Yeni belgeler, İsrail’in ABD’yi nükleer konusunda aldattığını ortaya koydu

Yeni belgeler, İsrail’in ABD’yi nükleer konusunda aldattığını ortaya koydu
TT

Yeni belgeler, İsrail’in ABD’yi nükleer konusunda aldattığını ortaya koydu

Yeni belgeler, İsrail’in ABD’yi nükleer konusunda aldattığını ortaya koydu

İsrail’in 1967 Savaşı’nda Mısır hedeflerini neredeyse nükleer silahla bombalayacağına dair sır perdesinin düştüğü bir zamanda biri İsrailli diğeri Amerikalı iki araştırmacı dün bazı belgeler yayınladı. Söz konusu belgeler sunduğu detaylarla İsrail’in nükleer programının başlamasının ardından ABD’nin eski Başkanı John Kennedy ve yönetimi ile 60’lı yıllarda birbiri sıra İsrail’de başbakanlık yapan David Ben Gurion ve Levi Eşkol arasında yaşanan sert siyasi çatışmanın boyutuna ve şiddetine ilk kez ışık tutuyor.
Araştırmacılardan biri, nükleer silahsızlanma konusunda uzman olan İsrailli Prof. Avner Cohen, diğeri de George Washington Üniversitesi’nde Ulusal Güvenlik Arşivi Nükleer Dokümantasyon Projesi Müdürü ABD’li araştırmacı William Burr. İkilinin geçtiğimiz günlerde yayınladığı 50 gizli belge, iki ülke liderleri arasındaki karşılıklı mektupları, 1964 yılında ABD’li müfettişlerin İsrail’in Dimona Nükleer Reaktörü’ne yönelik ziyaretini belgeleyen protokolleri, Washington yönetimindeki yetkililerin İsrail hükümetinin başkanı konusunda nasıl bir tutum sergileneceğine dair hazırlanan notları; Amerikan istihbaratının reaktörde tam olarak neler yapıldığı ve nükleer silah yapımına uygunluğu, özellikle de bir plütonyum izolasyon tesisi içerip içermediğine dair değerlendirmeleri içeriyor.
Belgelerden birine göre sağcı hükümetlerden birinde bakanlık yapan ve yukarıda belirtilen gizli mektuplaşmalardan haberdar olan İsrailli Surik Nükleer Merkezi Bilimsel Direktörü Prof. Yuval Ne’eman, iki araştırmacı, Cohen ve Barr’a 25 yıl önce İsraillilerin söz konusu dönemki duruma bir ‘kriz’ olarak baktıklarını ortaya koydu. Eşkol ve etrafındakilerin Kennedy’nin ‘İsrail’e gerçek uyarı gönderen biri’ olduğunu düşündüklerini iletmiş olduğunu gözler önüne seriyor. Ne’eman ayrıca aralarında General Dan Tolkowsky’nin de bulunduğu bir kısım İsrailli yetkilinin, Kennedy’nin paraşütçü güçlere Dimona’ya inme emri vermesinden “gerçekten korktuklarına” işaret etmiş.
Bilindiği üzere İsrail, Fransa’nın desteğiyle 1958 yılında nükleer bir reaktör kurdu. ABD bunu ortaya çıkararak özellikle iki araştırmacının ‘Ortadoğu’da nükleer silahsızlanma konusunda en duyarlı olan ve İsrail’in nükleer bir silah yapmasını engelleme konusunda elinden gelen çabayı gösteren ABD Başkanı’ diye tarif ettiği Kennedy’nin yönetimdeyken bundan duyduğu şiddetli öfkeyi dile getirdi. Ancak Ben Gurion ve ardından Eşkol, Dimona nükleer projesinin tamamlanması konusunda ısrarcı oldu. Onlara göre İsrail’in nükleer gücü, ‘İsrail’in yüzleştiği varoluş tehditlerine karşı bir sigorta poliçesi’ niteliğindeydi. Kennedy ile Ben Gurion ve Eşkol arasında 1963 yılında kaleme alınan mektuplar, iki tarafın kararlılığını yansıtıyor. Ayrıca İsrail’in ısrarının ve istediğini elde edene kadar uyguladığı diplomatik hilenin boyutunu da gözler önüne seriyor.
