ABD'de 1 milyar dolar değerinde 16 ton kokain ele geçirildi

ABD gümrüğü ve rıhtımdaki sınır koruma
ABD gümrüğü ve rıhtımdaki sınır koruma
TT

ABD'de 1 milyar dolar değerinde 16 ton kokain ele geçirildi

ABD gümrüğü ve rıhtımdaki sınır koruma
ABD gümrüğü ve rıhtımdaki sınır koruma

ABD’nin Pensilvanya eyaletindeki Philadelphia şehrinde bulunan Packer Marine Terminal Limanı'na yanaşan bir kargo gemisine yapılan baskında 1 milyar dolar değerinde 16 ton kokainin ele geçirildi.
Philadelphia’nın Doğu Bölge Başsavcısı William Maxwell, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Bu ABD tarihinde ele geçirilen en büyük miktaruyuşturucu” ifadelerini kullandı. Maxwell, gemi mürettebatının gözaltına alındığını belirtti.
Basında yer alan haberlere göre uyuşturucu, ABD'ye gelmeden önce Bahama adaları Şili ve Panama'ya da uğrayan Gayane adlı gemide ele geçirildi.
Baskın, ABD yetkililerinin Mart ayında New York Limanı’nda gerçekleştirdiği ve 1.5 ton kokainin ele geçirildiği operasyonun ardından gerçekleşti.
ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA), 2018 yılına ait bir raporda, 2016 ve 2017 yıllarında uyuşturucu kullanımının arttığına işaret etti. Ülkedeki uyuşturucuların yüzde 93’ü Kolombiya, yüzde 4’ü ise Peru’dan geliyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’nin açıklamasına göre ABD dünyada en çok uyuşturucu tüketen ülkedir ve 2017 yılında günde ortalama 197 aşırı dozdan hayatını kaybetmiştir.



ABD ve Çin ekonomileri ‘ayrışmanın’ eşiğinde mi?

Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
TT

ABD ve Çin ekonomileri ‘ayrışmanın’ eşiğinde mi?

Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce yaptığı bir konuşmada, Washington'un Çin'den kopmaya çalışmadığını, iki ekonomi arasındaki ‘tam ayrılığın’ her iki ülke için de ‘felaket’ olacağını söylemişti.

Bu açıklamadan bir hafta sonra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in bir ifadesini ödünç alarak ABD'nin ‘riskleri azaltma’ politikası izlediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times'tan aktardığına göre bu söylem, ABD'nin Çin'in yükselişini kısıtlamak için teknolojiyle ilgili ihracat kontrolleri gibi önlemler aldığı yönündeki Çin eleştirilerini çürütmeyi amaçlıyordu.

Biden yönetimi yetkilileri, şüpheli bir Çin casus balonunun ABD üzerinde uçmasının ardından dibe vuran ilişkileri dengelemeye çalışırken bile Çin'in ABD'nin ulusal ve ekonomik güvenliğini korumak için önlemler almaya devam edeceğini anlamasını istedi.

Gerilen ilişkiler bu hafta Başkan Joe Biden'ın Çin'den ithal edilen elektrikli arabalara ve diğer temiz enerji ürünlerine uygulanan gümrük vergilerini sert bir şekilde arttırmasıyla yeniden gündeme geldi.

Pekin, ABD Başkanı'nı ‘Çin'le kopuş arayışında olmama’ sözünden dönmekle suçlarken, eleştirmenler de Biden'ı Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinde önemli seçim savaş alanları olan Pensilvanya ve Michigan gibi eyaletlerde mavi yakalı işçilere dalkavukluk yapmakla suçladı.

Bazıları ise Demokrat başkanın gümrük vergilerini, bu yılki Beyaz Saray yarışında Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'tan daha sert görünmek için bir silah olarak kullanıp kullanmadığını sorguladı. 2018'de Çin'e karşı bir ticaret savaşı başlatan Trump, kısa süre önce Çin'den ABD'ye yapılan tüm ithalata yüzde 60 vergi getirme sözü vermişti.

Washington'daki uzmanlar, ABD sanayisini korumak için gümrük vergilerinin kullanılmasının yararlarını tartışırken, bu hafta açıklanan önlemleri bir ‘ayrışma’ ya da yeni bir ticaret savaşının işareti olarak değerlendirenlerin sayısı azdı.

Center for a New American Security düşünce kuruluşunda ticaret uzmanı olan Emily Kilcrease, Pazartesi günü elektrikli araçlar ve bataryalar da dahil olmak üzere diğer temiz teknoloji ürünleri için açıklanan yüksek vergilerin ‘riskten arındırma gündeminin yoğunlaştırılması’ olduğunu belirtti.

Riskten arındırma, Pekin'den gelen güvenlik tehditlerini azaltmaktan ABD'nin Çin tedarik zincirlerine olan bağımlılığını çeşitlendirmeye kadar her şeyi kapsayan bir terim.

Kilcrease, “Biden, ABD-Çin rekabetinin merkezinde yer alan sektörleri hedef aldı, ancak yeni bir faktör ekledi: tarifeler. İhracat kontrolleri gibi varsayılan politika araçları, Çin'in halihazırda önemli bir kapasiteye sahip olduğu teknoloji alanlarında tamamen etkisizdir ve bazı durumlarda aşırı kapasiteye sahiptir” ifadelerini kullandı.

Trump yönetiminde Beyaz Saray'ın eski ticaret yetkililerinden biri olan Clete Willems ise yeni önlemlerin belirli sektörlere odaklanmasını yansıtmak için farklı bir terim kullandı. Willems, “Tam ayrıştırma ile sadece riskten arındırma arasında çok büyük bir uçurum var. Bu stratejik ayrıştırmadır” dedi.

Pazartesi gününe kadar Biden, Çin'in yarı iletkenler gibi gelişmiş ABD teknolojisini elde etmesini önlemek için büyük ölçüde güvenlikle ilgili önlemlere odaklanmıştı. Sullivan, yapay zekâ gibi kilit sektörlere odaklanan bu dar stratejiyi ‘yüksek çitli küçük bahçe’ yaklaşımı olarak tanımladı.

