ABD Başkan Yardımcısı Pence’den Venezuela açıklaması: Tüm seçenekler masada

​Dün, Bogota’da Kolombiya Devlet Başkanı ortada, Pence sağda, Guido ise solda (AFP)
​Dün, Bogota’da Kolombiya Devlet Başkanı ortada, Pence sağda, Guido ise solda (AFP)
TT

ABD Başkan Yardımcısı Pence’den Venezuela açıklaması: Tüm seçenekler masada

​Dün, Bogota’da Kolombiya Devlet Başkanı ortada, Pence sağda, Guido ise solda (AFP)
​Dün, Bogota’da Kolombiya Devlet Başkanı ortada, Pence sağda, Guido ise solda (AFP)

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu devirmek için Washington’un askeri bir müdahaleyi düşünebileceğini söyledi.
Lima Grubu tarafından Kolombiya’da gerçekleştirilen toplantı sırasında Pence, Venezuela’nın muhalif lideri Juan Guaido ile görüştüğünü belirtti. Pence, "Demokrasiye barışçıl bir geçiş yapmayı umuyoruz, ancak Başkan Trump tüm seçeneklerin masada olduğunu belirtti" dedi. Trump’ın Guaido’ya tam destek verdiğini belirten Başkan Yardımcısı açıklamasında, “Sizinle ve Venezuela’daki dost ve müttefiklerimizle bir arada olmak için Trump beni buraya gönderdi. ABD, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu devirmek için askeri bir müdahaleyi düşünebilir” dedi.
Pence açıklamasında, Venezuelalı mültecilerle ilgilenmesi için komşu ülkelere 56 milyon dolar yardımda bulunduklarını, buna ek olarak ülkesinin 139 milyon dolardan fazla ülkeye yardım sağladığını ifade etti.
Guaido’dan Maduro açıklaması
Guaido ise, Maduro’yu esnek ve hoşgörülü davranmaya davet ederken, Amerika kıtasının tamamı için bu durumun tehdit olabileceğini söyledi. Guaido konu ile ilgili açıklamasında, Venezuela’da demokrasiyi yeniden sağlamanın önemli olduğunu, bugün iktidara gelenlerin kıtanın istikrarı için tehdit oluşturduğuna değindi.
Açıklamalar, Venezuela’nın Brezilya sınırındaki güvenlik güçleri ve siviller arasında çıkan çatışmada, dört kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan kanlı çatışmalardan sonra geldi.
Yaşanan bu durum, ABD’nin Venezuela’daki durumu tartışmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) acil bir toplantıya çağırmasına neden olurken, BM’deki üst düzey diplomatlar bugün, Venezuela konulu açık bir oturum düzenlenmesini beklediklerini ifade etti.
ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, Maduro’nun yasadışı rejiminin Venezuela halkına yapılan uluslararası yardımları engellemesinin kusurlu olduğunu belirtti.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo dün sabah CNN televizyonuna verdiği röportajda, Venezuela’ya uygulanacak yeni yaptırımların olduğunu belirterek, ihtiyacı olanlar için yiyecekleri ulaştırmanın başka yollarını bulacaklarını söyledi.
AB askeri müdahaleye karşı
ABD, Venezuela krizini çözmek için askeri seçeneğe işaret ederken, Avrupa Birliği (AB) böyle bir seçeneğe karşı çıkıyor. İspanya Dışişleri Bakanı Josep Borrell Venezuela krizi karşısında askeri seçeneğe karşı olduklarını ifade etti. Borrell, Mısır'ın Şarm El-Şeyh şehrinde düzenlenen ilk Arap-Avrupa zirvesinde, tüm seçeneklerin masada olmadığını ve askeri müdahaleyi desteklemedikleri konusunda açıkça uyarıda bulunduklarını söyledi. Bakan açıklamasında, Venezuela’daki krizin başkanlık seçimleri ile demokratik bir anlaşma ile çözüleceğini ifade etti. İspanya Dışişleri Bakanı, İspanya’nın Venezuela krizi ile başa çıkmak için Avrupa düzeyinde öncü bir rol oynadığını ifade ederek, her zaman ortak bir konumdan hareket etmenin gerekliliğine vurgu yaptı.
İsmini açıklamak istemeyen ve Şarku’l Avsat’a açıklama yapan Avrupalı bir siyasetçi, BM ve Latin Amerikalı ülkelerle geçtiğimiz Pazar gününden bu yana yoğun diplomatik temasların gerçekleştiğini, AB’nin askeri müdahaleye karşı olduğunu ifade etti. Yetkili açıklamasında, ABD Başkan Yardımcı Mike Pence’nin, Lima Grubu tarafından Kolombiya’nın başkenti Bogota’da başlatılan toplantının, ABD’nin Maduro’yu devirmek için ileri bir adım olduğunu söyledi.



