Moritanya’da cumhurbaşkanlığı seçim yarışları başladı

Moritanya’da cumhurbaşkanlığı seçim yarışları başladı
TT

Moritanya’da cumhurbaşkanlığı seçim yarışları başladı

Moritanya’da cumhurbaşkanlığı seçim yarışları başladı

Önümüzdeki ay Moritanya’da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylık kapısı bugün resmen kapandı. Anayasa Meclisi, şu 6 adayın dosyasını teslim aldı: Kan Hamido Baba (Bağımsız Birleşik Afrika Devleti'ni hedefleyen tek aday), Muhammed el-Emin el-Murteci el-Vafi (siyaset çevrelerinde tanınmayan teknokrat), Muhammed Veled el-Gazvani (iktidardaki çoğunluk güçleri tarafından desteklenen eski Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı), Sidi Muhammed Veled Bubekr (Cumhurbaşkanı Muaviye Veled et-Tai döneminin Başbakanı, İslamcı Tevasul Partisi tarafından destekleniyor), Biram el-Dah Abeyd (insan hakları aktivisti) ve Muhammed Veled Mevlüd (70’li yıllardan bu yana peş peşe gelen rejimlere karşı uzun bir muhalefet tecrübesine sahip solcu).
Değişim iradesi ile devamlılık iradesi
Söz konusu iki yaklaşımdan birinin sahipleri, yaklaşan sonuçların belirleyici olacağı ve iktidar için barışçıl ve sivil bir devire yol açması gerektiği görüşünde. Diğer yaklaşım sahiplerine göre ise iktidar adayının başarısı, ülkenin jeopolitik konumuna bakarak hassas ekonomi ve güvenlik dosyalarının ihtiyatlı yönetilmesinde istikrar ve devamlılık için tek garantördür.
Independent Arabia'dan Abdullah Memin’e konuşan gazeteci-yazar Muhammed Fal Veled Sidi’ye göre, “Çekişme adaylık kapısının resmen kapanmasından bu yana şiddetleniyor. Zira görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz rejiminin, arkadaşı General Muhammed Veled Gazvani üzerinden devam etmesi yönündeki irade ile rejimi köklerinden söküp atmayı hedefleyen değişim iradesi arasında güçlü bir zıtlaşma söz konusu”. Rejimin devam etmesine yönelik irade, eski Genelkurmay Başkanı General Gazvani’nin tercih edilmesinde kendini belli ederken köklü değişim iradesi, muhaliflerin ortaya çıkmasıyla somutlaştı. Söz konusu muhaliflerin başında meclisteki en büyük muhalif bloğu yöneten İslamcı Tevasul Partisi’nin desteğini elde eden eski bir diplomat ve başbakan olan Sidi Muhammed Veled Bubekr geliyor. Muhalefet oylarının çoğunluğunu temsil eden insan hakları eylemcisi Biram Veled el-Dah Abeyd de meclis çatısı altında rejim için zorluk oluşturan bir diğer muhalif. Abeyd, Senegal Nehri kıyısına yerleşen siyahi kabileler ve ülkenin güneyindeki Şamama ovasındaki (eskiden köle olan) bazı Haratin toplulukları tarafından destekleniyor.
Tartışmanın dönüşü
