KAUST Başkanı: Vizyon 2030 çerçevesinde yürütülen ekonomik dönüşümü desteklemek için çalışıyoruz

Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) Başkanı Tony Chan. (Foto: Haşim Nehari)
Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) Başkanı Tony Chan. (Foto: Haşim Nehari)
TT

KAUST Başkanı: Vizyon 2030 çerçevesinde yürütülen ekonomik dönüşümü desteklemek için çalışıyoruz

Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) Başkanı Tony Chan. (Foto: Haşim Nehari)
Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) Başkanı Tony Chan. (Foto: Haşim Nehari)

Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) Başkanı Tony Chan, başkent Amman’da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) - Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Toplantısı’nda, bir yıl önce başkanlık görevini devraldığı eğitim kurumunun başarısının sırrını anlattı.
İngiltere’nin başkenti Londra’da üzerinde 'KAUST' yazan beyzbol şapkasıyla Şarku’l Avsat’a özel röportaj veren Chan, sadece birkaç yıl içinde dünya çapında bir üne kavuşan üniversitenin hedefleri ve “Vizyon 2030” çerçevesinde Suudi Arabistan’ın yaşadığı hızlı ekonomik ve teknolojik gelişime olan katkılarını anlattı.
111 milletten 7 bin kişi kapasiteli kampüse sahip KAUST’un Başkanı Chan, üniversitenin NEOM, Qiddiya ve Kızıldeniz gibi devrim niteliğindeki projelerin ve ARAMCO ve SABIC gibi dev şirketlerle olan yakın iş birliğinin yanı sıra başlamaya hazırlandığı eşsiz araştırma girişimlerinden bahsederken coşkusunu gizleyemedi. Chan, üniversite ve hedefleri için Suudi Arabistan liderliğinin direktifleriyle çeşitli seviyelerde tamamen tutarlı olduğu Vizyon 2030 programları ve hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak için durmaksızın çalıştıklarını söyledi.
“Döneminin ilerisinde” bir üniversite
Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'ne (HKUST) 10 yıl boyunca başkanlık eden Chan, 23 Eylül 2009 tarihinde KAUST’un açılış törenine katıldı ve rahmetli Kral Abdullah’ın “döneminin ilerisinde” vizyonuna tanıklık etti.
KAUST, enerji, gıda, su ve çevre olmak üzere dört alanı kapsayan küresel önemdeki stratejik araştırmalara verdiği özel önemle, Suudi Arabistan ve dünyada, ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlayacak bilimsel uygulamaların yenilikçiliğini ve yayılmasını teşvik etmenin yanı sıra seçkin araştırmalar geliştirmek ve bunu üniversite eğitimine entegre etmek amacıyla kuruldu.
Kral Abdullah, üniversitenin insanlığın iyiliği için medeniyetler ile halklar arasında bir iletişim köprüsü olmasını istedi. Tony Chan, KAUST’un kuruluşundan iki yıl sonra üniversitenin yönetim kuruluna katılmaya davet edildi. Üniversite ve hedefleri bu aşamada kendisine yol gösterici oldu. Chan’a göre KAUST’u diğer üniversitelerden ayıran özelliği büyüklüğü değil, bilim ve mühendislik alanındaki yüksek araştırmaya, uluslararası karakterine ve kaliteye verdiği önemdir.
Üniversitenin dört önceliği olduğunu vurgulayan Chan, bunlardan ilkini Vizyon 2030'un hedeflerine ve Suudi Arabistan’ın stratejik önceliklerine tam olarak uymak, ardından personel ve öğrencilerin güçlendirilmesi, inovasyon ve ekonomik büyümenin desteklenmesi ve küresel ortaklıklar oluşturulması olduğunu belirtti.
2030 hedeflerinin gerçekleştirilmesine öncülük etmek
