​Yeni Zelanda'ya göç başvurularında artış meydana geldi

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, cami saldırıları kurbanlarından birinin yakınına sarılıyor (Reuters)
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, cami saldırıları kurbanlarından birinin yakınına sarılıyor (Reuters)
TT

​Yeni Zelanda'ya göç başvurularında artış meydana geldi

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, cami saldırıları kurbanlarından birinin yakınına sarılıyor (Reuters)
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, cami saldırıları kurbanlarından birinin yakınına sarılıyor (Reuters)

Yeni Zelanda’nın, Christchurch’deki terör saldırılarına karşı duruşu, yabancıların Pasifik Okyanusu’ndaki bu ülkeye göç başvurusunda önemli bir artış yaşanmasına neden oldu.
Yeni Zelanda Göçmenlik Dairesi sözcüsü Greg Forsythe, DPA’ya verdiği demeçte, 15 Mart saldırısından bu yana Yeni Zelanda’da yaşamak ve çalışmak isteyen kişilerin sayısında büyük bir artış gözlemlendiğini belirtti. Sözcü “15-24 Mart tarihleri arasındaki 6 bin 457 başvuru aldık. Bir önceki 10 günde ise bu rakam 4 bin 844’tü” dedi.
The Daily Telegraph’ın haberine göre, Yeni Zelanda Göçmenlik Dairesi, göç kayıtlarındaki en büyük artışın ABD'den geldiğini belirterek, katliamdan önceki 10 günde 674 başvuru bulunurken, katliamdan sonra bin 165 başvurunun gerçekleştiğini söyledi.
İngiltere’den ise saldırıdan önce 505 olan başvuru sayısının, yüzde 50 artışla 753’e yükseldiği belirtildi. İngiltere bu rakamla ABD’nin ardından 2. sırada yer aldı. Buna ek olarak çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdeki taleplerde de artış gözlemlendi. Pakistan’dan 333, Malezya’dan 165, Fas’ta 66, Endonezya’dan 63 Mısır ve Türkiye’den ise 59 başvuru talebi bulunuyor.
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in 50 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya karşı sergilediği tutum ve yarı otomatik silahları yasaklamak için getirdiği yasak dünya çapında takdirle karşılanmıştı.



İran, BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'yi ‘uyduruk bahanelerle’ kendisine karşı savaş açmakla suçladı

İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrevani, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşuyor. (Reuters)
İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrevani, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşuyor. (Reuters)
TT

İran, BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'yi ‘uyduruk bahanelerle’ kendisine karşı savaş açmakla suçladı

İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrevani, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşuyor. (Reuters)
İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrevani, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşuyor. (Reuters)

İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Emir Said İrevani dün yaptığı açıklamada, ülkesinin ABD ve İsrail'in kendisine yönelik ‘saldırganlığı’ karşısında meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu belirtti.

ABD'nin İran'a yönelik saldırılarını görüşmek üzere düzenlenen BM Güvenlik Konseyi oturumunda ABD'yi sert bir dille eleştiren İrevani, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD'yi yeni bir savaşa sürüklediğini belirterek, ABD'yi ‘uyduruk bahanelerle’ ülkesine savaş açmakla suçladı.

İrevani, “Bu konseyin daimî üyesi olan ABD bir kez daha yasadışı güç kullanımına başvurdu ve ‘İran'ın nükleer silah edinmesini engellemek’ gibi uyduruk ve çürük bahanelerle ülkeme savaş açtı” dedi.

“ABD saldırısına vereceğimiz yanıt silahlı kuvvetlerimiz tarafından belirlenecek” diyen İrevani, ABD'nin on yıllardır bölgedeki ülkeleri istikrarsızlaştırdığına dikkat çekti.

ABD'nin İran'a saldırarak diplomasiyi yok etmeye karar verdiğini vurgulayan İrevani, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın manipüle edildiğini ve İsrail'in bu anlaşmaya katılmayı reddettiğini kaydetti.

“Çıkarlarımızı ve barışçıl nükleer programımızı korumak için tüm uygun önlemleri alacağız” diyen İranlı yetkili, BM Güvenlik Konseyi ve BM'nin gerçek bir sınavla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

İran'ın BM Daimî Temsilcisi, nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin baltalanmasından ABD ve İsrail'in sorumlu olduğunu vurguladı.