Salı günü bazılarının sorduğu soru, Biden'ın Trump'la birlikte ABD'nin sanayi kuşağında kur yaptığı mavi yakalı seçmenlere hitap etme konusunda rota değiştirip değiştirmediğiydi.

Trump'ın ticaret savaşı sırasında 300 milyar dolar değerinde Çin malına uyguladığı gümrük vergilerinin yasal olarak gözden geçirilmesinden sonra, gümrük vergileri getirildiğinde eleştiren Biden, vergileri olduğu gibi korudu, ancak temiz enerji ürünlerine başka vergiler ekledi.

Willems, “Gördüğünüz şey, açıkça siyasi olarak motive edilmiş çok sayıda sembolizmdir” dedi.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde ticaret uzmanı olan Emily Benson, Biden'ın yeni tarife rejiminde hedeflenen her bir ürüne bakmanın önemli olduğunu belirtti. Örneğin, elektrikli otomobil ithalatını caydırmak, Çin otomobil sektörü ile ABD ekonomisinin ‘başlangıçta büyük ölçüde iç içe geçmediği’ göz önüne alındığında, bir ayrıştırma örneği değildi.

Benzer şekilde, Çin yarı iletkenlerine uygulanan gümrük vergilerinin ikiye katlanarak yüzde 50'ye çıkarılmasının etkisi sınırlı olacaktır, çünkü ABD çok az çip ithal ediyor. Buna karşın, çip içeren bitmiş ürünlerin hedef alınması, ayrışmaya doğru yeni bir adım olacak.

Dış İlişkiler Konseyi'nde (Council on Foreign Relations) ticaret uzmanı olan Brad Setser, gümrük vergilerinin en iyi açıklamasının Washington'un Çin'in ABD'de gelişmekte olan temiz enerji sektörünün bazı bölümlerinde yer edinmesini engellemeye çalışması olduğunu ifade etti.


Deniz samurlarının dişlerini nasıl koruduğu tespit edildi

Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
TT

Deniz samurlarının dişlerini nasıl koruduğu tespit edildi

Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)

Deniz samurlarının dişlerine zarar vermemek için kabuklu canlıları yerken aletler kullandığı tespit edildi. Ayrıca bu su samuru türünün dişileri aletleri daha çok kullanıyor. 

Şempanze ve yunus gibi hayvanların aletlerden yararlandığı bilinirken, Kaliforniya deniz samurlarını (Enhydra lutris nereis) inceleyen bilim insanları bu türlerin de karınlarını doyurmak için farklı araçlar kullandığını gözlemledi.

Nesli tükenme tehlikesi altındaki Kaliforniya deniz samuru popülasyonu halihazırda 3 bin civarında. Araştırmacılar, Amerikan eyaletinin kıyısında yaşayan bu hayvanların 196'sını takip ederek beslenme alışkanlıkları ve ağız sağlıkları hakkında bilgi edindi.

Hakemli bilimsel dergi Science'ta perşembe günü yayımlanan çalışmada deniz samurlarının taş ve kabuğun yanı sıra çöpte buldukları şişe gibi araçları kullandığı kaydedildi. Yengeç, midye, deniz tarağı ve deniz salyangozu gibi sert kabuklu canlıların kabuğunu bu aletlerle açtıkları gözlemlendi. Araştırmacılar bir taşı örs gibi kullanarak bir deniz canlısının kabuğunu açan bir Kaliforniya deniz samurunun görüntülerini de kaydetti:

Araştırmacılar başka besin kaynakları olmadığı zamanlarda hayatta kalmak için bu kabuklu hayvanları yemek zorunda kalan deniz samurlarının, dişlerini de koruması gerektiğini belirtiyor. Kabuğu ağızlarıyla açmaya kalkarlarsa dişleri zarar görüyor ve bu da açlıktan ölmelerine neden olabiliyor. 

Bilim insanları dişi deniz samurlarının aletleri daha fazla kullandığını ve dişlerinde daha az hasar olduğunu gözlemledi. Çalışmayı yürüten evrimsel biyolog Chris Law "Deniz samurları dişleri olmadan yemek yiyemez ve ölür" diyerek şöyle ekliyor: 

Dişiler muhtemelen daha fazla alet kullandığından dişlerinde genel olarak biraz daha az hasar görülüyor.

Araştırmacılar yavruları doğuran ve büyüten dişilerin, araçlardan yararlanarak daha fazla kalori almayı başardığını düşünüyor. Erkeklerden daha küçük boyuttaki dişiler bu sayede sert kabuklu hayvanları yemeyi başarıyor. Law şöyle belirtiyor:

Alet kullanan dişilerin, kafaları erkeklerden daha küçük olmasına ve bir şeyi onlar kadar güçlü ısıramamasına rağmen, alet kullanan ve kullanmayan erkeklere kıyasla yüzde 21 ila 35 daha sert avları tükettiğini tespit ettik.

Bonobo, şempanze ve yunusların dişilerinin de erkeklerden daha fazla alet kullandığı biliniyor.

Law, bundan sonra alet kullanan deniz samurlarının üreme başarısının daha yüksek olup olmadığını incelemeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Popular Science, BBC, Science


Diyabet kaynaklı hastalık riski erkeklerde daha fazla çıktı

Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
TT

Diyabet kaynaklı hastalık riski erkeklerde daha fazla çıktı

Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)

Erkeklerin diyabet komplikasyonları yaşama riskinin kadınlardan daha yüksek olduğu bulundu.

Avustralya'daki Sidney Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı araştırmada, tip 1 ve tip 2 diyabetten muzdarip erkeklerin, hastalık komplikasyonlarını yaşama ihtimalinin kadınlara kıyasla yüzde 51 daha fazla olduğu belirtildi. 

45 yaş ve üstü 25 bin 713 diyabet hastasından 10 yıl boyunca toplanan verilerin incelendiği araştırma, hakemli dergi Journal of Epidemiology & Community Health'de 16 Mayıs'ta yayımlandı.