KAUST’un vizyonu ve hedeflerinin Vizyon 2030’un hedefleriyle tamamen uyumlu olduğunu ifade eden Chan, üniversitenin Vizyon 2030’a katkıda bulunabileceği en önemli yönlere değindi. Vizyon 2030’un temel hedeflerinden biri olan ekonomiyi çeşitlendirme ve petrole olan bağımlılığı azaltma konusuna odaklanan Chan, bunun inovasyon ve teknolojiyle elde edilebileceğini ve üniversitenin de bu konuda fırsat yarattığını söyledi. Kapsamlı ve bütünleşik bir plan ile geleceğe hazırlık aşamasında eğitim seviyesinin iyileştirilmesi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Chan, bunu başarmanın en iyi yolunun üniversitenin temel hedeflerinden biri olan, başta gençler olmak üzere insana yatırım yapmak olduğunu söyledi.
Başta NEOM ve Kızıl Deniz Uluslararası Turizm Projesi olmak üzere KAUST’un Vizyon 2030 çerçevesinde iş birliği yaptığı projelere de değinen Chan, KAUST’taki görevi öncesinde üniversitenin başkan yardımcılığını yürüten Nazmi el-Nasr’ı birkaç kez ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerde özellikle NEOM projesiyle yakından ilgilenmişti. NEOM projesinin sürdürülebilir bir akıllı şehir kurma hedefinin üniversitenin enerji, çevre, su ve gıda sektörlerine yönelik araştırmalarıyla paralel olduğunu söyleyen Chan, üniversitenin, Vizyon 2030 kapsamındaki tüm projelerin ihtiyaç duyduğu çeşitli ve sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen enerji konusunda uzmanlaştığını belirtti.
KAUST geçen yıl bünyesinde NEOM projesi araştırmalarına özel bir bilim merkezi kurduğunu duyurdu. Bu merkez, NEOM projesini destekleyen ve sürdürülebilir enerji, şehir planlama ve tarım, sismoloji, tuzlu su arıtma, yapay zeka, büyük verilerin depolanması ve sensör sistemleri gibi alanlarda ulusal kalkınmaya katkıda bulunan çözümler sunmayı hedefliyor.
İnovasyon ve ekonomik büyüme
Chan tarafından da tanımladığı üzere KAUST’un ikinci hedefi de ikiye ayrılıyor. Bunlardan ilki, bilimsel araştırmaları teşvik etmek, ikincisi de inovasyonu desteklemek. Chan’a göre üniversite, dünyadaki yüksek öğrenim alanında kendisinin ve Suudi Arasbistan’ın adını duyurarak birinci kısmını başardı. Chan, “Bugün Londra Emperyal Koleji, Oxford, Cambridge, Stanford veya Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne (MIT) gittiğinizde bizi tanıdıklarını görecek ve hatta bizimle olan ortaklıklarını dinleyeceksiniz” ifadelerini kullandı.
Üniversitenin ikinci hedefi olan inovasyon ve ekonomik büyüme ile ilgili olarak da Chan, KAUST’un Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen 10’uncu Dünya Ekonomik Forumu (WEF) - Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Toplantısı’ndaki birçok girişime ev sahipliği yaptığını söyledi.
Chan, üniversitenin umut vaat eden girişimlerinden biri olan ve İnsansız Hava Sistemleri (UAS) sayesinde 3D haritalama alanında faaliyet gösteren “FalconViz” şirketinden de büyük bir hayranlıkla bahsetti.
Chan’ın başkanlığındaki KAUST’un üçüncü hedefi, yüzde 75 ila 80'i doktora, geri kalanı da yüksek lisans öğrencisi olmak üzere şu an sayısı 150 olan lisansüstü eğitimdeki öğrenci sayısını bine çıkarmak. Ellerindeki verilere göre bu sayıyı yüzde 50 artırabildiklerini söyleyen Chan, “Bununla birlikte uluslararası üniversitelerden gelen yaklaşık 400 ila 500 doktora öğrencisi arkadaşımız var” dedi.
Yerli ve uluslararası ortaklıklar
Üniversitenin dördüncü hedefini açıklayan Chan, KAUST’un misyonuna uygun üniversiteler ve büyük şirketlerle küresel ortaklıklar kurmaya çalıştığını söyledi. Bu konuda KAUST'un şu anki mütevelli heyeti üyelerinden birinin Londra Emperyal Koleji Başkanı Alice P. Gast olduğunu belirten Chan ayrıca dünyanın seçkin üniversiteleri olan Oxford ve Cambridge’in başkanlarıyla da sıkı ilişkiler olduğunu söyledi. Chan bu eğilimin, Suudi Arabistan’ın dünyaya duyurduğu Vizyon 2030 çerçevesindeki genel tutumuyla da uyumlu olduğunun altını çizdi.