Belgeler, ABD’nin Dimona’daki reaktörü 1960 yılının sonunda, Başkan Dwight Eisenhower döneminde keşfettiğine işaret ediyor. O dönemde ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), ‘Dimona’daki reaktörün inşa amaçlarından en az birinin silah yapmak için plütonyum üretmek olduğunu belirtiyor. Arap dünyası, İsrail’in nükleer güçle silahlandığını doğrularsa bu mesele ‘şaşkınlık’ ile karşılanacak. Yapılan değerlendirme söz konusu projeyi destekliyor gibi göründükleri için ABD ve Fransa’ya doğrudan suçlama yöneltileceği’ yönünde.
Kennedy seçildiğinde, Ocak 1961’de, Eisenhower kendisine İsrail ve Hindistan’ın nükleer silah geliştirmek istediğini iletti. Eisenhower’ın Dışişleri Bakanı Christian Herter ise yakın zamanda, iki sene içerisinde 90 kilogram plütonyum üretebilecek olan Dimona reaktörünün, nükleer bir bomba üretmek için de yeterli seviyede olduğunun ortaya çıkarıldığını söyledi. Kennedy, Dimona’ya iki müfettiş gönderdi. Göreve geldiği ilk zamandan itibaren Kennedy, iki ülke arasındaki atmosferin düzeltilmesi ve bir zirve buluşmasının şartı olarak Ben Gurion’dan ABD’li iki müfettişin Dimona’ya girişine izin verilmesini talep etti. Ancak Ben Gurion, Tel Aviv’de ‘Lavon Skandalı’ veya ‘Utanç Verici İş’ olarak bilinen ve Mısır’da bir Yahudi casusluk ağının keşfedilmesine ilişkin meseleyi bahane göstererek konudan kaçtı. Daha sonra da İsrail hükümeti feshedildi.
Ben Gurion, 1961’in nisan ayında bir sonraki hükümetini kurduktan sonra İsrail, ABD yönetimine iki müfettişin Dimona ziyaretini onayladığını bildirdi.
Dimona Nükleer Reaktörü Müdürü Emmanuel Pratt, iki Amerikalı müfettişe projenin hedefinde barış dönemlerinde elektrik üretmek için nükleer reaktörleri yapımı ve işletiminde gerçek bir tecrübe biriktirmek olduğunu iddia etti. ABD’ye ait olan belgeler, iki müfettişin ‘işin kendilerinden gizlenmediği ve reaktörlerin boyutu ve içeriğinin daha önce tarif edildiği gibi olmasından dolayı memnun kaldıklarına’ işaret ediyor. Bundan sonra 1961 yılı mayıs ayının sonunda Kennedy ile Ben Gurion arasında New York’ta görüşme hazırlıkları yapıldı.
İki araştırmacı sundukları raporda, Ben Gurion’un görüşmede Kennedy’ye yaptığı açıklamanın Dimona müdürlüğünün Amerikalı iki müfettişe karşı dile getirdiği iddialara benzer olduğunu, yani Ben Gurion’un hedeflerinin barışçıl ve enerji üretimi ile sınırlı olduğunu iddia ederek bu reaktörün iç yüzünü sakladığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte Ben Gurion, Kennedy’ye aynı zamanda “Şu ana kadar reaktörün tek amacı barışçıldı. Ama bakalım, Ortadoğu’da neler olacak? Bu bizimle ilgili değil” dedi. Söz konusu görüşme, Washington’ın İsrail’in nükleer niyetlerine dair şüphelerini gidermedi. Bu nedenle ‘birkaç ay boyunca tekrarlanan taleplerden’ sonra Eylül 1962’de iki Amerikalı müfettişin reaktöre bir ziyaret daha gerçekleştirmesi talep edildi. İkinci ziyaret sadece 45 dakika sürdü. Yakın zamanda ortaya çıkarılan belgeler, bu iki müfettişin ziyaretin kısa sürmesinden şikâyetçi olduklarına işaret ediyor. Belgeler aynı zamanda ziyaretin ardından Ölü Deniz’e kadar iki müfettişe eşlik edildiğini ve dönüş yolunda ‘ev sahipleri tarafından kendilerine Dimona Nükleer Reaktörü’nün yakınlarından geçtiklerinin, bir ziyaret ayarlanarak müdürle görüşebileceklerinin söylendiğini’ belirtiyor. İki müfettiş, Dimona müdürünün reaktörde olmaması nedeniyle baş mühendis ile görüştü. Bu ziyaret 40 dakika sürdü. İki müfettiş, dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Phillips Talbot’a gönderilen raporda reaktöre iki misafir sıfatıyla mı ev sahibi olan bilim adamlarının meslektaşları olarak mı yoksa iki müfettiş namıyla mı gittiklerinden emin olamadıklarını yazıyor. Müfettişler, ‘tesisin tamamını görmek için yeterli zaman sağlanmamış ve hiç girmedikleri birçok bina kalmış olsa da tesisin araştırma yapısını tespit edebildiklerini’ de belirtiyor.
