Irak’ta askeri malzemelerin rastgele satışı endişeye neden oldu

Divaniye halk pazarında satılan askerî kıyafetler (Independent Arabia)
Divaniye halk pazarında satılan askerî kıyafetler (Independent Arabia)
TT

Irak’ta askeri malzemelerin rastgele satışı endişeye neden oldu

Divaniye halk pazarında satılan askerî kıyafetler (Independent Arabia)
Divaniye halk pazarında satılan askerî kıyafetler (Independent Arabia)

Yeni ve eski bazı olgular, Irak çarşılarını etkisi altına alarak korku ve endişeye sebep oluyor. Şöyle ki Irak’ın başkenti Bağdat ve diğer şehirlerde, 2014 yılından sonra askerî kıyafetler ve silahların satıldığı dükkânlarda belirgin bir artışa tanık oldu.
Askerî kıyafetlerin herkesin kullanımına sunulmasının ardından güvenlik unsurları ile güvenliği hafife alarak yıkımı yaygınlaştıran kişileri ayırt etmek epey zorlaştı.
Iraklılar, milli faaliyetler esnasında güvenlik güçlerine manevi destek veya gururlanma açısından yardımcı olmak adına askerî kıyafetler ve malzemeler satın almaya yoğun bir ilgi gösteriyor.


Divaniye halk pazarında satılan askerî kıyafetler (Ahmed eş-Şeybani)

Kimileri ise suikast, hırsızlık ve adam kaçırma gibi farklı suçları işlemek için bu askerî kıyafeti araç olarak kullanıyor.
Suç oranlarının artması ve askeri bir görünüme bürünmenin kolaylaşması, bir gün bu silahlı çetelerin kurbanı haline gelebilecek sivil vatandaşları endişelendirmek için yeterli iki sebep.
Görünüşe bakılırsa yasaların iyi uygulanmaması ve önemli kontrollerin ihmal edilmesi, toplumun güvenlik ve huzurunu tehdit eden bu olgunun yayılmasına zemin hazırlıyor.


Divaniye halk pazarında herkesin kullanımına sunulan askerî malzemeler (Ahmed eş-Şeybani)

Endişe ve korku
Konuya diar değerlendirmelerde bulunan 55 yaşındaki Abdulemir Fazl adlı bir vatandaş şunları söyledi:

“Askerler ile sivilleri ayırt edemez olduk. Bu askerî karaktere bürünme olgusu, dini otoritenin Necef’te çağrısını yaptığı direniş mücadelesi sırasında başlamıştı. O zamanlar dükkân sahiplerinden gazetecilere hatta kadınlara ve çocuklara kadar insanların çoğunu askerî kılık içerisinde görüyordum. Bizi en çok korkutan, kendimizi bir gün suikastların ve silahlı soygun çetelerinin kurbanı olarak bulmak ya da kurgusal bariyerlere maruz kalmaktır. Herhangi bir zamanda silahlı askeri gruplar tarafından evimizin baskına uğraması ve çocuklarımızın alıkonması bizim için uzak bir ihtimal değil.”
İnsanlar artık silahlı çeteler ile güvenlik güçlerini birbirinden ayırt edemiyor. Zira her ikisi de aynı kılık kıyafet içerisinde dolaşıyor. Aynı şekilde birçok insan, kendisinin güvenlik teşkilâtına bağlı olduğu iddia eden silahlı gücün kimliğini belirlemeye yardımcı olan yasal uygulamalardan da habersiz olduğu için çoğu zaman hukuk konusundaki bu bilgisizliğinin kurbanı oluyor.


Divaniye halk pazarında satılan askerî rütbeler (Ahmed eş-Şeybani)