KAUST, kurumsal düzeyde de sanayinin dijitalleşmesi diyebileceğimiz “Dördüncü Endüstri Devrimi” (Endüstri 4.0) ile uyumlu bir ilerleme kaydeden Suudi Arabistan pazarını anlamak ve yeni teknolojilere hakim olmak isteyen uluslararası çokuluslu birçok şirketin yanı sıra dünyanın en büyük petrol şirketlerinden olan Saudi ARAMCO ve Suudi Arabistan Temel Endüstriler Kurumu (SABIC) ile ortaklıklar üzerinde çalışıyor.
Dijital devrime ayak uydurmak
Chan’ın KAUST başkanlığına geldiğinde sorduğu ilk soru, dünyanın son 10 yılda gördüğü en önemli teknolojik yeniliklere ilişkindi. Chan’ın bu soruyu sorma amacı, KAUST bünyesinde Endüstri 4.0 için bilimsel araştırmalar yapılmasını sağlamak ve üniversiteyi Vizyon 2030'un hedeflerine ulaştırma arayışlarını desteklemekti. Bu çerçevede KAUST, yapay zeka, siber güvenlik ve robot bilimini kapsayan dijital bir girişim başlatmaya hazırlanıyor. Chan, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda konuya dair şunları söyledi;
“Yapay zekayı sağlık, enerji, mühendislik ve daha birçok alanda kullanabiliriz. Bu nedenle KAUST, tıp için kişisel verileri toplayan tıbbi cihazlar, yeni gelişmiş tıbbi cihazların üretimi ve biyo-mühendislik alanlarında bu teknolojilerle yakından ilgilenen Kral Faysal Hastanesi iş birliğiyle Akıllı Sağlık Girişimi’ni başlattı.”
KAUST, söz konusu iki girişimi gerçekleştirmek için Suudi ve yabancı uzmanları işe alma kampanyası başlattı. Ayrıca kampanya ile deneyimleri paylaşmak, üniversitenin faaliyet gösterdiği farklı sektörlerde bu deneyimleri kullanmak ve bir araştırma birimi oluşturmak için de çalışmalar yürütülüyor. KAUST ayrıca insan kaynağına da yatırım yapıyor. Bu amaçla üniversitelerden derecelerle mezun olan Suudi gençlerin, ABD’nin önde gelen üniversitelerindeki fen ve teknoloji fakültelerinde lisansüstü eğitimlerine devam etmeleri için burs sağlıyor. Burs programının nihai amacı üniversitenin Suudi Arabistan’daki bilimsel altyapıyı geliştirme ve bilgi tabanlı bir ekonomi oluşturma misyonunu desteklemek olarak açıklanıyor.
Zorluklar ve fırsatlar
Chan'a göre KAUST için en büyük zorluk, Facebook, Google, Amazon ve hatta Karim gibi büyük internet devlerinin KAUST'un çekmeye çalıştığı genç yetenekleri arıyor olmaları. Ancak bu zorluğun üstesinden gelmek için üniversite üstün olduğu uzmanlık alanlarıyla bunu bir fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Bugün Suudi Arabistan’daki en büyük sanayi dalı olarak enerji ön plana çıkıyor. Yani petrol, doğalgaz ve kimyasallar...
KAUST, petrol devi ARAMCO gibi dünyanın önde gelen şirketleriyle yaptığı iş birlikleri sayesinde başka yerlerde bulunamayan fırsatlar sunabiliyor.
Üniversitenin bir fırsata dönüştürdüğü ikinci zorluk ise Kızıldeniz'i daha iyi korumak ve güneş enerjisi üretmek için bilim ve mühendislik alanında yapay zekayı kullanmak. Üniversitenin finansman modelinin benzersiz olduğunu söyleyen Chan, bunun üniversitenin karmaşık ve uzun vadeli zorluklara çözümler bulmasını sağladığını söyledi.
2006-2009 yılları arasında ABD Ulusal Bilim Vakfı’nda (NSF) Matematik ve Fizik Bilimleri Bölümü’nde başkan yardımcılığı yapan Chan, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün kuruluşundan 10 yıl sonra elde ettiği başarılara bakıldığında KAUST’un elde ettiği seviyeye ulaşmadığının görüldüğünü belirtti. Kuruluşundan bu yana KAUST’un Suudi Arabistan ve Ortadoğu bölgesinin tamamına öncülük ettiğine inandığını söyleyen Chan, “Üniversite bugün Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 çerçevesinde kaydettiği dikkat çekici gelişmelere uyum sağlayabildiğinin bir kanıtıdır” ifadesini kullandı.