Söz konusu ziyaretin ardından Washington’da şüphe devam etti. Amerikan istihbaratının üst düzey bir yetkilisi, “birinci ve ikinci araştırma raporları arasında uygunsuzluk olduğunu’ dile getirdi. Bu şüphelere rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı, müfettişlerin olumlu çıkarımlarını birçok ülkeye gönderdi. Amerikalı görevliler, Dimona reaktörüne yönelik ikinci ziyareti, ‘aşağılayıcı’ olarak nitelendirerek ABD’nin reaktörü yeniden gözden geçirmesini ve altı ayda bir müfettişlerin ziyaret etmesini talep etti.
CIA yetkilisi Sherman Kent, yazdığı belgelerden birinde, “İsrail’in komşularına yönelik politikası daha da şiddetlenecek. Arapları korkutmak için nükleer gücünün oluşturduğu psikolojik faydaları kullanmaya çalışacak” ifadelerine yer verdi. İsrail’in nükleer bir silah edinmesinin tehlikeli sonuçları konusunda uyardı. Belgelerden biri, Beyaz Saray tarafından dışişleri, savunma ve istihbarat bakanlıklarına ‘Ortadoğu’daki nükleer güçleri’ araştırmaları yönünde talimat verildiğine işaret ediyor. Konuya ilişkin bir belge, Kennedy’nin İsrail’in nükleer programına dair istihbarat raporlarının eksik olduğuna dair bir kanaat beslediğini ortaya koyuyor. Nitekim Kennedy, ‘İsrail’in nükleer programı ve aynı şekilde İsrail veya Araplara ait diğer gelişmiş silah programları konusundaki istihbarat raporlarının iyileştirilmesi için olası bir adım atılmasını’ talep etti.
ABD, söz konusu dönemde, nisan ayı başında, İsrail’den iki Amerikalı müfettişin her altı ayda bir Dimona’ya ziyaret gerçekleştirmesine dair talebini iletti. Ben Gurion, bu talebe cevap vermekten kaçındı. Daha sonra Mısır, Suriye ve Irak’ın Filistin’i kurtarmak için askeri bir iş birliği yaptığına ilişkin duyuruyu amaçları doğrultusunda kullandı. Ben Gurion, ABD’nin talebine verdiği yanıtında Arapların bu duyurusunun İsrail’in nükleer bir silah edinme çabasını haklı çıkardığına dikkat çekti. Ayrıca Kennedy ile gizli bir görüşme talebinde bulundu. Ancak İsrail Dışişleri yetkilileri bunu makul olmayan bir talep olarak değerlendirdi.
Ben Gurion, Arap iş birliğinin ilanının ardından Kennedy’ye yazdığı mektubunda şu ifadeleri kullandı:
“Hitler’in 40 yıl önceki duyurusunu hatırlıyorum. Onun hedeflerinden biri, Yahudi halkını hepten ortadan kaldırmaktı. Avrupa ve ABD’deki aydın dünya, bunu dikkate almayarak bu ilanı küçümsedi. Sonucu ise insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir kıyım oldu.”
Kennedy, Ben Gurion’a kısa bir mektupla karşılık verdi. Mektubunda Ben Gurion’un İsrail’e yönelik varoluşsal bir tehdidin varlığı konusundaki abartısına işaret eden Kennedy “Biz Arap dünyasındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz” dedi. Araştırmacılara göre Kennedy, İsrail’in nükleer bir silah geliştirmesinden endişeliydi. Üstelik “İlan edilmeyen bir görüşme gerçekleştirmemiz mümkün değil” ifadelerini kullanarak Ben Gurion’un gizli bir ziyarette bulunma talebini de reddetmişti.
Ben Gurion’un İsrail’in nükleer programının detaylarına dair Amerikalılara bilgi vermeme konusundaki ısrarı karşısında araştırmacılara göre Washington’ın ‘boğazına bir diken’ saplandı. Taraflar arasındaki çatışma şiddetlendi ve Kennedy, 5 Haziran’da Ben Gurion’a bir mektup gönderdi. Araştırmacıların tabiriyle bu mektup, “bir uyarı” mahiyetindeydi. Nitekim mektupta, “Amerikan yönetimi, Dimona projesinin durumu hakkında sağlam bilgilere erişemezse Washington’ın İsrail’e destek sözü büyük oranda tehlikeye girebilir” ifadelerine yer verildi.
Ama bu mektup muhatabına ulaşmadı. Zira mektubun gönderildiği sabah Ben Gurion, hükümet başkanlığı görevinden istifa etti. Ben Gurion bunun sürpriz istifasının sebebi hakkında ‘kişisel sebeplerden’ kaynaklandığı dışında açıklama yapmadı. Ancak 10 gün sonra Kennedy’nin mektubu Ben Gurion’un İsrail hükümet başkanlığındaki halefi Levi Eşkol’a ulaştı. Eşkol, ABD yönetimi ile olan ilişkileri ‘gerçek bir krize girdi’ olarak tarif etmişti. Ardından Eşkol, İsrail gazetelerinin editörleri ile bir araya gelerek onlardan Dimona hakkında yayın yapmamalarını istedi. Sözü edilen iki araştırmacı, Eşkol’ün Kennedy’nin yaptığı uyarı karşısında şaşırdığını, istişare için daha fazla zaman istediğini ve ABD’nin Tel Aviv Büyükelçisi’ne Kennedy’nin mektubunun sürpriz boyutunu ilettiğini söylüyor. Eşkol, iki devlet arasındaki ilişkilerin gelişmesini umduğunu ve ‘İsrail’in ulusal güvenliğinin gereklerini yerine getirerek egemenlik haklarını koruyacağını’ kaydetti.
Yeni ortaya çıkarılan belgeler, Eşkol’ün ABD Büyükelçisi’ne şu soruyu sorduğunu gözler önüne seriyor:
“Uzak gelecekte Ortadoğu’daki gelişmeler bizi nükleer bir silah geliştirmeye mecbur ederse Washington, İsrail’in ABD ile ‘ön görüşme’ teklifine nasıl yanıt verecek?”
ABD Büyükelçisi buna, ülkesinin Ortadoğu’ya nükleer bir silah sokmanın ‘oldukça tehlikeli’ olacağı yönünde bir tavır benimsediği karşılığını verdi.
Altı hafta süren görüşmelerden sonra Eşkol, Kennedy’ye yazdığı cevap mektubunu ABD Büyükelçisi’ne teslim ederek Ben Gurion’un Dinamo Nükleer Reaktörü’nün barışçıl olduğu şeklindeki iddiasını yineledi. Ayrıca iki taraf arasındaki iyi ilişkileri göz önünde bulundurarak iki Amerikalı yetkilinin reaktörü düzenli olarak ziyaret etmesine izin vermeye karar verdiğini ekledi.
İlk ziyaretin tarihi olarak 1963 yılının sonu belirlendi ve o zamana kadar ‘Fransız grubunun reaktörü kendilerine ulaştıracağı ve aktifleştirilmeden önce kapsamlı fiziksel ölçümlere tabi tutulacağı’ bildirildi. Bununla birlikte Eşkol, ABD’li iki yetkilinin ilk ziyaretinin reaktörün işletilmeye başlamasından önce gerçekleşeceğini vurguladı.
Ziyaretlerin sıklığı meselesi ise aydınlatılmadı. Kennedy, buna bir mektupla karşılık vererek iki Amerikalı müfettişin ziyaretlerinin ‘düzenli’ olacağının altını çizdi. Müfettişlerin Dinamo Nükleer Reaktörü’ne yönelik ziyareti 1964 yılının başında gerçekleşti. İsrailliler müfettişlere reaktörün birkaç hafta önce çalışmaya başladığını iletti. Ancak bu yalan bir bildirimdi. Nitekim araştırmacılar, ilerleyen zamanlarda reaktörün, Kennedy yönetiminin de tahmin ettiği gibi 1963 yılının ortasında faaliyete geçtiğinin anlaşıldığını söylüyor. Taraflar, ABD müfettişlerinin ziyaretini gizli tuttu ve bir seneyi aşkın bir süre boyunca gazetelere sızdırılması engellendi.
İki araştırmacı, Kennedy’nin İsrail’in nükleer programını bölgesel değil de uluslararası ölçütlerle ele aldığına işaret ediyor. Ancak ABD’nin Dinamo Nükleer Reaktörü’nü denetlemesine rağmen bu, İsrail’i nükleer silahlar üretmekten ve bu silahları Ortadoğu’ya sokmaktan alıkoymadı.



İsrail ve İran arasında karşılıklı hava saldırıları düzenlendi… İsfahan'daki nükleer tesis hedef alındı

İsrail'in 14 Haziran'daki hava saldırılarının ardından İsfahan'daki uranyum zenginleştirme tesisini gösteren uydu görüntüsü (AP)
İsrail'in 14 Haziran'daki hava saldırılarının ardından İsfahan'daki uranyum zenginleştirme tesisini gösteren uydu görüntüsü (AP)
TT

İsrail ve İran arasında karşılıklı hava saldırıları düzenlendi… İsfahan'daki nükleer tesis hedef alındı

İsrail'in 14 Haziran'daki hava saldırılarının ardından İsfahan'daki uranyum zenginleştirme tesisini gösteren uydu görüntüsü (AP)
İsrail'in 14 Haziran'daki hava saldırılarının ardından İsfahan'daki uranyum zenginleştirme tesisini gösteren uydu görüntüsü (AP)

İran ve İsrail, Tahran'ın tehdit altındaki nükleer programı konusunda müzakere etmeyeceğini açıklamasından bir gün sonra, bu sabah erken saatlerde karşılıklı saldırılarda bulundu. Avrupa ise barış görüşmelerini canlı tutmaya çalıştı.

İran haber ajansları İsrail'in cuma gecesi İran'ın orta kesimlerindeki İsfahan'da bulunan bir nükleer tesise saldırı düzenlediğini, ancak herhangi bir hasar ya da halk için bir risk olmadığını bildirdi.

Yerel bir yetkili Mehr ve Fars haber ajanslarına yaptığı açıklamada, “Bu sabah erken saatlerde İsfahan’daki uranyum zenginleştirme tesisine yapılan saldırıda patlamaların çoğu hava savunmasıyla ilgiliydi. Herhangi bir tehlikeli madde sızıntısı tespit edilmedi” ifadelerini kullandı.

Mehr haber ajansının İran Yol ve Şehircilik Bakanlığı Sözcüsü Mecid Ahvan'dan aktardığına göre hava sahasının kapatılması bugün yerel saatle 14:00'e kadar uzatıldı. Sözcü, bu kararın ‘son gelişmeler ışığında ve yolcuların güvenliği ile uçuşların emniyetini sağlamak amacıyla’ alındığını belirtti. Ahvan tüm vatandaşlara şu an için havalimanlarına seyahat etmekten kaçınmaları çağrısında bulunarak, sadece resmi kaynaklar aracılığıyla en son uçuş güncellemelerini takip etmeleri gerektiğini vurguladı.

Ahvan, hava sahası kısıtlamalarının ülkedeki durum normale dönene kadar yürürlükte kalacağını söyledi.

Kudüs Gücü komutanları öldürüldü

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun İran'ın Kum kentindeki bir apartman dairesine düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) dış kolu olan Kudüs Gücü'nün kıdemli bir komutanını öldürdüğünü açıkladı. İsrail Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, öldürülen kıdemli komutanın Kudüs Gücü'nün Filistin Birimi Komutanı Said İzadi olduğu ifade edildi.

Daha sonra İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, İsrail'in Kudüs Gücü Muharebe Nakliye Birimi Komutanı Behnam Şehriyari'yi ortadan kaldırdığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “İstihbarat direktörlüğünün talimatıyla İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait uçaklar Kudüs Gücü Muharebe Nakliye Birimi Komutanı Behnam Şehriyari'yi bombalayarak öldürdü. Şehriyari, İran'ın batısında seyahat ederken İsrail'den bin kilometreden daha uzakta arabasının içinde öldürüldü” denildi.

İsrail ordusu İran'daki füze depolama ve fırlatma alanlarına bir dizi saldırı düzenlediğini açıkladı. İran medyası DMO’ya dayandırdığı haberinde İsrail'in bugün Hürremabad'da düzenlediği saldırılarda beş kişinin öldüğünü duyurdu.

Yeni İran füze dalgası

İsrail'de saat 02:30'dan kısa bir süre sonra İsrail ordusu İran'dan bir füze saldırısı uyarısında bulundu ve Tel Aviv de dahil olmak üzere İsrail'in orta kesimlerinde ve işgal altındaki Batı Şeria'da siren sesleri duyuldu.

İsrail'in hava savunma sistemleri saldırılara karşı koyarken, Tel Aviv semalarında füzeler görüldü ve şehir genelinde patlama sesleri işitildi.

İsrail acil yardım servisi Kızıl Davut Yıldızı’na göre İsrail'in güneyinde de siren sesleri duyuldu. İsrailli bir askeri yetkili İran'ın beş balistik füze attığını ve şu ana kadar füzelerin herhangi bir hasara yol açtığına dair belirti olmadığını ifade etti. İlk belirlemelere göre ölen ya da yaralanan olmadı.

Acil yardım servisi, İsrail'in orta kesiminde bir apartmanın çatısında çıkan yangını gösteren görüntüler yayınladı. Yerel medya yangının önlenen bir füzenin enkazından kaynaklandığını bildirdi.