Putin'in barışı, kazanamadığı bir savaştan daha tehlikeli

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
TT

Putin'in barışı, kazanamadığı bir savaştan daha tehlikeli

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Refik Huri

Ukrayna’daki savaşta bir çözüme ulaşmak için zaman geçip giderken Türkiye, Avrupa, ABD ve Çin’in tüm girişimleri boşa gitmiş gibi görünüyor. Her şey, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’daki savaşı Putin’e bir telefon görüşmesi ile sona erdirebileceği yönündeki ilk açıklamalarına rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Budapeşte’de yapılması planlanan zirveyi iptal etmesi, bu zirvenin de Alaska Zirvesi ve önceki görüşmelerden farklı olmayacağı sonucuna varıldığını gösterdi.

Moskova'nın görüşüne göre üç yıl önce Ukrayna'yı işgal eden ve halen Ukrayna’da yürüttüğü savaşı ‘özel askeri operasyon’ olarak nitelendiren Putin'in şartları dışında bir çözüm olamaz. Kiev'in görüşüne göre ise Putin’in Rusya’ya ilhak etmekte ısrar ettiği topraklar pahasına bir çözüm mümkün değil. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Beyaz Saray’da Trump ile yaptığı görüşmeden döndükten sonra, ‘Ukrayna teröristlere suçları için herhangi bir ödül vermeyecek’ açıklamasında bulundu.

Trump'a göre, her iki taraf da zorlu tavizler vermeden bir anlaşmaya varılamaz. Rusya'nın son önerisine göre Rusya tüm Donbas bölgesini ilhak edecek ve Ukrayna güçleri, Moskova'nın Luhansk'ı işgal ettikten sonra işgal edemediği Donetsk bölgesinden çekilecek. Bunun karşılığında ise Rusya ordusu, işgal ettikleri Zaporijya ve Herson bölgelerinden çekilecek.

Putin'in dayatmak istediği barış, savaşından daha tehlikeli. Bundan daha tehlikelisi ise Avrupa'nın ve dolayısıyla dünyanın, siyasetin yağmacı olduğu İkinci Dünya Savaşı öncesi döneme, hatta Birinci Dünya Savaşı öncesi döneme geri dönmesi. Büyükler küçükleri egemenlikleri altına alır, güçlüler zayıfları işgal eder. Bu durum, ABD’nin sağladığı güvenlik şemsiyesi altında geçen onlarca yılın getirdiği rahatlığın ardından Avrupa’da askeri alandaki harcamalarda artışa yol açtı.

Aslında, ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Viola Hill ve Angela Stent'in dediği gibi, Putin “Rusya'nın Belarus, Rusya, Ukrayna ve kuzey Kazakistan'ı kapsayan bir Slav birliği üzerinde hakimiyet kurduğu ve Batı'nın Avrasya üzerindeki hegemonyasını tanımasını talep ettiği bir dünya istiyor.”

Eğer Ukrayna'nın işgali bu planın bir parçasıysa Putin, ilerledikçe hedefleri değişen mevcut savaşın bu sonuçları doğurmasını beklemiyordu.

Bu sonuçlardan birincisi, Rusya’nın ve Ukrayna’nın gücünün yanlış hesaplanmasıydı. İngiliz stratejist Lawrence Freedman’a göre çıkarılan derslerden biri askeri gücün sınırlarıydı. İkincisi, Rus milliyetçiliğinin bir silah olarak kullanılmasının Ukrayna milliyetçiliğini derinleştirmesi ve bunun savaşta kullanılmasıydı. Üçüncüsü ise Rusya ordusunun birinci sınıf bir ordu olmadığı gerçeğinin ortaya çıkmasıydı. Çünkü üç yıl içinde bir haftada başaracağını düşündüğü ilerlemeyi kaydetmeyi başaramadı.

Dördüncüsü, Rusya da Ukrayna kadar değişti ve Avrupalıların Sovyet tanklarının gelmesinden duydukları korku, Rusya’nın tanklarının gelmesinden duydukları korkudan daha büyük hale geldi. Beşincisi, büyük bir güç olan Moskova, kendi ürettiği ve kullanmaya karar verdiği silahlarla savaşırken, orta büyüklükteki bir ülke olan Ukrayna, Washington’ın önceden onayı olmadan kullanma hakkına sahip olmadığı ABD ve Avrupa tarafından sağlanan silahlarla savaştı. Altıncısı ise Rusya ile Çin arasındaki ‘sınırsız ortaklık’ da Avrupa ve Amerika'nın tutumlarının birleşmesine yol açtı.