Moritanya’da hükümet ve muhalefet arasındaki ilişkiler, İçişleri Bakanlığı’nın tanınmış İslamcı lider ve muhalif gazeteci Ahmed el-Vedia’nın Bağımsız Ulusal Seçim Komisyonu’na katılması konusunda çekimser davranmasından ötürü son günlerde gerildi. Muhalif partilerinin ortaya çıkardığı bu durumun hatalı olduğunu açıklayan Bakanlık, yeni üyeler listesine bir kadın üye eklenmesini şart koştuğunu belirtti. Muhalefetteki Moritanya Birlik ve Değişim Partisi Başkanı Salih Veled Hanenna, Moritanya Hükümeti’nin, muhalefetin söz konusu komisyonda kendisini temsil etmek üzere önerdiği isimleri reddetmesini eleştirdi. 
Bağımsız Sahara Medya haber ajansına açıklama yapan Hanenna, Moritanya Hükümeti’nin seçim komisyonunun muhalefetin temsil edileceği şekilde yeniden oluşturulmasına yönelik tavrını ‘kafa karıştırıcı bir tavır’ olarak niteledi. Yaklaşan başkanlık seçimlerinin nasıl düzenleneceği konusunda birkaç haftadır muhalefet partileri ile müzakere yürüten İçişleri Bakanlığı, muhalif kanattan bazı kaynaklara göre muhalefet koalisyonunun seçim komisyonunda kendisini temsil etmek üzere seçtiği üç isim konusunda çekimser davrandı ve buna bu üyeler arasında bir kadının olması gerekliliğini gerekçe gösterdi. Hükümet ile müzakereden sorumlu muhalefet komisyonu üyesi Salih Veled Hanenna, “Bakanlığın öneriler karşısında kafa karıştırıcı tavrı ve cevap verme konusunda oyalanışı, rejimin önümüzdeki seçimleri tek taraflı olarak düzenleme, iktidar için barışçıl bir geçiş kapısını kapama ve seçim sürecini tekrar gasp etme tavrına geri dönüşü konusunda bir uyarı mahiyetinde. Biz buna alıştık” ifadelerini dile getirdi.
Kadının rolü
Muhalif Kavs-ı Kuzah (Gökkuşağı) Partisi’nin yasa ile kapatılması sonrasında kadın temsilcisinin komisyondan çıkarılmasının ardından İçişleri Bakanlığı, muhalefetten komisyondaki dengeyi korumak için bir kadın temsilci önermesini istedi. Muhalefet çevreleri, geçtiğimiz cuma günü Moritanya Hükümeti ile muhalif bloklar arasında bir anlaşmaya varıldığını doğruladı. Anlaşmaya göre Bağımsız Seçim Komisyonu’nu denetleyen Bilgeler (Ak Saçlılar) Komisyonu’nun mevcut oluşumundaki yandaş partilerin üç üyesi, muhalif tarafları temsil eden üç üye ile değiştirilecek. Bu anlaşma, siyasi süreci neredeyse tümden sarsan büyük bir soruna çözüm oluşundan ötürü halk çevrelerinde büyük bir memnuniyet ile karşılandı. Nitekim Bakanlığın, muhalefet tarafından öne sürülen şu üç ismi reddetmesinden sonra süreç, yeniden tıkanmak üzereydi: Savab-Ira bloğunu temsilen Siyasi Aktivist Muhammed el-Muhtar Melil; Tevasul-Hatem-Mustakbel bloğunu temsilen Gazeteci Ahmed el-Vedia ve İlerleme Kuvvetleri Birliği-Demokratik Güçler-Tenavüb bloğunu temsilen Avukat İbrahim Edi. İlan edildiğinden bu yana çeşitli zorluklarla karşılaşan anlaşmaya göre muhalefet koalisyonunun, Bağımsız Seçim Komisyonu Başkanına üç danışmanın yanı sıra Komisyon Genel Sekreter Yardımcısı, Seçim Faaliyetleri Müdürü ve Enformasyon Müdür Yardımcısı için de isim vermesi gerekiyor.