Pentagon, Lübnan'a 14,2 milyon dolarlık güvenlik yardımı paketini onayladı

İsrail'in geçtiğimiz hafta Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerdeki Lübnan askerleri (EPA)
İsrail'in geçtiğimiz hafta Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerdeki Lübnan askerleri (EPA)
TT

Pentagon, Lübnan'a 14,2 milyon dolarlık güvenlik yardımı paketini onayladı

İsrail'in geçtiğimiz hafta Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerdeki Lübnan askerleri (EPA)
İsrail'in geçtiğimiz hafta Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerdeki Lübnan askerleri (EPA)

ABD Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Lübnan'a yaklaşık 14,2 milyon dolar değerinde bir güvenlik yardımı paketi onayladığını duyurdu.

Bakanlık açıklamasında, paketin Lübnan ordusunun Hizbullah da dahil olmak üzere devlet dışı gruplara ait silah depolarını ve askeri altyapıyı temizleme kabiliyetini artıracağını belirtti.


Batı'dan Polonya hava sahasındaki "Rus provokasyonu"na kınama

Polonya askeri, 10 Eylül 2025 tarihinde Polonya'nın Lublin şhrinde bir İHA’nın düşmesi sonucu hasar gören evi inceliyor (Reuters).
Polonya askeri, 10 Eylül 2025 tarihinde Polonya'nın Lublin şhrinde bir İHA’nın düşmesi sonucu hasar gören evi inceliyor (Reuters).
TT

Batı'dan Polonya hava sahasındaki "Rus provokasyonu"na kınama

Polonya askeri, 10 Eylül 2025 tarihinde Polonya'nın Lublin şhrinde bir İHA’nın düşmesi sonucu hasar gören evi inceliyor (Reuters).
Polonya askeri, 10 Eylül 2025 tarihinde Polonya'nın Lublin şhrinde bir İHA’nın düşmesi sonucu hasar gören evi inceliyor (Reuters).

Polonya, salı gecesi ve dün sabah komşu Ukrayna'ya düzenlediği saldırı sırasında hava sahasını ihlal eden “Rusya'nın provokasyonunu” kınadı.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, ülkesinin en az üç Rus insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü ve hava sahasının en az 19 kez ihlal edildiğini tespit ettiğini açıkladı. Varşova, herhangi bir can kaybı bildirilmediğini vurguladı ve NATO'dan, üyelerinden biri tehdit altında olduğunda üyeler arasında istişare yapılmasını öngören tüzüğünün 4. maddesini yürürlüğe koymasını istedi.

