmur ormanlarının kapısı olan Brezilya'nın Belem kentinde başlıyor.

Konferans, iklim değişikliğini ‘büyük bir aldatmaca’ olarak nitelendiren ABD Başkanı Donald Trump'ın yanı sıra, ülkelerini temsil etmek üzere heyetler gönderen Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi gibi önemli liderlerin yokluğunda gerçekleştiriliyor.

Avrupalı liderler, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve gelişmekte olan ülkelere finansman sağlamak için COP30'da bir araya gelirken, dünyanın en büyük kirleticileri Belem'deki zirveye katılmayacak. ABD ise konferansı tamamen görmezden geldi. Öyle ki Washington'dan hiçbir temsilci zirveye katılmayacak.

Washington’un yokluğu, Paris Anlaşması’ndan çekilmesinin ardından beklenen bir durum olarak değerlendiriliyor. Bu anlaşma, dünya liderlerinin 1990 yılı seviyelerine kıyasla küresel ısınmayı 1,5 santigrat derece ile sınırlamayı taahhüt ettiği bir çerçeveyi öngörüyordu.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de konferansa katılmayacak, ancak yardımcısı Ding Xuexiang Pekin'i temsil edecek. Hindistan Başbakanı Narendra Modi ise ülkesini temsil etme görevini Brezilya Büyükelçisi Dinesh Bhatia'ya verdi.

Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin (Joint Research Center – JRC) 2024 verilerine göre, Çin (yüzde 29,2), ABD (yüzde 11,1) ve Hindistan (yüzde 8,2) küresel emisyonların neredeyse yarısını oluştururken, 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinin payı sadece yüzde 5,9.

zs
Belem'deki Estaçao das Docas turistik limanında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın afişiyle fotoğraf çektiren bir turist (AFP)

Bu eksiklik, küresel iklim eylemine verilen desteğin azalacağı endişelerini beraberinde getiriyor. Buna rağmen, organizatörler ve analistler bu oturumu ‘uygulama konferansı’ olarak nitelendiriyor; çünkü önceki taahhütlerin somut eylemlere dönüştürülmesine odaklanılıyor.

Kolombiya ve Şili liderleri, iklim bilimini reddettiği için Trump'ı yalancı olarak nitelendirdi. Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, iklim değişikliğine yönelik siyasi desteğin azaldığını kabul etti. Eskiden bu konunun uluslararası ve ulusal düzeyde birleştirici bir konu olduğunu, ‘ancak ne yazık ki bugün bu konsensüsün ortadan kalktığını’ söyledi.

Amazonlar gündemde

Amazonların kapısı olan Belem'de konferansa ev sahipliği yapmak, iklim değişikliğiyle mücadelede yerli halkların ve ormanların korunmasının rolünü vurgulamak için stratejik bir hamle. Geçen yılki zirveye sadece 170 yerli delegenin katıldığı konferansa bu yıl 3 binden fazla yerli delegenin katılması bekleniyor.

Olumlu bir adım olarak, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, Sonsuza Kadar Tropikal Orman Fonu’nu (Tropical Forests Forever Facility) başlatacağını duyurdu. Bu fon, tropik ormanların korunmasını finanse etmek için 125 milyar dolar toplamayı hedefliyor ve ağaçların kesilmesinden ziyade korunmasının daha kârlı olmasını sağlayacak bir mekanizma sunuyor.

Paris Anlaşması'nın gözden geçirilmesi

COP30, küresel ısınmayı endüstri öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üzerinde sınırlamayı amaçlayan Paris İklim Anlaşması'nın onuncu yıldönümünde düzenleniyor. Ancak veriler, gezegenin yıllık sıcaklığının sadece son on yılda yaklaşık 0,46 santigrat derece arttığını gösteriyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, eylemdeki gecikmenin ‘ahlaki bir başarısızlık ve ölümcül bir ihmal’ olduğunu vurguluyor; çünkü 1,5 santigrat derece hedefinin aşılması giderek daha olası hâle gelmiş durumda, buna rağmen yenilenebilir enerji maliyetlerindeki düşüş önemli bir ilerleme olarak kaydediliyor.

Geçtiğimiz yıl Bakü'de düzenlenen COP29’u temel alan Küresel Güney, dünyanın en zengin ülkeleri tarafından yılda en az 1,3 trilyon dolar ayrılmasını talep ediyor.

