​Yeni Zelanda: Terörizm pratiği ve retoriği

Yeni Zelanda’da terör saldırılarının yaşandığı camilerin yakınlarına bırakılan çiçekler ve yas tutan insanlar (EPA)
Yeni Zelanda’da terör saldırılarının yaşandığı camilerin yakınlarına bırakılan çiçekler ve yas tutan insanlar (EPA)
TT

​Yeni Zelanda: Terörizm pratiği ve retoriği

Yeni Zelanda’da terör saldırılarının yaşandığı camilerin yakınlarına bırakılan çiçekler ve yas tutan insanlar (EPA)
Yeni Zelanda’da terör saldırılarının yaşandığı camilerin yakınlarına bırakılan çiçekler ve yas tutan insanlar (EPA)

“Tüm tedavi yolları başarısızlığa uğradığında şiddet, çirkin yüzünü terörle göstererek, kendini kurtuluşa giden kestirme yol olarak tanıtır.” Yeni Zelanda'nın Christchurch kentindeki iki camiye terör saldırısı düzenleyen teröristin 50 kişiyi öldürmeden önce söylemek istediği de kısaca buydu.
Teröristin ve onunla aynı fikirde olanların gözünde Avrupalı olmayanların Batı ülkelerine akın etmesi ve topraklarını “istilası”, Hıristiyanların neslinin tükenmesine yol açan ve tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Beyaz Avrupalıların “düşmanlarının” yüksek doğum oranlarına ulaşmalarını engellemek için onlara nihilist yaşam tarzı edinmeleri ve hazların peşinde koşmaları konusunda yardım etmeleri ise işleri daha da kötüleştiriyor. Peki ya çözüm? Demografik yapıyı, beyaz Avrupalıların doğum oranlarını artırarak değiştirmek için artık çok geç.
Terörist Brenton Tarrant, 50 Müslüman’ın öldürüldüğü saldırıdan saatler önce yayınladığı manifestoda, iç savaşları körüklemeye çalışma, Batı’daki etnik ve dini bölünmelere dikkat çekme ve ABD Anayasası’ndaki vatandaşların silah edinmelerini sağlayan ikinci değişikliğin korunma gibi konulara değiniyor. Kendini her türlü insani duygudan arındıran terörist, iki yıl süren planlamanın ardından terör eylemini gerçekleştirmek üzere Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiyi seçti. Terörist Tarrant, kendisi gibi düşünenlere kasıtlı olarak gönderdiği mesajlarda, 732 yılında Endülüs Emevilerileri ile Fransa'yı yöneten Franklar arasında yaşanan Puvatya Muharebesi’nden Osmanlı’nın 1683 yılında Viyana’yı kuşatmasına kadar birçok tarihi olayın yanı sıra 2017 yılında terörist Rahmet Akilov tarafından gerçekleştirilen Stockholm Saldırısı’nda ölen 11 yaşındaki Ebba Akerlund’un “intikamının” alınmasını da terör saldırısına gerekçe olarak gösteriyor.
Tarrant uzun manifestosunda, ne göç nedenlerini ne de göçmenleri ülkelerini terk etmek zorunda bırakan koşulları, ne bunlardan sorumlu olanları ne de bu sorunların nasıl ortaya çıktığıyla ilgileniyor. Ayrıca, göçmen yerleşim projesinin içeriğiyle de ilgilenmeyen Tarrant, bu insanların neden ülkelerinden ayrılıp Avrupa'ya gelmek istediklerini, bunun için ne tür risklere veya güçlüklere göğüs gerdiklerini de sorgulamıyor. Ona göre bu insanlar sadece “Avrupa’ya ulaşmak isteyen pislikler” ve artık buna dur demenin vakti geldi. Bununla birlikte Tarrant, tıpkı diğer yanlış yönlendirilmiş teröristler gibi, geçmişte ordular arasında gerçekleşen savaşları tarihsel olaylar olarak görmekle de ilgilenmiyor. Tarrant, ailesinin İngiltere’den Avustralya’ya nasıl geldiğini sorgulamadığı gibi Yeni Zelanda’nın “gerçek” sahiplerinin topraklarını “beyazların ülkesi” olarak görüp görmediklerini düşünme zahmetine de girmiyor.
 Geçmişte yaşanan olaylardan bugünün insanını suçlayarak kısır bir döngüye girmek, Doğu-Batı, Kuzey-Güney ve İslamiyet-Hıristiyanlık ayrıştırmasına geri dönmek, Yeni Zelanda’daki terörizmi değil, terörizm mantığını kabul etmek anlamına gelir. Tıpkı ötekileştirme ve diğerinin var olma hakkının ortadan kaldırmaya dayanan tüm düşüncelerde olduğu gibi.
Tarrant, Fransa'daki “askeri mezarlığı” ziyaretiyle ilgili konuşmasında beyazların “istilacılar” tarafından öldürülmesini ve göçmenlerin nüfusun yapısını değiştirmesini engellemek için beyaz adamın hakkını savunmak adına ağır bir bedel ödeyerek kendisi gibi olan diğer “sıradan” insanların onu takip etmesini isteyen Tarrant, nir başka deyişle, işlediği terör eylemindeki “pratiğe” bir de “retorik” ekliyor.
Öte yandan Avrupalı ​​ yeni ırkçıların literatürüne, onların politik ve partizanlık faaliyetlerine dayanan ve “kritik” bir noktadan hareket eden bu terör eylemi, gerçekten geniş kapsamlı bir olguya dönüştürüp şuan Avrupa'da yükselen aşırı sağcı söylemleri pratiğe ve siyasete taşır mı?
Macaristan, İtalya ve Avusturya’da iktidardaki radikal sağcıların varlığı ve bunların İsveç, Almanya ve Fransa’nın parlamentolarına güçlü girişleri, Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi bir takım politikacıların açıkça demokrasi karşıtı olduklarını açıklamarını sağlarken diğerleri göçmenlerin yaşadıkları ülkelerin ekonomilerinde oynadığı hayati rol sebebiyle “eyleme” geçme ve göçmenlere karşı somut adımlar atmaktan kaçınıyorlar.
Bununla birlikte Batı’daki ana akım partiler, göçmenlerin geldiği ve büyük bir kısmı Batı ve Kuzey’deki ülkelerin ekonomisinden etkilenen ülkelerin, siyasi ve çevresel kalkınma sorunlarını çözme konusuna katkıda bulunmaktan kaçınırken bu çekimserlik, Brenton Tarrant’ın terör saldırısı öncesinde çevresinde büyüyen aşırılık yanlısı tarafların güçlenmesine neden oldu.