Başkan Adayı Sidi Muhammed Veled Bubekr (Independent Arabia)
Partiler ve blogcular
Bu gelişmeler yaşanırken partiler, blogcular ve analistler olmak üzere Moritanyalılar, bugüne kadar geleneksel bağlam ve topluluklardan 80’i aşkın girişimde bulunan General Muhammed Veled Gazvani’nin adaylığı ile ilgileniyor. Moritanya basını, şu veya bu partiyi öven ya da yeren, bilinen veya bilinmeyen onlarca sayfa, internet sitesi ve blog ile doldu. Tartışma konusu olan Hukukçu Biram el-Dah Abeyd’i aday gösteren (Arap ulusalcılığı ve Baasçılık çizgisinde) Moritanyalı Savab Partisi, resmî Facebook hesabından yayınladığı yazıda Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdulaziz’e General Gazvani’nin halef olmasına yönelik sert bir saldırı başlatarak şu ifadeleri kullandı: “Cumhuriyete, mevcut cumhurbaşkanının rejim mirasının halefi olarak askeri bir başkanın atanması; Moritanya halkının iradesi ve canlı siyasi güçlerine açık bir meydan okuma, devlet egemenliğinin sembollerine ve cumhuriyet yasalarına bir aşağılama ve cumhuriyeti, yolsuzluk ve zulüm uygulayan kapsamlı bir iktidara dayalı karanlık bir tünele itmek demektir. Tüm bunlar Moritanyalıların, ümit vaat eden demokratik bir hayat hayal etmesinden sonra gerçekleşti. Bu hayalde halk, güçler ayrılığını gözeten ve iktidar için barışçıl geçiş gelenekleri oluşturan hukuk devleti ve anayasal kurumların çatısı altında vatandaşlık hakları ile nimetlenecekti”.
Adaylıkları konu edinen ünlü blog yazarı Muhammed el-Emin el-Fazıl ise ‘muhalefetin beklenen başkan adayı Veled Bubekr ile rejimin adayı Veled Gazvani arasındaki ortak payda’ hakkında bir yazı kaleme aldı. Blog yazarının sözünü ettiği ortak paydalardan biri, hem Gazvani hem de Veled Bubekr’i aday olarak tercih edenlerin bu konuda çok tereddüt etmeleridir. Nitekim yazara göre, “Cumhurbaşkanı Veled Abdulaziz, rejiminde kendisini daha kolay pazarlayacak ve seçim savaşını garanti vererek bitirebilecek birisini bulmuş olsaydı Gazvani’yi aday göstermezdi. Muhalefet de aynı şekilde Veled Bubekr haricinde pazarlayabileceği birini bulsaydı Veled Bubekr, muhalif adaylığı konusunda çok şanslı olmazdı. Özetle bu iki ismi bir araya getiren çok ortak payda var. O kadar ki bunlardan biri yaklaşan seçim kampanyalarında rejimin adayı olarak öne sürülecekse diğeri de muhalefetin adayı olarak sunulacak”.
Aday engeli
Moritanya yasaları, Başkanlık seçimlerine aday olan kişinin, beşi belediye başkanı olmak üzere 100 belediye danışmanı önermesini şart koşuyor. Bu durum, adaylığa niyetlenen birçok kişiyi, istenen aday sayısına erişme zorluğu karşısında geri adım atmaya mecbur etti. Bu çerçevede Halkçı İlerleme Partisi Lideri Abdullah el-Atik Veled İyahi, büyük bir halk festivalinde aday olduğunu açıklamasına rağmen yeterli danışman sayısına erişemediği için adaylık düşüncesinden vazgeçti. İktidar çevrelerinin adayı Muhammed Veled Gazvani ise kendisini bu dertten kurtaracak kadar aday sayısına ulaşmada herhangi bir zorluk yaşamadı zira danışmanlarının çoğunluğu, iktidardaki Cumhuriyet İçin Birlik partisine ya da yandaş başka partilere mensup. Aynı şekilde belediyelerde ve mecliste temsil edilen en büyük muhalefet partisi Tevasul Partisi tarafından desteklenen aday Sidi Muhammed Veled Bubekr’in de gerekli sayıya ulaşacağı belliydi. 
Aday Biram el-Dah Abeyd ise danışmanlarına kendisi için bol sayıda aday sağlamalarını isteyen Tevasul Partisi’nden özel bir destek elde etti. Geri kalan sayıyı ise sosyal ve coğrafi çevresinden olan danışmanlardan tamamladı.
Hamido Baba da siyahi kabileler ile etnik ilişkisine dayanarak istenen sayıyı tamamladı. Belediye danışmanları isimleri temelde parti bağlılıklarına göre vermiş olsa da etnik, taraf ve kabile boyutları da etkin oldu. Bununla birlikte bazı adayların satın alınma ihtimali de göz ardı edilmemeli. Bu durum, güçlü siyasi ve parti ittifaklarına sahip olmayan; etnik, taraf ve kabile ilişkileri bulunmayan; birkaç danışman satın alacak kadar parası olmayan adayları, bu ayın 22’sinde Anayasa Komisyonu tarafından ilan edilecek adaylar listesinden çıkarılma tehlikesi ile yüzleştiriyor.



Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)

ABD kaynaklı sızıntılar, Gazze Şeridi’nin bir bölümünün yeniden inşasına yönelik Güneşin Doğuşu Projesi adlı bir planın hazırlandığına işaret etti. Planın, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ın liderliğindeki bir ekip ile ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu gelişme, Gazze’de ateşkes anlaşmasının şu aşamada tıkanan ikinci safhasının en önemli unsurlarından biri olan ‘kapsamlı Arap planının’ hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar sürerken gündeme geldi.

Söz konusu ABD planı, Mısır’ın Washington ile ortaklaşa Gazze Şeridi’nin tamamının yeniden inşasının finansmanı için bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiği bir dönemde ortaya çıktı. Kasım ayı sonunda ertelenen bu girişime ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bunun ‘Mısır ve Arap dünyasının reddine rağmen Filistinlilerin yeniden yerinden edilmesine yönelik planların geri dönüşü’ anlamına geldiğini savunuyor. Uzmanlara göre bu durum üç olası senaryoyu gündeme getiriyor: ABD’nin kısmi planının Filistin’in Refah bölgesinde uygulanması ve Arap planının ertelenmesi; iki planın yerinden etme olmaksızın birleştirilmesi; ya da ateşkes anlaşmasının tamamlanamaması nedeniyle her iki planın da askıya alınması.

ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi cuma günü yayımladığı haberinde, Kushner ve Witkoff tarafından hazırlanan ve Güneşin Doğuşu Projesi olarak adlandırılan planın, yabancı hükümetler ve yatırımcıların iş birliğiyle Gazze’nin enkazını gelecekte bir sahil destinasyonuna dönüştürmeyi hedeflediğini yazdı. Planda, Gazze halkının ‘çadırlardan lüks dairelere’ ve ‘yoksulluktan refaha’ taşınmasından söz edilirken, yeniden inşa süresince yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon Filistinlinin nerede yaşayacağına dair net bir bilgi yer almadı.

Taslak metne göre projenin toplam maliyetinin on yıl içinde 112,1 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. ABD’nin bu süre zarfında ‘önerilen tüm çalışma alanları’ için hibe ve borç garantileri sağlamayı taahhüt edeceği ifade ediliyor. Ancak gazeteye göre, yeniden inşa sürecinin Hamas’ın silahsızlandırılması ve tüm tünellerin imha edilmesi şartına bağlanması, projenin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.

Yeniden imarın dört aşamada gerçekleştirilmesi planlanıyor. Çalışmaların güneyde Refah ve Han Yunus’tan başlaması, ardından orta kesimdeki mülteci kamplarına ve son olarak Gazze kentine doğru ilerlemesi öngörülüyor. ‘Yeni Refah’ başlığını taşıyan bölümlerden birinde, bu bölgenin Gazze’de ‘yönetim merkezi’ haline getirilmesi ve 500 binden fazla kişiye ev sahipliği yapması tasarlanıyor. Söz konusu şehirde 100 binden fazla konut, 200’ü aşkın okul, 75’ten fazla sağlık tesisi ile 180 cami ve kültür merkezinin yer alması planlanıyor.

Bu sızıntılar, Yediot Aharonot gazetesinin internet sitesinin yaklaşık sekiz gün önce bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı açıklamaların ardından geldi. Haberde, Tel Aviv’in ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ndeki enkazın kaldırılmasının maliyetini üstlenmeyi ve bu büyük mühendislik operasyonunun sorumluluğunu almayı prensipte kabul ettiği, yeniden imar amacıyla da Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bir bölgenin tahliyesine başlanacağı aktarılmıştı.

fr
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinin önünde yemek almak için kabıyla birlikte bekleyen yerinden edilmiş bir Filistinli çocuk (AFP)