Geçen yıl, en gelişmiş ekonomiler iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için yıllık 300 milyar dolar tahsis etme sözü verdiler. Ancak, gelişmekte olan ülkeler bu miktarı yetersiz buldu.


Suudi Arabistan: Geçtiğimiz Hac sezonu, son 50 yılın en iyisiydi… Kutsal mekânların yüzde 50’sinin hazırlıkları tamamlandı

Mekke Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Hac Konferansı ve Fuarı'nın açılışında (KUNA)
Mekke Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Hac Konferansı ve Fuarı'nın açılışında (KUNA)
TT

Suudi Arabistan: Geçtiğimiz Hac sezonu, son 50 yılın en iyisiydi… Kutsal mekânların yüzde 50’sinin hazırlıkları tamamlandı

Mekke Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Hac Konferansı ve Fuarı'nın açılışında (KUNA)
Mekke Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Hac Konferansı ve Fuarı'nın açılışında (KUNA)

Suudi Arabistan, geçtiğimiz yılki hac sezonunun tüm alanlarda olağanüstü geçtiğini ve son 50 yılın en başarılı hac sezonu olarak değerlendirildiğini açıkladı. Ayrıca hacı memnuniyet oranının yüzde 91’e ulaştığını bildirdi. Krallık, kutsal mekânların yüzde 50’sinin hazırlıklarının tamamlandığını ve Mekke ile Medine’de 71 tarihi ve kültürel mekânın geliştirildiğini de duyurdu.

‘Mekke’den Dünyaya’ temasıyla dün başlayan Hac Konferansı ve Fuarı sırasında, ‘Hac ve Haremeyn Tarihi Forumu’ adlı bilimsel bir girişim başlatıldı. Bu forum, İslam öncesi dönemden Suudi dönemine kadar hac ibadetinin tarihini ve gelişim aşamalarını belgeleme amacı taşıyor.

Konferansın açılışını, Mekke Valisi Prens Halid el-Faysal adına, Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Cidde kentindeki Superdome salonunda gerçekleştirdi. Üç gün sürecek olan etkinlikte, tarih, mimari, kültür, medya ve dijital teknolojiler alanlarında uzman 50’den fazla tarihçi, araştırmacı ve akademisyenin katılımıyla 10’dan fazla özel oturum düzenlenecek. Konferans, modern ve kapsamlı bir bakış açısıyla hac ibadetinin belgelendiği benzersiz bir bilimsel ve kültürel etkinlik olarak öne çıkıyor.

Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan’ın, Kral Abdulaziz’den bu yana hac ve umre hizmetlerinde Harameyn’e (Mekke ve Medine’ye) hizmet etme yolundaki kutsal çabalarını devam ettireceğini belirtti.

Geçtiğimiz yılki hac sezonunun (Hicri 1446) büyük bir başarıyla sonuçlandığını, organizasyon ve sunulan hizmetlerin mükemmelliğiyle bu başarıyı pekiştirdiğini vurguladı. Bu başarının, tüm devlet kurumlarının büyük bir uyum ve iş birliği içinde gerçekleştirdiği devasa çabaların bir sonucu olduğunu ifade etti.

Ayrıca, hacılara, umrecilere ve ziyaretçilere sunulan hizmetlerin sürekli olarak geliştirilmesine ve iyileştirilmesine büyük bir önem verildiğini belirtti. Bu çabaların, hacıların muvaffakiyetle ibadetlerini yerine getirebilmelerini sağlamak için devam edeceğini söyledi. Konferansın çıktılarının, geçmiş konferanslarda elde edilen kazanımları sürdürebilmek için ortak iş birliği ve koordinasyonu güçlendireceğine olan inancını dile getirdi.

Diğer taraftan, Suudi Arabistan Kralı’nın Özel Danışmanı ve Kral Abdulaziz Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prens Faysal bin Selman, haccın sadece mevsimlik bir ibadet değil, tarihler boyunca insanlığın tevhid inancına yönelme yolculuğunu simgeleyen bir iman yolculuğu olduğunu belirtti.