UNRWA, çökmesi halinde bütün bir Filistinli çocuk neslinin eğitimden mahrum kalacağı uyarısında bulundu

UNRWA'nın Gazze'deki Genel Komiseri Philippe Lazzarini (AFP)
UNRWA'nın Gazze'deki Genel Komiseri Philippe Lazzarini (AFP)
TT

UNRWA, çökmesi halinde bütün bir Filistinli çocuk neslinin eğitimden mahrum kalacağı uyarısında bulundu

UNRWA'nın Gazze'deki Genel Komiseri Philippe Lazzarini (AFP)
UNRWA'nın Gazze'deki Genel Komiseri Philippe Lazzarini (AFP)

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini dün yaptığı açıklamada, ajansın çökmesi halinde bir nesil Filistinli çocuğun eğitimsiz kalacağı ve “daha fazla radikalleşmenin tohumlarının atılacağı” uyarısında bulundu.

AFP'ye konuşan Lazzarini, ciddi mali sıkıntılarının devam etmesi halinde ajansın “gerçek bir çöküş ve patlama riski” olduğunu söyledi. Lazzarini, UNRWA'nın çökmesi halinde “düzgün eğitimden mahrum kalacak bir nesil çocuğu kesinlikle feda etmiş olacağız” dedi.

UNRWA yetmiş yılı aşkın bir süredir Filistinli mültecilere eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel, insani ve hizmet yardımları sağlıyor. Lazzarini UNRWA'yı Gazze Şeridi, Batı Şeria, Lübnan, Ürdün ve Suriye'ye yayılmış yaklaşık altı milyon Filistinli mülteci için “can simidi” olarak tanımladı.

Lazzarini pazartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail'in diğer kuruluşları Gazze'de “yönetimi devralmaya” teşvik ettiğini söylemesinin ardından, UNRWA'nın yerini ancak Filistinli kurumların alabileceğini belirtti. Lazzarini pazartesi günü Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında, “Alternatif bir STK ya da başka bir BM kuruluşu değil” dedi ve “tek geçerli alternatifin (...) Filistin devletinin Filistinli kurumları olduğunu” vurguladı.

UNRWA, 15 ay süren savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'nde 13 bin kişiye istihdam sağlıyor ve diğer kuruluşlar için insani yardım operasyonları yürütüyor. Ocak ayının sonunda İsrail, ekim ayında kabul edilen ve ajansın işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki faaliyetlerini yasaklayan bir yasa uyarınca, UNRWA'nın kendi topraklarındaki çalışmalarını askıya aldı. İsrailli yetkililer, UNRWA çalışanlarını 7 Ekim 2023 saldırısına karışmakla suçluyor.

Suçlamalar büyük bağışçıların ajansa verdikleri fonları askıya almalarına yol açtı. Ağustos ayında yapılan bir BM soruşturması, dokuz UNRWA çalışanının saldırıya “karışmış olabileceği” sonucuna vardı. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Lazzarini dün yaptığı açıklamada, “Biz öncelikle hükümet benzeri hizmetler sunuyoruz. Dolayısıyla herhangi bir sivil toplum kuruluşunun ya da BM ajansının aniden kamu hizmeti sunmak için devreye girdiğini düşünmüyorum” şeklinde konuştu.

BM yetkilisi, UNRWA'nın eğitim hizmetlerini kaybetmesinin vahim sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu. “Örneğin Gazze'de 100 bin kız ve erkek çocuğunu eğitimden mahrum bırakırsanız, gelecekleri yoksa, okulları umutsuzluktan başka bir şey değilse ve moloz yığınları arasında yaşıyorlarsa, size daha fazla radikalleşmenin tohumlarını ektiğimizi söyleyebilirim. Bence bu felaket için bir reçete” ifadelerini kullandı.