Hastaların neredeyse yarısı 60 ila 74 yaşlarındaydı. Grupta 14 bin 697 erkek, 11 bin 16 kadın yer alıyordu.

Araştırmaya göre gruptaki erkeklerin yüzde 44'ü diyabet kaynaklı kardiyovasküler hastalık, yüzde 57'si de göz hastalığı yaşadı. Kadınlar içinse bu oranlar yüzde 31 ve yüzde 61 oldu.

Benzer şekilde, diyabet nedeniyle erkeklerin yüzde 25'inde bacak ve ayak rahatsızlıkları, yüzde 35'inde de böbrekle ilgili hastalıklar oluştu. Kadınlardaysa aynı komplikasyonlar için oranlar yüzde 18 ve yüzde 25 olarak belirlendi. 

Çalışmada genel olarak erkeklerin, kadınlara kıyasla diyabet kaynaklı kardiyovasküler hastalığa yakalanma ihtimalı yüzde 51, bacak ve ayak rahatsızlığına yakalanma ihtimali yüzde 47, böbrek hastalığına yakalanma ihtimali de yüzde 55 daha yüksek çıktı. 

Bilim insanları erkeklerin yaşam tarzı değişiklikleri yapma, önleyici ilaçlar alma veya sağlık kontrolüne gitme alışkanlıklarının, kadınlarınkine kıyasla daha zayıf olduğunu, farkların bundan kaynaklanmış olabileceğini söyledi. 

Araştırmacılar, hedefe yönelik tedavilerin geliştirilebilmesi için, erkeklerle kadınlar arasındaki komplikasyon farklarının oluşmasını sağlayan nedenlerin daha detaylı incelenmesi gerektiğini belirtti.

Independent Türkçe, News Medical, Everyday Health


Küba'da kriz: En önemli sektörlerden biri "neredeyse yok oldu"

Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
TT

Küba'da kriz: En önemli sektörlerden biri "neredeyse yok oldu"

Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)

Küba'daki ekonomik kriz, ülke ticaretinde önemli yere sahip şeker sektörünü çökmenin eşiğine getirdi.

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin haberinde, yüksek enflasyon, temel ürünlerde kıtlık ve onlarca yıldır süren ABD ambargosu nedeniyle "özellikle şeker ticaretinde durumun iç karartıcı hale geldiği" belirtildi. 

Resmi rakamlara göre geçen yıl Küba'nın ham şeker üretimi 350 bin ton oldu. Bu, ülke tarihindeki en düşük seviye. 2019'daysa söz konusu rakam 1,3 milyon tondu. 

Başkent Havana'daki düşünce kuruluşu Küba Ekonomisi Çalışmaları Merkezi'nden Juan Triana, "Bu bir felaket. Artık Küba'da şeker endüstrisi diye bir şey neredeyse kalmadı" dedi. 

"Küba'nın 19. yüzyılın ortalarında ürettiği miktarda şeker üretiyoruz" diyen Triana, söz konusu gerilemenin ülke ekonomisini ayakta tutan rom ihracatını da vurduğuna dikkat çekti. Bu içki büyük oranda şeker kamışının damıtılmasıyla elde ediliyor.

BBC'nin analizinde, şeker sektöründeki sorunlarda eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Havana hükümetine yaptırımları ağırlaştırarak izlediği "maksimum baskı" politikasının önemli rol oynadığı belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden'ın da seçim vaatlerine rağmen bu politikada ciddi bir değişikliğe gitmediği aktarıldı. 

Diğer yandan Havana hükümetinin şeker endüstrisine gerekli önemi göstermediğine de işaret edildi. Yönetimin ağırlıklı olarak turizmi desteklediği, bu nedenle devlet yardımlarının sadece yüzde 3'ünün şeker sektörüne yapıldığı belirtildi. 

Şeker kamışı işçilerinden Miguel Guzman, "Yeterli sayıda kamyon yok ve yakıt sıkıntısı nedeniyle bazen günlerce iş yapamıyoruz" dedi.

Devlete ait şeker şirketi Azcuba'nın iletişim direktörü Dionis Pérez de ülkedeki fabrikaların çoğunun kapandığını söyledi.

Havana yönetimi, 1 Mart itibarıyla benzin fiyatına 5 kat zam yapmıştı. Son dönemde gıda, ilaç ve yakıt kıtlığının yanı sıra elektrik kesintileriyle boğuşan ülkede martta hükümet karşıtı protestolar düzenlenmişti. 

ABD'nin Küba'ya yönelik ambargoları ilk kez 1960'da başlatıldı ve ilerleyen yıllarda kapsamı daha da genişletildi. 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun (BMGK) 2 Kasım 2023'teki oturumunda, ambargonun kaldırılmasını talep eden karar tasarısı, 1 çekimser ve 2 "hayır" oyuna karşı 187 oyla kabul edilmişti. ABD ve İsrail "hayır" oyu verirken Ukrayna çekimser oy kullanmıştı.

Öte yandan ABD'nin Küba'ya yönelik ambargosunu kaldırmasına dair karar tasarısı 2012'den bu yana her yıl BMGK'da kabul ediliyor. Fakat bağlayıcılığı bulunmayan BMGK kararı sadece tavsiye niteliği taşıyor ve uluslararası toplumun tutumunu gösteriyor.

Independent Türkçe, BBC, Reuters


19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov
TT

19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov

Ülke genelinde düzenlenen törenlerle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlandı.

Etkinlikler kapsamında öğrenciler ve vatandaşlar, bazı şehir caddelerinde Türk bayrakları ile yürüyüş düzenledi.

İl ve ilçe meydanlarında düzenlenen törenlerde, Atatürk Anıtı'na çelenk bırakıldı.

Etkinlikleri kapsamında Anıtkabir'de tören düzenlendi. Törene Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ve öğrenciler katıldı.

Tören sonrası etkinlikler, gün içinde devam edecek.