Washington olayı kınadı ve bu ihlali “NATO müttefikine yönelik ilk kez yapılan ciddi bir ihlal” olarak nitelendirdi. Pentagon yetkilileri müttefiklere güvence vererek, ABD'nin müttefik topraklarının her santimetresini koruma taahhüdünü teyit etti.

Avrupa Birliği, Moskova'nın kasıtlı hareket ettiğine dair işaretler olduğunu belirtti.

Kremlin, Ukrayna'daki saldırılar sırasında Polonya hava sahasının ihlal edildiğine dair “Batı liderlerinin iddialarını” yalanladı.


Mahmud Abbas'ın ABD'nin vize yasağının ardından Londra’ya gerçekleştirdiği ziyaretin arka planında ne yatıyor?

Mahmud Abbas pazartesi günü Keir Starmer ile görüştü (AFP)
Mahmud Abbas pazartesi günü Keir Starmer ile görüştü (AFP)
TT

Mahmud Abbas'ın ABD'nin vize yasağının ardından Londra’ya gerçekleştirdiği ziyaretin arka planında ne yatıyor?

Mahmud Abbas pazartesi günü Keir Starmer ile görüştü (AFP)
Mahmud Abbas pazartesi günü Keir Starmer ile görüştü (AFP)

İsa en-Nehar

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, göreve geldiğinden bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarına katılmayı yıllık bir gelenek haline getirdi. BM kürsüsüden, en az 20 dakika, bazen de bir saate kadar süren konuşmalar yaptı. En dikkat çekici konuşması, 2011 yılında ülkesinin tam üyelik başvurusunu duyurduğu konuşmaydı.

Ancak, 2005 yılından bu yana BM'de düzenli bir şekilde konuşmacı olarak yer alan 90 yaşındaki Abbas, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, İsrail'in ‘iki devletli çözüm’ konferansını reddetmesine destek olarak Filistin heyetinin New York'a girişini engelleme kararı nedeniyle 2025 yılında konferansa katılamayabilir.

Abbas, Filistin devletinin tarihi bir olay olarak tanınmasını kaçırmak istemiyor, ancak bunu New York'tan izlemenin ne kadar zor olacağını da biliyor. ABD’nin baskısı, Batılı ülkelerin Filistin devletini tanıyacaklarına dair verdikleri taahhütleri güvence altına almak için ‘önleyici’ önlemler almasını zorunlu kılınca bu hafta İngiltere’nin başkenti Londra'ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi.

Independent Arabia Abbas'ın İngiltere ziyaretinin ayrıntıları, öncelikleri ve ABD'yi vize yasağı kararını geri almaya ikna etmek için devam eden çabalarının yanı sıra Filistin'in ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ya gönderdiği mektup hakkında Filistin Yönetimi'nden dört diplomat ve üst düzey yetkiliyle görüştü.

Abbas-Starmer görüşmesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Abbas, İngiltere’nin 22 Eylül'de Filistin devletini tanıdığının duyurulması beklenen açıklamasına birkaç hafta kala, ABD'nin Gazze'de ateşkes için açıkladığı öneriden bir gün sonra, pazartesi günü İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile bir araya geldi.

Independent Arabia’ya konuşan Filistinli bir diplomat, Abbas'ın İngiltere ziyaretinin başlıca amacının, Avrupa'yı bir araya getirerek ABD'yi Filistin heyetinin New York'a girişini yasaklama kararını geri almaya ikna etmek olduğunu açıkladı.

Filistinli diplomat, BM Genel Kurul toplantılarına birkaç gün kala 17 Eylül'de Londra'yı ziyaret edecek olan ABD Başkanı Donald Trump'ın İngiltere'ye Filistin'i tanımayı ertelemesi için baskı yapacağına dair endişeler olduğunu doğruladı.

Bu yüzden Abbas, İngiltere'ye aceleyle gitti ve Londra’nın Filistin devletini tanınmasını sağlamak için proaktif çabalar gösterdi. İngiltere’nin ardından, Suudi Arabistan ile birlikte ‘iki devletli çözüm konferans’ için öncülük eden Fransa'nın da tanıma kararı alması bekleniyor.

Londra'dan olumlu göstergeler

Bu hafta Yvette Cooper'ın David Lammy'nin yerine Dışişleri Bakanı olarak atanmasının ardından Filistinliler, bu gelişmenin Lammy'nin görev süresi boyunca daha katı bir tutum sergileyen İngiltere'nin özellikle de sağ kanadın Başbakan Starmer'a baskıları nedeniyle politika değişikliği yapması beklentisi varken İsrail'e yönelik söylemlerinde bir değişikliğe yol açacağından endişe duyuyor. Bu endişeler, Cooper'ın İçişleri Bakanı olarak, İngiltere genelinde İsrail'e karşı kitlesel gösteriler düzenleyen Palestine Action grubunu ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırmak için çaba sarf ettiği önceki çabaları yüzünden daha da arttı.

Ancak Filistinli diplomatlara göre Abbas, Starmer'dan İngiltere'nin Filistin'i tanıma kararını uygulamaya devam edeceğine dair güven verici mesajlar ve taahhütler aldı. Londra'nın Trump'a Filistin heyetine getirdiği vize yasağını kaldırması için müdahale edip etmeyeceği henüz belli değil, ancak Filistinliler, Washington'dan geri adım atmasını ve Filistin heyetinin New York'a girmesine izin vermesini isteyen Avrupa Birliği'ne (AB) güveniyor.

Independent Arabia ile yaptığı röportajda, Filistin Yönetimi siyasi danışmanı Munir el-Cagub, ülkesinin İngiltere Başbakanı'ndan bu ay Filistin Devleti'ni resmen tanıma taahhüdünü teyit eden olumlu sinyaller aldığını söyledi.

Abbas-Starmer görüşmesinde ayrıca Filistin devletinin tam sorumluluk üstlenerek iyileştirme ve yeniden inşa planını uygulamasına olanak sağlanması ve ‘sömürgeci yerleşim birimlerinin genişletilmesi, yerleşimci terörizmi ve ilhak’ dahil olmak üzere tüm tek taraflı önlemlerin durdurulması konuları ele alındı.

Filistin Devlet Başkanı Abbas, Londra'yı ziyaret ederken, İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog'un salı günü Londra’yı ziyaret etmesi planlanıyor. Buna karşın İşçi Partisi'nin önde gelen isimleri, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını protesto etmek amacıyla Starmer'ın Herzog ile görüşmeyi reddetmesi çağrısında bulundu.

ABD’nin Filistin heyetine getirdiği vize yasağının arka planında ne var?

Filistinli yetkililer, ABD'nin iki devletli çözüm konferansını reddetmesi karşısında şaşırmış değiller, ancak Washington'ın Filistin heyetinin New York'a girişini engellemesini de beklemiyorlardı. Bazıları, vize yasağının Batı'nın Filistin devletini tanımasının ciddiyetini ve etkisini gösterdiğini belirtirken, yetkililerden biri Washington'ın gözünde en katı çizgide olan İranlı yetkililerin, eski ABD’li yetkililerin onları engelleme taleplerine rağmen daha önce Genel Kurul'a katılmalarına izin verildiğine dikkati çekti.