Eski bir ticaret faaliyeti
Her ne kadar askerî kıyafet satış mağazaları sınırlı sayıda olsa da geçmişi 80’li yıllara dayanıyor. 2003 yılından sonra ise bu tür mağazaların sayısı ve ürün çeşitliliği öyle arttı ki şimdilerde Divaniye şehir çarşılarındaki sayısı 30’u buldu.
Mağaza sahiplerinden biri olan Ali Hüseyin’in aktardığına  göre askerî kıyafetler alanındaki ticarî faaliyet, DEAŞ’a karşı yürütülen Irak savaşında zirveye ulaştı.
Gençlik modası
Askerî kıyafet mağazalarının müşterileri yalnızca güvenlik görevlileri değil. Bu tür kıyafetler gençlerin büyük oranda ilgi gösterdiği bir giyim tarzı haline geldi. Şimdilerle gençlik çevreleri arasında gittikçe yaygınlaşan hâkim moda bu. Bir mağaza sahibi konuya ilişkin “Biz herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkese satış yapıyoruz” açıklamasında bulundu.
Hüseyin, mağazasında çeşitli askerî rütbeler, kemerler, kasklar, elektrikli joplar, yakın dövüş silahları ve diğer tüm malzemelerden satıyor. Kıyafet ve malzeme dükkânlarında satılan ürünler Çin ve Türkiye’den ithal ediliyor. Fiyatları ise 15 ila 500 dolar arasında değişiyor.
Kontroller ve onaylar
İçişleri Bakanlığı’ndan gerekli izin alınmadıkça askerî malzemeler ve kıyafetler satan bir dükkân açmak mümkün değil. Bakanlık, bu tür mağaza sahiplerine asker olmayanlara kıyafet satmaması konusunda talimat veriyor.
Bakanlık, ilgili birimleri yoluyla bu mağazaları günlük olarak denetliyor. Divaniye Eyaleti Emniyet Müdürlüğü Basın Koordinatörü Amir er-Rikabi, “Her ne kadar mağaza sahipleri yoğun bir şekilde takip ediliyor ve İçişleri Bakanlığı son derece açık talimatlar veriyor olsa da askerî kıyafetler ve malzemeler asker mi sivil mi olduğuna bakılmaksızın isteyen herkese satılıyor” diyor.


Divaniye halk pazarında askerî kıyafetlerin dikimi (Ahmed eş-Şeybani)

İlgili yasa
Divaniye Eyalet Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Faysal en-Naili konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi:

“Askerî kıyafetler ve malzemeler ile silah satışı yapılan bir mağaza açmak kanuna aykırı değil. Bakanlıkların güvenlik güçleri, düzenli olarak halk çarşılarından askerî kıyafetler satın almaya ihtiyaç duyuyor. Çünkü resmî kıyafetler, kalitesiz ve askerlerin çalışma koşullarına elverişli değil. Ayrıca ilgili bakanlıklar, askerin özellikle yaz mevsiminde çalışırken ihtiyaç duyduğu rahatlığı sağlamaya da pek önem vermiyor.” 
Naili, silah satış ofisleri açılmasına ilişkin olaraksa şu ifadeleri kullandı:
“Irak’a silah kaçakçılığı yapmak için oldukça fazla geçit var. Bundan dolayı İçişleri Bakanlığı, vatandaşlara dolaşımda olan silahları kontrol etmek ve gereklilik halinde sahiplerini kolayca tespit edebilmek için silah edinme ruhsatı verdi. Yasalar, her evde hafif bir silah bulundurma izni veriyor.”
Güvenlik tehdidi
Araştırmacı-sosyolog İbtisam Nimet konuya dair şu değerlendirmede bulundu:

“Silahlanma ve askerleşme olgusu, Iraklıların yaşadığı zorlu geçim koşullarında şiddete ve suça teşvik ettiği için toplumsal barışın yüzleştiği en tehlikeli şeylerden biri. Askerî kıyafetler ve malzemelerin satışı için mağaza açmanın toplumun güvenliği ve selameti açısından ciddi boyutları var. Zira bu durum, suçluların askerî kılığa bürünerek suç işlemesini kolaylaştırıyor. Güvenlik birimleri tarafından bu tür mağazaların denetlenmesinde ihmal gösterilmesi ve resmî izinlerin verilmesinde aşırıya kaçılması dikkat edilmesi gereken bir mesele olup üst düzey güvenlik görevlileri tarafından da gözden geçirilmelidir.”
Güvenlik makamlarından “satış talimatlarına aykırı hareket eden mağaza sahiplerine yönelik belirgin önlemlerin alınmasını” talep eden Nimet, Savunma ve İçişleri bakanlıklarına, unsurlarının ihtiyaçlarını özel yollardan temin etme çağrısı yaptı.


Divaniye halk çarşısında satılan askerî kıyafetler (Ahmed eş-Şeybani)

Evan Bilinçlendirme ve Yetenek Geliştirme Kuruluşu Başkanı Feryal el-Kabi de konuya dair şu açıkamalarda bulundu:
“Sivil toplum kuruluşları, çeşitli kriz dönemlerinde insanların yaşadığı insan hakları ihlalleri ve şiddet tecrübelerinden sonra toplumsal barış içerisinde bir arada yaşamı teşvik etmek ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek için epey çaba sarf ediyor. Toplumsal düşünceyi ıslah etmek için şiddete teşvik eden silahlanma olgusundan, endişe ve korkudan arınmış barışçıl bir atmosfere ihtiyaç var.”


Divaniye halk çarşısında satışa sunulan askerî kemerler (Ahmed eş-Şeybani)

Divaniye eyaletinde, 22 Nisan 2019 tarihinde Sümer bölgesinde bir doktorun evine yönelik silahlı bir soygun vakası yaşandı. Kimliği belirsiz silahlılar, para ve ziynet eşyalarını çaldıktan sonra doktora ateş ederek ciddi bir şekilde yaralanmasına sebep oldu.
1969/111 sayılı Irak Ceza Kanunu’nun 260'ıncı maddesi, hakkı olmayarak, yani resmî bir statüye veya ilgili kurum tarafından izne sahip olmaksızın kamu hizmetine dair bir işi ya da görevi yerine getiren veya kamu görevine bulaşan veyahut asker ya da sivil olarak bir kamu hizmetine müdahale edenler için üç yılı aşmayacak hapis cezası öngörüyor.
Menar ez-Zübeydi - Independent Arabia



Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
TT

Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)

İsmail Derviş

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden üç ay sonra Ramazan Bayramı'nın üçüncü gününün akşamı, Suriyeliler bayram tatili sebebiyle, Suriye'nin en ünlü eğlence parkı olan ve Şam Uluslararası Havalimanı'nın yakınında bulunan “Mutlu Dünya”yı doldurmuşlardı. Ancak iki genç, yetişkinlere ait bir oyun için sıra kavgasına giriştiler. Olay, birinin diğerini “Kamu Güvenliği’nde” çalıştığını söyleyerek tehdit etmesi, “intikam alabileceğini” söylemesiyle tırmandı.

Basit bir anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan bu olay, Suriye'de yaklaşık 15 yıldır yaygın olan şiddet sırasında gerçekleşen sayısız intikam ve misilleme olayı ve dökülen kan yanında önemsiz kalıyor. Bütün bunlar sebebiyle ülke, bu yüzyılda dünyanın en şiddet dolu ve güvensiz ülkesi olarak sınıflandırıldı.

Esed rejiminin devrilmesinin arifesinde Suriyeliler, çoğunluğu Esed rejimine sadık olanlara veya rejimin işlediği suçlara iştirak edenlere yönelik misilleme eylemleri olan kitlesel katliamlardan korkuyorlardı. Ancak tepkiler beklenenden çok daha hafif oldu ve Suriye’nin kıyı bölgesinde mart ayı başında patlak veren olaylardan önce intikam davaları bireysel vakalarla sınırlı kaldı. Eski rejime bağlı yandaşların yeni hükümetin kamu güvenlik güçlerine yönelik saldırısıyla başlayan olaylar, büyük çoğunluğu sivil olan yüzlerce kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlandı.

Uluslararası toplum, eski rejime bağlı grupların gerçekleştirdiği saldırıyı hemen kınadı ancak yeni Suriye hükümetinden de yaşanan ihlalleri soruşturmasını istedi. Hükümet de olup biten her şeyi araştırmak ve olaya karışanlardan hesap sormak için bir “bağımsız soruşturma komitesi"  kurdu ama komite bu yazı yazılırken hâlâ çalışmalarını sürdürüyordu.

Humus'ta köylerin etrafındaki barikatlar

Suriye'nin merkezindeki Humus, büyük mezhepsel çeşitliliğe sahip bir şehir. Görgü tanıkları Independent Arabia'ya, güvenlik güçlerinin olası misillemelerden sakinlerini korumak için bazı Alevi köylerinin etrafına barikat kurduklarını söylediler.

Esed rejiminin döktüğü kanın intikamını almak isteyenlerin arasında kişisel intikamlarını almak isteyenler de var. Bazıları da İçişleri Bakanlığı devleti tam anlamıyla denetim altına almadan ve hukuk diğer ülkelerdeki gibi işlemeden önce hesaplarını görmek istiyorlar.

 Bazı Suriyeliler de, kanundan kaçanların veya yasadışı eylemlerde yahut da hâlâ hukuksuz eylemlerde bulunanların, bunun için hâlâ imkânları olduğuna inanıyor. Güçsüz olan ve aygıtları hâlâ yeniden yapılandırılan hükümete danışmadan, başkaları ile hesaplarını görebileceklerini düşünüyorlar.

Ciddi hukuki adımlar bekleniyor

Suriyeli avukat Fadi Kardus şunları söylüyor: “Bilhassa Suriye çatışması gibi uzun süreli ve kanlı çatışma ile devrim bağlamında, herhangi bir geçiş sürecinde, kişisel hesaplaşmalar gerçek bir tehlikeyi temsil eder. Oysa uluslararası alanda kabul gören kavramıyla geçiş dönemi adaleti, adalet ve uzlaşmayı sağlayacak yasal ve kurumsal bir çerçeve sunarak bu tür intikamların önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Aynı şekilde, 2025 Suriye Anayasa Bildirgesi doğrultusunda en kısa sürede kurulmasını umduğumuz geçiş dönemi organı da bu hedefe ulaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Bunun için suçluların ve faillerin hesap vermesini, mağdurların tazmin edilmesini ve ihlallerin tekrarlanmamasını sağlamak için bireylerin ve kurumların reform edilmesini garantiye almalıdır.” Şunu da ekliyor: “Geçiş dönemi adaleti ilkelerinin etkin bir şekilde uygulanmasıyla Suriye'nin kişisel hesaplaşmaların açık arenasına dönüşmesini engelleme fırsatına sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle, adaletin sağlanması için hükümet ve Suriye'de ulusal düzeyde faaliyet gösteren sivil toplumun sürecin kapsayıcı, oluşumu, yetkileri ve görevleri belli, mağdur merkezli olmasını sağlamak amacıyla güçlü bir kararlılık göstermesi gerekiyor. Bu da bireyler ile devlet arasındaki güveni artırıp, en azından öngörülebilir gelecek için istikrarı sağlayacaktır.”

Kardus, şöyle devam etti: “Geçiş Adaleti Komisyonu için gerekli yasama ortamını oluşturacak geçici yasama konseyi kurulmadan, yukarıda belirtilenler hiçbir işe yaramayacaktır. Bu yapılırken ulusal mevzuat, Geçici Anayasa Bildirgesi, insan hakları ve geçiş adaletine ilişkin uluslararası standartlar esas alınmalı, Geçiş Adaleti Komisyonu'na ulusal ve uluslararası destek sağlanmalı ve böylece kararlarının güvenilirliğinin artırılması hedeflenmelidir. Zira Geçici Anayasa Bildirgesine göre geçiş adaletinin kazananların adaleti olmasından korkuluyor. Dolayısıyla Geçiş Adaleti Komitesi’nin öncelikle mağdurların kim olduğunu tespit etmesi, geçmişteki ihlallerin mağdurlarını hak sahibi olarak tanımaya çalışması gerekiyor. Daha sonra komiteler aracılığıyla gerçeklerin araştırılmasına başlanmalı. Ardından Adalet Komitesinin görev alanına giren suçların faillerinin kimliğine bakılmaksızın yasal işlem ve takip başlatılmalı. Mağdurlar veya aileleri için hesap sorma, tazminat ve düzeltme mekanizmasının net bir şekilde oluşturulması ve şu anda yaşandığı gibi ihlallerin tekrarlanmasını önlemek için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerekiyor.”

Eski rejimin geride bıraktığı miras

Suriyeli yazar ve insan hakları aktivisti Samar Aştar’a gelince şunları söylüyor: “2011 yılında Suriye devrimini izleyen çatışmanın patlak vermesinden itibaren devlet kurumları bozulmaya başladı. Ülkede suçları bir nebze olsun kontrol altında tutan birleşik güvenlik otoritesi kayboldu. Ülke kompleks çatışmaların açık arenası haline geldi. Çatışmalar siyasetin ve militarizmin sınırlarını aştı, kaos ve yargı sisteminin zaafları örtüsü altında kişisel intikam ve tasfiyeler şeklinde daha tehlikeli bir karaktere büründü. O zamandan beri öldürme, adam kaçırma ve uydurma suçlamalar, hiçbir yasal veya toplumsal caydırıcılık olmaksızın, tüm taraflar için hesaplaşmanın yaygın bir yolu haline geldi.

Aştar şunu da ekliyor: “Esed rejimindeki subay ve yetkililerin, isyan eden halka karşı kullanmak için intikam almak isteyen ve suç kaydı bulunan kişileri askere alma politikasını unutamayız. Bu onların halka sempati duymamalarını, yemek ve içmek gibi öldürmeye alışana kadar acımasızca ve hiç ara vermeden öldüren bir demir yumruktan ibaret olmalarını garanti altına alacaktı ve öyle de oldu. Daha sonra Aralık 2024'te rejim değiştiğinde Suriyeliler suçluların yasal olarak hesap vereceğini umuyordu. Kontrol dışı silahların kontrol altına alınması, fraksiyonların ortadan kaldırılması, güvenlik güçlerinin rolünün etkinleştirilmesi yoluyla güvenliğin yeniden sağlanacağını ümit ediyorlardı. Ancak bu umut, gerçek bir reform belirtisi göstermeyen yeni bir gerçeklikle hızla suya düştü. Silahların, hizipçiliğin ve mezhepçi söylemlerin yaygınlaşması, yeni hükümetin etkili ve net bir geçiş dönemi adaleti politikasının olmaması sorunu daha da derinleştirdi. Vatandaşlar ise, kendilerine insan aklının kavrayamayacağı acılar yaşatanlardan hesap sorulmasını, hükümet kurumlarından defalarca talep ettiler. Ancak gerçek bir yargılamanın olmaması nedeniyle birçok kişi “Şebbiha” ve suçluların isimlerini belgelemek için sosyal medyaya yöneldi ve “siyasi”, bazen de mezhepsel bir doğa taşıyan bireysel intikam kampanyaları başladı.

Hükümetin çekingen müdahalesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriyeli insan hakları aktivisti, “yeni hükümetin müdahalesinin çekingen olduğunu ve kontrolsüz yayılan silahların kontrol altına alınmasının önceliğine inanmadığını, çeşitli silahlı grupları Suriye Ordusu adı altında tek bir çatı altında etkili bir şekilde birleştiremediğini” düşünüyor. Ardından şöyle devam ediyor: “Hatta bazen rastgele işlenen intikam suçlarını örtbas ederek sanki katillere gizli bir koruma sağlıyormuş gibi davranıyor. Bu da şiddetin ve bireysel intikamın çemberini genişletti ve asırlardır korkuya alışmış olanların yüreklerine kaygı geri döndü. Herhangi birini “Esed rejiminin kalıntısı” olmakla suçlamak kolaylaştı, böylece peşine düşmek, tutuklamak ve hatta öldürmek meşru ve onaylanan bir eyleme dönüştü. Suriye sahillerinde kendilerinde hesap sorma hakkı ve öldürme yetkisi gören gruplar tarafından yeni tasfiye eylemleri başlatıldı. Silah sesleri yeniden yükseldi ve mahkemeler, hakimler ve tanıklar aracılığıyla örgütlü geçiş dönemi adaletinin son özellikleri de ortadan kalktı. Bunun yerini, genellikle kişinin geçmişine dayalı bireysel ve kolektif intikam eylemleri aldı. Bir yerde Esed yönetimine sessiz kalan bir dini gruba karşı savaş açıldığını, diğer bir yerde malların geri alınması, önceki rejim döneminde uğranan zararın intikamının alınması, hatta sadece ailevi problemlerden dolayı intikam alma durumları görülmeye başlandı.”

Silahlar tekrar konuşacak mı?

Aştar sözlerini şöyle bitirdi: “Suriye halkının yorgun zihni bugün acaba tekrar silahlar konuşacak mı, orman kanunu tarzı hayat devam edecek mi, bireyin güvenliği ve onuru arasında aşılmaz bir duvar oluşturan öldürme ve işkencenin geri dönme olasılığı var mı diye düşünüyor. Bu soruların cevabı evettir; eğer mevcut hükümet yasaları uygulayamazsa, gerçekten hesap soramazsa, kontrolsüz silahı ve hizipçiliği kontrol edemezse, geçiş adaleti için derhal çalışmaya başlamak yerine, sokağın öfkesini dindirmek çabasıyla sadece medya ve kameraların önünde bir suçluyu tutuklarsa kaos ve korku geri dönecek. Adalet kamerayla değil, adil bir yargıçla ve halka hukuk temelleri üzerine kurulmuş bir devletin güvenini veren dürüst bir soruşturmacıyla sağlanır.”

Öte yandan gözlemciler, kişisel hesaplaşma vakalarının da yaşandığını, bu vakaların rejimin yıkılmasından önce de var olduğunu, ancak günümüzde farklı bir karakter kazandığını düşünüyorlar. Zira güç dengeleri değişse de, bazıları kaos, intikam ve kişisel tasfiyeler açısından Suriye'de yaşananların büyük Suriye destanından sonra yaşanması beklenenlerden çok daha az ve hafif olduğunu düşünüyorlar. Ancak hükümet, isteyerek veya istemeyerek de olsa, birincisi, güvenliği ve kontrolü sağlamak, ikincisi de ülkeye destek konusunda ileriye yönelik adımlar atmadan önce daha fazla adım atılmasını bekleyen uluslararası toplumun güvenini kazanmak için, yasaları mümkün olduğunca uygulamaya çalışıyor.