Prens Faysal bin Selman, “Hac, İslam tarihi boyunca tüm zorluklara ve çalkantılara rağmen, ümmetin birliğinin ve onurunun simgesi olmuştur. Yüce Allah, bu mübarek toprakları şereflendirmiş ve kutsal topraklara hizmet ile hacıların güvenliğini sağlamayı hem dini hem de ulusal bir sorumluluk haline getirmiştir” ifadelerini kullandı.

sdfrg
Geçtiğimiz Hac sezonu, son 50 yılın en iyisiydi. (KUNA)

Faysal bin Selman sözlerine şöyle devam etti: “Suudi Arabistan Krallığı'nın ilk dönemlerinden bu yana, liderliğin yaklaşımı hep aynı kalmıştır: Hac kafilelerini korumak, yollarını güvence altına almak, Rahman'ın misafirlerine saygı göstermek ve onları gözetmek; hac hizmetini hem bir dini emanet hem de nesiller boyu aktarılan ulusal bir sorumluluk haline getirmek.”

Faysal bin Selman, Suudi liderliğinin, İki Kutsal Cami ve Hacca büyük önem veren Kral Abdulaziz ve oğullarının hükümdarlığından bu yana hac ibadetine özen göstermeye ve hacıların işlerini düzenlemeye devam ettiğini, Haccın mevcut Suudi liderliği altında en yüksek düzeyde organizasyon, hizmet ve entegrasyona ulaştığını belirtti.

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı ve Rahman’ın Misafirlerine Hizmet Programı ile iş birliği içinde Hac ve Haremeyn Tarihi Forumu’nun başlatıldığını duyuran Faysal bin Selman, bu girişimin, İslam öncesi dönemden Suudi dönemine kadar tüm çağlar boyunca Haccın tarihini ve aşamalarını, bilimsel bir yaklaşımla izlemeyi amaçladığını bildirdi.

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rebia ise açılış konuşmasında, Hicri 1446 yılı Hac sezonunun her bakımdan olağanüstü olduğunu keydetti. Bunun ‘son 50 yılın en iyisi’ olduğunu ifade etti.

Er-Rebia, bu sezonun çabaların birleştirildiği ve her türlü hizmetin entegre edildiği bir sezon olduğunu ve bu sayede hacı memnuniyeti endeksinin 2022'de yüzde 74'ten son Hac sezonunda yüzde 91'e sıçradığını açıkladı. Sezonun başarısına katkıda bulunan herkese şükranlarını sundu.

Zilhicce'nin 13'ünden itibaren Hac ve Umre Bakanlığı'nın, Yüksek Hac Komitesi'nin gözetiminde ve çeşitli devlet kurumlarıyla tam iş birliği içinde, organize bir çalışma ve erken hazırlık ile bir sonraki Hac sezonu için hazırlıklara başladığını belirtti.

Mekke Vali Yardımcısı Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, kutsal mekanların hazırlığının yüzde 50’sinin tamamlandığını ve bu hazırlıkların gelecek yılın Zilhicce ayının başında tamamlanacağını açıkladı. Ayrıca, Turizm Bakanlığı’yla iş birliği içinde konaklama ve otel binalarının da yüzde 70’inin hazır hale getirildiğini bildirdi.

Prens Suud bin Mişal bin Abdulaziz, Nusuk uygulamasının dünya genelinde 40 milyon kullanıcıyı aştığını ve bu uygulamanın, yapay zekâ teknolojisiyle geliştirilen Nusuk AI özelliğiyle yeni bir aşamaya geçtiğini vurguladı.

Bunun yanı sıra, Mekke ve Medine’deki 71 tarihi ve kültürel mekânın geliştirilerek 3 milyonun üzerinde ziyaretçi ağırladığını ve ziyaretçilerin memnuniyet oranının yüzde 95’i geçtiğini söyledi.

Hac Konferansı ve Fuarı, Kral Selman bin Abdulaziz’in himayesinde, Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı tarafından düzenlenmiş olup, Rahman’ın Misafirlerine Hizmet Programı ile iş birliği içinde gerçekleştiriliyor. Hac Konferansı ve Fuarı, 12 Kasım’a kadar devam edecek olup, hem yerel hem de uluslararası devlet ve özel sektör kuruluşlarının yanı sıra dünya çapında akademisyenler, araştırmacılar ve hac işlerinden sorumlu ofislerin temsilcilerinin katılımıyla geniş bir yelpazeye sahip.

Hac Konferansı ve Fuarı, dünya çapında uzmanları, devlet ve organizasyon temsilcilerini bir araya getiren küresel bir platform olarak, hac ibadetinin sistematiğini geliştirmek ve etkili iş birlikleri kurmak amacıyla en yeni çözümleri ve yenilikçi teknolojileri sergilemeyi hedefliyor. Aynı zamanda Rahman’ın misafirlerine sunulan hizmetlerin geliştirilmesine ve onların deneyimlerinin iyileştirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyor.