BM’de görevli en ünlü Araplar

Doktor Nejat Mualla’nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri önünde yemin ederek göreve başladığı törenden kareler (Fas televizyonu el-Mağribi kanalı)
Doktor Nejat Mualla’nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri önünde yemin ederek göreve başladığı törenden kareler (Fas televizyonu el-Mağribi kanalı)
TT

BM’de görevli en ünlü Araplar

Doktor Nejat Mualla’nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri önünde yemin ederek göreve başladığı törenden kareler (Fas televizyonu el-Mağribi kanalı)
Doktor Nejat Mualla’nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri önünde yemin ederek göreve başladığı törenden kareler (Fas televizyonu el-Mağribi kanalı)

Faslı doktor Nejat Mualla, 3 Temmuz’da yemin ederek, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı görevine başladı. Böylece BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarda görevli çok sayıdaki Arap arasına bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Her ne kadar Araplar uluslararası poziyonlarda birçok ırk ve milletten daha şanslı olsalar da, bugüne kadar kültürel, ekonomik ve politik etkileriyle orantılı olarak hak ettikleri mevkilere ulaşamamışlardır. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne (UNESCO) birkaç kez aday gösterilmişlerse de şimdiye kadar başarılı olamadılar.
Körfez ve Arap ülkelerinin vatandaşları ve sevenlerine göre girdiği tüm savaşları kazanan Suudi Bakan Gazi el-Kasabi'nin meşhur başarısız girişiminin ardından UNESCO, Arapların büyük bir arzuyla çözmeyi istediği bir düğüm haline geldi.
Independent Arabia’dan Mustafa El-Ensari’nin haberine göre BM’nin ana kuruluşuna gelince 2016 yılında vefat eden Mısırlı diplomat Butros Gali, 1992-1996 yılları arasında altıncı BM Genel Sekreteri olarak seçildiğinde, Araplar buradaki düğümü erkenden çözmüş oldular.
Ancak ‘Mısırlı Kissinger’ olarak nitelendirilen Gali, BM’deki Arap ön yargısına kurban gitti. ABD, tıpkı ondan önce ve sonra gelen diğer Araplara yaptığı gibi Gali’nin ikinci kez BM Genel Sekreterliği’ne gelmesini engelledi. Gali’nin ikinci kez BM Genel Sekreterliği’ne seçilmesini engelleyen olay ise İsrail’in 18 Nisan 1996’da gerçekleştirdiği Kana katliamından sonra BM’nin İsrail’e karşı kınama ifadelerinin yer aldığı bir raporu kabul etmesi oldu. Raporun kabulü hem İsraillileri hem de ABD’lileri kızdırmıştı.
Arap krizlerinin çözümünde rol alanlar
Ancak yinede BM, bugüne kadar Arap asıllı Genel Sekreter temsilcileri ve görevlilerinden vazgeçmedi. Son 10 yıl içinde Arap ülkelerindeki krizlerin çözümünde görev alan Arapların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz;
BM bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) başkanlık yapan Nobel Barış Ödülü sahibi Muhammed el-Baradey. 2003’teki ABD işgalinden önce Irak'taki silahlarla ilgili bir rapor hazırlayan Baradey raporunda, Iraklılar ve Araplar için sonuçları tam bir felaket olan savaşı gerçekleştiren ABD’lilerin eline herhangi bir bahane vermedi.
Bir de Arap ülkeleri ve küresel camiada saygı gören usta bir Cezayirli diplomat olan ve Suriye krizinin başında BM Genel Sekreteri'nin Özel Temsilcisi olarak seçilen Lahdar İbrahimi var.
Özellikle Yemenliler, Husi milislerin Sana’nın kontrolünü ele geçirmesinden sonra Yemen dosyasında aktif bir şekilde BM Yemen Özel Temsilciliği görevini üstlenen Moritanyalı İsmail Vild eş-Şeyh ve selefi Cemal Bin Ammar’ı hatırlayacaktır.
Öte yandan şu ana kadar Libya için BM Özel Temsilcisi Gassan Selame’den daha iyisinin bulunabileceği düşünülemiyor bile. Çünkü o bir Arap ve Libya zorluklarla dolu bir ülke.
Ürdünlü BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Prens Zeid Raad el-Hüseyin’in 2014 yılında başlayan görevi diğerlerine kıyasla daha risksiz olsa da güllerle bezeli bir görev de değildi. Yalnızca bir dönem görev almak isteyen Prens Hüseyin, geçtiğimiz yıl ABD Başkanı Donald Trump'a tavsiyelerde bulunarak, görevine veda etti. Hüseyin, Trump’ı medyayı düşman ilan etmekten ve diğer ülkelerin liderlerine mağlup olma korkusuyla dünyayı boğan bir atmosfer yaratmaktan vazgeçmeye çağırdı.
Çocuklar annelerine oy verdi!
BM bünyesindeki üst düzey Arap görevlilerin sonuncusu Faslı doktor Nejat Mualla oldu. Bayan Mualla’nın ABD’nin New York eyaletinin Manhattan şehrinde bulunan BM Genel Konseyi binasına gelişi biraz farklıydı. Bu görev için ülkesinde önce ‘çocuklar’ tarafından aday gösterildi.
Aslında hikaye 2000 yılının sonlarına uzanıyor. Fas’ın başkenti Rabat’taki Hay el-Hassani Hastanesi’nde doktorluk yapan Nejat Mualla, ülkedeki çocuk haklarını savunması, çocukları koruyan yasaların ve prosedürlerin uygulanması konusundaki mücadelesi nedeniyle ‘çocukların annesi’ olarak tanınıyor. Mualla, sesini daima, ‘çocuklara yönelik şiddet ve adaletsizliğe karşı farkındalık oluşturmak ve yasaların uygulanması için mücadele etmek’ adına yükseltti.
Her şeyin içinde çocukların dünyası olduğunu söyleyen Bayan Mualla onlardan hep daha fazla şey öğrendiğini de sözlerine ekledi. Ülkesinde ve bazı Arap ülkelerinde çocuklara yönelik şiddete dikkati çeken Doktor Mualla, bunun toplumun her kesiminde karşılaşılan bir durum olduğu söylemekten de çekinmedi. Mualla, “İlk görevimiz, ister yetkili isterse sıradan bir vatandaş olsun, şiddete maruz kalan bir çocuk gördüklerinde sessiz kalmalarının utanç verici bir durum olduğunu söylemek” ifadelerini kullandı.
BM’deki görevine geçtiğimiz Mayıs ayı sonunda atanan Mualla, ilk ‘Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi’ (SRSG) olan Portekizli Marta Santos Pais’in görevini devraldı.
Çocuklara adanmış bir ömür
Fas’ın ‘Hiba Press’ adlı gazetesi Nejat Mualla’dan şöyle bahsetti;

“Bir çocuk doktoru olan Nejat Mualla, hayatının son 30 yılını çocuklara adamıştır. Pediatri Anabilim Dalı Başkanlığı ve Kazablanka’da Hay el-Hassani Anne ve Çocuk Hastanesi Müdürlüğü görevlerini üstlendi. İnsan Hakları Ulusal Konseyi üyesi ve Beyti Çocuk Koruma Derneği’nin kurucusudur. Mualla, 2008-2014 arasında BM Özel Raportörü olarak çocuk ticareti ve cinsel istismar konularını ele aldı.”
Öte yandan BM, geçtiğimiz Haziran ayında resmi internet sitesinde, çalışanları uygun bir şekilde temsil edilmeyen ülkelerin vatandaşlarından genç profesyonelleri işe almak üzere bir program başlattığını duyurdu.
Listede Bahreyn, Komor Adaları, Kuveyt, Libya, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Suriye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yer alıyor.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.