Trump'ın, Avrupa’nın ödemesini yapacağı Tomahawk füzelerini Kiev'e tedarik etme kararı alması kolay olmadı. Çünkü Putin'in tutumunu etkileme konusunda umut ve umutsuzluk arasında gidip geldi. Bunun yanında Moskova’nın bir yandan Ukrayna'ya silah gönderilmesine karşı çıkarken diğer yandan nükleer silah kullanma tehdidinde bulunması oldukça ironik. Ancak Fransız siyaset bilimci Bertrand Badie'ye göre Ukrayna'daki savaş bir dünya savaşına dönüşmedi, ama ‘küreselleşti’.

Ukrayna'nın toprakları ve egemenliği pahasına yapılacak herhangi bir anlaşmanın sonuçlarının, sadece Kiev için değil, Rusya'nın korku içindeki komşuları için de farkında olmayan kimse yok. Donbass ve Kırım'ın ilhakından sonra geriye kalan Ukrayna, AB’ye katılabilse bile NATO üyesi değil ve kaderi Moskova'nın insafına kalacak. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, The Economist dergisine verdiği röportajda, “Rusya, Avrupa güvenliği için bir tehdit ve bölgede istikrarı bozan bir güç haline geldi” dedi. Almanya, Moskova ile savaşa hazırlanıyor gibi görünüyor.

Buradaki zorluk, Ukrayna'nın direncine bakılmaksızın savaşı kazanmasına yardım etmek değil, çünkü bu oldukça güç. Buradaki asıl zorluk, Rusya'nın aslında kazanmadığı bir savaşı kazanmasını engellemek. Yaşlı kıta kendini yeniliyor ve Rusya'ya daha fazla yaptırım uyguluyor. Ancak Karl Marx'ın dediği gibi “İnsanlar, tarihi, kendilerinin seçmediği şartlar altında yaparlar.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Ukrayna Ordusu: Rus Hava Kuvvetleri'nin Kiev'e yönelik saldırısında 12 kişi yaralandı

İtfaiyeciler, geçen cumartesi günü Ukrayna'nın başkenti Kiev'e düzenlenen Rus saldırısının ardından bir depoda çıkan yangını söndürmeye çalışıyor. (Arşiv-AP)
İtfaiyeciler, geçen cumartesi günü Ukrayna'nın başkenti Kiev'e düzenlenen Rus saldırısının ardından bir depoda çıkan yangını söndürmeye çalışıyor. (Arşiv-AP)
TT

Ukrayna Ordusu: Rus Hava Kuvvetleri'nin Kiev'e yönelik saldırısında 12 kişi yaralandı

İtfaiyeciler, geçen cumartesi günü Ukrayna'nın başkenti Kiev'e düzenlenen Rus saldırısının ardından bir depoda çıkan yangını söndürmeye çalışıyor. (Arşiv-AP)
İtfaiyeciler, geçen cumartesi günü Ukrayna'nın başkenti Kiev'e düzenlenen Rus saldırısının ardından bir depoda çıkan yangını söndürmeye çalışıyor. (Arşiv-AP)

Ukrayna ordusu, bu sabahı Kiev'e düzenlenen Rus hava saldırısında 12 kişinin yaralandığını duyurdu.

Ukrayna'nın başkenti Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko (Vitali Kliçko), gece saatlerinde şehre düzenlenen Rus hava saldırısında iki yüksek katlı konut binasının hasar gördüğünü açıkladı.

Saldırının doğrudan iki binayı mı hedef aldığı, yoksa imha edilen füze parçalarının binalarda hasar mı oluşturduğu belirtilmedi.


Netanyahu: İsrail, Gazze'ye hangi uluslararası güçlerin girmeyeceğine kendisi karar verecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

Netanyahu: İsrail, Gazze'ye hangi uluslararası güçlerin girmeyeceğine kendisi karar verecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in egemen bir devlet olarak güvenlik politikasını ve Gazze Şeridi'nde birlikte çalışmayı kabul edeceği uluslararası güçleri kendisinin belirleyeceğini söyledi.

Netanyahu, kabine toplantısının başında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Kendi güvenliğimizi kendimiz kontrol ediyoruz. Uluslararası güçlere, İsrail'in hangi güçlerin kabul edilemez olduğunu belirleyeceğini açıkça belirttik. Bu şekilde çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.”

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Netanyahu, “Bu, elbette, son günlerde üst düzey temsilcilerinin de ifade ettiği gibi, ABD için kabul edilebilir bir durum” dedi.