21 Ekim’de İsrail’de düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Jared Kushner, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde Gazze’nin yeniden inşasının ‘titizlikle planlandığını’ söyledi. Kushner, “İsrail ordusunun kontrolündeki alanlarda, güvenliğin sağlanması hâlinde inşaata başlanması için şu anda değerlendirmeler yapılıyor. Bu bölgeler, Filistinlilere gidecekleri, çalışacakları ve yaşayacakları bir yer sunmak amacıyla ‘Yeni Gazze’ olarak tasarlanıyor” dedi. Kushner, Hamas’ın kontrolü altındaki bölgelere ise yeniden imar için herhangi bir fon ayrılmayacağını vurguladı.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, Trump’ın barış planının en başından itibaren ABD ve İsrail’e daha geniş bir hareket alanı tanıdığını belirterek, Washington’ın gündeme getirdiği yeniden imar planının ‘Filistinlilerin bir kez daha yerinden edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir girişim’ olduğunu savundu.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Güneşin Doğuşu Projesi’nin, ABD’nin Gazze nüfusunun kısmen yerinden edilmesi fikrinden vazgeçmediğini gösterdiğini ifade ederek, planın İsrail’in güvenliğini önceleyen ve gayrimenkul yatırımlarına dayanan bir yaklaşım içerdiğini dile getirdi.

Wall Street Journal’a göre, Güneşin Doğuşu Projesi’ni inceleyen bazı ABD’li yetkililer, planın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Yetkililer, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmesinin zor olduğunu, bunun gerçekleşmesi hâlinde bile ABD’nin, savaş sonrası bir bölgenin yüksek teknolojiye sahip kentsel bir alana dönüştürülmesinin maliyetini üstlenecek zengin ülkeleri ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor.

Bu şüphelere paralel olarak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, “İki ya da üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanılıyorsa, kimseyi Gazze’ye yatırım yapmaya ikna edemezsiniz” dedi. Rubio, uzun vadeli yeniden imar ve insani destek için bağışçıların bulunacağına dair güçlü bir güven taşıdıklarını da sözlerine ekledi.

Reha Ahmed Hasan ise Rubio’nun, Hamas’ın silahsızlandırılması konusunda İsrail’in söylemini tekrar ettiğini belirterek, ‘istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmenin zor olduğunu’ ifade etti.

ABD kaynaklı bu sızıntılar, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, yaklaşık 17 gün önce Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamaların ardından geldi. Abdulati, “Yeniden imar konferansı için ABD ile ortak bir başkanlık oluşturulması konusunda istişarelerde bulunuyoruz ve ortaklarla iş birliği içinde bu konferansın en kısa sürede yapılması için uygun bir tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” demişti.

dfgt
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinden sıcak yemek almak için toplanan yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Bunun ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, kısa süre önce Doha Forumu’nda düzenlenen bir oturumda, “Filistin halkını desteklemeyi sürdüreceğiz, ancak başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyi finanse etmeyeceğiz” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, söz konusu Katar açıklamalarını, ‘Washington’a İsrail’i çekilmeye zorlaması ve yeniden imar sürecini başlatması yönünde bir baskı’ olarak değerlendirdi.

Kahire’nin kasım ayı sonunda düzenlemesi planlanan Gazze Şeridi’nin yeniden imarına ilişkin konferans ise gerekçe açıklanmaksızın ertelenmişti. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf, geçtiğimiz ayın sonunda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın ertelenme nedenine ilişkin bir soruya yanıt olarak, Kahire’nin ‘Gazze Şeridi’nde erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarılı olması için bölgesel ve uluslararası ortaklarla uygun ortamı hazırlamak üzere çalıştığını’ ifade etmişti.

Reha Ahmed Hasan, ABD tarafından gündeme getirilen planların ‘kapsamlı Arap yeniden imar planı’ çerçevesindeki süreci geciktirebileceği görüşünü dile getirerek, yeniden imar konferansının aksamasını birinci aşamanın tamamlanmaması ve İsrail’in çekilmemesiyle ilişkilendirdi. Yeni yeniden imar planına ilişkin olası senaryoları değerlendiren Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmemesi şartıyla Arap ve ABD planlarının birleştirilebileceğini söyledi.

Abdulmehdi Mutava ise yeniden imarın geleceğine dair üç ihtimal üzerinde durdu. Mutava’ya göre, ABD planının tek başına hayata geçirilmesi ve kapsamlı Arap planının ertelenmesi, ya da birinci aşamanın tamamlanmaması nedeniyle sürecin tıkanıklığının sürmesi ve her iki planın da uygulamaya geçememesi olasılıklar arasında yer alıyor.


İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.