Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı güvenli bölgeye 10 bin Arap ve Kürt savaşçı konuşlandırma planı

SDG ve DEAŞ arasındaki çatışmalar nedeniyle göç eden siviller (AFP)
SDG ve DEAŞ arasındaki çatışmalar nedeniyle göç eden siviller (AFP)
TT

Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı güvenli bölgeye 10 bin Arap ve Kürt savaşçı konuşlandırma planı

SDG ve DEAŞ arasındaki çatışmalar nedeniyle göç eden siviller (AFP)
SDG ve DEAŞ arasındaki çatışmalar nedeniyle göç eden siviller (AFP)

'Suriye'nin Yarını' adlı muhalif hareketin lideri Ahmet Carba, ABD ve Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı güvenli bölgede Arap ve Kürt birliklerden oluşan 10 bin savaşçının konuşlandırılmasına yönelik Washington-Ankara-Erbil hattında sessizce çalışıyor.
Batı kaynakları, Carba’nın Amerikan ve Türk yetkililerinin yanı sıra IKBY’nin eski Başkanı Mesud Barzani ile yaptığı görüşmelerin içeriğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Söz konusu açıklamalarda Carba’nın üzerinde çalıştığı formülün ve uygulanmasına yönelik Ankara, Erbil ve Suriye’nin doğusundaki mekik diplomasisinin amacı şöyle aktarıldı:
“Amaç, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sonrasında boşluğu doldurmak ve Arap devletleri ile uluslararası çevrelerin bölge üzerindeki emellerini boşa çıkarmak. Aynı zamanda ABD ile Türkiye’nin güvenli bölge kurma projesinin önündeki temel sorunu da çözmek.”
Bugün Washington’da güvenli bölgeyi görüşmek üzere bir araya gelecek olan Amerikalı ve Türk heyetlerinin formül üzerindeki son rötuşları yapması bekleniyor.
Carba’nın sunduğu formül genel hatlarıyla Cerablus kenti ile Fişhabur Sınır Kapısı 'na kadar 28 ila 32 kilometre derinlikte ve 500 kilometrekare uzunluğunda güvenli bir bölge oluşturulmasını öngörüyor.
Fırat Kalkanı Operasyonu ile Cerablus ile Afrin arasındaki 2500 kilometrekarelik alanda denetim sağlayan Türkiye, daha sonra Rusya ile 'gerilimi azaltma bölgeleri' üzerinde anlaşarak geçen yıl 'Kuzey Üçgeni'nde 9 bin kilometrelik bir alanı kontrol altına aldı. Birçok taraf Türkiye’yi, 3,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapması ve Suriye ile 900 kilometre sınırı bulunmasının yanı sıra ABD ve Rusya ile iyi ilişkilere sahip olması nedeniyle etkili bir aktör olarak niteliyor. Diğer taraftan bazı Arap ülkeleri de güvenli bölgenin inşa edilmesine, Türklerin Suriye’nin Kuzeyinde daha fazla ilerleme olasılığı nedeniyle şüpheyle yaklaşıyor.
Türkiye ve ABD’nin güvenli bölge ile ilgili vardığı uzlaşı 7 bin YPG unsurunun bu bölgenin dışına çıkarılması, ABD silahlarının geri alınması ve bu bölgedeki ABD askeri üslerinin kapatılmasını kapsıyor. Diğer yandan ABD, İran nüfuzuna karşı müdahale amacıyla Suriye’nin doğusundaki Tenef Üssü’nü elinde tutmak istiyor.
Carba’nın, Washington-Ankara-Erbil hattında yaptığı görüşmelerin ardından başlattığı söz konusu girişim, böylesi karmaşık ortamda pratik bir çözüm sunma hedefini taşıyor. Zira halihazırda Ruslar Deyrizor’da, İranlılar Ebu Kemal’de, Amerikalılar Tenef Üssü’nde konuşlanmışken Türkler de sınır bölgesine asker konuşlandırıyor. Esed rejimi ise güvenli bölgeye gözünü dikmiş durumda.
Carba’nın formülü : Nukhba güçleri ve Roj Peşmergeleri güvenli bölgeye
Carba’nın formülü Araplardan oluşan Nukhba güçlerinin ve Irak Kürt bölgesinde eğitim almış olan 8 ila 12 bin savaşçıdan oluşan Roj Peşmergeleri kuvvetlerinin güvenli bölgeye konuşlandırılmasını öneriyor. Formül aynı zamanda bölgedeki demografik dengeyi de gözetiyor. Şöyle ki söz konusu formülde, Arap güçlerin Rakka’ya bağlı Telabyad ilçesi ile Haseke kentine bağlı Rasulayn’a, Kürt güçlerin de Fişhabur Sınır Kapısı ile Kamışlı’da konuşlandırılması hedefleniyor.
Carba’nın söz konusu öneriyi yarınki Moskova ziyaretinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a sunması bekleniyor. 
Carba’nın daha önce de Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmeler neticesinde ateşkes anlaşması imzalanmış ve Rus güçleri, muhalif birliklerin Suriye’nin kuzeyine gönderilmesinin ardından Humus’un kuzeyine konuşlanmıştı.
Suriye Muhalefeti Müzakere Başkanı Nasr el- Hariri’nin Kuzey Irak’ta üst düzey Kürt yöneticileri ve Barzani ile yaptığı görüşmelerde Erbil’in Kürt-Arap güçlerinin güvenli bölgeye konuşlandırılmasına destek verdiği biliniyor.
Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise Araplardan ve Kürtlerden 10 bin savaşçının bulunmasının güç olması nedeniyle formülün hayata geçirilmesine şüpheyle bakıyor.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.