Gençlik ve Spor Bakanı Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla temsilci gençler ve sporcularla beraber Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında beraberindeki heyetle Anıtkabir'e ziyarette bulundu.

Bakan Dr. Osman Aşkın Bak ve beraberindeki heyet, Türk bayrakları taşıyan gençlerle Aslanlı Yol'dan yürüyerek Atatürk'ün mozolesine geldi.

Mozoleye çelenk koyan Bakan Bak, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Misak-ı Milli Kulesi'nde Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı.

Bakan Bak, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:

"Aziz Atatürk, Türk gençliğine armağan ettiğiniz 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle gençlerimizle beraber manevi huzurunuzdayız. Milli Mücadele'nin meşalesini yakmanızın üzerinden tam 105 yıl geçti. Tarihin akışını değiştiren o meşale, bugün Türk milletinin ve gençliğinin ruhunda aynı heyecan, umut ve inançla yanıyor. Gençlerimiz, kendilerine emanet edilen canımızdan aziz bu vatanı aydınlık yarınlara taşımak için tüm gücüyle çalışırken, biz de onları, her gün gelişen, güçlü imkanlarla destekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılında da aşkla yılmadan çalışarak ülkemizi ve bayrağımızı her alanda yüceltmeye devam edeceğiz. Eğitimde, bilimde, sanatta, sporda dünyaya iz bırakan, yol açan, öncülük eden gençlerimizle omuz omuza vererek emanetinize sadakat ve vefa ile sahip çıkacağız. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin en büyük gücü, gençliği, gençliğin en büyük gücü ve ilham kaynağı ise köklerinden gelen inanç ve kararlılıktır. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle zatıalinizi ve milletin istiklali, istikbali yolunda canla başla mücadele etmiş tüm kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhunuz şad olsun."

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, daha sonra gençlerle sohbet ederek hatıra fotoğrafı çektirdi.


Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
TT

Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)

ABD Başkanı Joe Biden bugün (Pazar), sivil haklar mücadelesinin sembol ismi Martin Luther King'in okuduğu üniversitede, Filistinlileri destekleyen ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını reddeden gösterilerle karşılaşabilecek olmasına rağmen, siyahi seçmenlerin ilgisini çekmeye çalışacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Biden’ın Morehouse College'da yapacağı konuşma, son haftalarda ABD kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı gösterilerden bu yana Başkan ile öğrenciler arasındaki en doğrudan yüzleşme olacak.

Tarihsel olarak siyahilerin gittiği bir üniversite olan Morehouse'daki öğrenciler, Ekim ayında Hamas'a karşı başlatılan savaştan bu yana İsrail'e verdiği destek nedeniyle, üniversite yönetimine, Demokrat başkanın konuşmasını iptal etme çağrısında bulunmuştu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre Cuma günü yaptığı açıklamada, Biden'ın “barışçıl gösterilere saygı duyacağını” ifade ederek, “bunu nasıl ele alacağına ve ilerleyeceğine Morehouse'un karar vereceğini” belirtti.

Jean-Pierre, “Etkili bir konuşma olacağını düşünüyorum. Bence bu konuşmanın önemi daha da artacak” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat’ın NBC'den aktardığı habere göre bir Beyaz Saray yetkilisi, 81 yaşındaki Demokrat başkanın ziyareti öncesinde gerginliği azaltmak amacıyla kısa süre önce öğrenciler ve üniversite yetkilileriyle bir araya geldi.

Beyaz Saray'da ikinci dönem için aday olan Biden, Morehouse'a gelerek üniversitede eğitim görmüş olan sivil haklar hareketi kahramanını onurlandırmak istese de protestocular, Martin Luther King'in savaşa, özellikle de 1960'lardaki Vietnam Savaşı'na karşı olduğunu vurguluyor.

Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasındaki savaşa karşı düzenlenen gösteriler konusunda başlangıçta sessiz kalan Biden, polisin oturma eylemlerini dağıtmak ve protestocuları gözaltına almak için defalarca müdahale ettiği üniversite kampüslerinde ‘düzenin hâkim olması gerektiğini’ açıkladı.

Alarm verici anketler

Bu güçlü muhalefet, Demokrat adayın 2020'de Donald Trump'ı yenmesine yardımcı olan iki grup olan ABD'deki siyahi ve genç seçmenlerin desteğini kazanmakta yaşadığı zorlukları yansıtıyor.

Demokratlar, Cumhuriyetçi rakiplerinin Beyaz Saray'a geri dönmesini engellemeye çalışırken, Kasım 2024'te yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde bu iki grup (siyahi ve genç seçmenler) yine çok önemli olacak.

New York Times'ın Siena Centre ile iş birliği içinde gerçekleştirdiği bir ankete göre, Trump'ın 5 Kasım'daki seçimlerde siyahilerin yüzde 20'sinin oyunu alması bekleniyor ki bu da 2020'de aldığı oyların neredeyse iki katı. Bu, Cumhuriyetçi bir aday için rekor olacak ve söz konusu seçmen kitlesinin Demokrat rakibine yabancılaşmasını yansıtacak.

Bunun olmasını engellemek amacıyla Biden Cuma günü Washington'daki Afro-Amerikan Kültürü ve Tarihi Ulusal Müzesi'nde yaptığı konuşmada, ‘ülke genelinde çeşitliliğe, eşitliğe ve kapsayıcılığa saldıran’ rakibinin ve destekçilerinin ‘aşırıcılığını’ eleştirdi.

Başkan ayrıca Perşembe günü Beyaz Saray'da, 1954 yılında ABD Yüksek Mahkemesi'nin okul ayrımcılığını yasaklayan ve ABD yurttaşlık hakları hareketinde bir dönüm noktası olan Brown v. Board of Education of Topeka davasının davacıları ve aileleriyle bir araya geldi.

ABD Başkanı kampanyasına bugün ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Detroit'te devam edecek ve burada ülkenin başlıca sivil haklar örgütü NAACP'ye (Siyahi İnsanların Gelişmesi İçin Ulusal Birlik) hitap edecek.


Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İytani

Herhangi bir çağdaş olguda etik ile siyasi veriler arasında bir ayırıcı çizgi çizmek, otomatik veya kolay bir süreç değildir. Sonuçları her zaman bunu yapan kişinin lehine değildir. Çünkü bir faktörün ilerleyişine aşırı şekilde bağlılık göstermek ve ona değer olarak öncelik vermek çoğu zaman hem siyaset hem de etiğin birlikte ortadan kalkmasına yol açar.

Etik ve siyaset iç içe geçer, karışır ve birini diğerinden çıkarmak beyhude bir mesele haline gelir.

ABD ve Avrupa üniversitelerindeki öğrenci gösterilerini ele alıp, katılımcıların etik üstünlüğünü, sloganlarını ve taleplerini göz önünde bulundurarak onları siyasi olarak değerlendirmek istersek, hızlı bir analiz ile bunun Joe Biden yönetimi ile İsrail arasındaki derin ittifakı gösterdiğini görürüz. Bu ittifakın amacı, Hamas hareketini yenilgiye uğratmak, Gazze Şeridi'nin yönetici organı konumuna geri dönmesini engellemek ve silahlı varlığına son vermektir. Washington'un İsrail ordusuna uçaklarda kullanacağı füzelerin sevkiyatını askıya almasının ardından ortaya çıkan anlaşmazlığı, Amerikalılar görüş farklılığı bağlamına yerleştirirken, Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki aşırı dinci sağ korosu, bunu İsrail'in kendisini savunmasını engelleme girişimi olarak göstermeye çalıştı.

Biden'ın 7 Ekim saldırısını takip eden ilk saatlerden bu yana İsrail'e verdiği mutlak desteğe Arap Amerikalıların dile getirdiği derin itiraza, Amerikan yönetiminin gösterilere tepkisi, öğrencilerin tutuklanması ve binlerce öğrencinin geleceğinin yok edilmesi noktasına varılması ekleniyor. Bu iki faktörün birleşimi, Biden'ın gençlerin ve Arap Amerikalıların oylarını kazanma konusunda zaten zayıf olan şansına ciddi bir darbe indirecek. Biden'ın başkanlık seçimleri kampanyasına Demokrat adayın göç politikasının başarısızlığı ve ileri yaşına, tökezlemelerine ve gaflarına güçlü bir şekilde odaklanılması gibi başka zayıflık faktörleri de ekleniyor. Bu durumda görünen o ki tüm soruşturmalara ve popülist söylemlere rağmen Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a Beyaz Saray'a dönme konusunda ciddi bir şans veren kamuoyu yoklamaları, Amerikan toplumundaki derin kutuplaşma durumu göz önüne alındığında büyük bir güvenilirliğe sahip.

Buraya dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor. Hem de Demokrat Parti'nin yıldızlarından biri olduğu dönemde Kongre'de yaptığı ünlü konuşmasında Biden’ın kendisinin de, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirdiği en önemli eylemin "İsrail'e yatırım yapmak" olduğu değerlendirmesinde bulunmasına rağmen.

Dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor.

İki pozisyon arasındaki etik çizgi nerede?

Öğrenciler doğal olarak Trump'ın kampanyasına destek vermek istemiyorlar. Aynı zamanda İsrail'in Gazze'deki katliamına yönelik mutlak Amerikan desteğinin devam etmesini de istemiyorlar. Ne var ki etik yükseklik savunucularının nefret ettiği ve küçümsediği "gerçeklik" şu denklemi dayatıyor: Biden'a ister destek verin ister muhalif olun, başkanlık seçimleri sonrasında Beyaz Saray'da kimin ikamet edeceğine bakılmaksızın ABD'nin İsrail'e desteği devam ediyor. Buradan hareketle madem ki Trump ile Biden aynı, o zaman öğrencilerin katliamı reddettiklerini ifade etmek için gösteri yapmalarının daha iyi olacağını söyleyenler olabilir. Buna karşılık bazıları da, sonuç aynı olduğu sürece, yani ABD'nin İsrail'e desteği her türlü devam edecekse, öğrencilerin gösteri yapıp üniversitelerinin meydanlarında çadır kurmalarının veya hiçbir şey yapmamalarının bir önemi olmadığını söyleyecektir. Başka bir deyişle, “etiği” bir eylem kılavuzu olarak benimsemek kolay, ancak seçimler söz konusu olduğunda siyasi etkinliğini hesaplamak zor. Basitleştirme çoğu zaman eleştirel düşünmeyi, verilerin çokluğunu ve örtüşmesini hesaba katmayı reddetmenin bir işaretidir.

Kendisini etik açısından üstün görse bile bir tutumun tam tersine dönüşmesine, düşmanlarına hizmet eder hale gelmesine başka örnekler de mevcuttur. Post-kolonyal ekollerin takipçileri ekranlarda rakiplerini alt edip galip geldiklerine inandıkları hüzünlü müdahalelerde bulunurlar. Ama güç dengesini ve dünya haritasını belirleyen temel gerçekleri görmezden gelen bu müdahaleleri, aslında yaşadıkları kafa karışıklığının, bugün ve geleceğe yönelik giderek daha karmaşık, kompleks ve belirsiz hale gelen geçmişçi bakış açılarının bir başka kanıtıdır. Muhaliflerin, post-kolonyalistlerin, yeni ve eski solun, siyasi İslam'ın takipçilerinin görüşlerinin bu karışımı rahatlatıcı bir şey değil. Etiğin bu grupların karışımını gerektirdiğini söylemek, kimsenin nasıl sözde ideolojik düşmanı ile el ele tutuştuğunu sorgulamadan tek bir konu üzerinde buluştuğu bu farklı fikirlerin ve geçmişlerin doğasının derinlemesine yeniden düşünülmesini gerektiriyor.

Bu sözler, Filistinlilerin öldürülmesinin durdurulması ve topraklarında bağımsız bir devlet kurulması da dahil olmak üzere meşru haklarının iade edilmesi amacıyla üniversitelerde veya sokaklarda gösteri yapılmaması yönünde bir çağrı mı içeriyor? Tabi ki hayır. Aksine seçim yapmanın zorluğunu gösteriyor. Bu seçimde bir yanda, vekilliği veya bir davayı sahiplerinden ayrı olarak temsil etmeyi hesaba katmadan etik bütünlüğü ön planda tutan pozisyon vardır. Diğer yanda ise sözde "dürüstlük", tüm olumsuzlukları, katliamları, Gazze ve diğer yerlerde çocukların ölümü ile gerçekliği olduğu gibi okumanın somut siyasi yansımaları vardır. İşte yukarıda zikredilenler, bu seçimin Filistin kefiyesi takıp zafer işaretleri yapmak kadar basit bir iş olmadığına işaret ediyor.

Etik ve siyaset arasındaki bu okyanus, temel yazılarda ve kamusal tartışmalara yapılan katkılarda her zaman eksiktir. Yakın zafer fikirlerini yaymak için mükemmel bir fırsatı temsil etmektedir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
TT

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)

El-Aksa TV bugün (Pazar), İsrail'in dün gece Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısına düzenlediği saldırının ardından 31 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Kurbanlar, İsrail savaş uçaklarının Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısındaki Hasan ailesinin evini hedef almasının ardından birkaç evin enkazından çıkarıldı.

Filistin Kızılayı bugün erken saatlerde, İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda beş kişinin öldüğünü açıkladı. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Gazze Şeridi'nin merkezindeki Aksa Şehitleri Hastanesi daha önce yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki yeni kampta bulunan Hasan ailesinin evini hedef alan İsrail bombardımanı sonucunda 20 kişinin öldüğünü ve çok sayıda yaralı olduğunu” duyurdu.

Görgü tanıklarına göre saldırı gece saat 3 sularında gerçekleşti.

İsrail ordusu olayı soruşturduğunu söyledi.

Dün gece İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinin merkezinde bir apartman dairesine düzenlediği hava saldırısında en az üç Filistinli ölmüş, diğerleri de yaralanmıştı. Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre yerel kaynaklar, kurtarma ekiplerinin Refah'ın merkezindeki el-Beled bölgesinde bulunan Ebu Haşim binasındaki bir apartman dairesinin İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasının ardından enkazdan üç ölü çıkardığını bildirdi.

İsrail güçlerinin 8 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne karadan, denizden ve havadan düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk 35 bin 386 sivil hayatını kaybetti, 79 bin 366 kişi de yaralandı.


ABD'nin Gazze'de ‘ertesi gün’ için planı yok… Hamas'ın ortadan kaldırılması öncelik olmaya devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
TT

ABD'nin Gazze'de ‘ertesi gün’ için planı yok… Hamas'ın ortadan kaldırılması öncelik olmaya devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin sokaklarında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını sona erdirmeyi ve Filistinli tutuklular karşılığında İsrailli esirleri serbest bırakmayı amaçlayan görüşmeler tıkanırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti, savaşı sona erdirmek ve Hamas'ı ortadan kaldırmak için kilit bir hedef olarak gördüğü Refah'ın işgali için bastırmaya devam ediyor.

Bazılarının ‘amaçtan’ ziyade ‘araçlar’ etrafında döndüğünü düşündüğü ‘anlaşmazlıklara’ rağmen, ABD'li yetkililer İsrail'in Gazze savaşından sonraki ‘ertesi güne’ ilişkin bir ‘planın’ olmadığından bahsediyor. Peki ABD'nin planı ne?

Analistler, Hamas'ın geçen yıl 7 Ekim'de başlattığı ve devam eden savaşı tetikleyen saldırının sadece İsrail'i değil, ABD, İran, bölge ülkeleri ve Filistinlileri de şaşırttığını söylüyor.

Ancak saldırının yankıları, savaşın İsrail ve Filistin arasındaki önceki savaşlara benzemeyeceğini gösterdi. Netanyahu açıkça “bunun bölgenin çehresini değiştirecek uzun bir savaş olacağını” ifade etti.

Savaşın başlamasından yedi aydan fazla bir süre sonra bugün, Gazze'de ‘ertesi gün’ ile ilgili sorular yoğunlaşırken, Bahreyn Zirvesi bildirisine göre iki devletli bir çözüme hazırlık olarak Filistin topraklarında güvenliği devralacak çok uluslu güçlerin oluşturulması da dahil olmak üzere öneriler ve senaryolar ortaya atılıyor.

dsfdvf
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (Reuters)

Öte yandan, Hamas'ın kontrolünün sona erdirilmesi koşuluyla, güvenliğin yeniden sağlanması ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına katılmak üzere ortak güçlerin Gazze Şeridi'nde konuşlandırılmasına ilişkin, bazıları ABD tarafından ortaya atılan ‘fikirler’ öne sürülüyor.

Stratejik ikilemler

Bazı raporlar, konunun hem ABD'nin hem de İsrail'in karşı karşıya olduğu stratejik ve siyasi ikilemleri ortaya koyduğuna ve Başkan Joe Biden yönetiminin çatışmayı sona erdirmek için yeni bir girişimde bulunmadığına inanıyor. Çünkü çok az ABD'li yetkili Arap ülkeleriyle aralarındaki farklılıkların çözülmeye yakın olduğuna dair herhangi bir iyimserlik ifade etti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve bir dizi üst düzey ABD'li yetkilinin geçtiğimiz hafta Pazar günü Riyad ve diğer Arap başkentlerini de kapsayan bir turla İsrail'e gelmesiyle birlikte Biden yönetimi Refah ve ötesindeki seçenekleri, özellikle de buradaki askeri operasyon ve Gazze'nin geleceğini görüşmek istiyor.

ABD planı yok

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Gays el-Ömeri, ABD'nin bir planı olmadığını, zira ABD'nin ‘savaşın bir parçası olmadığını’ vurguladı. Şarku’l Avsat'a konuşan el-Ömeri, “ABD'nin İsrail'e Washington'un şehir savaşları konusundaki deneyimlerine dayanarak tavsiyelerde bulunduğunu, ancak ABD savaşın bir tarafı olmadığı için plan yapmanın ABD'nin yetkisinde olmadığını” söyledi. El-Ömeri, “Bunun yerine ABD net hedefler belirledi: İsrail'in Refah'a yönelik herhangi bir operasyonda sivilleri korumak için inandırıcı planlar sunması gerekiyor. İsrail'in planları bu hedefe göre değerlendirilecektir” ifadelerini kullandı.

dsfv
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

Demokrasileri Savunma Vakfı'nda kıdemli araştırmacı olan Richard Goldberg Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Biden yönetimi nihayetinde İsrail için kabul edilemez olan bazı parametreler konusunda rahat. Söz konusu parametreler şunlar: ‘Hamas'ın El Fetih ile birleşmiş bir siyasi parti olarak kalması, Filistin Yönetimi liderliğindeki hükümetin Gazze Şeridi'ni yönetmesinin desteklenmesi ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) birincil sosyal ve insani yardım sağlayıcısı olarak kalması’. Biden için bu, bir Filistin devletine giden yoldur. İsrail içinse bu, 7 Ekim'e giden bitmeyen bir yoldur.”

Çok uluslu güç ölü mü, yoksa henüz vakti mi değil?

Arap Birliği, Gazze Şeridi de dahil olmak üzere iki devletli çözüm beklentisiyle Filistin topraklarına çok uluslu güçlerin gönderilmesini tavsiye etti. Bu önerinin Amerikan pozisyonuyla uyumlu olmadığı ve İsrail'in bunu reddettiği açıkça görüldü.

El-Ömeri, “ABD, Hamas'ı yenilgiye uğratma ve esirlerin serbest bırakılmasını sağlama hedeflerini İsrail ile paylaşıyor. Şu anda uluslararası bir güç oluşturulması Washington'da erken bir fikir olarak görülüyor. Bu fikir, savaş sona erdikten sonra ABD'nin sıcak bakabileceği bir şey. Ancak buna rağmen uluslararası güç fikri, bu gücün yapısıyla ilgili pek çok soruyu da gündeme getiriyor: Bu gücün içinde Arap kuvvetleri olacak mı? Bu gücün görev alanı nedir? Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki kalıntılarıyla savaşabilecek mi? Gücünün kaynağı ne olacak?” ifadelerini kullandı.

sxdvfb
Bahreyn'deki 33. Arap Birliği Zirvesi’nden (EPA)

İsrail'e gelince, el-Ömeri, Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ndeki savaştan sonraki gün için herhangi bir siyasi ya da güvenlik fikrini tartışmayı reddettiğini belirtti. Zira Netanyahu, koalisyonunu kaybetme korkusuyla uluslararası güçleri bile tartışmak istemiyor. El-Ömeri, “Ancak İsrail Savunma Bakanı'nın son açıklamaları, Netanyahu üzerinde ertesi günün senaryosunu ortaya koyması için baskı yaratıyor. Buna savaştan sonra Gazze Şeridi'nde güvenliği kimin sağlayacağı sorusu da dahil” dedi.

Goldberg, çok uluslu bir güç oluşturma önerisinin iki nedenden ötürü duyurulduğu günden bu yana ölü doğduğunu düşünüyor: “Birincisi, böyle bir öneri, Kudüs ve gelecekteki herhangi bir barış anlaşmasında İsrail'in kontrolünde kalması muhtemel bölgeler üzerindeki İsrail egemenliğini silmeyi amaçlıyor. İkincisi, İran'ın Hamas'ı sadece Gazze Şeridi'nde değil Batı Şeria'da da yeniden inşa etmesinin önünü açıyor.” Goldberg, “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün İran destekli terör örgütleriyle nasıl başa çıktığı konusunda daha fazla bilgi edinmek istiyorsak, son 17 yılda Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile Hizbullah arasında neler yaşandığını gözden geçirelim” ifadesini kullandı.

Öncelik Hamas'ı yenmek

Bazı ABD'li yetkililer, İsrail'in stratejisinin Hamas'ı yenmekte başarısız olduğunu ve dolayısıyla Refah operasyonunun da başarısız olduğunu söylese de el-Ömeri, “Bunun Washington'un görüşünü tam olarak yansıttığından emin değilim. Biden yönetimi Hamas'ı yenme kararlılığını sürdürüyor, ancak bu hedefe sivilleri koruyan bir askeri operasyonla ulaşılabileceğine inanıyor. İsrail'le aralarındaki gerilim ise hedefle değil yöntemlerle ilgili” dedi.

dsvfbgn
ABD Başkanı Joe Biden (AFP)

Goldberg şu değerlendirmede bulundu: “Bu, Hamas'ı olduğu gibi bırakan bir ateşkesi zorlamayı haklı çıkarmak için mümkün olduğunca çok argüman yaratmayı amaçlayan siyasi bir iletişim çabası gibi görünüyor. Hem ABD hem de İsrail gerçeklerle ve ayrıntılarla uğraşsa daha iyi olur: Hamas bugün ne kadar güçlü? Hâlâ nerelerde faaliyet gösteriyor? Gazzelilerin Hamas'ın bir daha iktidara gelmeyeceğine inanması için kalan birimlerin dağıtılması, Hamas liderliğinin ve kontrolünün ortadan kaldırılması ve üst düzey liderlerinin öldürülmesi için ne gerekiyor?”


‘Tünel tartışması’ Kahire ile Tel Aviv arasındaki gerilimi artırıyor mu?

İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
TT

‘Tünel tartışması’ Kahire ile Tel Aviv arasındaki gerilimi artırıyor mu?

İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)
İsrail hava saldırılarının ardından Han Yunus’tan dumanlar yükseliyor. (AP)

İsrail'in ‘Filistin-Mısır sınırında 50 tünelin’ varlığına ilişkin iddiası, Kahire ile Tel Aviv arasında ‘tünel tartışmaları’ nedeniyle artan gerilimle ilgili soru işaretlerine yol açtı. Mısırlı parlamenterler ve siyasetçiler, iki ülke arasındaki gerilimin geleceğini ‘İsrail'in Refah'taki operasyonlarını genişletmemesine’ bağladı. Ayrıca dün (Cumartesi) ‘İsrail'in tünellerle ilgili tekrarlanan suçlamalarını’ da reddettiler.

Mısır ile İsrail arasındaki gerilim, İsrail'in 7 Mayıs'ta Mısır sınırındaki Refah'ta askeri operasyon başlatmasından bu yana artmış durumda. Mısır daha önce İsrail'in Refah'taki askeri operasyonlarını ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasını ‘en sert ifadelerle’ kınamıştı. Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in sınır kapısını kontrol altına almasını ‘bir milyondan fazla Filistinlinin hayatını tehdit eden tehlikeli bir gerilim’ olarak nitelendirdi.

Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) Tel Aviv'e yöneltilen suçlamalara cevaben İsrail hükümetinin yargı danışman yardımcısı Gilad Noam Cuma günü yaptığı açıklamada, ‘sadece Refah'ta yaklaşık 700 tünel tespit edildiğini, bunların arasında İsrailli esirlerin tutulduğu Mısır'a doğru giden 50 tünelin de bulunduğunu’ iddia etti. Bu iddia, İsrail gazetesi Maariv'in Mısır'ın ‘Hamas tünellerini yok etmediğini ve sessizce hareketin yanında olmayı seçtiğini’ iddia ederek Mısır'ı eleştirmesiyle aynı zamana denk geldi.

Mayıs 2020'de Kahire, Gazze Şeridi sınırında beş kilometrelik bir tampon bölge inşasının neredeyse tamamlandığını ve ‘teröristlerin Mısır topraklarına sızdığı’ üç bin tünelin imha edildiğini duyurmuştu.

İsrail'in son suçlamaları, bu ay Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafının ele geçirilmesiyle başlayan ve Kahire'nin sınır kapısıyla ilgili olarak Tel Aviv'le koordinasyon sağlamayı reddetmesi, yardım girişi için kilit bir geçiş noktası olan sınır kapısının kapatılması nedeniyle Gazze'de yaşanan insani felaketten İsrail'in sorumlu olduğunu tüm taraflara bildirmesi ve İsrail'e karşı UAD’da Güney Afrika'yı destekleme hamlesiyle devam eden gerilim bağlamında geldi.

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Yahya el-Kadvani Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Şu anda tünel yok. Mısır tüm tünelleri yok etti. Mısır'ın Refah bölgesinde beş kilometre derinliğinde bir tampon bölge bulunuyor. Dolayısıyla Tel Aviv'in sözleri yalan. İsrail'in tekrarlanan iddiaları, Mısır'a ve rolüne zarar verme girişimidir. Mısır, ulusal güvenliğini korumaya ve İsrail'in her türlü ihlalini reddetmeye yönelik tutumunda kararlı olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Rakha Ahmed Hasan ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Mısır yıllar önce terörle mücadele kapsamında tünelleri tamamen kapattı, etrafındaki evleri yıktı ve bir tampon bölge inşa etti” dedi. İsrail'in Gazze ile birden fazla savaş yaptığını ve daha önce tünellerden hiç bahsetmediğini ifade eden Hasan, İsrail'in iddialarını ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından kontrol etme suçunu işledikten sonra ortaya atılan iddialar, çürük gerekçeler ve bahaneler’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in iddiaları Kahire ile gerilimi artırırken, Hasan ‘İsrail'in gerilimi daha da artırması halinde diplomatik ilişkilerin azaltılabileceği’ öngörüsünde bulundu. Hasan, “50 tünel iddiası, Refah Sınır Kapısı’nda Mısır-İsrail koordinasyonunun yeniden başlaması ve insani yardımın başka bir sınır kapısından girmesi için anlaşmaya varılması gibi İsrail'in iddialarına bir yenisini daha ekliyor ki bunların hepsi medyatik iddialar ve İsrail'in ihlallerini örtbas etmeye yönelik uygulamalarıdır” dedi.

İki ülke arasındaki ilişkilerde mevcut gerginliğin geleceğine gelince Hasan, bunun, ‘ABD'nin İsrail tarafına baskı yapma ve Gazze Şeridi'nde ateşkes müzakerelerine geri dönme rolüne bağlı olduğunu’ düşünüyor.

Mısır'daki el-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Dr. Beşir Abdulfettah, İsrail'in iddialarının ‘Tel Aviv'in Mısır'ın UAD'daki son hamlesinden duyduğu memnuniyetsizlik ışığında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerini örtbas etmek için tekrarlanan girişimler’ olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, “İsrail yasal ve uluslararası olarak kuşatıldığını hissediyor ve Mısır'ın buna göz yumacağını düşünüyor. Ancak Mısır'ın pozisyonu net. Bu yüzden Kahire'nin üzerindeki baskısını hafifletmeye çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu. Abdulfettah, İsrail'in girişimlerinin “Tel Aviv'in Refah'taki varlığını meşrulaştıramayacağını ve Kahire ile ilişkilerdeki gerginliği artıracağını, ancak bu gerginliğin çatışmaya varmayacağını” ifade etti.

Mısır-İsrail gerginliğinin ‘siyasi, hukuki ve diplomatik çekişmelerle sınırlı olduğunu, daha da gerginleşmesi halinde ekonomi ve turizm alanlarında kararlar alınacağını’ belirten Abdulfettah, iki ülke arasındaki ilişkileri düşürme kararının ‘İsrail'in gerginliği artırmaya devam etmesi halinde daha sonraki bir aşamaya erteleneceğini’ söyledi. Abdulfettah, “ABD'nin Tel Aviv üzerinde baskı uygulayacağına inanıyorum” ifadesini kullandı.