Independent Arabia’ya konuşan Filistinli bir diplomat, Filistin Yönetimi'nin Washington'a ABD'ye giriş için başvuruda bulunduğunu ve resmi olarak reddedildiğine dair herhangi bir bildirim almadığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 29 Ağustos'taki açıklamasından sonra vize yasağını basından öğrendiklerini belirten Filistinli diplomat, ayrıca, bu kararın sadece New York'a giden heyete değil, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın muafiyet tanıyacağını açıklamasına rağmen, Filistin'in BM daimi temsilciliğindeki diplomatlara da uygulandığını kaydetti.

Filistinli diplomatın açıklamasına göre Filistin Yönetimi, iki devletli çözüm konferansını Cenevre'deki BM’nin ikinci genel merkezine taşımak da dahil olmak üzere alternatif seçenekleri değerlendirdi, ancak henüz bu konuda bir karar almadı. Filistin Yönetimi, Batılı ülkeleri, Trump yönetiminin kararını yeniden gözden geçirmeye çağırmak için çabalarını sürdürürken, ABD’nin Filistin heyetine getirdiği vize yasağı 1988 yılında Yaser Arafat'ın New York'a girişinin yasaklanmasını akıllara getirdi.

Kararın alınmasından birkaç gün sonra, Filistin Devlet Başkanı Yardımcısı Hüseyin eş-Şeyh de dahil olmak üzere üst düzey Filistinli yetkililer, Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleri ve Batı ülkeleriyle konferans hakkında görüşmek üzere derhal harekete geçerek Filistin Yönetimi'nin 1947 BM Genel Kurul kararının ihlali olarak gördüğü bu kararı ABD'nin geri almasını talep ettiler.

Filistinli diplomatlardan bir diğeri, Hüseyin el-Şeyh'in geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan'ı ziyaretinin ardından ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ya doğrudan bir mesaj göndermeye karar verdiğini söyledi. Filistinli diplomata göre Hüseyin el-Şeyh mesajda, ABD'nin vize yasağı getirme gerekçelerini çürüttü ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın iddialarının aksine, Filistin Yönetimi'nin antisemitizmi reddettiğini ve askeri çözümleri teşvik etmediğini vurguladı.

Öte yandan Trump yönetimi, Filistin Yönetimi'ni ‘terörizmi ve 7 Ekim saldırısını kınamamakla’ suçlayarak tartışmalı kararını savunurken Filistin Yönetimi'nin Filistin devletinin tek taraflı olarak tanınması için gösterdiği çabaları kınadı.

ABD'nin Gazze'deki savaşı sona erdirmeye yönelik önerisi

İngiltere, Filistin ve İsrail ile görüşmelerini sürdürürken İsrail, Hamas'ı teslim olmaya ve rehineleri serbest bırakmaya zorlamak için ‘devasa bir fırtına’ ile Gazze'de yıkımı artıracakları tehdidinde bulundu. Tel Aviv, ABD'nin ateşkes önerisini kabul ederken Hamas, ABD'nin önerisini değerlendirdiğini açıkladı.

ABD Başkanı Trump pazar günü yaptığı açıklamada Gazze için Hamas'ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılmasına yönelik bir anlaşmanın yakında sağlanabileceğini belirtti. Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in ABD'nin önerisini kabul ettiğini ve rehinelerin serbest bırakılması ve hareketin silahlarını teslim etmesini de içeren savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmayı kabul etmeye hazır olduğunu söyledi.

Savaş, 2023 yılında Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların İsrail'in güneyine düzenlediği saldırının ardından patlak verirken aralıklarla varılan iki ateşkes anlaşmasıyla kesintiye uğradı. Bunlardan ilki 2023 kasım ayında yapıldı, ikincisi ise bu yılın ocak ayından mart ayına kadar sürdü.

Savaş boyunca, savaşı sona erdirmek için yapılan müzakereler, İsrail'in Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakmasını ve silahlarını teslim etmesini şart koşması, Hamas'ın ise Filistinliler bağımsız bir devlete kavuşana kadar silahlarını teslim etmeyeceğini söylemesi nedeniyle tıkanmış durumda.